28 Şubat 2014, 18:42 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Terkib-i Bent Türk Klasik (Divan) Edebiyatı Haberler Edebiyat Dil Bilimi Kompozisyon Yazarlar, Şairler Sorularla Dil ve Edebiyat Köşe Yazıları Kitaplar Kardeş Edebiyatlar Şiirler Makaleler-Tezler-Yazılar Hadisler-Atasözleri-Deyimler Güfteler (Türkü-Şarkı-Marş) Sizden Gelenler Videolar Foto Galeri Bağlantılar Çanakkale Savaşları Ermeni Meselesi(Armenian Issue) Türk Klasik (Divan) Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Nazım Türleri Yazdır e-Posta Kategori: Klasik Türk Edebiyatı (Divan Edb.) Gösterim: 4091 Türk Klasik (Divan) Edebiyatı Nazım Şekilleri Ve Nazım Türleri Divan edebiyatında kullanılan nazım biçimleri daha çok Arap edebiyatından alınmıştır. Gazel, kaside, kıt'a, musammat, terkib-i bend ve terci-i bend Arap edebiyatı kaynaklıdır. İran (Fars) edebiyatından alınan nazım biçimleri mesnevi ve rubaidir. Tuyuğ ve şarkı ise Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı nazım biçimleridir. Divan edebiyatındaki nazım biçimlerini; nazım birimi beyit olanlar, nazım birimi dörtlük olanlar ve bentler halinde yazılanlar olarak gruplandırmak mümkündür. A- Beyitlerle Kurulan Nazım Biçimleri 1- Gazel - Divan şiirinin en önemli nazım şeklidir. - Gazel sözcüğü Arapçadır; anlamı "güzel ve âşıkane söz"dür. - Gazelde İlahi aşk, beşeri aşk, özlem, mutluluk, tabiat ve şairin uygun göreceği diğer konular işlenebilir. - Şairler, şiir konusundaki hünerlerini gazel türündeki şiirlerinde diğer nazım biçimlerine göre daha iyi sergileyebilirler. - Gazel en az 5, en çok 18 beyit olabilir. Gazelin kafiye düzeni aa, ba, ca, da ... biçimindedir. - Gazelin ilk beytine "matla", son beytine "makta", en güzel beytine de "beytü'l-gazel" denir. Son beyitte şairin mahlası (şiirde kullanılan takma ad) yer alır. - Gazelde konu bütünlüğü yoktur; bütününde aynı konu işlenen gazellere "yek-ahenk" gazel, tümü aynı söyleyiş güzelliğine sahip olan gazellere de "yek-âvâz" gazel denir. Musammat Gazel: Mısraların ortalarının da birinci mısraın sonu ile kafiyeli olduğu gazellere denir, Musammat gazelde her beytin mısraları ikişer mısra haline getirilerek bir dörtlük oluşturulabilir. Musammat gazel örneği: Kamu bimarına canan, (a) devâ-yı dert eder ihsan (a) Niçin kılmaz bana derman, (a) beni bimar sanmaz mı? (b) Gazel örneği: Ahmed Paşa'dan bir gazel: Sernâme-i muhabbeti cânâna yazmışam Hasret risalesin varak-ı c&na yazmışam Nâlişlerini derd ile bîçâre bülbülün Bâd-ı sabâ eliyle gülistana yazmışam Zülfün hikâyetini gönülde misâl edüp Gam kıssasını levh-i perişâne yazmışam Resm etmişem gözümde hayâlini güya Nakş-ı nigân sâgar-ı mercana yazmışam Tâb-ı ruhunla sûzunu yazarken Ahmed'in Şevkinden odlara tutuşub yana yazmışam Şiirde geçen kelimeler: sernâme: mektubun başlığı muhabbet: sevgi risale: kitap, kitapçık varak-ı cân: can yaprağı nâliş: inleyiş, inleme bâd-ı sabâ: seher yeli gülistan: gül bahçesi misâl: örnek gam kıssası: gam hikâyesi levh-i perîşân: alınyazısı gûyâ: güya, sanki nakş-ı nigâr: güzel sevgilinin resmi sâgar-ı mercan: mercan kadeh tab-ı ruh: yanağın parlaklığı süz: yanış odlara tutuşup: ateşlere yanmak 2- Kaside - Kaside övgü şiiridir. - Uyak düzeni gazel gibidir. - Kaside en az 15-20, en çok 99 beyit olur. - Kasidede de ilk beyte "matla", son beyte "makta", şairin mahlasının geçtiği beyte "taç beyit" denir. Kasidede mahlas son beyitte olabileceği gibi sona yakın beyitlerden birinde de olabilir. Kasidenin en güzel beytine "beytü'l-kasid" denir. Kasidenin birtakım bölümleri vardır. Tam bir kasidede şu bölümler yer alır: a) Nesib ya da teşbib: Bu bölümde betimlemeler yer alır. Bu betimlemelerin asıl konu ile ilgisi yoktur. Bahar, yaz, kış ya da bir şehir betimlenebilir. Kasideler nesib bölümündeki betimlemeye göre adlar alabilir. Bahar tasviri olan kasidelere "kaside-i bahariyye", bayramdan söz edenlere "kaside-i bayramiyye" denir. b) Girizgâh: Giriş beyti de denir. Uygun bir fırsat düşürülerek asıl konuya geçişin yapıldığı beyittir. Girizgâh tek beyitten oluşur. c) Methiyye: Allah, Hz. Muhammet ya da devrin ileri gelenlerinin övüldüğü uzun bir bölümdür. d) Fahriyye: Şairin kendi şiirini ve kendini övdüğü bölümdür, birçok kasidenin son bölümüdür. e) Tegazzül: Kasidenin içine yerleştirilen gazeldir. Bu bölüm, her kasidede yer almaz. f) Dua: Kasidenin sunulacağı kişi için Allah'tan iyilik ve güzelliklerin dilendiği bölümdür. Kasideler konularına göre adlar alır: Tevhit: Allah'ın birliğini anlatan kasidelerdir. Münacat: Allah'a yalvarmak için yazılan kasidelerdir. Naat: Hz. Muhammet'i övmek amacıyla yazılanlara denir. Methiyye: Devrin ileri gelenlerinin övülmesi için yazılan kasidelerdir. Mersiye: Bir kimsenin ölümünden duyulan acıyı yansıtan kasidelerdir. Gazellerin olduğu gibi kasidelerin de bir başlığı yoktur. Kasideler nesib bölümünde işlenen temaya göre de adlar alır: Bahariyye, şitaiyye (kışla ilgili), ramazaniyye ... Kasideler rediflerine ve uyağın son harfine göre de adlandırılır. Su kasidesi, Adem kasidesi, Kerem kasidesi ya da kaside-i râiyye, kaside-i lâmiyye... gibi. Divan edebiyatında kaside türünün en önemli ismi Nef'i'dir. Nedim'den bir kaside: (Bu kaside Sadrazam İbrahim Paşa için yazılmıştır. Şiirde İstanbul'un nitelikleri anlatılmaktadır.) Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl ü bahadır Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır Bir gevher-i yek-pâre iki bahr arasında Hürşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezadır Bir kân-ı niamdır ki anın gevheri ikbal Bir bâğ-ı iremdir ki gülü izz ü âlâdır Altında mı üstünde midir cennet-i a'lâ El-hak bu ne halet bu ne hoş âb u havadır Her bâğçesi bir çemenistân-i letafet Her gûşesi bir meclis-i pür-feyz ü safadır Ey sadr-ı kerem-kâr ki dergâh-ı refîin Erbâb-ı dile kıble-i ümmîd-i recâdır İdin ola ikbâl ü saadetle mübarek Günden güne ikbâlin ola gün gibi zahir Sadrında seni eyleye Hak dâim ü sabit Hep âlemin ettikleri şimdi bu duadır Ey sadr-ı cihan-bân ede Hak devletin ef zûn Kim devletin erbâb-ı dile lûtf-i Hudâdır Ez-cümle Nedîmâ kulun ey âsaf-ı devran Müstağrak-ı lûtf u kerem ü cûd ü atadır Nedim (Bu İstanbul şehri benzersizdir ve paha biçilemez. Bir taşına bütün Acem ülkesi fedadır. İki deniz arasında bütün bir cevherdir. Cihanı aydınlatan güneşle tartılsa layıktır. Bir nimetler madenidir ki, onun cevheri ikbaldir. Bir cennet bahçesidir ki, değerlilik ve yükseklik onun gülüdür. Güzel cennet onun altında mı, üstünde midir? Doğrusu bu ne hal, bu ne hoş su ve havadır? Her bahçesi bir güzellik çimenliği, her köşesi bir feyiz ve safa meclisidir. Ey lûtf edici sadrazam! Yüksek dergâhın gönül sahiplerine rica ve ümit kıblesidir. Bayramın bahtlılıkla ve mutlulukla kutlu olsun. Yerin gün geçtikçe güneş gibi görünsün. Tanrı seni sadrazamlığında sürekli ve sabit kılsın, Âlemin ettikleri şimdi hep bu duadır. Ey cihanın sahibi sadrazam! Tanrı mutluluğunu çoğaltsın. Senin devletin gönül sahiplerine Tanrı’nın bir lutfudur. Ey dünya veziri! Özellikle Nedim kulun lütuf, kerem, cömertlik ve bahşişine gark olmuştur. 3- Mesnevi - Fars edebiyatından Türk edebiyatına geçmiş bir nazım biçimidir. - Her beytin mısraları kendi aralarında uyaklıdır: aa, bb, cc, dd... gibi. - Bu durum şaire yazma kolaylığı sağlar. - Mesneviler oldukça uzun şiirlerdir, beyit sayısı herhangi bir ölçü ile sınırlı değildir. "Şehname" 60 bin beyittir, "Leyla ve Mecnun" 3100 beyittir. - Mesneviler, genellikle aruz ölçüsünün kısa kalıplarıyla yazılır. - Mesnevilerde halk hikâyeleri, destanlar, din, tasavvuf ve ahlakla ilgili konular işlenir. Her türlü öğretici konuların yanı sıra sünnet ve evlilik törenleri, bir şehrin güzellikleri (şehrengizler) işlenebilir. Mesneviler kendi devirlerinin manzum romanlarıdır demek yanlış olmaz. Ancak yazılış maksadı ve konu bütünlüğü açısından bugün bildiğimiz romanla alakaları yoktur. - Beş mesneviden oluşan eserler toplamına hamse denir. Beş mesnevisi olan şaire hamse sahibi şair denir. - Türk olduğu halde şiirlerini Farsça yazan Genceli Nizami'nin hamsesi vardır, Türk dilinde ilk hamse sahibi şair Ali Şir Nevai'dir. Taşlıcalı Yahya Bey'in de hamsesi vardır. - Şeyhi, Fuzuli, Nabi ve Şeyh Galip mesnevileri ile öne çıkan şairlerdir. Çok bilinen mesnevilerden birkaçı: Ahmedi: İskendername, Cemşid ü Hurşid Süleyman Çelebi: Mevlid Şeyhi: Harname, Hüsrev ü Şirin Fuzuli: Leyla ve Mecnun Nabi: Hayriyye, Hayrabad Şeyh Galip: Hüsn ü Aşk Hüsrev ü Şirinden bir bölüm: Meğer bir gün ki âlem hurrem idi Nesîm-i subha bülbül hem-dem idi Bulutlar sebzeye gevher saçardı Hava hâke abîr-i ter saçardı Götürmüş serv bigi gam gönülden Oturmuş gül bigi sermest mülden Meğer bir yâri var idi kadîmî Katında hasekisi vü nedîmî Cihan görmüş cihanda eyi yatlu Dilin tatmış zamanda acı datlu Ögüş seyr etmiş idi şark u garba Nîce kez hâzır olmuş harb u darba Şu resme idi nakş içinde üstâd Ki resm ururdu suda sûret-i bâd Şeyhî Şiirde geçen kelimeler: âlem: dünya hurrem: şen, sevinçli, güler yüzlü nesîm-i subh: sabah rüzgârı hem-dem: yakın dost sebze: yeşillik, çimen hava: hava hâk: toprak abîr-i ter: miskle karıştırılmış güzel, taze kokular serv bigi: servi gibi sermest mülden: içkiden sarhoş kadîmî: eski hasekisi vü nedîmî: padişah hizmetinde bulunan ve sohbet arkadaşı eyi yatlu: iyi kötü ögüş: çok fazla seyr etmiş: gezmiş, dolaşmış "Şu resme..." beytinin açıklaması: Resimde o denli ustaydı ki rüzgârın resmini suyun üstüne çizebilirdi. Harname'den bir bölüm: Bir eşek var idi za'if ü nizâr Yük elinden katı şikeste vü zar Gah odunda vü gâh suda idi Dün ü gün kahr ile kısuda idi Ol