IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

779Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05 Şubat 2022, 08:13   #411
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
BU GÜNÜN DUASI 05-02-2022




Kaybolan şeyi bulmak için dua

Kaybolan, çalınan bir şeyi bulmak için, [her gün 25 kere] (Yâ câmi’annâsi li-yevmin lâ raybe fihi innallahe lâ yuhlif-ül mi’âd icma’ beyni ve beyne ……) duasını okumalı. Buluncaya kadar okumaya devam etmeli. Noktaların yerinde, kaybolan şeyin ismini söylemelidir. (İbni Âbidin)

“Ey kaybolanların Rabbi ve kaybolanları ve yolunu kaybedenleri doğru yola kılavuzlayan Allah’ım! Kudretin ve saltanatın hakkı için kaybettiğim şeyi bana iade eyle. Çünkü bu senin fazl ve keremindendir.” (Bostanu’l-Arifin; Bilal Eren, Açıklamalı Dua Hazinesi s. 304)

Bir başka dua:

Bir şeyi kaybolan, çalınan kimse, her gün iki rekat namaz kılıp, selamdan sonra, (Allahümme yâ Hâdi ve yâ Râddeddâlleti, erdid aleyye dâlleti bi-izzetike ve sultânike fe-innehâ min fadlike ve atâike) okumalıdır. (Bostân-ül-ârifin)

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 05 Şubat 2022, 08:14   #412
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
CENNET TE İNSANIN DURUMU




CENNETTE ÖLÜM, UYKU VE YORULMAK YOKTUR

Bir sahabî Peygamber Efendimize (s.a.v.):

“Yâ Resûlallâh, uyku Allâhü Teâlâ’nın dünyada gözlerimize verdiği bir şeydir. Cennette uyku olacak mı?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Hayır. Zira uyku ölümün kardeşidir. Cennette ise asla ölüm yoktur.” buyurdular.

“Yâ Resûlallâh! Öyleyse cennet ehli nasıl istirahat edecekler?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Orada yorulmak, zayıf düşmek yoktur. Onların her yaptıkları rahatlıktır.” buyurdular. Bunun üzerine Fâtır sûresinin “Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç dokunmayacak.” meâlindeki 35. âyeti nâzil oldu.
(Sıfatu Ehli’l-Cennet)

Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Her nimet yok olur ancak cennet ehlinin nimeti yok olmaz.
Her üzüntü kesilir; biter. Ancak cehennem ehlinin üzüntüsü kesilmez. Bir günah işlediğin zaman hemen arkasından güzel bir amel işle.”

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Şubat 2022, 08:17   #413
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
BİR DEVLAT NASIL ÇÖKER ( SULTAN SÜLEYMAN DAN HİKAYE )




Bir Devlet Ne Zaman Çöker…?

“Neme lazım be Sultanım…”

Kanuni Sultan Süleyman, muhteşem bir konuma getirmiş olduğu devletin akıbetini biran hayal eder…
Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı…? diye derin bir düşünceye dalar…
Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi, meşhur alim ve veli Yahya Efendi Hazretlerine sorardı…
Bunu da sormaya niyet eder.
Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahya Efendi Hazretlerine gönderir…
– “Sen ilahi sırlara vakıfsın.
Kerem eyle de bizi tenvir buyur.
Bir devlet hangi halde çöker…?
Osmanoğullarının akibeti nice olur…?
Bir gün olurda izmihlale uğrar mı…?”
Şeklindeki mektubunu gönderir…
Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi Hazretleri’nin cevabı ;
Bir bakıma çok kısa,
Bir bakıma içinden çıkılmaz bir mana taşımaktadır…
– “Neme lazım be Sultanım…”
Topkapı sarayında bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez…
Yahya Efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla bu işi geçiştireceğini de pek düşünemez. Söylenmeye başlar :
– “Aceb, bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta…?”
Nihayet kalkar,
Yahya Efendi Hazretleri’nin Beşiktaşdaki dergahına gelir…
Sitem dolu sorusunu tekrar eder ;
– “Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al…”
Yahya Efendi Hazretleri duraklar.
– “Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi…?
Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim…”
– “İyi ama bu cevaptan ben birşey anlamadım…
Sadece “neme lazım be sultanım…” demişsiniz.
Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkarıyorum…”
Yahya Efendi Hazretleri bu cevaptan sonra şu ibret verici açıklamasını yapar :
..“Sultânım…
Bir devlette zulüm yayılsa,
Haksızlık şâyi olsa,
İşitenler de :
– “Neme lâzım..” deyip uzaklaşsalar,
Sonra koyunları kurtlar değil de, Çobanlar yese,
Bilenler bunu söylemeyip sussa…
Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryâdı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese,
İşte o zaman devletin sonu görünür…
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır,
Halkın itimâd ve hürmeti sarsılır…
Asayişe itaat hissi gider,
Halkta hürmet duygusu yok olur…
Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir…”
Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan söyleneni başını sallayarak tasdik eder…
Sonra da kendisini böyle ikaz eden bir alime devletinin sahip olduğu için Allah(c.c)’a şükreder…
Bu türlü ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak dergahtan ayrılır…
Derler ki ;
Dünya dört şeyle ayakta durur :
1- Alimlerin ilmi…
2- Salihlerin ibadeti…
3- Cömertlerin sahaveti (cömertliği)…
4- Devlet adamının adaleti…
Mevla “Neme Lazım” Demekten Muhafaza Eylesin…
(Mektup bugün Topkapı’da sergilenmektedir…)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Şubat 2022, 10:14   #414
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehenneme Girer(HİKAYE)




Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehenneme Girer.


