12 Şubat 2022, 08:10 | #461 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ASHAB I KİRAM DAN HİKAYELER (BALİNA ETİ) BALİNA ZİYAFETİ Ashab-ı Kiram'dan Cabir r.a. Hazretleri anlatıyor: Rasulullah s.a.v. bizi bir müfreze (askeri birlik) ile göndermişti. Başımıza da Ebu Ubeyde'yi komutan tayin etmişti. Kureyş'e ait bir kervanı ele geçirmekle vazifeliydik. Azık olarak da bize bir dağarcıkta hurma verilmişti. Başka azığımız yoktu. Ebu Ubeyde, bize birer tane hurma veriyordu. - O bir hurmayı ne yapıyordunuz? diye sorulunca dedi ki: - Çocuğun emmesi gibi o hurmayı ağzımızda tutup emiyorduk. Sonra da üstüne su içiyorduk. Bu bize bir gün bir gece yetiyordu. Değneğimizle ağaç yapraklarını çırparak, düşen yaprakları su ile ıslatıp yiyorduk. Böylece yolumuza devam ettik. Deniz kıyısına vardık. Deniz kıyısında büyük bir kum tepesi gibi bir şeyin yükseldiğini gördük. Yanına vardığımızda kıyıdaki şeyin anberbalığı (balina) denen hayvan olduğunu gördük. Ebu Ubeyde önce: - Bu leştir, dedi. Sonra da şunu söyledi: - Hayır. Biz Rasulullah s.a.v.'in elçileriyiz ve Allah yolundayız. Zaruret haline düştük. Bundan yiyiniz. Biz yaklaşık bir ay boyunca o hayvanın etiyle geçindik. Üçyüz kişiydik ve şişmanlamıştık. Hayvanın göz çukurundan testilerle yağ alıyorduk, öküz büyüklüğünde et parçaları koparıyorduk. Ebu Ubeyde bizden onüç kişiyi alıp hayvanın göz çukuruna oturtmuştu. Kaburga kemiklerinden birini alıp yere dikti; sonra en yüksek deveyi binicisiyle onun altından geçirdi. Bu hayvanını etinden pastırma yapıp azık ettik. Medine'ye geldiğimiz zaman Rasulullah s.a.v.'in yanına vardık. Bu durumu kendisine anlattığımızda dedi ki: - O, Allah'ın size çıkarıverdiği bir rızıktır. Yanınızda onun etinden bize yedireceğiniz bir şey var mı? Biz de getirdiğimiz etlerden bir miktarını Rasulullah s.a.v.'e gönderdik, O da etten yedi. |
|
12 Şubat 2022, 08:13 | #462 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KAKLBİN HALLERİ(Namazı Huzur Ve Huşu İle Tamamlamak) Namazı Huzur Ve Huşu İle Tamamlamak Ulu Allah (CC.) buyuruyor ki: — Namazlarında huşu içinde olan mü'minler kurtuluşa ermişler-dir» (45). Bilesin ki, dil âlimleri «huşu» kelimesini «korkmak» ve «çekinmek» gi-bi kalb eylemlerinden» sayar, bazıları da «sükûnet», «öteye - beriye bak-mamak» ve «oynamamak» gibi davranış eylemlerinden kabul eder. Fıkıh âlimleri «huşu»un namazın farzlarından mı olduğu, yoksa fa-ziletlerinden mi sayılması gerektiği hususunda anlaşmazlık halindedirler, her iki görüşü de ileri sürenler vardır. Birinci görüşü savunanlar şu ha-dis ve âyete dayanıyorlar. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: — Kulun ancak aklı tam yerinde iken kıldığı namaz, namaz yerine geçer.» Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: «— Namazı beni hatırlamak için kil!» (Tahâ: 14). İlk görüşü savunanlara göre gaflet hali «zikir» le, yani Allah'ı hatır-da tutma eylemi ile bağdaşmaz, bu yüzden ulu Allah: «Sakın gafillerden olma» diye buyurur (46). Beyhakî'nin Muhammed İbni Sirin (R.A.) dan rivayetine göre Mu-hammed İbni Sirin şöyle demiştir «Haber aldım ki Peygamber'imiz (S.A.S.) namaz kılarken gözlerini havaya kaldırdığı için bu âyet inmiştir.» Abdur-rezzak'ın (R.A.) ayni konudaki rivayetinde bu âyet inince Peygamber'i-mizin