26 Ekim 2011, 23:09 | #31 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Teknik Özellikleri Tulumda aktif olarak kullanılan beş tam ses vardır ve oktavı yoktur, koma sesi vardır. Son zamanlarda altı sesli tulumlar denenmiş fakat pek başarı sağlanamamıştır. Tulumda "si" "lâ" "sol" karar sesleri kullanılarak, tınısı güzel olan bir ses elde edilir. Diğer ses tonlarında tulum istenilen sesi vermez. Tulumun orjinal sesi "si" ve "lâ" dır. Horon Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Rize bölgesinde oynanan halk dansları genelde horon olarak adlandırılır. Daha çok tulum, kemençe, nadiren de ağız mızıkası ve armonika eşliğinde oynanan horon bazen de bir türkü veya deyiş eşliğinde oynanabilir. Figürleri çeşitlilik gösteren horonlar temelde Hemşin ve Rize horonları olarak iki gruba ayrılır. Genellikle Hemşin horonları tulum, Rize horonları kemençe eşliğinde oynanır. Hemşin horonları Çayeli’nin dağlık kesimlerinden başlayarak Hemşin, Pazar, Ardeşen ve Fındıklı hattını içine alır. Rize horonları ise İkizdere-İyidere hattından Çayeli’nin sahil kesimine kadar uzanan bir alan da oynanır. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Horon, ortada tulum veya kemençeci olduğu halde kızlı erkekli elele tutuşup bir halka oluşturularak oynanır. Horonda yapılan titreme, silkiniş, ürperme figürleri denizi, denizden çıkan balığın can çekişini ifade eder. Horonu yöneten, diğer oyunculara yön gösteren kişi “horoncu başı”dır. Horoncu başı oyun içerisinde çeşitli “uyarma”larla horunun düzenini sağlar. Tulumla oynanan oyunlarda (eğer tulumun yapısı müsaitse) bu görevi tulumcu da yapabilmektedir. Uyarmalar: Şaşma beri bak\Dik oyna dik\Al aşağı al\Al geri al\Yaylan yaylan\Savuş savuş\At belini at\Kalk oyna\Geldim beraber seslen canlı\ Yaşşa tulum\Ses ver canlı\Enişteee…… Yörede Oynanan ve Sahnelenen Horonlar: Hemşin\ Sallama\ Siya siya\ Yüksek Hemşin\ Topaloğlu\ Atlama\ Hemşin iki ayak\ Rize iki ayak\ Rize sıksarayı\ Papilat\ Çinçiva\ Rize kız horonu…….. |
|
26 Ekim 2011, 23:10 | #32 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Giyim-Kuşam (Geleneksel Kıyafetler) Gündelik yaşamda kullanılan kıyafetler ve aksesuarlar bütün toplumlarda zamana bağlı olarak değişim göstermektedir. Bu, sosyo-kültürel değişimin kaçınılmaz bir sonucudur. Yaşanan değişim, toplumun geleneksel yapısının gücüne ve dış etkenlere karşı direncine göre hızlı veya yavaş olabilmektedir. Rize bölgesinde 1950’lerle birlikte başlayıp gittikçe etkisini hızlandıran çay tarımının, kasabalara, köylere yönelik kalkınma hamlelerinin etkisiyle ortaya çıkan ekonomik gelişme ile dış göç ve modernleşme (teknoloji, iletişim, okur-yazarlık…) alanında yaşanan hızlı yayılmanın sonucunda geleneksel giyim-kuşam tarzı değişime uğramıştır. Bugün daha çok geleneksel (kapalı) toplum yapısını az çok koruyan kasabalarda, köylerde, ailelerde ve toplumun yaşlı kesiminde görebiliyoruz. Kent ve ilçe merkezlerinde ve de toplumun genç-orta kuşaklarında modern yaşamın giyim-kuşam tarzı hakimdir. Geçmiş yıllarda kıyafetlerin çoğunluğu bölgede imal edilen kumaşlardan (Rize Bezi, Tilo…) yapılmaktayken günümüzde daha çok dışardan satın alınan kumaşlarla yapılmaktadır. Kadın Kıyafetleri Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Yöre kadını gündelik işlerini yaparken rahat çalışabileceği giysiler giymektedir. İçten “foga” denen elbise, etek buluz veya köynek giyilir. Bunun üstüne kokneç bağlanır. Alta uzun çorap ve lastik ayakkabı (eskiden çarık) üstte ise bele dolaylık dolanır, başa önce tülbent veya çember onun üstüne de makaslı peştamal ya da puşi bağlanır. Arkadan saran kalın kuşak , gün boyu ıslak zeminde çalıştığından onu oturduğu yerin zararından korumakta, uzun çorapları ıslandığında her gün değişimi kolaylaştırmakta, önlükleri peştemali ise yine günlük işlerden kıyafetlerinin kirlenmesini , yıpranmasını önlemektedir . Takı olarak altın beşi birlikler, bilezikler, taşlı altın yüzükler ve 22’lik lira diye adlandırılan küpeler mevcuttur. Dolaylık: Eni 130 cm boyu 80 cm civarında olan ve bele sarılan bir aksesuardır. İki renkli ve geniş paftalı olarak dokunur. Bele dolandığı için dolaylık adını almıştır. Bulüz: Genellikle Rize bezinden yapılır. Robadan büzgülü, hakim yakalı, uzun kollu, manşetli veya manşetsiz bir beden giysisidir. Kokneç: Önlük özelliği taşıyan bir giyecektir. Genellikle ince siyah kumaştan yapılan kokneçlerin kenarları işlemelidir. Ön kısımlarına cep konabilir. Köynek (Gömlek): Keten kadife gibi kumaşlardan yapılan, kollu ve diz kapağı altına kadar uzanan bir özelliğe sahiptir. Daha çok Hemşin ve çevresinde kullanılmaktadır. Elbise (Foga): Desenli ve çiçekli kumaşlardan yapılan bedeni düz, kolları uzun, belden aşağı büzgülü, etekleri fırfırlı uzun bir elbisedir. Yukarıdan makaslı peştamal ve aşağıdan dolaylık elbiseyi örter. Makaslı Peştamal: Başa örtülen büyükçe bir örtüdür. Boy kenarları kalın, orta bölümleri ince düz çizgili şekilde uzanır. Enine olan kenarı püsküllüdür. Etek: Desenli kumaştan yapılan, belden lastikli, etekleri fırfırlı, sutaşı ile süslü uzunca bir giysidir. Erkek Kıyafetleri Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Erkek giyiminde alttan şalvar, “şıkva şalvar” veya “zıpka” denilen üstü bol, dizden aşağısı dar bir giysi giyilir. Üste ise gömlek, yelek ve ceket giyilir. Ayağa yün çorap, ayakkabı olarak da “çapula” veya “çarık” giyilir. Başa “kudi” ve “kukula” denen başlıklar takılır. Bu başlıklarda uzunca bir bağ da olabilir. Kukula: Lacivert veya siyah renkli pamuklu kumaştan yapılan bir erkek başlığıdır. Başa giyilen bölüm üçgen şeklindedir. Üçgenin ortası sutaşı ile süslenmiştir. Gömlek: Geçmişte, yöresel kumaşlardan yapılan gömlekler genellikle uzun kollu, önden düğmeli, hakim yakalı veya sıfır yakalı olarak dikilmektedir. Şalvar (Zıpka): Arka ağı ve üst kısmı bol, dizden aşağısı dar olan bir giysidir. Beline ip ya da lastik geçirilen şalvarın yan dikişleri, yırtmaç ve paça ağızları su taşı ile temizlenip süslenmektedir. Yelek: Yelekler model olarak ekseriyetle kolsuz, sıfır yaka ve önden çift düğmelidir. Sol göğüs hizasında ve etek bölümlerinde cepler bulunur. Yeleğin arka kısmı öne nazaran daha bol olur. Bu bolluk arka kısma enlemesine tutturulmuş olan bel kemeri veya bağcıkla ayarlanabilir. Ceket: Boyu yelekten daha uzun olan ceketler önden V yakalı ve düğmeli olur. Kolları düz ve uzundur. Her iki yanda cepleri vardır. Kenar kısımları sutaşı ile süslenebilmektedir. |
|
26 Ekim 2011, 23:10 | #33 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Hayatın Dönüm Noktaları Geçiş dönemleri olarak adlandırdığımız “doğum, evlenme ve ölüm” olayları bütün insan topluluklarında, gerek geçmişte ve gerekse de günümüzde büyük bir öneme sahip olmuştur. Bu süreçlerle ilgili çeşitli inanışlar ve pratikler uygulanmıştır. Toplumlar geçmişten getirdikleriyle, o an da içinde bulunulan dinsel yapının değer ve pratiklerini bağdaştırarak “doğanı” karşılamış, “evlenenleri” onaylamış ve desteklemiş, “öleni” ise uğurlamışlardır. Rize bölgesinde de bu dönemlerle ilgili pek çok uygulama mevcuttur. Yöreden yöreye kimi farklılıklar gösterse de biz burada genelleme yaparak kısaca anlatmaya çalışacağız. Doğum Doğum öncesinde bebek için kıyafetler ve beşik hazırlanır. Beşiği kız tarafı hazırlar (Pazar). Doğum, günümüzde genellikle hastane de olur ama geçmişte olduğu gibi “ebe nine”ler tarafından da yapılabilmekte. Doğum yapan kadın, “albasması”na karşı korunur. Doğum günü uzun süre uyuması engellenir. Çeşitli nesneler (nazar boncuğu, ip..) kullanılarak korunur. Lohusanın sütünün bol olması için “loğusa şerbeti” yapılır. Bebeğin doğumundan 7 gün sonra bebek “yedilenir”. Yani bebeğin ve annesinin temizliği yapılır. Eğer anne ilk bebeğini dünyaya getirmişse “beşik alayı” yapılır. Annenin ailesi tarafından hazırlanan beşik ve çeşitli hediyeler eşliğinde bebek görmeye gidilir. Beşik alayıyla gelenlere yemekler verilir. Üzülmeyi Kaldırma: Loğusalık dönemi ağır geçen kişi “üzülmüş” oluyor. Bu durumda “üzülmeyi kaldırma” işlemi yapılıyor. Şöyle ki; terazinin (el terazisi) bir kefesine kuran, diğerine su konuyor. Üstü örtülü hastanın başına, yüreğine, dizine, ayağına su olan kefe okunarak değdiriliyor. Çok üzgün olduğu için su dökülmüyor, sonunda da su hastaya içiriliyor, böylece hasta ayağa kalkıyor. (Çayeli / Sefalı Köyü) Dolala: Loğusa bir kadın ağır bir iş yaparak hastalanırsa buna dolala denir. Loğusayı iyileştirmek için ayağı ete bastırılır veya tütsü yapılır. (Pazar) Evlenme Günümüzde her ne kadar gençlerin fikri alınsa da görücü usulüyle evlenme vardır. Ancak kız istemediğinde kaçma, kaçırma da görülebilmektedir. Bazı yerlerde “kız çekme” de denilmektedir. Azda olsa “berdel evlilik” vardır. “Başlık parası” ve “beşik kertme” eskiden olmasına rağmen şimdi yoktur. Önceden beri yabancıya kız verme ve yabancıdan kız almadan kaçınılmıştır. Ama şimdi bu düşüncenin önemini yitirdiğini görüyoruz. Evlilik seremonisi genelde şu şekilde yapılır: Kız istenir, söz kesilir, düğün günü kararlaştırılır. Düğüne davet için davetlilere “lokum” adı verilen kurabiyeler gönderilir. Düğünden önceki akşam kız evinde “kına gecesi” yapılır. Bu geceye yakın akrabalar koç getirdiklerinden “koç akşamı” da denir. Yine düğünden önce, kız oğlan evine, oğlan da kız evine bohçalar gönderir. Düğün günü gelin alayı oğlan evine geldiğinde, damat alayı karşılar, gelinin üstüne para ve çerez serper. Bu arada karşılama esnasında silahlar atılır. Genellikle düğün akşamında imam nikahı kıyılır. Düğünden üç gün sonra gelin evine gidilir. Çamlıhemşin yöresinde gelin damat evine yengesiyle birlikte gelir ve ilk 4-5 gün yengesi gelinin yanında kalır. Bu süreç gelinin yeni evine alışma süresidir, yengesi ona yardımcı olur ve bu zaman zarfında gerdek olmaz. Alışma süresinin sonunda gelin evine ziyarete gidilip gelindikten sonra gerdek olur. Rize’de daha önceleri “damat” yerine “enişte” tabiri kullanılıyordu. Koca adayına “enişte” deniyordu. Enişte sofrası, enişte lokumu, enişte daveti gibi ifadeler hep damat kastedilerek kullanılıyordu. Enişteye, yani teyzenin kocasına ise “dayı” deniliyordu. Dondarcı: Düğün yemeğini pişiren kadınlara dondarcı denir. Elbise Kesmek: Kız ve erkek tarafı düğünden bir süre önce birlikte düğün alışverişi yaparlar. Elbiseler ve takılar alırlar. Buna elbise kesmek denir. Enişteyi Bağlama: Düğün günü damadın arkadaşları damadı kollarından ve ayaklarından sandalyeye bağlarlar. Kaynana bir tepsi baklava göndererek damadı bu durumdan kurtarır. Kapılık: Gelin erkek evine gelince eve girmeden önce gelinin kardeşi gelin için kapılık (hediye) ister kayınbaba veya kaynana genelde ahırda bulunan hayvanlardan birisini geline kapılık olarak hediye ederler. Hediye edilen gelinin malı sayılır. |
|
26 Ekim 2011, 23:10 | #34 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Ölüm Ölüm bütün toplumlarda, geleneksel olanla dinsel olanın birbirine karıştığı mistik bir olaydır. Rize’de de İslamiyet’ten gelen kurallarla, geçmişten gelen pratikler ve inanışlar ölüm öncesiyle sonrasında yapılan uygulamalarda kendini gösterir. Ölüm ani olmamışsa, ölmek üzere olan kişi mümkünse sağ yanı üstüne çevrilir ve yüzü kıbleye döndürülür. Onun başucunda Kur’an okunur, dualar edilir. Ölüm gerçekleştikten sonra ağzı bağlanır, aynı şekilde ayak başparmakları birbirine bağlanır. Ölü yıkanıp kefenlendikten sonra (Geçmiş yıllarda kefen bezi olarak “kendir bezi (feretiko-porça)” kullanılırdı.), genelde öğle namazının ardından cenaze namazı kılınır ve defin işlemine geçilir. Rize bölgesinde genellikle cenazeler tabutla gömülmektedir. Pazar bölgesinde daha çok kadınlar tabutla gömülür. Tabut mezara indirildikten sonra tabutun üstü kalaslarla kapatılır (Bu kalaslara yörelere göre “ğoncidi, ferçan, hatel, okoresğu” gibi isimler verilmektedir.) ve ardından da mezar toprakla doldurulur. Bu sırada hoca Yasin’i şerif okur ve ardından da “telkin” çağırır. Cenaze evinde üç gün boyunca yemek pişirilmez, komşular yemek getiriler. Ölümün 40’ncı veya 50’inci gününde mevlit okutulur. Ölümle İlgili Bazı İnanışlar: • Pardi (çakal) bağırması, ölüm habercisi sayılır. • Ölüm döşeğindeki kişinin yanında yüksek sesle konuşulmaz, gürültü yapılmaz. Çünkü o çok zahmet çekmekte, şeytan onunla uğraşmaktadır. • Ölünün şişmemesi için karnının üstüne bir demir parçası konur. • Eğer ölünün yüzü kızarmış, gözü göğermiş ise o insanın günahkar olarak öldüğü kabul edilir. Eğer ağzı sıkı, yüzü gülümsüyor ise ona ahirette kavuşacağı nimetler teşhir edilmiş demektir. • Ölümün 52’inci günü etin kemikten ayrılmaya başladığı gündür. • Ölü odasında 40 gün boyunca ışık yakılır ve su bulundurulur. |
|
26 Ekim 2011, 23:10 | #35 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Güneş Duası Rize’nin özellikle yüksek kesimlerinde, yaylalarda yapılan bir uygulamadır. Bölgede hava uzun süre kapalı kaldığı zaman, sisin (bulutların) dağılması ve güneşin yüzünü göstermesi için “güneş duası” yapılır. Bir çalı süpürgesine kollar takılıp elbise giydirilir (özellikle kırmızı olur) ve başına puşi bağlanır. Hazırlanan bu kuklaya (korkuluğa) “bubirdak, ebe bubrik, bublik, ablik-bublik” gibi isimler verilir. Çocuklar bubirdağı alıp, maniler söyleyerek kapı kapı dolaşır ve un, yağ, tuz, şeker, kaymak gibi yiyecekler toplarlar. “Baba bubrik ne ister Allah’tan güneş ister Veren cennet hatuni Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Vermeyen cehennem kütuği” “Bubirdağım bur ister Kaşık kaşık yağ ister Kadelden kaymak ister Un torbasından un ister Kintamandan tuz ister Allah’tan kırmızı güneş ister.” “Ablik-bublik ne istersin? Bir kaşık yağ isterim Tekneden kaymak isterim Verene bir koç oğlan Vermeyene kör, topal kız O da yansın ateşe.” Toplanan yiyeceklerden helva ve höşmer yapılıp yenir. Yemekler pişerken yağından, suyundan çevreye ve havaya atılarak “Allah’ım yarın kırmızı güneş ver” denir Güneş ve Ay Tutulması Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Güneş ve ay tutulduğu zaman kötü güçlerin güneşin ve ayın önünü kestiğine inanılır. Bunları kovmak için silahlar atılarak, tenekeler çalınarak, bağırıp çağırarak, iftar borusu* çalınarak gürültü yapılır. Böylelikle kötü güçlerin korkup kaçacağına ve güneşle ayın önünün açılacağına inanılır. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. * İftar Borusu: Bölgede dağ köylerinin dağınık olmasından dolayı, geçmiş yıllarda, iletişim (televizyon, telefon v.b.) olanaklarının olmadığı zamanlarda, camiden okunan ezanın bütün evlerden duyulması mümkün olmazdı. Ramazan aylarında iftar vaktini herkese duyurabilmek için gür sesli bir boru öttürülürdü. Bu boruya “iftar borusu” denir. İftar borusu son yıllara kadar özellikle Ardeşen’in yüksek köylerinde kullanılmıştır. |
|
26 Ekim 2011, 23:10 | #36 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Batıl İnançlarla İlgili Örnekler • Çocuklar eğilip bacakları arasından bakarlarsa, o eve misafir geleceğine inanılır. • Yeni evliler gece dışarı çıkarsa cin çarpar. • Arazisine kamış fidanı dikenin erkek çocuğu olmaz. • Evin hayvanı bağırıp ağlarsa, ev halkından biri ölür. • Eskiden 14 ocak günü yılbaşı sayılıyordu. Bazı yerlerde buna “kocakarı yılbaşısı” deniyordu. Bu günde ip satın alırsan bütün yıl yılan göreceğine inanılır. • Kurban bayramında et ev içine alınacağı zaman loğusa ve bebek ayağa kaldırılır. Yoksa kurban etinin lohusayı ve bebeği basacağına inanılır. • Yürüyemeyen çocuklar ocağın üzerine asılı olan zincirden yedi kez geçirilir. • Süpürgeyi üzerine süpürmek, erkek kardeşe kötülük getirir. • Elçiliğe giderken iç çamaşırını ters giyenin işi olur. • Düğünlerde lahana dolması içine para konur. Para kime çıkarsa o zengin olur. • Yürüyemeyen, geç yürüyen çocuklara “basılmış” denir. Çocuğu yürütmek için ayaklarına ip bağlanır ve caminin kapısına getirilir. Namazdan çıkan ilk kişiye bu ip kestirilir. Böylelikle çocuğun yürümesini engelleyen bağın çözüldüğüne inanılır. • Yeni gelin koca evine geldiği zaman kucağına, anne ve babası sağ olan erkek çocuk oturtulur. Gelinin erkek çocuğu olsun diye. • Kulak çınlaması, birinin öleceğine işarettir. |
|
26 Ekim 2011, 23:10 | #37 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Halk Mutfağı Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Halk mutfağı, bir bölgedeki halkın günlük veya mevsimlik (sezonluk) yiyecek ve içecek ürünlerinin hazırlanışını, tüketimini; bu ürünlerin hammaddesinin üretimini ya da teminini; bunların hazırlanıp tüketildiği mekanları ve kullanılan araçları ve de bütün bu aşamalarla ilgili inanış ve değer yargılarını içeren geniş bir konuyu kapsar. Rize bölgesinde, halk kültürünün birçok alanında olduğu gibi halk mutfağı ve yemek kültüründe de 1940’lı yıllardan sonra başlayan çay üreticiliğinin ve köylere yönelik kalkınma hamlelerinin etkisiyle değişimin ve yeniliklerin önü açılmıştır. Çünkü bu dönemle birlikte köyler birbirleriyle ve kent merkezleriyle, kentler de diğer büyük şehirlerle daha kolay alış veriş (maddi ve manevi) imkanı bulmuşlardır. “Bir yerde üretilen, diğer yerlerde de tüketilmeye başlanmıştır.” Böylece kapalı toplum yapısındaki geleneksel mutfak düzeni değişmeye başlamıştır. Bölgedeki tarım alanlarının darlığı ve iklim özellikleri nedeniyle sınırlı türde sebze (mısır, karalahana, fasulye, kabak v.b.) yetiştirilebilmektedir. İklim koşulları çeşitli meyvelerin yetişmesine olanak tanısa da bahçecilik için yeterli alanların olmamasından dolayı genelde aile içi tüketime yönelik üretim yapılmaktadır. (elma, mandalina, armut, hurma.) 1990’larla birlikte, bölgede ticari amaçlı “kivi” yetiştiriciliğine de başlanmıştır. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Yörede yapılan sebze ve meyve üretiminin yanında, halk mutfağını şekillendiren iki önemli kaynak, deniz ve hayvan ürünleridir. Karadeniz denince akla ilk gelen şeylerden birisi “hamsi”dir. Başta hamsi olmak üzere, deniz ürünlerinin Rize mutfağındaki yeri tartışılmazdır. Bunun yanında, çay tarımının yapılamadığı köylerin ve yayla yaşamının başlıca üretim faaliyeti olan hayvansal gıdalar da Rize mutfak kültürünü zenginleştirmektedir. Çaycılıktan önceki dönemlerde yaygın olarak üzüm yetiştiriciliği ve pekmez üretimi yapılmakta idi. Çay tarımının yaygınlaşmasıyla birlikte asma ağaçları yerlerini çay bitkilerine bırakmıştır. Günümüzde üzüm yetiştiriciliği ve pekmez yapımı az miktarda ve sınırlı alanlarda yapılmaktadır. (Üzüm pekmezi dışında armut pekmezi de yapılmaktadır.) Yörede arıcılık önemini hala korumaktadır. Dünyaca ünlü “Anzer Balı” ve “Deli Bal” bu bölgede üretilmektedir. Hamsi Çorbası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Malzemesi :100 gr hamsi, 1 büyük domates, 1 soğan, 1 demet maydanoz, 1 tatlı kaşığı un, 1 yemek kaşığı tereyağı, 4 su bardağı su, tuz, karabiber. Yapılışı: Hamsileri temizleyin, kılçıklarım çıkarın ve tahta üzerinde 1 cm'lik parçalar halinde kesin. Bu parçaları 5 dakika kadar haşlayıp, suyunu süzün. Diğer tarafta, unu tereyağı ile kavurun. Rendelenmiş domates ve soğanı una ekleyip, birkaç dakika karıştırın. Suyu kaynatıp, bu karışımın üzerine ilave edip, iyice karıştırın. Hamsileri, kıyılmış maydanozu, tuz ve karabiberi ilave ettikten sonra 5 dakika daha pişirin. Sıcak olarak servis yapın. Hamşi Çiğirtası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Malzemeler: Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk yerli pırasa yaprağı, iki bardak ince mısır unu veya buna denk buğday unu da olabilir, bir tas tuzlu hamsi, bir yumurta büyüklüğünde içyağı. Kızartma için zeytinyağı yoksa tereyağı. Yapılışı: Hamsiler önceden suya konarak ayıklanır, kılçıklarından temizlenir, hamsi, un, kıyılmış pazı ile soğan içyağı ile karıştırılarak ekmek hamuru gibi hafifçe yoğrulur, tuzu kontrol edilir. Yumurta katılırsa daha iyi olur. Bir santim kalınlığında veya daha ince yayılarak tavada kızartılır. Çumur Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Malzemeler: Sıcak mısır ekmeği, tereyağı ve minci (lor, çökelek). Yapılışı: Sıcak mısır ekmeğinin içi yayvan bir kap içersine boşaltılır. İçersine bol miktarda tereyağı ve tuzlu minci katılarak karıştırılır. Mısır ekmeğinin sıcağında yağ, ekmeğe ve minciye sirayet eder. Soğutulmadan yenir. Sıcak ekmek bulunmadığı zamanlarda soğuk ekmek bir tavanın içine ufaltılıp yağı ve mincisi konur. Sonra hafif ateşte ısıtılarak yağın ekmeğe nüfuz etmesi sağlanır. Böylece leziz ve besleyici bir yiyecek elde edilmiş olur. Enişte Lokumu Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Eskiden kaynanaların damatları için yaptıkları ve kızlarını her ziyaretlerinde bir bohça yapıp damat evine gönderdikleri yüksek kalorili bir pasta türüdür. Çokça yapılan bu lokumlar, gelin tarafından koca evi halkına birer ikişer dağıtılırdı ve bir ihtimal utanıp da yiyemediği zamanlarda odasında gizlice yerdi. Malzemeler: Üç su bardağı tereyağı (margarin de olabilir), üç su bardağı yoğurt, altı su bardağı şeker, üç yumurta, yarım limon suyu, yarım çorba kaşığı karbonat, alabildiğince buğday unu ve tuz. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Yapılışı: Şeker, yumurta ve yoğurt bir kap içine konur, şeker eriyinceye kadar çırpılır. Şeker yağ içerisinde erimediğinden, eritilmiş ılık yağ bu karışıma sonradan ilave edilir. Diğer yanda yarım limon suyuna karbonat katıp karıştırarak yağlı karışıma katılır ve alabildiğince un konarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapılır. Hamur on dakika dinlendirilir. Bu hamurdan iki yumurta büyüklüğünde parçalar alınarak avuç arasında yuvarlayıp uzatılarak lokum şekli verilir. Yağlanmış tepsiye birer parmak ara ile yerleştirilir, üzerine bıçakla (Z) şeklinde kesikler atarak şekillendirilir. Pilekide ekmek pişirir gibi üzerine sac örtülerek veya kuzinede orta hararette pişirilir. Hoşmeri Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Malzemeler: 2 kaşık kaymak, 250 gr koloti peynir, 2 yemek kaşığı mısır unu, 200 gr minci (çökelek, lor) Yapılışı : Taze kaymak eritilip mısır unu ilave edilir. Bu karışım iyice kavrulduktan sonra peynir ilave edilir. Yavaş yavaş karıştırıp üzerine yöresel kuru mincisi eklenir ve servis Pepeçura Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Malzemeler : 3 kilo siyah kokulu üzüm, 1 su bardağı mısır unu, tutam tuz, 1 kaşık buğday unu. Yapılışı : Üzümler ezilir, şırası alınır. Gerekirse üzümlerin posası az bir suda pişirilerek posada kalan öz de alınmış olur. Bir kazana koyduğunuz ve kaynar hale getirdiğiniz üzüm suyuna un, yavaş, yavaş yedirilir, gerekirse şeker ilave edilir. Muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Kaselere boşaltılarak soğuk servis yapılır. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Yukarıda tarifleri verilenler dışında, Pekmezli Kabak, Karalahana Çorbası, Korkoto Çorbası, Mısır Çorbası, Dövme EtliKaralahana Sarması, Ezme Lahana, Hamsi Böreği, Karalahana Sarma, Hamsi Buğulama, Hamsi Izgara, Hamsi Köftesi, Hamsi Tava, Hamsili Güveç, Kestane Yemeği, Kiremitte Hamsi, Mezgit Buğulama, Pazı Kavurma, Turşu Kavurma, Fasulye Diple, Hamsi Ekşilisi, Laz Böreği, Pideler (Kavurmalı, Peynirli, Kıymalı) ve bu örnekleri daha da arttırabileceğimiz zengin bir yemek kültürü mevcuttur. Anzer Balı Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Anzer Balı Türkiye’de üretilen ve Dünya çapında tanınan eşsiz bir baldır.450-500 çeşit kır çiçeği bulunan (bunların içinde 80-90 tanesi sadece Anzer’de yetişmektedir) Anzer Yaylası’ndan elde edilen bu bal,çeşitli hastalıklara şifası ile ünlüdür. Haziran ayının ilk haftası ile birlikte kısmen karlı bölgelerde kardelenlerin açmasıyla bahara ve yeşilliğe ilk adımını atan Anzer, müthiş güzelliğini Haziran ayı ile başlayıp Temmuz ayında zirveye taşıyıp Ağustos Ayında tamamlar. Haziran Ayının son haftasında gözlerini çiçeklere açan arılar, Ağustos Ayının ortasına kadar ballarını tamamlarlar. Yapılan Klinik Araştırmalara Göre Anzer Balının Faydaları: Bağışıklık sistemini düzenler. Bağırsak düzensizlikleri ve iltihabını giderir. Büyüme ve gelişmeyi etkiler. Düşünme yeteneğini artırır; hafızayı güçlendirir. Dengesiz beslenme sorunlarını giderir. Cilt bozukluğu ve yaraları iyileştirici etkisi vardır. Mide ülseri ve bağırsak hastalıklarında tedavi edicidir. Kanı temizler, Kalp damar hastalıklarını tedavi eder. Erken teşhiste, kanser hastalıkları tedavisinde etkilidir. |
|
26 Ekim 2011, 23:11 | #38 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Halk Hekimliği Halk hekimliği yılların deneyimi ve bilgi birikimi ile meydana gelmektedir. Günümüzde geleneksel yollarla tedavi uygulamaları azalmış olsa da varlığını sürdürmektedir. Bu yöntemlerin birçoğunun faydalı olduğu bilimsel olarak da kabul görmektedir, hatta bilimsel tıp alanındaki çalışmalarda halk hekimliğinin verilerinden yararlanılmaktadır. Tabi bunun yanında, deneysel (bilimsel) bir temele dayanmayan, genellikle nazar, muska, dua, okuyup üfleme gibi manevi tedavi yolları da mevcuttur. • İltihaplı yaralar için; ham sabun rendelenip yumurta ile çırpılır ve sulu bir hamur elde edilir. Bu hamur yaranın üstüne konup temiz bir bezle bağlanır. • Vücutta meydana gelen çürüklerin üzerine dövülmüş zeytin konur. • Bağırsak parazitlerini temizlemek için, karayemiş çekirdeği ile bal karıştırılıp yedirilir. • Kulak ağrısı olanların kulaklarının içine sarımsak ısıtılıp konur. • Mide ağrılarını gidermek için kardelen çiçeği yedirilir. • Gece altını ıslatan çocuklara eşek sütü içirilir veya yumurta, kabuğuyla birlikte yedirilir. • Cıva, göztaşı ve gazyağı karıştırılarak hayvanlara ve elbiselere sürülür. Böylece bitler ve diğer asalak böcekler yok edilir. • Yanıklara zeytinyağı ile deniz suyu karıştırılıp sürülür. • Taze karaağaç yaprağı dövülüp kanayan yaranın üzerine konursa akan kanı durdurur. • Mısır püskülü veya kiraz yaprakları kaynatılıp içilirse böbrek taşlarını düşürür. • Cuma günleri cami minberinin altından geçmenin hastalıklara iyi geldiğine inanılır. • Mayıs ayının ilk günlerinde yağan yağmur saçların gelişmesini sağlar. |
|
26 Ekim 2011, 23:11 | #39 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Rize Atatürk Evi Müzesi (Mehmet Mataracı Konağı) Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Müftü Mahallesi’nde yer alan yapının yapımına 1920 yıllarında başlanmış, 1921 yılında tamamlanmıştır. Yapı, zemin kat üzeri iki kattan meydana gelmiştir. Atatürk 1924 yılında yurt genelinde sonbahar gezisine çıkmış ve bu gezisi sırasında 17 Eylül 1924 tarihinde Rize’ye gelmiştir. Mehmet Mataracı’nın misafiri olarak bu evde bir akşam kalmıştır. Mehmet Mataracı’nın öldüğü tarih olan 1953 yılına kadar 29 yıl süreyle Atatürk’ün yattığı oda Mehmet Mataracı tarafından bütün eşyalarıyla korunmuştur. 1953 yılından 1970 yılına kadar bina Mehmet Mataracı’nın yeğeni tarafından kullanılmıştır. 1970-1979 yılları arasında bina boş olarak kalmıştır. Atatürk’ün doğumunun 100. yılı nedeniyle binanın Atatürk Müzesi şekline dönüştürülmesi için, (Osman Zeki Mataracı’nın da katıldığı bir toplantıyla) İl Özel İdaresi’ne bağışı yapılmıştır. Yapılan restorasyon çalışmalarının ardından bina 27.12.1985 tarihinde o zamanki adıyla Kültür Bakanlığı’na bağlanarak, Rize Atatürk Evi Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Binanın 2004 yılı içinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yeniden teşhir ve tanzimi yapılmış olup 17.09.2005 tarihinde yeniden hizmete açılmıştır. Müzenin zemin katı güvenlik görevlileri ile personelin bulunduğu oturma odasıdır. Birinci katında toplantı salonu, Atatürk’ün Rize’ye geldiğinde giymiş olduğu kıyafetlerin aynıları yer alır. İkinci katta Atatürk’ün yatak odası, dönemin milletvekillerinin çalışma odaları, Atatürk tarafından kullanılan eşyalar, dönemin milletvekillerine ait fotoğraflar ve Rize’nin eski fotoğrafları yer almaktadır |
|
26 Ekim 2011, 23:11 | #40 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Rize ili arşiv Rize Etnoğrafya Müzesi (Sarı Ev) Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Rize Müzesi Müdürlüğü 1984 yılında Atatürk evi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Kültür Bakanlığı tarafından şehir merkezinde restorasyonu tamamlanan iki adet eski eser yapıdan sarı ev olarak adlandırılmış; teşhir ve tanzimi tamamlanarak 27.06.1998 tarihinden itibaren müze olarak hizmet vermeye başlamıştır. Sivil mimari örneği olan ev 19. yy. sonlarında inşa edilmiştir. Bir zemin ve iki normal kattan oluşmaktadır. Zemin katı sergi salonu olarak kullanılmaktadır. Birinci kat idare odaları olarak, ikinci kat ise teşhir salonu olarak kullanılmaktadır. Rize müzesinde; 76 arkeolojik eser, 594 sikke, 1129 etnografik eser olmak üzere toplam 1799 eser bulunmaktadır. |
|
Etiketler |
arşiv, ili, rize |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Alikitour.com.tr Rize Bungalov Evleri, Rize Vip Transfer, Trabzon Vip Tarnsfer Hizmeti | ZeuS | Web Site Tanıtımı | 0 | 29 Nisan 2023 08:00 |
Rize Ismi Nerden Gelir? - Rize Isminin Kaynagi | PySSyCaT | Karadeniz Bölgesi | 0 | 09 Kasım 2014 22:18 |
Arşiv - Arşiv Nedir? | Zen | Genel Paylaşım | 0 | 13 Haziran 2014 13:25 |
Rize Resimleri, Rize Manzaraları, Rize Fotoğrafları | Violent | Doğa & Manzara Resimleri | 0 | 05 Mart 2014 20:02 |
vBulletin 3.5.x Code Mods - Extensions - Plugins Arşiv 60 MB lik Dev Arşiv | alpsi | vBulletin Sorunları ve Çözümleri | 1 | 01 Nisan 2009 03:34 |