kadar çeker idi yükler ağır Ki teninde tü komamıştı yağır Nice tü kalmamıştı et ü deri Yükler altında kana battı deri Eydür idi gören bu sûretlü Tan değil mi yürür sünük çatlu Dudağı sarkmış u düşmüş enek Yorulur arkasına konsa sinek Doğranır idi arpa arpa teni Sözü görünce bir avuç samanı Kargalar derneği kulağında Sineğin seyri gözü yağında Arkasından alınsa palanı Sanki it artuğuydu kalanı Bir gün issi eder himayet ana Yani kim gösterir inayet ana Aldı palanını vü saldı ota Otlayarak biraz yürüdü öte Sördü otlakta yürür öküzler Odlu gözler ü gerlü göğüzler Sömürüp eyle yerler otlağı Ki çekicek kılın tamar yağı Boynuzu bazısının ay gibi Kiminin halka halka yay gibi Böğrüşüp çün verirler âvâze Yankılanırdı dağ u dervâze Şeyhî 4- Müstezat - Beyitleri bir uzun bir kısa mısradan oluşan özel bir gazel biçimidir. - ''mefûlü-mefâîlü-mefâîlü-fa'ûlün" biçimindeki uzun mısraden sonra "mefûlü-fa'ûlün" kalıbında bir kısa mısra gelir. Kısa (ilave) mısralara ziyade denir; müstezat artırılmış demektir. - Uzun mısralar kendi aralarında, kısa mısralar de kendi aralarında gazeldeki gibi uyaklıdır. 5- Kıt'a - Genellikle matla beyti olmayan gazel biçimindedir; bazen matla beyti olabilir. - Uyak düzeni, xa xa xa ... ya da aa xa biçimindedir. - Kıt'a en az iki, en çok on iki beyitten oluşur. - Kıt'ada genellikle şairin mahlası olmaz. - Kıt'anın beyitleri arasında anlam bağı vardır. B- Dörtlüklerle Kurulan Nazım Biçimleri 1- Rubai - İran edebiyatı kaynaklı, tek dörtlükten oluşan, dört mısralık bir nazım biçimidir. - Rubainin uyak düzeni aaxa biçimindedir. - Rubai, kendine özgü aruz kalıpları ile yazılır. - Rubailerde, aşk duyguları ve başka konular işlenmekle birlikte daha çok felsefi konular işlenir. - Rubainin en önemli ismi Iran edebiyatının rubai şairi Ömer Hayyam'dır. Türk edebiyatında pek çok şair rubai yazmıştır, ancak rubai şairi olarak tanınan şair Azmizâde Hâleti'dir. Rubai örnekleri: Erbâb-ı tab' elinde rubâîlerim benim Bezm-i safâya Haletîyâ çarpâredir Kimdir anınla kıt'a-ı elması bir tutan Noksanı hod yanında iken aşkâredir ============================== Esrarını dil zaman zaman söyler imiş Hengame-i gamda dâstan söyler imiş Aşk ehli olup da mihnet-i hicrana Ben sabr ederim diyen yalan söyler imiş Azmizâde Haleti Şiirlerde geçen kelimeler: erbâb-ı tab: zevk sahipleri bezm-i safa: eğlence meclisi çârpâre: halk ağzında çalpara denilen zilli çalgı kıt'a-ı elmas: elmas parçası hod: kendi âşkâre: aşikâr, belli, açık hengâme-i gam: gam zamanı aşk ehli: aşk sahibi mihnet-i hicran: ayrılık acısı, derdi Tuyuğ - Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım biçimidir. - Rubai gibi dört mısradan oluşur, tek dörtlüktür. Uyak düzeni de rubai gibidir: aaxa - Aruz ölçüsünün "fâilâtün-fâilâtün-fâilün" kalıbıyla yazılır. - Tuyuğ, halk edebiyatındaki maninin etkisiyle ortaya çıkmış bir nazım biçimidir. - Tuyuğ Çağatay ve Azeri lehçelerinde yaygın bir türdür. - Kadı Burhanettin, Nesimi, Ali Şir Nevaî tuyuğ türünün tanınmış şairleridir. Tuyuğ örnekleri: Dilberin işi itâb u nâz olur Çeşmi câdû gamzesi gammaz olur Ey gönül sabr et tahammül kıl ana Yâre erişmek işi az az olur ============================== Cana can vermeyenin ne canı var Can verenin adı ile sânı var Er kişinin metaı erlik olur Cevherinin la'l ile mercanı var ================================ Âşıkın seyrânı ol âlemdedir Görmeyen şol âlemi matemdedir "Küntü kenzen" gevheri Âdemdedir Adem ol meydir ki câm-ı Cem'dedir Şiirlerde geçen kelimeler: itâb: azarlama, darılma, nazlanma itâb u naz: darılma ve naz çeşm: göz cadu: cadı, Divan şiirinde göz güzelliğini anlatmak için kullanılan mazmun gammaz: birine iftira ederek zarar veren, fitneci ana: ona meta: sermaye, elde bulunan varlık seyrân: gezinme, bakıp seyretme şol: şu küntü kenzen: "Ben bir hazineyim." (Bu sözle bir hadise gönderme yapılmıştır. Hadis, Hz. Muhammed'in sözlerine verilen addır.) gevher: elmas, değerli taş ol: o mey: şarap, bade câm-ı cem: Cem'in kadehi (Cem, İran mitolojisindeki kahramanlardan biridir.) 3- Şarkı - Şarkı da Divan şiirine Türklerin kazandırdığı bir nazım biçimidir. 18. yüzyılın başında ortaya çıkmıştır. Türk şairlerinin Halk edebiyatındaki koşma ve türkünün etkisiyle ortaya koydukları bir nazım biçimidir. - Şarkı, bestelenmek amacıyla dörtlükler halinde yazılır. Besteleneceği için dörtlük sayısı pek fazla olmaz. - Uyak düzeni; abab , cccb , dddb ... biçimindedir. - Şarkılarda her dörtlüğün son mısraı nakarat olarak tekrarlanır. Birinci dörtlükte, ikinci mısra de tekrarlanan mısra durumundadır. - İşlenen konular "sevgi, ayrılık, özlem"dir. - Divan şiirinde ilk şarkıları yazan şair Nedim'dir. C- Bentlerle Oluşturulan Nazım Biçimleri Musammatlar - Dört mısralı manzumelerden başlayarak beş, altı, yedi, sekiz, dokuz veya on mısralı kıtaların (bentlerin) arka arkaya sıralanmasıyla oluşan manzumelere musammatlar denir. - Musammatların; murabba (dörtlü), muhammes (beşli), müseddes (altılı), müsebba (yedili), müsemmen (sekizli), muaşşer (onlu) gibi çeşitleri vardır. 1- Murabba - Dörder mısralık bentlerden oluşan nazım biçimidir. - Aruz ölçüsünün uzun kalıplarıyla yazılır. - En az 3 en çok 7 bentten oluşur. - Birinci dörtlükte tüm mısralar birbiriyle uyaklıdır. Diğer dörtlüklerde ilk üç mısra kendi aralarında dördüncü mısra ise birinci dörtlükle uyaklıdır: aaaa bbba ccca... 2- Muhammes - Beşer mısralık bentlerden oluşan bir nazım biçimidir. - Uyak düzeni şöyledir:aaaaa bbbba cccca... Müseddes - Altışar mısralık bentlerden oluşan nazım biçimidir. Terkib-i Bent - Genellikle 5-15 arasında değişen bentlerden oluşan bir nazım biçimidir. Her bent 5-10 beyitten oluşur. - Bentlerin uyak düzeni gazel gibidir. Bentlerin arasındaki beyte "vasıta beyti" denir; vasıta beytinin mısraları birbiriyle uyaklıdır. Terkib-i bendin her bendine "terkiphane" denir. Terkib-i bentte vasıta beyti her bentten sonra farklıdır. - Terkib-i bentte felsefi düşünceler, dini ve toplumsal konular işlenir. - Bağdatlı Ruhî'nin terkib-i bendi ve Ziya Paşa'nın ona nazire olarak yazdığı terkib-i benti edebiyatımızda önemlidir. -
__________________ Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. Pırlantaların en değerlisini içimde taşıyorum o da VİCDANIMDIR. BizimMekan.com | |
|
Etiketler |
bent, terkibi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Bent Nail | Burce | İçkiler İçecekler | 0 | 01 Mayıs 2012 14:27 |