kendisine namazda huşu içinde olmasını ve gözlerini secde yerin-den ayırmamasını emrettiği ilâve edilmektedir. Hakim ve Beyhakî'nin birlikte Ebu Hureyre (R.A.) dan naklettiklerine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) namaz kıldığı vakit gözlerini semaya diker-di. Bunun üzerine kendisine yukardaki âyet inmiş, oda hemen başını eğ-mişti.» Hasan'dan (R.A.) rivayet edildiğine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) şöyle buyuruyor: — Beş vakit namaz, birinizin evin önünden akan suyu çok bir nehir gibidir, her gün beş kere bu nehre girip yıkanırsa üzerinde kir namına bir şey kalabilir mi?» Peygamber'imiz (S.A.S.) demek istiyor ki, büyükleri dışında bütün günahları, geride hiç bir şey bırakmamak üzere, beş vakit namaz gide-rir. Elbette ki bu durum, huşu içinde ve kalb huzuru ile kılınan namaz için söz konusudur, böyle olmayan namaz da zaten sahibine reddedilir. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: — Dünyanın her şeyi ile ilgisini keserek iki rek'at namaz kılan kim-senin geçmiş »bütün günahları affedilir» Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) şöyle buyuruyor: — Namaz kılmak, hacca gitmek, Beytüllah'ı tavaf etmek ve diğer usulü belirlenen ibadetler,Allah'ı hatırda tutmayı sağlamak için emredil-miştir. Hatırlanan hakkında —ki asıl amaç ve hedef o'dur— kalbinde say-gı ve ürperme bulunmayınca böyle bir hatırlamanın (zikrin) ne kıymeti vardır?» Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: — Kötü ve çirkin davranışlardan sahibine alıkoyamayan namaz ku-lun Allah'dan daha çok uzaklaşmasına sebep olur,» Bekir İbni Abdullah der ki, «ey insanoğlu! Allah'ın huzuruna izin-siz girip kendisi ile tercümansız konuşmak istersen bunu yapabilirsin.» Kendisine «bu nasıl olabilir» diye sorarlar. Bekr İbni Abdullah şöyle ce-vap verir, «iyicene bir abdest alırsın, ve namaz yerine gidersin. İşte o an-da Allah'ın huzuruna izinsiz girmiş, tercümansız O'nunla konuşmuş olur-sun.» Hz. Ayşe (R. Anha) diyor ki, «Rasulüllah ile karşılıklı konuşurduk O bize bir şey der, biz de O'na karşılığında bir şey söylerdik. Fakat namaz vakti girince Allah'ın azameti ile öylesine meşgul olurdu ki, sanki ne O bizi tanır ve ne de biz O'nu tanır olurduk.» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: — Allah, kulun kalbi ile bedenini birlikte hazırlayarak kılmadığı na-mazin tarafına bakmaz.» Allah'ın dostu Hz. İbrahim (A.S.) namaza durduğu zaman iki mil uzaktan kalbinin atışı duyulurdu. Said ül-Tenuhî (rehimehullahu) namaz kılarken yanağından sakalına süzülen göz yaşlan dinmezdi. Peygamber'imiz (S.A.S.) adamın birini namazda sakalı ile oynarken gördü ve «eğer bu adamın kalbi Allah korkusu taşısa azaları da taşırdı» diye buyurdu. Anlatıldığına göre Hz. Ali (kerremellahu vechehu) namaz vakti gi-rince titremeye başlar, rengi atardı. »Ne oluyor sana, ya emirülmüminin» dediklerinde «göklere yere ve dağlara arzedilince ürkerek yüklenmekten çekindikleri halde benim üzerime aldığım emânetin vakti geldi» diye cevap verirdi. Rivayete göre Ali İbni Hüseyin (rehimehullahu) abdest alırken rengi sararırdı, yakınları ona «abdest alırken sana niye böyle oluyor» sorarlar, O da şu cevabı verirdi, «kimin karşısına dikilmek istediğimi biliyor mu-sunuz?» Rivayete göre