13 Aralık 2010, 23:14 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ~ Edebiyat söyleşileri; Tahsin Yücel. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Edebiyatımızın “çınarlarından” Tahsin Yücel, bu kez deneme kitabı “Gün Ne Günü?” ile buluştu okurla. İçerik olarak öncekilerden hayli farklı olan “Gün Ne Günü?”nde bir araya toplanan denemelerde Türkiye’nin güncel sorunlarını irdeliyor yazar. Laiklikten türbana, terörden Türkiye’deki aydın kavramına kadar, pek çok konuda içindekileri paylaşıyor okurla... Biz Tahsin Yücel’le daha çok denemelerindeki edebiyata yönelik konular üzerinde konuştuk. Orhan Pamuk’tan intihale, piyasa romanından yeni yazarlara uzandık... ■ Son zamanlarda denemelerde bir artış var. Sizin haricinizde Faruk Duman ve Elif Şafak da deneme kitapları hazırladı bu kez.. Evet denemelerin eskiye göre daha çok yayımlandığı doğru. Türkiye’de yayıncılığın gelişmesinden ileri geliyor. Gazetelerde, dergilerde denemeleriniz yayımlanıyordu, ilgi de uyandırıyordu belki çoğu kez. Yayımlamaya gelince yayıncıları pek de ilgilendirmiyordu. O bakımdan denemeye de ilgi var. Kitapçılık da gelişti. Bunun sonucu olduğunu sanıyorum. Bugün genelde daha çok yayımlanıyor denemeler... ■ Kitabın adı ve içeriği ile ilgili de konuşmak isterim. Bu kitapta politik konulara dokunuluyor. Ama bir politikacı olarak değil, bir edebiyatçı olarak dokunuyoruz. “Gün Ne Günü?” derken; ne yapmamız gerekir, tutumuz ne olmalı gibi bir soruyu da içeriyor. Nasıl bir dönemde yaşıyoruz? Böyle bir anlamı da içeriyor. Yani hem bir yerde bizden, bir aydından, bir yurtseverden beklenen şey nedir bu dönemde? İkincisi de günümüzde neler oluyor? Kitabın içinde bu sorulara yarım da olsa birtakım yanıtlar buluyoruz. ■ Kitapta intihal üzerine, aşırma üzerine bir denemeniz var. “Yazarın bir tür hırsız olduğunu söylemeye hakkımız var mı?” diye soruyorsunuz. Bizim yazın tarihimizi de araştırsak, öyle sanıyorum birçok benzer durumlarla karşılaşabiliriz. Elbette başka bir yazardan esinlenilir ama onun düşüncesini, onun biçemini, onun tümcelerini bizimmiş gibi sunmak, elbette bir etkilenme olarak adlandırılamaz, aşırmadır diyebiliriz. Bunun pekçok örneği de var. Bazen de kimi yazarlar, farkında olmadan böyle önemli bir yazarın imgelerini, düşüncelerini hatta belli tümcelerini kendileri kullanabiliyor. Ama bir de açık açık buradan almış, bir yabancı ya da eski bir yazardan almış ve kendininmiş gibi sunmak... Bu elbette ki güzel değil. Bir kopyalama durumunda bir takım örneklere rastlıyoruz. Bu yeni yeni yetişmekte olan birinde belki bağışlanabilir ama bir yazarda hoş görülecek bir şey değil. Tümüyle aldıysa hırsız da denilebilir. Bu kadarını da bir yazar yapar mı? 'EDEBİYAT DİLDİR' ■ “Avrupa ve Darbuka” başlıklı denemenizde Orhan Pamuk’a yönelik ciddi eleştirileriniz, bir karşı duruşunuz var. Pamuk için “Batılı numarası çeker, Eco’dan izlekler alır, Dante’den kitap adları alır” demişsiniz. Ve yazdıklarını çok sıradan buluyor ve bazen de mantık hataları yaptığını ifade ediyorsunuz.. Ben o arkadaşın “Kara Kitap” romanı için eleştiri yazdım. O kitabı, içeriği, kurgusu, bir de dili açısından eleştirdim. Onun için kaleme aldığım tek eleştiri yazım Gösteri Dergisi’nde çıktı. Ondan sonra bir yıl boyunca bana karşı kimi zaman bir, kimi zaman iki yazı yayımlandı, sonra konu çok uzadı. Orhan Pamuk’tan hiç söz etmeme kararı aldım. Sonra bu kitapta bir yazı yazdım. Benim düşüncemi sorarsanız edebiyat öncelikle bir dildir. Edebiyatın temeli dildir. Yani Pamuk, münakaşalara filan girmek istemiyorum, bütün kitaplarını okumuş değilim, ama okuduğum kadarıyla bir kez olmayacak Türkçe yanlışları var. Ve bu baskı yanlışı gibi yanlışlar değil. Şunu söyleyeyim, benim edebiyata başladığım sırada, diyelim ki 50’li-60’lı yıllarda, bu benim eleştirdiğim kitabı (Kara Kitap) yayıncılarda dolaştırsaydı, hiçbir yayınevi basmazdı. Basarsa da, en azından dilini baştan sonra değiştirerek basardı. Bizim dönemimizde, Varlık Yayınları’nda, Yaşar Nabi Nayır’ın dergisi bütün edebiyatçıların toplandığı yayınevi ve dergiydi. Orada Yaşar Nabi’nin yardımcısı olarak yıllarca çalıştığımdan bildiğim şey. Hani bir öykü getirince bir yazar, bir kere kusursuz Türkçe’si olması ilk koşuldu. Şimdi bu titizliği hiçbir yayınevinde görmüyoruz. En azından bazı şeyler düzeltilebilir. Gözden kaçmış birtakım hatalar olabilir ama hiç buna gerek görmüyorlar ve yayımlanıyor. Habertürk.
__________________ Yine Yeniden Aga. | |
|
Etiketler |
edebiyat, söyleşileri, tahsin |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Edebiyat dünyasının çok yönlü yazarı: Tahsin Yücel | Sarya | Türk Dili ve Edebiyatı | 0 | 26 Ocak 2021 17:01 |