01 Temmuz 2013, 15:28 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Hatasız Kul Olmaz Affetmek, kötülüğü onaylamak demek değildir. Affetmek, kötü insanların bizde bıraktığı olumsuz duyguların esaretinden kurtulmak ve başka insanların zihnimiz, duygularımız üzerinden hakimiyet kurmasını engellemektir. Affetmek, yaşanılan sıkıntılı durumu kabullenmektir ki reddettiğimiz her durum, içimizde derin çatışmalara yol açar. Birey unutmamalı ki, hayatta bir çok şey olasıdır, kötü olaylar da insanlar içindir. Önemli olan, olumsuz olayların niçin başımıza geldiği üzerinde durmaktan ziyade, durumu pozitife çevirebilinenin kendimizce yolunu düşünmektir, çözüme odaklanmaktır. Eğer zihnimiz, duygularımız olumsuz durumların etkisinden çıkmazsa, ileriki zamanlar için daha büyük acılara gebe olur. Aslolan, bize yapılmış haksızlıkları doğru yorumlamaktır. Şöyle ki; biri kötülük yapınca “Ben zaten iyi biri değildim; bu yüzden başıma bu geldi.” derse kişi, olayın baş sorumlusunu kendisi ilan eder. Suçluluk duyarak, acımasızca kendisini yargılayabilir. Acımazsızca yargılamanın altında, aslında bireyin kendine olan güven eksikliği vardır. Kendisini yargılayan, suçlayan insan, zamanla boşluk yaşar, kendisini değersiz bulur, başka sosyal süreçlerde darbe yeme durumu aratabilir. Fakat kişi, başına gelen derdi kendisi için öğrenmesi gerekli olan bir ders, fark etmesi gerekli olan bir durum olarak mantıklı biçimde yorumlarsa, kendi iyi niyetinden kaynaklı yaşadığı sorun için ‘felaket’ yorumlamasında bulunmaz. Ve böyle kişi ‘suçluluk’ duymak yerine, doğru yorum yaparak ‘hatadan ders almak’ durumuna geçer ki, bu süreci doğru yönetmeye, süreçten kazançlı çıkmaya yönelir. Hataları bizler kendimize biçilmiş suç, ceza olarak yorumlarsak duygularımız, zihinlerimiz başkalarının kontrolüne rahatlıkla geçer. Unutulmamalı ki hatalardan alınmayan her ders, kişi için daha sıkıntılı durumların habercisi olur. Hatalar olmazsa öğrenme olmaz. Hatalar, bizler için aslında birer ihtiyaçtır; çünkü insan hatalarından öğrenir. Aslolan başımıza gelen durumların bizdeki yorumlarının sağlıklı olup olmamasıdır. Sorunların çoğu, hayat ve insanlar kötü olduğu için değil, bizlerin sorunlar karşısında yanlış yorumlarda bulunup zihnimizi olumsuza yöneltip, negatif duyguların esiri haline gelmemizden kaynaklıdır. Negatif duyguların esaretinde olan kişi, sağlıklı düşünemez, daha çok geçmişin girdabında yaşar an be an; şimdiki ve gelecek zamanı da geçmişinden farklı olmaz, bu şekildeki bozuk duygusal zihinsel yapısıyla… Özgüveni iyi olan, kendisini hatalarıyla, sevaplarıyla bir bütün halinde sevebilen, kabullenebilen insan, kendisini her koşulda değerli görebilen insan, başkalarının kendisine yaptığı yanlışlardan dolayı kendisini suçlamaz, yargılamaz. Kişi, elbette hatalı olduğunda bundan haz duymamalı veya umursamaz olmamalıdır. Benlik değerimiz, ne olursa olsun korunmalı, hatalarımızda eleştireceğimiz kişiliğimiz, benliğimiz değil, davranışımız olmalıdır. Yaptığımız bir hatadan dolayı davranışımız yerine kişiliğimizi zedeleyici içsel konuşmalara girersek, ağır duygusal tahribat yaşarız. Hatanın içindeki mesajı görmek, öğrenilecek şeyi almak ve yola aynı hatayı yapmadan yürümek demektir. Kişi başına gelen durumu analiz eder; nerde hata yaptığını görür ve öğrenmesi gereken dersi alır. Gelecekte benzeri sorunların eşiğinden çıkmasını bilir. Kendimizi suçlamamızın temelinde, kendimizi yeterli oranda değerli görmememiz yatar. Böyle olunca, içimizdeki değersizlik durumları sosyal hayatta, bir çok noktada bize sorunlar olarak geri yansır. Değersizlik hissi, kişiyi bu boşlukları doldurması için başka insanları, sosyal durumları tanımadan, net göremeden hayatımıza çekmemize neden olur.. Suistimallerin temelinde, içimizdeki duygusal boşluklar yatar, onun temelinde kendimizle ilgili yetersiz ve yanlış algılarımız yatar. Bağımlılıklarda, kökeninde yetersiz benlik algısından dolayı sahte ihtiyaçlar mantıklı bulunmasa da ihtiyaçmış gibi görme eğilimi vardır. Kişi, bağımlı olduğu durumun kötü olduğunu bilir ama bağımlığından kurtulması için gerekli inancı kendisinden göremeyince, ‘öğrenilmiş çaresizlik’ içinde kalarak değişimi yaşamak istemez. Sorundan çıkış için var olan seçenekler içinde, kişi daha çok kendi bilincinin genişliği ölçüsünde sağlıklı düşünüp, doğru kara verir ve uygular. Duygusal boyutta travma sürecindeki kişinin önüne mantıklı çözümler sunulsa da öncelik olarak kişinin kendisine olan sevgisi ve özgüveni sağlanmalı. Biz, farkında olmadığımız değersizlik algımızdan dolayı sorunlu insanları hayatımıza çekiyoruz, sorunlu durumların kontrolüne giriyoruz. Daha sonra yaşadığımız duygusal ve ruhsal travmaların etkisinde kalarak başka yanlış kararlar alıyoruz. Tabi bu süreç, kişide hayata, insanlara karşı mantık dışı, olumsuz bir çok çekirdek inanışın oluşumuna neden oluyor. Bireyler ne kadar çok kendi iç dünyalarıyla barış içinde, sevgi dolu olursa, o oranda başkalarından, olaylardan acı duymaları azalır ve hayatın güzelliklerini görüp yaşama arzusu artar. Unutulmamalı ki; kendimize karşı olan bakış açımız, hayata karşı bakış açımızla aynıdır…
__________________ Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. | |
|
Etiketler |
hatasız, kul, olmaz |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Tarkan - Hatasız Kul Olmaz dinlediniz mi? (Orhan Gencebay ile Bir Ömür) | Kalemzede | IF Anket Arşivi | 6 | 09 Ocak 2015 11:14 |
Tarkan'dan Rock Tarzda 'Hatasız Kul Olmaz' | Desmont | Haber Arşivi | 0 | 12 Ocak 2012 17:01 |
Hatasız âlim kimdir? | KarakıZ | İslam Alimleri | 0 | 21 Aralık 2011 10:45 |
Hatasız kul olmaz. | Sır | Serbest Kürsü | 1 | 08 Ekim 2011 16:50 |
HataSız kuL oLmaz ! ;d | paradise | Komedi ve Mizah | 0 | 11 Haziran 2008 17:58 |