06 Mayıs 2012, 22:17 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Mefatih'ul Gayb (Üsûl-i hadîs) isminde başka bir ilm dahâ vardır ki, bu ilmin üsûlleri, metodları ile, hadîs-i şerîflerin nev’leri, çeşidleri ayırd edilir. Mütevâtir, meşhûr, sahîh, hasen, merfû’, müsned, mürsel, da’îf [za’îf], mevdû’ ve dahâ birçok hadîs çeşidlerinin ayrı ayrı ve uzun ta’rîfleri, îzâhları, tesbitleri, kitâblar doldurmakdadır. Herbir hadîsin şartları, kaydları vardır. Bu geniş bilgiler, ancak üsûl-i hadîs ilminde, ictihâd derecesine yükselen büyük âlimlere “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” mahsûsdur. Hadîs ilmi büsbütün başkadır. Üsûl-i hadîs ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadîsin mevdû’ olduğunu isbât edince, bu ilmin bütün âlimlerinin de, mevdû’ demesi lâzım gelmez. Çünki, mevdû’ diyen müctehid, bir hadîsin sahîh olması için, lüzûm gördüğü şartları taşımıyan bir hadîs için, benim mezhebimin üsûlünün kâ’idelerine göre, mevdû’dur der. Yoksa, Server-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” sözü değildir demek istemez. Ya’nî, hadîs-i şerîf denilen bu sözün hadîs olması, bence anlaşılmamışdır demekdir. Bu âlime göre hadîs olmaması, hakîkatde hadîs olmadığını göstermez. Hadîs üsûlü ilminin başka bir müctehidi de, hadîsin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadîsdir, mevdû’ değildir diyebilir. O hâlde, Şevkânînin, (ba’zı tefsîrlerin hadîsleri mevdû’dur) demesi ile mevdû’ olmaz. Meselâ Şevkânîyi, hadîs üsûlü ilminde müctehid tanısak da, onun mezhebinin (Üsûl-i hadîs ilmi) kâidelerince, hadîs olduğu meydâna çıkmamış olur ise de, mevdû’ hadîs olduğunu hangi cesâretle söyliyebilir. Din büyüklerine “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” karşı böyle sözlerde bulunmanın çirkinliği meydândadır. Meşhûr dört mezheb arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadîsler için de böyle düşünebilirsiniz! Böyle şeyler, ictihâd işi olduğundan, bir müctehidin mevdû’ demesi ile, hakîkatde mevdû’ olması lâzım gelmez. (Ebüssü’ûd tefsîri), Beydâvînin ve Zemahşerînin tefsîrinden ve (Tefsîr-i kebîr)den alınmışdır. Zât-ı âlîniz, Tefsîr-i kebîri hiç yazmamışsınız. [Tefsîr-i kebîre (Mefâtîh-ul-gayb) da denir. Onüç cilddir. Fahreddîn-i Râzî yazmışdır.] Selefden bildirilen tefsîrlere güvenilemez sözü, hiç doğru değildir. Ba’zı hadîslerin mevdû’ olduğunu anlatmak için gösterdiği delîl, şâhid, (Münâzara) ilmine göre, kendi yanlışını meydâna çıkarmakdadır. Hele, sûrelerin fazîletini, kıymetini bildiren hadîs-i şerîflere mevdû’ demesine, lâ havle... okumakdan başka cevâb verilmez. Evet, zındıklar, hadîs diye, ba’zı sözler uydurdu. Ehl-i sünnet âlimleri, bunları ayırıp, çıkardı. Şimdi din kitâblarımızda bunlardan hiç yokdur. (Hâzin tefsîri), [Bu tefsîrin ismi (Lübâb-üt-te’vîl fî me’ânit-tenzîl) olup Alâüddîn-i Bağdâdî yazmışdır] ve (Rûh-ul-beyân) tefsîri, dahâ ziyâde birer va’z kitâbıdır. Bunlardaki hadîs-i şerîfler, nihâyet za’îf hadîs olabilir. Za’îf hadîsler, ibâdetlerin fazîletlerini, sevâblarını bildirmekde kıymetli olabilir. Dînin temel bilgileri bu tefsîrlerden alınmaz. İslâm dîninin esâsları için, bu kitâblar sened olmaz. Va’z ve hutbe kitâbları ve tesavvufun aşağı derecelerinde bulunanların kitâbları, nutk ve konferans gibidir. Böyle kitâblarda sened, vesîka aranmaz. Bundan dolayı, mevdû’ hadîsden başka, her çeşid hadîs yazabilirler. Dînin temeli olan kelâm kitâblarında ancak kuvvetli hadîs-i şerîfler delîl ve sened olur. Fıkh, ibâdet kitâblarında ise, âhâd hadîslerden ve za’îf ve mevdû’ hadîslerden başka hadîsler delîl ve sened olur. Sevâbının çok olduğu za’îf hadîslerle bildirilen ibâdetler yapılabilir. Mevdû’ hadîs ile ibâdet yapılması, harâm, belki küfr olduğunu, (İbni Âbidîn) “rahmetullahi teâlâ aleyh” abdest düâlarında bildirmekdedir. (Câmi’-us-sagîr) ve (Câmi-ul-kebîr) kitâblarının [bunlar, büyük hadîs kitâblarıdır] sâhibi, Celâleddîn-i Süyûtî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, hadîs ilminde imâmlık derecesine çıkmışdır. Bunun ve imâm-ı Muhammed Gazâlînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” kitâblarında aslâ, bir mevdû’ hadîs yokdur. Bir hadîsin mevdû’ olduğunu bildiren kimsenin, herşeyden önce, üsûl-i hadîs ilminde müctehid olması lâzımdır. Böyle bir müctehid, üsûl-i hadîs ilminin kâ’idelerine göre, bir hadîsin mevdû’ olduğunu isbât ederse, yalnız onun mezhebinde mevdû’ olur. Üsûl-i hadîs ilminde müctehid olan başka âlimlerin mezheblerinde de, mevdû’ olması lâzım gelmez. Bu âlimler “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, böyle hadîsleri, kitâblarında, sahîh hadîs olarak yazar. Müslimânlar da, onu hadîs olarak tanır. (Hayât-ül-hayvân) kitâbının sâhibi, Muhammed Demîrîdir “rahmetullahi teâlâ aleyh”. (Kısas-ı enbiyâ) [imâm-ı Alî bin Hamza Kisâînindir] ve (Müstatraf) [(Müstatraf fî külli fenni Müztezraf) ismindeki bu kitâbı, Muhammed bin Ahmed Ebşîhî yazmışdır] ve (Enîsül-celîs) [bu kitâbı Alî bin Hasen Hullî yazmışdır] ve (Hazînet-ül-esrâr) kitâbı [Muhammed Hakkî yazmışdır] ve (Tuhfet-ül-ihvân) [Kur’ân-ı kerîm okumak hakkında olup, Halîl bin Osmân yazmışdır] ve (Mekârim-i ahlâk) [ibni Ebiddünyâ yazmışdır] ismindeki kitâblar, dînin temelini kuran kitâblar değildir. Bununla berâber, bu kitâbların sâhibleri büyük olduğundan, kendi mezheblerinde mevdû’ olan hadîslerin bulunmaması lâzım gelir. Mevdû’ diyenlerin kendi mezheblerinde mevdû’ olsa bile, mevdû’dur diyerek, âlimlerin inceden inceye gözden geçirdiklerini kıymetden düşürmek lâzım gelmez. Böyle, dışardan görenlerin safsataları ile, dîn-i islâm lekelenmez. Hadîs-i şerîflere mevdû’ diyen bir kimse, bir hadîsi eline alıp, delîl, şâhid ve sened ile mevdû’ olduğunu isbât edebilmelidir. [Cehenneme gidecek olan yetmişiki fırkanın adamları ve münâfıklar, zındıklar, Ehl-i sünneti parçalamak ve kendi kötülüklerini örtmek için, birçok hadîs-i şerîfe mevdû’ demişlerdir. Ehl-i sünnet tanınan ba’zıları da, bu düşmanların kitâblarına aldanıp, birçok sahîh hadîsleri, mevdû’ sanmışlardır. Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kitâblarını kavrıyamayıp düşmanlara aldananlardan biri de, Aliyy-ül-kâridir. Çok kitâb yazmış, kıymetli kitâbları şerh etmiş ise de, (Ehâdîs-ül-mevdû’at) kitâbında, sahîh hadîslere mevdû’ demişdir. Din düşmanlarına aldanarak, en kıymetli kitâblardaki sahîh hadîs-i şerîflere mevdû’dur diyenler, din düşmanlarına, dîn-i islâmı yıkmağa yardım etmiş oluyor]. (Tahzîr-ül-müslimîn) ismindeki bir kitâbın doğru olduğuna hiç inanmıyorum ve perde arkasından, dîni yıkmak için söylenen yalanlar olduğunu anlıyorum. Mektûbunuzun birinci sahîfesinin sonunda yazılı kitâblar, dînin temel kitâbı değildir. [Bu kitâblardan biri (Dürret-ün-nâsıhîn) olup, Osmân Hopavî yazmışdır.] Birisi de (Ettergîb-vetterhîb) adlı hadîs kitâbı olup, İsmâ’îl Isfehânînindir. Aynı ismde bir hadîs kitâbını, Abdül’azîm yazmışdır ki, bu kitâbı İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” medh etmekdedir. Biri de (Acâ’ib-ül-Kur’ân) ismindeki kitâb olup, Mahmûd-i Kirmânî yazmışdır. İslâm dîni, bu kitâbları müdâfe’a etmez. Çünki, ne kendileri, ne de yazanları, din âlimlerince yüksek tanınmış değildir. Bununla berâber, bunlardaki hadîslerin hepsinin veyâ birkaçının mevdû’ olduğu söylenemez. Herbir hadîsin, ayrı ayrı mevdû’ hadîs olduğunu isbât etmek lâzımdır. Mevdû’ hadîs bulunsa da birşey lâzım gelmez. Dînin temelleri bu kitâblar üzerine kurulmuş değildir. Ayb ve kusûr, kitâbların sâhiblerine âid olur. Sâhibleri de, dinde söz sâhibi, üstün kimseler olmadığından, bunlara karşı söylenilecek sözlerden din lekelenmez. Tesavvufcuların bildirdiği hadîslere mevdû’ diyenler, eğer tesavvuf büyüklerinin bildirdiklerine karşı söyliyorlarsa, bu sözlerinin hiç kıymeti olamıyacağından, onlara bir cevâb vermeğe değmez. O büyüklerin dinden bildirdikleri her haber, doğru, sağlam ve senedlidir. Yok eğer tekke şeyhlerine ve tarîkatcilere karşı söyliyorlarsa, istedikleri kadar söylesinler, biz onları müdâfe’a etmeyiz. (Rahmânın cezbelerinden bir cezbe, bütün insanların ve cinnîlerin sevâbları gibidir) hadîsini, Muhammed Emîn-i Tokâdî “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretleri (Sülûk) risâlesinde bildiriyor. Bu risâle, Süleymâniyye, Dâr-ül-mesnevî, [169] numarada mevcûddur. Hadîs olduğu, (Ma’rifetnâme)nin üçyüzseksenaltıncı sahîfesinde de yazılıdır. (Nefsini tanıyan Rabbini tanır) hadîsini (Künûz-üd-dekâık) onbirinci sahîfesinde yazmakda ve (Deylemî) “rahmetullahi teâlâ aleyh” de bulunduğunu bildirmekdedir. (Letâif-ül-minen)de, Ebül Abbâs-ı Mürsînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” bunun hadîs olduğunu bildirdiği ve yapdığı uzun te’vîli yazılıdır. (Keşf-ün-nûr) birinci sahîfesinde ve (Salât-ı Mes’ûdî), bunun hadîs olduğunu açıkça yazmakda, ve (Kendi aczini anlıyan, Rabbinin azametini anlar) şeklinde tefsîr etmekdedir. İbni Teymiyyenin ve Zerkeşînin ve Abdülkerîm ibni Sem’ânînin buna Yahyâ bin Mu’âz-ı Râzînin sözüdür demeleri, hiçbir esâsa dayanmamakdadır. Bunun hadîs olduğu (Salât-i Mes’ûdî)nin onüçüncü bâbında da yazılı olduğunu (Fıkh-ı Gîdânî) fârisî şerhi bildiriyor. (Dünyâ sevgisi, bütün günâhların başıdır) hadîsdir. [İmâm-ı Münâvî ve Beyhekî bunun sahîh olduğunu bildirmekdedir.] Dünyânın ne demek olduğunu bilmiyenler bunu kabûl etmiyor. (Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacakdır. Bunların yalnız biri Cennete girecek, ötekilerin hepsi Cehenneme girecekdir) hadîsinin sahîh olduğunu, (Şerh-i mevâkıf) sonunda yazıyor. (Milel-nihâl) kitâbı tercemesinde, (Sünen) ismindeki hadîs kitâblarını yazmış olan hadîs imâmlarından dördünün, bu hadîsi, Ebû Hüreyreden “radıyallahü anh” rivâyet etdiğini bildiriyor. Büyük islâm âlimi, şeyhul-islâm Ahmed Nâmıkî Câmî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Miftâh-un-necât) ve (Üns-üt-tâibîn) kitâblarında, bu hadîsi yazmakdadır. İmâm-ı Rabbânî ve imâm-ı Gazâlî gibi müctehidler de, bu hadîs-i şerîfi yazıyorlar. Bu hadîs-i şerîfe herhangi bir kimsenin mevdû’ demesi, güneşi balçıkla sıvamak gibidir. Her hâlde, Ehl-i sünnet düşmanlarının inkârıdır. (Ümmetimin âlimleri, İsrâîl oğullarının Peygamberleri gibidir) hadîs olduğunu İmâm-ı Yâfi’î, (Neşr-ül-mehâsin) kitâbında ilmin kıymetini anlatırken bildiriyor. Birçok kitâblarda, meselâ imâm-ı Rabbânînin (Mektûbât)ının 268 ve 294. cü ve üçüncü cildinin yüzyirmibirinci mektûblarında ve (Letâif-ül-minen) kitâbı başında açıkca yazılıdır. Abdülganî Nablüsînin (El-hâmilü fil-fülk) kitâbında da yazılıdır. Bu kitâb, Süleymâniyye kütübhânesinin (Es’ad efendi) “rahmetullahi teâlâ aleyh” kısmında [3606] sayıda vardır. (Ebrârın ibâdetleri, mukarreblere göre günâhdır) hadîsdir. [Bu hadîsi, Ebû Sa’îd-i Harrâzın (Âriflerin riyâsı, mürîdlerin ihlâsından dahâ iyidir) sözü ile karışdırmamalıdır.] (Mü’minin artığı şifâdır) hadîsdir. (Dünyâ, âhıretin tarlasıdır) hadîsdir. [İmâm-ı Münâvî ve Deylemî, bunun sahîh olduğunu bildiriyor.] Ma’nâlarını bilmiyen kimse, karşı gelmekden başka çâre bulamıyor. (Vatan sevgisi, îmândandır) hadîs olduğunu, (Mesnevî) bildiriyor. (Küntü kenzen mahfiyyen...) hadîs-i kudsî olduğu, (Mektûbât)da ve (Kenz-i mahfî)de ve (Lâ Yase’unî Erdî...) hadîs-i kudsî olduğu, ikinci cild, 76. cı mektûbda yazılıdır. Tesavvufun yüksek derecelerinde bulunanların bildirdiği hadîs-i şerîflerin hepsi sahîhdir. (Delâil-ül-hayrât), hadîs kitâbı değildir, düâ kitâbıdır. Düânın mevdû’ olmasının ne demek olduğunu bilemiyorum. (İhyâ) kitâbı, imâm-ı Muhammed Gazâlînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (İhyâ-ül’ulûm) kitâbı ise, bütün âlimlerin söz birliği ile, doğru ve yüksekdir. Bir gayr-ı müslim, severek yapraklarını çevirirse, müslimân olmakla şereflenir. (Kût-ül-kulûb) kitâbı ve (Behcet-ül-esrâr-fî-menâkıb-il-ahyâr) kitâbı [Bunu Alî bin Yûsüf yazmışdır. Tesavvuf büyüklerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hâl tercemeleridir] dînin temel bilgilerini bildiren kitâblar olmadığından, müdâfe’a etmiyorum. | |
|
Etiketler |
gayb, mefatihul |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
RİCÂL-İ GAYB | PySSyCaT | Dini Sözlük | 0 | 21 Ekim 2020 19:25 |
GAYB | PySSyCaT | Dini Sözlük | 0 | 15 Ekim 2016 22:40 |
Cinler ve Gayb Alemi | Swat | İslamiyet | 0 | 29 Kasım 2014 14:43 |
Gayb Nedir - Gaybı Kimler Bilebilir? | Liaaa | İslamiyet | 0 | 06 Nisan 2012 18:54 |
İnsan Gayb Âlemine Nasıl Açılır? | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 24 Temmuz 2011 12:57 |