29 Ağustos 2010, 16:04 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Bir Kitap Bin Yaşam / Oblomov insan anlatamaz mı düşündüklerini anlatamaz bazen... çevrintiler içindedir düşünür de toparlayamaz kendini çeki düzen veremez sözler yetmez yaşananlara anlatamaz dostum anlatamaz cahil değiliz sansak da kendimizi salt düşüncelerde kalır yaşayıp da, anlatmak istediklerimiz kısır kalır kelime haznemiz… birlikte toplayalım Yazılarım belki sıkacak bazılarınızı… belki sıcak gelecek… benimle ortak yanlarınızın olduğunu fark edeceksiniz… Dağınık bir insanım… kafam dağınık, düşüncelerim dağınık, odam dağınık, yazılarım dağınık… Dedim ya; çevrintiler içinde çarparız oradan oraya, parçalanır dağıtırız kendimizi… Toplamak için zaman mı gerek… cesaret mi… yoksa bir destek, sizi taşıyabilecek bir güç mü gerek… beraber mi toplamalı dağınıklığı bir elin sessizliğini yok ederek… Artık yaraştırılmıyorsa bazı yetiler kişiliğinize, gönül okşayan sözler kısırlaşmışsa, elinizi eteğinizi çekersiniz yaşamın uğultusundan… istemeseniz de susarsınız sözleri kirletmemek için… Yaptıklarınız değer görmemeye başlamışsa, bir tutanınız yoksa elinizden, uykuya verirsiniz kendinizi çoğu zaman… gözler kilitlenir, görmez olurlar benliğinizi… Sevip değer verdiğiniz birisiyle sohbettesiniz… ağır düşler altında ezildiğinizden, beyninizin içinde yıldızların savaştığını, gökyüzünün üzerinize çöktüğünü ve bu yoğun ağırlıktan kurtulamayacağınızı sandığınız bir dönem içindesiniz… işte, yana yakıla durumunuzu paylaşmaya çalıştığınız o kişi size bir gün “oblomov” derse ne yaparsınız? Sözcüğün anlamını biliyorsanız, ne yapacağınızı, nasıl davranış biçimi sergileyeceğinizi siz bilirsiniz elbet... ama, ne demek olduğunu bilmiyorsanız, bir sözlükte ararsınız sözcüğün anlamını… arama motorunu çalıştırır didik didik edersiniz her yanını... ben de öyle yaptım işte… Belli zamanlarda aç kurtlar gibi saldırırız kitaplara... okuruz, okuruz, okuruz… salt okumakla mı kalırız? yaşarız illa ki kitabın içinde… Olayları, kişilikleri… kendi yaşamımızla eşleştiririz belki yazılanları ve kendi kişiliğimizle… Bazen de hangi kitabı okumanız gerektiğine karar veremeyiz belli ki… Aslında onlarca kitap vardır evinizde okunmayı bekleyen, ya bir koli içinde unutulmaya yüz tutmuşlardır, ya da kitaplık raflarında gizemli bir beklentiyle küllerini ateşlemektedir eyleme geçmek için… tıpkı bir insan gibi… insanın da küskünlüğü kaçışa, kaçışı isyana dönerse eğer, hiç umulmadık bir hareketlilik başlayabilir… Ben de bu hareketliliği hep özlüyorum… oblomovun anlamını bulmakla kalmadım ve kitabı da buldum ve hemen okudum; "Yarım kalmış bir adam olduğunu, ruh güçlerinin gelişmekten geri kaldığını, hayatına bir ağırlığın çöktüğünü düşündükçe içi parçalanır. Başkalarının zengin, hareketli hayatını kıskanır, kendi hayatının yolunu ağır bir kaya parçasıyla tıkanmış, daracık, zavallı bir keçiyolu gibi görür. İçinde hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş bir çok yetenekler olduğunu acı duyarak sezmektedir. İçi yanarak anlar ki, onda gömülü kalmış iyi ve güzel birşeyler vardır. Belki çoktan ölmüş, ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıdır ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştır ki… Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştır. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğince açılıp harcanmaktan alıkoymaktadır. Sanki gizli bir düşman, daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştır…" İşte böyle söyleniyor “oblomov” romanının kahramanı Ilya Ilyiç için… Rus Yazar İvan Aleksandroviç Gonçarov’un “Oblomov” Romanı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkmış çevirmenleri; Sabahattin Eyüboğlu ve Erol Güney Benim okuduğum kitap bu… Bir de, değişik yayınevleri tarafından Serpil Demirci çevirisiyle yayımlanan kitap var. Hangisini okursanız… Giderek yaşamdan kopan, insanlardan uzaklaşan, sosyal etkinliklere katılmayan, durmadan uyuyan, herşeyi erteleyen, en basit işleri bile sonraya bırakan, yataktan kalkmaya bile üşenen bir insan mı oldunuz? Bilinçli bir tembellik halindesiniz yani… yapmak zorunda olduğunuz önemli işlerinizi bile bir yana bıraktınız, gittikçe içine kapanan halinizle, kendi yarattığınız hayal dünyasında yaşamaya başladınız… bildiğimiz melankoli halindesiniz ve bu durum daha çok da sizi sevenlerinizi üzmektedir… “İlim beşikten mezara kadar” denmiş ya… “öğrenmenin yaşı yokmuş” ya… son nefeste bile öğreneceğimiz çok şey olacak… Oblomov'u anlamak için, bu 'kadim ruh yorgunluğunu' anlamak gerekir. Ölümü, "yaşayan ölü" haline dönüşerek yenmek, hayat kıvılcımlarını yok ederek ölümün işlevini elinden almaktır… hani adam; kocaman bir köpeğin karşısında korkusundan bir şey yapamayacağını anlayınca; “serde erkeklik var” gibisinden, korktuğunu belli etmemek için bir hışımla “söbü yüzlü tazı” demiş… güya hakaret etmiş. Bizimki de o hesap işte… Yaşama karşı güçsüzlüğümüzü cesaretin ardına sığınarak ya da, forslu görünmeye çalışarak sürdürmeye çalışıyoruz… Hangimiz oblomovluğun içinde değiliz ki… Ne kadar çok sevindik, ve ne çok “içten ağladık” bilebilir misiniz… Biz her şeyi belki 'birkaç defa yaşamaktan' yorulduk… hayal kırıklıkları, boşuna çabalar, bizi tüketen çatışmalar sonunda bütün idealist insan yanımız hayata küstü belki… Patlayan bir enerjiydik belki de, son bir çabayla devinimler gösteren, tıpkı sonbahar gibi… son bir gayretle tüm güzellikleri sergileyen, hayata belki de tepeden bakacak kadar göz kamaştıran renkler içinde… Rus yazar İvan Gonçarov, ünlü romanı Oblomov’da; ‘tarih dışı’na düşmüş bir rus soylusunun dramatik yaşamını anlatır. Kahramanımız, ailesinden kalan mirasla geçinmekte ama elindekiler de her geçen gün tükenmektedir. e “hazıra dağ dayanmaz” derler. Daha sonra siyasal söylemlere, edebiyata ‘Oblomovluk’ olarak geçecek olan bir durumun kahramanıdır aslında. Gerçekçi edebiyatın öncülerinden kabul edilen Gonçarov, Oblomov’un dünyasını öylesine kasvetli, hareketsiz ve rutin olarak tasvir eder ki, okur da zaman zaman aynı karabasanın içinde bulur kendisini. Oblomov’un o takatsiz hali, hiçbir şey yapmak istememesi, yaptığı şeyleri anlamlandıramaması uzun uzun anlatılır romanda. Bu, Gonçarov’un bilerek yaptığı bir şeydir. Yazar, kahramanının düşündüklerini, aklından geçenleri onlarca sayfa süren bölümlerle uzun uzun ve en ince ayrıntısına kadar anlatır. Oblomov’u, bir terim olarak ‘Oblomovluk’ haline getiren de bu bölümlerdir aslında. Kitap eğer doğru bir zamanlamada okunmuşsa, okuruna kendisiyle hesaplaşması için büyük olanaklar sunar. Gonçarov, bu büyük eserinde okuru, kendi Oblomovlukları’yla yüzleştirir. Oblomov’un ‘bunaltıcı, mutsuz ve gelecekten yoksun’ hayatının ayrıntılarına giren her okur, aynı zamanda kendi hayatının derinliklerinde bir yolculuğa çıkmış ve kendi Oblomovluk’larıyla başbaşa kalmış demektir. Oblomov,yaşama şekliyle, aşkıyla, hayatıyla, varoluşuyla, edebiyatıyla, politikasıyla ve sanat anlayışıyla zamanın gerisine düşmüş bir karakterdir. Oblomov ve Oblomovluk yalnızca romanın yazıldığı tarihsel süreçle ilgili bir durum değil, bütün tarihsel dönemlerde ortaya çıkabilecek bir ruh halidir. Biraz da Gonçarov’dan söz edelim; 1812 yılında Simbirsk’te doğmuş. Zengin bir tüccar ailesinin çocuğu olan Gonçarov, Oblomov’unkine benzeyen bir çocukluk geçirmiş. 1847’de ilk yapıtı Alelade Bir Hikaye 1849’da Oblomov Rüyası’nı bir dergide yayımlattı. 1857’de Oblomov 1856’da Fregat Pallada ( üç yıllık bir dünya yolculuğunu anlatır) 1869’da Uçurum Gonçarov’un eserleridir. Ünlü yazar 1891 yılında ölmüştür. Kitabın arka kapağında yer alan; “Gonçarov, büyük romancılarda görülen dram karşısında gülümsemesini hiç eksik etmez; okurunu da gülümsetmeyi başarır” yazısı gerçeğini ben de yaşadım kitabı okurken… Aynı şeyleri yaşamaktan yorulduğumuz için bir tepkidir belki uyku hali… damarlarınızı içten içe kanatan “bir ince hastalık”tır... mükemmelliyetçi bir kişiliğe sahipseniz, yıkıntılar altında kalmışsanız uyursunuz işte öyle… yaşam ağrısıdır uyku… Kitabı okuyan herkes, kendi oblomovluğunun farkına varıyor… İnsanlar birbirini “oblomov” yanlarıyla da sevebilir mi? Reyhan Sur
__________________ Rüzgarda savruk, Başına buyruk ~ | |
|
Etiketler |
bin, bir, kitap, oblomov, yaşam |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Kitap ismi /Kalbim Sana Ait Yazar - Jewel E. Ann / Nemesis Kitap | İpek- | Kitap Tanıtımları | 0 | 03 Haziran 2023 00:11 |
Günün Sonu: Jack and Jill/ Birinci Kitap - Jewel E. Ann - Nemesis Kitap | İpek- | Kitap Tanıtımları | 0 | 02 Haziran 2023 23:29 |
Ekitap Nedir ? E-kitap Nasıl Yazılır ? E-kitap Yazarak Para Kazanma | duhan05 | İnternetten Para Kazanma Yolları | 0 | 09 Mayıs 2013 20:44 |
Engelli Yaşam Ya Da Engellerle Yaşam | Liaaa | Makale - Araştırma - Ve Bilimsel Yazılar | 0 | 13 Temmuz 2012 13:09 |
“Acısız yaşam sevinçsiz; hüzünsüz yaşam neşesizdir.” | AngeLus | IF Ekstra | 0 | 17 Eylül 2010 18:37 |