Hatem ül.Asam'a (R.A.) namazı nasıl kıldığı hakkında soru soruldu, o da Şöyle cevap verdi: «Namaz vakti girince güzelcene abdest alır, namaz kılacağım yere varırım. azalarım verine otursun diye önce bir müddet otururum. Sonra kalkar. kaşlarımın arasında Kabe. ayaklarımın altında Sırat köpsüsü, sağımda cennet, solumda cehennem, arkamda_ölüm meleği olan Azrail varmış gibi farzederek ve kılacağım son namazmış gibi kabul ederek korku ve ümid arası bir ruh hali içinde usulüne uygun bir tekbir alarak namaza dururum. Düzenli bir şekilde «Fatiha» ve «zammı sure » okurum, tevazu içinde ruküa vararak huşu icinde secdeye kapanırım. Sonra sol ayağımın dışını yere, sağ ayağımı baş parmak üzere dikerek bağdaş kurar, otururum, bu yaptıklarıma ihlas halini katarım. Sonunda «kıldığım namaz acaba ka-bul oldu mu, yoksa olmadı mı» bilemem. İbni Abbas (R. Anhuma) der ki, «tefekkür hali içinde kılınan ne uzun ne kısa (orta) iki rek'atlık namaz, başıboş bir kalb ile kılınan bir gecelik namazdan daha hayırlıdır.» Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: — Ahir zamanda ümmetimden öyleleri gelecek ki, camilere varacak, halka kurup oturacaklar. Dillerinden dünya ve dünya sevgisi düşmeyecektir. Öyleleri ile oturup kalkmayın, Allahın onlara hiç bir haceti yoktur.» Hasan El Basri'den (R.A.) rivayet edildiğine göre: «Peygamberimiz (S.A.S.) bir gün «size insanlar arasında en çirkin hırsız kimdir, haber ve-reyim mi» diye buyurdu. Orada bulunanlar «kimdir ya Resulullah» diye sordular. Peygamber'imiz «Namazından çalandır» diye cevap verdi. Ora-dakiler «namazından çalması nasıl olur» diye sordular. Peygamber'imiz «namazın ruküunu ve secdesini eksik - eksik yaparak» cevabını verdi. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: — Kıyamet günü kul, ilk önce namazdan hesaba çekilecektir. Namaz-dan yana bir eksiği çıkmadığı takdirde hesaplaşması kolay geçer.Fakat eğer namazdan yana bir eksiği çıkarsa ulu Allah meleklerine «bu kulumun nafile ibadetleri varsa ondan borca kalmış farzları yerine koyun» diye buyurur.» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: —Bir kula verilebilecek en hayırlı hediye iki rek'at namaz kılsın di-ye kendisine izin vermektir.» Namaza duracağı zaman Hz. Ömer'in (R.A.) böğürleri titrer ve dişleri takırdardı. Bu halin sebebi kendisine sorulunca «emaneti yerine getirme-nin ve farz borcunu ödemenin vakti geldi, bilmem ki, onu nasıl yerine ge-tireceğim?» Anlatıldığına göre Half İbni Eyyüb (R.A.) bir gün namazda iken bir yerinden arı sokar. Sokulan yer kanar, fakat Half hiç bir şey duymaz. Bu sırada İbni Said çıkagelir, Half'e üzerinden kan geldiğini bildirir de o da elbisesini yıkar. Ona sorarlar, «nasıl oluyor, arı seni sokuyor, vücudunu kanatıyor da sen hiç bir şey duymuyorsun?» O da şu cevabı verir, «Melik ül-Cebbar olan Allah'ın huzurunda du-ran, başından Azrail dikilen, solunda cehennem ve ayaklarının altında Sırat köprüsü bulunan kimse böyle bir şeyi nasıl duyabilir?» Amr İbni Zerrin (rehimehullahu) eli kanser olmuş, kendisi ibadet ve takvada hayli yüksek dereceye varmış bir zat idi, doktorlar «elini mut-laka kesmemiz gerekiyor» dediler. O da «öyle ise kesin» dedi. Doktor-lar «seni ipler ile bağlamadan kesemeyiz» dediler. Bunun üzerine «beni bağlamanızı istemiyorum, namaza durduğum zaman kesiniz» dedi. Nitekim namaza durunca elini kestiler, o ise hiç bir şey duymadı bile. |
