IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet odaları

Etiketlenen Kullanıcılar

779Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 27 Mart 2022, 00:37   #1101
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: İBRETLİK HİKAYELER(SULTAN AHMED'İN VEFATINI HİSSETMESİ)




PayLaşım için tşkLer...

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 27 Mart 2022, 00:37   #1102
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: DÜNYANIN HAKİKATİ-




PayLaşım için tşkLer...

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2022, 08:03   #1103
Çevrimdışı
Jkl
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
BU GÜNÜN DUASI 27-03-2022




ŞERRİNDEN KURTULMAK İSTENİLEN VE ZULMÜNDEN DE ISRAR EDEN ZALİM İÇİN

Şerrinden kurtulmak istenilen ve zulmünde ısrar eden zalim bir kimseye karşı Salı gecesi; gece yarısından sonra Allah rızası için dört rekat namaz kılınır v

e her rekatından Fatihadan sonra zammı süre olarak “Fil” Suresi okunur.

Namazdan sonra da 1o bin defa “Ya Kabid” okunur ve ıslahı mümkün olmayan zalimin bertaraf edilmesi veya kahrı için dua edilirse zalim,ya zülmunden veya hayatından vazgeçmek zorunda kalır,helak olur.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2022, 08:07   #1104
Çevrimdışı
Jkl
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
GÜZEL BİR HİKAYE(BAYKUŞLAR VE NUŞİ REVAN




Baykuşlar ve Nuşirevan
Adaletiyle meşhur İran hükümdarlarından Nuşirevan tahta geçtiği ilk yıllarda, halka karşı o kadar zalim ve gaddarca davranmış, o kadar zevk-ü sefasına düşkünmüş ki, millet artık canından bıkar hale gelmiş, en ufak ses çıkaran olsa kellesi gidermiş. İşte bu zalim hükümdar Nuşirevan, bir gün maiyetiyle beraber ava çıkmıştı. Yanında gayet zeki bir de veziri vardı. Avlanırken bir ara diğerlerinden ayrılan hükümdar, yanında veziri olduğu halde bir suyun başına varıp atından indi ve bir müddet istirahata çekildi. Yeşillikler üzerinde otururlarken, iki baykuş gelip yakınlarına kondu ve ötmeye başladılar.


Baykuşların o nağmeleri Nuşirevan'ın hoşuna gitmiş olacak ki, vezirine:
-İnsan şu kuşların dilinden anlasa da ne dediklerini bilse... Kimbilir bu kuşlar şimdi neler söylüyorlardır? dedi.

Vezirin, derdini anlatması için büyük fırsat doğmuştu:
-Sultanım ben bu kuşların ne dediklerini biliyorum. Eğer müsaade eder ve beni bağışlarsanız, bu kuşların ne söylediklerini size bildireyim, dedi.


Nuşirevan, hayretle:
-Gazabımdan emin olabilirsin, anlat, dedi.


Vezir:
-Sultanım affınıza sığınarak arzediyorum. Bu kuşların birisi, diğerinin kızını oğluna istiyor. Öbürü de; tabiiyeti icabı kızımı sana veririm, yalnız başlık parası olarak bir harabe isterim, diyor. Oğlanın babası ise bu halinden memnun vaziyette; deliye bak, Nuşirevan hükümdar olduğu müddetçe, ben sana bir değil on harabe veririm. Yeter ki sen kızı oğluma ver diyor. İşte padişahım kuşların konuştukları bundan ibarettir, dedi.


Nuşirevan vezirinden memnun olmuştu, ne demek istediğini anladı ve doğruca avdan sarayına dönerek, o andan itibaren hal ve vaziyetini tamamen değiştirdi. Öyle adil, öyle halkını gözetir oldu ki öleceği zaman Nuşirevan'ın memleketinde bir tane harabe kalmamış, her yer mâmur ve müreffeh olmuştu. Nerede o şuurlu idareciler, nerede o hükümdarlar?

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2022, 08:09   #1105
Çevrimdışı
Jkl
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
AŞIRI FAKİRLİK HALİNİN KÜFRE SÜRÜKLEME TEHLİKESİ




“ZAMAN OLUR Kİ, FAKİRLİK KÜFRE YAKLAŞIR”
HADİS-İ ŞERİFİ ÜZERİNE

Allah’a mutlaka kul olmak isteyen ona iyi inanır. Ve her işini O’na teslim eder. O kul, bilir ki, rızık babında Allah kefildir. Yine okul kanaat getirmiştir ki, kendine ulaşan iyi bir iş, ilâhi fermandan habersiz değildir. Her hangi bir fena hal de kaderi ilâhinin iktizasıdır.

Bilhassa şu ilâhi vade kopmaz bağlılığı vardır:

- “Bir kimse Allah’ın emirlerine bağlı olur ve ondan korkarsa, ona güç yollar kolay olur. Bilmediği yerden rızık kapıları açılır. Kendisine tam tevekkül edene Allah yeter.”

İman sahibi daima bu ayeti okur ve manasına göre ruhi inşirah duyar. Bolluk devrinde bunu böyle bilir. Zaman olur, hikmet icabı bir imtihan belirince derhal sızlanmağa başlar, ağlar, feryad ederse bu hal onun tam bir iman sahibi olmadığını gösterir. O kimse bilmez ki, kader-i ilâhi ağlamakla, sızlamakla şekil değiştirmez. O zavallının bu acıklı hali Peygamber S.A efendimizin:

- “ Fakirlik zaman olur ki küfre yaklaşır.”

Hadis-i şerifinin manasına girer.

İman sahibi, hangi felaket olursa olsun, sarsılmaz ve maneviyatını bozmaz. İyi inanmıştır ki: Herşey muvakkattır. Dünya muvakkat olduğu gibi, onun imtihan devresi de muvakkattır. Yine kalbini Allah’a bağlayan bilir ki: Allah istediği an kimseden belayı kaldırır. Bu Allah’ın lütfudur. Bir gün gelir, kendisinin de imtihan devresi biter; afiyet ve bolluğa kavuşur. Daima şükreder. Hamd eder. Sena eder ve bu hal, Allah’a kavuşuncaya kadar sürer...

Bu haller gösterir ki, ilâhi imtihanlar iki yönden tecelli eder. Biri; iman sahibinin imanını arttırmak, diğeri ise; zayıf imanlının maneviyatını bozmak. Şayet o zayıf imanlı tahammül gösterirse imanı kuvvet bulur.

Allah bütün kullarına bir çok yönden bela verir. Bu belalar çoğunun felaketine sebep olur. Kul, o devrelerdeAllah’a tam bağlanmaz, durmadan itiraz eder. Allah-ü Taâlâ’yı (haşa) töhmet altına sokmak ister, söver, sayarsa.... Bu onun ebedi küfrüne sebep olur ve böylece dünyası ve ahireti berbatlaşır. Hak’ka kavuştuğu zaman ilâhi rahmetten herkesin nasibi olur; ama onun olmaz. Çünkü Rabbı ona darılmıştır. İşte Peygamber efendimiz bu hale işaret ederek şöyle buyurmuştur:

- “Kıyamet gününde en nasibsiz olan, dünyada fakir, ahirette cehennem azabına düçar olandır.”

Bu halden Allh’a sığınırız. Çünkü bu hal felakettir. Peygamber efendimiz bu fakirlikten Allah’a sığınmıştır.

İkinci şahsa gelince: O, hakkıyla inanmıştır. Allah’ın birliğine ve O’nun yapacağı her türlü eza ve cefaya razıdır. Zahirde cefa gibi görünen her halin bir nimet olduğunu iyi bilir. Onda tam bir kanaat vardır ki, sevgili kullara kavuşmak için onlar gibi yaşamak lazım. Peygamberlere varis olmak için, onların çektiği gibi cefakar olmak gerek. Düşünür: Hangi alim, hangi fazıl, hangi hakîm, hangi büyük ve nihayet hangi derviş ve hangi bende cefadan, hangi efendi zordan hâli kaldı....

Ama, ne olursa olsun Allah’a dayanan herkes kurtulur. O’na inanmış olan her imanlı dar zamanında daha geniş olur. İlâhi kement onların boynundadır. Sabır dağları onları içine almıştır. Çünkü imanları kuvvetlidir. Çünkü kadere razıdırlar.

Bu sabır ve imandır ki; onu her an şükür yoluna sevkeder. Herşeye muvafakat, kaza ve kadere ve ilâhi hikmete mebni olduğunu sezdiği her şeye boyun eğer. Bu yüzden ilâhi rahmetin en büyüğüne erer. Gündüzleri onun için bir nur kaynağı, geceler ise bir rahmet sofrası olur. Dışı hoş, içi boştur. Bu halde devam eder, tâ, Allah’a kavuşuncaya kadar... Hâdi Allah’tır...

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2022, 08:14   #1106
Çevrimdışı
Jkl
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
SONRADAN GELEN ZENGİNLİĞİN İNSANIN HAYATINA ETKİSİ(İBRETLİK HİKAYE)




ŞU PARANIN İNSANOĞLUNA ETTİKLERİ
"Bütün bahtsızlıklar yokluktan değil, çokluktan gelir." Tolstoy

Bediüzzaman Hazretleri, dünya hayatı üzerine bir değerlendirmede bulunurken haram bir yolla bir maksadına
ulaşmaya çalışan kişinin çoğu zaman maksadının aksiyle ceza göreceğini; o işten ne lezzet ne de necat, hiçbir
şey elde edemeyeceğini söylüyor. İşte Bediüzzaman Hazretleri'nin sözlerini tasdik eden ibretlik bir hadise:

Oktay Güdük, 773 milyar lira gibi büyük bir para kazanınca bir anda Türkiye gündeminin ilk sırasına oturan
bir Loto (kumar) oyuncusu...

