28 Mayıs 2014, 14:33 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kariyeriniz mi geldi? İş yaşamında kariyerini yönetmenin kuralları değişiyor. Artık kimse kariyerinde hareketsiz kalmak istemiyor. İyi ya da kötü bir devinim içinde olmak istiyor. Tıpkı “caretta caretta”lar gibi yumurtadan çıkar çıkmaz -üniversiteden mezun olur olmaz- denize –müdürlük unvanı- bir an önce ulaşmak istiyorlar. Denize ulaşanlar mutlu, mesut (sözde!) yaşamını sürdürürken; ulaşamayanlar karalar bağlayıp küsüyor ve yaşamı kendilerine zehir edebiliyorlar. Açıkçası günümüz modern İK sistemleri bu muhteşem(!) son için mi çalışıyor bilemiyorum ancak son yıllarda denize ulaşamayan çok sayıda kaplumbağa ile karşılaşır oldum. Gelin birlikte üniversiteden yeni mezun olmuş genç bir arkadaşımızı düşünelim. Kendisi iş arar durumda. Amacı bir şekilde herhangi bir şirkete kapak atmak. Alternatifler arasından CV’sine en çabuk değer katacak olana odaklanıyor. Onun için işin içeriğinin pek de fazla önemi yok. İşe girdikten sonra bir yandan bir şeyler öğrenirken bir yandan da kafasındaki takvime çarpı koyuyor. Çarpıların sayısı 2 yılı gösterdiğinde arkadaşımızın “kariyeri” geliyor. İlk akla gelen ve daha kolay gözüken seçenek; bu ihtiyacını hali hazırda çalıştığı şirkette gidermesi. Cesareti varsa beklentisini yöneticisine hatta İK yöneticisine çıtlatıyor. Bu beklentisinin öğrenilmesinden çekinenler ise şirketin ona gelip “kariyerin mi geldi” demesini bekliyor. (Not 1: Son seçenek günümüzde neredeyse hiçbir şirkette yaşanmıyor. Nasıl yaşansın? Herkesin işi başından aşkın. Kim düşünür genç insanın kariyerini! Ne demiş bu toprakların ataları, her koyun kendi bacağından asılır!) Bu belirsizlik durumu genç arkadaşımıza pek de iyi gelmiyor, çarpılar üç ay sonrasını gösterdiğinde istifa mektubunu yazıyor ve yelkenleri yeni bir limana doğru açıyor. Yeni limana giderken mutlaka maaşında pozitif yönde bir değişim oluyor ancak bu sefer yapacağı işin içeriğini de sorguluyor. Yeni işinde üç yıl bilemedin beş yıl çalıştıktan sonra “yönetici olacağım” sancıları baş gösteriyor. Bu sancı “yönetici olayım da nasıl olursa olsun” şeklinde tezahür ediyor. Hatta bu aşamada “insan yönetmeyen yönetici unvanları” da hiç yoktan iyi muamelesi görüyor. (Not 2: Aslında bu tip unvanlar çakma yöneticilik unvanları. Kıdemli uzman diyememenin bir alternatifi). Amaç net: “Ben artık uzman değilim. bir yöneticiyim” deklarasyonunu cümle aleme yapabilmek. Bu pozisyonun da cazibesi maksimum üç yıl sürüyor ve ardından en derin kriz olan “müdür olma nöbetleri” başlıyor. Histeriye dönüşen bu nöbetleri, bir yanda kayınvalide diğer yanda okul arkadaşları ile mukayese körüklerken; garibim bu nöbetlerin altında eziliyor. Şanslı olanlar ve/veya şansını yaratanlar bir şekilde kendi şirketinde veya başka bir şirkette müdür oluyor ve sözde huzura eriyorlar. (Not 3: Hatta müdürlük mertebesine daha erken yaşta ulaşan şanslı azınlıklar direktörlük gibi daha ulvi makamlara doğru yelken açabiliyorlar.)
__________________ Kırk yılda bir gibisin... | |
|
Etiketler |
geldi, kariyeriniz, mi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
HoppaLa Yarim Yaz GeLdi, Çarşıya Kiraz (SağLık) GeLdi.. | Sevda | Diyet ve Sağlıklı Beslenme | 0 | 21 Nisan 2010 23:34 |
Kim geldi? | Süslü | Zeka Küpü | 4 | 20 Şubat 2010 22:37 |