30 Ocak 2022, 04:49 | #341 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ALLAH C.C İÇİN VER Kİ KARŞILIĞINI MİSLİ İLE ALASIN (HİKAYE) O gence söz verdiğin köşkü ve yetmiş katı ziyadesiyle verdik! Mâlik bin Dinar,Dini hikayeler,ibretlik hikayeler,ilginc hikayeler,sennet saraylari,cennet koskleri,Cafer bin Süleyman,endulus- Dünya ve Ahiret – O gence söz verdiğin köşkü ve yetmiş katı ziyadesiyle verdik! Cafer bin Süleyman (r.h.) buyurdular: Ben ve Mâlik bin Dinar ( k.s.) hazretleri, Basra’ya uğradık. Şehrin sokaklarında gezerken bir sarayın yapılmakta olduğunu gördük. İmâr ediliyordu. Güzel bir genç, sarayın inşaatında çalışan işçilere emrediyordu. 0 genç; -“Yapın! İşleyin!,” diyordu. Yanına vardık. Kendisine selâm verdik. Selâmımızı aldı. Mâlik bin Dinar (k.s.) hazretleri ona sordu: -“Bu sarayın inşaatına ne kadar altın harcamayı niyet ettin?” O: -“Yüz bin altın harcamaya niyet ettim!” dedi. Mâlik bin Dinar (k.s.) hazretleri ona: -“Sen bu malı bana vermez misin? Ben onu hakkı olan yere koyayım (harcanması gereken yerde harcayım) ve onun yerine Allâhü Teâlâ hazretleri katından bu saraydan daha hayırlı bir saray tazmin edeyim. Öyle bir saray ki, vildânları, hizmetçileri, kubbeleri, çadırları ve güzel bahçeleri bulunsun. Kubbe ve haymaları kırmızı yakuttan olup, cevher ile süslenmiş olsun, toprağı zaferan, harcı miskten olsun. 0 sarayın binasına hiçbir el değmemiş olsun ve onu hiçbir usta bina etmemiş olsun. O sarayı; noksan sıfatlardan temiz Celil Teâlâ hazretleri, “ol” dedi oda oluverdi….” dedi. Mâlik bin Dinar (k.s.) hazretlerinin bu sözleri, gence tesir etti. Söylenen parayı hazırladı. Kalem ve kağıt getirtti. Sonra yazdı: Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adı ile… Bu (yazılı senet) Malik bin Dinar’ın falan oğlu falana olan taahhüt ve tazminidir. Hiç şüphesiz ki, ben Allah katında senin bu kasrına (sarayına) karşılık bir saraya kefilim. Sıfatı (şekil ve yapısı) benim vasfettiğim gibidir ve hatta daha ziyâdesini vermek Allah’a kalmıştır. Senin bu malın karşılığında, senin bu sarayından daha geniş ve daha güzel bir sarayı, cennette satın aldım. Koyu bir gölgede ve Aziz ve Celil’e yakın olarak…” Sonra o yazılanı dürdü ve o gence verdi. Ve o gençten almış olduğu …bin altını da fakir fukaraya (Allah yolunda) infak etti. Hepsini dağıttı. Kırk gün sonra o genç öldü. O genç varislerine, Malik bin Dinar hazretlerinin kendisine yazmış olduğu mektubu bedeniyle kefeninin arasına koymalarını vasiyet etti. O gencin vefat ettiği gece Malik bin Dinar (k.s.) hazretleri (namaz kıldığı) mihrabının üzerine konulmuş bir mektup gördü. Onu eline aldı, açtı. Mürekkepsiz yazılmış bir mektup idi. Ve şöyle yazılıydı: Bu (belge), Aziz ve Hakîm olan Allah tarafından Malik bin Dinar’a (gönderilen bir) beraattır. O gence söz verdiğin köşkü ve yetmiş katı ziyadesiyle verdik!“ |
|
30 Ocak 2022, 04:57 | #342 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HZ. ESMA R.A ( O MÜŞFİK BİR ANNE İDİ) H.z. Esma ( r.a ) Hz. Esmâ çok şerefli bir hanımdı. Babası hayatta iken Resulullah’ın dostu, vefatında ise halifesi olan Hz. Ebu Bekir es-Sıddık’dır. Kız kardeşi müminlerin annesi Hz. Aişe’dir. Kocası Zübeyr İbn Avvam’dır. Hz. Esmâ, İslâm davasına olan hizmeti ve sabrı ile tanınmıştı. Allah yolunda infakta bulunur, müminlerin her türlü sıkıntısına koşardı. Hz. Esmâ’nın ilk hizmeti hicret esnasında göründü. Cenab-ı Hak, Habib’ine hicret emri verince Efendimiz (sas) doğrudan doğruya Hz. Ebu Bekir’in evine gitmiş ve hicret iznini müjdelemişti. Bu haberi duyan Hz. Ebu Bekir çok sevinir. Hz. Esmâ babasının ve Resulullah’ın Medine’ye hicret edeceklerini duyunca hiç zaman kaybetmeden yol azığı hazırlamaya başlar. Biraz sonra her şey hazırdır. Fakat su kabını ve azık torbasını bağlayacak bir şey bulamaz. Hemen belindeki kemeri çıkarır, ortadan ikiye böler, birisiyle su kabını, diğeriyle azık torbasını bağlar. Bu içten, samimi ve fedakarca davranışını gören Resulullah (sas), “Ey Esmâ, sana cennette iki kuşak verilecektir.” müjdesini verir. O günden sonra Hz.Esma’ya “Zatü’n-nitâkayn” yani “iki