IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

37Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 17 Eylül 2011, 10:13   #351
Çevrimdışı
glu
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bu kitap hakkında ne yazılır pek bilemiyorum ama sadece şunu söyliyeyim okudugum en iyi trajediydi. Eger gerçek bir trajedi okumak istiyorsanız kesinlikle bu kitabı tavsiye ederim. Gerek dil olarak gerekse akışkanlık olarak Türdaşlarının daha ilerisinde bir kitap. Tiyatro tarzında yazılmasına ragmen konu geçişleri ve olayı anlatış tarzı muazzam. Kitabın hikayesi kabaca ; Kara Bahtlı bir Kral. Sofokles hakkında birşeyler yazma ihtiyacı duymuyorum kendisi gelmiş geçmiş en iyi Trajedi yazarlarından. İlk başta dedigim gibi bu kitap hakkında pek konuşmaya gerek yok sadece okumak gerek.

İyi okumalar..

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 17 Eylül 2011, 19:28   #352
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Kitabın konusu arabistan çöllerinde yaşanan ilginç bir aşk hikayesidir kitabın ana fikri aşkın ferman dinlememesidir kitaptaki olayların ve şahısların değerlendirilmesi melike bir subay kızıdır, hayatta her alanda başarılı olmuş, kendini beğenmiş birsidir. hüseyin ise subay olup onun nişanlısıdır. aziz ise çölde eşkiyaların başıdır

kitap hakkında şahsi görüşler bir solukta okunacak akıcılıkta ve anı niteliği taşıdığından çok etkileyici ve dilide oldukça sadedir. başkı arayanlar için güzel bir roman olup, herkesin okuması gereken bir yapıttır.

yazar hakkında kısa bilgi istanbulda 1902 de şürayı devlet üyesi mahmut nedim paşanın oğlu olarak dünyaya gelen romancımız, 1977de hakkın rahmetine kavuşmuştur. diş hekimliği okulunu 1924, istanbul üniversitesi hukuk fakültesini bitirdi 1930. gazetec ilik ve Galatasaray lisesinde öğretmenlik yaptı. politikaya atılarak urfadan önce millet vekili 1957-60, sonra da senatör seçildi. 1961-66.

aşk ve serüven romanlarıyla ün kazandı canlandırdığı gözü pek güçlü erkek kahramanlar aracılığı ile balkan savaşı vahşi bir kız sevdim ,1926 , ı. dünya savaşı son gece, 1938 , Kurtuluş Savaşı allahaısmarladık,1936 dekorları içinde aşk ve kahramanlık konuları işledi.

serüven, hareket niteliklerini duygusallıkla birleştiren romanları, çölde bir istanbul kızı 1926, ilk ve son 1940, erikler çiçek açtı 1952 devrik cümlelere, hareketli betimlemelere yer veren anlatımıyla dikkat çekti.birçok yapıtı filme alındı.

kitabın özeti hasan bey arabistan çöllerinde ortaya çıkmış olan eşkiyaları ortadan kaldırmak için bu bölgeye askerleriyle birlikte görevlendirilir. kızı melike küçük yaşta annesini kaybetmiştir ve her alanda kendini en iyi şekilde geliştirmiştir. nişanlısıda babasıyla gideceği için onlarla birlikte arabistan çöllerine gitmek ister. babasıda onu kıramaz.

uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra çöle varırlar ama ortada ne bir çete ne de insan bulamazlar. çevrede arama yaparlar ancak bir türlü başarılı olamamışlardır. melikenin canı çölde fazlasıyla sıkılır, ba basından kendisini sıradışı, farklı bir yerlere götürmesini ister. ancak babası buna şiddetle karşı çıkar. o sırada bir asker yakın bir yerlerde bir han bulunduğunu ve buranın güvenli bir yer olduğunu söyler. babası istemeyerek de olsa kızı ve damadına izin verir

yanlarına da bir çavuş gönderir. gerçekten de melike tüm güzelliğini ortaya koymuş hana girdiği andan itibaren herkesin ilgisini üstüne çekmiştir. bu sırada büyük bir ses kopmuş herkes birden gelen adamın önünde diz çökmüştür. içeri giren kişi çok yakışıklı ve herkesin korktuğu birisidir. melike bu sırada ona tüm adamlarının önünde saygısızlık eder. aziz buna dayanamaz ve kızı adamlarıyla birlikte kaçırır. bu arada nişanlısı da kabile tarafından öldürülür.

kızın cezası ise kabile kurallarına göre onu ele geçirenler arasından kura çekip onunla birlikte olmaktır. melike çok geri zekalı ve yakışıklı olmayan birisiyle olmak zorunda bırakılmıştır. ancak melike onu öldürür ve kabile kurallarına göre onun cezası da ölümdür. bu cezayı da in faz edecek kişide azizden başkası değildir. önce bunu kabul edemez ancak kurallar kesindir. sabah şafağa kadar onu öldürmek zorundadır. fakat bu kendisi için çok zordur