Paşabahçe Soğuksu'da iki göz gecekonduda oturan bu sıradan adamın milyarder olunca tipi, evi, işi, mahallesi
ve arkadaşları, velhasıl her şeyi değişti. Dünyası ve huzuru da tabii...

Oktay Güdük lotoyu kazanınca hemen sırra kadem bastı. Şimdi korumalarıyla beraber dolaşıyor:

"Loto çıktığından bu yana oynardım. Tam üç yıl oynadım. Ama hiçbir şey çıkmadı. Vazgeçmedim.
Çünkü kafayı yemek üzere idim. (...)

O gece de kardeşimle çıkacaktım. Kaynanam kızdı. 'Oturun oturduğunuz yerde' dedi. Ben de kardeşime
telefon açıp 'Kağıtları al, gel, kaynanam uyuyunca, evde oynarız.' dedim.

Tv'de loto sonuçları açıklanıyor. Ben de kuponu elime alıp sondan bakmaya başladım. Aaa, bir de baktım ki,
5'e kadar geldik. (...) Son rakam da tutunca, 6'yı görünce, öyle bir bağırıp havaya sıçramışım ki,
gol olduğunda insanlar sıçrıyor ya öyle işte. Karım bir an delirdiğimi sandı. (...)

Kaynanam şüphelendi. 'Nereden buldun bu parayı?' diye sordu. 773 milyar desem kadın aklını oynatacak
'on milyar falan para çıktı.' dedim. Sonra yavaş yavaş söyledim. 'Haram para' diye tutturdu.
Köyüne gitmek istedi. 'Bak anam' demiş; 'Öyle otobüsle falan gitme, seni uçakla göndereyim,
ne kadar para istersen vereyim.' Ama dinletemedim. Bindiotobüsüne, giderken de bana 'Para falan istemem,
öldüğümde iki dua et, yeter.' dedi. Köyüne döndü.

Lotoyu kazanınca bir gün evden dışarı adım atamadık. Sağdan soldan duyuldu, başımıza kim bilir neler gelecek korkusundan yerimizden kıpırdayamadık, vay anam ne bela şeymiş bu çok para kazanmak. İstanbul kazan biz
kepçe dolaşmaya başladık.

Tam kaçak gibi... Siz, garibanlığın, yoksulluğun ne demek olduğunu bilmiyorsunuz. Onun için anlayamassınız.
Bir-iki tane tuhaf sessiz telefon da gelmişti. Çok tehlikeliydi Soğuksu'da kalmak. Zaten gördünüz uyduruk bir
gecekondu evim. Gelip basarlar, kaçırırlar, her şey olabilirdi. Gece, doğru bir arkadaşın evine gittik. Oradan
başka bir arkadaşın evine derken, iki gün Ahmet'in evinde, üç gün Mehmet''in evinde, başladık mı dolaşmaya...

Tam dokuz bayram günü boyunca, onun evi, bunun evi derken, çoluk çocuk perişan olduk. Çocukların huyu
suyu bozuldu. Baktım üç yaşındaki oğlum Ozan, önüne gelen çocuğu dövüyor. Yani olmadı. Kızım Betül'ü
okuldan almak zorunda kaldım. Çocuğu kaçırabilirlerdi, benden para sızdırmak için. Şimdi evde özel öğretmen
geliyor, ders veriyor. Çok para veriyorum; ama olsun. (...)

Tabii, o sizin yayınladığınız 13 yıl önceki halim. Siz o fotoğrafı yayınlayınca bıyığımı kesmek zorunda kaldım.
Sakal da bıraktım. Ben, ben olmaktan çıktım. Başladı mı karım Emine söylenmeye, 'Kesme şu bıyığını nerden
çıktı bu sakal, iyice düşmana benzedin.' diye. Ama ben tanınmamak zorundaydım. Kimse benim lotocu
Oktay Güdük olduğumu bilmemeli. İstanbul'un her yerini dolaştık. Hem de 25 gün boyunca. Saklanmak için...

Valla, Soğuksu gibisi yok. Biliyor musunuz şimdi önündeki asma iyice yapraklanmıştır. Konu komşu
sokaklardadır. Yeni evim çok rahat; ama Soğuksu'daki gecekondunun yerini tutamaz. O toprağı özlüyoruz.
Yemek yiyemiyorum.Çalışmayınca, vücudun yemeğe ihtiyacı olmuyor.

Sizin gibi, herkes gibi, eskisi gibi sıradan normal bir insan olmak istiyorum. Çoluk çocuğumla mutlu ve huzurlu
olmak istiyorum. Para her şey demek değil. Huzur en önemlisi. Düşün artık yakamdan!..."

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2022, 08:16   #1107
Çevrimdışı
Jkl
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
MÜ'MİN ÖLÜMÜ İLE MELEKLERİN AĞLAMASI




Yer Ve Göğün Ölen Mümine Ağlaması

Tirmizi, Enes'den rivayet ettiğine göre Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

«Her kişi için semada iki kapı vardır. Birinden ameli yükselir. Öbüründen rızkı iner. Mümin kişi ölünce her ikisi de onun için ağ*larlar.»

İbn-i Cerir, İbn-i Abbas (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet edil*diğine göre;

Ondan, geçen âyeti kerime hakkında:

Sema ve arz insanlar için ağlayacaklar mı? diye sorulmuş.

İbn-i Abbas «Evet» demiş.

Her kişinin semada iki kapısı var, birisinden ameli yükselir, öbü*ründen rızkı iner. Mümin kul ölünce semadaki O kapılar kapanır ve onun için ağlarlar.

Zemindeki namazgahı ve zikirgâhı da onu kaybedince zemin de onun için ağlar.

Firavun'un kavmi ise onlar için zeminde hayırlı bir şey olma*yınca ve semadaki kapılarında hayırlar yükselmeyince sema ve min onlar için ağlamadı, demiştir.

İbn-i Cerir ve îbn-i Ebi Dünya ve Beyhaki, Şuâb'da Şureyh bin Abid el-Hadremi'den rivayet ettiklerine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:

«Üzerinde ağlayacak bir kişisi olmayan gurbette ölenlere sema ve arz ağlar.» dedi ve geçen ayet-i kerimeyi okudu. Sonra «Onlar kafirler için ağlamazlar,» dedi.

Saîd bin Mansûr ve Ebû Nuaym Mücahid'den rivayet ettiktei göremiş

<Ölen her mümin için, semâ ve zemin kırk sabah ağlarlar,'

Ebû Nuaym, Ata el-Horasani'den rivayet ettiğine göre şöyle de*ştir :

«Allah için zeminin her hangi yerinde secde eden abidin secde ettiği yer onun için kıyamette şehâdet edecek ve ölünce üzerine ağ*layacaktır.»

İbn-i Ebi Dünya ve İbn-i Hatem ve Beyhaki «Şuab»da Ali bin Ebi Talib (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiklerine göre:

«Mümin ölünce zeminden namazgahı ve semadan amellerinin yükseldiği yer, onun için ağlar,» dedi. Sonra geçen âyeti okudu.

îbn-i Ebi Dünya ve el-Hakim ibn-i Abbas'dan rivayet ettiklerine göre; . '

«Arz mümin için kırk sabah ağlar,» diye söylemiş.

İbn-i Ebi Dünya, Süleyman bin Abdülmelik'in arkadaşı olan >id'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Mümin ölünce zeminin kıt'alan, Allah'ın falan mümin kulu öldü, diye çağrışırlar. Arz ve semâ onun için ağlarlar.»

Allah (Celle Celâlühü) 'nedir sizi ağlatan' deyince arz ve sema: «Yâ Rabb! O bizde nereye varsaydı ille seni zikir ederdi» derler.

Muhammed bin Ka'b'dan şöyle rivayet edilmiştir:

Arz bazılarını sevdiği için ağlar ve bazılarına da kızdığı için ağlar.

Arz, üzerinde taatta bulunan kişi için ağlar. Masiyette bulunan kişinin de varlığından dolayı ağlar.

Saîd bin Mansûr ve îbn-i Ebi Dünya, Muhammed bin Kays'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiş:

«Bana ulaştı ki mümin için semâ ve arz ağlarlar. Semâ «daima ondan bana hayırlar yükselirdi» der. Arz da üzerimde daima hayır işlerdi, der.»

îbn-i Cerir, Dahhâk'dan şöyle rivayet etmiştir:

«Müminin ölümü için, zemindeki uğradığı yerler ağlar ve sema-; daki amelinin yükseldiği yer de ağlar.»

Atâ'dan şöyle rivayet edilmiştir:

«Semânın ağlaması, etraflarının kirmızılaşmasıdır»

îbn-i Ebi Dünya, Hasan'dan aynısını rivayet etmiştir:

Semânın kırmızılaşması, mümin üzerine ağlamasidır.

Hasan (Radıyallahû anhVdan rivayet edildiğine göre şöyle de*miştir :

Mümin gurbet memleketinde öldüğü zaman Allah garipliğine -merhameten ona azap vermez. Ve meleklere emreder ki Ona ağlayacak akrabasına bedel üzerine ağlayın. (Allah daha iyi bilir.)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2022, 08:18   #1108
Çevrimdışı
Jkl
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
KALBİN HAKİKATİ- MİZAN CEHENNEM VE CEZA




Mizan ve Cehennem Azabim

Kardesim, amellerin tartilmasi ve amelleri kaydeden defter sayfalarinin saga-sola uçusmasi bahislerini hiç bir an hatirindan çikarma. Cünki insaniar sorguya çekildikten sonra üç kisma ayrilirlar:.

1 — Hic bir ameli olmayanlar.

Cehennemden simsiyah bir boyun çikarak böylelerini kusun taneleri devsirdigi gibi kapar, boyunlarina dolanarak onlari atesin içine atar, ates de onlari hemencecik yutuverir. Kendilerine sonu saadet olmayan bir bedbahtliga ugradiklari yüksek ses ile duyurur.

2 — Hiç bir kötülügü olmayanlar.

Meleklerden biri yüksek ses ile: «her durumda Allah (C.C)'a hamdedenler ayaga kalksin» diye ilân verir. Bu zümre böylece cennete yolcu edilir.

Sonra ayni islem gecelerini ibadet ile geçirenler için. arkasindan alis-veris ve ticaretin Allah (C.C)'i zikretmekten (namazdan), alakoymadigi kimseler için tekrarlanir ve zümrelerin hepsine sonunda bedbahtlik olmayan bir saadete kavustuklari yüksek ses ile duyurulur.

3 — Hem iyiligi ve hem de kötülügü olanlar.

Çogunluk bu kisma girer. Onlar bilmeseler bile iyiliklerinin mi, yoksa kötülüklerinin mi baskin oldugunu, hiç süphesiz, ulu Allah (C.C) iyi bilir. Fakat afvettigi takdirde fazileti ve cezalandirdigi takdirde adaletinin titizligi açikça ortaya çiksin diye ulu Allah (C.C), amelleri hakkindaki kesin bilgisini mutlaka onlara da göstermek ister.

Iste bunun için iyilik ve kötülüklerin kayitli oldugu emel defterlerinin durulmus yapraklari rüzgârda uçusur gibi hizla uçurur ve terazi kurulur. «Sag yüzünde mi, yoksa sol yüzünde mi kayit var» diye gözler amel defterine dikilir ayni anda «acaba sag kefesi mi yoksa sol kefesi mi baskin çikiyor» diye bakislar terazinin diline dikilir.

Bu sahne, insanlarin beynini kaynatacak derecede korkunçtur!

Hasan-ül Basrî'nin [r.a.) bildirdigine göre:

Bir gün Peygamber'imiz (S.A.S.) basini Hz. Ayse (R.A)'nin dizine koyarak uyuklar. Bu arada Ahireti hatirlayan Hz. Ayse (R.A)'nin gözleri yasarir, yanagindan süzülen damlatardan biri Peygamber (S.A.S.)´imizin yanagina düsünce uyanir ve «neye agliyorsun yâ Ayse» diye sorar.

Hz. Ayse (R.A)´de «Âhiret aklima geldi de ondan agladim. Acaba siz erkekler kiyamet gününde eslerinizi hatiriniza getirir misiniz» diye sorar. Peygamber'imiz (S.A.S.) ona söyle cevap verir:

"Nefsimi kudret elinde tutan Allah (C.C)'a yemin ederim ki. Ahiretin su üç safhasinda herkes sirf kendini düsünür:

1 — Teraziler kurulup ameller tartilirken, herkes amelinin agirmi yoksa hafif mi geldigini görünceye kadar sirf kendini düsünür.

2 — Amel defterleri dagitilirken. Herkes defterinin sagdan mi yoksa soldan mi verildigini görmeden baskasini düsünmez.

3 — Sirattan geçilecegi zaman da herkes yalniz kendini düsünür."

Enes Ibni Mâlik (R.A.) der ki:

«Kiyamet Günü, ademoglu Allah (C.C)'in huzuruna getirilerek terazinin iki kefesi arasinda ayak üstü durdurulur, basina da bir melek dikilir. Tartida sevaplari agir bastigi takdirde basindaki melek herkesin duyabilecegi yüksek bir sesle «falan kimse sonunda bedbahtlik olmayan ebedi bir saadete kavustu» diye sesîenir.

Buna karsilik tartida sevaplari hafif geldigi takdirde ayni melek bu defa «falan kimse, sonu saadet olmayan ebedi bir bedbahtliga ugramistir» diye seslenir. Sevap kefesi hafif kalinca elleri demir topuzlu ve atesten elbiseli zebaniler ileri çikarak cehennem yolcusunu cehenneme götürmek üzere teslim alirlar.

Peygamberimiz (S.A.S.) bir gün Kiyamet Günü hakkinda konusurken buyurdu ki:

«Kiyamet Günü gelince ulu Allah (C.C) Hz. Adem (A.S)'e «Yâ Adem, yerinden dogrul da cehennem kafilesini cehenneme gönder buyurur.

Hz. Adem «cehennem kafilesi ne kadardir» diye sorar. Ulu Allah (C.C)
ona: «Her bin kiside dokuz yüz doksan dokuz kisi» diye cevap verir.

Peygamber (S.A.S.)`imizin son cümlesi sahâbeleri öyle derin bir üzüntüye sürükledi ki, agizlarini biçak açmaz oldu. Peygamber (S.A.S.)´imiz onlarin üzerine çöken bu agir kederi farkedince buyurdu ki: «siz iyi amel islemeye devam ediniz ve sevininiz Muhammed'in (S.A.V.) nefsini kudret elinde tutan Allah (C.C)'a yemin ederim ki, sizin ile birlikte iki halk kesimi var ki, bunlar hangi ümmetin devrinde yasasalar o ümmetin sayisini bütün insan ve seytan ölüleri kadar yükseltirler.»

Sahâbiler «bu iki halk kesimi kimlerdir?» diye sorunca Peygamber (S.A.V)'imiz «Ye'cüc ve Me'cüc'dür, dedi. Bunun üzerine ashap biraz ferahlamislar. Peygamber (S.A.S.) sözlerine söyle devam eder: «Iyi amel islemeye devam ediniz, ve sevininiz, Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Allah (C.C)'a yemin ederim ki. Kiyamet Günü siz; insanlar içinde devenin karnindaki benek yahut atin bacagindaki yara izi kadar kalacaksiniz.»

Ey nefsi farkinda olmayarak zevale ve son bulmaya mahkûm olan su dünyanin oyalayici yanlarina aldanan kisi! Göçüp gidecegin yer hakkinda kafa yormaktan vazgeçerek aklini varacagin yere yönelt.

Çünki cehennemin herkesin varacagi bir yer oldugu sana bildirilmistir.

Nitekim ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

«— Her biriniz oraya (cehenneme) mutlaka varirsiniz. Bu Rabb'inin kesin karara baglanmis bir hükmüdür. Sonra takva sahiplerini kurtaririz da zâlimleri orada dizüstü bekletiriz»

(Meryem Sûre-i Celilesi. 71—72)

Buna göre senin cehenneme varacagin kesin olmasina ragmen geri çikacagin süphelidir. O halde oraya girmenin korkunçlugunu kalbinde duy ki, belki oradan kurtulup çikmak için simdiden tedbir alirsin.

Mahlukatin halini düsün, insanlar Âhiret sikintilari altînde inlerken o günü korku ve endiseler içinde ayak üstü dikilmis baslarina neler gelecegini ögrenmeyi ve kurtaricilarin sefaat etmesini bekler, bu orada günahkârlari kavurucu bulutlar kaplar, yalazli ates onlari gölgesi altina alir, bu atesin harlamalari herkes tarafindan duyulur, öfke ve kin saçan çitirtilari apaçik belirirken o anda günahkârlar baslarina çeken felâketi kesinlik ile anlar bütün ümmetler dizüstü yere çökktürülür. Öyle ki, iyiler bile durumlarinin bir anda kötüye dönüsmesinden korkuya düser, bu arada zebanilerden biri:

«Dünyada iken uzak vadeli emeller pesinden kosarak ömrünü kötü isler ugruna harcayan falan oglu filân nerede» diye seslenir azab melekleri (zebaniler) demir topuzlar ile adamin üzerine yürürler, agir tehditler ile karsisina dikilerek onu cetin ezeba sürüklerler, basini cehennemin derinliklerine dogru çevirirler ona Kur'an-i Kerim'in dili ile:

«Tat bu azabi, hani sen (ileri sürdügüne göre) çok güçlü ve her is yerli yerinde olan biri idin» (Dûhan Sûre-i Celilesi. 49) diye seslenirler.

Sonra adam dar, çikis yolu görünmeyen tehlikeleri belirsiz bir yere kapatilir, burasi esirlerin devamli barinagidir, orada ates yakilir. Cehennemliklerin oradaki içecekleri kaynamis sudur, barinaklari da "cahim" (cehennemin katlarindan biri)dir. Cehennemlikleri bir yandan zebaniler topuzlarken öteyandan "Haviye" (harli ates) onlari bir noktada toplar.

Bütün ümitleri helaktir oradan hiç bir yere kimildayamazlar, ayaklari alinlarina baglanmistir. Günahlar yüzlerini karartmistir, cehennemin yanlarindan seslenirler, oranin ötesinden-berisinden "ya malik, korkunç akibet üzerimizde gerçeklesti. Ya malik, demir topuzlara artik katlanamaz olduk. Ya Malik, derilerimiz pisti. Ya malik, bizi buradan çikar, bir daha yapmayacagiz" diye feryad ederler.