kuşak sahibi” adı verilmiştir. Peygamberimiz ve Hz. Ebu Bekir Mekke’den Medine’ye hicret ederken Sevr Mağarası’na girdiler. Üç gün üç gece mağarada kaldılar. Hz. Esmâ, burada da hizmette kusur etmedi ve müşriklerin baskılarına rağmen korkusuzca Resulullah’a ve babasına yiyecekler taşıdı, Mekke’den haberler getirdi. Hz. Ebu Bekir, hicret esnasında lazım olur düşüncesiyle bütün paralarını yanına almıştı. Henüz Müslüman olmamış babası Ebu Kuhafe bu duruma çok sinirlenmiş ve kendi kendine söylenmeye başlamıştı. Dedesini teskin etmek ise Hz. Esmâ’ya kalmıştı. Bir kaba küçük taşları doldurdu, sonra üzerini bir bezle örtüp âmâ olan dedesinin önüne koydu ve ellerini taşların üzerinde dolaştırdı ve “Dedeciğim, işte babam bunları bize bıraktı.” dedi. O da teselli buldu. Hz. Esmâ cömert bir hanımdı. Eli açık, gönlü zengindi. Fakir fukarayı doyurmayı, miskinlere yardım etmeyi çok severdi. Efendimiz (sas) bir gün kendisine, “Ey Esmâ, elini bağlama, aksi halde Cenab-ı Hak da senin üzerine olan ihsanını göndermez.” dedi. Yani “Allah yolunda infak et, bol bol sadaka ver, iyilik yap. Sen O’nun rızasını kazanmak için infak ettikçe sevabını kat kat ziyadeleştirir.” buyurdu. Hz. Esmâ, iyi bir mümine olduğu gibi iyi de bir anneydi. Hz. Zübeyr ile olan evliliğinden beşi erkek sekiz çocukları dünyaya gelmişti. Onların İslâmî terbiyesiyle yakından ilgilenmiş, edep ve ahlâklarını en güzel şekilde talim ettirmiş ve sahabelerin büyüklerinden olan Hz. Abdullah İbn Zübeyr gibi İslâm fedaileri ortaya çıkmıştı. Bunlar Allah yolunda kanlarını akıtmış, O’nun rızasına seve seve koşmuşlardır. Hz. Esmâ, müşfik bir anneydi. Hiç şüphesiz anne için en dayanılmaz ızdırap yavrusunun ölümünü seyretmekti. Ve Abdullah İbn Zübeyr Allah ve Resulü’nün davasını yaymakla meşgulken Haccac-ı Zalim tarafından şehit edildi ve annesi Hz. Esmâ’nın gözlerinin önünde günlerce asılı bırakıldı. Fakat sabır ve teslimiyetin timsali olan bu yüce hanım Haccac’a, “Siz onun dünyasını berbat ettiniz, o da sizin ahiretinizi berbat etti.” diyerek hiç korkmadan hakkı ve hakikati onun yüzüne haykırdı. Hz. Esmâ, uzun seneler yaşadı. Rabb’ine olan teslimiyet ve inancıyla kendinden sonraki nesillere güzel örnekler gösterdi. Hicretin 73. senesinde yüz yaşında iken vefat etmiştir |
|
30 Ocak 2022, 05:12 | #343 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | FATİH SULTAN HAN DAN GÜZEL BİR SÖZ Hüner bir şehr bünyad eylemekdür Reâya kalbin âbâd eylemekdür İstanbul’un fethinden sonra asıl büyük fethe, yani ilim ve irfan yoluyla fethi kalıcı hale getirecek ikinci fethe girişen Fatih Sultan Mehmed 10 yıl sonra Fatih Medreselerini yaptırırken vakfiyesine asıl hünerin bir şehir kurmak ve orada yaşayanların kalplerini âbâd etmek olduğunu ustaca böyle ifade etmişti. Şehrin sadece taştan, topraktan, betondan ibaret bir yapı olmadığını, orada yaşayanların kalplerinin de imar edilmesi gerektiğini ifade eden bu hoş formülü belediyelerimizin duvarlarına yazmakta fayda vardır.. |
|
30 Ocak 2022, 06:37 | #344 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | BU GÜNÜN DUASI 30-01-2022 GÖZ HASTALIKLARI İÇİN VE GÖZLERİ AZ GÖRENLER İÇİN DUALAR Gözleri az görenler için ve göz rahatsızlığı olanalr için aşağıdaki dua tertipleri okunur.inşalalh şifa olur. “Lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), yuhyî ve yumît(yumîtu), ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)”. HADİD-2 “Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun).” HADİD-3 “Huvellezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arş(arşı), ya’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bimâ ta’melûne basîr(basîrun). “HADİD-4 “Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ hû(hûve), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), huver rahmânur rahîm(rahîmu).”HAŞR-22 “Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ hû(hûve), el melikul kuddûsus selâmul mu’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir(mutekebbiru), subhânallahi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).” HAŞR-23 “Huvallâhul hâlikul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).”HAŞR-24 Bu âyet-i kerimeler okunduktan sonra aşağıdaki dua okunup, ellere üflenerek göze meshedilir. “Allâhummeşfî enteş şâfi allâhumma’fi entel muâfi. “ Şifa hasıl oluncaya kadar okumaya devam edilir. Şifa hasıl olduktan sonra muafiyetin devamı için her sabah sünnet namazı kılındıktan sonra Tahrim Suresinin 8. âyetinin aşağıdaki kısmı okunarak göze meshedilir. “Rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)” [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
