IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet odaları

Etiketlenen Kullanıcılar

37Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20 Şubat 2010, 17:38   #271
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..




ERGENEKON’UN MEDYA İLE DANSI


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Gültekin AVCI / NESİL YAYINLARI


AÇIKLAMA

Demokrasiye ve millet iradesine kasteden Ergenekon çılgınlığında her gün yeni perdeler aralanıyor. Ergenekon ile medya arasında kurulan “derin ağlar” kendini daha net gösteriyor. Maskeler bir bir düşüyor ve her medya grubunun aslî kimliği ortaya çıkıyor. Kendilerini ‘merkez medya’ olarak konumlandıran grupların kopardıkları gürültü; ele geçen silah ve mühimmatı görmek istemeyişleri; gün yüzüne çıkan darbe harekât planlarına, suikast hazırlıkları ve detaylı krokilere duyarsız kalışları bunun göstergelerinden bazıları. Ancak göz ardı edilen bir gerçek var. Milletimiz artık 80’li ve 90’lı yıllara, 28 Şubat sürecine göre çok daha bilinçli ve dikkatli. “Pijamayla Başbakan Karşılama” devri çoktan kapandı. Ergenekon için kurşun atmak da, yemek de bir “şeref” değil. Bu kitapta Ergene-Medya ile tanışacaksınız. Ergenekon’un medya ile son dansına şahit olacaksınız.

________________________


Barkod: 9789752697591
Ebad: 13,5 x 21 cm.
Sayfa Sayısı: 224
Özellikler: Kitap kağıdı, karton kapak.
Baskı: Aralık – 2009
Tür: Aktüel


----------

Kürt Meselesi'nin Açılımı



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


İsmail ÇOLAK / NESİL YAYINLARI

AÇIKLAMA

Bugün kronik bir vakaya dönüşüp nazik bir hal alan Kürt meselesi ve terör olayları, bölünmez bütünlüğümüzü ve geleceğimizi yakından tayin etmesi itibariyle ülkemizin “yumuşak karnını” teşkil etmektedir. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’su ile Kuzey Irak bölgesi yüz yılı aşkındır Batılı devletlerin çıkar ve ihtiraslarının alanı haline getirilmek istenmektedir. Bu maksatla ortaya attıkları Kürt meselesi adındaki fesat tohumunu 19. yüzyıldan beri besleyip kamçılamışlardır. Malum meseleden türeyen Kürt devleti senaryoları, Türkiye ve bölge ülkeleri açısından korkulu kâbus ve bölücü bir fitne olmaktan hâlâ çıkmış değildir. Bunu, Türkiye ve Ortadoğu’yu karıştırmak, kontrolü ellerinde tutmak için kullanan emperyalist güçler, birçok yıkıcı-bölücü akımları ve örgütleri desteklemiştir. Meşum mesele Türkiye’nin, SSCB’nin çöküşünden ABD’nin Irak’ı işgaline uzanan yeni dönemde önüne çıkan tarihî fırsatları değerlendirip bölgesel süper güç pozisyonuna yükselmesine mâni olan büyük bir çakıl taşı niteliğindedir. Sömürgecilerin koynunda semizleşen Sevr’in ölü doğmuş Kürt devletini büyütmekten ne Batılılar usandılar ne de defaatle aldatılıp aksiyle tokatlanan, ham hayaller peşinde koşan maceraperest Kürtçü liderler ve ayrılıkçı gruplar. Asıl trajedi, yaşanan bunca acı olaya ve ağır tecrübeye rağmen Osmanlı’nın yıkılış sürecinde tezgâhlanan aynı oyunların tekrar tezahür etmesi ve aynı unsurların hep oyuna gelmesidir. Selçuklulardan beridir hilâlin bereketli topraklarında barış ve kardeşlik içinde yaşamış olan Müslüman Türk, Kürt, Arap ve Fars kardeşler, 19. yüzyıldan bu yana emperyalist güçler tarafından hiç istemedikleri bir etnik fitne ateşinin içerisine sokulmak istenmektedir. Müslüman Kürtler ile bölge ülkeleri arasına menfi kavmiyetçilik sokularak, ortak imandan uzaklaşmaları, ümmet bilincinden kopup İslâm kardeşliği ve birliğinden ayrılmaları hedeflenmektedir. Doğu ve Güneydoğu’da Osmanlı’dan günümüze neler değişti, hangi birlik ve bütünlük bağları gevşedi de bugünkü problemler ortaya çıktı? Osmanlı üzerindeki emperyalist politikalara ve “ırkçı” temele dayandırılan Kürt meselesi, Batılıların iğrenç bir fitnesidir. Osmanlı’nın bütünlüğünü ve İslâm birliğini bozmak maksadıyla dışarıdan dayatılmasına rağmen, etnik-siyasi bir Kürt meselesi Osmanlı’da hiç bir zaman olmamıştır. İttihad Terakki ve Cumhuriyet dönemlerinde Osmanlı’nın kuşatıcı ve hoşgörülü İslâmî tutumundan taviz verildiği, milliyetçi-laik anlayışın esas alındığı ve bunun da din kardeşliği ve birlik ruhunu zedeleyip istenmeyen hadiselere yol açtığı inkâr edilemez. Her şeye rağmen etnik-siyasi Kürtçülüğün bütün Kürt kardeşlerimizi kapsamayan, hatta çoğunluğun tepkisiyle karşılaşan marjinal bir gelişme olarak mevziî kaldığını önemle belirtmemiz gerekir. Birlik ve dirliğimizi bozmayı amaçlayan bu fitne ve illete karşı Bediüzzaman Said Nursi gibi İslâm âlimi ve mütefekkirlerin hikmet ve hakikat imbiğinden geçmiş feyizli tespit ve hal çareleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Onların, kaynağını dinin özünden, ilim ve irfanın ışığından, eşya ve hadiselerin sırlı hakikatinden alan nurlu teşhis ve reçeteleri anlaşılmadıkça, teklif ve tavsiyelerine iltifat edilmedikçe, Doğu'daki müzmin sıkıntıların çözülmesinin zor olduğu kanaatindeyiz. Meselenin çözümü noktasında atılacak en hayati adım, Türkler ve Kürtlerin yüzyıllardır olduğu gibi kardeşlik, ittifak, muhabbet ve uhuvvetini kuvvetlendirecek yegâne birlik noktaları olan din, vatan, tarih, mefkûre, kader ve menfaat birlikteliklerini yeniden canlandırıp tahkim etmektir. Bu anlamda elinizdeki naçizane eserin yaraya merhem olması en samimi temennimizdir.

