Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Gerçek iman eden ile sadece dili ile iman eden kimseleri birbirinden ayıran fark
Gerçek iman eden ile sadece dili ile iman eden kimseleri birbirinden ayıran, onların kalplerindeki niyetleridir. Dolayısıyla kalbî olan bir hususu teşhis etmek mümkün değildir.
Diliyle “iman ettim” diyen bir kimsenin kalbindeki niyetiyle “iman etmedim” diyecek şekilde bir inançsızlığı varsa, bu adam münafık türü bir kâfirdir. Böyle kimseler bazen namaz da kılabilirler, İslamî bazı davranışları da sergileyebilirler. Ama bunlar onu küfürden kurtarmaz. Çünkü bütün yaptıkları sadece bir gösterişten ibarettir.
Nitekim, Asr-ı saadette camiye gidip namaz kılan, onlarla beraber cihada çıkan münafıklar vardı. Bütün bunları inandıkları için değil, toplumdaki menfaatlerini kaybetmemek, onlardan zarar görmemek için yapıyorlardı.
Çok açığa çıkan İbn Ubey ve İbn Selul gibi bazılar hariç, genellikle, Kur’an ve Hz. Peygamber (a.s.m) münafıkları teşhir etmemiştir. Çünkü, münafık damgasıyla teşhir edilseydi, bunların arasında belki de sürekli camiye gidenler de vardı; o zaman herkes kendinden korkmaya başlardı ve güvenleri sarsılırdı. Ayrıca, onların akrabalarını da incitmemek gibi bir nezaket ve incelik de söz konusudur.
Kur’an’da “onları, konuşmaları arasından tanımanın mümkün olduğuna...” (Muhammed, 47/30) işaret edilmiştir.
İslam alimleri, bu tür emarelere bakarak rast gele kimselere münafık damgasını vuranların bu yanlışlarını önlemek için “ehl-i kıble”nin tekfirinin caiz olmadığına, ayrıca -küfrünü gösteren bir çok emarelere rağmen- Müslüman olduğunu gösteren bir veya birkaç emare olduğu takdirde, kişiyi tekfir etmenin caiz olmadığına hükmetmişlerdir.
Bu sebeple, Müslüman olma ihtimali olan hiç kimseyi münafıklıkla itham etmemek, öyle bir düşüncesi olsa bile bunu dışarıda seslendirmemek gerekir.