|
12 Şubat 2022, 08:15 | #463 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KENDİNİ TANIMAK (KALB ÂLEMİNİN ŞAŞILACAK HÂLLERİ) KALB ÂLEMİNİN ŞAŞILACAK HÂLLERİ Kalb âleminin şaşılacak hâllerinin sonu yoktur. Üstünlüğü de şaşılacak hâllerinin, her şeydekinden daha çok olmasındadır. Çok insanlar bundan gafildirler [habersizdirler]. Üstünlüğü iki sebebledir: Birincisi ilim, ikincisi kudrettir. İlim sebebiyle üstünlüğü iki tabakadır: Birini herkes bilebilir. Diğeri ise, daha örtülüdür, herkes anlayamaz. Bu, öncekinden üstündür. Zahiri olan bütün ilimleri ve san'atlan bilmesidir. Bütün san'atları bilen odur. Kitaplarda olanları okur ve bilir. Geometri, hesab, tıb, astronomi ve şeriat ilimleri gibi. O, bir şey olup, bölünmediği hâlde bütün bu ilimler ona sığıyor. Belki de, bütün âlem onda sahrada bir kum tanesi gibi kalır. Bir anda, düşünce ve hareketiyle, yerden göklere çıkar, doğudan batıya gider. Toprak âlemine bırakıldığı hâlde; bütün gökleri ölçer, her yıldızın büyüklüğünü bilir ve ölçülerini söyler. Balığı ustalıkla denizin derinliklerinden çıkarır. Kuşu havadan yere indirir. Fil, deve ve at gibi kuvvetli hayvanları emrinde kullanır. Âlemde olan şaşılacak hâller ve ilimler onun san'atıdır. Bütün bu ilimler onda, beş duygu organı vasıtasiyle hâsıl olur [meydana gelir]. Bunlar meydandadır, herkes bunları anlayabilir. Bundan daha çok şaşılacak hâlleri şöyledir ki, kalbin içinden, âlem-i cismânî dedikleri, duygu azaları ile hissolunan âleme ve ruhanî dedikleri âlem-i melekûta yâni, duygu azaları ile, his olunamayan âleme, bir pencere açılmıştır. İnsanların çoğu cisim ve madde âlemini bilir, bu ise zâten muhtasardır [kısadır]. Kalbin içinde, ikinci bir pencere bulunduğuna delil, ilimlerinin iki çeşit olmasıdır: Biri uyku hâlidir. Uykuda iken duygu âzalarının yolu bağlanıp kesilince, içerdeki diğer pencere açılır. Âlem-i melekûttan [melekler alemi] ve Levh-i Mahfuz'da gaybi olan [bilinmeyen], ileride olacak şeyleri [izin verildiği kadar] bilir ve görür. Ama ya açık olarak; olduğu, olacağı gibi görür, yahut tâbire ihtiyaç olacak surette görür. İnsanlar zannederler ki, uyanıklık halindeki marifet daha yüksektir. Hâlbuki herkes bilir ki, uyanıkken gaybı görmek olmaz, uyurken olur. Duygu azaları yolu ile olmaz. Uykunun, rüyanın hakikatini bu kitabda anlatmamıza imkân yoktur. Fakat, şu kadar bilmelidir ki, kalb ayna gibidir. Levh-i Mahfuz da ayna gibidir. Bütün varlıkların sureti ondadır. Bir ayna diğer bir aynanın karşısına konulunca, birinde görünenler, diğerine akseder. Bunun gibi, Levh-i Mahfuz'daki görüntüler, kalbde de görünür. Fakat bunun için de, kalbin saf olması, duygulardan kurtulması ve Levh-i Mahfuz'la münasebet kurması lâzımdır. Hislerle uğraştığı müddetçe, âlem-i melekût ile münasebet yolu kapalıdır. Uykuda ise, hislerden kurtuluyor. O hâlde, âlem-i melekûtun mütalâasından [iyice düşünülmesinden], cevherinde olan, zahir olur. Uyku sebebiyle hisler bağlı ise de, hayâl kendi yerindedir. Bunun için gördüklerini, hayâli temsiller şeklinde görür, sarih ve açık olmaz, örtü ve perdeden kurtulamaz. Ölünce hayâl de, his de kalmaz. O zaman işler perdesiz