30 Ocak 2022, 06:44 | #345 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HELAL KAZANÇ (AZ İLE YETİNMEK) Az ile Yetinmek Şayet insanlar, bunların azına kanaat edip de, karşılıksız iyilik etmeye yönelseler, ve bu imkânları âhiretleri için harcasalar, onlar için daha hayırlı olur. Bu meselede asıl olan Ebû Zerr’in (ra) hadisidir. O, hac günlerinde Kabe’nin örtüsüne sarılmış, yüksek sesle şöyle bağırıyordu: “Dikkat edin. Beni bilen muhakkak biliyor. Beni bilmeyen de bilsin ki, ben Rasûlullah’ın (sas) arkadaşı Ebû Zer Cündüb b. Cünâde’yim. Sizden biriniz yolculuğa çıkmak istediği zaman, bu yolculuğu için âhiret seferine hazırlamadığı şeyleri hazırlar. Siz bunların kendisine lüzumlu olduğunda eminsiniz. Dikkat edin, kim bu dünyada sefere çıkmak istese de, sonra görüş değiştirse, onun geri dönmesi mümkündür. Borç para aradığında bulur. Karşılıksız para istediğinde onu da verenler çıkar. Âhiret seferinde ise, bunların hiçbirisi yoktur.” Yahya b. Muâz’a soruldu: Bize ne oluyor ki, ölümün geleceğini kesin olarak biliyoruz; fakat onu sevmiyoruz. Şöyle cevab verdi: “Siz dünyayı seviyorsunuz ve onu arkanıza atmayı kerih görüyorsunuz. Şayet sevdiğinizi öne geçirseniz, ona kavuşmak istersiniz.” Bütün bunlardan anlıyoruz ki, faziletli olan, dünya nimetlerinden insan için zarurî olanla yetinmek, kazandığının bundan fazlasını ise, âhiret için göndermektir. Fakat bir kimse, helâl yoldan kazandıktan sonra, dünyada olan şeylerden istifade etmek istese, bunda bir beis yoktur. Helâl şekilde kazandığı şeyleri kendisine, aile efradına harcayan ve ondan Allah’ın hakkını da edâ eden kimsenin günahkâr olduğuna dair söylenen sözler ise doğru değildir. Ancak yolların en güzeli, peygamberlerin (as) yoludur. Onların kendileri için zarurî olan şeyle yetindiklerini yukarıda açıkladık. Hassaten bizim Peygamberimiz’e (sas) yerlerin hazinelerinin anahtarları arzedildiği zaman, şöyle diyerek reddettiler: “Bir gün aç, bir gün tok olan bir nebi ve kul olurum. Acıktığım zaman sabrederim. Doyduğum zaman ise şükrederim.” Fakat bununla beraber Rasûlullah (sas) bazı vakitler temiz olan birtakım yiyeceklerden yiyorlardı. Hatta rivayet edildiğine göre, bir gün o, şöyle diyordu: “Keşke yağ ve bal ile karıştırılmış buğday ekmeği olsa da yeseydik.” Hz. Osman (ra) bunu hazırladı ve bir çanak içerisinde getirdi. Bundan hiç yemediği de rivayet ediliyorsa da, en doğru olan görüşe göre, onun bir kısmını yediler ve kalanın fakirlere dağıtılmasını emrettiler. Rasûlullah’a (sas) semiz ve kızartılmış bir oğlak hediye edildi. Ashabı ile birlikte ondan yediler. Zehirlenmiş koyun getirildiğinde, on dan da aldılar. Kızarmış bir kuzu önlerine getirildiğinde, bazılarına dediler ki: “Ön budunu bana verin.” Bütün bu rivayetler gösteriyor ki, bunda bir beis yoktur. Rasûlullah (sas) bunda bir beis olmadığını göstermek için bazı vakitler yiyorlar, diğer bütün vakitlerde ise, bunun daha faziletli olduğunu göstermek için daha azı ile yetiniyorlardı. Rivayet edildiğine göre, Hz. Aişe (ra) validemiz, vefatında Rasûlullah (sas) için şöyle ağlıyorlardı: “Ey ipek giymeyen ve arpa ekmeğinden karnı doymayan. “ Netice olarak, insana yetecek en az şeyle geçinmek azimettir. Bundan fazla olarak dünyevî lezzetlerden tadıp istifade etmek ise ruhsattır. Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar. “Şüphesiz Allahü teâlâ, azimetlerin alınmasını (onlarla amel edilmesini) sevdiği gibi, ruhsatların alınmasını da sever. “ yine Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar: “Ben kolaylık olan hanif dini üzere gönderildim. “ Bunlardan anlıyoruz ki, insan nimetlerden istifade etmede, ruhsat cihetini alsa, bundan dolayı kimse onu ayıplayamaz. Fakat insan nefsini kötüler, şehevî arzularını kırarsa, bu kendisi için daha faziletlidir. Hadiste rivayet edildiği gibi, o zaman hesaba çekilmeden Cennet’e girenlerin zümresine dahil olur. Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar: “Allahü teâlâ ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesaba çekilmeden Cennet’e sokmayı vaad etti.” Denildi ki: “Onlar kimlerdir yâ Rasûlallah?” Buyurdular ki. “Onlar efsun yapmayanlar, uğursuzluk aramayanlar, vücutlarını (kızgın demirle) dağlamayanlar ve Rablerine tevekkül edenlerdir.” Bir rivayette de, “Sonra bunlara benim için yetmiş bin daha ekledi.” buyuruluyor. Bir başka rivayette de “Sonra benim için birinci ve ikinci gruba yetmiş bin daha ekledi. “ buyuruluyor. Bir başka maruf hadiste de Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar: “Kıyamet günü dört şeyden sorulmadıkça, ayakları Rablarının huzurundan ayrılmayacaktır. Ömrünü nerede harcadığından, gençliğini nerede tükettiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından “ Şayet mal, Allah’ın rızasını kazanmak için sarfedil-mişse, Allah katında hesabı, bedenin istek ve arzularına harcanandan daha kolay olur. Bir kimsenin övülen şu hasletlere yapışması gerekir: Gizli ve açık kötülükleri işlemekten kaçınmak, farzları işlemeğe devam etmek ve bunları vaktinde yapmak. Haram, gayr-i meşru ve helâl olmayan yollarla mal elde etmekten sakınmak, ister müslüman, isterse müslümanların koruması altında yaşayan gayri müslim olsun, bir kimseye zulmetmekten kaçınmak. Bundan sonrasını Allahü teâlâ bizim için kolaylaştırdı. Kendimiz veya mü’minlerden hiçbirisi için meseleyi darlaştırmadı. Muhammed b. Simâa (rh), İmam Muhammed’in (rh) şöyle dediğini rivayet etti: “Bu kitabda bulunanlar, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, İbn Abbas ve Rasûlullah’ın (sas) sahabelerinden diğerlerinin görüşleridir. Allah hepsinden razı olsun. Aynı zamanda Ebû Hanife, Ebû Yusuf, İmam Züfer ve onlardan sonra gelen diğer fukahanın görüşleridir. Allah cümlesine rahmet etsin. Ve böylece biz hepsine de itibar eder, onlara uyarız. Doğruyu bilen ise sadece Allah’tır. Hamd, tek olan Allah’a mahsustur. Efendimiz Hz. Muhammed’e (sas) onun âline ve ashabına da selâm olsun. Allah bize kâfidir ve O ne güzel vekildir. |
|
30 Ocak 2022, 07:42 | #346 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | DÖRT DİRHEMLİK GÖMLEK (SAHABE İKLİMİNDEN GÜZEL DAVRANIŞLAR) DÖRT DİRHEMLİK GÖMLEK Ashab-ı Kiram'dam Ebu'd-Derda r.a. Hazretleri anlatıyor: Günün birinde bir gömlek almak için çarşıya çıkmıştı. Yolda Ebu Zerr r.a. Hazretleri onunla karşılaştı, nereye gittiğini sordu. Ebu'd Derda r.a. dedi ki: - On dirheme bir gömlek satın almak istiyorum. Ebu Zerr r.a. ise: - Dikkat edin! Ebu'd-Derda müsriflerdendir! diye seslenmeye başladı. Ebu'd-Derda r.a. gizlemek istediyse de bunu yapamadı ve dedi ki: - Ebu Zerr, böyle yapma! Benimle gel de beni sen giyindir. Birlikte çarşıya gittiler. Ebu Zerr, Ebu'd-Derda'ya onun parasından dört dirheme bir gömlek alıverdi. Ebu'd-Derda r.a. diyor ki: Dönüp gelirken, avret yerlerini bile kapatmaktan uzak, çıplak bir adama rastladım. Onu örtüsüne dikkat etmesi için uyardım. O ise örtünecek elbisesi olmadığın söyledi. Ben de aldığım giysiyi ona verdim. Çarşıya dönüp dört dirheme bir gömlek daha aldım. Evime dönerken, bu kez de yolda ağlayan bir hizmetçi kadın gördüm. Ona niçin ağladığını sordum. Şunu söyledi: - Yağ konan kabım kırıldı. Aileme dönmek için de geç kaldım. O kadınla birlikte çarşıya gittim. Bir dirheme ona bir kap yağ alıverdim. Bu defa kadıncağız dedi ki: - Ey efendi, bana yapacağın iyiliği yaptın. Aileme kadar da benimle geliver. Çünkü ben eve geç kaldım. Beni dövmelerinden korkuyorum. Benimle gelirsen, belki bana dokunmazlar. Onunla beraber efendisine gittim ve ona dedim ki: - Hizmetçiniz geç kalmış da onu dövmenizden endişe etmiş. Bunun için benimle birlikte size gelmemi istedi, onun için buradayım. - Madem seninle gelmiştir, dedi adam; artık o Allah için hür ve serbesttir! Bunu görünce kendi kendime dedim ki: - Ebu Zerr benden doğrusunu yaptı. Toplam on dirheme bana bir gömlek alıverdi, bir fakire de bir gömlek giydirdi, bir köleyi de hürriyetine kavuşturdu. |
