13 Haziran 2012, 21:58 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kur'an'daki edebi güzellik Andolsun Biz Kuran'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık... (Kamer Suresi, 22) Kuran'da bu kadar kolay anlaşılır bir üslup olmasına rağmen, hiçbir yönden Kuran'ın taklidi mümkün olmamıştır. 'ın Kuran'ın benzersizliğine dikkat çektiği ayetlerden bir kısmı şöyledir: Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)'den şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, 'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın. (Bakara Suresi, 23) Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz 'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın." (Yunus Suresi, 38) Kuran'ın mucize kelimesi ile nitelendirilmesinin sebeplerinden biri, yukarıdaki ayetlerde vurgulandığı gibi insan çabası ile bir benzerinin yazılamamasından kaynaklanır. İşte bu imkansızlık ne kadar büyük olursa, mucize de o denli büyüktür. Dolayısıyla Kuran'ın üslubunun yüzyıllardır milyarlarca insan arasından, tek bir kişi tarafından bile taklit edilemez oluşu, mucizevi yönünün ispatlarından biridir. F. F. Arbuthnot, The Construction of the Bible and the Koran (İncil ve Kuran'ın Yapısı) adlı kitabında, Kuran hakkında şu yorumda bulunmuştur: Edebi bakış açısıyla değerlendirildiğinde, Kuran yarı şiirsel yarı düz yazı olarak yazılmış en saf Arapçaya örnektir. Dilbilimcilerin bazı durumlarda Kuran'da kullanılan belirli kalıp ve ifadelerle uyuşacak kurallar kullandıkları ve Kuran'a eş bir çalışma üretmek için birçok denemede bulunmalarına rağmen, henüz hiçbirinin bu konuda başarılı olmadıkları bildirilmiştir. Kuran'ın anlatımında kullanılan kelimeler hem anlam bakımından, hem de üslubun akıcılığı ve etkisi bakımından son derece özeldir. Ancak Kuran'ın 'ın emir ve yasaklarını bildirdiği kutsal bir kitap olduğuna iman etmek istemeyenler, çeşitli bahaneler öne sürerek inkara yönelmişlerdir. iman etmeyenlerin Kuran hakkındaki nitelemelerine karşı aşağıdaki ayetlerde şöyle bildirir: Biz ona (peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kuran'dır. (Kuran,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kafirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir). (Yasin Suresi, 69-70) Kuran'ın Kafiye Sistemindeki Üstünlük Prof. Adel M. A. Abbas'ın Science Miracles (Bilimsel Mucizeler) adlı kitabı Kuran'ı taklit edilemez yapan unsurlardan bir diğeri de, Kuran'ın edebi yapısından kaynaklanır. Kuran Arapça olmasına rağmen, Arap edebiyatında kullanılan kalıplardan hiçbiriyle benzerlik taşımaz. Kuran'daki kafiye sistemine "seci" denilir ve dilbilimciler Kuran'daki bu kafiye kullanımını da mucize olarak ifade etmektedirler. Ünlü İngiliz bilim adamı Prof. Adel M. A. Abbas, Kuran'ın dilbilim açısından bir mucize olduğunu ispatlamak üzere hazırladığı Science Miracles (Bilimsel Mucizeler) adlı kitabında, Kuran'da kullanılan harfleri, kafiye sistemini grafik ve şemalar aracılığıyla kapsamlı olarak incelemiştir. Bu kitapta Kuran'daki kafiye sistemi ile ilgili oldukça dikkat çekici tespitlerde