Hz. Mûsâ ve Hızır Aleyhimesselâm birbirlerinden ayrılacakları zaman Mûsâ Aleyhisselâm:
“Bana nasihatte bulun.” dedi. Hızır Aleyhisselam:

“Yâ Mûsâ, inatçı olma. İşin olmayan yere gitme. Sebepsiz yere gülme. Birisi hata işlerse hatasından dolayı onu kınama. Kendi hataların için daima ağla.” buyurmuştur.

Avf bin Abdullâh’ın (r.a.) rivayet ettiği hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gülmezdi, ancak tebessüm ederdi. Bir tarafa döneceği zaman mübarek yüzünün tamamını çevirirdi.”
Akıllı müslümanın kahkaha ile gülmesi uygun olmaz.

Dünyada az da olsa kahkaha ile gülen âhirette çok ağlar. Böyle olunca dünyada çok gülenin âhirette hâli nice olur? Nitekim Allâhü Teâlâ, Tevbe sûresinin, 82. âyetinde -meâ-len- “Az gülsünler, çok ağlasınlar….” buyurmuştur.

Rebî’ bin Haysem (r.a.) bu ayeti şöyle tefsir etmiştir: “Kâfir ve münâfıklar yaptıklarından dolayı dünyada az gülsünler âhirette cehennem ateşinde çok ağlasınlar.”

Hasan-ı Basrî Hazretleri “Arkasında cehennem ateşi olduğu halde gülene, önünde de ölüm olduğu halde sevinene şaşarım.” demiştir.

Hasan-ı Basrî Hazretleri kahkaha ile gülen bir gence rastladı. “Evladım, sırat köprüsünden mi geçtin?” “Hayır.” “Cennete gideceğin yahut cehennemden kurtulduğun mu sana bildirildi?” “Hayır.” O halde niye gülüyorsun?

Hasan-ı Basrî Hazretlerinin sözleri o gence öyle bir tesir etti ki o günden sonra bir daha kahkaha ile güldüğü görülmedi.

Tâbiîn devri âlimleri bir nasihatta bulundukları zaman insanların kalbine tesir ediyordu. Zira onlar ilimleriyle amel ettiklerinden sözleri başkasına fayda veriyordu. Fakat günümüz âlimleri ilimleriyle amel etmedikleri için insanlara da faydası olmuyor.

İbn-i Abbas (ranhümâ) “Gülerek günah işleyen ağlayarak cehenneme girer.” buyurmuştur.
Dünyada çok gülenler âhirette en çok ağlayacak olanlardır. Dünyada (günahlarına) çok ağlayanlar da cennette çok güleceklerdir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Şubat 2022, 10:16   #415
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
İNSAN, GÜZEL AHLAKI NASIL ELDE EDEBİLİR




İNSAN, GÜZEL AHLAKI NASIL ELDE EDEBİLİR.

Bazıları, insanın dış görünüşü değişmediği gibi örneğin kısa olanın uzayamayacağı, uzun olanın da kısalamayacağı, güzel olanın çirkin, çirkin olanın da güzelleşemeyeceği gibi, kalbin sureti olan ahlakın da değişmeyeceğini söylerler. Yanılıyorlar.

Zira eğer böyle olsaydı terbiye etmek, öğüt vermek ve tavsiyelerde bulunmak boş ve gereksiz şeyler olurdu. O zaman Peygamberimiz “Ahlakınızı güzelleştirin” buyurmazdı. Ahlakı değiştirmek niçin imkansız olsun; serkeş ve hırçın hayvanları eğiterek uslandırmak, vahşi hayvanları terbiye etmek mümkündür.

Kalb hallerini değiştirmek de mümkündür. Fakat dış görünüşün değişmemezliği insan isteğinin dışındadır. Mesela hurma çekirdeğinden elma ağacı elde edilemez, ama ekip bakılan hurma ağacı elde edilebilir.

Bunun gibi gazap ve şehvetin aslını, insandaki arzuları yok etmek mümkün değildir. Ama terbiye etmek suretiyle mutedil (zararsız) hale getirmek mümkündür. Bu tecrübe ile sabittir. Gerçi bazı insanlar için zordur. Zor olmasının da iki sebebi vardır: Biri: Yaradılışta o huy kuvvetli yaratılmıştır. Diğeri de uzun süre o huy ve arzulara uyduğu için kuvvetlenmiştir.

Terbiye edilme hususunda insanlar dört derecedir.

1- Saf kalbli olup hiçbir şeklide kötü ahlak edinmemiş olanlar. Böyle kimseler çabuk düzelirler. Yalnız kendilerini terbiye edecek, onlara kötü ahlakın fenalıklarını anlatacak ve doğru yolu gösterecek önderlere ihtiyaçları vardır. Küçük yaştaki çocuklar böyledir.

Onların doğruluk anlayışları, anne ve babalarının öğütlerine ve terbiye şekillerine bağlıdır. O halde anne ve babaları onlara dünya ihtirası aşılamamalı ve arzu ettikleri gibi yaşamalarına müsaade etmemelidirler. Yoksa dini bakımdan kanlarına girmiş olurlar.