|
30 Ocak 2022, 07:47 | #347 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİN HALLERİ(Allah'ı Unutmak,Fasıklık Ve Nifak) Allah'ı Unutmak,Fasıklık Ve Nifak Kadının biri Hasan el-Basrî'ye (rehimehullahu) gelir, «genç bir kızım vardı, öldü, onu rüyamda görmek istiyorum, onu rüyada görmeni sağla-yacak bir dua öğretesin diye sana geldim» der. Hasan el-Basrî (rehimehullahu) da kadının arzusunu yerine getirir. Ka-dın kızını rüyasında görür ki, aman Allah'ım! Üzerinde katrandan bir el-bise, boynuna bukağu ve ayaklarına prangalar vurulmuş. Durumu Hasan el-Basrî'ye bildirir, veli de bu hale üzülür. Aradan zaman geçer, bu defa kızı rüyasında Hasan el-Basrî görür. Kız cennettedir ve başı taçlıdır. Kız «Veli»ye «beni hatırladın mı? Ben sa-na gelerek şöyle şöyle ricada bulunan kadının kızıyım» der. Hasan el-Basrî «seni gördüğüm duruma getiren sebep nedir» diye sorar. Kız şu cevabı verir, «Adamın biri bizim mezarlığın yanından geçer-ken Peygamber'imize (S.A.S.) bir defa selât-ü selâm getirdi, mezarlıkta azâb çeken beşyüz elli ölü vardık. O adamın selât-selâmı sayesinde —bunlardan azabı kaldırın— diye emir geldi.» Şimdi düşünelim. Bir adamın Peygamber'imize (S.A.S.) getirdiği se-lât-ü selâm hürmetine o kadar kişi affedilince elli yıllık ömrü boyunca O'na selât-ü selâm getiren kimsenin Kıyamet günü, O'nun şefaatine nail olmaması düşünülebilir mi? Ulu Allah (C.C.) «o kimseler gibi (yâni münafıklar gibi) olmayın (güna-ha dalmayın) ki, onlar Allah'ı unutmuşlardır (yani Allah'ın emrinden ay-rılarak tersini yapmışlar, dünyalık azgın arzulardan tad almşlar ve onun aldatıcı görüntülerine gönül vermişlerdir).» Peygamber'imize (S.A.S.) «mümin ve münafık kimdir» diye sormuş-lar, Peygamber'imiz şu cevabı vermiştir: — Müminin gözü namazda, oruçta olur, münafığın gözü işe —hayvanlarda olduğu gibi-— yemekte, içmekte, ibadet ve namazdan uzak durmakta olur. Mümin, eli vardıkça sadaka verir, Allah'dan günahlarının affedilmesini diler. Münafık ise ihtiras ve boş kuruntular peşindedir. Mü-minin Allah'dan başka hiç bir kimsede umudu olmaz, münafık ise AI-lah'dan başka herkese umut bağlar. Mümin, dini yerine malını feda eder, münafık ise malı uğruna dinini satar. Mümin Allah'dan başka hiç kimseden korkmaz. Münafık ise Allah-dan başka herkesten çekinir. Mümin iyilik işlemekle birlikte ağlar, mü-nafık ise kötülük işlediği halde güler. Mümin yalnızlıktan ve kendi başına kalmaktan hoşlanır. Münafık ise girişkenlikten ve kalabalıktan hoşlanır. Mümin tohum eker, (yapıcı ve üreticidir) kargaşalıktan hoşlanmaz, münafık ise yıkıcıdır, bununla birlikte emeksiz ürün peşindedir. Mümin dininin prensiplerine uygun bir idare uğruna emir verir ve yasaklar ko-yar, düzelticidir. Münafık ise baş olma ihtirası uğruna emirler verir ve yasaklar koyar, yıkıcıdır. Daha doğrusu kötülüğü emrederken iyiliği ve doğruyu yasaklar.» Nitekim ulu Allah (C.C.) şöyle buyuruyor; — Münafık erkekler de münafık kadınlar da biribirlerinin parçaları-dırlar (hepsi biribirine benzer) Onlar kötülüğü emrederler, iyilikten vaz-geçirmeye çalışırlar. Onlar avuçlarını yumarlar (cimridirler) Onlar Allah'ı unutmuşlardır, Allah da onları unuttu. Hiç şüphesiz münafıklar, fasıkla-rın ta kendileridirler. Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebediyyen kalmak üzere cehennem ateşini. va'detmiştir. Bu onlara ye-ter. Ayrıca Allah onları rahmetinden kovdu, onlar için tükenmez azap vardır» . Yine ulu Allah (C.C.) şöyle buyurur: «— Allah münafıklar ile kâfirlerin hepsini (kâfir ve münafık olarak öldükleri takdirde) cehennemde biraraya getirecektir» . Âyet-i celilede münafıkların daha önce zikredilmelerinin sebebi, bun-ların kâfirlerden daha kötü olmaları yüzündedir. Arkasından da her iki zümrenin birlikte varacağı yerin cehennem olduğunu bildirmiştir. Yine ulu Allah (C.C.) şöyle buyuruyor: — Hiç şüphesiz, Münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Onlar için hiç bir kurtarıcı bulamayacaksın» . Münafık kelime manas bakımından «nafik-ul Yerbu» deyiminden tü-remiştir. Tarla faresinin yuvasında karşılıklı iki delik bulunduğu söyle-nir, birine «nafıka» diğerine «kasıa» denir. Tarla faresi birinin ucundan başını gösterir, Öbüründen çıkıp gider. İşte münafığa o yüzden bu ad takılmıştır. Çünkü kendini müslüman-mış gibi gösterir, öte yandan İslâmdan çıkarak kâfirliğe girer. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: - Münafık, iki koyun sürüsü arasında gâh sürünün birine, gâh öbü-rüne katılan şaşkın bir koyun gibidir. O bu sürülerin hiç birinde devamlı barınmaz, çünkü her iki sürüye de yabancıdır. Münafık da tıpkı böyledir, ne tamamen müslümanlarla kaynaşabilir ve ne de kâfirlerle.» Ulu Allah (C.C.) cehennemi yedi kapılı olarak yaratmıştır. Nitekim «cehennemin yedi kapısı vardır» diye buyuruyor Bu kapılar, lânetle kaplanmış demirdendir, cehennem duvarlarının dış yüzü bakırdan ve iç yüzü kurşundandır. Tabanında azap ve tavanında öfke ve acımazlık vardır. Zemini cam, kurşun, bakır ve demir karışımıdır. Cehennemlikler üstten, alttan, sağdan ve soldan ateşle kuşatılmışlardır. Birbiri üzerinde duran katlardan meydana gelmiştir. İşte münafık-lar için bu katların en altta olanı ayrılmıştır. Rivayete göre Cebrail'in (A.S.) gelişlerinden birinde Peygamber'imiz (S.A.S.) O'na «ya Cebrail, bana cehennemi ve onun hararet derecesini tasvir et» der. Cebrail de Peygamber'imizin (S.A.S.) isteği üzerine şun-ları anlatır, «Ulu Allah, cehennem ateşini yarattıktan sonra bin yıl bo-yunca yaktı, sonunda kıpkırmızı oldu. Arkasından bin yıl daha yaktı, ni-hayet ağardı. Daha sonra onu koyu bir kara renge bürününceye kadar bin yıl daha yaktı. Seni hak dinle Peygamber olarak gönderen Allah adına yemin ede-rim ki, cehennemliklerin üzerlerindeki elbiselerden biri yeryüzü halkına gösterilecek olsa, hepsi ölürlerdi. Yine eğer cehennem içeceğinin bir tek kovası yervüzü sularının tamamına katılsa, tadanlar derhal ölürdü. Ulu Allah'ın «sonra onu boyu yetmiş arşın zincire vururuz» ayetinde belirttiği zincirden bir arşın kadarı —ki o arşının uzunluğu doğu ile ba-tı arası kadardır— dünya dağlarına düşse, dağlar erirdi. Eğer aranızdan biri cehenneme girdikten sonra çıkarılarak aranıza gönderilse yeryüzün-dekiler, kokusununun keskinliğinden bayılarak ölürlerdi.» Peygamber'imiz (S.A.S.) Cebrail'in sözünün burasında araya gire-rek «ya Cebrail, bana cehennemin kapılarını tarif et, şu bildiğimiz kapı-lar gibi midirler?» diye sordu. Cebrail (A.S.) «hayır», Ya Rasulellah fakat birbiri üzerinde katlar ha-lindedirler. Kapıdan kapıya yetmiş yıllık mesafe vardır. Her kapının ısı de-recesi üzerindekinden yetmiş kat fazladır. Peygamber'imiz (S.A.S.) Cebrail'e bu kapılara tekabül eden katlara kimlerin gireceğini sordu, Cebrail şöyle cevap verdi, «ismi —haviye— olan en alt katın kapısından münafıklar gireceklerdir. Nitekim ulu Allah «hiç şüphesiz, münafıklar cehennemin en alt katindadırlar» buyuruyor (27) İsmi —cahim— olan ikinci katın kapısından Allah'a ortak koşanlar gireceklerdir. İsmi —Sakar— olan üçüncü katın kapısından yıldızlara ta-pan putperestler (sabiiler) gireceklerdir. Adı —Lezza— olan dördüncü katın kapısından şeytan ile birlikte ona uyan ateşperestler girecektir Adı —hutame— olan beşinci katın kapı-sından yahudiler gireceklerdir. İsmi - Sair— olan altıncı katın kapısından hristiyanlar gireceklerdir.» Cebrâil, sözünün burasında susunca Peygamber'imiz (S.A.S.) «hani yedinci katın kapısından girecek olanları söylemedin» diye sordu. Ceb-rail bu soruya Ya Muhammed «onu sorma» diye cevap verdi. Peygam-ber'imiz «söyle» diye ısrar edince Cebrail «yedinci kapıdan da senin üm-metinden tevbesiz ölen büyük günahkârlar gireceklerdir» diye sözünü ta-mamladı. Rivayete göre: «Hepiniz teker teker oraya (cehenneme) mutlaka gireceksiniz» mealindeki âyet-i kerime indiği zaman Peygamber'imizin ümmeti hesabı-na duyduğu korku artmış ve hüngür hüngür ağlamıştı (28). Allah'ı tanıyan, O'nun sillesinin ve hışmının şiddetini bilen kimse O'n-dan olanca derecesi ile korkar. Anlatılan sıkıntılarla henüz karşılaşma-dan, o korkunç ve ürkütücü ev (cehennem) gözü önüne dikilmeden, per-de düşüp intikamı pek çetin olan Allah'ın (C.C.) huzuruna çıkarılmadan ve cehenneme sevkedilmeden kendine ve sapıklıklarına gözyaşı döker. Orada nice yaşlı kimse «hey gidi yaşlılığım» diye feryad eder, nice genç «eyvah gençliğime» diye bağırır. Nice kadın da «eyvah rezillikleri-me, yazık yırtılan sır perdelerime» diye figan eder. Orada herkesin yüzü ve vücudu kapkaradır, beli bükülecektir. Ne büyüklere saygı gösterilir, ne de küçüklere acınır, kadınlar çırıl-çıplaktır. Allah'ım, ey bağışlayıcıların ulusu! Rahmetin sayesinde bizi ateşten ve ateşe yaklaştıracak her türlü kötülükten koru, bizi iyilerle birlikte cen-nete koy. Allah'ım! Kusurlarımıza göz yum, başırnızdakileri güvenilir kıl. ayak sürçmelerimizden sonra dengeye kavuşmamızı nasib eyle ve huzurunda bizi rezil eyleme, ey merhametlilerin en merhametlisi. Salât ve selâm Peygamber'imize, O'nun yakınları ile sahabîleri üze-rine olsun. |
|
30 Ocak 2022, 07:50 | #348 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİN HAKŞKATLERİ ŞEHVETİ, GAZABI, BEDENİ, DUYGU ORGANLARINI, AKLI VE KALBİ DOĞRU YOLDA KULLANMAK Bundan önceki anlattıklarımızdan, şehvet ve gazabın, yemek - içmek ve bedeni korumak için yaratıldığı anlaşıldı. Demek ki, her ikisi de bedene hizmet ediyorlar. Yemek ve içmek, bedenin yemidir, gıdasıdır. Beden duygulara hamal olarak yaratılmıştır. O hâlde beden, hislere [duygulara] hizmet ediyor. Duygular ise, aklın haber toplaması için birer casus olarak yaratılmıştır. Böylece onun tuzağı olurlar. Onların vasıtasiyle, Allahü Teâlâ'nın sun'undaki hayranlık verici şeyleri bilir. Demek ki duygular, akla hizmet ediyorlar. Akıl ise, kalb için yaratılmış olup onun mumu ve kandili olmak, ona ışık tutmak içindir. Bunun nuru ile Allahü Teâlâ'yı görür. Kalbin cenneti budur. Şu hâlde, akıl da kalbin hizmetçisi oldu. Kalbi ise, Allahü Teâlâ'nın cemâline bakmak için yaratılmıştır. O bununla meşgul olunca köle ve hizmetçiler de o huzurda bulunmuş olur. Allahü Teâlâ bunun için buyuruyor: «Cinleri ve insanları, yalnız. Bana ibâdet etmeleri ve Beni tanımaları için yarattım» . Demek ki, kalbi yarattılar ve bu memleket ile askeri ona verdiler. Bu binek vasıtasiyle toprak âleminden, a'lâ-yı ılliyyîne sefer eylemesi için, bu beden bineğini ona esir eylediler. Bu nimetin hakkını gözetmek ve kulluk şartlarını yerine getirmek isterse padişah gibi, memleketinin ortasında oturmaya lâyık olur. Allahü Teâlâ'ya döner ve maksadı Allah olur. Ahireti, vatanı ve devamlı duracağı yeri; dünyayı konak yeri; bedeni binek vasıtası; elini, ayağını ve diğer organlarını hizmetçi, aklını vezir, şehvetini maliye müdürü, gazabını emniyet müdürü, duygu organlarını istihbarat memuru eyler. Her birine bir başka yerde vazife verir. O, o şehrin haberlerini toplar. Beynin ön tarafında bulunan hayal kuvvetini, istihbarat şefi yapar. Böylece istihbarat memurlarının getirdiği bütün haberler onda toplanır. Beynin arkasında bulunan ezberleme kuvvetini emniyet âmiri yapıp, istihbarat vesikalarını, istihbarat şefinden alır, muhafaza eder ve zamanında akıl vezirine arzeder. Memleketten gelen haberlere göre vezir, memleketin tedbirini ve padişahın sefer hazırlıklarını sağlar. Askerlerden biri gibi görünür. Şehvet, gazab ve diğerleri padişaha baş kaldırırsa, ona itaat etmezlerse ve ona giden yolu tutarlarsa, onlarla cihad etmek, yola getirmek çaresiyle meşgul olur. Onları öldürmek istemez. Çünkü, onlar olmadan memleket işleri yürümez. Burada tedbir, onları itaat etmeye zorlamaktır. Böylece, ilerde vaki olacak seferde, ona düşman değil, dost ve yardımcı olurlar, hırsız ve yol kesici değil... Böyle yaparsa kurtulur, said [mutlu, mesud] olur. Nimetin hakkını vermiş olur. Bu nimetin mükâfatına vaktinde kavuşur. Eğer buna muhalif hareket ederse, baş kaldıran düşmanlarla ve yol kesicilerle anlaşırsa, padişahın nimetine küfür etmiş olur. Şaki olur. İşlediği suçun cezasını bulur. |
|
