IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11 Ağustos 2012, 08:37   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Al-i İmran Suresi, 100 - 109) Allah’ın İpi




100 - يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوَاْ إِن تُطِيعُواْ فَرِيقًا مِّنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ يَرُدُّوكُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ
“Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.”
Sebeb-i Nüzûl
Evs ve Hazreçten bir grup hakkında nazil oldu. Oturmuş, konuşuyorlardı. Şas bin Kays isimli Yahudi onlara uğradı, güzel güzel sohbet etmelerini, bir ve beraber olmalarını çekemedi. Yahudilerden bir gence onların yanına varıp Buas savaşı günlerini onlara hatırlatmasını ve bu savaşla ilgili söylenmiş bazı şiirleri onların yanlarında okumasını istedi. Bu savaşta zafer Evs’in olmuştu. Genç, kendinden istenileni yaptı. Derken Evs ve Hazreçliler kendi aralarında tartışmaya başladılar, her iki taraf kendini medhediyordu. Ortalık kızıştı, “silaha, silaha” demeye başladılar. Kopan gürültü üzerine insanlar oraya toplandı. Hz. Peygamber ve önde gelen sahabileri onlara yöneldi. Hz. Peygamber şöyle konuştu: “Allah size İslam ile ikramda bulundu, cahiliye hallerinizi onunla ortadan kaldırdı. Kalplerinizi birbirine ülfet ettirdi. Bütün bunlardan sonra, ben daha aranızda iken cahiliye davası mı güdüyorsunuz?”
Hz. Peygamberin bu konuşması üzerine, yaptıkları tartışmanın şeytandan bir kandırma ve düşmanlarından bir aldatma olduğunu anladılar. Silahları bırakıp istiğfar ettiler, birbirlerinin boyunlarına sarıldılar, Rasulullah ile beraber oradan ayrıldılar.
Allahu Teâlâ bu ayetten önce, ehl-i kitap olanlara peygamberi aracılığıyla “Ey Peygamber! De ki…” şeklinde konuşmuştu. Burada ise ehl-i imana doğrudan konuştu. Bunda onların kadrinin büyüklüğünü ortaya koymak ve kendilerinin Allahın doğrudan hitap etmesine ve konuşmasına layık olduklarını hissettirmek vardır.

101- وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَى عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ “Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Rasulü de içinizde iken nasıl küfre saparsınız?”
Onları küfürden alıkoyacak ve imana sevkedecek sebepler bir araya gelmişken nankörlükte bulunmalarını reddeder ve hayretle karşılatır.[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ “Ve her kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle doğru bir yola iletilmiştir.”
Kim Allahın dinine sımsıkı sarılsa, bütün işlerinde O’na iltica etse hiç şüphesiz dosdoğru bir yola sevk edilmiş olur.

102- أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ“Ey iman edenler! Allah’tan hakkıyla korkun.”
“Allahtan hakkıyla korkmak”, “O halde, gücünüzün yettiği kadar Allah’tan korkun.” (Teğabün, 16) ayetinde bildirildiği gibi, emredilenleri yapmak ve haramlardan kaçınmakta bütün gücünü kullanmaktır.
İbnu Mes’ud, ayeti şöyle açıklar:
Bu, Allaha itaat edip isyan etmemen, nankörlük etmemen, zikredip O’nu unutmamandır.
Denildi ki: Bundan murat Allaha itaatte bulunurken tam bir ihlâsla yapman, hiçbir karşılık beklememendir.
Daha önce ehl-i kitaba itaatten yasak getirilmişti. Burada Allahtan hakkıyla korkmak emredilerek bu yasağa te’kid yapıldı.
وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ“Ve ancak müslümanlar olarak ölün.”
Ölüm size geldiğinde sakın İslam dışında bir halde bulunmayın.

103- وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.”
“Allahın ipinden” murat Allahın dinidir.
Veya hadiste “Kur’an Allahın sağlam ipidir” denilmesinden hareketle, Kur’andır.
Sarkıtılan ipe yapışan, içinde bulunduğu çukurdan kurtulduğu gibi, İslama ve Kur’ana sarılan da içinde bulunduğu düşük hallerden kurtulur.
وَلاَ تَفَرَّقُواْ “Parçalanıp bölünmeyin.”
Ehl-i kitap gibi aranızda ihtilafa düşerek bölünüp parçalanmayın.
Veya cahiliye günlerinde birbirinizle savaşmanız gibi birbirinize düşmeyin.
Veya şu manaya da bir işaret olabilir:
“Ayrılığı netice veren ve aranızda ülfeti ortadan kaldıran şeyleri söylemeyiniz!”

وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ “Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.”
Ve özellikle de aranızda ülfeti sağlayan ve düşmanlığı ortadan kaldıran İslama hidayet ve muvaffakiyet nimetini yad edin.
إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ “Hani sizler birbirinize düşman idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti.”
Hani sizler cahiliye döneminde birbirinize düşman idiniz de Allah İslam ile kalplerinizi birbirine ısındırmıştı.
فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا“O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.”
Böylece birbirinizle kardeş olmuştunuz. Allah için birbirini seven kimseler haline geldiniz.
Denildi ki: Evs ve Hazreç iki kardeşin ismidir. Bunların çocukları arasında düşmanlık meydana geldi, yüzyirmi yıl kendi aralarında savaştılar. Allahu Teâlâ İslam ile harp ateşini söndürdü, Rasulü ile aralarında bir ülfet meydana getirdi.
وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا“Hem bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de, O sizi ondan kurtarmıştı.”
“Küfrünüzden dolayı cehennem ateşine düşmek üzere idiniz.”
Veya “bu halinizle ölüm size gelse cehennem ateşine düşecek idiniz.”
“Allah sizi İslam ile ondan kurtardı.”
“Ondan” ifadesi ile kastedilen,
-Çukur,
-Cehennem ateşi,
-Veya ateşin kenarında olmak olabilir.
كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ“İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor, ola ki doğru yola eresiniz.”
Allah size delillerini böyle beyan ediyor, ola ki hidayet üzere sebat etmek ve bunda daha da ileri gitmenizde muvaffak olursunuz.

104- وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ “Sizden, hayra davet eden, emr-i bilmarûf ve nehy-i anil münkerde bulunan (iyiliği emreden ve kötülükten men eden) bir topluluk bulunsun.”
Emr-i bilmarûf ve nehy-i anil münker, farz-ı kifayedir, herkes bunu yapmaya elverişli olmayabilir. Bunu yapacak kimselerde,
-Dinin hükümlerini bilmek,
-Dindeki hükümlerin derecelerini bilmek,
-Bizzat kendi hayatında yaşamak gibi ümmetin her ferdinde bulunamayabilen şartlar aranır.
Cenab-ı Hakkın bu ayette umuma hitap edip bazılarından bunu istemesi, aslında bunun umuma vacip olduğunu, ümmetin bunu terki durumunda hepsinin günahkâr olacağına, ama bir kısmının yapmasıyla ise kurtulacaklarına delâlette bulunmak içindir. Farz-ı kifaye olanların hepsi bu tarzdadır.
Veya (Âl-i İmran, 110) ayetinde olduğu gibi “hayra davet eden bir ümmet olun” manasında da olabilir.
“Hayra davet” ifadesi, kendisinde dinî veya dünyevî maslahat olan şeylerin hepsini içine alır. Bunun devamında “iyiliği emreden, kötülükten men eden” ifadesi âmm bir ifadeye has bir şeyin atfı türündendir.[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bunda, özel olarak zikredilenlerin faziletinde dikkat çekmek vardır.
وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “İşte felaha erenler onlardır.”
Kemâliyle felah bulanlar, işte bunlardır. Hz. Peygambere insanların en hayırlısının kim olduğu soruldu. Şöyle cevap verdi:
-Emr-i bilmarûf nehy-i anil münkerde bulunan, Allahtan en çok korkan, sıla-i rahme en çok dikkat edendir.”
Emr-i bilmarûf, emredilen şeyin durumuna göre vacip ve mendup olabilir. Nehy-i anil münker ise, tümüyle vaciptir, yani yasaklanan şeylerin hepsinin terki gerekir.. Çünkü dinin yasakladığı her şey haramdır.
Görülen o ki, günah işleyen kimsenin de kendi yaptığı günahtan başklarını sakındırması gerekir. Çünkü ona düşen bir vazife, o günahı terk etmek ve başkalarının da yapmasına engel olmaktır. Bunlardan birini terk etmesi, diğerinin vücubunu ortadan kalkmaz.

105- وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın.”
Mesela, Yahudi ve Hristiyanlar, tevhid, tenzih ve ahiret hallerinde ihtilaf etmişlerdir.
Bunlar, hakta ittifakı beyan eden ve gerektiren ayetler ve delillerden sonra fırkalara bölünüp ayrılmışlardır. Ayette yasaklanan ihtilaf, dinin usulünde olan ihtilaftır, füruatla ilgili olanlarda değil.
Hz. Peygamber (asm) şöyle bildir:
“Ümmetimin ihtilafı rahmettir.”
Bir başka hadislerinde de şöyle der:
“İçtihad eden kimse isabet ettiğinde iki ecir vardır. Hata ettiğinde ise bir ecir alır.”
وَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ“İşte bunlar için çok büyük bir azap vardır.”
Ayette parçalanıp ayrılanlara vaîd vardır. Onlara benzeme hususunda da bir tehdit söz konusudur.

106- يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ “O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır.”
Yüzün beyaz ve siyah olması, sürur neşesinden ve korku kederinden kinayedir.
Denildi ki: Hak yolda olanlar,
-Yüzlerinin beyazlığı
-Amel defterlerinin beyazlığı,
-Tenlerinin parlaklığı,
-Önlerinde ve arkalarında hareket eden nur ile bilinirler.
Batıl yolda olanlar için ise, bunların zıddı söz konusudur.
فَأَمَّا الَّذِينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكْفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ“Yüzleri kararanlara (denilir): İmanınızdan sonra küfre mi döndünüz?”
“İmanınızdan sonra küfre mi döndünüz” sorusu, kınamak ve hallerine hayret uyandırmak içindir.
Onlar
-Mürtedler olabilir.
-Veya Hz. Peygamberin gönderilmesinden önce O’na gıyabî olarak inanmakla beraber, sonra O’nu inkâr eden ehl-i kitab olabilir.
-Veya “ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye Cenab-ı Hak sorduğunda “Evet, Rabbimizsin” diye şehadet ettikten veya deliller ve ayetlerde tefekkür ile imanı ikrar ettikten sonra inkâr eden bütün kafirler olabilir.
فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ “Öyleyse küfrünüze karşılık tadın azabı!”
Küfrünüz sebebi ile veya küfrünüze bir ceza olarak, öyleyse tadın bakalım azabı…”

107- وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللّهِ“Yüzleri ağaranlara gelince, (onlar) Allah’ın rahmetindedirler.”
Yüzü ak olanların “Allahın rahmetinde” olmaları O’nun cennetinde daimi mükâfatlandırılmalarını anlatır. Bunun “rahmet” ile ifade edilmesi, bütün ömrünü Allaha itaat içinde geçirse bile, mü’minin cennete ancak Allahın rahmeti ve lütfu ile gireceğine bir tenbih içindir.
Ayette “o gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır” denildikten sonra, normalde önce yüzleri beyaz olanların durumu anlatılması beklenirken, diğerlerinin durumuyla söze devam edilip ardından yüzü beyaz olanları durumuyla ayetin bitirilmesi, ayetin başının ve sonunun mü’minlerin süsü ve sevabı olması maksadına matuftur.
هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ “Onlar orada ebedî kalacaklardır.”
Sanki “onlar o rahmetle nasıl olurlar?” sorusuna “onlar ebediyen o rahmete mazhardırlar” denilerek cevap verilmiştir.

108- تِلْكَ آيَاتُ اللّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ “İşte bunlar sana hak olarak okuduğumuz Allah’ın âyetleridir.”
İşte bunlar, Allah vaad ve vaîdi ile ilgili gelen ayetlerdir.
Biz bunları, kendisinde hiç şüphe olmayacak şekilde Sana bihakkın tilavet ediyoruz.
وَمَا اللّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِّلْعَالَمِينَ “Ve Allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez.”
Zira, Allahtan zulüm gelmesi imkânsızdır. Çünkü, O’na vacip olan bir şey yoktur ki, onu noksan yapmakla zulmetmiş olsun. Bir şeyden de men edilmesi yoktur ki, onu yapmakla zulmetmiş olsun. Çünkü O, mutlak olarak her şeyin mâlikidir.
Ayetin devamı bunu bildirir:

109- وَلِلّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ “Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır.”
وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأُمُورُ“Ve bütün işler Allah’a döndürülür.”
İşler O’na döndürüldüğünde, bunların her birine vaad ve vaîdine göre karşılık verir.

__________________
Eğer "dokuz" CanLı oLsaydın biLe En fazLa "sekiz" kez kaçabiLirdin öLümden..
BiLki "
yedi" düveLe suLtan oLsan dahi Yerin "aLtı" mekan oLacak sana
En fazLa "beş" metre kumaş götürebileceksin Kapatacaksın "dört" açsanda gözünü..
Bu dünya "
üç" günLük dünya , AzraiLin yanında "iki" kat oLup yaLvarsanda nafiLe
ELbet "
bir" gün öLeceksin İşte o gün herşey "sıfır"dan başLayacak..!
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Âl-i İmrân Suresi Türkçe Sır Kuranı Türkçe Oku 0 07 Ocak 2020 22:36
Ali İmran Suresi 187. Ayet Ve Allah a Verdiğimiz Söz. halukgta Genel İslami Konular 0 13 Şubat 2015 19:53
Al-i İmran Suresi, 172 - 180) Uhud Savaşı – 5 Sır Kuran-ı Kerim 0 11 Ağustos 2012 08:43
Al-i İmran Suresi, 92 - 99) Kâbe Ve Hac Sır Kuran-ı Kerim 0 11 Ağustos 2012 08:36
Âl-i İmrân Suresi Liaaa Alfabetik Sıraya Göre Sureler 0 20 Mart 2012 22:48