Bunun için, Yüce Allah buyuruyor ki:

“Ey mü’minler, kendinizi ve çoluk – çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyunuz.” TAHRİM SURESİ, Ayet: 6

2- Bozuk inanca saplanmamış, fakat doğru olmadığını bile bile daima şehvet ve gazabına uymayı adet edinmiş olanlar. Böylelerin düzelmesi, birincisinden daha zordur. Zira iki şeye ihtiyaçları vardır: Biri, tabiatına yerleşen kötü adeti çıkarmak, diğeri de, onun yerine iyi tohumu ekmek. Fakat onda istek ve çaba olursa çabuk düzelip, kötü ahlaktan temizlenir.

3- Ahlakı kötüleşip, yaptığı işin kötü olduğunu bilmeyen hatta iyi olduğunu sananlar. Böylelerinin düzelmesi çok nadirdir.

4- Kötü ahlakıyle övünüp, yaptıklarının iyi olduğunu düşünenler. “Ben bu kadar adam öldürdüm, şu kadar bozgunculuk, zina veya livata yaptım” diyenler gibi. Böyleleri, Yüce Allah tarafından bir saadet gelmeyince, ilaç kabul etmezler.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Şubat 2022, 10:19   #416
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sinsi Kur’ân-ı Kerim Düşmanlığı.(SADECE KURAN YETER DİYENLER)




Sinsi Kur’ân-ı Kerim Düşmanlığı.

Dinde reform yapmak, dîni bozmak isteyenler, “Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını bilmeden okumanın faydası olmaz, ma’nâsını bilmeyen meâl okumalı” diyorlar. Ayrıca Kur’ân-ı kerîm okumak için bir şartın olmadığını, abdestli abdestsiz, hattâ cünüp iken bile okunabileceğini söylüyorlar.

Böyle söyleyen kimselerin, ünvânı ne olursa olsun, ister profesör, ister dekan, isterse rektör olsun, bunların art niyetli oldukları açıktır. Kur’ân-ı kerîmi sıradan bir kitap hâline getirmek istiyorlar. Bu sinsi bir Kur’ân-ı kerim düşmanlığıdır. Kur’ân-ı kerîm orijinal hâli ile Kur’ân-ı kerîmdir. Meâline, Kur’ân-ı kerîm denilemez. Buna Allah kelâmı denilemez.

Meâl yazılmasının 70-80 yıllık bir geçmişi vardır. Eğer meâl okumak önemli olsaydı, İslâm âlimleri asırlar öncesinden bunu yazarlardı. İslâm âlimleri, meâl okumanın zararlarını bildikleri için, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını, ya’nî hükümlerini, emirlerini, yasaklarını fıkıh kitaplarında herkesin anlayabileceği şekilde yazmışlar; bereketlenmek, sevâb kazanmak için de Kur’ân-ı kerîmi aslından okumayı tavsiye etmişlerdir. Müslümanlar, dinlerini bu kitaplardan öğrenmişlerdir.

Kur’ân-ı kerîmin nasıl okunacağını, ne maksatla okunacağını, Eshâb-ı kirâm, İslâm âlimleri, mezhep imâmlarımız asırlar önce bildirmişler ve 14 asırdır bu şekilde yapılmıştır.

Asırlardır, çeşitli dildeki, ırktaki Müslümanlar Arapça bilmedikleri, ma’nâsını anlamadıkları hâlde Kur’ân-ı kerîmi okumuşlar, hadîs-i şerîflerde bildirilen faydalara, sevâblara kavuşmuşlardır. Ma’nâsını bilmeden okunmaz diyenlerin maksadı Müslümanları, bu faydalardan, sevâblardan mahrûm bırakmaktır.

Bütün bunları bir tarafa atıp, yeni usûller, yeni hükümler çıkarmaya kalkanların kötü niyetleri ortadadır. Bunları iyi niyetli zannetmek saflık olur. Bilerek veya bilmiyerek böyle bozuk fikirlere inanmak, öncülük etmek, dînin yıkılmasına yardım etmek olur.

Kur’ân-ı kerim ve fıkıh kitapları

Bazıları ısrarla, “Alimleri, fıkıh kitaplarını bir tarafa bırakın, dininizi doğrudan Kur’an-ı kerimden öğrenin!” diyorlar. Esas maksatları, dinde kargaşa meydana getirmek. Dinin temeli olan fıkıh’tan uzak tutmak.
Asırlardır, dinimizin emir ve yasakları fıkıh kitaplarından, ilmihâl kitaplarından öğrenilmiştir. Bu yol sağlam yoldur. Fakat Meşrutiyetten beri, belli odaklar, Müslümanları sinsice fıkıh kitaplarından uzaklaştırıp, meallere, tefsirlere, tercümelere yönlendirme gayretine girmiş bulunmaktadır. Bu maksatla, “Dinimizi esas kaynağından öğrenin, aracıları ortadan kaldırın” gibi sloganlar ortaya attılar. İşin aslını bilmeyen çok kimse de, bu sinsice hazırlanmış tuzağa yakalandılar.

Birçok şey alıştıra alıştıra kabullendirilir. Bazı yanlış inanç, fikir, görüş, metot ve kanaatler vardır ki, insanlar onları önce iter, reddeder. Fakat devamlı propaganda, beyin yıkama ve telkin neticesinde, bu itiş ve reddetme, zamanla zayıflar ve toplumun direnişinde gevşeme başlar. Gün gelir, bakarsınız ki, o bozuk ve bâtıl fikir ve metotlar, aynı topluluk tarafından benimsenir ve kabul görür.