bulunmuştur. Bilindiği, gibi Kuran'da, 29 sure 1 ya da 1'den fazla sembolik harfle başlar. " Mukatta harfleri " olarak bilinen bu harfler, aynı zamanda başlangıç harfleri olarak da adlandırılırlar. Arapçadaki 29 harften 14 tanesi, mukatta harflerini oluşturur: Ayn, Sin, Kaf, Nun, Ra, Ya, Ta, Ha, Elif, Lam, Mim, He, Sad, Kef. Bu harflerden "Nun" harfinin Ka lem Suresi'ndeki kullanımına bakıldığında, ayetlerin %88.8'inde "Nun" harfi ile kafiye olduğu görülür. Şuara Suresi'nin %84.6'sı, Neml Suresi'nin %90.32'si, Kasas Suresi'nin %92.05'i "Nun" harfi ile kafiyelenmiştir. Kuran'ın tamamı göz önünde bulundurulduğunda ise, %50,08'inde "Nun" harfi ile kafiye yapıldığı görülür. Diğer bir deyişle Kuran'daki ayetlerin yarısından fazlası "Nun" harfi ile biter. Aynı uzunluktaki hiçbir edebi çalışmada, metnin yarısından fazlasında tek ses ile kafiye yapılması mümkün olmamıştır. Bu sadece Arapça için değil, tüm diller için geçerlidir. Kuran'ın kafiye açısından genel incelemesi yapıldığında ise, kafiyelerin yaklaşık %80'inin Elif, Mim, Ya ve Nun harfleri tarafından oluşturulan üç sesten (n, m, a) oluştuğu görülür. 247 "Nun" harfinin dışında, ayetlerin %30'u "Mim", "Elif" ya da "Ya" ile kafiyelidir. Aşağıdaki surelerde ise bu dört harfle yapılan pek çok kafiyeden yalnızca birkaç örnek yer alıyor: İki yüz-üç yüz satırlık bir şiirde, kafiyenin iki üç sesle oluşturulması bu esere başyapıt denecek kadar önemli bir özellik kazandırabilir. Ancak Kuran'ın uzunluğu, içerdiği bilgiler ve hikmetli anlatım göz önünde bulundurulduğunda, bu tür bir kafiye kullanım şeklinin ne denli olağanüstü bir durum olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü Kuran insanlara rehber olan imani bir kitap olarak, tüm edebi üstünlüklerinin, sosyal ve psikolojik konularının yanı sıra, fiziki bilimlerle ilgili birçok konuyu da içerir. Dolayısıyla böylesine çeşitli ve ilmi konuları içeren Kuran'da, bu kadar az sesle kafiye sağlanması insan çabasıyla gerçekleştirilemeyecek bir durumdur. Bu bakımdan Arap dili uzmanları Kuran'ı "kesinlikle taklit edilemez" olarak tanımlamaktadırlar. Kuranda, insan için geçerli olan su hakikat apaçik ortaya konmaktadir: 'gayb' ve 'sehadet'. Bunlardan 'sehadet' kavrami insanin görebildigi, dokunabildigi, tecrübe edebildigi, tanimlayabildigi ve dolayisiyla bilgi, beceri ve etkinlik kazandigi sahayi içine almaktadir. 'Gayb' ise sehadetin disinda, yani insanin gözlemleriyle tecrübeleriyle, bilgi ve etkinlikleriyle ulasabildigi sinirlarin ötesidir. Ancak bu ikisinin kesistigi ya da birbiri içine girdigi bir alan daha vardir. Bir baska deyisle daha önce kendisi için 'gayb' olan, belli bir gelisme süreci içinde insana "gayb" olmaktan çikar ve 'sehadet' alanina girer.' Yukaridaki diyagramatik anlatimda, daire sehadet alanini, nokta nokta çizgiler tanimlanamayan, gözlemlenemeyen ve tecrübe edilemeyen gaybi, düz çizgiler ise sehadet ile gaybin, kesistigi alanlari ve dolayisiyla gayb olmaktan çikarak sehadet alani içine giren ve tanimlanabilen bilgi, tecrübe ve etkinlikleri sembolize etmektedir. Hiç kuskusuz bu olgu insanlarin kullandigi diger iletisim araçlari veya biçimleriyle de anlatabilirdi. Nitekim insanlar herkesin bütünüyle ihata edemeyecegi muazzam sular, daglar, nehirler agaçlar ve daha nice canlilarla dolu bir küre-i arzi, düz bir kagida, ufak bir kitabin yapraklari içine resmederek sigdirilabiliyorlar. Bunu yaparken çesitli tonlardaki renkleri, çesitli karakterlerdeki çizgileri en genel anlamiyla 'isaretleri' kullaniyorlar. Bir baska anlatim biçimi ise asli. gerçegi ancak yolu yapanlar taralindan bilinebilen bir karayolunda seyreden insanlar için yolun çesitli durumlarini 'haber veren' 'uyaran' çesitli 'sembollerin' bir baska deyisle 'trafik levhalarinin' kullanilmasidir. Bu durumda hiçbir kisi haritaya veya trafik levhalarina bakarak gerçekte 'kure-i arzin', alani bir kaç dm2 olan, düz bir kagit parçasi oldugunu, ya da virajin gerçekte üçgen bir tabela içinde, bir kaç cm eninde ve uzunlugunda bir yay oldugunu aklina bile getirmemektedir. Böylece insan, tabela veya harita ile sembollestirilen isarete ya da uyariya uyarak tedbirini almakta, bilemedigi tanimlayamadigi bir vakia hakkinda ilm sahibi olmaktadir. Ancak bu iletisimde çok önemli hayati önemi olan bir nokta vardir ki o da, iletisimde kullanilan isaretler, semboller, uyarilar v.b. arasindaki uyum, tutarlilik ve tekrardir. Bir baska deyisle tehlike ya da durmak anlaminda kullanilagelen kirmizinin yerine, baska bir de yesilin kullanildigini düsünelim, bir uyumsuzluk ve tutarsizligin doguracagi sonuçlar çok vahim ve korkunç olacaktir. Yukarda verilen ve resmetmeye dayanan iki örnekten baska insanlarin evrensel bir iletisim araci da dil ve onun tabii sonucu olan yazidir. DiL araciligi ile diger insanlara çagdas olsun gelecek kusaklar olsun- vakia/vakialar, gerçek/ gerçekler hakkinda bilgi vermek istedigimiz zaman onlarla ortak olan uyumlu, tutarli kelimeleri, isimlendirmeleri, sifatlari, tasvirleri, örnekleri vb, kullanmaktayiz. Bu baglamda ilahi iradenin insanlara tebligi için insanlarin kullandigi, onlarin anlayabildigi, lisan, dolayisiyla o lisanin anlatim, iletisim teknikleri, yöntemleri ve biçimleri seçilmistir (14/4). Bu durum yeri geldikçe, her örnegin verildigini, (30/58), en güzel anlatimin kullanildigi (12/3), uyumlu tekrarlardan olustugu (39/23), mecaz ve benzetmelerin kullanildigi (3/7, 39/23) hatirlatilir. Ancak, Kurandaki anlatimda, Allahin uluhiyyeti, ahiret, risalet ve insanin hidayeti ana temalar oldugu için, bir takim Kurana özgü özellikler bulunmasi tabiidir. Özellikle bu durum, muhteva ve muhtevanin tutarli bir anlam örgüsü içinde, çeliskiye düsmeden anlatilmasinda essiz bir sekilde ortaya çikar. Konuyla ilgili örneklemelere geçmeden önce, yazimizin basinda ortaya konulan gayb ve sehadet tanimlamalarini hatirlamakta, ve bu tanimlar kapsaminda ana temalari adlandirmakta yarar var. Gaybin ana konulari olarak ve Onun Zati (36/11, 52/39-41, 43/15-20) Vahy (81/24, 53/1-18) saat veya ahiret (7/187), insanin mukadderati (7/188), 19/78). va'd (72/26), öncekilere ait gaybi haberler (3/44)[1] gelmektedir. Sehadetin