IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05 Nisan 2012, 05:11   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Müslümanların Allah'ı




Hz. Muhammed‟in vefatından hemen sonra (632) politik bir tartışma ortamı doğdu. Tartışmanın konusu devlet başkanlığına (halifeliğe/vekilliğe) kimin seçileceği idi. Seçimi yapacakların birçoğu, Hz. Muhammed‟in, halifeliği Ebu Bekr-i Sıddık‟a bıraktığını kabul ediyordu. Ama bir kısmı da Peygamber‟in bizzat kuzeni ve damadı olan Ali İbni Ebi Talib‟in seçilmesini istiyordu; sonuç olarak, sırasıyla Ebu Bekir, Ömer İbni el-Hattab ve Osman İbni Affan ilk üç devlet başkanı oldular. Hz. Ali de 656 yılında dördüncü halife seçildi. Fakat aradan geçen 24 yıl içinde çok belirgin olmasa da politik bir ikileşme hissedilir hâle gelmişti. Hz. Ali‟nin vefatından sonra yerine oğlu Hasan kısa bir süre vekil oldu. Sonra halifeliği uzun süre Şam valiliği yapmış olan Muâviye bin Ebu Sufyan‟a bıraktı. Muâviye kurduğu Emevi Devleti‟nin başkentini Şam‟a taşıdı. Kısa bir zaman içinde devletin sınırlarını yeni fetihlerle genişletti. Hatta oğlu Yezid‟i, Bizans‟ı almak için büyük bir orduyla İstanbul‟a kadar yolladı. Muaviye vefat ettiğinde (680) İslâmiyet Hindistan‟dan Ce-zayir‟e kadar yayılmıştı. Yerine oğlu Yezid halife oldu; fakat Hz. Ali‟nin oğlu Hüseyin, Yezid‟i halife olarak tanımadı ve tahtı ele geçirmek için beraberindeki taraftarlarıyla (ġia-i Ali) Mekke‟den yola çıktı. Çok kararlıydı ve kimse kendisini vaz-geçmesi için ikna edemedi. Bugünkü Irak‟ta bulunan Kerbela denilen yerde Yezid‟in ordusuyla Hüseyin ve taraftarları arasında küçük bir savaş oldu ve Hüseyin öldürüldü (680). Bu talihsiz olay, Sünnî ve Şiî Müslümanların ileride tamamen bölünmelerinin başlangıcı oldu.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 05 Nisan 2012, 05:16   #2
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Müslümanların Allah'ı




MEZHEPLERİN DOĞUŞU

Emeviler‟in kurduğu ve başkenti Şam olan büyük imparatorluk 661 yılından 750 yılına kadar 14 Emevi Halifesi tarafından idare edildi. Daha sonra Halifelik, Emevi Devletini yıkan ve Hz. Muhammed‟in amcası Abbas‟ın sülalesinden gelen ailenin kurduğu Abbasî İmparatorluğu‟na geçti. Başkent ola-rak Bağdat seçildi. Emeviler ve Abbasiler zamanında imparatorluğun genişlemesi; zenginlik, lüks, bilimsel çalışmalar ve yeni buluşlarla birlikte birçok yeni sorunu da beraberinde getirdi. Devlet başkanları ve bürokratların lüks yaşantıları ilk dört halifenin (Hulefâ-i Râşidin) örnek yaşamlarına ters düşüyor ve bilginler arasında huzursuzluk yaratıyordu. Elde edilen ganimetlerin ne şekilde kullanılması gerektiği tartışma konusuydu. İmparatorluk içindeki Yahudi ve Hıristiyanların inanç ve ibadet özgürlükleri sağlanmıştı; ama kanunî hakları üzerinde itirazlar vardı. Müslümanlığı tam anlamamış olanların ve yeni kabul edenlerin Kuran‟ı ve Hadisleri yanlış yorumlamaları nedeniyle or-talıkta dilden dile dolaşan binlerce sahih olmayan/sahte hadis oluşmuştu. Peygamber‟in sünnetleri her bölgedeki farklı uygulamalarla değiştiriliyordu.
Politik bölünme yüzünden ortaya çıkmış olan ayrımcı gruplar, İslâm‟ın temelini oluşturan kolonları tehlikeye sokacak yorumlar yapmaktaydılar. Düşüncelerini, ruhsal tecrübelerini dile getiren ve Kuran‟ı nasıl anladıklarını açıklayan bilgili-bil-gisiz pek çok kişi tarafından da özellikle kader ve ibadet konularında dile getirilen farklı görüşler gitgide çoğalıyordu; sonuçta, gerçek ve hurafe birbirine karışıyor; yorum üzerinekurulmuş yorumlara dayanılarak ayet ve hadis tefsirleri yapılıyordu. Bu konularda devlet, öncelikle yeni bir şeriat yasası oluşturmak zorunda kalmıştı ve bu yasa biraz gecikmeyle olsa da yapıldı. Kelâm ve Fıkıh/hukuk ilimleri üzerine yoğun çalışmalar başlatıldı. Bu araştırma ve çalışmalar sonucunda çok sayıda bilgin yetişti. Ama Kuran‟ın ilme ve âlimlere verdiği büyük değer o kadar benimsenmişti ki âdeta her alimin arkasında birer mezhep ve tarikat kümeleşmesi oluşmaya başladı. Devrinin en büyük bilginlerinden olan Ebu Hanife Nu‟man bin Sâbit (699-767), İmam-ı Azam (En Büyük İmam) lakabıyla anılmaya başlandı ve Hanefî Mezhebi‟nin kurucusu oldu. İmam-ı Malik Ebu Abdullah‟ın (713-795) hükümleri, Hicaz âlimlerinin yolu olarak adlandırıldı ve daha sonra Malikî Mezhebi‟ne dönüştü. İmam-ı ġafiî Muhammed bin İdris bin Abbas‟ın (767-820) içtihatları da ġafiî Mezhebi‟ni doğurdu. İmam-ı Ahmed bin Hanbel‟in (780-855) eserleri ve Mutezile ile olan tartışmaları Hanbelî denen bir grubun oluşmasını sağladı ve daha sonra Hanbelî Mezhebi‟ni ortaya çıkardı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Nisan 2012, 05:20   #3
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Müslümanların Allah'ı




MEZHEP İÇİ MEZHEPLER

Bu 4 Sünnî bilgininin takipçileri genellikle pratik hayatla ilgili içtihatların takipçisi olmuşlardı. Fakat inanç/itikat üzerine yapılan yorumlar ayrı bir kategori oluşturuyordu. Zaman içinde İtikat Mezhepleri denen mezhep içi mezhepler de ortaya çıkmaya başlamıştı. Irak‟ta, halifelik yerine kendi imamlık organizasyonunu kurmuş olan Şiîler ile Sünnîler arasındaki halifelik hakkı tartışmalarıyla başlayan politik bölünme inanç sahasına da sıçramıştı. Bu tür yorumları yapmayan kişilerden biri, imamlardan altıncısı ve Hz. Ali‟nin torununun torunu olan İmam-ı Cafer es-Sâdık (702-757?) kaynakların büyük çoğunluğuna göre bu ayırımlara katılmamış ve kendini tasavvufa, ilme ve öğretmen-liğe adamıştı. Öğrencileri arasında İmam-ı Azam da vardı. O‟nun talebeleri ve taraftarları da Caferî Mezhebi‟ni kurmuş-lardı. İmam-ı Cafer‟in oğlu İmam İsmail yedinci imam olarak vefat ettikten sonra İsmailî diye bir mezhep oluşur ve bunlar ileride çok güçlenerek Kuzey Afrika‟da Fatimiler Devleti‟ni kurarlar. Yıllar böylece geçer ve 11. İmam Hasen bin Ali Askerî‟nin (846-875) çocuğunun olup olmadığı tartışmaları 12 İmam fel-sefesine karşı gruplar tarafından başlatılır; fakat 12 Ġmamcılar bu tartışmayı o devirde kazanmış görünürler: Askerî‟nin oğlu Muhammed el-Mehdi‟nin özellikle gizlendiği, ileride geri ge-leceği ve insanlığa altın çağını yaşatacağı inancı yayılır. (12 İmamcılar, Şiîliğin önde giden temsilcisi olmuş ve bugünkü İran‟ın resmî inancı hâline gelmiştir.) Bunlardan bazı radikal gruplar daha uçta görünen inanç sistemleri de geliştirirler. Halifelerin bu grupları dinin ve devletin düşmanı ilân etme-sinden sonra, Şiîler radikal felsefelerini ve sosyal ilişkilerini kapalı kapılar ardında uzun yıllar devam ettirirler. Zaman içinde felsefe, bilim ve politikada güçlenen bu gruplar ortam müsait olunca ortaya çıkıp halifeyi açıkça eleştirmeye başlar ve devleti ele geçirmeye çalışırlar. Bu arada Şiîlerden etkilenen Mutezile (ayrılmışlar) adında bir mezhep daha oluşur ve şu görüşleri yayarlar.
‟Allah nefislerini kontrol etmeyenlere yardımcı olmaz. İnanç, moral değerler ve özgür irade insanların kendi sorum-lulukları ve iradeleri içindedir. Allah, kendi oluşturduğumuz doğru ve yanlış kavramlarından sorumlu tutulamaz. Yanlışlıklar mükemmel olan Tanrı‟nın işi olamaz. Aksi hâlde, Tanrı, insanları zorbalıkla idare eden bir halife durumuna düşürülmüş olur. Allah‟ın en önemli özelliği Adil olmasıdır. Akla uygun olmayan hiçbir şey Tanrı‟nın eseri değildir.‟
Bu fikirler o zamanki muhafazakar görüşlerle çatıştığı için karşıt görüşler ortaya çıkmakta gecikmemiş: „Mutezile, Allah‟ı rasyonel bir insan gibi görmeye başlamış. O‟nu anladıklarını söylüyorlar. Anladıkları şey kendi cüz‟i akıllarındaki tanrıdan başka bir şey değildir. Bu fikre inananlar Allah‟a daha pek çok insanî sıfatlar bulacaklardır. İnsan kendi kaderine hâkimse; Allah‟ın her yerde hazır ve nazır olması ne ifade ediyor olabilir ki?‟ Bu fikir düellosunu sonuçta Mutezile kazanır. Halife Me‟mun bin Harun (813-830 arası), Mutezile‟nin görüşlerini resmî doktrine dönüştürmek istemiş. Buna muhafazakarlar şid-detle karşı çıkmış; fakat yıldırılmaları uzun sürmemiş ve türlü eziyetlerden sonra birçoğu susturulmuş. Bu yıldırma politika-sından Ahmed bin Hanbel canını zor kurtarmış. Fakat ken-disine işkence yapanları Allah‟ın affetmesi için dualar etmiş ve ölümünden sonra bir İslâm kahramanı olarak anılmış.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
allahı, müslümanların


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Müslümanların çocuklarının ruhu Kaf_Dağı İslamiyet 0 10 Mart 2016 09:43
İlk Müslümanların Adları Violent İslamiyet 0 06 Şubat 2014 21:18
Kur’an ve Müslümanların Durumu Rhytia Kuran-ı Kerim 0 14 Haziran 2012 22:57
Müslümanların En İyi 10 İcadı Lady Merak Ettikleriniz 3 21 Nisan 2010 21:36
Müslümanların Durumu YapraK İslamiyet 0 20 Mart 2009 01:34