İşte, büyük-küçük her Müslümanın, bir adet Kur’an tercümesi edinerek, İslâmiyeti doğrudan doğruya kutsal kitabından veya kaynağından öğrenmesi fikri de böyle olmuştur. Bu, yıllardır yaptıkları beyin yıkama propagandalarının bir neticesidir.

Maalesef zamanımızda Müslümanların çoğu, bu propagandanın tesiri ile, evlerinde bir meal bulundurma, dini buradan öğrenme yanlışlığına düştüler. Hâlbuki, bizim, dinin temel bilgilerini Kur’an tercümelerinden elde etmemiz, öğrenmemiz mümkün değildir.

İslâmiyeti içeriden yıkmak, dinimizin temellerini dinamitlemek isteyen reformcuların ve inkârcıların, yıllar boyu devam eden teraneleri şu olmuştur: “Herkes dinini doğrudan doğruya Kur’an-ı kerimden öğrensin. Bunun için de herkese bir tercüme, yahut meal veya tefsir temin edilsin. Onu okusunlar; eski kafalı hocalar, fıkıh kitapları aradan çıksınlar!..”

Nihayet onların dediği olmuş, bu sinsi oyun, yani dini bilgileri meallerden ve tercüme kaynaklardan almak fikri, doğru olarak kabul edilmiş ve tercümeler, mealler peynir ekmek gibi satılmaya başlamıştır.
Neticede ne olmuştur? İslâmî otorite ve hiyerarşi kavramları yıkılmış…

Söz ayağa düşmüş… Reform hareketleri başlamış… Mezhepsizlik yayılmış… Hemen arkasından da dinsizlik yayılmaya başlamış. Bu hareketler, ne zaman ve kimler tarafından başlatılmış o da çok önemli. Bunu da, 1924 tarihli Sebilürreşad Mecmuasından öğrenelim:

“Kur’an-ı kerim’i tercüme etmek, basıp yaymak bir müddetten beri moda oldu. Ne gariptir ki, ilk defa bu işe teşebbüs eden, Zeki Megamiz isminde, Arap asıllı bir Hıristiyandır. Daha sonra Cihan Kütüphanesi sahibi Ermeni Mihran Efendi acele olarak, diğer bir tercümenin basımına başladı ve az zamanda sona erdirerek, “Türkçe Kur’an” ismiyle yayınladı.”

Asırlardır, bütün ömürlerini dini yaymakla geçiren, bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan İslâm âlimlerinin, Kur’an-ı kerimin tercümesini, meallerini hazırlamayıp da, yabancıların böyle bir çalışma yapması, bizlere çok şey hatırlatmalıdır…

Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki, tercüme ve meal, gerçekten dine faydalı olsaydı, İslâm büyükleri bu faaliyeti gayri müslimlere bırakırlar mıydı? En güzelini kendileri yapmaz mıydı?
Kur’ân-ı kerimle amel etmek mümkün mü?

Her devletin bir anayasası vardır. Bu anayasalar kısa ve özdür. Bu anayasaya dayalı olarak kanunlar, kanunlara dayalı olarak, tüzükler, yönetmelikler… hazırlanır. Bir kimsenin çıkıp, anayasadan başka kanun, nizam tanımam demesi ne kadar yanlış ise bir Müslümanın:

“Ben fıkıh kitaplarına uymam, Kur’an’la amel ederim” demesi de o kadar yanlıştır. Nasıl ki, Anayasada bütün hükümler, bütün cezalar bildirilmeyip Anayasa, kanunlara havale edilmişse dini hükümler de böyle havale edilmiştir.

Kur’an-ı kerimi hadis-i şerifler, hadis-i şerifleri de mezheb imamları açıklamıştır. Nasıl ki, kanunlar, anayasanın gösterdiği istikamette hazırlanıyorsa, mezhepler de, fıkıh kitapları da Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin bildirdiği istikamette teşekkül ettirilmiştir.

Kur’an-ı kerimi herkes kolayca anlasa idi, Peygambere ihtiyaç kalmazdı. Hadis-i şerifler, Kur’an-ı kerimin açıklaması mahiyetindedir. Hakiki âlimler de, hadis-i şerifleri açıklamışlar ve fıkıh kitapları ortaya çıkmıştır.
Büyük âlim Muhammed Hadimî hazretleri bu gerçeği şöyle ifade eder:

“Dindeki dört delil, müctehid âlimler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdiği hükümdür. Çünkü biz, ayetten ve hadisten hüküm çıkaramayız. Bunun için, mezhebimizin bir hükmü, ayet ve hadise uymuyor gibi göründüğünde, mezhebimizin hükmüne uyulur.

Başka bir ayet veya hadisle değişmiş olabilir o hüküm. Bunları da ancak müctehid âlimler anlar. Bunun için tefsir ve hadisten değil, âlimlerin kitaplarından dinimizi öğrenmemiz gerekir.”

İslâma, Kur’an’a uymak, tefsir okumakla değil, ancak fıkıh kitabına uymakla olur. Bir kimse, Kur’an-ı kerimden, tefsirden anladığına uyarsa, İslâma uymuş olmaz. Kur’an-ı kerimde her hüküm var ise de, bunları doğru olarak Resulullah efendimiz açıklamıştır. Resulullaha uymak farzdır. Kur’an-ı kerimde, “De ki: Eğer
Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun!”, “Ona tabi olun ki, doğru yolu bulasınız.” buyuruluyor.
İmam-ı Rabbanî hazretleri buyurdu ki:

“Cenab-ı Hak, Kur’an-ı kerimde, Muhammed aleyhisselama itaat etmenin, kendisine itaat etmek olduğunu bildiriyor. O hâlde, Onun Resulüne itaat edilmedikçe, O’na itaat edilmiş olmaz.”

Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu ve nasıl kılınacağı, zekât hesabı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinemezdi. Yani hiçbir kimse, bunları Kur’an-ı kerimden çıkaramazdı. Şu hâlde Kur’an-ı kerimi anlamak için, onun açıklaması olan hadis-i şeriflere ihtiyaç vardır.

Hadis-i şerifleri de anlamak için âlimlere ihtiyaç vardır. Bu bakımdan Peygamber efendimiz, İslâma, Kur’an’a tabi olmak isteyenin âlimlere tabi olmasını emrediyor. “Âlimlere tabi olun!” buyuruyor. Allahü teâlâ da, âlimlere uymayı emrediyor, “Âlimlere sorun!” buyuruyor.

Şu hâlde, Kur’an’dan, hadisten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz. Her Müslüman dinini Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından, ilmihallerden öğrenmelidir!

Eğer herkes Kur’an-ı kerimden hüküm çıkarabilseydi, hadis-i şeriflere, Eshab- ı kirama ve âlimlere ihtiyaç kalmazdı. Onun için Allahü teâlâ da, Peygamber efendimiz de âlimlere uymamızı emrediyor.
Abdülgani Nablüsi hazretleri: “Kur’an-ı kerimin manasını öğrenmek isteyen, hakiki İslam âlimlerinin kelam, fıkıh ve ahlâk kitaplarını okumalıdır!” buyuruyor.

Netice olarak; ondört asırdır İslamiyet bize bu yolla ulaşmıştır; bizden sonra da devam etmesi için bu yolu takip etmekten başka çaremiz yoktur!

( Mezheplerin çıkışı ve Fıkıh ilminin önemi hakkında geniş bilgi sahibi olmak istiyenler, Hakikat kitapevinin, “Faideli Bilgiler” kitabına müracaat edilibilir.)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Şubat 2022, 10:22   #417
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
BABA HAKKININ ÖNEMİ (HİKAYE)




Baba Hakkı`nın Ehemmiyeti…

Hârun Reşîd devri vezirlerinden Fazl bin Yahyâ el-Ber-mekî’de baras hastalığı (alaca-vitiligo) vardı.
Nedîmlerini topladı ve ‘Zamanımızda Irak, Horasan, Şam ve İran’da en meşhûr ve tecrübeli hekim kimdir?’ diye sordu. “Şiraz’daki Caslık isminde bir hekimdir.” dediler. Hemen hediyelerle bir heyet gönderdi ve onu Bağdad’a getirtti.

Sonra onu imtihan için ‘Benim ayaklarımda bir hastalık var, tedavi ediniz’ dedi. Hekim ona bir perhiz tarif etti ve bazı şeyleri yememesini söyledi. Fazl perhize riayet etmedi. Ertesi gün hekim bevil nümunesi istedi. Tetkikten sonra “Ben nasıl sizi tedavi edeyim, ne dediysem aksini yapmışsınız” dedi.

Fazl bin Yahya, onun mahâretini görüp memnun oldu ve onu imtihan için yaptığını söyledi. Sonra asıl hastalığını söyledi. Hekim, ne türlü tedavi ettiyse günler geçti ama hastalık geçmedi. Bunun üzerine Fazl’a:
“Efendim, size her türlü ilacı yaptım, amma fayda etmedi. Öyle zannediyorum ki babanız size darılmıştır, sizden razı değildir. Onu razı etmedikçe sizden bu hastalık gitmez, tedavi mümkün değildir” dedi.

Fazl hemen o gece babası Yahyâ’nın yanına gitti. Onun ayaklarına kapanıp râzı etti. Bundan sonra hekimin tedavisi fayda verdi ve kısa zamanda iyileşti. Fazl, hekime:

“Hastalığımın pederimin bana gazablanmasından olduğunu nereden bildin?” diye sordu. Şöyle cevap verdi:
“Ben bu hastalığa iyi geleceğini bildiğim her neyi denediysem fayda vermedi. Kendi kendime ‘Bu adam bir taraftan bir mânevî darbeye uğramıştır’ dedim.

Baktım, gece size öfkeli yahut sizin sebebinizle hüzünlü uyuyan kimseyi bulamadım. İnsanlara devamlı iyilik ettiğinizden sizden herkes memnun idi. Sonra pederinizle aranızda ihtilaf olduğunu öğrenince sebebin bu olduğunu anladım.”

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Şubat 2022, 10:27   #418
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Fırtına Rüzgâr Anında Dua




Fırtına Rüzgâr Anında Dua

Rüzgârlar estiği zaman, Efendimiz (s.a.v.) hazretleri iki dizinin üzerine çöker ve şöyle dua ederdi:

Allâhım! Bunu bizim için rahmet rüzgârları” kıl! Onu bizim için azab rüzgârı” kılma! Bizi gadabın ile öldürme! Ve bizi azabın ile helak etme! Bundan önce bize afiyet ver!” ( Kenzu’l-Ummâl: 18033. )

Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular: “Rüzgâra sövmeyin!

Siz hoşlanmadığınız bir şey gördüğünüzde şöyle dua edin:

Allahım! Senden bu rüzgârdan daha hayırlısını, bunun içinde olanlardan daha hayırlısını ve rüzgârın emir olunduğu şeylerden (daha hayırlısını) istiyoruz!

