16 Ağustos 2013, 19:34 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Mahya Ve Mahyacılık Nedir? Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Mahya Sanatı Cami minareleri arasına gerilen iplere takılan ampuller vasıtasıyla dini önem taşıyan söz ya da sembollerin ışıklandırılarak yazılması sanatıdır mahya. Elektrik ve ampulün henüz icad edilmediği devirlerde, bir caminin iki minaresi arasına gerilen bir halattan küçük kandiller sarkıtarak gece karanlığına özlü ve güzel sözler yazılır ya da tasvirler yapılırdı. Mahya sanatı olarak adlandırılan bu gelenek ile Ramazan ayının gelmesi ile birlikte, görsel olarak da insanlara doğru, eğitici ve öğretici güzel sözlerle hitab etmek ve bilgilendirmek için geliştirilmiş bir sanat. Ampullerle yapılmadan önce kandiller vasıtasıyla yapılan ve çok emek gerektiren bir işmiş ve her nekadar şuan ampulle yapılıyor olsada zor olan mesleklerden biridir. Dünyada şuan bu işi yapan 3 mahya ustası vardır.Bunlarda zaten beraber çalışmaktadırlar.Bu 3 kişiden biri olan Kahraman Yıldız sözleri: “Mahyacılık biraz zor iş. Yaz, kış, soğuk, tipi demeden minare tepelerine çıkacaksınız. Yerden 100 metre yukarıda hava şartları çok daha sert oluyor. Buna dayanmak kolay değil. Sabır ve sevda isteyen bir iş. Bizim yanımıza yardımcı eleman veriliyor; ama fazla dayanamıyorlar. Bir yolunu bulup ya başka bölümlere geçiyorlar ya da bu işi yapamayacaklarını söylüyorlar.” Mahyacılık sanatı; diğer Müslüman ülkelerde olmayan, Türklere mahsus örf, âdet ve kültürüdür. Türkler, memleket mimarisinde zamanlarına göre büyük ilerlemeler yapmış, dinî binaları çok güzel bir şekilde süsleyerek ölümsüz eserler bırakmışlardır. Bu eserlerden biri olan Mahya; Ramazanda büyük camilerin karşılıklı iki minaresi arasında, ip gerilerek asılan ve geceleri yakılarak meydana getirilen ışıklı şekil veya yazılardır. Bu iş sadece Ramazan ayına mahsus olduğu için, bu deyim Farsça aylık manasına gelen "mahiye" kelimesinden türemiştir. Gerçekten de mahyalar, dini ve milli gün ve gecelerimizde akşamdan sabaha kadar o heyecan ve kutsiyeti gökyüzünde sergileyerek ilan eden üstün zekanın eseridir. Başta Ramazan ayı olmak üzere, diğer önemli gün ve gecelerin akşamında minareler arasında ışıklı yazı yazma ve şekil yapma sanatı olan mahya, bir Türk buluşudur. Mahyalar, her ne kadar diğer ulvi gecelerde etrafa ışık saçarak mesaj verirse de, o daha çok ramazan gecelerinde, minare ve camilerimizin elmas gerdanlıklarıdır. Mahyacı, yazı veya şekli önce kareli kağıt üzerinde planlar. Her bir kareye isabet eden çizgiye göre yapılacak düğümleri hesaplar. Sonra ayrı ayrı iplere kandiller (lambalar) dizilir. Böylece harf ve çizgiler sırasıyla minareler arasındaki yerini alır. İşte o zaman mahya ustaları bir ömür boyu kazandığı hünerle, aylardan beri büyük bir titizlik ve gizlilik içerisinde hazırladığı tasarılarını uygulama alanına koyarak, sema ekranında sergiler. Bütün bu işler eskiden bir sır, bir rekabet ve bir yarışma havasını da taşırdı. Her gece yeni bir mahya kuranlar olduğu gibi, teravih namazından önceki mahyasını, teravihten sonra yeni bir mahya ile değiştirme ustalığına sahip, mesleğinin aşığı, sanat rekabetine gönül vermiş ünlü mahyacılar da vardı. Usta mahyacılar, namazdan önce gerdikleri mahyayı, herkes teravihte iken, birkaç saat içerisinde yenisiyle değiştirirdi. Diğer camilerin mahyacılarına bir bakıma tatlı bir meydan okuyuş anlamına gelen bu gösteriyle, unutulmaz ramazan gecelerine renk ve heyecan katarlardı. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Dört yüz yıla yakın bir süredir Ramazan ayında gökyüzünü süsleyen mahyalar, bugün çok az sayıda zanaatkârın elinde şekilleniyor. İslam dünyasında Türklere, özellikle de İstanbul’da yaşayanlara özgü bir sanat olarak gelişen mahyacılığın kaybolmaya yüz tutmuş dört yüz yıllık bir geleneği var. Eski İstanbul ramazanları, halkın müzik ve edebiyatla, ziyafet, eğlence ve gösteri sanatlarıyla kaynaştığı; imparatorluk kültürünün bütün inceliğiyle gözler önüne serildiği görkemli bir atmosferde yaşanıyordu. Bu coşkulu âlemi, kalplerdeki heyecandan gökyüzüne dek genişleten sembol ise mahyalardı. Gündelik yaşamını; şehrayin, donanma geceleri ve mehtap gezintileri gibi güzelliklerle zenginleştiren bir kentin ramazan gecelerini de mahyalar ve kandillerle renklendirmesi doğaldı. Vefik Paşa, Lehçe-i Osmanî’de mahyayı ‘Çifte minareli camilerde ramazan ayında avizan olan resimli kandil’ diye tarif ediyor. Mahya kurmak; bir caminin iki minaresi arasına gerilen bir halattan küçük kandiller sarkıtarak gece karanlığına şekiller çizip manidar sözler yazmak… Bu geleneğin gerisindeki düşünce; ramazanın getirdiği sevinç, bolluk ve ferahlık nedeniyle Yaratıcı’ya duyulan şükranı vurgulamak, çocuklara ramazanı sevdirmek ve halkı iyiliğe yöneltmek. İLK MAHYA Rivayete göre, 1614 yılında Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmet Kefevi, iki minare arasına ortası yazılı çok sanatkârane bir resim işler ve resmi zamanın padişahı Sultan I. Ahmed’e hediye eder. Padişah, çok hoşuna giden bu hediyeden ilhamla ve dini hükümlere uygun olması şartıyla ramazan gecelerinde minareler arasına resimdeki gibi mahyalar kurulmasını irade buyurur. İlk defa 1617 Ramazan’ında yeni tamamlanan Sultanahmet Camii’nde tatbik edilen bu yenilik, sonraki yıllarda sanatsal bir gelenek hâlini alır. 1723 Ramazan’ında bütün selâtin camilerinde mahya kurulması için irade çıkmış; hatta minare boyu kısa olan Eyüp Camii’ne yeniden iki şerefeli iki minare yapılması ferman buyrulmuştur. Vakıf kayıtlarında 18. asra kadar mahya kurmak suretiyle minarelerin tezyini hakkında herhangi bir düzenlemeye rastlanmaz. İlk kez 1724’te Sultan III. Ahmed tarafından Topkapı Sarayı’nda yaptırılan kütüphanenin vakfında, 9 bin akçe tahsisiyle Ayasofya’da mahya tesisine dair emr-i şerif kaydı görülür. USTADAN ÇIRAĞA Mahyacılığı ıslah eden ve ona sanatkârane bir eda kazandıran; Süleymaniye’nin minareleri arasına üç halat çekerek kurduğu ve sağa-sola hareket ettirdiği gezici mahyası ile meşhur Süleymaniye baş mahyacısı Abdüllatif Efendi’dir. 1877’de vefat eden Abdüllatif Efendi’nin yerini yanında çalışan oğulları alır ve mahyacılık usta-çırak düzeni içinde babadan oğula geçerek devam eder. Eski İstanbul yaşamını anlatan yazarlardan Balıkhane Nazırı Ali Bey, Ahmed Rasim, Musahipzade Celâl, Sermet Muhtar Alus, Halit Fahri Ozansoy, Ercümend Ekrem Talu ve Burhan Felek mahya konusuna değinmeden geçmemişlerdir. Sermet Muhtar, Akşam gazetesinde yayınlanan ‘Mahyalar ve Sahurlar’ başlıklı yazısında İstanbul çocuklarının ramazanın 15’ini nasıl sabırsızlıkla beklediklerini ve akşamları ‘yandan çarklı’, ‘çifte kayık’ ve ‘kule’ gibi betimlemeleri sonsuz bir zevkle nasıl seyrettiklerini anlatır. Halide Edip Adıvar çocukluk hatıralarını da anlattığı ‘Mor Salkımlı Ev’de sütbabasının omzunda teravih namazını kılmak için Süleymaniye Camii’ne giderken gördüklerini tasvir eder: “Minareden minareye havada uzanan ışıktan yazılar, mavi kubbede ne garip ve tabiatüstü bir nur tecellisi idi. Ramazan’ı karşılayan bu nurdan yazılar, beni belki Belşazaar’ın duvarda gördüğü yazılar kadar şaşırttı. Karanlık ve esrarlı dar sokakların içinde sallanarak hareket eden o ışıkları kalabalığın en boylu adamının omzundan seyrediyordum.” GÖKYÜZÜNDE MESAJLAR Camilerde mahya kurma hazırlığı ramazandan on beş gün önce başlar. Ramazanın ilk yarısında yazılı; daha sonra kız kulesi, ay-yıldız, çiçek, kayık ve cami resimli mahyalar kurulur. Ramazan başında ‘Merhaba Ya Şehr-i Ramazan’, ‘Oruç Tut Sıhhat Bul’, ‘Hoşgeldin Ya Şehr-i Ramazan’, ‘On Bir Ayın Sultanı’ ve ‘Zekât Malı Artırır’ yazılı mahyaların yerini ay sonuna doğru ‘Şefaat Ya Rasulallah’, ‘La İlahe İllallah’ ve ‘Elveda Ya Şehr-i Ramazan’ gibi mahyalar almaya başlar. 1908’de II. Meşrutiyet’ten itibaren politikanın gündelik hayatın bir parçası olmasıyla beraber ‘Yaşasın Hürriyet’, ‘Eytama (yetimlere) Yardım’, ‘Hilal-i Aher’i (Kızılay) Unutma’, ‘Tayyareyi Unutma’, ‘Yerli Malı Al’, ‘Yaşasın Misak-ı Milli’ ve ‘Yaşasın İstiklâliyet’ gibi politik ve sosyal mesajlar için de mecra olarak mahyalar kullanılır. Günümüzde mahyalara dini muhtevanın dışında bazen sosyal konularla ilgili, bazen de propaganda amacıyla yazılar yazıldığı da olmakta. Örneğin her yıl 29 mayısta ‘Yüce Fatih Ruhun Şad Olsun’ mahyası kuruluyor. İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yaşatılmaya çalışılan mahyacılık, Mahya Yapım Atölyesi öncülüğünde varlığını sürdürüyor. Mahya kurulan camiler arasında Fatih, Eyüp, Sultanahmet ve Süleymaniye’nin yanı sıra Üsküdar Valide, Edirne Selimiye, Eskişehir Reşadiye, Bursa Ulu Camii bulunuyor. MAHYA YAZILARI Merhaba Ya Şehr-i Ramazan Oruç Tut Sıhhat Bul Hoşgeldin Ya Şehr-i Ramazan On Bir Ayın Sultanı Zekât Malı Artırır Şefaat Ya Rasulallah La İlahe İllallah Elveda Ya Şehr-i Ramazan MAHYA KİTABI Avrupa Birliği kararıyla Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen İstanbul’u 2010’a hazırlayan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, dünden bugüne mahyaları anlatan kapsamlı bir kitap hazırladı. Bugüne kadar yazılan kayda değer metinler ve yeni araştırmaları içeren kitapta, geçmişten günümüze yüzü aşkın mahya görüntüsü yer alıyor. MAHYANIN YAPILIŞI İki minare arasına gerilen birkaç sıra ip tertibatı üzerine işlenecek yazı ve resim, önce kâğıt üzerinde planlanır. Karelerin kesiştiği noktalara işaret konularak yazı ve resim oluşturulur. İpler, kareli kâğıttaki yatay çizgiler şeklinde tasavvur edilerek, işaret konulmuş noktalar ip üzerinde tespit edilir. Her birine bir ilmik konulan bu noktalara daha sonra bir çengelle kandiller yerleştirildiğinde yazı veya resim teşekkül eder. Kandil yerine elektrik ampulleri kullanılmaya başlandıktan sonra mahyalar büyük ölçüde elektrik teknisyenleri tarafından kurulur oldu. | |
|
Etiketler |
mahya, mahyacılık, nedir, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Yemini yerine getirmemenin günahı nedir, yemin keffareti nedir | Zen | İslamiyet | 0 | 08 Haziran 2013 15:36 |
Sheriff Sistemi Nedir ? Reported List Nedir ? Detaylı Anlatım [Resimli] | OperServ | Knight Online | 4 | 11 Şubat 2013 17:02 |