20 Ocak 2015, 20:10 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Öfke Yönetimi ve Çatışma Çözme Öfke ve Çatışma Öfke tamamlanmamış arzulara, olumsuz sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere karşı verilen tepkidir. Diğer duygulara benzer olarak öfkenin bireylerde görülmesi normal, sağlıklı ve evrenseldir. Buna karşın öfke kontrol edilemeyen ve yıkıcı, olumsuz davranışlara sebep olarak saldırgan tepkiler doğurabilmektedir. Çoğu araştırmalarda görülüyor ki eğer öfke sağlıklı bir biçimde ifade edilmezse ve bastırılmaya çalışılırsa kronik kalp damar hastalıklarına, baş ağrısına, yüksek tansiyona ve mide hastalıklarına neden olarak kişinin fiziksel sağlığını bozabilmektedir. Bu sebeple, öfke inkar edilmemeli ve bastırılmaya çalışılmamalıdır. Öfke organizmayı bir sorun olduğunda harekete geçirmekte ve kendi benliğini yıpratıcı rol oynaması ve saldırgan davranma eğiliminde bulunmasına yol açabilmektedir (Soykan, 2011). Bu nedenle, öfkenin sağlıklı biçiminde ortaya çıkması için öfkenin nedenleri bulunmalı ve öfke kontrolü sağlanabilmelidir. Bu bilgiler ışığında, araştırmamızda, yaşamın ayrılmaz bir parçası olan fakat yanlış yaşandığı taktirde yıpratıcı bir duygu olan öfke kavramına, öfkenin kuramsal temellerine ve bu duygunun yol açtığı çatışma kavramına değinilmiş ve çatışma-öfke yönetimi süreçlerine vurgu yapılmış, öfkeyle ilgili yapılan araştırmalar ve ortaya çıkan sonuçlar incelenmiştir. Bu doğrultuda "Birey neden öfkelenir?", "Öfkeyi nasıl ifade eder?", "Öfke duygusu yaşandığında nasıl çatışma dönüşür?" gibi sorulara cevap aranmıştır. Giriş Öfke ile ilgili literatüre bakıldığında, saldırganlık kavramı ile çoğunlukla bir arada kullanıldığı görülmektedir. Özmen’e (2004) göre, öfke ve saldırganlık kavramlarının sıklıkla beraber kullanılması bu iki kavramın karıştırılmasına ve aynı kavramlar gibi algılanmasına yol açmıştır. Fakat psikolojide ve diğer sosyal bilimlerdeki gelişmeler bu iki kavramın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini göstermiştir. Anderson’da (1992), öfke ve saldırganlık arasındaki ilişkiyi kabul etmekle birlikte, tanımlamalarının birbirlerinden ayrılmaları gerektiğini belirtmektedir. Ona göre öfke geçici bir duygu, saldırganlık ise bir kişiye veya nesneye zarar verme girişimi yani bir davranıştır (Şahin, 2006). Öfke ile ilgili çeşitli kaynaklarda birçok tanıma rastlamak mümkündür. Özmen (2004) öfkeyi, “Bireyin, engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakılma, kısıtlama gibi durumlarda hissettiği ve genellikle neden olan şeye ya da kişiye yansıttığı, sonucunda saldırgan davranışlar için risk oluşturabilen yoğun ve olumsuz bir duygu” olarak tanımlamıştır. Avcı & Balkaya ve diğer birçok araştırmacıya göre öfke, insanın evrensel kodlarında var olan, erken çocuklukta gelişen ve ergenlikte günlük hayatı içerisinde sık sık hissedilen, tatmin edilmemiş isteklere ve beklentilere ve istenmeyen sonuçlara karşı verilen doğal, ortak, sağlıklı biçimde yaşandığı takdirde, saldırganlık ve şiddet içermeyen, yaşamı zenginleştiren, yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan duygusal bir tepkidir (Akt. Albayrak & Kutlu, 2009). İlgili literatürden yola çıkarak, en yalın ifadesiyle öfke, engellenme, hayal kırıklığı, incinme, baskı, korku veya haksızlık karşısında verilen duygusal bir tepkidir (Duran&Eldeleklioğlu, 2005). Öfke, bazen orta şiddette ve kısa süreli, bireye fayda sağlayacak şekilde, bazen ise, çok şiddetli, yoğun, uzun süreli ve yıkıcı olabilmektedir. Öfkenin net olarak, doğrudan dışa vurulmasının tahrip edici olduğu düşünüldüğünden, bu duygu birçok kültürde olumsuz bir duygu olarak görülmektedir ve her kültürde farklı şekillerde yaşanmaktadır (Balkaya&Şahin,2003). Öfkenin Kuramsal Temelleri Öfkenin tarihçesine bakıldığında, öfke ve öfke kontrolü ile ilgili düşüncelerin antik çağlara kadar dayandığı görülmektedir. Aristo haksızlığa tepki olarak verilen öfkenin haksızlığı engellemek için önemli olduğunu söylemiştir. Seneca, öfkenin mizah ve akıl ile önüne geçilebileceğini ve çocukların kendini kontrol konusunda erken yaşta eğitim alması gerektiğini savunuyordu. Uzun yıllardan beri çeşitli araştırmalarda, öfkeye neden olan öncelikle kaygı ve bunalım duygularına, karşı cinslerin öfkeyi ifade etmedeki farklılıklarına ve saldırganlık ile öfkeyi ayırt etme konularına yoğunlaşılmıştır. Kemp ve Strongman, öfkeye ile ilgili odaklanılan noktaların değişmesine rağmen, öfkeyi algılamanın 2000 yıldır fazla değişmediğini vurgulamaktadırlar (Akt. Şahin, 2006). Günümüze yaklaştıkça farklı psikolojik kökenli yaklaşımlar da öfkeyi çeşitli açılardan tanımlamışlardır. Bilişsel yaklaşıma göre bireylerin öfkelenmelerinin sebebi mantıkdışı inançlarıdır ve algılarıdır. Öfke de üzüntü, sıkıntı, çökkünlük gibi mantıkdışı inançların bir sonucudur (Duran&Eldeleklioğlu, 2005). Davranışçı yaklaşıma göre öfke, bireyin duygu ve düşünce çerçevesinde oluşur ve gelişir, davranışları ile ifade edilir.. Bandura (1977)’e göre davranışlar, bireyin çevrede gözlemlediği olay ve davranışları taklit etmesi ile kazanılır. Öfkede de sosyal model almanın çok önemli bir yer tuttuğunu vurgulamıştır. Bilişsel davranışçı yaklaşıma göre ise öfke, zihin ve davranışın karşılıklı olarak etkileşim içinde olduğu, bilişsel kökenli bir duygu durumu olarak tanımlanmaktadır. Ellis’e göre (Akılcı Duygusal Terapi Yaklaşımı), bireyde öfke duygusunun ve saldırganlığa neden olan şey, geçmişte karşılaşılan olaylar değil, onlara yüklediği anlamdır. Freud (1994) ise, kuramında temel aldığı ölüm içgüdüsünün saldırganlık olarak dışa yöneldiğini, insanın yaşamını zorlaştırdığını ve varlığı için bir tehdit oluşturduğuna vurgu yapmıştır ve süper egonun, öfke gibi yoğun duygular için bir koruma görevi gördüğünü belirtmiştir (Karataş, 2013). Lorenz, Darwin ve Freud’un teorilerini bir araya getirmiş ve öfke ve saldırganlık ile ilgili bir dürtü kuramı geliştirmiştir. Buna göre öfkenin, her an ortaya çıkabilecek biyolojik bir dürtü olduğunu savunmuştur. Varoluşçu yaklaşım ise, öfkeyi; insanın ölüme, işlenmemiş potansiyeline ve yaşamın anlamsızlığına karşı tepkide bulunması olarak tanımlamıştır. Bu yaklaşıma göre, bireyler bu duyguyu genellikle kendini yaşama karşı güçsüz ve çaresiz hissettiklerinde, farklı farklı biçimlerde yaşarlar (Özdemir ve ark., 2012). Öfke Kontrolü ve Çatışma Çözme Bireylerin, grupların veya örgütlerin, istek ve beklentileri arasındaki ayrılıklar, çatışmaya neden olmaktadır. Çatışma bazen yıkıcı, bazen de yapıcı olabilmektedir. Yaşamın ayrılmaz bir parçası olan çatışmalar ve bunun bir uzantısı olabilen öfke, yaşamın her anında ve her ortamda yaşanabilmektedir. Bir çatışma duygusu olan öfkenin temelinde farklı duygu durumları ve gereksinim beklentileri vardır ve bu durumlarla karşılaşıldığında veya bu gereksinimler karşılanmadığında ortaya çıkması kaçınılmazdır (Özdemir ve ark., 2012). Öfke bireylerde temelde üç farklı şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlar; öfke kontrolü, öfke içe vurumu ve öfke dışa vurumudur. Öfke kontrolü, kişinin diğerleriyle çatışmalarında öfkesini ne ölçüde kontrol edebildiği veya öfke duygusunu azaltma eğiliminin ne kadar olduğunu belirten ve öfkeyi bireysel tepkilerle ifade eden kontrol deneyimidir. Öfke içe vurumu; kişinin öfkeyi içinde tutarak ve saklayarak, oluşabilecek öfke tepkilerine karşı kullandığı alternatif bir uyum deneyimidir. Öfke dışa vurumu ise; oluşan öfke duygusunun sözel olarak veya davranışa dökülerek dışa aktarımıdır (Albayrak & Kutlu, 2009). Diğer bir deyişle, öfke içte, öfke yaratan düşünce ve duyguları bastırma eğilimini; dışta, çevredeki bireylere veya nesnelere yönelik saldırganlık eğilimini; kontrol edilen öfke ise, öfkenin ifadesini kontrol edebilme becerisini ifade etmektedir (Duran & Eldeleklioğlu, 2005). Öfke kontrolünde temel amaç; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen ve bireyin çevresine ve kendine zarar vermeyecek bir biçimde duygularını dışa vurmasıdır. Öfke kontrolü sağlıklı çatışma çözümü için de en önemli etmenlerden biridir. Çatışma ve öfke yönetimi karmaşık bir süreçtir ve bu sürecin temelinde bireyin kendisiyle diğerleri arasındaki farklılıklara ilişkin duygu ve düşüncelerin farkında olması, bunun içinde de empatiyi gerektiren etkili iletişim becerileri yatmaktadır. Öfkeyi; yok sayma, başkasına yöneltme, saldırgan veya pasif davranışlarla dışa vurma ve içe yöneltme öfke ile baş etmede başvurulan yanlış yollar olarak belirtilmektedir. Çatışma yönetiminde öfkeyle başa çıkmak için önce öfke kaynaklarının bilinmesi gerekir (Özdemir ve ark., 2012). Öfkeyi kontrol etmeye yönelik pek çok yöntem veya yaklaşım vardır. Genel olarak öfke kontrol yöntemleri; bilişsel, duyuşsal, iletişim, duygusal ve davranışsal boyutları içermektedir. Bilişsel Yöntemler: • Kışkırtmanın tanımlanması: Kışkırtan durumlarla yüzleşme ve bunlardan kaçınma verisi. • Alternatif açıklamalar: Kışkırtan olaya farklı açıklamalar ve bakış açıları getirme. • Öfkenin çarpıtmalarıyla savaşma: Öfkeyi ve düşünme biçimini yeniden gözden geçirmek. • Öfke kontrol yönergeleri: Öfkelenince kişinin kendine ait yönerge cümleleriyle öfkesini kontrol etmesi. • Beklentilerin netleştirilmesi: Karşılaşılabilecek olayları önceden tahmin edip ona göre davranma. • Zihinsel tekrarlar: Olumlu bir olayı örnek alıp, zihinde tekrarlama. Duyuşsal Yöntemler: • Biofeedback: Öfke durumunda vücudun nasıl tepkiler verdiğini keşfederek, bunu fiziksel uyarılmayı azaltmak, düşünce ve davranışları değiştirmek için kullanma. • Alternatif uyarılma oluşturma: Öfke ya da fiziksel uyarılmaya zır başka bir uyarılma (örneğin, gevşeme ve espri) oluşturma. • Uyarılmanın yönünü değiştirme: Öfkelenince yaşanan fiziksel uyarılmanın yarattığı enerjiyi, üretime dönüşebilecek önemli bir kaynak olarak kullanma. İletişim Yöntemleri: • Atılganlık (kendini ifade etme): Gereksinimleri ve hakları kabul edilir yollarla ifade etme. • Dinleme: İletişim kanallarınızı açık tutma. • Tartışma: İki insan arasındaki çatışmayı fikir birliğine vararak çözme süreci. • Eleştirme: Yapıcı eleştiri yapabilme ve alabilme becerisi. • Yansıtma: Kişinin, davranışının kabul edilemez olduğunu algılama ve sorumluluğunu alma becerisi. • Övme: Karşıdaki kişinin savunmacı davranma şansını azaltmak için iyi yönlerinden bahsetme. Duygusal Yöntemler: • Duyguların farkında olma: Duyguların doğru yöntemle ifade edilebilmesi için duyguları tanıma. • Duyguları ifade etme: Duyguları olumlu yolla ifade etme becerisi. • Olumlu etki yaratma: Kişinin kendini olumlu duygu durumunda tutması. Davranışsal Yöntemler: • Kendi öfke davranışını öğrenme: Öfkeli olunduğunda sergilenen davranışları belirleme. • Verimli (üretken) öfke davranışı oluşturma: Kışkırtan ve yıkıcı davranışlardan uzak durarak, öfkelenmekten korunma. • Davranış değiştirme: Öfkelenildiğinde sergilenen olumsuz hareketleri daha olumlu olanlarla yer değiştirme. • Öfkenin ABC’sini öğrenme: Bu yöntem, öfkeye yol açan sebepleri (Anger trigger), ortaya çıkan davranışları (Behavior) ve davranışların sonuçlarını (Consequences) gözden geçirme ve yeniden değerlendirme fırsatı tanır (Kökdemir, 2004). Öfke ile İlgili Araştırma Bulguları Çoğu araştırmalarda öfkenin bir duygu olduğu, depresyon, somatizasyon bozukluklar ve kaygı ile ilişkili olduğu ve benlik saygısını etkilediği ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, öfkenin suçluluk ve utanç duyguları arasında güçlü ve pozitif yönde anlamlı bir ilişkisi olduğu görülmektedir (Balkaya & Şahin, 2003) Öfke ile ilgili yapılan araştırmalar incelendiğinde insanların öfke durumlarında %83 oranında sözel saldırganlık dürtüsü ve %40 oranında da fiziksel saldırganlık dürtüsü ile davrandıkları, öfke ile ilgili duyguların %10 oranının saldırgan hareketler gösterdikleri ortaya çıkmaktadır (Akt. Balkaya & Şahin, 2003). Arslan’ın (2010), öfke ifade etme biçimleri ve sürekli öfkenin kişiler arası problem çözme ve stresle başa çıkma ile ilişkisini göstermek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada stresle başa çıkmada kaçınma ile öfke dışa arasında negatif doğrultuda bir ilişki görülürken öfke kontrolü ile pozitif ve anlamlı ilişki vurgulanmaktadır. Problem odaklı başa çıkma ile sürekli öfke, öfke içe ve öfke dışa arasında negatif yönde ilişki görülmekteyken öfke kontrolü arasında pozitif yönde bir ilişki bulunmaktadır. Arslan’ın (2010), araştırmasında kişiler arası problem çözme ile sürekli öfke ve öfkeyi ifade etme biçimleri arasındaki ilişki incelenmektedir. Yapıcı şekilde problem çözme ile sürekli öfke negatif doğrultuda olmasına karşın öfke kontrolü ile arasındaki ilişki pozitif yönde görülmektedir. Kendine güvensiz olan kişiler ise sürekli öfke, öfke içe ve öfke dışa tutumlarını gösterme eğiliminde bulunmaktadır. Sorumluluk almayan bireyler ise sürekli öfke tutumunu sergilerken öfke kontrolü davranışını sergilemekten kaçınmaktadırlar. Israrcı tutum sergileyen kişiler ise öfke dışa ve öfke kontrolü davranışı çok fazla göstermektedirler. Yapılan çoğu araştırmalarda öfke, eşe ve çocuklara gösterilen fiziksel ya da ruhsal işkence, cinayet gibi birçok saldırganlık durumu ile bağdaştırılmaktadır. Bu nedenle, araştırmalar bulunan sonuçlar çiftler arasındaki tartışmalardan sonra fiziksel şiddetin gerçekleşme durumunun %67 oranında olduğu göstermektedir (Özdemir, 2012) Yapılan çoğu araştırmada öfke kontrolü doğrultusunda bakıldığında kadınlar ve erkeklerin benzer oldukları fakat erkeklerin kadınlara oranla sürekli öfke, öfke içe ve öfke dışa durumunu daha fazla sergiledikleri ortaya çıkmaktadır (Yöndem, 2008). Yaman ve Türker'in (2011) bu doğrultuda, ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin; çatışma çözme stratejilerini ve öfke ifade düzeylerini belirleme amacıyla yaptığı çalışmada, erkek ve kadın öğretmenler arasında sürekli öfke ve öfkenin içe yönelmesi açısından bulunan bulgulara göre ise, cinsiyetler açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmektedir. Ancak öfkenin dışa yönelmesi ve öfke kontrolü açısından erkek ve kadın öğretmenler arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Bu farklılığa göre, erkek öğretmenlerin dışa öfke ve öfke kontrol puan ortalamalarının, kadın öğretmenlerin dışa öfke ve öfke kontrol puan ortalamalarından fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Çalışma sonucu bulgularına göre, erkek öğretmenlerin kadın öğretmenlere göre öfkelerini daha çok dışa yönelttikleri ve daha az öfke kontrol puanlarına sahip oldukları açıkça gözlemlenebilmektedir. Araştırma sonucunda bulunan diğer bir bulguya göre ise, erkek öğretmenlerin kadın öğretmenlere göre uzlaşma stratejisini daha fazla kullandıkları söylenebilir. Şahin'in (2005), 10-11 yaşlarındaki ilköğretim çağındaki çocuklara öfke denetimi eğitimi aracılığıyla, öfkelerini kontrol etmeyi, öfkelerini etkili ve olumlu yollarla ifade etmeyi öğreterek saldırgan davranışlarını azaltmak amacıyla yaptığı çalışma ile “Öfke denetimi eğitimi verilen deney grubu öğrencilerinin saldırganlık düzeyleri, bu eğitimi almayan placebo ve kontrol grubundaki öğrencilerin saldırganlık düzeylerine göre azalma gösterecek ve bu azalma uzun süreli olacaktır.” önermesi test edilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgular, deney grubunda yer alan öğrencilerin son test-izleme puanlarının, öfke denetimiyle ilgisi olmayan etkinlikler yaptırılan placebo grubu ve herhangi bir uygulama yaptırılmayan kontrol grubunun son test-izleme puanlarına göre anlamlı düzeyde farklı olduğunu göstermektedir. Bu çalışma ile birlikte öfke denetimi programının olumlu etkisinin iki ay süreyle devam ettiği ortaya koyulmaktadır. Albayrak ve Kutlu'nun (2009), 16-18 yaş arası ergenlerin öfke ifade tarzını ve ergenin bireysel/ailesel özellikleri ile öfke ifade tarzı arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yaptığı çalışma sonucunda bulunan bulguya göre , 16-18 yaş arası ergenlerin sürekli öfke ile öfke içe vurumu ve öfke dışa vurumu arasında pozitif anlamlı; öfke kontrolü ile arasında ise negatif anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca çalışma sonucundaki diğer bir bulguya göre 16-18 yaş arası ergenlerin öfke dışa vurumu ile öfke kontrolü arasında negatif anlamlı ilişki olduğu görülmüştür. Bilişsel–Davranışçı yaklaşımın ilkelerine dayanan “Öfke Kontrol Programının 15-18 Yaş Arası Ergenler Üzerindeki Etkililiği’ni” araştırmak amacıyla yapılan bir araştırma için 15–18 yaş arası ergenlerin öfke düzeylerini kontrol edebilmeleri ve uygun başa çıkabilme stratejilerini kullanabilmeleri için gerekli olan becerileri kazanabilmeleri konusunda, onlara yardımcı olmayı amaçlayan Öfke Kontrol Programı uygulanmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulguya göre , deney ve kontrol gruplarının sürekli öfke düzeyleri, içe yönelik öfke, dışa yönelik öfke ve öfkelerini kontrol edebilmeleri açısından karşılaştırılmaları sonucunda deney grubundaki öğrencilerin, kontrol grubundaki öğrencilere göre, sürekli öfke, içe yönelik öfke, dışa yönelik öfke düzeylerinin anlamlı bir şekilde azaldığı; öfke kontrol düzeylerinin ise anlamlı bir şekilde arttığı görülmüştür (Duran&Eldeleklioğlu, 2005). Araştırma bulgularına göre uygulanan Öfke Kontrol Programı’nın ergenlerin öfke düzeyleri üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Sonuç ve Tartışma Bu çalışmada öfkenin terminolojik olarak açıklanması, öfke kontrolü ve çatışma çözme arasındaki ilişki ve bu konu hakkında yapılan araştırmalara yer verilmiştir. Çatışma günlük hayatın bir parçasıdır. Bireysel farklılıklar çatışma anında bireylerin farklı duygular yaşamasına neden olmaktadır. Bu duygular bireyi çatışmayı sağlıklı şekilde çözmeye yöneltebileceği gibi, durumu içinden çıkılamaz hale de getirebilir. Çatışma çözmeyi karmaşık hale getiren duygulardan biri de öfke duygusudur (Yaman & Türker, 2011). Öfke, insanın doğuştan getirdiği ve hayatının ilk yıllarında şekillendirdiği bir duygudur. Öfke içsel ve dışsal sebeplerden kaynaklanmaktadır. İçsel öfkeye neden olan yalnızlık, hayal kırıklığı, üzüntü, merak, kaygı, haksızlık vb. duygulardır. Anksiyete bozuklukları öfke kontrolü ile doğrudan ilgilidir. Hastalar duygularını dışa vurma ve değerlendirmede problem yaşamaktadırlar. Duyguları ile baş edemeyen bireylerde ise içsel sebepten öfke yaşanmaktadır (Erdem, Çelik, Yetkin & Özgen, 2008). Doyurulmamış istekler, karşılanmayan beklentiler, istenmeyen sonuçlar, saldırı ve tehditler ise dışsal öfke nedenleri olarak belirtilmektedir. Bu durumlarda öfke açığa çıkması doğal bir durum olarak nitelendirilmektedir (Adana & Arslantaş, 2011). Öfke duygusu içerisinde saldırganlık ve şiddet içermediği gibi yaşamın sürdürülmesi için gerekli görülmektedir (Albayrak & Kutlu, 2009). Saldırganlık bireyin öfkesini başka bir bireye ya da bir nesneye yöneltmesi durumundaki davranışıdır. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada meydana gelen şiddet ve saldırganlık olaylarındaki artış dikkatlerin öfke ifadesi ve öfke kontrolü üzerinde yoğunlaşmasına neden olmaktadır (Karataş, 2013). Öfke duygusunun genellikle saldırganlık ve şiddetle ilişkilendirilmesi öfkeyi ifade etme biçiminden kaynaklanmaktadır. Birçok kişi öfke ifadesinde sorun yaşamaktadır (Duran & Eldeleklioğlu, 2005). Öfke açığa çıktığı an ve şekilde ifade edildiğinde çevredeki bireyler tarafından olumsuz değerlendirildiği gözlenmiştir. Bu da öfkesini dışarı vuran bireyde olumsuz benlik anlayışına, düşük benlik saygısına, kişilerarası çatışmalar neden olmaktadır.(Adana & Arslantaş, 2011) Bireyler öfkelerini olumlu biçimde ifade ettikleri taktirde öfke kontrolü becerilerinin arttığı gözlemlenmiştir (Duran & Eldeleklioğlu, 2005). Öfke kontrolünde çeşitli yöntemlere başvurulmaktadır. Öfkeyi kontrol etmeye yönelik bilişsel yani düşünsel yöntemler; kışkırtmanın tanımlanması, alternatif açıklamalar, öfkenin çarpıtmalarıyla savaşma, öfke kontrol yönergeleri, beklentilerin netleştirilmesi ve zihinsel tekrarlardır. Duyuşsal öfke kontrol yöntemleri, biofeedback, alternatif uyarılma oluşturma ve uyarılmanın yönünü değiştirme olarak belirtilmiştir. Öfke kontrolünde bilişsel ve duyuşsal yöntemler dışında iletişim yöntemleri, duygusal ve davranışsal yöntemler de kullanılmaktadır. Kendini ifade etme, dinleme, tartışma, yapıcı eleştirme yöntemleri iletişim yöntemlerine, duygularının farkında olma ve ifade edebilme duygusal yöntemlere son olarak da öfkeli olunduğunda nasıl davranıldığını öğrenme, verimli üretken öfke davranışı oluşturma, ve davranış değiştirme davranışsal yöntemler içerisinde yer almaktadır (Kökdemir, 2004). Öneriler Çatışma çözme yöntemlerinden en sağlıklı olanı işbirlikçi, yapıcı çatışma çözme yöntemidir. Bireyin bu yöntemi kullanabilmesi için öncelikle duygularını iyi tanıyor olabilmesi gerekmektedir. Çatışma anında en yoğun hissedilen duygu öfke olduğundan, öfke kontrolü sağlayamayan bir bireyin işbirlikçi çatışma çözme yöntemini benimsemesi ve uygulaması mümkün olmayacaktır. Bu nedenle eğer birey kaçınmacı ve saldırgan çatışma çözme biçimlerini benimsemesi nedeniyle kişiler arası ilişkilerinde problem yaşıyor ise öncelikli üzerinde durulması gereken konu bireyin öfke kontrolünü sağlayabilmesidir. Öfke kontrolünü sağlayabilmek için birey öncelikle duygularının farkında olmalıdır. Örneğin saldırgan çatışma çözme yöntemini kullanan bir birey amaç odaklıdır. Dışsal öfke duygusu nedeniyle saldırganlaşır ve çatışma yaşadığı bireyle olan ilişkisi önemini yitirir. Bu gibi çatışma çözme yöntemine başvuran bireyler öfke duyduklarında öncelikle duyguyu ertelemeli, sonrasında yaşamı sürdürmek için gerekli olan öfke duygularını kontrollü bir biçimde karşı tarafa iletmelilerdir. Öfke kontrolü bireyin hem olumlu benlik algısı geliştirmesi hem kişiler arası ilişkilerinin daha sağlıklı olabilmesi yönünden bireye fayda sağlar. Öfke kontrolü sırasında bireyin bilişsel yöntemlere başvurması sağlıklı sonuçlar doğuracaktır. Örneğin öfke duygusu açığa çıktığında birey öncelikle onda öfke yaratan problemi tanımlamalı eğer öfkesi sapmış ise bunu fark etmeli ve beklentilerini gözden geçirmelidir. Öfke zaman zaman asıl çıkış noktasından sapar. Birey ilk öfkelendiği konuya değil başka bir konuya öfke duymaya başlar ve çatışma çözümü daha zor bir hal alır. Böyle durumlarda bilişsel yönteme başvurmak sağlıklı sonuçlar doğurur. Bireyin çözüme ulaşma yolundan sapmamasına yardımcı olur. Birey öfke kontrolünü sağlamakta zorlanıyor, şiddete ve saldırganlığa başvuruyorsa duyuşsal öfke kontrolü yöntemlerinden öfkenin yönünü değiştirmeyi kullanmalıdır. Örneğin öfkelendiğinde çevresindeki nesnelere zarar veren bir birey bu şiddet eğilimini boks sporuna yönlendirerek öfkesinin yönünü sağlıklı biçimde değiştirebilir. Romantik partnerle veya aile bireyleriyle ilgili konularda öfke duygusu açığa çıkıyorsa bireyin iletişim yöntemlerini kullanması uygun olmaktadır. Bu ilişkilerin sağlığı açısından kendini uygun ifade edebilme, karşıdakini etkin dinleme, olumlu yönde tartışma ve eleştiri yapma becerilerini sahip olmak önemlidir. Bu yöntemler öfke duygusunu da dizginleyerek bireyin çatışma çözme sürecine olumlu etki sağlar. Öfke duygusu ile başa çıkamayan ve istenmeyen davranışlar sergileyen bireyler öfkelendiklerinde hangi davranışları sergilediklerini belirleyerek, o davranışın açığa çıkacağını fark ettiklerinde onu olumlusu ile değiştirme yöntemine başvurabilirler. Öfkeyi bastırmak, öfke duygusunun yok olmasını sağlamamaktadır. Önemli olan yaşanılan öfke duygusunu uygun şekilde açığa çıkarmaktır. Şiddet ve saldırganlık daha sonrasında olumsuz benlik ve çevre algısına neden olduğundan bireyi öfke duygusunu bastırmasına neden olabilir. Bunun için en uygun yol bireyin kendine uygun öfke kontrolü yöntemini ve işbirlikçi çatışma çözme yöntemini kullanması olacaktır. alıntı | |
|
Etiketler |
çatışma, çözme, ve, yönetimi, öfke |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Bağ Çözme Vefki | Swat | İslamiyet | 0 | 26 Kasım 2014 22:45 |
Bağ Çözme Tılsımı | Swat | İslamiyet | 0 | 26 Kasım 2014 21:09 |
Öfke ve Öfke Yönetimi | Zen | Ruh Sağlığı | 0 | 28 Kasım 2012 14:19 |
Öfke Nedir? Öfke Kontrolü Nasıl Yapılır? | Cry | Ruh Sağlığı | 0 | 03 Mayıs 2012 22:09 |
Çatışma Çözme Becerisi Kazandırma Eğitimi (Sunu-Slayt) | Pentagram | Ödev ve Tezler | 0 | 18 Şubat 2010 15:10 |