Allâhım! Bu rüzgârın şerrinden, rüzgâr içinde olan şeylerden ve rüzgârın emir olunduğu şeylerin şerrinden sana sığınıyoruz!”
( Tirmizi: 2178.)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Şubat 2022, 10:30   #419
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
EVLENECEKLERE NASİHATLER




Evlilik Nasihatleri..

Gelin İçin Nasihatler ;

1. Beyine hoşlanacağı isim ve sıfatlarla hitap et!
2. Onun sevdiği yemekleri güzel yap ki, evini özlesin.
3. Beyin evden çıkarken onu uğurla; akşam döndüğünde güler yüzle karşıla!
4. En çok güzel görünmen gereken kişinin beyin olduğunu bil!
5. İffetini ve hayanı muhafaza et. En güzel elbisenin takva elbisesi olduğunu unutma; her işimizi murakabe eden Allah’ı düşün!
6. Sevgini beyinle ve çocuklarınla paylaş. Evinin direği ol! Beyin evde olmadığı zaman gözü arkada kalmasın.
7. Beyine her fırsatta teşekkür etmeyi unutma! Gücü yetmeyeceği külfetin altına sokma, başkalarına da şikayet etme!
8. Beyini işlerini makam ve mevkisini bil! Sevincini ve üzüntüsünü paylaş!
9. Beyinin izni olmadan ve onun müsaade etmeyeceği yerlere gitme!
10. Tutumlu ol! Müsrif olma. Zor zamanlarda da isyan etme!
11. Temiz ve tertipli ol. Beyinin elbiseleri de temiz ve tertipli olsun.
12. Beyinin akrabalarına ve onun sevdiklerine yedirip içirmekten kaçınma. Onlara güzel davran!
13. Kaynananı tecrübeli bir anne olarak sev ve say ki, beyin üzülmesin.
14. Annenin evine gereksiz ve aşırı gitme ki, evdeki işlerin aksamasın.
15. Çocuklarını hayırlı bir evlat olarak yetiştirmeye gayret et ki, millet de sizi hayırla yad etsin.

Damat İçin Nasihatler;

1. Evinden çıkarken hanımına Allah’a ısmarladık diyerek çık. Onun gönlünü hoş tut!
2. Pencerelerden yolunu gözletme, vakitlice evine gel!
3. Dışarıda yediğinden içtiğinden evine de getir!
4. Hanımının kusurlarını başkalarına anlatma, güzelliklerini an!
5. Evini harçlıksız bırakma, onları kimseye muhtaç etme!
6. İş hayatının sıkıntılarını eve yansıtma! Evde sevinç olsun.
7. Bir yere misafirliğe veya gezmeye gittiğinde mümkünse hanımını da götür!
8. Evine geldiğinde selamla ve güler yüzle gir ki, ev halkı senin geldiğine sevinsin.
9. Evini Kuran’sız, kitapsız ve namazsız bırakma! Sabah namazına kalktığında ev halkını da kaldır ki, rahmet ve bereket gün boyu sizinle olsun.
10. Gayretli ol, kıskanç ol! Ancak tecessüs etme, su-i zan ile hareket etme! Ayıp ve kusur araştırmakla meşgul olma!
11. İnsaflı ol; hanımının gücünün yetmeyeceği işleri ondan bekleme. Gerekirse ona yardim et.
12. Kararlarında hanımınla da istişare etmeyi unutma!
13. Beklenmedik anlarda sürpriz hediyelerle gönül almasını bil!
14. Evlenmek, dünyaya dalmak olmamalı; Ahiretini unutma! Din, vatan ve insanlık için çalışmayı terk etme!
15. Şunu bil ki, az olan helal kazanç, çok olan haram kazançtan hayırlıdır. Haram lokma yeme, hanımına ve çocuklarına da yedirme!


Değerli Hanım Anne – (Gelin hanımın annesi)

1. Kızını savunma, o şikayete geldiği zaman ona yüz verme! Damadının iyiliklerini başkalarına da anlat!
2. Kızının evine çok sık gitme ki, saygınlığın artsın. Ancak torunların olduğunda yardımını da esirgeme!
3. Kızında ve torunlarında damadının anne ve babasının hakları olduğunu unutma!
4. Hısımlarını akraba bil. Onların hatırını üstün tut!
5. Damadını oğlun bil. Onu da zaman zaman ara, gönlünü hoş tut!

Değerli Hanım Anne – (Damat beyin annesi)

1. Gelinini kızın gibi bil. El kızı gelip oğlumu elimden aldı deme!
2. Gelinine annelik yap, kusur bulmak için çalışma. Çok da nasihat etme. Kendini sevdir, gerisi gelir.
3. Başkalarının gelinin hakkındaki dedikodularına hemen inanma!
4. Yapabileceğin basit işleri kendin yap, gelininden bekleme! Kendi zamanınla kıyaslama!
5. Gelininden gizli oğlunla konuşma ki, gelinin senden endişe etmesin. Sana güvensin.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Şubat 2022, 10:36   #420
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
MİNİK TAFSİYELER




Kızartma: Kızartma yaparken, önce yağın iyice kızmasını sağlamalı, sonra da kızartılacak eti tamamen kuru olarak yağa atmalıdır. Bu sâyede kızgın yağın köpürüp, etrafa sıçraması önlenmiş olduğu gibi, etin de daha yumuşak pişmesi sağlanmış olur. Fakat kızartma yerine dâimâ ızgara tercih edilmelidir.