Zebaniler bu feryadlAra söyle cevap verirler, «heyhat, geçmis olsun. Bu zillet yuvasindan size çikis yok, susun orada konusmayin ve gevezelik edip durmayin. Eger buradan çikarilsaniz yine size yasaklanan seylere dönerdiniz.»

Zebanilerin bu cevaplan üzerine cehennemlikler kurtulmaktan ümitlerini iyice keserler, dünyada Allah (C.C)'a karsi isledikleri asiri günahlara hayiflanirlar. Fakat onlari ne pismanlik kurtarir ve ne de hayiflanma acilarina çare olur. Tersine zincirlere vurulmus olarak yüzüstü yere kapanirlar altlarindan, üstlerinden, seglarindan ve sollarindan ates ile kusatilmislar, ates deryasi içinde bogulmuslardir.

Yedikleri ates içtikleri ates, giydikleri ates ve yatacak yerleri atestir. Onlar ates kümeleri, katrandan elbiseler, demir topuzu darbeleri ve zincirlerin yükü altinda ezilirler. Cehennemin sikintilarinda kivranir, bataklarinda parçalanir biribirini kovalayan acilar altinda kivranirlar, ates onlari ocaktaki kazan gibi kaynatir.

«Ah, eyvah» gibi aci sözler ile feryad ederler, fakat ne zaman ahûzar etseler baslarindan asagi iç orgcnlari ile derilerini eritip akitan kaynar sular dökülür. Onlar için orada yüzlerinde yariklar eçen demir topuzlar vardir. Agizlarindan irin kaynar, susuzluktn cigerleri dogranir, göz bebekleri eriyip yuvalarindan yanaklarina akar, sakaklarinin etleri düser, etraftan saçlari hatta derileri dökülür.

Derileri her yandikça eskisinin yerine yeni deri tabakasi ile kaplanirlar, etleri döküldügü için kemikleri çiplak kalir ruhlari sadece damarlara tutunmus ve sinirlere asilmistir. Bu ateslerin yalazasi içinde, fikir fikir kaynarlar. ölmek isterler, fakat ölemezler.

Onlari bu durumda görsen acaba ne hale düsersin. Baslarindan asagi dökülen kaynar sular yüzlerini kapkara etmis, gözleri kör olmus dilleri tutulmus, belleri kirilmis kemikleri dagilmis kulaklari kesilmis, derileri param, parça olmus elleri, boyunlarina bukali ayaklari alinlarina yapisik. Yüzüstü ates üzerinde sürünürler, göz bebekleri ile demirden oklar üzerine basarlar atesin yalazi iç organlarini sarmis, cehennemin yilanlari ve akrepleri dis azalarina yapismisdir.

Bu tasvir ettigimiz manzara cehennemliklerin acikli durumunun bazi görüntülerini aksettiriyor, simdi onlarin korkunç hallerinin tafsilatina bak, bu arada cehennemin vadilerini ve kollarini da düsün.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Cehennemin yetmis bin vadisi ve her vadinin yetmis bin kolu vardir. Her vadi kolunda yetmis bin yilan ve yetmis bin akrep bulunur. Kâfir ve münafiklar bu kollarin herbirinden ayri ayri geçmedikçe yerlerine ulasamazlar.

Hz. Ali'nin (K.V.) rivayet ettigine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Hüzün kuyusu veya vadisinden Allah (C.C)'a sigininiz» Dinleyenlerden biri O'na: yâ Rasûlellah, hüzün vadisi veya kuyusu nedir» diye sordu.

Peygamber (S.A.S.)'imiz ona söyle cevap verdi: «O. cehennemde öyle bir
vadide ki cehennemin kendisi günde yetmis kere ondan Allah (C.C)'a siginir, Allah (C.C) onu riyakâr Kur'an okuyuculari için hazirlamistir.»

Iste yedi kat cehennem ile onun vadileri ve her vadinin kolian bunlardir. Bu vadi ve kollarin sayisi yer yüzündeki vadiler ile vadi kollari sayisi ile günaha sürükleyen azgin nefsi arzularin sayisina denktir. Cehennem kapilari ise günah islerken kullanilan yedi azanin sayisincadir (yedi azaya karsilik yedi kapi).

Cehennem kapi ve katlari üstüstedir. En üstekinin adi. «cehennem» , sonrasinin «sakar» , sonrasinin «Lezza» . daha alttakinin «Hutame» , daha alttakinin «sair» , daha alttakinin «câhim» , ve en a'ttakinin adi ise «haviye» ´dir.

Simdi cehennemin derinligini bir düsün dünya île ilgili azgin arzularin nasil dibi bulunmaz ise ve yine dünyada her ulasilan amaç daha uzak bir hedefe kavusma arzusunu körüklüyorsa, cehennem çukurlarinin derinligi de ölçüsüzdür, her asilan dipsiz derinlik daha dibi bulunmaz derinliklere ulastirir.

Nitekim Sahâbelerden Hz. Ebû Hureyre (R.A.) der ki: «Bir gün Peygamber (S.A.V)'imiz ile birlikte iken kulagimiza derin bir yanki sesi geldi.

Peygamber (S.A.V)'imiz bize «Bu sesin ne oldugunu biliyor musunuz» diye sordu. Biz de «Allah (C.C) ve Rasûlü bilir» diye cevap verdik.

Bunun özerine Peygamber (S.A.V)'imiz buyurdu ki: «Duydugunuz bu yankili ses, cehennemin dibine su anda varan bir tasin sesidir, bu tas cehenneme yetmis sene önce atilmisti.»

Ayrica cehennemdeki kat farkliliklarina da dikkat et. Hiç süphesiz ki Âhiret, en ince ve detayli derece farkliliklarina sahiptir. Insanlarin dünyaya dalisi nasil farkillik gösteriyorsa, yani kimi bogulurcasina içine batarken kimi de nasil belirli bir derinlige kadar dalarsa cehennemin günahkârlari kapmasida öyle farklidir.

Çünki Allah (C.C)'a zerre agirligi kader bile hiç kimseye haksizlik etmez.
Cehennemliklere uygulanacak azâb sekilleri rastgele tekrarlanip durmaz, tersine her bir azabin günahlarin derecesine göre degisen belirli bir ölçüsü vardir, ancak cehennemin azabi genel olarak öyle siddetlidir ki, en hafif azab ceken cehennemlige dünya ile birlikte onun bütün varligi bagislansa, bunlari çektigi azabtan kurtulmak için fidye olarak verirdi.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Kiyamet Günü cehennemlikler içinde en hafif azap çekecek olanlar, atesten iki nalinla gezinecek olanlardir ki, tabanlarindan giren atesin harareti beyinlerini kaynatacaktir."

Simdi sen hafif azaba çarpilanin çekecegine bak da agir azaba çarpilacaklarin basina neler gelecegini hesap et. Cehennem azabinin agirligi konusunda ne zaman süpheye düsersen parmagini atese yaklastir ve çegin aciyi cehennem ile kiyaset.

Hem unutma ki sen, bu kiyaslamada yaniliyorsun. Cünki dünya atesi ile cehennem atesi birbirinden cok ayridir. Fakat dünyanin en agir açisi bu ateste yanma acisi oldugu için cehennem azabi onunle tarif edilir.

Yoksa cehennemin en üst tabakasinda azap çekenler bile dünyadaki âtes gibi ates bulsalar, çektikleri agir acidan kurtulmak için bu atese gönüllü olarak katlanirlardi.

Bundan dolayidir ki bazi haberle de dünya atesi canlilarin katlanabilecegi bir dereceye düsürülünceya kadar, yetmis kere rahmet suyundan geçirildi» denilmistir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) cehennemi tanitirken

«Allâh (C.C)cehennem atesinin bin sene boyunca devamli yakilmasini emretti, sonunda kipkirmizi kesildi. Arkasindan bin yil daha yakilmasini emretti, sonunda bembeyaz kesildi, arkasindan bin yil daha yakilmasini emretti sonunda simsiyah oldu. Su anda cehennem atesi gayet koyu kara renklidir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Cehennem atesi rabbine sikayet etti ya Rabbi içimdeki soguk ve sicak bölümleri biribirini yiyor» Bunun üzerine ulu Allah (C.C.) cehenneme biri yazin, öbürü kisin olmak üzere senede iki defa nefes almaya izin
verdi. Yazin duydugunuz en siddetli sicaklik cehennemin hararetinden ileri geldigi gibi kisin geçirdiginiz en siddetli soguk da cehennemin zemherindendir.

Enes Ibni Mâlik (R.A.) der ki: "Dünyanin en yüksek refahi içinde yasayan kafir, Allah (C.C)'in huzuruna getirilince «onu bir kere cehennem atesine daldirin» diye buyurulur. Çikarilnca ona «hic refah gördün mü» diye sorulur, kâfir «hayir» diye cevap verir."

Buna karsilik dünyada en cok maddî sikinti çeken mümin Allah (C.C.)'in hu zuruna getirilince onun hakkinda «kendisini bir sefer cennete koyup geri getirin» diye Duyurulur. Çikarilinca mümin de «dünyada hic geçim darligi çektin mi» sorusuna «hayir» diye cevâb verir.

Ebû Hureyre (R.A) der ki: «Su bizim mescitte yüz bin veya daha fazla kisi toplansa da bunlarin üzerine bir cehennemin nefesi salinsa hepsi yanarak ölürdü.»

Âlimlerden biri Kur'an'in:

«Yüzlerini cehennem yalazi yalar, onlar orada kavrulur.» (Mü'minun Süre-i Celilesi. 104) mealindeki âyeti hakkinda der ki; «Cehennem yalazi cehennemlikleri bir kere yalayinca kemiklerini çirilçiplak birakarak bütün etlerini eritip ayak topuklarinin yanina akitiverir».

Simdi de cehennemliklerin vücûdlarindan akacak olan ve içinde bogulacaklari «Gassak» admi tasiyan irinin kokusuna dikkat et. Nitekim Ebu Said-ül Hudrî (R.A.) nin rivayet ettigine göre. Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor kî:

«— «Gassas adli cehennem irininden bir kova dünyaya dökülse yeryüzünün bütün canlilarini kokustururdu.»

Iste cehennemliklerin içecegi budur. Onlar susuzluktan yanarak «su, su» diye yalvarinca içlerinden birine bu kanli irin sunulur. Adam irini agzina alir fakat bir türlü yutamaz. Her yönden üzerine ölüm acilari üsüsür, ama ölmesi asla mümkün degildir!

Nitekim Allah (C.C.) buyurur ki:

"Cehennemlikler «su, su» diye yalvardiklari zaman kendilerine kizgin katran gibi bir sivi sunulur. O ne kötü bir içecek ve arasi ne fena bir barinaktir."

Bir de cehennemliklerin yiyecegine bak, onun adi «zekkum» dur.

Nitekim ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«— Sonra ey hakki inkâr eden sapiklar, hic süphesiz, siz «zakkum» agacindan yiyeceksiniz. Midelerinizi onunla dolduracaksiniz. Onun üzerine de susamis develerin içisi gibi, kaynar katran içeceksiniz.» (Vâkiâ Sûre-i Celilesi. 51—55)

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«— Zakkum» kökü «cehimisîn dibinde olan ve tomurcuklari seytan baslarina benzeyen bir agaçtir. Hic süphesiz onlar (cehennemlikler) bundan yiyecekler ve onunla midelerini dolduracaklardir.»

Sonra onlara, bunun üzerine kaynar bir icki vardir, süphesiz varacaktan yer «canim» olacaktir»

(Kur'an-i Kerim / Saffat Süresi. 64—65).

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«— O gün onlar kizgin atesin alevlerine girerler. Kendilerine kaynar bir pinardan su verilir»

(Kur'an-i Kerim / Gasiye Sûresi. 4—5).

Yine Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki

«— Hiç süphesiz, bizim katimizda bukagilar, kizgin ates, bogazdan bir türlü geçmeyen yiyecek ve aci azab vardir» (Müzemmil Suresi 12-13).

Ibni Abbasin (K.A.) rivayet ettigine göre. Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— «Zakkumsun bir damlasi dünya denizlerine dökülse, bütün canlilarin sagligini bozardi, yiyecegi bu maddeden ibaret olanlarin halini düsünün.»

Enes Ibni Malik'in (R.A.) rivayet ettigine göre:

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— Allah (C.C)'in sizi talip olmaya tesvik ettigi seylerin pesinde kosunuz, sizi korkuttugu azandan, iskenceden ve cehennemden korkup kaçininiz zira içinde yasadiginiz dünyaya cennetten bir damla düsürülse tatli kokular sarardi. Buna karsilik dünyaya cehennemden bir damla akitslsa dünyanizi bastanbasa berbad ederdi.»

Ebû Derdâ'nm (R.A.) rivayet ettigine göre

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

"Cehennemlikler öyle bir açliga mahkûm edilirler ki, bu açligin azabi, çektikleri diger bütün azaba denk gelir. «Yemek, yemek» diye yalvardiklari zaman kendilerine ne karin doyuran ve ne de açliklarini gideren kaynatila kaynatila pismemis bir yemek verilir."

Yine «yemek, yemek» diye yalvarirlar; bu defa da kendilerine girtlaklarindan geçmeyen bir yiyecek verilir, dünyada girtlaklarina tikanan lokmalari içecek sayesinde bogazlarindan geçirdiklerini hatirlayarak «su, su» diye yalvarirlar. Kendilerine su yerine demir kiskaçlar ile kaynar katran sunulur, yüzlerine yaklasinca çehrelerini kavurur, bogazlarindan geçer geçmez bütün hazim cihazlarini parçalar.»

«Bize cehennem bekçilerini çagirin» diye yalvarirlar, bekçiler gelince onlara «Rabb'inize dua edin de bir günlügüne üzerimizdeki azabi hafifletsin» derler.

Cehennem bekçileri onlara «Size açik açik delillerini ortaya seren Peygamberleriniz gelmedi mi» diye sorarlar.

Cehennemlikler bu soruya «evet, geldiler» diye cevap verirler, bunun üzerine bekçiler onlara «O zaman kendiniz Allah (C.C)'a dua edin. Ama kâfirlerin duasi, hiç süphesiz bosunadir» diye cevap verirler.

Bekçilerden de bir fayda göremeyen cehennemlikler «bize Mâlik'i çagirin» derler. Mâlik gelince hep birlikte ona yalvararak «yâ Mâlik. Rabb'in
su azabimiza son versin» derler. Mâlik de onlara «siz burada kalacaksiniz»
diye cevap verir [Ames'in söyledigine göre cehennemlikler Mâlik'i cagirdiktan sonra ancak bin yil sonra ondan cevap alabilirler.)

Baska çare kalmayinca cehennemlikler biribirine: «Rabb'inize dua edin. Allah (C.C)´dan baska hiç kimseden hayir yok» derler. Bunun üzerine hep birlikte «ey Rabb'imiz! Kötülük üzerimizde baskin çikti da zâlim bir gurüh olduk. ey Rabb'imiz!, bizi buradan çikar, eger yine küfre dönersek biz kendi kendimize zulmetmis oluruz» diye Allâh (C.C.)'a yalvarirlar, Allâh (C.C.) onlara «kalin oldugunuz yerde ve gevezelik etmeyin» diye cevap buyurur.

Bu son cevabi aldiktan sonra her türlü kurtulus ümidini yitirerek «vay basimiza gelenlere, keske söyle, keske böyle...» diye aci aci feryad etmeye koyulurlar .»

Ebû Ümame'nin rivayet ettigine göre;

«Onun için ölümün sonrasi cehennemdir. Orada kendisine içecek olarak irinli su verilir, onu agzina alir, fakat bir türlü bogazindan geçmez. Her yönden üzerine ölüm üsüsür, ama artik ölecek degildir. Önünde çetin bir azab vardir» (Ibrahim Sûre-i Celilesi. 16—17) Mealindeki âyet hakkinda,
Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor:

«— Cehennemlige irinli kaynar su yaklastirilinca ondan tiksinir. Iyice önüne getirildigi zaman yüzü kavrulur ve basinin derisi eriyip düser, ondan içince de barsaklari parçalanip akar döbüründen akar.»

Ulu Allâh (C.C.) buyuruyor ki.:

«— Takva sahiplerine vadedilen (cennetin hâli (su): Orada tabii özellikleri bozulmamis su irmaklari, tadi bozulmamis süt irmaklari, lezzeti içenlerin damaginda kalan içki irmaklan süzülmüs bal irmaktari vardir. Onlara orada her çesit yemis ve Allah´in bagislayiciligi vardir. Bunlarin durumu ile ebedî cehennem azabina mahkûm edilen ve yerine kendilerine verilen irinli sivi ile parçalananlarin durumu bir olur mu?»
(Muhammed Sûre-i Celilesi, 15)

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«— Deki, hak Rabb'imizden gelendir, dileyen inanir, isteyen inkâr eder. Biz zâlimlere, duvarlari arasinda sikisip kalacaklari bir cehennem hazirladik. «Su» diye yolvardiklari zaman onlara kaynar katrani andiran, cehreleri kavurucu bir sivi verilir. O ne kötü bir içecektir ve orasi ne fena bir barinaktir!»

Kehf Sûre-i Celilesi, 29).

Iste aciktiktan ve susadiklari zaman cehennemliklerin yiyecekleri ve içecekleri bunlardir. Simdi de cehennemdeki yilanlara ve akreplere, akittiklari zehirin siddetine, iriliklerine, görünüslerinin korkunçluguna gelelim. Bunlar cehennemliklerin üzerine kiskirtilarak salinir, biran bile aman vermeden, durmadan cehennemlikleri isirir ve sokarlar.

Ebû Hureyre'nin rivayet ettigine göre.

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

"Allah (C.C)'in kendilerine bagisladigi malin zekâtini vermeyenlerin serveti Kiyamet Günü, kudurgan bir yilan kiligina girerek boynuna sarilir ve avurtlarindan tutarak ona «ben senin malinin, ben senin biriktirdigin servetim» der."

Bu sözlerden sonra Peygamber (S.A.V)'imiz su âyeti okur:

"Allah'in kendilerine bagisladigi varligi cimrilikle ellerinde tutanlar, bu pintiliklerinin kendilerine fayda saglayacagini sakin sanmasinlar, bu tutum kendi hesaplarina kötüdür. Kiyamet Günü, o cimrilikte ellerinde tuttuklari mal (yilan olup} boyunlarina dolanir. Hiç süphesiz, yer yüzünün mirasi, yalniz Allah'indir. Allâh islediklerinizden (inceden inceye) haberdardir.» (Ali Imran Sûre-i Celilesi. 180)

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

"Cehennemde deve boynu kalinliginda öyle yilanlar vardir ki bir isiriklarinin acisi kirk yil sürer. Yine cehennemde semerli katir
iriliginde öyle akrepler vardir ki, bir kere soktular mi, acisi kirk yil sürer."

Bu yilanlar ve akrepler, dünyadaki pintilerin, ahlâksizlarin ve baskalarina zarar verenlerin üzerine salinir. Saydigimiz kötülüklerden uzak duranlcr, oranin yilan ve akreplerinden de kendilerini korumus olur, onlar ile karsilasmaz bile.

Bütün bunlar yaninda bir de cehennemliklerin vücûdlarinin irilestîrilip boylarinin uzatilacagini hesaba kat. Allah (C.C), cehennemlikleri, bu yoldan azabin acisini artirmak için, vücûdlanni irilestirip boylarini uzatir. Böylece ates yalazinin daglayisini, yilan ve akreplerin sokusunu irilesecek olan vücûdlarinin her tarafindan ayni anda ve devamli olarak duymalari mümkün olur.

Ebû Hureyre'nin (R.A.) rivayet ettigine göre.

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— Cehennemde kâfirin azi disi Uhud dagi kadar, derisinin kalinligi ise ûc günlük yol kadardir.»

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— Cehennemde kâfirin alt dudagi, gögsünü örtecek sekilde sarkik ve üst dudagi da yüzünü kaplayacak sekilde kalkik olur.»

Yine Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— Kiyamet günü kâfirin dili o kadar uzar ki, yerlerde sürüklenerek halkin ayaklan altinda kalir.»
Cehennemlik vücüdlar, bütün iriliklerine ragmen durmadan ateste yanip erirler, fakat her eriyisten sonra derileri ve etleri yenilenir.

Ulu Allah'ın:

«âyetlerimizi inkâr edenleri öyle bir atese atacagiz ki, daha çok aci çeksinler diye, derilerini her eriyip döküldüklerinde yenisi ile degistirecegiz. Süphesiz ki, Allah her seye kadir ve bütün yaptiklari yerli yerindedir» (Nisâ Sûre-i Celilesi. 56)
âyeti hakkinda Hasan-ül Basri (R.A.), der ki: "Cehennemlikleri ates, günde yetmis bin kerre yiyip eritir, fakat her seferinde onlara «eski durumlariniza dönün» diye emir verilince hemen daha önceki gibi olurlar."

Simdi de cehennemliklerin aglamalarini, feryad etmelerini, «ah, vah, keski ölüp yokolsak da kurtulsak» diye sizlanmalarini düsün. Bu durum onlarda cehenneme girer girmez baslar.

Nitekim Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— Kiyamet Günü cehennem, her birini yetmis bin melegin çektigi yetmis urgan ile çekilerek yerine kurulur.

Enes ibni Mâlik'in (R.A.) rivayet ettigine göre.

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— Cehennemliklere aglama gönderilir, onlar öa göz yaslari kuruyuncaya kadar aglarlar, göz yaslari kalmayinca kan aglamaya baslarlar, öyle ki yüzleri, içine gemi salinca yüzecek kadar derin bir kan çanagina döner.»

Aglayabildikleri, feryad edebildikleri, «ah, eyvah, keski ölsem de bu azabdan kurtulsam» diye bagirip çagirabildikleri müddetçe biraz ferahlik duyarlar, fakat bir müddet sonra bu davranisiar da kendilerine yasak edilir.

Muhammed Ibni Kâ'b'in söyledigine göre. cehennemliklerin yapacagi dört çagrinin ulu Allah (C.C) dördünü de cevaplandiracak, arkasindan bir besinci çagrida bulunmaya dilleri varmayacaktir. Cehennemliklerin bu çagrilari ile Ulu Allah (C.C)'in onlara verecegi cevaplar Kur'an'da söyle bildirilmektedir:

Ilk çagrida cehennemlikler diyecekler ki:

«— Bizi iki defa ölümden dirilttin. Simdi günahlarimizi itiraf ediyoruz, (buradan) çikmanin bir yolu var mi?»

(Mû'min Sûre-i Celilesi. 11)

Allah (C.C.) onlara söyle cevap verir:

«— Sundan dolayi ki, biricik Allah'a çagirildigi zaman onu inkâr ettiniz. O'na her ortak kosuldugu zaman inandiniz. Simdi ise hüküm ulu ve büyük Allah'a aittir.» (Mü´min - 12)

Ikinci çagirida cehennemlikler diyecek ki:

"Ey Rabb'imiz, artik gördük ve duyduk. Simdi bizi geri gönder de iyi amel isleyelim. Çünki arük kesin inanç sahibi olduk biz." (Secde - 12).

Allah (C.C.) onlara söyle cevap verir:

"Size hiç bir zeval yoktur» dîye yemin etmemismiydiniz?!» (Ibrahim - 44)

Üçüncü çagrida cehennemlikler diyecek ki:

"Ey Rabb'imiz. bizi buradan çikar da daha önce islediklerimizin tersine iyi ameller isleyelim." (Fatir - 37)

Allâh (C.C.) onlara söyle cevap verir:

"Size dünyada düsünenin düsüncesine yetecek kadar ömür vermedik mi? Size kötü akibeti bildiren elçi de geldi. O hoJde simdi çekin azabin acisini! Zâlimlerin hiç bir koruyucusu yoktur."

(Fatir - 37)

Dördüncü çagrida cenennemlikler diyecek ki:

«— Kötülük üzerimizde baskin akti da sapik bir kavim olduk. Ey Rabb'imiz, bizi buradan çikar, eger bir daha küfre dönersek hiç süphesiz, bizler zâlimiz.» (Mu´minun - 106-107)

Allah (C.C.) onlara söyie cevap verir:

«— Kalin oldugunuz yerde ve ses çikarmayiniz.» (Mü´minun - 108)

Iste o zaman çektiklerr azabin siddeti, doruguna varir. Artik ebediyen konusamazlar.

Mâlik Ibni Enes'in söyledigine göre Zeyd Ibni Eslem, ulu Allah (C.C)'in «simdi artik sizlansak da, katlansak da, bizim için farketmez, bizim için kurtulus yoktur» mealindeki âyeti hakkinda der ki; «cehennemlikler, önce yüz sene azaba ses çikarmadan katlanirlar, arkasindan yüz sene kadar sizlanip feryad ederler, daha sonra da yine bir yüz sene daha ses çikarmadan azab çekerler ve bunun üzerine:

«Sizlansakta da sabretsek de bizim için farketmez, kurtulusumuz yok» derler. (ibrahim - 21)

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

"Kiyamet Günü ölüm semiz bir koç seklinde huzura getirilerek cennet ve cehennem arasinda bogazlanir ve gerek cennetliklere ve gerekse cehennemliklere «ebedî barinaginiz burasidir, artik size ölüm yok!» diye seslenilir.»

Hasan-ül Basrî (r. a.) der ki; «ilk saliverilen cehennemlik, bin yillik azabdan sonra çikar. O adam keski ben olsam.»

Yine Hasan-ül Basrî'yi bir kösede aglarken gördüler. Ona: «neye agliyorsun» diye sordular. O da: «O'nun (Allah (CC)'in) beni cehenneme atip da artik benim ile ilgilenmemesinden korkuyorum» dedi.

Deminden beri belirttiklerimiz genel olarak cehennemde çekilecek azablarin çesitleridir. Oradaki acilari, kedereleri, sikintilari ve pismanliklari inceden inceye sayip bitirmek mümkün degildir.

Karsilastiklari azabin çetinligi ile birlikte cehennemlikler hesabina en aci gerçek, cennet saadetini, Allah (CC)'a kavusma imkânini ve O`nun hosnutlugunu kazanma mazhariyetini kaçirmaktir, üstelik bütün bu kayiplarin sayiya vurulabilir, ucuz karsiliklar pahasina oldugunu bile bile. Çunki bu degerli nimetleri, kisa süreli, aritilmamis, aci ile karisik, "yarim yamalak ve basit dünya arzulari ugruna" kaybetmislerdir.

Bu yüzden o gün içlerinden "Eyvah, Allah (CC)'in emirlerine karsi gelerek niye kendi kendimizi mahvettik. Niye nefsimizi bir kac günlügüne sabretmeye zorlayamadik? Eger sabretseydik, o günler simdi arkada kalacak ve bu gün Allah (CC)'in hosnutluk ve bagisina kavusmanin saadeti içinde O'nun yakinligini kazanmis olacaktik."

Oysa ki, o anda artik her firsati kaçirmislar, baslarina türlü belâlarin çökmesine yol açmislardir ve dünya saadetinin hic bir nimeti de yanlarinda kalmamistir. Eger cennet saadetini görmeseler, hayiflanmalari o kadar aci olmayabilirdi. Oysa ki, cennet onlara sunulur.

Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— Kiyamet günü cehennemlik bir grup, cenneti görmeye getirilir. Bunlar cennete yaklasip bayiltici kokusunu burunlarina çeker çekmez kösklerine bakip Allah (CC)'in cennetliklere sundugu nimetleri görür görmez onlara «gidin oradan, sizin orada hic bir payiniz yok» diye ses gelir. Bu ses üzerine esi ne daha önce duyulmus ve ne de daha Sonra duyulabilecek bir hayiflanma duygusu içinde geri dönerler.