______________________________

Barkod: 9789752697386
Ebad: 14 x 23 cm
Sayfa Sayısı: 352
Özellikler: Kitap kağıdı, karton kapak
Baskı: Ekim – 2009
Tür: Tarih


----------

Tarihi Değiştiren Suikastler


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Fatih BAYHAN / NESİL YAYINLARI

AÇIKLAMA

Sezar`ın, Brütüs tarafından işlenen suikastle öldürülmesi, Roma İmparatorluğu`nda siyasi sonuçlar doğurmuştu. Brütüs`ü Sezar`ın “kötü adam” olduğuna inandıran suikastçı muhalifler, belki de ilk stratejik suikaste de imza atmış oluyorlardı. Tarihi belleğimizin “Sen de mi Brütüs?”ü bir halk özdeyişine dönüştürdüğü bu acı yüklü sözcük, Doğu Roma`dan Batı Roma`ya, Avrupa`dan İslam topraklarına kadar ulaştı. Hz. Peygamber`in (s.a.v.) bir grup Mekkeli tarafından öldürülmeye kalkışılması İslam tarihindeki ilk suikast planı olarak anılabilir. Ama o suikastın özel bir yanı daha vardır ki o da Mekke`de hâkim olan düşüncenin Arap geleneklerindeki dengeyi gözeterek bu suikastı işlemeye çalışmasıdır. Ancak İslam tarihindeki suikastler burada kalmadı. Hz. Ömer`i, Hz. Osman`ı suikastlerle kaybetti İslam dünyası. * * * Anadolu`nun güçlü devleti Selçuklu`da da yaşandı, koca Çin İmparatorluğu`nda da. Osmanlı`nın kaderinde de etkili oldu suikastler. Fatih`i kendi aşçısı zehirleyerek öldürdü. Genç Osman genç yaşında suikastle ortadan kaldırıldı. II. Abdülhamid`e bir cuma selamlığı sonrasında düzenlenen suikast herhalde hâlâ tazeliğini koruyor… Enver Paşa`ya, Talat Paşa`ya, Cemal Paşa`ya suikastlerin eli değmedi mi? Tarih, Osmanlı`nın zayıf döneminde suikastlerin ağır ve acımasız yüzünü gösterdi ama suikastçilerin vatanı yoktu. ABD`nin en kudretli Başkanı Lincoln ve ABD`ye büyük emek vermiş Martin Luther King de nasibini aldı suikastlerden Kennedy de… Ama tarihin en acı suikastlerinden birisi herhalde Gandhi`nin yaşadıklarıdır. Hayatını Hindistan`a adayan, mütevazılığı ve felsefesiyle hâlâ mesajları etkisini koruyan bir lider nasıl olur da bir Hindu tarafından öldürülür? Evet, yakın tarihimize de Mumcu, Kışlalı, Üçok, Dink suikastleriyle damgasını vuran olaylar zincirine Pakistan`dan Butto`yu da eklemek lazım… Neden oldu? Amaçları neydi? Sonuçları ne oldu? Ardında kim vardı? Bu kitap bir yandan suikast kavramını ele alırken, bir yandan da tarih üzerinde etkili sonuçlar doğuran suikastlerden 12 adetini ele alıyor.

_______________________________

Barkod: 9789752697607
Ebad: 13,5 x 21 cm.
Sayfa Sayısı: 224
Özellikler: Kitap kağıdı, karton kapak.
Baskı: Aralık – 2009
Tür: Tarih

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 25 Şubat 2010, 22:49   #272
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..




“SENARYO KİTABI” TÜM KİTAPÇILARDA


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Sinema sektörüne yönelik başucu eserleri çıkarmayı hedefleyen Pana Film Yayınları’nın ilk kitabı olan “Senaryo Kitabı” yayınlandı.

Uzun yıllar Bilgi Üniversitesi’nde senaryo dersleri veren ve halen Pana Film’de senaryo danışmanlığı görevini sürdürmekte olan Öktem Başol’un ilk kitabı “Senaryo Kitabı (Senaryo Yazım Teknikleri ve Film Örnekleri)” çıktı. “Senaryo Kitabı”, bine yakın film örneğinden yola çıkarak, senaryo yazmanın kurallarını ve dramatik teknikleri, hem meslek profesyonellerine hem de sinemayla ilgilenen herkese ulaştırmayı hedefliyor.

Hem senaryo yazmaya istekli olanların hem de sinemaseverlerin başucu eseri olacak “Senaryo Kitabı”, tüm seçkin kitapçılarda.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Şubat 2010, 17:40   #273
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..




KIZILMEYDAN`DAN KIBLEYE


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

İhsan Atasoy / NESİL YAYINLARI


AÇIKLAMA


Rusya`nın kuzey batısında yer alan bir şehir: Novgorod. Şehir mezarlığında bir Müslüman mezarı. Yönü kıbleye doğru.


Başucundaki mermer taşın ortasında küçük harflerle Sofia Valentinov­na yazılı. Hemen üzerinde ise büyük harflerle MERYEM ismi.


Başarılı bir meslek hayatı ve kariyeri olan Sofia`yı Meryem`e götüren kısa, ama ibretlerle dolu gelişmeler.


***


Nikolay İvanoviç. Batı Rusya`nın tanınmış mafya liderlerindendi. Yıllarca yakayı ele vermeden akla gelebilecek her türlü suçu işledi. Ama en yakın ve en güvendiği adamının ihanetine uğradı. Yakalandı ve hapse atıldı.


Ancak bu olay Nikolay`ın hayatını kökten değiştirdi. Tıpkı toprağa düşen bir tohum gibi.


Dinsizliğin sembolü Kızıl Meydan`dan Kıbleye yöneliş hikayesi.

Bu roman, sizin de hayatınızı değiştirecek.

____________________________

Barkod : 9 789752 697331
Ebad : 13,5 x 19,5 cm.
Sayfa Sayısı : 144
Özellikler : Book Paper, Karton Kapak.
Baskı : Ekim – 2009
Tür : Roman


----------

İffeti Yaşayanlar


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Said Demirtaş / NESİL YAYINLARI


AÇIKLAMA


İffeti hayatının her saniyesine nakış nakış dokuyan Allah dostları, insanlığa eşsiz iffet tablolarını hediye ettiler. Sözleri ve davranışlarıyla nefis ve şeytanın kurduğu tuzaklardan kurtuluşun çarelerini, en zor ve tehlikeli hallerde “Ben Allah`tan korkarım!” diyerek kurtuluşa ermenin yöntemlerini gösterdiler.


Hz. Yusuf`un (a.s.) Züleyha ile olan iffet sınavı.


Hz. Musa (a.s.) kıssasından çıkarılan iffete dair on dokuz kriter.


Asr-ı Saadetten yansıyan muhteşem iffet sahneleri.


Hz. Fatıma validemizden Rabiatü`l-Adeviyye`ye iffete dair ibretlerle dolu hadiseler.


Vezirin kızıyla iffet imtihanını elini mumun ateşine tutarak kazanan Muhammed İbn Süleyman.


Bitlis Valisi Ömer Paşa`nın talebiyle evinde iki yıl boyunca kaldığı halde kızlarını tanımayan Bediüzzaman.


Ve halen yaşanmakta olan iffet örnekleri…


İşte elinizdeki kitapta iffet imtihanlarının birçok çeşidi gözler önüne serilip bu sınavı başarıyla kazananlara dikkat çekiliyor.


_______________________________

Barkod : 9 789752 697560
Ebad : 13,5 x 19,5 cm.
Sayfa Sayısı : 144
Özellikler : Book Paper, Karton Kapak.
Baskı : Kasım – 2009
Tür : Din ve İlahiyat


----------

Asr-ı Saadette DERİN FİTNE


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Abdullah Kara / NESİL YAYINLARI


AÇIKLAMA


Allah Resulü`nün (a.s.m.) Derin Devlet Mücadelesi


Her zaman diliminde olduğu gibi Peygamber Efendimizin (a.s.m.) yaşadığı dönemde de fitne ve fesat çarkları büyük bir hızla dönüyordu. İlk vahyin geldiği andan itibaren hak ile batılın mücadelesi de başlamıştı.


Fitnenin kaynağında menfaate dayalı düzenin bozulmasını istemeyen güç odakları vardı.


Tıpkı günümüzde olduğu gibi.


Güç ve otoriteyi elinde tutmak isteyen menfaat ve çıkar grupları, İslâma düşmanlık ortak paydasında birleşmişlerdi. Bu şer odakları başta Resulüllah (a.s.m.) olmak üzere, Müslümanları yolundan çevirebilmek, İslâma meyilli olanları korkutarak caydırmak adına sürekli planlar hazırlayıp uygulamaya koymuşlardı. Kimi zaman korku damarını kullanmışlar, kimi zaman mal-mülk-makam teklif etmişler; başarısız kaldıklarında da hemen dedikodu, yalan, iftira silahına sarılmışlardı.


Tıpkı günümüzde olduğu gibi.


Asr-ı Saadette Derin Fitne kitabının satırlarında yolculuk yaparken, sadece fitne ateşini değil, o menhus ateşi yakan elleri ve o ellerin sahiplerini daha yakından tanıyacaksınız. İsimler, resimler ve mekanlar değişse de fitnenin karanlık ve derin dehlizlerinde aynı oyunların nasıl ve kimler tarafından, hangi yöntemlerle tezgahlandığına şahit olacaksınız.


En önemlisi de, yaşadığımız ve yaşayacak olduğumuz derin fitne tezgahları karşısında nasıl bir yol izleyeceğimize dair önemli ipuçları bulacaksınız.

________________________________

Barkod : 9 789752 697423
Ebad : 13,5 x 21 cm.
Sayfa Sayısı : 400
Özellikler : Book Paper, Karton Kapak.
Baskı : Ekim – 2009
Tür : İslam Tarihi

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 19 Mart 2010, 22:21   #274
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Türkiye'de de büyük ilgi gören Osman Necmi Gürmen, yeni romanı "Neydi Suçun Zeliha!" ile Everest Yayınları'nda…


Kitapları ilk kez Fransa'da Gallimard Yayınları tarafından yayımlanan, ardından Türkiye'de de büyük ilgi gören Osman Necmi Gürmen, yeni romanı "Neydi Suçun Zeliha!" ile Everest Yayınları'nda…

Yıl 1095, Haçlı Seferleri... Kaderin bir araya getirdiği farklı dinlere mensup beş kişi Urfa'da güç soruların yanıtını birlikte arıyorlar: Çoktanrılı dinlerde ana tanrıça, güzellik tanrıçası, bereket sembolü olarak yüceltilen kadın, tektanrılı dinlerde nasıl olup da ikinci sınıf bir varlık haline geldi? Kutsal Kitaplardaki; toplumları birbirine düşüren, uğruna savaş verilip kan dökülen "çelişkiler" nereden ileri geliyor? Hazreti İbrahim'in yurdunu, tarihte Peygamberler Şehri diye anılan Urfa yerine, Basra Körfezi'ndeki "Ur" kentine taşıyan anlayışın kaynağı ne?
Vicdan ile sevda arasındaki zorlu yolculuk nerede sonlanır?
Osman Nemci Gürmen’in usta kaleminden titiz araştırmalarıyla örülü merak dolu bir tarihi roman.

Yazar: Osman Necmi Gürmen
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa sayısı: 352
Basım tarihi: Mart 2010
Kategori: Roman / Öykü

__________________
Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 23 Mart 2010, 16:04   #275
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



'Karanlığın Aynasında' bir girdap-roman

'Bu Filmin Kötü Adamı Benim' , 'Bu Kitabı Çalın' kitaplarının yazarı Murat Gülsoy'un yeni kitabı çıktı...
Benliğimizin sınırlarını kimi kez gönüllü olarak kaybederiz kimi kez istemeden. Sadece bir başkasıyla değil, bizi saran dünyayla da kucaklaşma, bir başkasında erime çoğu kez bir haz duygusuyla özdeşleştirilir. Oysa acının sınırları tam da burada başlar.
''Kapıdan içeri girdiğimde bu evden bir daha hiç çıkmayacağımı, burada yaşlanıp öleceğimi hissettim. Belki de sadece düşündüm. Sonra bu hayal öylesine kuvvetlendi ki beynim hayalleri hislere dönüştürdü. Gerçekten Ece'nin evinin ortasında değil de bir rüyanın içinde duruyor gibiydim. Biraz zorlasam kendime dışarıdan bakabilecekmişim duygusuyla bir ayna aradı gözlerim...'' (Kitaptan)
Murat Gülsoy, bir origami ustası gibi, düz bir kâğıtla başladığı anlatısını katman katman çoğaltarak kahramanlarının ironik dünyasının kederle malul hikâyesini kuruyor. İki boyutlu sandığımız bir dünyanın karanlık dehlizlerine doğru ilerlerken yaklaşmakta olanı hissetmeyişimize şaşırıyoruz. Yarım bir hayatı sol göğsünün üzerindeki akrebin çizgilerinde saklayan bir kadınla aşkı bulduğunu sanan bir adamın yollarının kesiştiği yerde oluşan karanlık yüzeyden yansıyan görüntüleri anlatıyor roman: birbirinin içinde eriyen bedenler, çocukluk korkularında büyüyen genç kızlığın uçucu kıpırtısı, aklın puslu manzaralarında belirip kaybolan umutlar, deliliğin onulmaz dehşeti, karşıtına dönüşmeye hazır duygular, algılar ve hayaller...

Karanlığın Aynasında bir solukta okunan ve insanı içine çeken bir girdap-roman.

SADECE YAZMAYI DEĞİL

1992-2002 yılları arasında arkadaşlarıyla Hayalet Gemi dergisini çıkaran Murat Gülsoy, 2000 yılından bu yana aynı ekiple elektronik yayınevi altkitap.com’u yürütüyor. Gülsoy, 'Bu Kitabı Çalın' adlı kitabıyla 2000 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı’nı ve 'Bu Filmin Kötü Adamı Benim' adlı romanıyla 2004 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Gülsoy, Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi, mühendislik ve yaratıcı yazarlık dersleri veriyor; sadece yazmayı değil yazmak üzerine düşünmeyi de seviyor.

'Karanlığın Aynasında' Can Yayınları etiketiyle kitapçılarda.

__________________
Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Mayıs 2010, 05:23   #276
Angel
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Goa Basım Yayın
Basım Tarihi : 05 - 2010
ISBN : 978-605-4353-13-2
Sayfa Sayısı : 176




Aşk kadar kolay değildi hikâyemden çıkan hisler. Bir ileri, bir geri savurdu bedenimi yıllarca. Onsuz olmak, onunla olmaktan çok daha güzeldi. Ne de olsa aşk dediğin, şu yüklediğimiz anlamlardan ibaretti. Belki onu gerçekten tanımış olsam bu kadar sevemezdim. Pinokyo'mdu o benim. Görüntüsünü bulup, içerisine bir ruh yerleştirdiğim… Herkesten ve her şeyden en kolay kaçtığım yerimdi benim. Ne gereksiz hırslara, ne de anlamsız egolarıma karıştırdım onu. Olduğu gibi sevdim, olduğu kadar tattım. O beni sevdi mi diye çok fazla düşünmedim. Benim onu sevmemle, onun sevgisinin ne alakası olabilirdi?

O benim sonsuzluğum, ben ise onun için hiç bilemediği biri olmuştum. Sesimi duyuramadım, boğuldum. Sevgimi paylaşamadım, yoruldum. Aşkla beslenip, her seferinde ondan doğru doğdum. Aşkla büyüdüm ve sonunda yoğruldum. Eksileceğim korkusuyla adım atarken çoğaldım. Bu kadar sevebilmenin cesaretiyle ben “ben” oldum. Bir şey gördüm onun gözlerinde. Çok sıcak, tanıdık, aşktan ve varoluştan. Hiç inanmadım biteceğine. Bunu her nefeste dile getirmekten korkmadım. Benim aşkım o olduğu sürece değil, ben var olduğumca vardı… Anlamadı! Seni seviyorum demekle, yanında durmakla aşk olur sandı. Bana bir gün inanmadı, benim sevme tarzıma alışamadı.


----------


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Lamia Yayınları
Basım Tarihi : 02 - 2010
ISBN : 9789944948142
Sayfa Sayısı : 144




Güneydoğu'da yaşanan gerçek bir hayat hikâyesi… Köyün en güzel kızı Semira ile köyün yağız delikanlısı Hasan'ın destansı ve bir o kadar da trajik aşk yolculuğu.
Kader bu gençlere farklı bir alınyazısı sunmuştu.

Semira, ailesi tarafından hiç sevmediği köy ağasına ailesinin borçları karşılığında satılmak isteniyordu. Köy muhtarı olan babası, parayı kızının mutluluğuna tercih etmişti. Semira'nın çığlıkları, isyanları hapis olarak kaldığı dört duvar odasından öteye geçemiyordu.
Semira'nın tek suçu ‘sevmek'ti. Dinmek bilmeyen gözyaşları ile başlamıştı ve hiç bu kadar acımasız olmamıştı: aşk.

Bitmek bilmeyen ayrılık Türküleri…
Kan davaları…
Aşiretler arası ölümcül kavgalar…
Törenin ortaya çıkardığı yazgı; tüm ibretliğiyle akıcı bir üslupla okuyucuya ‘Semira' ile sunuluyor.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 23 Mayıs 2010, 02:30   #277
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Özet
Muhteşem bir "zihinsel işgal"!.. Olağanüstü bir öykü...
The New York Times

Acının ve coşkunun iç içe geçtiği inanılmaz bir tutku öyküsü!... 250 yıl geçse de asla unutulmaz!
Newsweek

Venedik! 1700'lerin ortası...
Venediğin en eski soylu ailelerinden gelen Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant siyasi geleceği parlak 24 yaşındaki Andrea Memmo... Venedikli bir anneyle İngiliz bir babanın 16 yaşındaki güzeller güzeli kızı Giustiniana Wynne...

Birbirlerine tutkulu bir aşkla bağlılar... Ancak Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant Giustiniana'nın annesi ve toplumsal konumları bu derin ve tutkulu aşka izin vermiyor... Ve her biri bir edebiyat şaheseri mektuplarla yıllarca gizlice yazışıyorlar...

Yaklaşık 250 yıl sonra Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant yazarın babasının tozlu bir tavan arasında bulduğu bu eşsiz aşk mektupları Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant di Robilant'ın hünerli kalemiyle yeniden hayat buluyor. Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant 18. yüzyılda yaşanmış gerçek ve benzersiz bir aşk öyküsünü Venediğin romantizmi eşliğinde günümüze taşıyor...



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



İpek Çalışlar’ın ‘Latife Hanım’ kitabından sonra kaleme aldığı ‘Halide Edib’ yine büyük ses getirecek. Everest Yayınları’ndan çıkan biyografi kitabında Halide Edib’le ilgili bilinmeyen ve karanlıkta kalan birçok nokta aydınlanıyor.

İpek Çalışlar’ın son kitabı ‘Halide Edib Biyografisine Sığmayan Kadın’ büyük yankı uyandıracağa benziyor. Özellikle Halide Edib’in tamamı hiçbir zaman Türkçe’ye çevrilmemiş anılarında Atatürk hakkındaki sözleri ise yeni tartışmalar doğuracak türden. İpek Çalışlar, Halide Edib’i kitabında şu sözlerle anlatıyor: "1915 Ermeni tehcirinde sesini yükseltmiş, idam cezasına yüz yıl önce karşı durmuş birkaç aykırı isimden biri. Ali Ayet ve Hasan Zeki’nin annesi. Yüzlerce makalenin, onlarca kitabın yazarı. Aşkın ve hürriyetin her gün yeniden kazanılması gerektiğine inanan, dünya çapında entelektüel bir kadın, Halide Edib...’’

Mustafa Kemal’e Sevdalı mıydı?

Peki Milli Mücadele’nin en çetin günlerinde Mustafa Kemal ile Halide Edib arasında bir aşk yaşanmış mıydı? Çalışlar kitabında bu soruya da şöyle yanıt veriyor: "(...) Saygınlığı tartışılmaz bir kadının iki oğlu dahil her şeyi geride bırakıp savaşa katılması oldukça sıradışı bir olaydı. Ankara’ya gittikten sonra Mustafa Kemal ile büyük bir gerilim yaşaması cephe günlerini iyiden iyiye esrarengiz kılıyordu. Halide ile Mustafa Kemal arasında su yüzüne çıkmamış, adı konmamış duygusal bir çatışma yaşanmış mıydı? Falih Rıfkı da "Halide Edib’in Atatürk’le ihtilafı fikir ihtilafı değildir. Halide Edib’le Atatürk ihtilafı bir kadın ve bir erkek ihtilafından başka bir şey değildir’’ diye aktarıyor.

Mina Urgan Anlatıyor

1940’lı yıllarda Falih Rıfkı Atay’ın üvey kızı Mina Urgan, Halide Edib’in asistanlığını yapmıştı. Mina Urgan’ın Halide Edib ile yaptığı Mustafa Kemal sohbetlerinden aklında kalan, onun Mustafa Kemal’i hiç sevmediği. Mina Urgan, "Onun yakışıklı olduğunu bile kabul etmezdi. Mustafa Kemal’in güzelliğiyle ünlü elleri için ‘Hiç güzel değildi elleri, kaplan pençesine benzerdi’ diye yazmıştı.”

Şapka Kanunu Aptalca Bir Şey

Halide Edib ve eşi Adnan Bey’in sinirlerini Türkiye’deki siyasi ortam altüst etmişti. 1925 Mart’ında çift yurtdışına çıkmıştı. 25 Ağustos 1925’te çıkartılan Şapka Kanunu ise Türkiye’yi karıştırmıştı. Manchester Guardian 1925 Kasım’ında Halide Edib ile bir röportaj yaptı ve Türkiye’deki reformlara ilişkin görüşünü sordu. Halide Edib, Şapka Kanunu’nu "Aptalca bir şey’’ diye tanımlamış, kadınlara ilişkin reform çabalarını ise övmüştü.

İzmir Suikastı

1926 Haziran’ında karanlık haberler geldi. Mustafa Kemal’e suikast girişiminden söz ediliyordu. Dünya basını olaya geniş yer ayırdı. Mustafa Kemal’in iddianame hazırlanmadan Los Angeles Times’a yaptığı açıklama dikkatleri Halide Edib’e yöneltti. Mustafa Kemal, suikastçılar arasında geçmişte siyasi danışmanlığını yapmış bir kadın bulunduğunu söylemişti.

Bu kadın kendisini karşılamaya geldiğinde çiçek buketine yerleştirilen bombayla herkesi havaya uçuracaktı. Ancak yapılan suikasta dair resmi makamlara bilgi verdiği için onun affedileceğini söylemiş, adını vermeden "Yıllardır davamla özdeşleşmiş, zaman zaman danışmanlığımı yapmış bir kadın” diye tarif etmişti. Halide Edib’in yurtdışında olduğunu bilmeyenler bu tariften suikasta dahil olduğunu düşünmüşlerdi. Halide Edib dostu Florence Billings’e gönderdiği mektubunda İzmir suikastına dair şunları yazmıştı: "(...) Gazi davaya bakacakmış. Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir ve diğer ittihatçılar tabii ki her şeyi reddediyorlarmış. Gazi tarafından oldukça hantal düzenlenmiş bir düzmece.’’

Liderliğini Ölümsüzleştirdi

Nutuk’un eski harflerle baskısı 1927’de yapılmış, 1928 başında da satışa sunulmuştu. Nutuk’tan sonra anılarını yazan ilk isim Halide Edib oldu. The Turkish Ordeal adını verdiği anı kitabında Mustafa Kemal’i ağır sıfatlarla hırpalarken, liderliğini ölümsüzleştiren satırlara da yer verdi: "(...)1928 yılında Londra ve New York’ta yayımlanan 407 sayfalık The Turkish Ordeal adlı kitabın iki kahramanı vardı. Halide Edib ve Mustafa Kemal.

Ona göre Mustafa Kemal, tamamen kalpsizdi. Uyumsuz, sabırsız, sert ve acımasızdı. Kıkırdaması bir kaplanın hırıltısını andırırdı. Çerkez Ethem’in heybetli bedeni ile yan yana geldiğinde gölgede kalmıştı. Bakışlarını, ‘çok soğuk’ sıfatıyla tasvir etmişti. Ellerini de; başkalarının hayatlarını elinde tutan küçük ve acımasız bir aktrisinkine benzetmiş, ince parmaklı, kırışıksız ellerin ‘efemine olmadığını ama bir erkeğe aitmiş gibi görünmediğini’ vurgulamıştı. Halide Edib’in Mustafa Kemal’i diktatörlük eğilimi içindeydi.’’


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 24 Mayıs 2010, 00:10   #278
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..




Halide edip adıvar ve Yakup kadri karaosmanoğu bu iki yazarın cumhuriyet öncesi ve cumhuriyet sonrası değişimleri neredeyse yüzseksen derecedir. özellikle halide edip adıvarın meşhur sultanahmet konuşması yokmu bambaşka ama sonrası adeta hüsran. neyse uzatmaya gerek yok yazmak istedim sağdece ...

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Ağustos 2010, 21:57   #279
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..




“ Manduhai ”


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Meltem
Çalıkoğlu, Moğolistan’a giden eğitim gönüllülerinin bir kısım
hatıralarını bir araya getirecek roman sürükleyiciliğinde ibret ve
bilgi verici bir eser yazdı.




“Manduhai,” Türk Koleji’ni birincilikle kazanan bir kız… Ama kendisini
köyden gelmiş arkadaşlarından farklı gören, kendileriyle ilgilenen
belletmen güleç yüzlü ablaları için bile bunlarda nereden çıktı, der
gibi tavır takınan birisi.



Manduhai, ilk zamanlarda bir gün yurtta uyuyup kalmıştı, Gül isimli
belletmen “Manduhai, iyi misin canım? Arkadaşların etütte… Seni
göremeyince merak ettim.” dedi. O ise “İyiyim, bir şeyim yok.” diyerek
kalktı ve “Neden merak ettiniz. Benim annem değilsiniz siz, az sonra
inerim ben etüde.” diye cevap verdi. Gül gidince de “Bekle belki
gelirim.” diyerek CD çalarını aldı, kulağına taktı ve yatağına uzandı.


Bir akşam Manduhai hastalanmış ve ateşler içindeydi. Bunu fark eden
Gül, sabaha kadar ilaçlar vererek ve ılık suda ıslattığı küçük havluyu
alnına koyarak, başında bekledi. Ara sıra sayıklayan Manduhai’nin
yanına gelen arkadaşı Battuya “Görüyorum ki, daha iyisin Gül abla bütün
gece yanındaydı. Ne kadar şanslıyız değil mi? Annemiz yanımızda değil
ama bir melek bizimle…” dedi. Manduhai çok şaşırmış ve duygulanmıştı.


Manduhai’nin annesi Tsesge Hanım olanları öğrenince ertesi günün
akşamı, pahalı bir kaşmir battaniye ile Gül’ün ziyaretine geldi. Gülün
odasının soğuk olduğunu ve onun gayet ince bir battaniye ile ısınmaya
çalıştığını önceden fark etmişti. Gül’e “Sen hastalanırsan kızım bu
gurbette sana kim bakacak? Annen sayılırım bunu kabul et!” diyerek
takdim etti.



Manduhai bir ara bir hayal kırıklığına uğramış ve kısa süreli bir
bunalım geçirmiş hatta odasını kilitleyip kimseyi içeri almamıştı. O
zaman Gül ablası ona teselli edici en güzel sözleri söyledi ve sonra da
“Hem sen, kimin ismini taşıyorsun hiç düşündün mü? Manduhai… Kimdir
Manduhai? Kraliçe Manduhai, eşi Manduul Han ölünce, ağlayıp sızlanarak
bir köşeye çekilmemiş, aksine ülke idaresini ele almış. Moğol tarihinin
ilk ve tek kraliçesi olmuş. Hatta ikiz çocuklarına hâmileliği
sırasında, patlak vermiş bir savaşa bizzat katılarak kazanmasını
bilmiş. Şimdi en zor anlarda bile yılmadan olayların üzerine gitme
cesaretini gösteren böyle bir kraliçenin adını taşırken sen nasıl olur
bu kadar kolay yılgınlık gösterirsin?” dedi.


Türkiye gezisi söz konusu olunca bir öğrenci “Merak edilecek neyi
varmış Türkiye’nin? Hem bunlar neden bizim ülkemizdeler? Kesin başka
bir planları olmalı” diye bir söz atınca birden Manduhai, “Ne gibi
planları olabilir ki? Öğretmenlerimizin evlerini gördük; sadelikten
başka neleri var? Sevdikleri ülkelerine, anne-babalarının yanına iki-üç
senede bir gidebiliyorlar… Bildikleri her şeyi bize öğretmek için
gayret ediyorlar. Şu belletmen Gül ablamızın bizi sevmekten, bize anne
şefkati göstermekten başka ne kusuru var? Bir insan yıllarca rol
yapabilir mi?” diyerek çıkıştı.


Manduhai okulu bitirince, Bulgaristan’daki Amerikan Üniversitesi’nde
burslu okuma imtihanını kazandı. 18 ay sonra Gül ablasına bir mektup
yazdı:


“Canım ablacığım, seni ne çok özledim bilemezsin. Oda arkadaşım Julia
çok iyi bir kız. Ona sizlerden o kadar çok bahsediyorum ki, görmediği
halde sizleri çok iyi tanır hale geldi. İlk ders günümdü, kendi halinde
sohbet eden ayrı ayrı ülkelerden öğrenciler gördüm. Farkında olmadan
Türkçe ‘Merhaba’ dedim. Onlar da gülerek bana ‘Merhaba’ dediler. Meğer
kendi ülkelerindeki Türk kolejlerinden mezun olmuşlar. Ders hocam
Profesör Andrea Türkiye’ye gittik. Hayallerim gerçek oldu. İstanbul’da
farklı bir sesle irkildim. Hem yükseklerden, hem de hücrelerimden
geliyor gibiydi bu ses. Çevremden bunun ezan sesi olduğunu öğrendim.
Ben hayatımda bu kadar tesirli bir nağmeyi ilk defa duyuyordum.
İstanbul’a geleli yarım gün olmuştu ama beni büyülemeye yetmişti!..”
diyordu.



 
Alıntı ile Cevapla

Alt 23 Ağustos 2010, 15:10   #280
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


“Oyunculuk uçarılık değil, bilgeliktir” diyerek çılgınlık derecesinde “oyuncul” romanlar yazan Tom Robbins, bu romanda hayatımızı var eden en temel kavramlar hakkında düşünmeye ve insanın doğayla ilişkisinin kopma sürecinin anlatıldığı düşsel / tarihsel bir yolculuğa çağırıyor bizi.

Batı’dan Doğu’ya, oradan da Yeni Dünya’ya uzanan, ölümsüzlüğü kovalayan ve yüzyıllar süren bir yolculuktur bu. Batı acı çekmeyi seven, mantığa, bireyciliğe ve üretime tapınanların diyarıdır. Doğu, aşka, boş zamana, münzeviliğe, bilinmezliğe hayatında yer veren insanların yaşadığı su ve parfüm diyarıdır. Yeni Dünya’da ise sadece “başarı” ve hırs vardır.

Yolculuğun en ilginç kişisi ise keçi ayaklı, zevk ve bereket tanrısı Pan’dır. Pan, insanların duyguları ile düşünceleri arasına duvar çekmeleri, yaşamak yerine, cennete kabul edilmek ve doğayı tahakküm altına almak için çalışmaları; dans çalışmaları; dansı müzik ve aşkal ilgilenmek yerine, doğru ve yanlışla uğraşan Aristo, İsa ve Descartes’a inanmaları ile gücünü yitiren bir tanrıdır.

Aynı zamanda Bay Mantıksız, Bay İçgüdü, Bay Hayvani Sır, Bay Çingene, Mastürbasyon, Bay İnatçı Güç, Bay Küstahlık, Bay Doğa Eni İyisini Bilir…dir.

Pan’ın en yakın arkadaşları ise, “İnsanın kalbiyle yaşamasını” savunan kendi kendinin kralı Alobar ve Kama-Sutra’yı bütün incelikleriyle bilen koku bilgesi Kudra’dır.

Bugün Pan’ın , Alobar’ın ve Kudra’nın izleyicileri günahlarından pişman olmayan günahkârlar, inançsızlıklar, şehvetli kadınlar, müzisyenler, âşıklar, asiler, şairler ve delillerdir.

Bu kitapta hayatlarını bir “deney” olarak yaşayanlar anlatılmaz. Onların okumalarına da gerek yoktur!…

(Arka Kapak’tan)





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Eser: Aşkın Celladı
Yazar: Irvin D. Yalom
Format: JAR


Açıklama: Saul, Stockholm´den gelen ve açamadığı üç mektuptan dolayı niye acı çekiyordu? Thelma´yı geçmişteki bir aşk macerasına bu kadar bağlayan şey neydi? Carlos´un maço fantezileri, onu yavaş yavaş öldüren kanseri kabullenmesine nasıl yardımcı oldu?

Elinizdeki bu kitapta, psikoterapist Irvin D. Yalom´un, yalnızlık, ölüm korkusu, yaşama amacını yitirme gibi, aslında hiçbirimizin tamamen kaçamayacağı temel insanlık kaygılarından rahatsız olan hastalıklarıyla yaptığı çalışmalardan seçtiği, on ilginç öykü bulacaksınız.

Dr. Yalom bu öyküleri aktarırken, bir insan olarak psikiyatrın terapi sürecinde karşılaştığı güçlükleri de, duygusal ve sürükleyici bir dille anlatıyor.


 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
kitap, tanitimlari, tanıtımları


Konuyu Toplam 5 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 5 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
IRCForumları - Kitap Tanıtımları İndex AftieL Kitap Tanıtımları 0 03 Eylül 2014 17:16
İskender PALA -Od Kitap Özeti –Bir Yunus EMRE Romanı -IRCForumları -Kitap Tanıtımları Sevda Kitap Tanıtımları 3 21 Temmuz 2014 03:04
Hasret – Canan Tan - IRCForumları - Kitap Tanıtımları Sevda Kitap Tanıtımları 1 21 Mayıs 2014 02:41
Aşram - Ram Ören - IRCForumları - Kitap Tanıtımları Sevda Kitap Tanıtımları 0 21 Ağustos 2012 18:41
Kitap Tanıtımları Kategorisi Hakkında! Lanet Kitap Tanıtımları 0 12 Ekim 2011 21:20