Kızartma yaparken, bol yağ kullanılırsa, hava ile teması azalacağından, kızartılan maddenin vitaminleri ölmez.

Kızartmalarda yağ sıçramasını önlemek için, önceden tavaya biraz tuz atmak yetişir, et kızartılırken atılırsa, sertleştirir.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
40 yil, a.s, abdest, açlık ve tokluk zarar ve faydaları, adalet - hikaye, aff, ahde vefa- dini hikayeler, ahde vefa-insanlık-, ahir zaman, ahireti tanımak, ahlaki çöküntü, aksırma, akıl, akıllı sözler- nükteler, aldulhamid han, alemler, allah a itaat, allah a yakın olmak, allah buyuruyor ki, allah c.c ve peygamber sav i sevmek, allah cc buyuruyor ki, allah cc diyor ki, allah diyor, allah diyor ki, allah diyorki, allah dostları, allah korkusu, allah nizami-şeriat, allah sevgisi, allah tan umut kesmek, allah ı bilmek, allah ı düşünmek, allah ı tanımak, allah ın tanımak, allah ın tecellisi, amel ve niyet, ankara savaşı-maneviyat erleri- tarih, anne baba hakkı, anne hakkı-baba hakkı, anne-baba- hürmet, ateş, ayet, ayet hadis dua, ayet-hadis -dua, ayet-hadis-dua, ayetler, azap, aşk masalı, baba hakk dini hikayeler, baba hakkı, bağışlama, bayram duası, beden, bela ve musibetler, berat gecesi, bilgi, bilmediklerimiz, bir dil bir millet, büyü, büyüklerden öğütler, cami adabı, çanakkale hatıraları, çanakkale şehitleri, cehennem, cehennem ehli, cennet, cennet cennet çarşıları, cennet nimetleri, cennetin anahtarı, cennette gece -gündüz, cerh ve tadil, ceza.többe, cihad, cihad- şehidlik, cuma sohbetleri, cömertlik, dejavu, din büyükleri, din düşmanlığı, din tarihi, dini hikaye, dini hikayeler, dini kıssa, dini nikah, dini şiir, dirayet, doğal ilaçlar, doğru beslenme, doğru yemekler, doĞruluk, dostluk mesajları, dua, dua adabı, dua da yöntem, dünya hırsından vazgeçmek, dünya nın varoluş sebebi, dünyâ sevgisi, dünya sevgisinden uzak durmak, dünya sevgisinin zararı, dünya ve ahiret, dünyayı tanımak, ebedi ateş, ebu bekr sıddık, ecellerin tayini-şaban ayı, edep, edep - saygı, edep-dini hikayeler, edep-haya, ehli sünnet itikadi, emir sultan hazretleri, erkekte örtünme, evlat yetiştirme, evlilik, evlilik-iyi eş, evliya, evliya hayatlarından, evliya ikliminden, evliya öğütleri, evliyalar dan öğütler, evliyalardan nasihatler, eş-hitap-muhabbet, fakirin hakkı, fatiha suresi .french, fazla konuşmanın zararları, feraset, fitne, fıkra, fısk-nifak-allah ı unutmak, fıtrat -yaratılış - insan hakikati, gam, gerçek hikayeler, gerçek hikayeler -ilginç olaylar, gerçek olaylar, gerçek olaylarçanakkler, gizli duygular, gizli şirk, günah- dilin afetleri, günahlardan sakınmak, günün duası, günün sözü, gıybet-hadis, güzel ahlak, güzel ahlak- hayırlı işler, güzel söz, güzel söz-nükte, güzel söz. hz. ali k.a.v, güzel sözler, hadis, hain, halife ler, haramı terk, hastalık günahlara kefarettir, haya, haya -edep, hayat bilgileri, hayat dersleri, hayır -alamet, hayır ve şer, hayırlı işler, hazır cevap, hazır cevap nükteler, hazır cevap sözler, hazır cevap-güzel söz, hazır cevap-nükte, hazır cevaplar, hazır cevaplar - nükteler, hazırcevap, helal haram, hesap, hesap- nizam, hikaye, hikaye -cihad, hikaye-karacoğlan ve elif, hikayeler, hizmet etmek, hırs- edep, hz. muhammed mustada sav mucizeleri, hz. muhammed sav mucize ler, hz. zülkarneyn (a.s), hz. ömer r.a, ibadet, ibadetler, ibretlik hadiseler, ibretlik hikayeler, ibretlik olaylar, ibretlk olaylar, icmek, iflas, ihanet, ihlas, ilahi aşk, ilginç olaylar, imam azam - akıllı sözler, imam azam r.a, iman, iman - sınav, iman hakikati, iman ve amel, iman-amel, imtihan, insan - hakikat, insan - melek- iyilik, insan hakikati-kendini tanımak, insan ilişkileri - edep, insanın bedene ihtiyacı, insanın hakkati, iptila-bağımlkılık-düşkünlük, irşad, isa, islam bekçileri, islam moda ayrımı, islamda gerçek dost, islami yaşam, islamn büyüklerinden öğütler, islamın geldiği nokta, itaaat, itaat - iman, iyilik, iyilik etmek, iyilik ve kötülük, iyilik-halis niyet, kabir hayatı, kabir ve sonrası, kabul olunan