ve örtüsüz görünür. Ona denir ki: «Senden gaflet perdesini kaldırdık, gözün bugün daha keskin görür» (1). Ve derler ki: «Ey Rabbimiz! Vaad ettiğin azabı gördük, Peygamberin sıdkını [doğruluğunu] işittik. Şimdi bizi tekrar dünyaya gönder, iyi ameller yapalım» (2). Delillerden biri de şudur ki, kalbine ilham yolu ile doğru firâsetler ve düşünceler gelmeyen hiç kimse yoktur. Bu, his yolu ile değildir; kalbde hâsıl olmuştur. Nereden geldiğini de bilmez. Bu kadarını bilmelidir ki, ilimlerin hepsi his yolları ile değildir. Belki âlem-i melekûttandır. Bu dünya için yaratılmış olan hisler, âlem-i melekûtun mütalâasına elbette perde olurlar. Onlardan kurtulamadıkça, asla o âleme yol bulamaz. |
|
12 Şubat 2022, 08:25 | #464 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | RÜYA TABİRLERİ(Rüya tabirl)eri Feryat etmek (bağırmak, ağlamak) görmek Rüya tabirleri Feryat etmek (bağırmak, ağlamak) görmek Feryat etmek (bağırmak, ağlamak) Rüyasinda feryat etmek sevinçle yorumlanir. Eger korkup da feryat etmisse, bu uyanikken yapmis oldugu bir kötülükten ileri gelmektedir. Bi risinin kendisine bir fenalik yapacagindan çekinerek imdat iste mek için feryat etmisse, yaptigi bir kötülükten dolayi kanun uygulamasi ile bir ceza görecegine; eger sevdigi bir kimsenin ölümü üzerine aglayip feryat etmisse, ev halkindan kendisine karsi bir uyarida bulunacaklarina ve esiyle aralarinin açilacagina delalet eder. |
|
12 Şubat 2022, 08:33 | #465 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | TARİHİ ŞAHSİYETLERDEN AKIL DOLU NÜKTELER Sahabe ve Tabiundan Nükteler İkisini de Affeyle Sahabilerden biri Hz. Ebu Bekir'in yanına gelip ona şöyle diyerek bir dua etmiş: "Çok günahkârım, benim için dua eder misin?" Hz. Ebu Bekir Efendimiz de şu şekilde bir dua etmiş: "Yâ Rabbi, bir günahkâr bir diğerinden dua istiyor, ikisini de affeyle." Allah'ın Takdiri Suriye'ye gelen Hz. Ömer, burada veba salgını olduğunu öğrenince geri dönmek istedi. Geri dönme kararı aldığı için Hz. Ebu Ubeyde Hz. Ömer'e itiraz etti ve: "Allah'ın takdirinden mi kaçıyorsun?" diye sordu. Bu soruya Hz. Ömer'in cevabı şu oldu: "Keşke bunu senden başka biri söyleseydi. Evet, ben Allah'ın bir takdirinden diğer takdirine kaçıyorum." Nasıl Hesaba Çeker? Biri, Hz. Ali Efendimize (r.a.) gelerek: "Ya Ali! Allah bu kadar insanı nasıl hesaba çeker?" diye sorduğunda Hz. Ali'den şu cevap almış: "Nasıl rızıklandırıyorsa, öyle." O Büyüktür Hz. Abbas'a soruldu: "Sen mi büyüksün, yoksa Hz. Peygamber mi?" Peygamberimizin amcası olan Hz. Abbas, şu cevabı verdiler: "Ben ondan önce doğdum; ama O (a.s.m.) benden büyüktür." Nasıl Bilir? Biri Hz. Aişe Validemize sormuş: "Ey Mü'minlerin annesi, bir insan kendisinin iyilerden olduğunu nasıl bilir?" Hz. Aişe Annemiz: "Kendisinin kötülerden olduğunu bildiği zaman," diye cevap vermiş. Bunun üzerine aynı şahıs: "Peki kendisinin kötü insanlardan olduğunu nasıl bilir?" diye sormuş. Hz. Aişe Annemiz bu kez de şöyle demiş: "Kendini iyilerden gördüğü zaman." Miras Günün birinde Ebu Hureyye (r.a.) sokakta gördüğü insanlara: "Burada boşu boşuna ne dolaşıp duruyorsunuz? Mescide koşun; orada Resül-i Ekrem'in (a.s.m.) mirası bölüşülüyor. Siz de alın," der. Bunu işiten kişiler hemen mescide giderler. Ama orada herhangi bir mal varlığının paylaşıldığını göremeyince de geri gelip, Ebu Hureyre'ye (r.a.): "Biz senin söylediğin gibi bir taksim görmedik," derler. Ebu Hureyre (r.a.): "Peki ne gördünüz?" diye sorar. Onlar da: "Mescidde kimi Kur'an okuyor, kimi zikir yapıyor, kimi ilim öğreniyor," derler. Bunun üzerine Ebu Hureyre (r.a.) şöyle der: "İşte Resül-i Ekrem'in (a.s.m.) mirası odur..." |
|
12 Şubat 2022, 08:36 | #466 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KURAN YARATIK DEĞİLDİR -İZAHI Kur’an Yaratık Değildir Ey ahali! Allah’ın kitabına hürmet ediniz. Onunla edepleniniz, onunla ahlâklanınız. O, Allah ile sizin aranızda yegane vuslattır. Allah ile sizi birbirinize bağlayan yegane bağdır. Kur’an’ı mahlûk, yani sonradan varedilmiş bir şey saymayınız. O, sonradan yaratılmış herhangi bir varlık değildir. Bilakis, Allah’ın ezelî, ebedî kelâmıdır. İzzet ve Celâl sahibi Allah, Kur’an için, “Bu benim kelâmımdır,” deyip dururken, siz, “Hayır, o senin kelâmın değildir,” demeyin. İmam Şafii ile İmam Ahmed (b. Hanbel) şöyle derlerdi: “Kalem mahlûktur, sonradan varolmuştur. Fakat kalemin mushaflara yazdığı, mahlûk değildir. Kur’an’ı ezberleyen kalp, zihin, mahlûktur, sonradan varolmuştur. Fakat ezberlenen şey, mahlûk değildir.” |
|
12 Şubat 2022, 11:33 | #469 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | GÜZEL BİR DUA( ABDULKADİR İ GEYLANİ K.S Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Duası Ey Yücelerden Yüce Rabbim! Bütün mal ve mansıp sahipleri kapılarını sürmelediler. Sen’in yüce dergahının kapısı ise asla kapanmaz ve dilekte bulunanlara her zaman açıktır. Ya Rabbî, Ya İlahî! Yıldızlar gaybûbet âlemine, gözler de uykuya daldılar. Sen ise, ey Rabbim, Hayy’sın, Kayyûm’sun; uykudan, uyuklamadan sonsuz defa münezzeh ve müberrâsın. Ya Rab! Gece, karanlığıyla mevcûdâtın üzerini örtünce döşekler de seriliverdi ve sevenler sevdikleriyle başbaşa kaldılar. Sen, Sen’in yolunda, Sana ulaşma istikametinde cehd ü gayret içinde bulunanların biricik sevgilisi, (benim gibi) yalnızlık gurbetine maruz kalanların da yegane enîsisin! Ya İlâhî! Ulu dergâhına sığınan bu kimsesiz kulunu kapından kovacak olursan ben gidip hangi kapıya iltica edebilirim ki! İlâhî! Yakınlığından mahrum edersen beni, o zaman ben kimin yakınlığını umabilirim ki! İlâhî! Şayet Sen bana azap etmeyi murad buyurursan, ben biliyorum ki, cezalandırılmaya fazlasıyla müstehakım! Fakat affınla sarıp sarmalarsan, o da Sen’in lütfun ve keremindir. Ya Seyyidî, ya İlâhî! Marifet erbabı kulların Sen’i bulduklarında Sen’den başka ne varsa hepsinden yüz çevirmişlerdir. Salih kulların Sen’in fazlınla necâta ermişlerdir. Taksîratı pek çok günahkarlar da “Tevbe, ya Rabbi!” deyip yine Senin kapına yönelmişlerdir. Ey affı güzel Rabbim! Ne olur, affının serinliğini ve marifetinin halâvetini benim ruhuma da duyur ve beni onlarla doyur! Her ne kadar ben bunlara lâyık olmasam bile, haşyetle önünde iki büklüm olup ikâbından sakınılmaya lâyık olan da, mücrimlerin günahlarını bağışlama şanına yaraşan da yalnız Sen’sin! (amin) |
|
12 Şubat 2022, 11:36 | #470 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | AYET-HADİS-DUA12-02-2022 [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | M | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |