17 Mart 2022, 08:55 | #1001 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Berat gecesi fazileti BERÂT GECESİNİN FAZİLETLERİ “Muhakkak Allâhü Teâlâ Şa’bân ayının on beşinci (Berât) gecesi akşam olunca dünya semasına (rahmetiyle) tecelli eder ve sabah namazı vakti oluncaya kadar ‘Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim, benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım, belâya uğramış yok mu, ona âfiyet vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?’ buyurur.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • Şa’bân ayının yarısı olunca gecesinde kâim olunuz (namaz kılınız), gündüzünde oruç tutunuz. (Sünen-i İbn-i Mâce) • “Her kim bu (Berât) gece(sinde) yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.” • “Kim şu beş geceyi ihyâ ederse o kimseye cennet vâcib olur: Terviye gecesi (Arefeden önceki gece), Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şa’bân’ın on beşinci gecesi.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb) Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları: • Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sâir işleri bu gecede ayırt edilir; yazılır. • Bu gecede ibâdet etmek çok fazîletlidir. • Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte: “Şa’bân ayının yarısı olduğu (on beşinci) gece de Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semâsına iner…” buyuruldu. • Mü’minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır. • Resûlullah Efendimize (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti bu gecede verilmiştir. Peygamber Efendimiz Şa’bân’ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ, ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi. On dördüncü gecesi, kalan ümmeti için şefaat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi. On beşinci gecesi, kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ -devenin sâhibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etmesine izin verdi. • Bu gecede zemzem suyunun âşikâr bir şekilde artması Allâhü Teâlâ’nın bir sünneti (âdet-i ilâhîsi)dir. Bunda ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işâret vardır. |
|
17 Mart 2022, 09:01 | #1002 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | EDEP -HAYA VE İMAN LI GÖNÜLÜN KAZANDIRDIKLARI ( GÜZEL BİR HİKAYE) Damat Efendi….. Mecmau’l-Enhür sahibi Muhammed b. Süleyman, “Damat Efendi” lakabıyla meşhur olmuştur. Çünkü, bu iffet âbidesi, talebelik döneminde bir gece yarısı, mum ışığı altında ders çalışmaktadır. İlmî mütâlaalara daldığı bir esnada kapısı çalınır. O vakitte birinin gelmesinin hasıl ettiği hayret ve misafirin kimliği hakkındaki merakla hemen kapıyı açar. Karşısında genç ve güzel bir kızcağız durmaktadır. Misafir, yolunu kaybettiğini ve etrafta başka bir ışık göremediği için onun kapısını çalmaya mecbur kaldığını söyler. Genç talebe, misafirini geri çeviremez, onu gece karanlığına ve sokağın soğuğuna terkedemez, çaresizce kızı içeri alır. Ona oturup dinlenebileceği bir köşe gösterdikten sonra da sabaha kadar dersine çalışmaya devam eder. Utangaç ve gizli-saklı nazarlarla onu seyreden kızcağız, bu iffetli talebenin bir haline taaccüb eder; genç, arada bir parmağını önünde yanan mumun alevine tutmakta ve bir müddet öylece bekledikten sonra geri çekmektedir. Bir defa ile de yetinmemekte ve bunu ara ara sürekli tekrarlamaktadır. Bu hal üzere sabah olur. Gün ışıdıktan sonra genç kız oradan ayrılıp evine döner. Halkın yardımıyla yolunu bularak ulaştığı ev, Osmanlı vezirlerinden birinin sarayıdır; bu genç kız da, o vezirin kerimesidir. Saray halkı, ona geceyi nerede ve nasıl geçirdiğini merakla sorarlar; zira, bütün gece onu aramış ama bir türlü bulamamışlardır. Genç kız başından geçenleri, gördüklerini ve hususiyle de kendisini misafir eden talebenin tuhaf halini bir bir anlatır. Vezir, kızına yardım eden o genci sarayına davet eder ve niçin sabaha kadar elini yanan mumun üzerinde tuttuğunu ve elinin yanmasına sebep olduğunu sorar. Yusuf yüzlü genç, “Yolunu kaybettiği için kapımı çalan bir misafiri dışarıda bırakamazdım; bu sebeple onu kulübeme aldım. Nefsimin desiselerine karşı koyabilmek için de, elimi ara sıra mumun bana Cehennemi hatırlatan alevi üzerine koydum. Şeytan beni kandırmaya yeltendiğinde, parmağımı ateşe tutarak, nefsime cehennem azabını hatırlattım ve böylece yanlış bir şey yapmaktan kurtuldum.” Evet, hayırlı genç, bu iffet ve ismet şuuruyla ve ahirete kilitlenen gönlüyle o vezirin çok hoşuna giden ve teklifi kabul ederek o kızcağızla evlendikten sonra da “Damat Efendi” olarak anılagelen Muhammed b. Süleyman gibi, bu dünyanın cazibedar güzellikleri karşısında bakışı bulanmayan, gözü kaymayan, veraların verasını ebedî saadet diyarı sayan ve hep ona ulaşmayı düşünerek yaşayan insandır. |
|
17 Mart 2022, 09:08 | #1003 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | TESETTÜR MÜ YOKSA MODA MI -- EMRE İTAAT Mİ YOK SA İSYAN MI Tesettürde “Moda”ya « HAYIR» Önemli olan modaya, hayır diyebilmektir… Moda sadece bir firma olarak algılanmasın, moda özenti gösteriş kıyafeti ile kendini sunma konuşma cazipliği ile insanları etkileme vs durumlardır.. MODA NEDİR ASLINDA Kadını farz emirlerden çıkarıp, cazibe merkezi haline getiren şahsiyetsizliğin adıdır moda… Kadını hunharca harcamaya iten İslam’ı unutturup şıklık yarışına sokmaya çalışan amacı paradan başka bir şey olmayan, sezonluk mal üretip kadını sokak mankenine çeviren kural tanımazlığın adıdır moda… Kusura bakmayın arkadaşlar Müslüman Hanımlar.. Bu devirde, modacılar Müslüman kadınların âlimi olmuştur, neden mi böyle dedim modacıların dedikleri giyiliyor İslam gibi kabul ediliyor ama gel gör ki ehlisünnet ve ayetler garip kalıyor. Çağ dışı kalıyor İslami tesettürü modacıdan öğrenenlerin tek bir gerçeği var şehvetini ve cazibesini toplum içindeki konumu hayâsızca sokağa döküp sergilemek ve bakın ben buradayım ve güzelim dedirtmek gaye budur, yani moda uğruna kadının değerini ayakaltına alıyorlar ve sayfaları uçuk bir rakamdır. 750.000 kişi moda peşinde… Sosyal medyada takipçileri hayli fazla yani.. Kusura bakmayın özür dileyerek söylüyorum ben modadan anlamam! Ama ayet ve Hadisi Şerif’in ne demek istediğini gayet iyi anlarım çünkü Müslüman‘ım her Müslüman gibi! Bunları her Müslüman bilir… Kuran belli sünneti seniyye açık bir şekilde belli. Moda dedikleri şey eğer İslam’da varsa bana açık bir şekilde kaynak gösterin ki, peşinde kpştuğunuz şeyin yolu yolunu yordamını bilelim. Eğer İslam modaysa peygamber efendimiz kadınlara neden şık giyinin gezin pervasızca dolaşın demedi, eğer moda ayetse modacılar ayete göre tesettür niye üretmedi… Yahudi ideolojisini bilirsiniz… Sömürgelerdeki ayaklanmaları bizzat inceleyen müstemlekat nazırı [sömürgeler bakanı] gladiston, avam Kamarası’nda eline aldığı Kur’an-ı Kerim’i göstererek şöyle demişti: “Bu Kur’an, Müslümanların elinde oldukça onlara hâkim olamayız. Ne yapıp etmeliyiz, ya Kur’an’ı ortadan kaldırmalıyız yahut Müslümanları ondan soğutmalıyız. Bir de hilâfet müessesesini mutlaka ortadan kaldırmalıyız.” Bunları başarıyorlar modacılar modayı sanki ayetmiş gibi başına bir karış mendil kadar eşarp geçiriyorlar bir gözlük kocaman topuz geri kalan vücudu açık! Yahu tesettür sadece başı kapatmak değil ki mübarek Müslüman! Gladiston 100 yıl önce plan yaptı bu plan tıkır tıkır işliyor ve ruhunuz duymuyor! Modaymış, neye göre! Ayet ve hadisi şerife göre moda görürseniz söyleyin çünkü üretilen kıyafetlerde ayettir damgasını göremedim… Giyinmek güzeldir(armine) Şıklığın ve zarafetin adresi(zühre) Farkı giyin (kayra) Tesettür ayettir, bizim ürettiklerimiz ev içi kıyafetlerdir yazamazlar çünkü neden biliyor musunuz? Ayet ve hadisi şerif çekiciliği gösterişe göre giyinmeyi yasak eder. Moda ise sezonluktur sürekli değişir, modanın amacı paradır, ayet hadis umurunda bile olmaz, moda moda diye çırpınırken tesettür git gide amacını kaybediyor. Hadisi şeriflerde ne diyor bakalım… (Bir kadın, güzel kokular sürünüp, [kürk ve deri gibi] göz alıcı güzel elbiseler giyerek, bir toplumun önünden geçerse, o kadın zina işlemiş gibi günaha girer.) [Ebu Davut] (Herkes baksın diye [süslü] elbise giyen, onu çıkartıp atıncaya kadar, Allahu Teâlâ’nın rahmetinden uzak olur.) [Taberani] “Kim dünyada şöhret(moda ve gösteriş)için elbise giyerse, Allah ona kıyamet gününde zillet elbisesi giydirir sonra da onu cehennemin alevli ateş lerinde yakar” (Ebû Dâvud, Libas 5, H No: 4029, 4030). ‘’Şöhret elbisesinden maksat, başkalarına câzip görünmek ve fors satmak için giyilen elbisedir(Şevkânî, neylü’l-evtâr, c 2, s 94) İslam’da olmayan modaya ”la” İslam’da olmayan modaya ”hayır” |
|
17 Mart 2022, 09:11 | #1004 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | PEYGAMBER AHLAKI(Peygamberimiz ( s.a.v.) Boş Bulduğu Yere Otururdu) Peygamberimiz ( s.a.v.) Boş Bulduğu Yere Otururdu “Allah Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) otururken, kalkarken daima Allah’ı anardı. Oturmak için muayyen bir yeri yoktu. Halkı da böyle bir yer edinmekten men ederdi. Bir topluluğun yanına vardığında boş bulduğu yere oturur ve ashabına da bunu emrederdi. Huzurunda oturan herkesle ilgilenirdi. Öyle ki hiçbir fert başkasına kendisinden daha çok iltifatta bulunduğu zehabına kapılmazdı. Herhangi bir ihtiyacı için birlikte oturduğu veya ayakta dikildiği kimse kendiliğinden ayrılmadıkça onu bırakıp gitmezdi. İhtiyaçlarını iletenlerin ya isteklerini kabul edip yerine getirir yahut tatlı sözlerle yol gösterirdi. Müsamahasına ve güzel huylarına güvenen halk O’na sığınmıştı, onların babası olmuştu. Herkes, hak konusunda huzurunda eşitti. Meclisi hilm, haya, sabır meclisi idi. Onun bulunduğu yerde sesler yükselmez, kimsenin şerefiyle oynanmaz, kimsenin ayıbından söz edilmezdi. Halk eşitti, aralarındaki üstünlük takva ile idi. Ashabı alçakgönüllü idi. Yaşlıya hürmet, küçüğe sevgi gösterirlerdi. İhtiyaç sahiplerini nefislerine tercih eder, yabancıyı korurlardı.” Fetih Suresi’nden 48/28: Bütün dinlere üstün kılmak için resulünü hidâyet ve hak dinle gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter. 48/29: Muhammed Allah’ın resulüdür. Onun beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler. Sen onları rükû ederken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve rıza ararken görürsün. Onların alâmeti, yüzlerindeki secde izi, secde aydınlığıdır. Bunlar, Tevrattaki sıfatları olup İncîldeki meselleri ise şöyledir: Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış, sonra da onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerinde doğrulmuş. Öyle ki ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. İşte böylece Allah, onlar gibi iman edip makbul ve güzel işler yapanlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Allah Resûlü (s.a.v) en mükemmel fertler yetiştirmiştir. Bir insanın inancı sağlam görülebilir; ama ibadetsizdir. Vatanperverlikten bahseder; fakat, rüşvet hastalığından da kendini kurtaramaz. Naziktir, kibardır ne var ki milletin malını korumada hassas değildir. Sonra, her türlü güzel ahlâkı nefsinde toplayabilir; ama bu ahlâk, kafa ve kalbine nakşedilip şahsiyetinin ayrılmaz bir parçası haline gelememiştir. Böyle olunca da bugün kazandığını yarın kaybedebilir.. Bugün sevilirken yarın nefret edilen bir insan olabilir. Şimdi bir insan düşünün ki; inanıyor, inandırıyor; îmân etmiş gönülleri ibadetin her çeşidiyle coşturuyor; “ahlâk” diyor yaşıyor, yaşatıyor; sonra da bütün bu şeylerin, tâ mezara kadar hem de aynı şevk içinde devamını sağlıyor. Acaba bu zâtın bir kudsi kuvvet taşıdığına şüphe edilebilir mi? Haşa! İşte, insanlığın O en büyük Mürebbisi (sas) bütün bu işleri yapmış ve en mükemmel ferdler yetiştirmiş ve böyle ferdlerden de insanlığın bir defa görüp, belki bir daha göremeyeceği en mükemmel bir toplum meydana getirmiştir. Bu durumda, O nebî olmaz da, başka kim olur ki? |
|
17 Mart 2022, 09:13 | #1005 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HZ. ÖMER R.A IN ADALET ANLAYIŞI Devlet Hazinesi Hazreti Ömer (r.a.). Halife. Bir gece. Makamında. Ashabtan biri ziyaretine gelir. Selam verir. Selamı alınmamıştır. Oturur. Ömer işiyle meşgul. Sahabe bekler. Ömer çalışır. Selam alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır. İş biter. Ömer mumu söndürür. Bir başka mumu yakar. O anda selamını alır. Konuşmaya başlar. Sahabe sorar: - Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benle konuşmaya başladın? Hazreti Ömer (r.a.): - Evvelki mum devletin hazinesinden alınmışdı.O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes'ul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım. Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder: -Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer'i bizim başımızdan eksik etme! |
|
17 Mart 2022, 09:16 | #1006 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | EDEP VE HAYA HUSUSUNDA - KİMSE GÖRMESE ALLAH C.C GÖRÜR EDEP PERDESİNİ AÇMAMAK Yüzünden edep, namus v kanaat perdesini açma... Bunun aksine yaptığın an halka rüsvay olursun... Halkın yardımını kalbinden çıkar, onlara güvenme... Kudreti, kuvveti Allah’tan gör!.. Hakkı ve hakikatı gör, her halinde manevi meşgalen bu olursa, benliğin ölür, şahsi arzuların söner. Şahsiyetçilik davasından kurtulur, herkesin iyiliğini gözetmeğe başlarsın... Dünya gözünden silinir yalnız ahiret, cennet sevgisi ve cehennem korkusu ile işlerini yapmaz olursun. Ruhunda sonsuz bir huzur duyar, Hak’kın iradesini görürsün... Kalbin, Hak ve hikmetle dolar. Zulmet kaybolur, nura boğulursun. Daima, Hak’kı gözet ki; kalbinde yalnız Allah sevgisi yaşasın. Başkasına giriş hakkı kalmaz olur. Bu durumda İlâhi Vahdetin kapısı olan kalb basiretinin bekçisi olursun. Elinde tevhid, azamet, ceberut kılıcı olur. Her gördüğün aşağılık duyguları ruhundan kovar ve lüzumsuz şeyleri kökünden yok edersin. Nefsin de, sana baş kaldıramaz. Hele kötü arzu timsali olan heva; şahsiyetçiliği temsil eden irade ve arzu, sana hiçbir zaman dünya ve ahiret işlerinde yol gösteremez. Kalbinde, bir Hak ölçü vardır. İşittiğin her söz, gördüğün her hareketi Hak ölçülere vurursun. Daha ileri giderek Hak’kın rızası önünde boyun eğer, bütün varlığınla ona teslim olursun. Bu halinde Allah’ın kulu ve emrine bağlı kalır, halka uymaz ve onların arzularına gidemezsin. Bir zaman böyle gider. Zaman olur, benliğin tamamen ölür. Bir hayali varlık gibi gezersin. Allah-ü Taâlâ bütün kuvveti ile seni muhafaza eder. Azamet ve sultanlığı hisarına sokar, hakikat ve tevhid askeri ile etrafını çevirir. Her adım atışında gayri ihtiyari dikkatli olmağa başlarsın. Çünkü, İlâhi bekçiler senindir. Nefis, şeytan, heva, irade, boş ümit, yalancı çağrı ve daha tabiatın nice kötülük ve şaşkınlıkları sana yol bulamaz. Ama her halde kader kendini gösterir. Halk sana gelir nur almak için. Halk sana uyar doğruyu bulmak için... Halk seni ister, maddi ve manevi bataklıklardan kurtulmak için. Sen halka yol gösteren, dinin inceliklerini öğreten örnek bir insan olursun. Sende çeşitli kerametler görülür, ama onlara aldanmadan Allah’a ibadet edersin. Hak yolunda mücadele ederek, çeşitli güçlüklere göğüs gererek Allah’a kullukta, yani ibadette sabredersin. O’nun yardımı ile, her kötülükten mahfuz ve örnek bir insan olarak kalırsın. Halkın meyli seni aldatmaz. Onların sevgi gösterisi seni yoldan çıkaramaz. Onların seni büyütmeleri, elini eteğini öpmeğe koşmaları, kendini olduğundan fazla göstermeğe yaramaz. Sen onlardan lüzumunda istifade etmeği de bilirsin. Hak ölçüler dahilinde, ihtiyacın kadar alır, ötesini terkedersin... ALLAH-Ü TAÂLÂ, o sultan hakkında şöyle buyurdu: - “Biz Yusuf’u o yere sultan yaptık.” Yine buyurdu: - “O, dilediğini yapar oldu. Biz rahmetimizi istediğimize kondururuz, iyi kişilerin mükafatını eksiltmeyiz. “ İşte, bu cümleler, Hz. Yusuf’un meleki sıfatını anlatır.Onun nefis tarafını anlatırken de şöyle buyurulur: - “Biz, böylece ondan bütün kötülükleri çevirdik, çünkü o, bizim ihlas sahibi kullarımızdandır. “ Hz. Yusuf’un marifet tarafı da şöyle dile geliyor: - “Bunlar, Rabbımın bana öğrettiklerindendir. Allah’a inanmayan cemaatı kati olarak terkettim. Onlar ahiret gününe de inanmıyorlardı...” Bu kitaplar, bir gün sana da gelir; o zaman büyük bir dost sayılırsın. Büyük nasibini almış olursun. Sonsuz ilim, sonsuz kudret, seni kaplamış olur. Saltanatın her yere şamil; emrin her yerde geçerli... Nefsin, senin için faydalı olur. Allah’ın izni ile her şeye sözün geçtiği gibi nefsine de sözünü dinletirsin. Dünya ve ukba işlerinin sahibi Allah’dır. Cennet O’nun elindedir. Nazarlarımız, O’nun kuvveti, kudreti yüzüne çevrili. O bizim zengin, cömert mevlamızdır. Her şeyi bol ve ziyadesi ile verir. İsteklerin son durağı orasıdır. Ondan öteye yol yoktur. El açacak ve yalvaracak kimse bulunamaz. Bu anlatılanlar bir sırdır... Ve sözde kalır... Hakikatına Allah eriştirir. Çünkü O Rahimdir... |
|
17 Mart 2022, 09:18 | #1007 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | İSLAM FEDAİLERİ- İBRETLİK BİR HİKAYE MUSİBETLERE PARATONER OLANLAR Erzincanlı büyük veli Pir Muhammed Erzincani Hazretleri bir yaz günü, sabah namazından sonra talebelerine: -Erzincan'a inmek isteriz, arzu edenler bizle gelsin, buyurdular. 40 talebesi ile birlikte Erzincan'a gelen Erzincani Hazretleri, halvete girmek niyetiyle Doğruca Camii'ne gider. Onun bu haline şaşıran talebeleri kendisine: -Efendim, şimdi hasat mevsimidir. Erbaine girmek, halvete çekilmek münasip midir? diye hatırlatmada bulunurlar. -Doğru söylersiniz. Şimdi halvet zamanı değildir. Ama Allah Teala, bu beldeye yakın bir zamanda, büyük bir zelzele takdir etmiştir. Bu belanın geri çevrilmesi için, birilerinin münacaat ve duası lazımdır. Umulur ki, içimizden birinin duası kabul olur da halk bu zelzeleden kurtulur. Doğruca Cami-i Kebir'inde halvet hali sürerken, bir ara Muhammed Erzincani Hazretleri'nin dudaklarından şu sözler dökülür: -Bize ilham edildi ki; bu belanın geri çevrilmesi için bizim bu dünyadan göçmemiz gereklidir. Sonra talebelerine dönüp: -Kim bizimle beraber şehadet şerbeti içmek isterse, camide kalsın. Eğer yaşamak arzu edenler varsa, izin veriyoruz dışarı çıkabilirler... Bu gece bizle beraber olmasınlar, dedi. Has talebelerinden 7 kişi hariç, diğerleri camiden dışarı çıktılar. O gece gerçekten çok şiddetli bir zelzele oldu. Cami-i kebir yıkıldı ve 7 talebesi ile birlikte Muhammed Erzincani hazretleri de şehadet rütbesi ile şereflendiler. Caminin dışında ise hiçbir yerde bir zarar olmadığı gibi, can ve mal kaybı görülmedi. |
|
17 Mart 2022, 09:20 | #1008 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HAZIR CEVAP SÖZLER VE NÜKTELER Avrupalı Bilgin ve Devlet Adamlarından Hazır Cevaplar Fatih Niye Üstün Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti: Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır. Hastalanınca Komedyen Eddie Cortarla hastalanınca ne yapmak gerektiğini sormuşlar Hemen cevaplamış: -Mutlaka doktora gidin zira doktorun yaşaması gerek. Verdiği ilacı alın çünkü eczacının yaşaması gerek. Ama ilaçları sakın içmeyin zira sizinde yaşamanız gerek... İğneleme Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş. Bernard Shaw, oyununun ilk akşamında, oyuna Churchill'i davet etmiş ve iki davetiyeye de bir pusula iliştirmiş: "Size iki davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa." Churchill lâfın altında kalır mı, hemen cevap göndermiş: "Maalesef o akşam başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. İkinci akşam gelebilirim, tabii oyununuz ikinci akşam oynarsa." Aynı Dini Paylaşmak Eski ağır siklet boks şampiyonu MuhammedAli, 11 Eylül günü yerle bir olan Dünya Ticaret Merkezi'ni olaydan bir ay kadar sonra ziyarete gittiğinde, gazeteciler kendisine; "şüpheliler ile aynı İslâm inancını paylaşmasından dolayı neler hissettiğini" sorarlar. Muhammed Ali nazikçe cevap verir: -Peki siz Hitler'le aynı dini paylaşmaktan dolayı ne hissediyorsunuz? İspat Bir rivayete göre, Betrand Russell ``Bana 1+1=1 olduğunu gösterin, size istediğiniz herşeyi ispat edeyim" dermiş. Bir gün, uyanığın teki üstada yanaşıp ``Kabul edelim ki, 1+1=1. Bize Papa olduğunu ispat edebilir misin?" diye sorar. Bir anlık duraksamadan sonra B. Russell şu ispatı yapar: ``Dünyada bir tane Papa var. Ben de birim. Demek ki, Papa ve Ben biriz." |
|
17 Mart 2022, 09:22 | #1009 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ECELLER BERAT GECESİ TAYİN EDİLİR Eceller Her Sene Tayin Edilir Deylemi, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Eceller Şaban ayından Şaban ayına tayin edilir. Hatta adam evlenir, çocuğu olur. Halbuki ismi ölüler içinde yazılmıştır.» İbn-i Ebi Dünya ve İbn-i Cerir Zühri tariki ile Osman bin el-Mu-gire bin el-ahnes'ten merfû'an aynısını rivayet etmişlerdir. Beyhaki'de Şuab-ı İman'da Zühri tariki ile Osman bin Muğire bin el-Ahnes'den bunu rivayet etmiştir. İbn-i Ebî Hâtem'de îbn-i Abbâs'dan merfû'en bir benzerini rivâ» yet etmiştir: Hz. Âişe (Radıyallahû anhâ) 'dan rivayet edildiğine göre Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Şaban boyunca oruç tutardı. Ben bunu ona sordum. O buyurdu: — Allah o sene Ölecek bütün canlıların ecelini Şabanda yazar. İstiyorum ki ben oruçlu iken ecelim gelsin.» îbn-i Ebi'd Dünya, Ata bin Yesâr'dan rivayetine göre şöyie de*miştir : — Şaban'm onbeşinci günü olunca Melekü'J-mevte bir sahife verilir. Ona bu sahifedekilerin ruhunu al denilir. Kişi fidan diker evlenir, bina yapar, halbuki ismi ölüler ismi içinde yazılmıştır.> İbn-i Cerir, Gufre'nin kölesi Ömer'den rivayet ettiğine göre şöy*le demiştir: «Ölüm meleği İçin kadir gecesinden öbür kadir gecesine kadar Öleceklerin ismi yazılıp verilir. Melek, adama bakar ki evleniyor, fi*dan dikiyor, halbuki ismi ölülerin ismi içindedir.» îkrime'den (Radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre şöyle de*miştir : «Şaban'in onbeşinci gecesinde senenin bütün işleri kesinleşir. Öle*cek dirilerin ismi yazılır. Hacılar belli olur. Artık bir kişi ne artar, ne eksilir.» Deynûrî, Mucâlese'de Râşid bin Saad'dan Resûlullah (Salla Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Şaban'in onbeşinci gecesinde Allah ölüm meleğine o sene ruhu*nu almak istediği herkesin ruhunu almasını vahyeder.» İbn-i Ebid -Dünya ve Hâkim Müstedrekinde sahabi olan Ukbe bin Amr (Radıyallahû anh)'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: «Kulun ölümünü ilk önce bilen muhafaza meleğidir. Çünkü o amelim göğe çıkartır. Rızkını indirir. O abde rızık çıkmadığını gö*rünce bilir ki ölecektir Ebû Şeyh, Tefsir'inde Muhammed bin Hammad'dan şöyle [dedi*ğini rivayet etmiştir: «Arş altında Allah'ın bir ağacı vardır. Her yaratık için onda bir yaprak vardır. Kulun yaprağı düşünce ruhu cesedden çıkar. İşte «dü*şen her. yaprağı Allah bilir» mealindeki âyetin mânâsı budur. |
|
17 Mart 2022, 09:24 | #1010 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİN İNCE HALLERİ( KİBRİN KÖTÜLÜĞÜ) Kibrin Kötülüğü Ulu Allah (C.C) Kur'an-i Kerim'in çesitli yerlerinde kibri ve kendini begenmis zorbalari kötulemis, kinamistir. Nitekim ulu Allah söyle buyuruyor: "Yer yüzünde, hiç bir hakli gerekçeye dayanmaksizin, kendini büyük görenlerin bakislarini, âyetlerimi idrak edip ibret almaktan alakoyacagim. Onlar bütün âyetleri görseler bile inanmazlar, eger dogru yolu görseler bile onu kendilerine yol edinmezler. Fakat egrilik ve kargasalik yolunu görünce o yolu tutarlar. Bu tutum, ayetlerimizi yalan sayarak onlarin iç yüzünün farkinda olmamalarindandir." (A´raf Sûre-i Celilesi; 146) Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: «— O saskinlar, kendilerine hiç bir dayanak vermedigimiz halde Allah'in âyetleri hakkinda tartismaya girisirler. Bu tutum, Allâh katinda ve iman edenlerin gözünde büyük bir nefrete yol açar. Iste Allah, her kendini begenmis zorbanin kalbini böyle mühürler.» (Mü'min Sûre-i Celilesi; 35) Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: "Peygamberler Allâh'dan fetih istediler de bütün inatçi zorbalar hayal kirikligina ugradilar." (ibrahim Sûre-i Celilesi: 15) Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: "Hiç süphesiz, Allah sakladiklarinizi da açiga vurduklarinizi da bilir. O, kendini büyük görenleri sevmez." (Nahl Sûre-i Celilesi; 23) Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: "Bizim ile karsilasmayi ümid etmeyenler «bize melekler indîrilse veya Rabb'imizi görsek daha iyi olmaz miydi» dediler. Hiç süphesiz, onlar içlerinden kendilerini büyük görerek büyük bir küstahliga giristiler." (Furkan Sûre-i Celilesi: 21) Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: "Kendini büyük görerek bana kulluk etmeyenler, boynu bükük, zavalli bir durumda cehenneme gireceklerdir.» (Mü'min Sûre-i Celilesi: 60) Kur-an´i Kerim'de kibirliligi kinayan daha bir cok âyeti kerime vardir. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Kalbinde bir hardal tanesi agirliginda kibir bulunan kimse çennete giremez. Buna karsilik kalbinde hardal tanesi agirliginda iman bulunan kimse de cehenneme girmez." Ebû Hureyre'nin rivayetine göre Peygamber'imib (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Ulu Allah (C.C) «büyüklük abam ve ululuk da gömlegimdir. Bu iki seyde bana ortak çikmak isteyenleri, hiç aldiris etmeden, cehenneme atarim» buyurur. Ebû Seleme ibni Abdurrahmcn (R.A.) der ki: «Bir gün Abdullah Ibni Amr ile, Abdullah Ibni Ömer Sefa'da karsilasarak bir müddet duraklarlar. Arkasinda Abdullah Ibni Amr hic konusmadan geçip gider, bunun üzerine Abdullah Ibni Ömer yerinde dikilerek aglamaya koyulur, ona "Ey Abdurrahman'in babasi, neye agliyorsun?" diye sorarlar. O da söyle cevap verir: «Bu adamin (Abdurrahman Ibni Amr'i kasdediyor) Peygamber (S.A.V)'imizin «Kalbinde hardal tanesi agirliginda kibir bulunan kimseyi ulu Allah (C.C) yüzüstü cehenneme atar.» buyurdugundan acaba süphesi mi var?» Peygamber'im iz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Insan, nefsinin pesinden gide gide günün birinde zorbalardan biri olarak yazilir ve onlarin çarptirildigi azaba çarptirilir." Hz. Süleyman (A.S.) bir gün insan, kus, hayvan, cin ve bütün canlilara «Bulundugunuz yerlerden çikin ve karsimda toplanin.» diye emir verir. Emri üzerine ikiyüz bini ve iki yüz bini cin olmak üzere canlilar toplaniverirler. Bu sirada meleklerin tesbih sesini duyacak derecede göklere yükseltildikten sonra ayaklari deniz suyuna degecek sekilde yere indirildi, bu esnada kulagina «Eger dostumuzun kalbinde zerre kadar kibir olsaydi onu göklere çikarirken kendisine kat'ettirdigim mesafenin daha alçagina indirirdim.» diyen bir ses gelir. Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «Kiyamet Günü iki isitir kulagi, iki görür gözü ve konusur dili olan bir boyun cehennemden disariya uzanir ve «su üç kimseyi yakalamakla görevliyim: 1 — Inatçi zorbalar, 2 — Allah (C.C)'a ortak kosanlar (müsrikler) 3 — Resim ve put yapanlar.» Peygamber'imîz (S.A.S.) buyuruyor ki: «Pintiler, zorbalar ve kötü huylular cennete giremezler. » Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Cennet ile cehennem birbirleri ile üstünlük iddiasina giristiler. Cehennem «kendini begenmisler ve zorbalar beni tercih etti» dedi. Cennet de «bana sadece zayiflar, düskünler ve zavallilar girer» dedi. Bunun üzerine Allah (C.C) cennete dedi ki, «sen benim rahmetimsin, diledigim kullarima senin vasitan ile merhamet ederim.» Cehenneme de dedi ki, «sen de benim azabinsin, diledigime senin araciligin ile azap çektiririm. Her ikiniz de dolarsiniz.» Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Ulu Cebbâr'i (Allah (C.C)'i) unutarak zorbaliga girisen ve saldirganligi huy edinen kul, ne fena bir kuldur! Ulu Büyügü (Allah (C.C)'i) unutarak zorbaliga girisen ve büyüklük taslayan kul, ne fena bir kuldur! Kabîrleri ve bedenlerin çürüyecegini unutan, bilmezlikten gelen ve hesaba katmayan kul, ne fena bir kuldur! Hayatinin baslangicini ve akibetini düsünmeyerek küstahlasan, azginlasan kul, ne fena bir kuldur!» Sabit'ten rivayet edildigine göre söyle demistir: «Duyduk ki Peygamber (S.A.V)'imize biri hakkinda «ya Rasûlallah, falan adam amma da kibirli!» dediler. Peygamber (S.A.V)´imiz de: «bu kibrin sonu ölüm olmayacak mi?, diye buyurmustur. Abdullah ibni Amr (R.A.) der ki. «Peygamber (S.A.V)'imiz söyle buyuruyor: "Hz. Nûh (A.S.) ölmek üzere iken iki ogulunu yanina cegirarak onlara dedi ki: "Size iki seyi emrediyor ve iki seyi yasakliyorum. Size Allah (C.C)'a ortak kosmayi ve kendinizi büyük görmeyi yasakliyorum. Size emrettigim iki seye gelince önce "lâ ilâhe illellah" (Allah (C.C)'dan baska ilâh yoktur) demeyi emrediyorum. Çünki yerler, gökler ve yerler ile göklerdeki her sey terazinin bir kefesine, "lâ ilâhe illallah" cümlesi de öbür kefesine konsa "lâ ilâhe illallah" cümlesinin bulundugu kefe agir basar. Yine gökler, yerler ve gökler ile yerlerde bulunan her sey bir çember olsa ve bu çembere "lâ ilâhe illallah" cümlesi yüklense çember parçalanir. Size emrettigim ikinci sey: "Sübhanellahi velhamdü lillâhi" (Allah (C.C)'i noksan sifatlardan tenzih eder ve O'na hamdederim) demenizdir: Cünki bu iki cümle canli - cansiz bütün varliklann duasidir. Bu iki cümle sayesinde butun canlilar riziklanmaktadir." Hz. Isâ (A.S.) der ki: «Allah (C.C)'in kendisine kitabini ögrettigi ve zorba olarak ölmeyen kimseye müjdeler olsun!» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Cehennemlikler, bütün kötü huylular, caka satanlar, kendini büyük görenler», hep mal biriktirme pesinde kosanlar ve pintilerdir. Buna karsilik cennetlikler de alcak gönüllüler ve az mali olanlardir.» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Tarafimizdan en cok sevilenleriniz ve ahîrette bize en yakin olacak olanlariniz, en iyi huylularinizdir. Buna karsilik nefretimize en layik olanlariniz ve âhirette bizden en uzak kalacak olanlanniz da bütün gevezeler, alaycilar ve kendini begenmislerdir." Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Kendini büyük görenler, Kiyamet Günü» zerreler seklinde adamlar halinde mahsere gelirler. Kalabaligin ayaklari altinda çignenirler, öyiesine cüce kalirlar ki, her sey onlardan yüksek kalir. Sonra da cehennemin, adi «Bules» olan bir mahzenine atilirlar, orada atesin közü içinde kalirlar, içecekleri cehennemliklerin vücudundan buharlasan bir bulasik sivisidir.» Ebu Hureyre'nin (R.A.) rivayet ettigine göre Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Zorbalar ve kendini begenmisler. Kiyamet Günü Allah (C.C) nazarinda hor görüldükleri için herkesin ayaklan altinda çignenecek tanecik iriliginde Mahser toplantisina gelirler." Muhammed ibni Vasi (R.A.) der ki; «Bilâl Ibni Ebû Bürde'yi ziyaret ederek ona dedim ki: Ya Biiâl, baban bana, dedenden naklederek söyledigine göre Peygcmber'imiz (S.A.S.) "Cehennemde adi «Heb heb» olan bir vadi var. Allah (C.C) her zorbayi oraya yerlestirmeye kesin kararlidir» buyurmus. Ya Bilâl! Sakin o vadinin sakinlerinden olma." Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Cehennemde içine bütün kendini büyük görenlerin doldurularak kapinin yüzlerine kapatilacagi ayri bir kösk vardir." Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Allah (C.C)'im! Kendini büyük görenlerin cakasindan sana siginirim. Su üc sey ile ilgisiz olarak ruhu bedeninden ayrilan kimse cennete girer: 1) Kendini büyük görmek. 2) Borç. 3} Dolandiricilik.» Hz. Ebû Bekr (R.A.) der ki: «Hic bir kimse bir müslümani küçük görmesin. Cünki müslümanlarin küçügü Allah (C.C) katinda büyüktür.» Veha ibni Münebbih (R.A.) der ki; «Allah (C.C) «Adn» cennetini yaratinca ona dönerek «sen kendini büyük gören herkese haramsin.» diye buyurdu. Ahnef Ibni Kays ile Musab ibni Zübeyr (R.A.) ayni sedirde otururlardi, bir gün Ahnef geldigi zeman Musab ayaklarini uzatmis oturuyordu, arkadasi otursun diye ayaklarini toplamadi. Bu durumda Ahnef oturunca Musab'in rahatini biraz bozdu, Musab sikildigini yüz ifadesiyle belli edince Ahnef ona «iki sefer: (sidik yolundan çiktigi helde kendini büyük gören ademoglunun haline ne kadar sasilir.) dedi. Hasan-ül Basrî (rehimehullah) der ki: «Her gün bir veya iki sefer eli ile pislik yikadigi halde göklerin hâkimine (Allah (C.C)'a) kafa tutan insana sasarim!» «Kendi üzerindekileri de görmüyor musun?» mealindeki âyeti kerimesinde ön ve arka pislik yollarinin kasdedildigini belirten görüsler vardir. Muhammed Ibni Hüseyin Ibni Ali (R.A.) der ki: "insanin kalbine kibirden bir sey geçse az olsun veya çok olsun! o sey miktari akli eksilir." Numan Ibni 8esir (R.A.) bir gün minberden cemaate seslenirken der ki, «hic süphesiz, seytanin bir takim tuzaklari ve aglari vardir. Allah (C.C)'in nimetlerini azginliga âlet etmek. Allah (C.C)'in bagisladiklarini böbürlenme gerekçesi olarak kullanmak, Allah (C.C)´in kullarina karsi büyüklük taslamak ve Allah (C.C)'in emrine aykiri yollarda nefsin arzularina uymak, seytanin baslica tuzak ve aglarindandir. Allah (C.C)'in bagis ve keremi sayesinde O'ndan afv ve selâmet dileriz.» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Büyüklük taslayarak elbisesini sürükteyen kulun, Allah (C.C) yüzüne bakmaz.» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Adamin biri abasinin içinde caka satiyordu, kendini begenmisti. Bu yüzden Allah (C.C) onu yerin altina geçirdi, simdi Kiyamet Gününe kadar orada debelenip duruyor." Zeyd Ibni Eslem (R.A.) der ki, «Bir gün Ibni Ömer'in yanimda iken içeriye Abdullah Ibni Vakid girdi, üzerinde yeni bir elbise vardi. Ibni Ömer'in ona söyle dedigini duydum: «Yavrum! Elbiseni yerde sürükleme. Çünki ben Peygamber (S.A.V)´imizin Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «Büyüktük duygusu ile elbisesini yerlerde sürükleyenin, Allah (C.C) yüzüne bakmaz» buyurdugunu duymustum. Rivayet edildigine göre bir gün Peygamber'imiz (S.A.S.) avucuna tükürerek öbür elinin parmagini tükürügü üzerine koyar ve söyle buyurur: "Allah (C.C) buyuruyor ki. «ey Ademoglu, sen mi benim ile boy ölçüseceksin? Ben seni böyle bir seyden (meniden) yaratarak seni gelistirdim, dolgunlastirdim da iki uyku hali (yokluk ve ölüm) arasinda yürüyebildin. Simdi adimlarinin sesi yerden geliyor. Mal biriktirdin, kimseye bir sey vermedin. Fakat mühletin dolunca sadaka vereyim.» dedin, sadaka verecek zamanlarda neredeydin?» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Ümmetim caka satarak salina salina yürüdügü ve Bizanslilari, iranlilari kendilerine hizmetçi tuttugu zaman Allah (C.C) onlari birbirine düsürür.» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: «— Kendini büyük gören ve yürürken calim satanlar Allah (C.C) ile karsi karsiya geldiklerinde O'nu kendilerine karsi gazabli bulurlar.» Ebu Bekr-ül Huzelî (R.A.) der ki. «bir gün biz Hasan-ül Basrî iîe birlikte iken Ibnî Edhem caminin sultan mahfiline gitmek üzere yanimizdan geçiyordu. Üstüste binmis bol kivrimlari topuklarina kadar sarkmis ve paltosunu kisa birakan ipek bir cübbe giyiyor, çalimli çalimli yürüyordu. Hasan-ül Basrî ona bir bakarak dedi ki: "Aman, aman! Ne burnu havade, kurumlu, sureti asik ve kendini begenmis edam! Behey zavalli ahmak! Sen sükrü edâ edilmemis, hesaba gelmez, Allah (C.C)'in emri uyarinca kullanilmayan ve içindeki Allah (C.C) hakki ödenmemis elbiseler içinde calim satiyorsun. Onun her uzvunda Allah (C.C)'in ayri bir nimeti varken azalarinin her birini seytana iltifat ugruna kullaniyor. Allah (C.C)'a yemin ederim ki, sade ve gösterissiz adimlar ile yürümek, hattâ deli gibi sendeleyerek yürümek bu adam hesabina daha hayirlidir." Ibni Edhem, kendisi için söylenen bu sözleri duydu, geri gelerek Hasan-ül Basr i den davranisindan dolayi özür diiedi. Hasan-ül Basrî ona dedi ki: «Benden özür dileyecegine Allah (C.C)'a tevbe et. Sen Allah (C.C)'in su buyrugunu hic duymadin mi? "Yeryüzünde calim satarak yürüme. Çünki (adimlarini ne kadar sert bassan) ne yeri delebilir ve ne de daglarin tepesine erebilirsin." (Isra Süre-i Celilesi; 37) Yine bir gün delikanlinin biri Hasan-ül Basri´nin yanindan geçiyordu, üzerinde kirmizi renkli, alimli bir elbise vardi. Hasan onu cagirarak dedi ki: «Ey gençligi ile böbürlenen ve görünüsünün alimliligina tutkun âdemoglu! Oysa ki, neredeyse kibir bedenini örtmek üzeredir ve amelin ile basbasa kalmis gibisin. Yazik sana! Kalbini tedavi et, çünki Allah (C.C) kullarda sadece kalb sagligi arar.» Rivayete göre Ömer Ibni Abdülâziz (R.A.) halife olmadan önce hacca gider, calimli adimlarla yürürken onu Tavus (R.A.) görür, parmagi ile yandan dürterek ona «Bu yürüyüs karninda pislik tasiyan kimsenin yürüyüsü degildir» der. «Ömer de ona özür dilercesîne «Amca her azam bu yürüyüse göre egitildim, bu yüzden öyle alistim» diye cevap verir. Muhammed Ibni Vasî (R.A.) oglunun calim sattigini görünce onu yanina çagirarak kendisine der ki, «Yavrum, sen kim oldugunu biliyor musun? Anneni köle iken yüz dirheme satin aldim, babana gelince Allah (C.C) onun gibilerin müslümanlar arasinda sayisini çogaltmasin!» Abdullah Ibni Ömer (R.A.) bir gün elbisesi yerlerde sürünen birini görünce iki veya üc defa arka arkaya «hic süphesiz, seytanin bir çok kardesleri vardir» der. Mutarrif Ibni Abdullah Ibni Suhiyr, bir gün Mühelleb'i görür, ipek bir cübbesi içinde çalim satmaktadir. Mutarrif ona der ki. «Ey Allah (C.C) kulu! Bu yürüyüsün, Allah (C.C)'in ve O'nun Rasül'ünün gazabina vesile olan bir yürüyüstür.» Mühelleb ona «Beni tanimiyor musun» diye sorar. Mutarrif de ona «Tabii taniyorum. Baslangicin bir meni damlasi, akibetin kokusmus bir les parçasi, sen de bu iki uc arasinda pislik yükü tasiycn birisin.» Bu agir cevap altinda ezilen Mühelleb, agzini açmadan oradan uzaklasir ve bir daha çalim satarak yürümez. Bu konuda bir sâir söyle der: Sasarim, görünüsü ile böbürlenene Oysa ki, dün bir damla meni idi Yarin da güzel görünüsünün ardindan. Kabirde kokusmus bir les olacak.» Sâir Hale-ul Ahmer de söyle der. «Bir dostumuz var, çatismaya düskündür. Hatasi çok. sevabi azdir Tartisirken mayis böceginden daha inatçidir Yürürken de kargadan daha çalimlidir.» Diger bir sâir de söyle der: «Dedim kendini begenmise, O deyince «benim gibi bir daha gelmez» Ey çikis günü pek yakin kimse. Niçin alçak gönüllü davranmiyorsun?» Zinnûn-ul Misrî (R.A.) da söyle der: «Ey burnu Kaf daginda, boyun egmez kisi. Biz balçiktaniz, selâm üzerine olsun. Dünya hayati bir metagdir Ölüm ile bütün ayaklar dümdüz olur» Büyük tefsir âlimi Mücâhid: «Sonra salina salina yürüyerek evine gitti» mealindeki âyet hakkinda «Yâni. kibirlendi ve çalim satti» der. Hiç süphesiz, en dogrusunu Allah (C.C.) bilir. |
|
Konuyu Toplam 10 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 10 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | M | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |