23 Ağustos 2013, 13:02 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Enel Hak Dedi Mansur "Aşk nedir derler. Sen de ki ; ihtiyar ve iradenin terkidir. Aşk padişahların padişahıdır. İki alem onun ayakları altındadır. Can bir kalıp ve bir fanustur. Ona hayat veren Canan'dır. Bedendeki ruh fanusdaki mum gibidir. Ey Canan, sensiz hangi hayat vardır ? Aşksız olma ki ölü olmayasın. Aşk'ta ol ki diri kalasın....... Kendi kendinden memnun olan, kendine yeten akıldır. Aşk ateşi alevlenince kendinden başka herşeyi yakar, kül eder. Herşey yandıktan sonra sen bahtiyar olabililirsin. Kaç bahtiyara aynada kendini görmek nasip olmuştur ? Parlak su sathındaki hayal, aynadaki akis; aklı aşkta eritmedikçe biz değiliz. Akıl ile görülen aydınlık "yalancı fecir" dir. Gerçek fecrin güzelliği gözle değil gönülle seyredilir. Akla değil, aşka iyandır. Aşk mezhebinde küfür de yoktur imanda. Aşk ta ne ten vardır ne akıl, ne gönül vardır ne can. Böyle olmayan bu hale gelmeyen kişi aşık değildir. Aşk dini, aşk mezhebi yetmişiki şeriat'tanda dışarıdır........" Yine büyük usta ile devam edelim ; -İnsan öyle büyük bir sırdır ki bu sırrı söylersem bende yanarım duyan da yanar. -Çok sakal sufîlerin hoşuna gider. Fakat sufi sakalını tarayıncaya kadar, arif Allah’a ulaşır. -Gönül, göklerden de yüce, göklerden de geniş olmasaydı aya binip de dolaşmazdın şu gönülde. Gönül, pek büyük bir şehir olmasaydı bir padişah sığmazdı oraya, dolaşmazdı o gönülde. A benim canım, gönül şaşılacak bir ormandır; sen de av beyisin şu gönülde. Gönül denizinde binlerce dalgalar coşar, sen de inciler elde edersin şu gönülde. Sustum; çünkü vasıflarını saysam döksem de gönül, düşünceye sığmazsın.” - Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok -Akıl insanı dünya nimetlerine kavuşturur, ancak aşk gökleri insanın ayakları altına serer. -Hiçbir ölü, öldüğü için hasret çekmez. Ancak taatinin azlığına yanar. Yoksa ölen kimse; kuyudan ovaya çıkmış, zevk u safa meclisine ulaşmıştır. Orası doğruluk yeridir, orada yalan yoktur. Ayranla sarhoş olan, has şarabı ne bilsin? Orası öyle bir doğruluk yurdudur ki, Hak onlarla beraberdir. Su ve çamurdan (bedenden) kurtulmuş, nur ile dostturlar. Bu hayat için iki nefesin kaldı. Bari gayret et de, ercesine öl. "Sevgide ne yükseliş ne alçalış olur, Ne delilik ne akıllılık olur Hafızlık, şeyhlik müridlik olmaz Boşveriş aldırmayış başıboşluk olur " Karnın yardım kazmayınan belinen Yüzün yırttım tırnağınan elinen Yine beni karşıladı gülünen Benim sâdık yârim kara topraktır ............. Aşık Veysel Hakk'ın kandilinde gizli sır idim Anamın beline indirdin beni Ak mürekkep idim, kızıl kan ettin Türlü irenklere yandırdın beni ............. Karacaoğlan Ben bilmez idim, gizli, iyan, hep sen imişsin Tenlerde ve canlarda nihan, hep sen imişsin Senden bu cihan içre nişan ister idim ben Ahir bunu bildim ki, cihan hep sen imişsin. -----------Cami ser**rinim düştüm aşkınla meye Nasıl girdin elimdeki şu neye Hem seversin beni Neyzenim diye Hem de serhoş diye destan edersin ----------Neyzen Teyfik “Mevlana’da gaye , bir olmak , bir bulmak , bir bilmek değildir sadece. O , yolun sonunu bitmekte bulur. Tanrı vuslatına kavuşarak sevgilide yok olmak hedefidir... Vuslat , yok oluşun ancak bir başlangıç kelimesidir.” Yaşam gerçeğinin , var oluşun , kaçınılmaz bir ürünü olan , karşıtların çatışması (diyalektiği) , Mevlana da bir yerde Habil-Kabil örneğiyle anlatır: “Tanrı ak ve kara iki bayrak dikti. Biri Ademdi öbürü yol kesen şeytan. O iki büyük ordu arasında savaşlar oldu, gelip geçti. Bunun gibi , ikinci devrede Habil geldi. Onun arı ve ak nurunun karşıtı ve aykırısı Kabil oldu.” Yok olma , bitme nedir?... Mevlana bunu da adeta bilimsel bir dille anlatır : “Yok olma , bitme , karşıtın karşıtını yok etmesiyle olur. Karşıt kalmadı mı sonsuzluktan başka birşey kalmaz.” Öyleyse kesin barışın ve huzurun tek çaresi yok olmaktır. Mevlana bu özlemi de şöyle dile getirir : “Kişi tümden yok olmadıkça kesin bir’lik olmaz. Bir’lik erişmek değil , yitmektir.” Bir başka yerde de şöyle der : “Bu evrende derviş yoktur , hak ermişi yoktur. Olsa bile , o , ermişlik katına erişmişse yok olmuş demektir.” Karşıtların çatışmasını , kendi kendine oynanan bir “huzur tavlası”na benzeten Mevlana , şunları ekler : “Bu ben’im demek , gerçekte O’dur demektir. Ey canı biz ve ben kaydından kurtulan! Ey erkekte kadında söze ve niteliğe sığmaz ruh! Erkek-kadın kaydı kalkıp bir olunca o bir sensin. Kendi kendinle huzur tavlası oynamak için bu ben ve bizi vücuda getirdik. Bu suretle ben ve bizler tümden bir can haline gelirler. Sonunda da sevgiliyle bütünleşirler.” Bu bütünleşmeyi , yine Mevlana , “Ben sudan , ateşden ve esen havadan değilim. Biçimlenen kilden de değilim. Aştım bütün onları” diye anlatır. “İkilikten usandım birlik hanına kandım”. “devşiriben ikiliğim birliğe yetmeye geldim”. “Hak cihana doludur kimseler Hakkı bilmez Onu senden iste O senden ayrı olmaz”. “Hem batınım hem zahirim hem evvelim hem ahirim hem ben O’yum hem O ben’im hem o kerim-ü han ben’im”. “tevhid imiş cümle alem tevhidi bilendir adem bu tevhidi inkar eden öz canına düşman imiş”. Yunus Emre | |
|
Etiketler |
dedi, enel, hak, mansur |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Hallâc-ı Mansûr Enel Hak İsyanı (Darağacında Miraç) / Yaşar Nuri ÖZTÜRK | xena | Kitap Tanıtımları | 0 | 04 Ocak 2013 18:40 |
Hallac-ı Mansur Ene’l Hak” Sözü İle Gönüllere Taht Kurmuş | Sevda | İslamiyet | 0 | 24 Eylül 2012 13:30 |
Hallac-ı Mansur / En El Hak - Hallac-ı Mansur | Sevda | İslamiyet | 0 | 24 Eylül 2012 13:25 |
Hallac, Mansur, Varlık, Yokluk ve Tanrı | Kalemzede | Felsefe | 0 | 08 Nisan 2012 10:08 |