30 Ocak 2022, 09:20 | #350 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | RÜYA TABİRLERİ ( RÜYADA BALIK GÖRMEK) Balık Balıkları ırmak ya da denizden çıkarmak ganimetle, Canlı ve taze balık bakire kadınla, Suda balık avlamak sevinçli haberle, taze balık avlamak hayır ve fayda, küçük ve çok balık avlamak elden çabuk çıkacak dünyalıkla, ölmüş deniz balığı ham hayallerle taabir edilir. Bulanık suda ve kuyudan balık avlamak üzüntü ve günaha, Su üzerinde çalışan kimsenin yatağında balık görmesi suda boğulmasına, Tatlı suda avladığı balığın Tuzlu olması keder ve sıkıntıya, Balığı canlı canlı yemek mülk edinmeye, tuzlu balık yemek şiddet ve zahmete, Tuzlanmış balık faydası sürekli olan mala, Kızartılmış balık genç için okuma amaçlı yolculuğa, diğerleri için davete icabet etmeye, Balıkçıdan balık almak evlenmeye, Taze yemek olduğu halde kokmuş balık yemek kötü Ahlaklı kadınla evlenmeye, Yapay Göl ya da havuzda yakaladığı balığı kaçırmak borçlunun borcunu inkar etmesine, Balığın karnında yüzük bulmak devlet, şeref ve izzete, Karada balık avlamak sevinçli habere, Denizdeki balıkların yer değiştirmesi Askerler arasındaki ihtilafa, Su yüzüne çıkan balık uzak ihtimallerin gerçekleşmesine, işlerin kolaylaşmasına, miras malına ve gizli şeylerin aşikar olmasına, Büyük ve küçük balıkların bir arada görülmesi sevinç ve üzüntüleri iç içe yaşamaya, Denizin yarılıp oradan inci bulmak ledün ilmi edinmeye, denizin yarılarak kişinin oradan geçmesi olmaz sanılanın gerçekleşmesine, İçi temizlenmemiş balığı yemek iftira yapmaya, hile ve entrikaya, Yunus balığı yoksul için fakirlikten kurtulmaya, bir şeyden çekinen için emniyete, şiddet altın Rüyada canlı balık görmek, aşkta ve işte şansının açıldığına işaret eder. Balık yediğini görmek, mülk ve çocuk sahibi olacağına, suda balık avlamak iç açıcı bir haber duyacağına, balık sürüsü görmek yönetici durumuna gelineceğine işarettir. Balık daima kısmet sayılır. Canlı balık görmek, aşkta ve işte şansının açıldığı anlamındadır. Balık yediğini görmek, mülk ve çocuk sahibi olacağına, suda balık avlamak iç açıcı bir haber duyacağına, balık sürüsü görmek yönetici durumuna gelineceğine işarettir. Balık tuttuğunu gören kimsenin eline toplu para geçer. Çok sayıda balık tutmak büyük servet demektir. Suda yüzen balıklarda yaklaşan kısmetlerdir. Temiz suda yüzen balıklar zenginlik ve mutluluk işaretidir. Balık tuttuğunuzu gördüyseniz, kendi Alın teriniz sayesinde elinize para geçecek demektir. Balık rüyaları daima kısmet sayılır. Rüyasında balık tutan kişi toplu para alır. Rüyada balik görmek, gördügü baligin sayisi belli ise kadina, belli degilse, yagma edilmis mala delalet eder. Denizin dibinde büyük ve taze baliklari bir yerde toplanmis olarak gör mek, onlari teker, teker denizden çikarip yiyor veya bölüyorsa o kimseye adi geçen baliklardan çikardigi kadar yagmadan, çok mal düsecegine delalet eder. Büyük balik o ülkenin büyük devlet Ada mi veya basbakanidir. Baliklar memleketin askerlerine, deniz de devlete benzetilir. Kendisi suda bir balik avliyorsa, fenalik verecek bir haber isi tir. Büyük balik avliyor görmesi de menfaat ve hayra yorumlanir. Küçük baliklar elde edilecek gelirin kesilmesine isarettir. Rüya sinda sazan baligi görmek, evlenmek isteyen bir kimsenin evlenmesine, veya baskasi ile ortaklik kurmasina ve iyilige yorumla nir. Yataginda balik görmesi deniz yolculugunda bulunan bir kim se için hastalanmaya; bulanik suda balik avlamak tasa, kaygi ve ya sikintiya; baligi diri, diri yedigini görmek, mülk sahibi olacagina veya bir çocugu dogacagina isarettir. En iyiye yorulan rüyalar arasındadır. Balık daima kısmet sayılır. Balık tuttuğunu gören kimse toplu para alır. Sayısız balık tutmak büyük servet demektir. Suda yüzen balıklarda yaklaşan kısmetlerdir. En iyiye yorulan rüyalar arasındadır. Balık daima kısmet sayılır. Balık tuttuğunu gören kimse toplu para alır. Sayısız balık tutmak büyük servet demektir. Suda yüzen balıklarda yaklaşan kısmetlerdir. |
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | M | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |