Peygamberin vefatından 250 yıl sonra, ortalık yalan yanlış hadislerle dolup taşmıştı. Okur-yazar insanların azlığı yüzünden dine, imana ve mezheplere dair söylenen sözler dilden kulağa aktarıldığı için sürekli değişerek ve bozularak naklediliyordu. Bunun yanında karşıt din ve mezhep mensupları da uydurma hadislerle kafaları karıştırma hesapları yapıyorlardı. 9‟uncu yüzyılda, Hadisler konusunda da özellikle iki önemli şahsiyetin özel çabaları sayesinde önemli bir mesafe alındı. Önce, Buhari (Muhammed ibni İsmail el-Buhari: 810-870) uzun yıllar seyahat ederek çok sayıda kaynağa göre 600 bin kadar hadis topladı ve bunların içinden Kuran‟a ters düşmeyen 7275 tanesini titizlikle seçerek yazdı. Daha sonra Buhari‟den de yararlanan ve kendisi de dolaşarak hadis toplayan Müslim (ibni el-Haccac el-Küşeyri: 821-875) 300 bin hadis arasından 4 bin kadarını yazıya döktü. Böylece otantik olma ihtimali en yüksek hadisler kayıtlara geçmiş oldu. (Bu kişisel çalışmalar Buhari‟den daha önce de yapılmıştı ve daha sonrasında çağımıza kadar da devam edecektir.) Mezhepler çoğaldıkça Fıkıh, Kelâm ve Hadis bilginlerinin işleri zorlaşıyor, imamlar ve feylesoflar yeni yorumlar getirdikçe karşıt görüşler kaçınılmaz oluyordu. 11‟inci yüzyıla girmeden önce, Kelâm iyice geliştirilmiş ve bir metodolojisi oluşturulmuştu. Akılla iman ve bilimle din arasında hiçbir çelişki olmadığı konsensüsü sağlanmıştı.