Bu sirada: «ey Rabb'imiz! Eger cennetini ve dostlarina orada sundugun nimetleri göstermeden bizi cehenneme koysaydin. daha kolay gelirdi» derler. Ulu Allah (C.C.) da onlara: «bunun böyle olmasini ben istedim. Çünki dünyada yalniz basiniza katinca bana ululuk taslayarak kafa tuttunuz.
Oysa insanlar karsisinda duygularinizin tersine bir görünüse bürünerek gerçek kimliginizi sakliyordunuz. Benden degil, insanlardan çekindiniz, beni degil, insanlari saydiniz. Insanlari düsünerek bazi davranislardan kaçindiginiz halde benim yasaklanma uymadiniz.
Simdi ben sizi bitmez mükâfattan mahrum tuttugum gibi aci bir azaba da carptiriyorum» diye buyurur.»

Ahmed Ibni Harb (r.a.) der ki: «Gölgeyi günese tercih ederiz de cenneti cehenneme tercih etmeyiz.»

Hz. Isâ (A.S.) der ki: «Nice saglam vücûd, saglikli çehre ve tatli sözlü dil, yarin cehennem katlari arasinda feryad edecektir.»

Dâvud Tâi (r.a.) der ki: «Allah (CC)'im! Ben senin günesinin sicakligina dayanamiyorum da cehennemin isisina nasil katlanabileyim? Ben senin rahmetinin sesine dayanmazken azabinin gürleyisine nasil takat getireyim?»

Ey zavalli! Kiyametin belirttigimiz korkunç gerçeklerini iyi düsün. Bilesin ki. ulu Allah (CC) bütün korkunç gerçekleri ile cehennemi yarattigi gibi kesin sayisi ile mahlukati da yaratmistir. Eu gerçek hükme baglanarak kesinlestirilmistir.

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«— Sen onlara hesap görüldügü zamanin dehseti ile, pismanlik günü ile korkut. Onlar hâlâ gaflet içindedirler ve hâlâ inanmiyorlar.»

(Meryem Sûre-i Celilesi - 39)

Yemin ederim ki, âyet-i kerime Kiyamet Gününe, daha dogrusu ezelin ezelinde verilerek Kiyamet Günü açiklanan hükme isaret etmektedir.

Ezelde seninle ilgili olarak ne hüküm verildigini bilmedigin halde nasil böyle gülebiliyor, eglenebiliyor ve basit dünya nimetleri ile oyalanabiliyorsun, sasilir sana dogrusu?!

«Keski gidecegim yeri, duragimi, siginagimi ve ezelde hakkimda verilen hükmü bilseydim» diyorsan, elinin altinda bulunan ve istegini cevaplandirmana yardimci olabilecek önemli alâmet vardir.

Bu alâmet is ve davranislarini gözetlemektir. Herkese, ugrunda yasatildigi davranis ve is çesidi nasip olur. Eger iyilik yolu, önüne açiliyor, iyilikleri islerken sana nasip oluyorsa sana müjdeler olsun. Sen cehennemden uzaksin demektir.

Fakat giristigin her iyiligin önüne bir engel dikiliveriyor ve seni o iyiligi islemekten alakoyuyorsa, buna karsilik yapmayi tasarladigin her kötülügü, hiç bir terslik önüne çikmadan rahat rahat gercektestirebiliyorsan bil ki, aleyhinde kesin hüküm verilmistir. Verdigim bu ip ucunun akibetini belirtmesi, yagmurun yesillige ve dumanin atese delil olmasi gibi kesindir.

Ulu Allah (C.C) buyuruyor:

«Hiç süphesiz, iyiler cennette ve kötüler de cehennemdedir»

(Infitar Süresi Celîlesi; 13—14)

Kendini bu iki âyete arzet her iki dünyada yerini tespit etmis olursun.

Dogrusunu Allah bilir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2022, 08:20   #1109
Çevrimdışı
Jkl
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
DÜNYAYI VE KENDİNİ TANIMAK-DÜNYADAKİ HER ŞEY MEZMUM [KÖTÜLENMİŞ] DEĞİLDİR




DÜNYADAKİ HER ŞEY MEZMUM [KÖTÜLENMİŞ] DEĞİLDİR

Dünyanın, söylenilen bu aşağılığı sebebiyle dünyadaki her şeyin mezmûm, aşağı olduğunu sanma. Belki dünyada öyle şeyler vardır ki; onlar dünya değildirler. İlim ve amel dünyada olur, fakat dünyadan sayılmazlar. Çünkü bunlar insanla beraber âhirete giderler.

Ama ilim olduğu gibi onda kalır. Amel, her ne kadar aynen kalmazsa da eseri onunla kalır. Bu iki kısımdır: Biri kalb cevherinin temizliği ve parlaklığı olup, günahları terketmekten hâsıl olur. Diğeri Allahü Teâlâ'nın zikrine ünsiyeti olup, ibadetlere devamdan meydana gelir.

O hâlde bunlar devamlı olan iyi şeylerdir ki, Allahü Teâlâ bunlar hakkında, «Baki olan iyi şeyler, Rabbinin indinde daha hayırlıdır» , buyuruyor.

İlmin, münâcaatın ve Allahü Teâlâ'nın zikrine ünsiyetin verdiği lezzet daha çoktur. Bunlar dünyadadır. Fakat dünyadan sayılmazlar. O hâlde bütün lezzetler mezmûm ve kötü değildir. Belki geçen ve kalmayan lezzetlerin de hepsi mezmûm değildir.

Bu da iki kısmıdır: Biri, dünyadan olduğu ve ölümden sonra da kalmadığı hâlde; âhiret işlerine, ilme, amele ve mü'minlerin çoğalmasına yardımcı olandır. Ahiret yolunun şartı olan ihtiyaç miktarınca kuvvet, evlenme, giyinme ve mesken kurma gibi. Dünyadan bu kadarına kanaat getiren ve bundan maksadı din işlerinde rahatlık olan, dünya ehli değildir.

O hâlde, dünyadan mezmûm [kötü] olanlar, din için olmayanlardır. Belki o kimse, gaflete, lezzet ve nimetlere kapılıp kulluk vazifelerini unutan ve kalbini bu dünyaya bağlayıp, öbür dünyadan nefret eden kimsedir. Bunun için Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «Dünya ve içindekiler mel'ûndur. Ancak Allahü Teâlâ'yı anmak ve buna yardım edenler mel'un değildir» .

Dünyanın hakikatinden ve ne olduğundan bu kadar anlatmak yetişir. Bundan sonrasını ukûbat kısmı olan, muâmelât erkânının üçüncü kısmında anlatacağız.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2022, 08:22   #1110
Çevrimdışı
Jkl
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
GÜZEL BİR HİKAYE - ARTAN PİLAV




Artan Pilav

Yahya baba, II. Bâyezîd Hân zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir.. Arkadaşları hoşaf, kebap sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır. Mübârek işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız. Pirinçleri salavat getire getire ayıklar, yağını tekbirlerle eritir. Tuzunu Besmele ile, suyunu Fatihalarla salar. Zaman zaman gözünü yumar, enbiyayı, evliyayı aracı yapar, Allah'tan bereket arzular.

Onun pilavı herkese yeter, hatta artar. Ancak o tek pirinç tanesine bile kıyamaz; artanı Tuna nehrine atar. Balıklar onun geleceği saati bilir, köprü başında toplanırlar.

Kilerci, bakar pilav artıyor; pirinci aşçıya az vermeye başlar. Ama Yahya Baba bir kere bile "Bu pirinç yeter mi?" demez. Kilerci şaşkındır. Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama pilav azalmaz, aksine çoğalır. Yine herkes doyar, Tuna'nın balıkları bile nasibini alırlar. Kilerci, bunu izah edecek tek kelime bilir: "Bu bir keramet!"

Çok dener ve emin olunca Pâdişaha çıkar. "Bu Yahya Baba boş değil sultanım der, halbuki biz ona amele muamelesi yapıyoruz."

Bâyeziîd-i Velî gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister. Kilerci ile bir plan yaparlar. O gün Yahya Baba'ya çok az, hatta gülünç denilecek kadar az pirinç verilir. O her zamanki gibi okur, âlemlerin Rabbi'nden Halil İbrahim bereketi diler. Pilavı çok lezzetli olur, üstelik kazanlara sığmaz. Yahya Baba artanları yine yüklenir, Tuna'nın yolunu tutar. Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken Padişah ortaya çıkar.

"Ne oluyor bre der. Yoksa devlet malını israf mı edersin?"

Yahya Baba tutulur kalır. Ancak balıklar kafalarını sudan çıkarıp;

"Ayıp olmuyor mu sultanım derler. Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?"

Yahya Baba öylesine mahcup olur ki, anlatılamaz. Utancından secdeye kapanır, Allah'a sığınır. Bâyezîd-i Velî onun kalkmasını bekler, ama geçmiş ola....