ana konulari olarak insanin hidayeti ile ilgili olan bildigimiz, tecrübe ile sabit olan, uyguladigimiz her konu: helal-haram, miras, namaz, oruç, cihad. vb., sayilabilir. Bu ikisinin kesistigi alandaki konulari sayarken bizim daha önceki bilgi ve deneyimlerimiz isiginda gayb olmaktan çikabilecek tarihi arastirmalar, fiziki konulari vb. bir kenara koyarak, özellikle bizim hidayetimizi ilgilendiren vahy ve ahiret olayini hatirlatacagiz. Çünkü ve Onun zati bizim için hakikaten GAYBdir. Diger yandan vahy Allahin diledigi sekilde zaman zaman insanin sehadet yani taniklik ve gözlem alaninda tecelli ederek Hz. Resulullahta hitama ermistir. Ahiret, ise her insan ölümden sonra diriltilecek ve a döndürülecektir, böylece insan bu vakiaya tanik olacaktir. Teknik bir kolaylik saglamak için yukarda yapilan bu tasniften sonra su soruyu ortaya koyabiliriz: Insanin hidayeti ile ilgili ve onun bilgi ve beceri kapasitesi içinde, GAYB ve SEHADET'in Ilmi nasil beyan edilmektedir? Bu beyanata karsi insanin tutumu ve bakisi nasil oldu ya da olmali? Bu sorularin cevabi yazinin baslangicindaki örneklemelerde yatmaktadir. En genel deyimle biz iletisini ve anlatimda hangi yöntem ve teknikleri kullaniyorsak Kur'an'da onlar ve benzerleri kullanilmakta. Ancak Kuran'daki en önemli ana fikir olan TEVHID ile çeliskiye düsmeden, fakat TEVHIDi Allahin istedigi gibi anlamayi ve kavramayi saglayacak sekilde yapilmakta. u Teala, bize kendisini, kainattaki rahmetinin eserleri (30/50), fiilleri (3/40) ile anlatirken bizim kullandigimiz lisani dolayisiyle kelimeleri kullanmakta. Örnegin Biz insanlar hükmedebiliyoruz, malik olabiliyoruz. Biliyoruz, kudretimiz var, önceden olmayan nesneleri ortaya çikartan kisiye yaratici, yapici v.b. diyoruz. Kuran'da, Allahin eserleri, yaptiklari anlatilirken, için de hakim, malik, bilici, kadir, yaratici gibi sifatlar kullanilmakta. Ama bu yapilirken Ihlas suresinde Ona hiçbir seyin denk olamayacagi, Sura suresinde Onun hiçbir benzeri olmadigi (42/11), Enam suresinde hiç bir beseri görüsün Onu idrak ve ihata edemeyecegi (6/103), Meryem suresinde Onun ismiyle bir zikredilebilecek kimsenin olamayacagi (18/65) ve en genelde en güzel isimlerin, sifatlarin O'nun oldugu hatirlatilir. Ancak ve ancak -u Tealanin kendisi için kullanilan ve geçerli olan bu ilkeler, sifatlar (isimler) baglaminda örnekledigi zaman da geçerlidir. Yaraticilik veya yaratma konusundaki beyanatlarin, yukaridaki ilkelerle uyumunu, tutarliligini ve yeri geldikçe tekrarini görmek güzel bir örnek olabilir. -u Teala, her seyin (13/16), ve bilmediklerimizin (16/7), Yaraticisidir. O diledigini yaratandir (40/49, 26/68), O, tüm eksikliklerden uzak en güzel en mükemmel yaraticidir (23/14, 37/125), Ondan baska (35/3) ve Onun gibi (16/17) yaratici yoktur. Bizler için GAYB olan Zatinin (21/49) Yaraticiligi böyle anlatilirken, müsriklerin gibi yarattiklarini ileri sürdükleri bir takim güçleri -liderler, bilim adamlari vb. olabilir- ve bu güçlerin yaratma eylemlerini Allahin yaraticiligina benzettikleri haber verilmektedir. (13/16, 2/258). Böyle bir benzetmenin -esitlemenin- karsilastirmanin katiyyen mümkün olamayacagi açiktir. De ki : O herseyin yaraticisidir (13/16) ..onu siz mi yaratiyorsunuz yoksa Biz mi yaraticiyiz (55/59) Yaratan hiç yaratmayan gibi midir (16/17). Ey insanlar size bir örnek veriliyor. Ona kulak verin: Allahtan baska dua ettikleriniz bir araya toplansalar bir sinek bile yaratamazlar. (22/72). Gerçekten Kuranda Allahin zati ile ilgili bir konunun, insanlarin bildigi ve anladigi kelime ve kavramlar kullanilarak, insan idrakine çeliskisiz bir sekilde indirgenebilmesi, Onun ilahi özelligini göstermektedir. Uluhiyyet ile ilgili GAYB hakkinda insanoglunun neler düsündügünü, tartismalari, kisir döngüleri bir hatirlayalim, diger yandan Kuran'daki sade, açik, uyumlu ve çeliskisiz beyanatlari ele alalim. Ikisinin karsilastirilabilmesi, ya da aralarinda benzerlikler kurulabilmesi mümkün degildir. Ama kalplerinde hastalik olanlar, bu kelimelerle anlatilan fiillerin, sifatlarin asli gerçegine veya nihai sonucuna ulasmak isteyeceklerdir. Örnegin Allahin açikça kendisini göstermesini istemektedirler (4/153). Bu bir anlamda ayetlerin tevilini istemektir. Insanin bildigi, gördügü, tecrübe ettigi kavram ve kelimelerle Uluhiyyet anlatilabilmektedir. Ancak bu yapilirken, insanin uluhiyyet konusunda hataya, çeliskiye ve sapikliga düsmemesi için için kullanilan isimlerin, fiillerin sadece ve sadece Ona özgü oldugu, hiçbir sekilde baska biriyle veya olguyla karsilastirilamayacagi, emsal gösterilemeyecegi vurgulanmaktadir. Bu, gerçekten, insanoglunun anlayabilecegi, gündelik hayatinda her an kullandigi, yabancisi olmadigi bir anlatim yöntemidir. Hem GAYBi bir konu beserin kullandigi yöntemle anlatiliyor hem de böylesine spekülatif tartismali bir sahada TEVHID'e dayali bir iman, bir görüs saglaniyor. Böyle bir basariyi gerçekten insanin sinirli bilgisi, tecrübeleri saglayabilir miydi? Ayni basariyi ve açikligi GAYB'in diger konulari islenirken de görmek mümkün. Örnegin Ahiret veya Saat ile ilgili beyanatlari hemen hatirlayabiliriz. Gerçekten ahiret bizler için gayb'tir. Mahiyetini lam anlamiyla bilemiyoruz: Ne zaman olacak? Neler olacak? Sonuç nedir? Hesap nasildir? Bu ve buna benzer sorularin cevaplarini deneyemiyoruz, olaylara sahit olamiyoruz. Herkes bir sey söylüyor. (51/8) söylediklerinin dogru veya yanlisligina dair bir hüccet getirebilmesi de mümkün degil. (68/39). Böyle bir konu ancak bizim bildiklerimize, müsahede ettiklerimize dayanarak birtakim benzetmelerle, örneklemelerle, tasvirlerle anlatilabilir, yazinimizin basinda verdigimiz harita ve trafik levhasi örneginde oldugu gibi. Kuranda da bu yol seçilmekledir. Gerçekten Ahiret dünya ve göklerin bambaska bir dünyaya ve aleme tebdil edilecegi (14/47-48), her türlü beseri bilgi ve tecrübelerin ötesinde (20/105-107), Vakiadir, Hâkkadir. Bu Vakiadaki yeniden yaratilisa, bizim yaratilisimiz emsal gösterilmekte (17/99), Tekvir ve Abese surelerinde oldugu gibi O günün panigi, korkunçlugu, dehseti, dünyadaki dehsetli, korkunç olaylarla kiyaslanmakta, dünyadaki bir tufan, bir azab esas alinarak Ahiret azabi buna benzetilmekte, hatta daha büyük, daha korkunç oldugu vurgulanmakta (68/33), cennet örneklemeleri (13/35) Allahin bize bu dünyada verdigi nimetler hatirlatilarak, Ahiret nimetlerinin bunlara benzedigi (mütesabih) (2/25) ama bunlarin da ötesinde Allahtan baska kimsenin bilmedigi bir müjde olarak tanimlanmaktadir. (32/17). Bunlar yapilirken hedeften yani Allahin rizasini kazanmaktan ve Onun gazabindan kaçinmaktan sapilmiyor. Bütünlük, mübalagaya girmeden çeliskisiz, uyumlu tekrarlarla saglaniyor. Bu noktada, ahiret, bizim müsahade alanimiza girecek Vakia oldugu için Uluhiyyetle ilgili anlatimlarin muhtevasindan farkli olarak benzetmeler, örneklemeler, tasvirler kullanilmaktadir. Çünkü Allahin vahdaniyyetine aykiri bir durum yoktur bu anlatim yöntemlerinde. Insanin böyle bir GAYB olgusunu tanimlayamayacagi, ihata edemeyecegi (çünkü bilgi ve müsehade sinirlarinin ötesinde) için Nedir Hakka? Kim bildirebilir sana nedir Hâkkâ? (68/1-2), Kim bildirebilir sana nedir Hutame? (104/5), gibi sorular yöneltilmektedir. Gerçekten insan bu sorularin cevaplarini kendi bilgi, beceri ve deneyimlerine dayanarak verebilecek güçle olsaydi Kuranin bir benzerini onaya çikartabilirdi. Bu aczimizden dolayi bizler mücessemci ve materyalist bir anlayisla GAYBi tanimlayabilecegimiz bir baska deyisle nihai hakikatini, veya asli sonucunu ortaya çikartabilecegimiz inanci içine girersek, büyük bir hataya düseriz. Nitekim bu hataya düsenler hiç de az degildir. Vadedilen azabin hemen ortaya çikmasini istemek (72/24-26). sürekli olarak saatin zamanini sormak (79/42-44) veya Kuranda bir yaratilis benzetmesi yapilirken (2/259) hemen bu benzetmeyi mücessemlestirerek tarihte böyle bir sehir ve adam bulmaya çalismak, sadece birkaç örnektir. Bu tutumlar, bizim için GAYB olan bir konunun, bizim idraklerimize indirgeyebilmek için tutulan yöntemlere (en genel anlamiyla mecazi anlatimlar veya mütesabihat olarak tanimliyoruz) takilarak, onlarin asli gerçegine ulasmak, sonucunu elde etmeye çabalamaktir. Bu durum tevil olarak tanimlaniyor. Sonuçta keyfi yorumlar, karmasikliklar çikmaktadir. Halbuki Allahtan baska hiç bir kimse bu tür anlatimlarin nihai manasini veya gerçegini ya da hakikatini bilemez.
__________________ Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. Pırlantaların en değerlisini içimde taşıyorum o da VİCDANIMDIR. BizimMekan.com | |
|
Etiketler |
edebi, güzellik, kurandaki |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Edebi sanatlar kullanılarak bir metin ya da şiirin güzellik ve tesiri nasıl artırılabilir? | BeSte | Edebi Sanatlar | 0 | 14 Temmuz 2024 15:49 |
Ay’daki kilonuz, Dünya’daki kilonuzun yüzde 16,5’i kadardır. | xena | Bilim Dünyasından Son Haberler | 0 | 08 Ağustos 2019 16:47 |
Dayatılan güzellik algısı yıkılıyor, doğal güzellik ön plana çıkıyor | Sanem | Güzellik, Sağlık ve Bakım Önerileri | 0 | 06 Temmuz 2018 16:29 |
Muhabbet Edebi | Zen | İslamiyet | 0 | 12 Aralık 2012 16:24 |
Edebi(ha)yat | Zen | Dünya Edebiyatları | 46 | 20 Haziran 2012 23:39 |