24 Haziran 2008, 20:02 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Avrupa'nın Tasarım Harikası Camileri Avrupa'da sayıları her gün artan Müslümanlar kendilerine özgü yeni bir kültür inşa ediyor. Bu kültür, en çok camilerin tasarımında ortaya çıkıyor. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Avrupa kültürü ile İslam'ın karşılaşması Endülüs'le başlamıştı. İslam kültürünün Endülüs'te uğradığı soykırımın ardından Müslüman izleri toplumsal olarak Avrupa'dan uzaklaştırılmıştı. Endülüs tecrübesi iki kültürün kadim rekabeti ve etkileşimini devam ettirmiş, bu süreç Osmanlı'nın Avrupa ile olan ilişkileriyle günümüze ulaşmıştı. Modernizm sonrası ise İslam ve Batı etkileşimi Bosna savaşı ve Avrupalı güçlerin ortadoğuyu işgali ile derin bir yaralanma haline dönüşmüştü. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu yaralanma hali Mostar köprüsünün yıkılması ve Irak'taki camilerin bombalanmasıyla simgesel bir travmaya da yol açtı. Bugün Avrupa'nın kendi içerisinden doğan Avrupalı İslam kültürü olgusu ise bu etkileşimi bambaşka bir boyuta taşıyor. Avrupa'ya doğru yaşanan göçlerin meyvesi olan yeni müslüman kuşaklar, Avrupalı ama Müslüman yeni bir kültür inşaa ediyorlar. Bu kültürün en çarpıcı simgeleri ise şehirlerin tarzıyla uyumlu camiiler. Kendisi de bir mimar olan Christian Welzbacher'ın da dediği gibi "Batı’da İslam’ın kabulünün hikayesi oldukça eskilere dayanıyor ve yanlış anlamalarla dolu. Bu kafa karışıklığı günümüzde sona erdi mi yoksa hala sürüyor mu belli değil. Dünyanın üçüncü büyük dini Hz. Muhammed aracılığıyla ortaya çıktığından beri Batı’nın bu yeni dine tavrı doğrudan dışlamak oldu. Hristiyanlık bu “yabancı”ya karşı bir duvar ördü – ne mutlu ki bu sınırın her iki tarafına saygı duyanlar da var. Zamanla tehditler uzaklaştırılarak karşılıklı anlayış sağlanabildi. “Yabancı”nın bazı öğeleri Batı tarafından kabul edildi ve yanlış anlamalar yaratıcılığa dönüştü. Matematik ve kaligrafi, Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma” adlı eseri ve Goethe’nin “Batı Doğu Divanı” buna örnek gösterilebilir. Batı bu önemli eserlerden ayrı düşünülemez. Son elli yılda, nasıl olduysa her şey değişti. Duvarlar yıkılmıştı, sınırlar kaldırılmıştı, anlaşmazlıklar düzeltilmişti. Avrupa kendi sosyal yapısına karşın İslami bir kıta haline gelmişti. Peki her gün medyanın gündemine taşınan, zararsız anlaşmazlıkları kızgınlığa, korkuya ve hatta nefrete çeviren bu değişim süreci nasıl başladı? Ne zamandan beri İslam “ölüm dini” (religion of death) olarak yorumlanıyor? Batı'da yaşayan Müslümanlar kendilerinin terörist olarak görülmesini ve ötekileştirilmeyi kabul etmiyorlar. Onları şehirle birleştiren ve aynı zamanda kimliklerini dışa vuran en öenmli yapı camiiler. Bu sebeple Şehirle ve dolayısyla Batı medeniyetiyle buluşmanın, kendini anlatmanın yolu bu camiilerin mimarisinde kendisini gösteriyor: Welzbacher'ın açık yüreklilikle ifade ettiği gibi; "Batılıların mizacı, bu paniğin azalması için yeterli değil. Batılılar kültürlerinin, İslam’a saygı duyan üstün bir yanı olduğunu düşünseler de duygusal açıdan çok daha güçsüzler. Hristiyanlığın birleştirici gücü görünür derecede azaldı, kilise cemaatleri dağıldı, kiliseler terkedildi, dönüştürüldü ya da yıkıldı. Bu arada her yerde yeni camiler inşa edilmeye başladı. 159 caminin ve yaklaşık 2.600 tane mescit ve ibadethanenin bulunduğu Almanya’da hararetli tartışmaları da beraberinde getiren 184 cami daha inşaat veya proje aşamasında. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de camilerin sayısı giderek artıyor ama bu kadar tehlikeli bir hızla değil. 3,4 milyon göçmen Müslüman’ın (bunların büyük bir çoğunluğu Türkiye’den) yaşadığı Almanya’da İslami “yayılma” görülüyor: Daha önceleri ticari veya endüstriyel amaçlarla açıldığı iddia edilen bazı örgütler, artık kamusal varlıklarını güvenle savunuyorlar. Diğer yandan, 5 milyon Müslüman’ın yaşadığı Fransa’nın sömürge tarihi nedeniyle İslam kültürüyle çok daha yakın bağları var. Idriss Elouanali’nin “Yearbook of Mosques” (Yıllık Cami İstatistikleri) kitabına göre 2006 yılında Fransa’da yaklaşık 100 cami ve 1.525 mescit vardı. İngiltere’de ise yirmi yıl önce 400’den az olan camilerin sayısı bugün 1.699’a ulaştı. Asıl mesele istatistikler değil, sembolizm. Binalar, laikleştirilmiş Batı’yla “irrasyonel” İslamiyet arasındaki muhalefetin sembolleri olarak yorumlanıyorlar. Müslümanlar için özgüven eksikliğinden söz ediliyor. İnsan zihninin tarihi ve teolojik gelişim süreci içerisinde, dindar Batı’nın ilerleyişine göre İslam’ın daha ilkel bir konumda olduğu söylenir. 11 Eylül 2001’den beri medyanın tekrarladığı söylemlerinden biri İslamiyet’in hala aydınlanmadığıdır. Tabi ki bütün bu iddiaların İslam’la bir ilgisi yok. Sadece Batı terimleri arasına “ecnebi” tanımını sokmak ve korkunç yanlış anlaşmaları şiddetlendirmek için gösterilen nafile çabalar bunlar. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. "1.400 yıllık tarihi boyunca geniş bir alana yayılan İslamiyet, çok farklı insanlar, kültürler ve uluslarla karşılaştı. Karşılaşılan her farklılık bu dine ayırt edici bir özellik kattı. Bunun en iyi örneği İslam mimarisinin Türkler’deki eşsiz gelişimidir: Özellikle Ayasofya gibi erken dönem Hristiyan dini yapıları, 1453’te Konstantinopolis’in fethinden sonra referans objeleri haline geldi. Mimar Sinan’ın bu yapıları yeniden yorumlamasıyla, cami mimarisi haç biçiminde (cruciform) kubbeli yapılar olarak şekillendi." Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bunun gibi bağımsız yorumlar devam etti ve muhtemelen edecek de, çünkü İslam’da cami mimarisi için bağlayıcı herhangi bir bildiri bulunmuyor. Kur'an’da sadece cami içerisinde gösterişli yay biçiminde bir oyukla (mihrap) gösterilen, inananların dua edecekleri yön (kıble) belirlenmiş. Fakat ölçü, şekil, tür veya diğer ölçütler için bir tanım yok. Cami yapısının bir bütün olarak yorumlanabileceği şekilde, yeni ve farklı düzenlemeler tamamen serbest bırakılmış. İslam’daki örgütsel çeşitlilikler, tasarımdaki çeşitliliklerle ifade ediliyor. Sadece Müslüman milletler arasında değil, çok daha küçük ölçeklerdeki her topluluk arasında cami mimarisinde farklılıklar olması mümkün. Hiçbir cami diğeriyle özdeşleştirilemez, her biri kendi yeterliliklerine göre inşa edilir: Bodrum katta da olabilir, süpermarketten de dönüştürülebilir, mermer kaplı, kubbeli ya da devasa kolonları olan bir salon da olabilir. Toplulukların sembolik bir karakter olarak da kullanabildikleri bu fenomen İslam mimarisinin ilgi çekici yanını oluşturuyor. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Şehitlik Camisi (2005) Yer: Berlin, Almanya Hazırlanan birçok cami projesi arasından ikisi stilleri ve tasarımlarındaki farklılıklarla öne çıkıyor. İspanya, Granada’da 2003 yılında, Kurtuba (Cordoba)’daki Büyük Cami ve el-Hamra’nın temel tasarım ilkelerinden alıntılarla, İber Yarımadası’nın Arap geleneklerine gönderme yapan yeni bir caminin açılışı yapıldı. Yapının tasarımında, geleneklerin bağımsız gelişiminden kaçınılmış. Fonksiyon programındaki bu tarihi alıntıların, açıkça erken Hristiyanlık dönemi geleneksel tasarımına geri dönüşü amaçladığı anlaşılabiliyor. “Gırnata (Granada) Camisi İslam’ın geleceğe dair mesajlarının enerjisini ve aydınlığını, aynı zamanda Avrupa’nın günümüzdeki konumunu ve Batı dünyasının İslam’la ilişkisini, uyumunu yansıtıyor. Avrupalı Müslümanlar’ın özlemi, günümüzde giderek dünyayı kuşatan, tahammül edilemez ikilemlerin ve adaletsizliğin iyileştirilmesine katkıda bulunmaktır. İçinde yaşadığımız ve paylaştığımız toplumun bütün insani değerlerine zarar veren, tüketici kapitalist sistemin, pervasız ve doymak bilmeyen gücüne karşı İslam doğal ve uygulanabilir alternatifler öneriyor.” Yıllık toplantılara ev sahipliği yaparak, Avrupa İslamiyeti’nin merkezine yerleşen Granada Camisi ve Kur'an Kursu’nun bu durumu yapının amacına da uyuyor. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Almanya’da, Münih’in 40 kilometre güneyinde küçük bir şehir olan Penzberg’de yer alan ikinci örnek, Granada’daki camiyle aynı amacı taşıyor: Avrupa İslamiyeti’nin merkezi haline gelmek. Bununla birlikte mimarileri tamamen farklı: Kübik hacim, soyut detaylar, geleneksel biçimlerin eğlenceli yorumu. Bu bina, 1995 yılından beri cemiyetle birlikte olan, 40 yaşlarındaki ünlü Penzberg imamı Makedonyalı Benjamin Idriz olmadan tam olarak anlaşılamaz. Idriz kendisini “açık” bir dinin sözcüsü olarak tanıtıyor. Batı toplumuna “modern” İslam’ı entegre edebilmek için Müslüman olmayanlarla diyalog kurmanın yollarını arıyor. Kusursuz Almanca’sıyla, iletişim kurma yeteneğindeki kendine güveni, terbiyesi ve şüphesiz dindarlığıyla, imam Idriz inanılmaz derecede sempati kazanmış. Kısa bir süre için, Euro-İslam’ın bir türü burada ortaya çıksa, tam yeri ve zamanı olurdu, üstelik beklentilerin üzerine çıkarak klişeleşmiş “ecnebi” düşmanlığının da üstesinden gelirdi. Ancak Idriz kendi topluluğunun direnciyle karşılaşmış çünkü onun yaptıkları İslam’ın çeşitliliğine uymuyordu: Alman Müslümanlar’ın sözcüsünün bildirisiyle yetkisi parçalanmış ve bazı örgütler kendisini onaylamadıklarını belirtmişler. Daha sonra, köktendinci bir örgüt olarak bilinen Milli Görüş’ün kendisine bağış yaptığı söylendi. Hikaye, estetik gelişmenin dini içeriğe gösterilen saygıyla, gelişmiş bir pozisyon sembolü olarak algılanamayacağını gösteriyor. Basit bir tefsirin, Euro-İslam’ın ortaya koyduğu karmaşık formlarda adaleti sağlayamadığı anlaşılıyor. Muhtemelen bu, yeni ortaya çıkan mimariye yakından bakıldığında alınabilecek en önemli ders. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Esselam Camisi (2008) Yer: Rotterdam, Hollanda Yeni camilerin çoğu nasılsa, mimarına ve kullanıcısına saygı göstermiyor, Granada örneğinde olduğu gibi. Berlin’de Türkler Osmanlı tarzını tercih ediyor, Rotterdam’da mimarlar Molenaar & van Winden varolan İslami modellerden karma bir tasarım oluşturdular, Avrupa genelinde ise minareler giderek gökyüzüne yükseliyor. Bütün bu yapılar geleneksel yaklaşımın bir sonucu. Adeta kendi ülkelerindeki güvenilirliklerini ortaya koyuyorlar. Bu yolla Euro-İslam mimarisi, Avrupalı Müslümanlar’ın yurtlarından koptuktan sonra yayılmalarının sembolü haline geliyor. Misafir işçiler olarak geliyorlar, sosyal sınıfların en alt seviyesinde yaşıyorlar ve bulundukları ülkelerdeki dili, kültürü ve dini çok az tanıyorlar. Bu durum ancak Müslümanların 3. ya da 4. nesliyle değişebilir – ki o zaman da mimariye etkisi olacaktır." Asıl kafa karıştıran konu, Avrupa’da İslam’ın ana din olduğu bölgelerden hangisine giderseniz gidin hepsinde bu durumun aynı olması. Mesela Balkanlar’da geleneksel olmayan cami örneklerinin sayısı sözü edilemeyecek kadar az. Bu durum Türkiye için de geçerli. Evet böyle diyor Mimar Christian Welzbacher. Bu camiilerin dikkate çeken diğer bir yönü de İslam-Bizans karşılaşmasında kubbeliyi yapıyı içselleştirmesi gibi günümüz Batı şehir tarzıyla da içiçe geçebilmesi. İslam estetiği ve düşüncesinin Batı mimarisiyle oluşturduğu bu yeni mimari taklitçi eski mimarinin yerini yavaş yavaş alıyor. Bu durumun karşısında ise Türkiye'de inşaa edilen pek çok camiinin içler acısı durumu göz çarpıyor. Gecekondulaşma ve çarpık yapılaşmanın doğurduğu estetikten uzaklık maalesef camilerimize de yansımakta. Bunun yanında İslam kültüründen kopuşu ve salt modernizm taklitçiliğini ifade eden Kemalist mimarinin de ürettiği pek çok camii görüntü kirliliği ve kültür yoksunluğunun anıtları olarak duruyorlar. Bu anıtlara örnek olarak Ankara Etimesgut Camii örnek verilebilir: Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. timeturk | |
|
Etiketler |
avrupanın, camileri, harikası, tasarım |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Avrupa Birliği'nden Türkiye'nin Otomobili'ne tasarım tescili | Oktayy | Haber Arşivi | 1 | 13 Nisan 2020 14:22 |
ZEMEDYA | Web Tasarım | Logo Tasarım | enesk001 | Web Site Tanıtımı | 0 | 19 Temmuz 2019 00:37 |
Tasarım Harikası Parfümler | AftieL | Parfüm | 1 | 29 Mayıs 2014 20:34 |
Tasarım Harikası Çılgın Kilotlu Çoraplar | Afrodit | Ah Kadınlar | 0 | 16 Aralık 2011 08:03 |
Tasarım harikası hoparlör! | Dilara | Bilim Dünyasından Son Haberler | 0 | 09 Nisan 2009 12:53 |