Mübarek çoktan rûhunu teslim edip kavuşmuştur rahmet-i Rahmana

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
40 yil, a.s, abdest, açlık ve tokluk zarar ve faydaları, adalet - hikaye, aff, ahde vefa- dini hikayeler, ahde vefa-insanlık-, ahir zaman, ahireti tanımak, ahlaki çöküntü, aksırma, akıl, akıllı sözler- nükteler, aldulhamid han, alemler, allah a itaat, allah a yakın olmak, allah buyuruyor ki, allah c.c ve peygamber sav i sevmek, allah cc buyuruyor ki, allah cc diyor ki, allah diyor, allah diyor ki, allah diyorki, allah dostları, allah korkusu, allah nizami-şeriat, allah sevgisi, allah tan umut kesmek, allah ı bilmek, allah ı düşünmek, allah ı tanımak, allah ın tanımak, allah ın tecellisi, amel ve niyet, ankara savaşı-maneviyat erleri- tarih, anne baba hakkı, anne hakkı-baba hakkı, anne-baba- hürmet, ateş, ayet, ayet hadis dua, ayet-hadis -dua, ayet-hadis-dua, ayetler, azap, aşk masalı, baba hakk dini hikayeler, baba hakkı, bağışlama, bayram duası, beden, bela ve musibetler, berat gecesi, bilgi, bilmediklerimiz, bir dil bir millet, büyü, büyüklerden öğütler, cami adabı, çanakkale hatıraları, çanakkale şehitleri, cehennem, cehennem ehli, cennet, cennet cennet çarşıları, cennet nimetleri, cennetin anahtarı, cennette gece -gündüz, cerh ve tadil, ceza.többe, cihad, cihad- şehidlik, cuma sohbetleri, cömertlik, dejavu, din büyükleri, din düşmanlığı, din tarihi, dini hikaye, dini hikayeler, dini kıssa, dini nikah, dini şiir, dirayet, doğal ilaçlar, doğru beslenme, doğru yemekler, doĞruluk, dostluk mesajları, dua, dua adabı, dua da yöntem, dünya hırsından vazgeçmek, dünya nın varoluş sebebi, dünyâ sevgisi, dünya sevgisinden uzak durmak, dünya sevgisinin zararı, dünya ve ahiret, dünyayı tanımak, ebedi ateş, ebu bekr sıddık, ecellerin tayini-şaban ayı, edep, edep - saygı, edep-dini hikayeler, edep-haya, ehli sünnet itikadi, emir sultan hazretleri, erkekte örtünme, evlat yetiştirme, evlilik, evlilik-iyi eş, evliya, evliya hayatlarından, evliya ikliminden, evliya öğütleri, evliyalar dan öğütler, evliyalardan nasihatler, eş-hitap-muhabbet, fakirin hakkı, fatiha suresi .french, fazla konuşmanın zararları, feraset, fitne, fıkra, fısk-nifak-allah ı unutmak, fıtrat -yaratılış - insan hakikati, gam, gerçek hikayeler, gerçek hikayeler -ilginç olaylar, gerçek olaylar, gerçek olaylarçanakkler, gizli duygular, gizli şirk, günah- dilin afetleri, günahlardan sakınmak, günün duası, günün sözü, gıybet-hadis, güzel ahlak, güzel ahlak- hayırlı işler, güzel söz, güzel söz-nükte, güzel söz. hz. ali k.a.v, güzel sözler, hadis, hain, halife ler, haramı terk, hastalık günahlara kefarettir, haya, haya -edep, hayat bilgileri, hayat dersleri, hayır -alamet, hayır ve şer, hayırlı işler, hazır cevap, hazır cevap nükteler, hazır cevap sözler, hazır cevap-güzel söz, hazır cevap-nükte, hazır cevaplar, hazır cevaplar - nükteler, hazırcevap, helal haram, hesap, hesap- nizam, hikaye, hikaye -cihad, hikaye-karacoğlan ve elif, hikayeler, hizmet etmek, hırs- edep, hz. muhammed mustada sav mucizeleri, hz. muhammed sav mucize ler, hz. zülkarneyn (a.s), hz. ömer r.a, ibadet, ibadetler, ibretlik hadiseler, ibretlik hikayeler, ibretlik olaylar, ibretlk olaylar, icmek, iflas, ihanet, ihlas, ilahi aşk, ilginç olaylar, imam azam - akıllı sözler, imam azam r.a, iman, iman - sınav, iman hakikati, iman ve amel, iman-amel, imtihan, insan - hakikat, insan - melek- iyilik, insan hakikati-kendini tanımak, insan ilişkileri - edep, insanın bedene ihtiyacı, insanın hakkati, iptila-bağımlkılık-düşkünlük, irşad, isa, islam bekçileri, islam moda ayrımı, islamda gerçek dost, islami yaşam, islamn büyüklerinden öğütler, islamın geldiği nokta, itaaat, itaat - iman, iyilik, iyilik etmek, iyilik ve kötülük, iyilik-halis niyet, kabir hayatı, kabir ve sonrası, kabul olunan dua, kader, kadın erkek ilişkileri, kadın gaziler, kadın hakları, kadın hakları- boşanma- nikah, kadın sahabeler -hz. esma r.a, kadınlar - islamda kadın, kadının değeri-annelik, kahve, kainat - yaratılış, kainatın yaratılışı - big bang, kalbi tanımak, kalbin enteresan hallleri, kalbin halleri, kalbin halleri(zekat ve cimrilik), kalbin halleri-kibir, kalbin halleri-sabır-hastalık, kalbin halleri-zekat, kalbin halleri-zina, kalbin hallleri, kalbin ince halleri, kalbin ince işleri, kalbin incelikleri, kalp, kalp haller- emanet, kalp halleri, kalp halleri-anne baba hakkı, kalp halleri-aşırı ihtiras, kalp oyunu, kalp ve ilim, kalp ve ince meseleler, kalp-gıybet, kamil iman, kanaat, kaza namazları hakkında hüküm, kazanc, kendini bilmek, kendini tanımak, kendini tanımak - acziyet, kendini tanımak - ilim, kendini tanımak -allah ı bilmek, kendini tanımak -kalp alemi, kendini tanımak nefsini blmek, korku ve ümit, kul hakkı- mahşer yeri hesap günü, kuran, kuran hakkında, kutlama, küfre yaklaştıran fakirlik, küfür, kısa hikaye, kıssadan hisse, kıstas, kıstaslar, kıyamet ve alametleri, kıyamet-ahiret, kıyamet-isa a.s ın nuzülü, lafazan yayın, lafazan.fm, love, mağfiret, mahşer ve hesap, mahşer-mizan, malın temizlenmesi, maneviyat, mardin, mehdi a.s, merhamet, mermahet, mezhepler, miraç gecesi-miraç kandili, misafir ağırlama, misafire ikram, mizah, mizan, murakabe, mücadele etmek, mümin-kabir hayatı, münacaat- dua, müracaat, mürid mürşid ilişkisi, müslümanların kötü hali, namaz, namaz - huşu - hudu, nasihat, nasihat- evlilik, nasihatler, nazar duası, nebi . istihaze, nefis muhasebeleri-imam gazali, nefis terbiyesi, nefis ve halleri, nefs, nefs - şeytan, nefs in sıfatları, nefs terbiyesi, nefs ve halleri, nefsini tanımak-kendini bilmek, nezaket, niyet, nükteler, nükteli sözler, okuryazarblog, olayların dili, oyun ve dans hakkında, paylaşmak, peygamber ahlakı, peygamber sevgisi, pişmanlık, rahman-rahim-bağışlama, reca, recep ayı faziletleri, recep ayı zikirleri, regaip gecesi, regaip gecesi ibadetleri, résimléri, riyazet-şehvet, ruh, rüya, rüya . rüya tabirleri, rüya tabiri, rüya tabirleri, rüya tabirleri -rüyada balık görmek, rüya tabirleri _ elbise giymek, rüya tabirleri- ay görmek, rüya tabirleri- rüyada nar görmek, rüya tabirleri-doğum, rüya tabirleri-kabir, rüya tabirleri-rüyada karpuz kavun, rüya tabirleri-rüyada su içmek, rüyada uçmak, rüyalar, rıza, rızık, sağlık, sağlıkl beslenme, sakınmak, salavat, saliha kadın- evlilik, samimiyet, sevgi pıtırcığı, sevgi-kalp halleri, sigara . sağlık. tiryaki, slow, song, sosyal arkadaşlıklar, suc, sıhhat, söz, söz - şeref, sözler, tabir, takva, tam bağlılık, tasadduk-allah yolunda infak-ahirete yatırım, tatlı, tatlı tarifi, tatlı tarifleri, taviz, tesadÜf, teslimiyet-itaat, tevbe, tövbe, ulubatlı hasan, umut, utanc, vaktin ihyası, vatan hizmeti, vazife, veciz sözler, vefa, vefa duygusu, veli, yahudi mezalimi, yahudiler-tevrat, yaratma - ve tabiatın gücü, yaratılış hakikati, yazılan tarih, yaŞam, yaşlıya hürmet, üç aylar - recep ayı, yeme adabı, yemek, yemek tarifi, yemek tarifleri, Ümit, ümmet-i dâvet, üstün ameller, zekat, Öğüt, Öğütler, öğütler-önemli bilgiler, ölüm, ölüm e hazırlanmak, ölüm gerçeği, ölüm hakikati, ölüm ve ötesi, ölüm- hesap günü, ölüm- mahşer, ölümü istemek, öpütler, Örtünme, şahadet, şehit.maneviyat erleri, Şehvet, şetyanın hileleri, şeytan ın hileleri, şeytanın hileleri, şifa, Şiir, şiir - necip fazıl kısakürek, şiir -necip fazıl kısakürek, şiir(feridüddin-i attar), şiir- necip fazıl kısakürek, şiir- necipfazıl kısakürek, şiir- suamanın faydaları, şiir-islam büyükleri-nabi, şiir-necip fazıl kısakürek


Konuyu Toplam 13 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 13 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fotoğraf paylaşımları hk. M Duyuru Arşivi 1 21 Ağustos 2019 13:03
Günün Müzik Paylaşımları AsiRuh Albüm Tanıtımları 0 02 Mart 2018 12:12
Günün Müzik Paylaşımları AsiRuh Albüm Tanıtımları 0 23 Şubat 2018 10:56