dua, kader, kadın erkek ilişkileri, kadın gaziler, kadın hakları, kadın hakları- boşanma- nikah, kadın sahabeler -hz. esma r.a, kadınlar - islamda kadın, kadının değeri-annelik, kahve, kainat - yaratılış, kainatın yaratılışı - big bang, kalbi tanımak, kalbin enteresan hallleri, kalbin halleri, kalbin halleri(zekat ve cimrilik), kalbin halleri-kibir, kalbin halleri-sabır-hastalık, kalbin halleri-zekat, kalbin halleri-zina, kalbin hallleri, kalbin ince halleri, kalbin ince işleri, kalbin incelikleri, kalp, kalp haller- emanet, kalp halleri, kalp halleri-anne baba hakkı, kalp halleri-aşırı ihtiras, kalp oyunu, kalp ve ilim, kalp ve ince meseleler, kalp-gıybet, kamil iman, kanaat, kaza namazları hakkında hüküm, kazanc, kendini bilmek, kendini tanımak, kendini tanımak - acziyet, kendini tanımak - ilim, kendini tanımak -allah ı bilmek, kendini tanımak -kalp alemi, kendini tanımak nefsini blmek, korku ve ümit, kul hakkı- mahşer yeri hesap günü, kuran, kuran hakkında, kutlama, küfre yaklaştıran fakirlik, küfür, kısa hikaye, kıssadan hisse, kıstas, kıstaslar, kıyamet ve alametleri, kıyamet-ahiret, kıyamet-isa a.s ın nuzülü, lafazan yayın, lafazan.fm, love, mağfiret, mahşer ve hesap, mahşer-mizan, malın temizlenmesi, maneviyat, mardin, mehdi a.s, merhamet, mermahet, mezhepler, miraç gecesi-miraç kandili, misafir ağırlama, misafire ikram, mizah, mizan, murakabe, mücadele etmek, mümin-kabir hayatı, münacaat- dua, müracaat, mürid mürşid ilişkisi, müslümanların kötü hali, namaz, namaz - huşu - hudu, nasihat, nasihat- evlilik, nasihatler, nazar duası, nebi . istihaze, nefis muhasebeleri-imam gazali, nefis terbiyesi, nefis ve halleri, nefs, nefs - şeytan, nefs in sıfatları, nefs terbiyesi, nefs ve halleri, nefsini tanımak-kendini bilmek, nezaket, niyet, nükteler, nükteli sözler, okuryazarblog, olayların dili, oyun ve dans hakkında, paylaşmak, peygamber ahlakı, peygamber sevgisi, pişmanlık, rahman-rahim-bağışlama, reca, recep ayı faziletleri, recep ayı zikirleri, regaip gecesi, regaip gecesi ibadetleri, résimléri, riyazet-şehvet, ruh, rüya, rüya . rüya tabirleri, rüya tabiri, rüya tabirleri, rüya tabirleri -rüyada balık görmek, rüya tabirleri _ elbise giymek, rüya tabirleri- ay görmek, rüya tabirleri- rüyada nar görmek, rüya tabirleri-doğum, rüya tabirleri-kabir, rüya tabirleri-rüyada karpuz kavun, rüya tabirleri-rüyada su içmek, rüyada uçmak, rüyalar, rıza, rızık, sağlık, sağlıkl beslenme, sakınmak, salavat, saliha kadın- evlilik, samimiyet, sevgi pıtırcığı, sevgi-kalp halleri, sigara . sağlık. tiryaki, slow, song, sosyal arkadaşlıklar, suc, sıhhat, söz, söz - şeref, sözler, tabir, takva, tam bağlılık, tasadduk-allah yolunda infak-ahirete yatırım, tatlı, tatlı tarifi, tatlı tarifleri, taviz, tesadÜf, teslimiyet-itaat, tevbe, tövbe, ulubatlı hasan, umut, utanc, vaktin ihyası, vatan hizmeti, vazife, veciz sözler, vefa, vefa duygusu, veli, yahudi mezalimi, yahudiler-tevrat, yaratma - ve tabiatın gücü, yaratılış hakikati, yazılan tarih, yaŞam, yaşlıya hürmet, üç aylar - recep ayı, yeme adabı, yemek, yemek tarifi, yemek tarifleri, Ümit, ümmet-i dâvet, üstün ameller, zekat, Öğüt, Öğütler, öğütler-önemli bilgiler, ölüm, ölüm e hazırlanmak, ölüm gerçeği, ölüm hakikati, ölüm ve ötesi, ölüm- hesap günü, ölüm- mahşer, ölümü istemek, öpütler, Örtünme, şahadet, şehit.maneviyat erleri, Şehvet, şetyanın hileleri, şeytan ın hileleri, şeytanın hileleri, şifa, Şiir, şiir - necip fazıl kısakürek, şiir -necip fazıl kısakürek, şiir(feridüddin-i attar), şiir- necip fazıl kısakürek, şiir- necipfazıl kısakürek, şiir- suamanın faydaları, şiir-islam büyükleri-nabi, şiir-necip fazıl kısakürek


Konuyu Toplam 9 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 9 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fotoğraf paylaşımları hk. M Duyuru Arşivi 1 21 Ağustos 2019 13:03
Günün Müzik Paylaşımları AsiRuh Albüm Tanıtımları 0 02 Mart 2018 12:12
Günün Müzik Paylaşımları AsiRuh Albüm Tanıtımları 0 23 Şubat 2018 10:56