çünkü melikeden hoşlanmıştır ve kız suçsuzdur. kızla odaya girdiklerinde aynı şeyleri hissetmişlerdir. tüm gece sevgiyle birbirlerini kucaklamışlardır. ancak sabah olmuştur onu artık öldürmek zorundadır. tam o sırada babası kızını kurtarır ve azizi de esir alır. aziz yaptıklarından pişman olur, ancak çok geçtir. istanbulda hapise atılır. fakat melikenin yardımıyla ordan kaçar ve mutlu bir yaşarlar


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 21 Eylül 2011, 09:23   #353
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Yazan: Burak Kartal - [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] - 09 13th, 2011

İletişim Yayınları’nın severek takip ettiğimiz SanatHayat dizisine yeni kitap geliyor. Ali Artun’un kaleminden “Çağdaş Sanatın Örgütlenmesi” önümüzdeki hafta raflarda olacak. Sanat diye sunulanı sorgulamadan kabullenmek kolay, zor olanı yapmak içinse bu dizideki kitaplara sarılmak gerekiyor. Seride şimdiye kadar yayımlanan kitapların listesine [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ulaşabilirsiniz.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

ÇAĞDAŞ SANATIN ÖRGÜTLENMESİ, Ali Artun, İletişim Yayınları, 224 s., 19 TL
1990’lardan başlayarak sanat dünyasını bir “çağdaş sanat” humması sardı. Birbiri ardına faaliyete geçen çağdaş sanat müzeleri, çağdaş sanat galerileri, çağdaş sanat müzayedeleri vb. aracılığıyla dev bir küresel sanat piyasası inşa edildi. Küresel metropoller arası yarışta hamle yapmaya çabalayan İstanbul da bu piyasanın merkezlerinden biri haline geldi.
Çağdaş sanatın alabildiğine örgütlü olduğu ortadadır, ama onun ne olduğu henüz bir bilmecedir. Sanatın, sanat tarihi, eleştiri ve estetik gibi evrensel kaynakları, “çağdaş sanat nedir?” sorusunu daha yeni yeni tartışmaya başlamıştır. Bu tartışmalarda çağdaş sanatın örgütlendiği ortamların incelenmesi kilit yer tutmaktadır. Ali Artun’un yazıları da bu kapsamdadır: sanat yönetiminin yükselişi; bienallerde benimsenen yönetim/işletme modelleri; tasarım ile çağdaş sanatın bağı; sanatın müzayedeleşmesi; çağdaş estetik, realizm ve şiddet; çağdaş himaye sistemleri; sanat tarihinin ve eleştirinin kaderi… Ama bütün bu konuların altındaki asıl tema ortaktır: modernizmin tasfiyesi.
İletişim aynı zamanda Eylül kitaplarını yayımlamaya devam ediyor. Ayın ilk haftasında yayımlanan kitapların listesine buradan ulaşabilirsiniz. Aşağıda tanıtımları yer alan kitaplar da bu hafta içinde raflardaki yerlerini alacaklar.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

TÜRKİYE, İSLAM ve SEKÜLARİZM, Şerif Mardin, çev. Elçin Gen, Murat Bozluolcay, İletişim Yayınları, 288 s., 21,50 TL
Dinin toplumsal hayatta oynadığı rol, dinî kurumların Cumhuriyet döneminin modernleşme perspektifiyle yaşadığı gerilimli ilişki, toplumbilimleri açısından çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Şerif Mardin’in bu kitapta bir araya getirilen makaleleri, 19. yüzyıldaki siyasal tartışmalardan AKP’ye uzanan gerilim hatlarının siyasal düşüncede ve siyaset sahnesinde nasıl bir rol oynadığını inceliyor.
Türkiye’de düşünce tarihi, din ve siyaset sosyolojisine yaptığı önemli katkılar nedeniyle düşünce hayatımızın önde gelen isimlerinden biri olan Şerif Mardin, toplumumuzda yüz yılı aşkın bir süredir gündemde kalan din, modernleşme, Batılılaşma gibi olguları hem resmî yorumun hem de yerleşik muhalif söylemlerin dışında kalarak, toplumsal zemin ve arka planlarıyla birlikte inceler. Mardin’in pozitivist Batı düşüncesinin Türkiye’de egemen görüşle birleşerek biçimlendirdiği “kabul edilmiş” eğilim ve yönteme kapılmayışı, toplumsal değişim dinamiklerini genelgeçer kalıplara sokmayışı, resmî ideoloji ve Kemalist söylemin etkilerinden uzak kalışı, onu “Cumhuriyet aydınları”nın önemli bir kesiminden kalın çizgilerle ayırır ve bütün eserlerini toplumbilim dünyamızda ayrıcalıklı bir yere koymayı gerektirir.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Sokrates’ten Jakobenlere BATI’DA SİYASAL DÜŞÜNCELER, ed. Mehmet Ali Ağaoğulları, İletişim Yayınları, 684 s., 34 TL
Antik Yunan kent-devletlerinin adı olan polis, Batı siyasal düşüncesinde, devletin izlediği tarihsel yolculuğun en mükemmel başlangıç noktası sayılmıştır. 1789 Fransız Devrimi ise, varlığını kendisinden önceki birçok gelişmeye borçlu olmakla birlikte, “eski dünyanın” artık tümüyle tarihe karıştığını, yepyeni bir dünyayı, “burjuva dünyasını” haber veren kırılma noktasını işaretlemek için üzerinde uzlaşılan simgeye dönüşmüştür. Elinizdeki kitap bu nedenle Antik Yunan’la başlayıp Fransız Devrimi’yle kapanmaktadır. Modern siyasal düşüncenin arkaik (eskil) ama eskimeyen köklerine bir yolculuk ya da bir geri dönüş… Kim bilir belki de hem bir Yunan düşünürünün, Epikuros’un, hem de çağdaş bir yazarın, Ursula K. LeGuin’in dediği gibi, “gerçek ilerleme, geriye dönüştür.”
Türkiye’de genel olarak siyaset bilimi, özel olarak siyasal teori, siyaset felsefesi ve siyasal düşünce tarihi alanında en köklü eğitim kurumu olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin deneyimli isimleriyle genç kuşak akademisyenlerinin ortak ürünü olan bu çalışma, üniversite lisans öğrencileri için bir kaynak kitap olmasının yanında, siyasal düşüncenin serüvenini izlemek isteyen bütün okurlara keyifli bir yolculuk imkânı sunuyor.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

MÜZEYYEN ile NEZAHAT, İlhami Algör, İletişim Yayınları, 152 s., 13, 50 TL
İlhami Algör, sokağın sesiyle mahallenin ablaları Müzeyen ve Nezahat’in kırık hikâyelerini anlatıyor! İronik dilinin gücüyle bir dönemin kültleşen iki romanı Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku ve Albayım Beni Nezahat ile Evlendir tek bir kitap olarak okurla yeniden buluşuyor.
Veletlerden bazıları, hal ve tavırları ile çocuğa mesaj gönderiyor, “Senin resmin değişik evlat” diyorlardı.
“Seni kimse bakkala çakkala göndermez, herhangi bir şey için seslenmezler sana. Kibarlıkları tutar, “Bakar mısın yavrum?” derler sana, “Sen kimin misafirisin?”
Veletler, domuz gibi biliyorlardı ki, misafirin semtinde taksi telefonla çağrılır, bakkal işlerini kapıcı görürdü.
Yine de, coğrafyası farklı çocuğa, mahalli ürünler olarak, kendi kendilerine iken yapmadıkları fakat misafir gözün varlığından haberdar oldukları için nedense kendileri de olamadıkları bir aralıkta, abartılı hareketler sergiliyorlar, korkusuz cengâver, bıçkın, fırlama rollerinden çeşitlemeler sunuyorlardı.
Misafir çocuğun duruşunda, bulunduğu çevreyi küçümseyen, potansiyel sopalık bir eda yoktu. “Ben sizin için bir tehdit değilim” duruşuyla duruyordu. “Sizden farklıyım, ama yabancı değilim. Sırlarınızı satmam, size kelek atmam, fakat bana ait olanı ve benim ait olduğumu unutmam.”

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

NİŞANCI, Metin Aktaş, İletişim Yayınları, 432 s., 24,50 TL
İsyanın ortasında,
ölümle yaşam arasında gerçek bir öykü
Şeyh Sait Ayaklanması’nın arifesinde,
hayatı bir anda tamamen değişen ve kaderi yeniden yazılan, yaşamla ölüm arasında
karar vermek zorunda kalan bir genç…
Nişancı, Şeyh Sait Ayaklanması’nı
hem devlet yanlısı hem de isyancı milisler gözüyle aktaran, gerçek bir öykü.
Şeyh Sait Ayaklanması’nın çıkışından başlayarak Şeyh Sait’in ölümüne kadar geçen her günü, yalnızca savaşan milislerin yaşamlarıyla değil, isyanın ortasında
kalakalmış kişilerin yaşadıklarıyla da
gözler önüne seren bir yaşam öyküsü.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

KREÇETOVKA İSTASYONU’NDA BİR OLAY / MATRİYONA’NIN EVİ, A. Soljenitsin, çev. Mehmet Özgül, İletişim Yayınları, 126 s., 12,50 TL
Soljenitsin’in bu kitapta bir araya gelen iki novellası “Kreçetovka İstasyonu’nda Bir Olay” ve “Matriyona’nın Evi”, 20. yüzyılın bu büyük yazarının, Rus edebiyatı geleneğini Dostoyevski ve Tolstoy’dan sonra devam ettirdiğini göstermektedir.
“Kreçetovka İstasyonu’nda Bir Olay”, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman işgali altındaki Rusya’da savaşırken kritik bir karar vermek zorunda kalan Kızıl Ordu teğmeni Zotov’un zorlu mücadelesini ve savaşın ağırlığı altında yaşamlarını sürdüren, açlık, yokluk ve bilinmezlikle boğuşan köylülerin giderek tedirginleşen ruh hallerini ustalıkla yansıtmaktadır.
“Matriyona’nın Evi” ise, acılarla geçen gençlik yıllarının ardından yoksulluk ve hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalan, çıkarcı akraba ve komşularından başka kimsesi olmayan, topal kedisi ve keçisiyle yaşayan Matriyona’nın hikâyesidir. Evine yerleşen kiracısı, ancak hayatı gibi talihsiz olan ölümünün ardından Matriyona’nın gerçekte kim olduğunu öğrenecektir!
“Tıpkı Dostoyevski’nin eserleri gibi, Soljenitsin’in öyküleri de, büyük bir sanatsal yetkinliktir.”
THE TIMES

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

PLATON NEDEN YAZDI ?, Danielle S. Allen, çev. Ayşe Batur, İletişim Yayınları, 312 s., 21,50 TL
Platon neden yazdı? Öğretmeni Sokrates için felsefe sözlü bir pratikti. Sokrates’in yazı ve taklit karşıtı fikirlerini diyaloglarına konu edinen Platon ise yazıyı kullandı, çünkü yazılı metinlerin de metaforlar, imgeler ve sembollerle sözlü söylem gibi canlı ve söylediğini savunabilen bir dil yaratabileceğini düşünüyordu.
MÖ 4. yüzyıl Atinası’nda dilsel iktidarı keşfeden Platon, felsefenin Atina kültüründe bir değişim yaratması, toplumsal ve politik yaşamı dönüştürmesi için yazdı. Yazı sayesinde felsefe, yalnızca seçkin yönetici sınıfa değil, tüm vatandaşlara yönelik bir eğitim aracı niteliğine kavuşacaktı. Danielle S. Allen, felsefeyi yazıda var etme tasarısından yola çıkarak, Platon’un bir politikacı, hatta bir politik lider olduğunu ortaya koyuyor ve Platon’un savunduğu fikirlerin Atina politikasındaki tartışmalara etkilerini izleyerek, Platon’un yazdıklarının politikayı nasıl dönüştürdüğünü inceliyor. Özellikle MÖ 330’larda politikacılar arasındaki Kültür Savaşı’nda safların, Platon’un fikirlerini sahiplenme ya da sahiplenmeme üzerinden çizildiğini ileri sürerek Sokrates’ten sonra felsefe ile politikanın yollarının ayrıldığı görüşüne karşı çıkan Allen, felsefe, politika, sanat tarihi, düşünce tarihi gibi alanlarda Platon’un fikirleri üzerine yürütülen tartışmaların şimdiye kadar görmezden geldiği “O halde Platon neden yazdı?” sorusunu gündeme getiriyor ve fikirler ile olaylar, dil ile iktidar arasındaki ilişkilerin izini sürmek için yeni bir model sunuyor.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 21 Eylül 2011, 19:43   #354
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Erkek Dedikodusu





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Arka Kapak

Derin ve Pera, birbirini tanımayan iki kadın, ortak bir arkadaşlarının düğününde "bekârlar masası"na düşerler, bu talihsizliklerini sohbetle bastırmaya çalışırken, koyu bir muhabbet başlar. Derin ve Pera'nın birbirlerine anlattıklarını, sırlarını, güldüklerini, ağladıklarını dinlerken masadaki 3. kişi olarak sizin de sohbete dâhil olmamanız mümkün değil. Her türlü dedikodunun döndüğü bu masaya davetlisiniz, bakalım Derin ve Pera neler anlatacak? Neler yaşayacaklar?

French Oje hiç sektirmeden, yıllarca okuyucularına "kızlar prenses, erkekler ölsün" deyip durdu. T.B., yıllarca nişanlısından kendisine "o beni prenses peri sannıyooo" şarkısını gönderdi durdu. Liseden beri hiç ayrılmayan muhteşem ikili French Oje ve T.B., "Bulaşmadığımız bir aktivite kaldı mı?" diye düşünürken kendilerini kitabın başında buldular. Birbirinden Resul Balay ve George Michael, Küçük Ceylan ve Chris Martin, Cindy Crawford ve Kaddafi kadar farklı olan kızlar, erkek dedikodusu konusunda kendilerini bile şaşırtacak kadar uyumlu çıktılar. Bütün kızların kendi aralarında dönen erkek dedikoduları bir kurgunun içinden gizli gizli erkeklere gülümsemeye başladı. Twitter'da da @french_oje ve @tugce_tb nickleriyle tanınan ikili, kendilerini yılların blogger'ı olarak tanımlarken; onları tanıyanlar, 10 yıllık ilişkisiyle alıp başını giden nişanlı T.B.'yi ayakta alkışlayıp, 10 yıllık bekarlığıyla kırıp dizini oturan nişansız French Oje'yi de oturarak teselli ediyorlar. Ve bu ikisi her ortama çok iyi geliyorlar!


Yazar:
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Yazar:[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Sayfa Sayısı: 327
Dili: Türkçe
Yayınevi:
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Eylül 2011, 09:00   #355
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


CHUCK PALAHNİUK (FİGHT CLUB)
"Biz televizyon izleyerek,
milyonerler, sinema tanrıları ve rock yıldızları olacağımıza
inanarak büyüdük ama olamayacağız!
hepimiz heba oluyoruz...
bütün bir nesil benzin pompalıyor,
garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş.
reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz...
nefret ettiğimiz işlerde çalışıyoruz
bizler tarihin ortanca çocuklarıyız.
bir amacımız yok
ne büyük savaşı ne büyük buhranı yaşadık
bizim savaşımız ruhani savaş
ve bunalımımız kendi hayatlarımız... ''

***
mobilya satın alırsınız. kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe.kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin,en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız.bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.

***
bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı, ama bizim de bir savaşımız var.büyük bir ruhani savaş bu. kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz.büyük bir buhran bizim hayatlarımız. biz ruhani bir buhran geçiriyoruz.

***
insan uykusuzluk çekerken aslinda hiç uyuyamiyor ve hiçbir zaman da uyanik kalamiyor.

***
bize dünyanın bokundan ve pisliğinden başka bir şey bırakmadılar.

***
zaman geçtikçe sıfır noktasına yaklaşıyoruz

***
Kendini geliştirmek mastürbasyondur, kendini yıkmak ise asıl soruların cevabı.

***
ağzınızda bir silah varken ve silahın namlusu dişlerinizin arasındayken ancak sesli harflerle konuşabilirsiniz.

***
hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur.hiçbir zaman halimden memnun olmayayım.hiçbir zaman kusursuz olmayayım.kurtar beni, tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar.

***
''babalarımız bizler için birer tanrı modelidir. eğer babalarımız bizi terkettiyse, nasıl tanrı olurlar? tanrının senden hiç hoşlanmadığı olasılığını düşünmelisin. o seni hiç istemedi. hatta büyük olasılıkla senden nefret ediyordur. bu başına gelebilecek en kötü şey değil. ona ihtiyacımız yok. lanetinin affedilmesini boş ver. biz tanrının istenmeyen çocuklarıyız.''

***
çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim.

***
belki de kendimizi daha iyi bir şeye dönüştürmek için her şeyi kırıp dökmemiz gerekiyor.

***
dövüş bittiğinde hiçbir şey çözülmemişti, ama hiçbir şeyin önemi yoktu.

***
bu senin hayatın ve anbean sona eriyor.

***
her akşam ölüyor ve her sabah doğuyordum.

***
tyler bana bir garsonluk işi buluyor, sonra ağzıma bir silah sokmuş ve diyor ki,sonsuza kadar yaşamak istiyorsan, ilk adım olarak ölmek zorundasın.

***
bir süre sonra herkesin hayatta kalma oranı sıfıra iniyor

***
Kavga etmeden nasıl bir şey olduğunu bilemeyiz.Yara izim olmadan ölmek istemiyorum.Hadi,hevesim geçmeden vur bir tane!

***
Sahip oldukların sonunda sana sahip oluyor!!!

***
Evet,biz tüketiciyiz.Tutkulu bir yaşam tarzının yan ürünleriyiz.Cinayet,suç,fakirlik bunlar beni ilgilendirmiyor.Benim için önemli olan magazin dergileri.500 kanallı TV,iç çamaşırım da kimin adının yazdığı…

***
Ve sonra bir şey oldu.Kendimi bıraktım sonsuzlukta kaybolup.Karanlık sessizlikle bütünleştim.Özgürlüğü buldum.Ümidin kaybolması özgürlük demekti.

***
bu yükseklikte etraf o kadar sessiz ki, insan kendini o uzay maymunlarından biri sanıyor.sana öğrettikleri küçük görevi yerine getiriyorsun.bir kolu çek.bir düğmeye bas.neyi neden yaptığını bilmiyor, sonra da ölüp gidiyorsun.

***
insan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir.

***
uçaklara neden oksijen maskesi konulduğunu biliyor musun??? çünkü oksijen kafa yapar ve birden bire bütün vücudun rahatlayıp gevşerAcil durumda panik halde derin nefesler alırsın buradan belli oluyor saatte bin kilometre hızla suya acil iniş hiç panik yok hindu inekleri kadar sakinler.

***
Beyler,dövüş kulübüne hoş geldiniz.Dövüş kulübünün ilk kuralı Dövüş kulübünden söz etmemektir.Dövüş kulübünün ikinci kuralı “kimseye” kulüpten söz etmemektir. Dövüş kulübünün üçüncü kuralı biri “pes” derse,sakatlanırsa yada bayılırsa dövüş sona erer.Dördüncü kural,yalnızca iki kişi dövüşür. Beşinci kural dövüşler teker teker yapılır.Altıncı kural t-shirt ve ayakkabı yok. Yedinci kural dövüş gerektiği kadar sürer.Sekizinci ve son kural eğer bu dövüş kulübünde ilk gecenizse dövüşmek zorundasınız.

***
o sarmalayıcı karanlıkta, başka birinin kolları arasına hapsolmuşken,hayatta elde edebileceğiniz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır.

***
sevdiğiniz herkesin size sırt çevireceğini ya da öleceğini fark ettiğiniz zaman ağlamak kolaydır.

***
zaman aralığını yeterince uzun tutarsanız, herkesin hayatta kalma şansı sıfıra düşer.

***
uykusuzluk böyledir işte. her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyası gibi.dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin, ne de bir şey sana.

***
bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktür.

***
her kalkış ve inişte, uçak bir tarafa doğru fazlaca yattığında, kaza olsun diye dua ederdim.hepimizin çaresizlik içinde öleceği, insan bedenlerinin uçağın gövdesinde sıkışıp kalacağıo anı düşünmek uykusuzluğuma ilaç gibi gelir, üstüme dayanılmaz bir uyku çökerdi.

***
bazı insanlar gece insanıdır. bazıları da gündüz insanıdır.

***
başka bir yerde, başka bir zamanda uyanabilseydim, başka bir insan olarak uyanabilir miydim?

***
dövüş kulübünde geçen bir geceden sonra, gerçek dünyadaki her şeyin ses ayarı kısılmış gibi olur.

***
bazen bir şey yapar ve belanızı bulursunuz. bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur.

***

işyerinde, koridorda insanların yanından geçerken, herkesin küçük düşmanca yüz’üne karşı tamamenzen bir tavır takınıyorum.

***
kendi cerahatli ve hastalıklı çürümemi kucaklıyorum.

***
tyler diyor ki, ben henüz dibe vurmaya yaklaşmamışım bile. ve eğer sonuna kadar düşmezsem,kurtarılmam olanaksızmış. isa çarmıha gerilerek yapmış bunu. sadece para, mülkiyet ve bilgiden vazgeçmen yeterli değil,diyor tyler.bu bir hafta sonu tatili değil. kendini geliştirmeye sırt çevirmeli ve felakete doğru koşmalısın.

**

“kovulmak” der tyler, “herhangi birimizin başına gelebilecek en iyi şey olurdu.böylece havanda su dövmekten kurtulur ve hayatlarımızla bir şey yapardık.”

***

marla’nın hayat felsefesi, bana söylediğine göre, ölmeye her an hazır oluşu.marla’nın hayatındaki trajedi ise ölmüyor oluşu.

**
güzel ve emsalsiz bir kar tanesi değilsin. herkes gibi sen de o çürüyen organik maddeden yapılmasın.

***
kültürümüz hepimizi aynı yaptı. artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil.hepimiz aynı şeyi istiyoruz. teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey değiliz.

***
hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik mi?

***
burada yaşayan en güçlü ve en zeki erkekleri görüyorum bu potansiyeli görüyorum ve hepsi heba oluyor...lanet olsun bütün bir nesil benzin pompalıyor,garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş... reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşinde nefret ettiğimiz işlerde çalışıpgereksiz şeyler alıyoruz bizler tarihin ortanca çocuklarıyız bir amacımız yada yerimiz yok ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı bizim savaşımız ruhani bir savaş en büyük buhranımız hayatlarımız televizyonla büyürken milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımızıinandık ama olmayacağız bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve o yüzden çok çok kızgınız...

***

dövüş kulübünde geçirdiğiniz zaman boyunca, banka hesabınız değilsiniz. işiniz değilsiniz.aileniz değilsiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz.

***
“şunu unutma” diyor tyler. “peşinde olduğun insanlar, muhtaç olduğun kişiler.biz senin çamaşırını yıkayan, yemeğini pişiren ve önüne getiren insanlarız. senin yatağını biz yapıyoruz. uykudayken seni biz koruyoruz. ambulanslarını biz kullanıyoruz. telefonlarını biz bağlıyoruz. bizler ahçıyız, taksi şoförüyüz ve senin hakkında her şeyi biliyoruz. sigorta bildirimlerini,kredi kartı ödemelerini biz takip ediyoruz.hayatının her alanını biz denetliyoruz.”

***
insanlar bunu her gün yapıyor. kendileri ile konuşuyorlar. hayallerindeki gibi olmak istiyorlar, cesaretleri olmadığı için bunu yapamıyorlar. sen hala mücadele ettiğin için bazen kendine dönüşüyorsun.

***
hayatını değiştirmek istedin. bunu kendin yapamıyordun. olmak istediğin her şey oldum. yani ben. görünmek istediğin gibi görünüyor, istediğin gibi sevişiyorum ve asıl önemlisi senin olmadığın kadar özgürüm.

***
bizler eşşiz değiliz.süprüntü ya da pislik de değiliz.biz sadece biziz.biz sadece biziz ve hayatta başımıza gelenlerin bir nedeni yok.

*CHUCK PALAHNIUK
(FIGHT CLUB) KİTABINDAN ALINTI

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 24 Eylül 2011, 10:23   #356
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Konusu:

Leyla, Bosnalı küçük bir kız iken Sırplar tarafından esir alınıyor ve olaylar bu çerçevede gelişiyor.

Leyla,Sırplar tarafından kamplara kapatılıp, yıllarca tecavüze uğruyor.

Sırp askerlerin kullandığı çeşitli genelevlere bazen bir kaç paket sigara karşılığında satılıyor.

Pislik sefalet ve açlık içinde, ruh ve akıl sağlığını tamamen kaybediyor.

Tam o sırada Ratko isimli biri ile tanışıyor ve bu iyi kalpli adam ona aşık oluyor ve evleniyorlar.

Ancak Leyla bir süre sonra, iyi kalpli Ratko'yu sevmediğini anlıyor. O kadar büyük acılar ve travmalar geçirmiştir ki, bir erkek ile yakınlaşmak Leyla için acıdan başka bir şey değildir.

Bir süre sonra sevimli bir oğlan doğuruyor. Oğlu Zoran, az da olsa Leyla'nın mutlu olmasına yardımcı oluyor.

Ancak Leyla yaşadıklarını asla unutamıyor.

Bir süre sonra onun izini arayan annesi ile buluşuyorlar ve oğlu Zoran ile birlikte annesinin yanına taşınıyor.

Uzun süre bir klinikte tedavi görüyor ve ruhsal sağlığı az da olsa yerine geliyor. İş buluyor ve yaşamını sürdürüyor..

Çalıştığı kahvede, bir müslümanla tanışıyor. İlk zamanlar aşık olduğunu sansa da, sonradan bunun bir aşk olmadığını ve aslında kocası Ratko'yu sevdiğini anlıyor.


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 24 Eylül 2011, 10:35   #357
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Ferhan Şensoy yazdığı ve sahnelediği sıradışı oyunlarla, daha çok dil inceliklerine dayanan mizah öğelerini kullanarak güncel olaylara eleştiriler getirmiştir. Geleneksel Türk tiyatrosundan epik tiyatroya kadar çeşitli üsluplardan izler taşıyan bu çalışmalarıyla 20. yüzyıl sonlarında Türk tiyatrosunda kendine özgü bir yer edinmiştir. İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You adlı eserinde de yaşadıklarını, gözlemlerini kendine has mizah üslubuyla gözler önüne sermektedir.


Arka Kapak:

"Garip bir yer Amerika. Sandığımdan da kelek. Kuzeyi daha başkadır mutlaka. Benim gittiğim çok özgün bir yer, ama Amerikalılık aynı. Amerikalılık diye bir şey var. Bunun ulusla, dinle, ırkla ilgisi yok. Dolarla ilgililer. Ortak dil, yeşil dolar. Her şey bir para getirmesi amacıyla yapılıyor, para getirmeyecek şey yapılmıyor.

Niye yapılsın? Neye yararı var? Yaşam ticaretten ibaret. Bütün dünya büyük bir pazar, hatta artık onlara küçük geliyor, onlar yeni pazarlar arıyorlar. Onlar bunu kendi adlarına olduğu kadar, torunları için, çok kutsal olan aileleri için de yapıyorlar; yani bir devlet adına koşturuyorlar hepsi, onların ailelerinden oluşan devlet Amerika Birleşik Devletleri!"Bir gün tiyatroyu bırakabilirim ama ölünceye kadar yazacağım" diyen Ferhan Şensoy'u okumak ruhsal tedavidir.


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Eylül 2011, 14:50   #358
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Son yılların en dikkat çeken kitabı İsa'nın Sona Yaklaşan Savaşı -I-

Eski çağlardan itibaren bir türlü huzur yüzü görmeyen Mezopotamya ve Ortadoğu coğrafyasında karanlık güçlerin planları ve bu planları bozmaya çalışan bir istihbarat birimi, bu istihbarat biriminin Yahudilerin, Hristiyanların ve en son Müslümanların gelmesini bekledikleri Hz. İsa aleyhisselam hakkında öğrenecekleri gerçekler nelerdi. Bu karanlık güçlerin 2012 ve sonrasına doğru büyük planları nelerdi?


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 28 Eylül 2011, 10:14   #359
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Konyalı Yazar Sinan Yağmur'un, 'Aşkın Gözyaşları-tebrizli Şems' İsimli Kitabı Okurlarla Buluştu. Karatay Akademi Yayınları'ndan Çıkan Kitabını Son Zamanlarda Satış Kaygısıyla Piyasaya Çıkan Kitaplara Bir Cevap Niteliğinde Yazdığını Söyleyen Yağmur, Birçok Eserde Bu İki Maneviyat İnsanının Yanlış Tanıtıldığını Savunuyor.

Konyalı yazar Sinan Yağmur'un, 'Aşkın gözyaşları-Tebrizli Şems' isimli kitabı okurlarla buluştu. Karatay Akademi Yayınları'ndan çıkan kitabını son zamanlarda satış kaygısıyla piyasaya çıkan kitaplara bir cevap niteliğinde yazdığını söyleyen Yağmur, birçok eserde bu iki maneviyat insanının yanlış tanıtıldığını savunuyor.

Bursa'da düzenlenen sema gösterisinin ardından kitabını imzalayan Sinan Yağmur, kitabı Şems'in yanlış anlatımına üzüldüğü için kaleme aldığını ifade etti. Yazar Yağmur, "Ne yazık ki son zamanlarda çıkan bazı kitaplarda çok sığ bilgilerle bu önemli şahsiyetler anlatılmaya çalışılıyor. Satış kaygısı ile hazırlanan bu kitaplardaki bilgilerin çoğu yanlış. Bu kitabımı onlara cevap vermek adına kaleme aldım." şeklinde konuştu.

Ateşbaz-ı Veli, Sadrettin Konevi, Hüsameddin Çelebi, Şeyh Siraceddin gibi Mevlana dostları hakkında bilgilerden de derlemeler yapan Yağmur, "Şems'in Mevlana'ya etkisi ve Şems hakkında olur olmaz isnatlarda bulunanlara cevap veren kitabımla, Şems'in akıbetinden sorumlu tutulan o dönem Konya halkının da masumluğunu açıklamaya çalıştım. Mevlana ve Şems hakkında monolog tarzda biyografik ilk roman olma özelliği taşıyan kitabımın şimdiden yayın dünyasında yankı bulması beni sevindiriyor. Demek ki doğru şeyler yazmışım." dedi.

Korsan yayınların yazarlara büyük zarar verdiğini dile getiren Yağmur, kitabın fiyatını düşük tutarak korsanı engellemeye çalıştığını sözlerine ekledi.
"ALLAH NE GÜZEL SEVGİLİDİR"
'Aşkın gözyaşları-Tebrizli Şems'in okurların ilgisini çeken arka kapak metni şöyle:
"Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems, Hz. Peygamber'in şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: "Allah'a kavuşmayı isteyeni Allah da sever."

Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişleri zemine dökülmüştür Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şemsin başını gövdesinden ayırmaktır. Baş derviş engeller. Bırakın son nefesini versin, sonra da en yakın bir kuyuya atın. Kıyafetine sarıp atın. Avluyu yıkayın. Sabah ile yola çıkarız.

Şems hala son nefesini vermemiştir Sille taşının üzerindeki başını hafifçe göğe kaldırır ve: "Allah ne güzel sevgilidir. Rabbim sana aşığım. Ve bu canı sana hediye ediyorum."
Ertesi gündür. Mevlana odasından içeri girer, kendisine gönderilen mendili koklar eli titreyerek açar. İçinden san kağıda yazılmış bir not çıkar: "Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş." Mevlana olduğu yere düşüp bayılmıştır.

Geceden sonra doğan ve kalplerin çöllerini cennetlere çeviren bir gözyaşı bu. Çoraklaşmış ve çöle dönmüş kalpler; açın sadrınızı! Aşkın gözyaşları, serin serin, sağanak sağanak, üzerimize damlıyor; bakın gökyüzüne, nasıl da aşk yağıyor."


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 28 Eylül 2011, 10:27   #360
Çevrimdışı
glu
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Klasik Yusuf ile Züleyha hikeyelerinden kendini ayıran bir eser.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Sütun Yayınları

Kanuni dönemine edebiyatcıların gözüyle bakıldıgı bir eser. Fuzuli üzerinden diger edebiyatçıların bilinmeyen yönlerini anlatıyor.

Her iki kitapta ucuz ve okunması zevkli. İyi okumalar..

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
kitap, tanitimlari, tanıtımları


Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
IRCForumları - Kitap Tanıtımları İndex AftieL Kitap Tanıtımları 0 03 Eylül 2014 17:16
İskender PALA -Od Kitap Özeti –Bir Yunus EMRE Romanı -IRCForumları -Kitap Tanıtımları Sevda Kitap Tanıtımları 3 21 Temmuz 2014 03:04
Hasret – Canan Tan - IRCForumları - Kitap Tanıtımları Sevda Kitap Tanıtımları 1 21 Mayıs 2014 02:41
Aşram - Ram Ören - IRCForumları - Kitap Tanıtımları Sevda Kitap Tanıtımları 0 21 Ağustos 2012 18:41
Kitap Tanıtımları Kategorisi Hakkında! Lanet Kitap Tanıtımları 0 12 Ekim 2011 21:20