IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 30 Kasım 2011, 21:49   #11
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Aişe anlatıyor: "Kalktım, bir tarlaya doğru yürüdüm. Tarlada müslü-man askerler vardı. Aralarında Ömer b. Hattabla yanında miğferli biri vardı. Ömer b. Hattab bana: 'Niçin geldin? Yemin olsun ki, sen cesur bir kadınsın. Ama seni beladan emin kılan nedir?1 dedi. Aişe diyor ki: Ömer beni o kadar kınadı ki yer yanlsa da içine girsem diye düşündüm. Miğferli adam miğferi*ni çıkardı meğer o Talha b. Ubeydullah'mış. Ömer'e: 'Ey Ömer! Çok ileri gitin. Allah'tan başka sığınacak, kaçacak bir yer var mı?' dedi. Kureyş'ten İb-ni Araka denen biri Sa'd'a ok atarak: 'Al sana ok. Ben İbni Araka'yım' dedi. İbni Araka'ın attığı ok, Sa'd'ın kolundaki şah damarına isabet etti, daman kopardı. Sa'd: 'Ey Allah'ım, Kureyza ile gözlerim aydın oluncaya kadar beni Öldürme' dedi. Onlar onun mevalilerinin anlaşmalı bulunduğu bir kabileydi. Bir müddet sonra Sa'd'ın kolundan akan kan durdu. Yüce Allah, müşrikleri yok edecek güçte fırtına gönderdi. Böylece Yüce Allah, savaşta mü'minlerin imdadına yetişti. Allah, güçlüdür, azizdir. İmam Ahmed rivayet etmiştir.91 Ömer b. Hattab'ın bildirdiğine göre:"... O kızı Hafsa'nın yanına vanr ve: 'Ey kızcağızım, sen Rasulullah'tan istediğin şeylerle, gününün öfkeli geçmesine sebep mi oluyorsun?[399] diye sorar. Hafsa: 'Allah'a yemin olsun ki onunla sadece meşveret ediyoruz' der. Hz. Ömer anlatıyor: Dedim ki: 'Kızım, seni Allah'ın azabından Rasulünün de gazabından sakındırdığımı biliyorsun...' Daha sonra Aişe'nin yanına vardım. Ona da: 'Ey Ebu Bekir'in kızı! Demek Rasulullah'ı incitecek duruma geldin...' dedim.[400]

Ebu Meryem Abdullah b. Ziyad el-Esedî anlatıyor: "Talha, Zübeyr ve Hz. Aişe, Basra'ya doğru yola çıktılar ve Ammar b. Yasir ile Hasan b. Ali'ye haber gönderdiler. Kufe'de ikisi bize ulaştı. Birlikte minbere çıktılar. Hasan b. Ali minberin en üstünde idi. Ammar'da Hasan'ın biraz aşağısından ayağa kalktı ve bizi oraya topladı. Ammar'ı "Hz. Aişe, Basra'ya geliyor. Vallahi O dünyada ve ahirette peygamberinizin hanımıdır. Fakat Allah, ona mı yoksa kendisine mi itaat edeceğinizi bu şekilde sınamak istiyor, derken işittim.[401]

Kendi aleyhine de olsa doğruyu rivayet etmesi:

Hz. Aişe diyor ki: "Size benden ve Rasulullah'tan haber vereyim mi? Bir gece Rasulullah benim yanımdaydı. Döndü, ridasım koydu, ayakkabılarını çıkarıp ayağının yanına koydu. İzarının ucunu döşeğin üzeri*ne sererek yan yattı. Az sonra uyuduğumu zannetti. Ridasım aldı, yavaşça ayakkabısını giydi. Kapıyı açıp dışarı çıktı ve sessizce kapıyı kapadı. Hemen gömleğimi başıma örttüm, izarımı bütün vücudumu kapatacak şekilde giy*dim, sonra Baki (kabristanına) kadar arkasından gittim. (Rasulullah) kalktı, uzunca bir müddet ayakta durdu; sonra ellerini üç defa yukan kaldırdı.

Böyle yapmaktan vazgeçince ben de bıraktım. O koştu, ben de koştum, O sıkı sıkı yürüdü, ben de sıkı sıkı yürüdüm, O çabucak dönünce ben de döndüm, onu geçip (eve) girdim. (Hemen) yan yattım. Rasulullah içeri girdi. "Ey Aişe! sana ne oldu? Soluk soluğa kalmışsın' dedi. Ben de 'Bir şey yok' dedim. Bunun üzerine buyurdu ki: 'Bana haber ver.' Yahut da 'Latif ve Habir olan bana haber verir' dedi. Ey Allah'ın Rasulü! Babam ve anam sana feda olsun' dedim ve ona (durumu) anlattım.' Rasulullah: 'Demek önümde gördü*ğüm karaltı sendin' dedi. Ben de 'evet' dedim. Bunun üzerine acıtacak şekil*de göğsüme vurdu, sonra da 'Allah'ın ve Rasulünün seni görmeyeceğin mi sandın?' dedi. Ben de 'Evet, insanlar ne kadar gizli tutarsa tutsun Allah onu bilir' dedim. Rasulullah: 'Senin gördüğünde Cebrail geldi, bana seslendi (bunu) senden gizledi. Senden gizleyerek ben de cevap verdim. Elbiseni çıkardığın için yanına girmedi. Seni uyuyor zannettim, bu sebeple uyandır*mak istemedim. Üstelik gecenin karanlığından korkmanı uygun bulmadım.' Cibril bana: 'Rabbın, Baki kabristanına gelmeni ve onlara istiğfarda bulunmanı emrediyor' buyurdu. Hz. Aişe diyor ki: 'Onlara nasıl dua edeyim ya Rasulullah, dedim. Bunun üzerine: 'Selam, mü'minlerin ve müslümanla-rın üzerine olsun, Allah bizden önce gelenlere de sonra geleceklere de mer*hamet etsin. İnşaallah biz de sizlere katılacağız de' buyurdu."[402]

Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah, bal ve tatlıyı çok severdi. İkindiden sonra (eve) döndüğü zaman hanımlarının yanma gelir, birinin yanına girerdi. (Bir gün) Ömer'in kızı Hafsa'nın yanına girdi. Her zamankin*den daha uzun bir müddet içeride kaldı. Ben bunu kıskandım ve bu durumu sordum. Bana: 'Hafsa'nın kavminden bir kadın ona bir tuluk bal hediye etti. Rasulullah'a baldan bir şerbet sundu' denildi. Bunun üzerine ben: 'Vallahi ona bir hile yapacağım' dedim." Şevde bint Zem'a'ya: "O sana gelecek, sana yaklaştığı zaman zamk şırası yedin' de. O sana: 'Hayır' diyecek. O zaman 'peki bu koku ne?1 diye sor. O sana: 'Hafsa bana bal şerbeti sundu' diyecek. O zaman sen ona: 'O urfut ağacının balıdır1 de. Ben de böyle diyeceğim. 'Safîyyet sen de onu (içtin)' de. Şevde dedi ki: "Vallahi, Rasulullah kapıya ge*lir gelmez, senin korkundan dolayı söylediğin şekilde Rasulullah'a davran*mayı düşündüm. 'Ey Allah'ın Rasulü, zamk şırası mı yedin? diye sordum. Rasulullah 'hayır' deyince Şevde 'öyleyse bu koku nedir?1 diye sordum. Rasulullah: 'Hafsa bana bal şerbeti içirdi. Üzerimde kokan odur' dedi. Dedim ki: 'o balı yapan arılar urfut (pis kokulu bir çeşit meşe ağacı) yemişler.1 Nihayet Rasulullah dönüp dolaştı ve benim (Aişe'nin) yanıma geldi. Ben de aynı şeyleri söyledim. Safiyye'nin yanma varınca o da Rasulul-lah'ı aynen karşıladı. Hafsa'nın evine gittiğinde Hafsa: 'Ey Allah'ın Rasulü, ondan daha içer misin?' teklifinde bulundu. Rasulullah: 'Hayır buna gerek yok' buyurdu. Ravi Aişe diyor ki: Şevde 'Vallahi bunu (bal şerbetini) Rasulullah'a haram ettik' deyince 'ağzını tut' dedim."[403]

Ümmü'l-mü'minin Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah hastalanıp yatağa düşünce 'Ebu Bekir'e gidin de cemaate namaz kıldırsın' buyurdu. Hz. Aişe diyor ki: "Dedim ki: 'Ebu Bekir senin yerine namaz kıldırırsa insanlar ağlama sesinden başka bir şey duyamaz. Ömer'e emret de o namaz kıldırsın.' Böyle dememe rağmen Rasulullah 'Ebu Bekir'e haber verin insanlara namaz kıldırsın' buyurdu."

Hz. Aişe diyor ki: "Hafsa'ya dedim ki, 'Rasulullah'a söyle, EbuBekir çabuk hüzünlenen biridir. Eğer senin yerine geçerse ağıttan insanlar onun sesini duyamaz. Onun için Ömer'e emret de, o namaz kıldırsın." Hafsa aynen dediklerimi yapınca Rasulullah: "Yeter ey Yusuf a tuzak kuranlar. Ebu Bekir'e söyleyin de namaz kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Hafsa, Aişe'ye demiştir ki: "Benim sana bir iyiliğim dokunmaz."

Bir rivayette[404] de Aişe şöyle demiştir: Rasulullah'a sık sık değişiklik için başvurmama; ondan sonra makamına geçecek olanı, insanların ebediy-yen sevmelerinin mümkün olmadığı düşüncesinden başkası sevketmezdi. Kanaatıma göre Rasulullah'ın yerine geçecek kişi insanların onun sebebi ile kavga ettikleri kişi olacaktı. Bu nedenle Rasulullah'ın Ebu Bekir'den vazgeçmesini istedim.[405]

Hz. Aişe'nin büyük bir zan altında tutulması ve îfk hadisesi:

Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.) sefere çıktığında hanım*ları arasında kur'a çekerdi. Kur'a kime çıkarsa Rasulullah ile beraber o giderdi. (Benî Mustalık) gazasına gitmek istediği zaman da Rasulullah kur'a çekti ve benim ismim çıktı. Rasulullah ile beraber sefere çıkmıştı. Bu sefer, hicap âyeti indikten sonra idi. Beni, mahfil içinde yüklediler ve (konak yerinde) mahfil içinde indirilirdim. Nihayet Rasulullah (s.a.v.) gazanın bitiminden sonra Medine'ye geri dönme kararı aldı. Medine'ye yaklaştığı*mızda (bir konak yerine indi. Gecenin bir kısmını orada geçirdikten sonra) yola koyulma emrini verdi. O sırada def-i hacet ettikten sonra mahfilime döndüm. Bir de göğsümü yokladım ki Yemen'in göz boncuğundan (dizilmiş) kolyemin koptuğunu anladım. Dönüp gerdanlığımı aradım. Onu aramak beni yoldan alıkoymuştu. (Öyle zannetmiştim ki benim devemi ben mahfilimde bulunmadıkça sevketmezler.) Halbuki yolda bana hizmet eden*ler gelip mahfilimi yüklemişler ve onu bindiğim devenin üzerinde götür*müşlerdi. Onlar beni mahfilin içinde sanıyorlarmış. O zaman kadınlar hafif idi. Ağır vücutlu değillerdi. Az yemek yerlerdi. Bu cihetle hizmetçiler mahfili yüklemek üzere kaldırdıklarında mahfili ağırlığının pek farkına varmayarak yüklemişlerdi. Özellikle de ben küçük yaşta bir kadındım. Bu yüzden deveyi sürüp götürmüşler. Ordu gittikten sonra ben kolyemi bul*dum. Ordugâha geldiğimde kimse yoktu. Oradan evvelce bulunduğum yere döndüm. Öyle zannetmiştim ki beni mahfilde bulamayınca dönüp beni alır*lar. Ben bu düşünceyle oturduğum yerde uyuya kalmışım. Safvan b. Muattal -ki arkadan gelerek geride kalan şeyleri toplamaya ve menzile götürüp ashabına vermeğe memur idi.- Askerin arkasından sabaha yakın bulundu*ğum yere gelmiş ve bir karaltının uyuduğunu görerek yanıma yaklaşmış (ve beni tanımış). Bu zat beni örtünmeden önce görmüştü. Safvan devesini çök-türdüğü zaman (hayret ederek) 'Biz Allah'ınız ve O'na dönüp varacağız1 demişti. Ben de bu sese uyanmıştım. Uyanınca hemen feraceme burundum. Vallahi tek bir kelime bile konuşmadık. Ondan istirca'ından başka birşey işitmedim. Devesinden inip devesini çöktürdü. Ben de deveye bindim. Safvan, bindiğim deveyi tutarak önde yürüdü. Nihayet kafile konak yerine indikten sonra öğle sıcağında askere yetiştik. Bu sırada (hakkımda iftira ederek) helak olan helak olmuştu. Bu büyük iftiranın başını çeken Abdullah b. Ubey b. Selul'du. (Ravi Urve devam ediyor.) 'Bu olay yayılıyor, SeluTun yanında konuşuluyordu. O bu durumdan faydalanarak, aleyhte propaganda yapıyordu. İfk hadisesinde Hasan b. Sabit, Mistah b. Esase, Hamne bint Cahş ve isimlerini bilmediğim bir grup, çok aşırı gitmişlerdi...Buna rağmen Hz. Aişe, yanında Hasan'a sövülmesinden hoşlanmaz ve Bfeasan'm şöyle söylediğini belirtirdi: 'Benim onun babası. Benim Muhammed'in namusu sizden korunmuştur."

Hz. Aişe: "Medine'ye gelince ben bir ay hastalandım. Meğer orada halk arasında ashab-ı ifldn bühtanları dolaşıyormuş. Bunlardan tamamen haber*sizdim. Zira hastalığımın beni işkillendiren bir yanı vardı. Rasulullah'tan, başka hastalıklarım sırasında görmüş olduğum ilgiyi bu sefer görmüyor*dum. Ancak yanıma giriyor, selam veriyordu. Ve (adımı anmadan 'hastamız nasıl?') diyor bununla iktifa ediyordu. Benim ifk olayından haberim yoktu. Nihayet iyileşmeye başlamıştım. Bir gece ben Mistah'ın annesiyle kazayı hacet mahallimiz olan "menası" tarafına çıkmıştım. Buraya ancak geceleri çıkardık. Bu adet evlerimizin yanma helalar yapılmadan önceydi. O zamanlar bizim halimiz ilkel arapların çöldeki adetine benziyordu. Ben, Mistah'ın anası (Selma) -Ebu Ruhm b. el-Muttalib b. Abdimenaf in kızı, Mistah b. Esase b. Ubad b. el-Muttalib oğlu olur- ile kazai hacet mahalline yönelip giderken ayağı çarşafına takılıp düşmüştü. Araplar arasında felaket zamanında söylenmesi adet olan 'düşmanın helak olsun1 yerine Selma, 'Mistah helak olsun!1 diye (oğluna) beddua etti. Ben kadına: 'Ne fena söyledin. Bedir'de hazır bulunan bir kişiye beddua ediyorsun' dedim. Kadın bana: 'Ortada dönen bühtanları duymadın mı?1 dedi. Ben: 'Ne söylüyorlar ki?1 dedim. İftira edenlerin yaptıklarını bana anlattı. Artık hastalığımın üstüne bir hastalık daha eklenmişti. Eve dönünce yanıma Rasulullah geldi. 'Hastalığınız nasıl?' diye sordu 'Ya Rasulullah! Ebeveynime gitmek üzere bana izin veriniz' dedim. Ben bu haberi ebeveynimden tahkik etmek istiyordum. Rasulullah bana izin verdi. (Ben de ebeveynimin yanma geldim) ve anneme: 'Anneciğim, halk arasında dönüp dolaşan bu ne iştir?' dedim. Annem: 'Ey kızım! Kendini üzme, sen kendini düşün.' Vallahi bir kadın senin gibi hüsnü cemale malik ve kocasının yanında sevimli olsun birçok ortakları bulunup da aleyhinde dedi-kodu etmemeleri pek nadirdir. 'Sübhanallah, halk niçin böyle söz söylesin? doğrusu hayret vericidir' dedim. 'O gece sabaha kadar gözümün yaşı dinmedi. Gözüme uyku girmedi. Rasulullah o sabah Ali b. Ebi Talib ve Usame b. Zeyd'i yanına çağırmıştı. Vahiy gecikince ehli ile ayrılması konusunda onlarla istişare etmişti. Usame, Ehl-i Beyt için nefsinde bilip gönlünde beslediği sevgiyi Rasulullah'a tavsiye ve işaret etti: 'Ya Rasulullah! pak hanımınız (size layık) ehlinizdir. Biz Hz. Aişe hakkında hayırdan başka birşey bilmeyiz' dedi. Hz. Ali'ye gelince o: 'Ey Allah'ın Rasulü, Allah, sana dünyayı dar etmemiştir. Aişe'den başka kadın çoktur. Aişe'nin cariyesi Berire'ye sorunuz. O doğrusunu size söyler' demişti. Rasulullah Berire'yi çağırıp: 'Ey Berire hanımından sana şüphe veren birşey gördün mü?' diye sordu. Berire: 'Hayır, ya Rasulullah, görmedim. Sizi hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki ben hanımımdan katiyyen ayıp olarak sadır olmuş olaydan başka birşey görmedim: Aişe küçük yaşta bir kadındı. Hamur yoğururken uyurdu da evin besi koyunu gelip hamuru yerdi.' dedi. Bunun üzerine Rasulullah o günü Mescid-i Saadette bir hutbe okuyarak; Abdullah b. Ubey'in aleyhinde konuştuğundan dolayı mazur görülmesini isteyerek: 'Ey müslümanlar, ehlim konusunda bana eza eden bir şahıs hakkında bana kim yardım eder de benim için ondan intikam alır? Vallahi ben, ehlim hakkında hayırdan başka birşey bilmiş değilim. Bu müfteriler bir adamın da ismini ortaya koydular ki bu zat hakkında da hayırdan başka birşey bilmiyorum. Bu kimse şimdiye kadar ancak benimle beraber ehlimin yanına girmiştir' dedi. Bunun üzerine Sa'd b. Muaz ayağa kalkarak: 'Ya Rasulullah! Size ben yardım edeceğim. Eğer sözünü ettiğiniz bu kişi Evs'dense, onun boynunu vururuz. Eğer Hazrec kardeşlerimizdense ne yapmak lazımsa siz emredersiniz. Biz emrinizi yerine getiririz' dedi. Bu defa da Hazrec'den Sa'd b. Ubadc ayağa kalktı. Bu Hazrec'in eşrafmdandır, bu olaydan Önce salih bir kimseydi. Fakat bu defa kabile hamiyyet ve gayretiyle Sa'd b. Muaz'a karşı:

'Vallahi sen yalan söylüyorsun. Sen onu (Abdullah b. Ubey'i) öldüremezsin ve öldürmeye gücün de yetmez, dedi. Bu defa da Useyd b. Hudayr ayağa kalkarak, Sa'd b. Ubade'ye karşı: 'Allah'ın beka ve ebediyetine karşı yemin ederim ki sen yalan söylüyorsun. Vallahi biz elbette onu katlederiz. Sen muhakkak münafıksın ki münafıklar hesabına bizimle mücadele ediyorsun' diye karşılık verdi. Bu suretle Evs ve Hazrec kabileleri ayaklandılar. Hatta birbirleriyle savaşa yeltendiler. Rasulullah ise henüz minberde bulunuyordu. Hemen minberden indi ve onları teskin etti. (Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor.) Bana gelince... Ben o gün ağladım. Ne gözümün yaşı dindi, ne de gözüme uyku girdi. Sabahleyin babam ve anam yanıma geldiler. Ben bu şekilde iki gece ağladım. O kadar gözyaşı döktüm ki ağlamaktan yüreğim parçalanacak sandım. Bir ara ebeveynim yanımda oturdukları ve ben ağlamakta bulunduğum sırada Ensardan bir kadın izin istemiş, ben de izin verdim. O da oturup benimle ağlıyordu. Biz bu vaziyette iken ansızın Rasulullah içeri girdi, oturdu. Halbuki Rasulullah benden önce hakkımda dedikodu başladığı günden beri yanıma oturmamıştı. Rasulullah bir ay beklediği halde kendisine hakkımda birşey vahyolunmamıştı. Rasulullah şehadet ederek: 'Ey Aişe, hakkında bana şöyle şöyle sözler söylendi. Eğer sen bu isnadlardan berî isen yakında Allah seni temize çıkarır. Yok eğer böyle bir günaha yaklaştınsa Allah'tan mağfiret dile ve tevbe et. Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra tevbe edince, Allah da ona af İle muamele eder' dedi. Rasulullah bu hitabesini bitirince gözyaşlarını dindi. Hemen babama: 'Rasulullah'ın söylediği söze benim adıma cevap ver1 dedim. Babam: 'Vallahi kızım! Rasulullah'a ne diyeceğimi bilmiyorum' dedi. Sonra anneme: 'Rasulullah'ın söylediği söze karşı benim namıma cevap ver* dedim. O da: 'Vallahi ben de Rasulullah'a ne diyeceğimi bilmiyo*rum' dedi. Ben genç bir kadındım. Kur'an'ın birçok kısmını okumamıştım. Bu cihetle şöyle dedim: 'Vallahi biliyorum ki, siz, halkın dedikodusunu işittiniz, nefsinizde büyütüp ona inandınız. Ben size beriyim desem -Allah bilir ki beriyim- benim bu sözümü tasdik etmezsiniz. Eğer bir işle itiraf et*sem -Allah kat'i surette suçsuz olduğumu biliyor- siz muhakkak beni tasdik edersiniz. Vallahi bu vaziyette benim ve sizin için anlatılacak bir Örnek bulamıyorum, ancak Yusuf un babası (Yakub'u) Örnek buluyorum. Yakup, oğullarına: 'Artık bana düşen güzel bir sabırdır. Söylediklerinize karşı da sı*ğınağım Allah'tır' demişti. Ben bu sözü söyledim sonra yatağıma döndüm. Ben yalnız Allah'tan beraat umuyordum. Lakin hakkımda bir vahiy inzal olunacağını hiç tahmin etmiyordum. Kendimi bana ait bir mesele için Kur'an lisanı ile konuşulmaktan çok hakir addederdim. Fakat Rasulullah'ın uyku*sunda bir rüya görmesiyle temize çıkarılmayı Allah'tan umuyordum. Vallahi Peygamber yerinden kalkmamıştı ve oradakilerden hiç biri odadan dışarı çıkmamıştı. Nihayet Rasulullah'a vahiy geldi. Vahyin ağırlığından terlemeye başladı. Hatta vahiy sırasında kış günleri bile ter dökerdi. Vahiy izleri gidince sevincinden gülüyordu ve bana ilk söylediği söz şu oldu: 'Ya Aişe Allah'a hamd et! Allah seni (bu iftiradan) kat'i surette temize çıkardı'. Bunun üzerine anam bana: 'Kızım, kalk da Rasulullah'a teşekkür et' dedi. Ben: 'Hayır, kalkmam ve yalnız Allah'a hamd ederim' dedim. Allah Teala şöyle buyuruyordu:

"O yalan haberi getirip (ortaya) atanlar, içinizden bir topluluktur. Siz onu sizin için bir şer saymayın. Bilakis o, sizin için hayırdır. Onlardan her kişi işlediği günahın cezasını görecektir. Onlardan o (yalan)ın en büyüğünü idare edene de büyük bir azab vardır. Onu işittiğiniz zaman inanan erkek ve kadınların, kendiliklerinden güzel zanda bulunup: 'Bu apaçık bir iftiradır1 demeleri gerekmez miydi? (İman bunu gerektirirdi. Bir mü'min hem de Rasulullah'ın zevcesi hakkında böyle bir iftiraya nasıl kulak asardı?) Ona dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki şahitleri getirmediler, o halde onlar yalancıların ta kendileridir. Eğer size dünyada ve ahirette Al*lah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu yaygaradan size mutlaka büyük bir azab dokunurdu. Çünkü siz onu dillerinizde (birbirinizden) ahveriyorsunuz ve hakkında hiç bilginiz olmayan bir şeyi (düşünüp taşınmadan hemen) ağızlarınızla söylüyorsunuz ve onu önemsiz bir iş sanıyorsunuz. Oysa o, Allah(ın) yanında büyük bir günahtır. Onu işittiğiniz zaman: 'Bunu konuşmamız bize yakışmaz, haşa, bu büyük bir iftiradır' demeniz gerekmez miydi? Allah size öğüt veriyor ki eğer inananlar iseniz böyle bir şeye bir daha asla dönmeyesiniz diye. Allah, size âyetlerini açıklıyor. Allah bilendir, hikmet sahibidir. İnananlar içinde edepsizliğin yayılmasını isteyenler için dünyada da ahirette de acı bir azab vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Eğer size Allah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı ve Allah çok şefkatli ve merhametti olmasaydı (bu iftiranızdan dolayı) büyük bir azaba uğrardınız. Ey İnananlar! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse o, (şeytan) ona edepsizliği ve kötülüğü emreder. Fakat Allah, dilediğini temizler. Allah işitendir, bilendir. Sizden fazilet ve servet sahibi kimseler, yakınlığı bulunanlara, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere birşey vermemeğe yemin etmesinler, (onları) affetsinler, geçinsinler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayan, esirgeyendir. O, namuslu, birşeyden habersiz inanmış kadınlara zina iftira edenler, dünyada da ahirette de lanetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azab vardır. O gün dilleri, elleri ve ayaklan yaptıklarına şahitlik edecek, o gün Allah onlara hak ettikleri cezalarını tam verir ve onlar da bilirler ki Allah, apaçık haktır. Kötü kadınlar, kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara, iyi kadınlar İyi erkeklere, iyi erkekler iyi kadınlara mahsustur. Bunlar (Peygamber, Aişe ve Safvan) onların dediklerinden uzaktır. Kendilerine Allah'tan bir mağfiret ve cömert bir rızık vardır." (Nur, Bakara, 226).

Allah Teala benim masum olduğuma dair bu âyetleri indirince Hz. Ebubekir es-Sıddik-Mıstah b. Esase'ye kendisine yakınlığı ve fakirliği sebe*biyle infakta bulunuyordu "Vallahi Mistah'a ebediyyen infakta bulunmaya*cağım" dedi. Hz. Ebubekir: Hz. Aişe'ye bunları dedikten sonra Cenab-ı Al*lah: "Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte kusur etmesinler, affetsinler, aldırış etme*sinler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah Gafur'dur, Rahimdir. (Nur, 22) âyetini indirdi. Bunun üzerine Ebubekir: "Hayır, severim, vallahi Allah'ın beni bağışlamasını çok isterim" dedi ve daha önce Mistah'a vermekte olduğu şeyleri tekrar verdi. Ve dedi ki: 'Vallahi, (o nafakayı asla kesmeyeceğim' Hz. Aişe anlatmaya devam etti: 'Rasulullah, Zeyneb bint Cahş'a benim durumumu sordu, Zeyneb'e: 'Ne biliyorsun ya da ne gördün?' dedi. Zeyneb: 'Ey Allah'ın Rasulü, gözümü ve kulağımı onun aleyhine ber şey söylemekten muhafaza ederim. Allah'a yemin olsun ki onun hakkında yalnız iyilik biliyorum' dedi. Hz. Aişe diyor ki: Rasulullah'ın zevceleri arasında o, benimle rekabet eden biriydi, Allah onu ehli ifke katılmaktan korudu. Zeyneb'in kız kardeşi Hamne ise (iftiraya taraftar ola*rak) Hz. Aişe aleyhinde hareket etmeye başladı. -İftira edenler içinde o da helak oldu. Dedikodular kendisine söylenen bir kişi şöyle diyordu: 'Allah'ı eksik sıfatlardan tenzih ederim. Nefsim, kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki elbisesini hiç açmadım' dedi ve sadece Allah'a hamdetti. Hz. Aişe: 'O adam bu hadiseden sonra Allah yolunda şehid oldu' dedi."[406]

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 30 Kasım 2011, 21:51   #12
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Allah'ın, Aişe'yi yüceltmesi

Hz. Aişe, Rasulullah'ın (s.a.v.) kendisine şöyle dediğini rivayet eder: "Sen, bana uykumda iki defa gösterildin. Seni ipekten bir elbise içinde gördüm. Bana: 'Bu senin hanımındır1 dendi (peçeni) kaldırıp baktım ki sensin' 'Şüphesiz ki bu Allah'tandır' dedim."[407]

Hz. Aişe şöyle naklediyor: "Rasulullah bana 'Ey Aîşe, bu Cebrail'dir, sana selam söylüyor1 dedi. Bunun üzerine 'Allah'ın selamı,, rahmeti ve bereketi onun. da üzerine olsun' dedim"[408]

Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.) :'Ey Ümmü Seleme, Aişe hariç sizden hiçbirinizin yorgamndayken Allah bana vahyetmedi' buyurdu."[409]

Ammar b. Yasir naklediyor ve diyor ki:"..,. Allah'a yemin olsun ki o dünyada ve ahirette Rasulullah'ın zevcesidir."[410]

Rasulullah'ın Hz. Aişe'yi yüceltmesi

Enes şöyle rivayet ediyor: Rasulullah "... Aişe'nin diğer kadınlara olan üstünlüğü tirit (yemeğinin) diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir' buyurmuştur."[411]

Hz. Aişe rivayet ediyor: "Rasulullah, Fatıma'ya: 'Ey kızım, benim sevdiğimi sen de sevmek istemez misin?' dedi. O da: 'Evet isterim1 karşılığını verince, Rasulullah: 'Öyleyse (Hz. Aişe'yi göstererek) bunu sev' dedi."[412] Aişe (r.a.) rivayet ediyor: "Rasulullah (s.a.v.) vefat etmesine neden olan hastalığında sık sık 'yarın nerdeyim? yarın nerdeyim?' diyordu. Bu sözü ile Aişe'nin gününü istiyordu. Diğer hanımları istediği yerde olması için ona izin verdiler. Vefat edinceye kadar Hz. Aişe'nin evinde kaldı. Hz. Aişe diyor ki: 'Rasulullah, sıranın dönüp bana geleceği günde vefat etti. RasuluUah'm, başı göğsüme yaslı iken Allah onun ruhunu aldı."[413]

Sahabe'nin Hz.Aişe'yi yüceltmesi

Hz. Aişe rivayet ediyor. Hz. Aişe, Esma'dan kolyesini emanet vermesi*ni istedi. Hz. Aişe onu kaybetti. Rasulullah da (kolyeyi) aramak üzere sahabeden birkaç kişiyi gönderdi. (Yolda) namaz vakti gelince abdestsiz olarak namaz kıldılar. Daha sonra Rasulullah'a gelince bu durumu ona bildirdiler. Bunun üzerine hemen teyemmüm âyeti nazil oldu. Useyd b. Hudayr (Hz. Aişe'ye hitaben): "Allah, senin iyiliğini versin. Vallahi! Seninle ilgili bir âyet inmedi ki Allah, onu senin için bir çıkış yolu, müslümanlar için de bir bereket kılmasın."[414]

Yine Hz. Aişe rivayet ediyor. Rasulullah'ın hanımları iki guruptu. Birinde Hz. Aişe, Hafsa, Safiyye ve Şevde vardı. Diğerinde de Ümmü Seleme ve Rasulullah'ın diğer hanımları vardı. Müslümanlar Rasulullah'ın Hz. Aişe'ye olan sevgisini biliyorlardı. Müslümanlardan biri Rasulullah'a bir hediye göndermek istediği zaman, Rasulullah, Hz. Aişe'nin evine gelinceye kadar onu bekletir, Rasulullah Aişe'nin evinde olduğu zaman; hediye sahibi onu Hz. Aişe'nin evine gönderirdi.[415]

İbn Ebi Melike anlatıyor: "İbn Abbas, Hz. Aişe'nin vefatından önce onun huzuruna girmek için izin istedi.... 'Rasulullah'ın amcasının oğlu ve müslümanların ileri gelenlerinden biri' denildi. Hz. Aişe: 'Ona izin verin" dedi. İbn Abbas, Hz. Aişe'ye: 'Beni nasıl bilirsin?1 dedi. Hz. Aişe: 'Allah'tan korkup sakındığın müddetçe iyi bilirim' cevabını verdi. İbn Abbas: 'İnşaallah sen de hayır içindesin. Rasulullah, sadece seninle bekarken evlen*di ve iffetin hakkında âyet nazil oldu.' Başka bir rivayette[416] 'Ey mü'minlerin annesi 'Rasulullah'ı yüceltmede ve Ebi Bekir'i şereflendirmede öne geçtiniz' dedi."[417]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:53   #13
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Ümmü Seleme



Habeşistan'a Hicreti

Hz. Aişe anlatıyor: "Ümmü Habibe ve Ümmü Seleme, Habeşistan'da, içinde tasvirler bulunan bir kiliseyi gördüklerini anlattılar. Bunu Rasulul*lah'a anlattıkları zaman Rasulullah: 'Onların içinde salih bir adam vardı, o ölünce kabrinin üzerine bir mescid yaptılar ve içine o resimleri yaptılar. Kıyamet günü Allah indinde mahlukatin en şerlileri onlardır' buyurdu."[418]

Rasulullah'ın, Ümmü Seleme'nin kocası Ebu Seleme'yiyüceltmesi

Ümmü Seleme anlatıyor: "... Ebu Seleme gözleri açık olarak vefat ettiğinde, Rasulullah onun yanına geldi, Ebu Seleme'nin gözlerini kapadı ve: 'Ruh kabzedilince göz onu takip eder' buyurdu. Bu olay üzerine onun ailesinden bir takım insanlar feryad etmeye başladılar. Bunun üzerine Rasulullah: 'Nefislerinize karşı sadece hayırla dua ediniz. Doğrusu melekler sizin dediklerinize inanırlar' buyurdu. Sonra da: 'Allah'ım, Ebu Seleme'yi bağışla, onu hidayete erenlerin derecesine yükselt, onun zürriyetinin koru*yucusu ol; bizi ve onu bağışla ey alemlerin Rabbı! Kabrini geniş ve aydınlık kıl1 diye dua etti.[419]

Ümmü Seleme'nin, Rasulullah'ın emrine uyarak sabretmesi

Ümmü Seleme dedi ki: "Ebu Seleme Öldüğünde o garip yerde doğdu, garip yerde öldü' deyip söylenerek ağlamaya başladım. Ağlayacağım sırada Medine'nin dışından bir kadın bana yardım etmek için gelirken Rasulullah onu yolda karşıladı, ona: 'Allah'u Teala şeytanı evden iki defa kovmuşken onu yeniden eve sokmak mı istiyorsun?' deyince ağlamaktan vazgeçtim.""[420]

Kocası Ebu Seleme'ye Bağlılığı

Ümmü Seleme dedi ki: "Rasulullah'ın şöyle dediğini işittim: 'Bir müs-lüman ki başına bir bela geldiğinde, biz, Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz. Ey Allah'ım! bu belama karşılık bana mükâfat ver, ondan daha hayırlısı ile beni destekle derse Allah, o musibeti kaldırıp hayırlısını verir.' Ebu Seleme ölünce 'Müslümanlardan Rasulullah'a hicret eden Ebu Seleme'den daha ha*yırlı kim var?' dedim. Allah Teala bana Ebu Seleme yerine Rasulullah'ı ver*di..."[421]

Ümmü Seleme'nin Rasulullah'la evlenmesi

Ümmü Seleme'den nakledildiğine göre o şöyle demiştir: "Rasulullah Hatıb b. Ebi Beltaa'yı kendisiyle evlenmem için bana gönderince 'benim bir kızım var, ben de çok kıskanç biriyim' dedim. Bunun üzerine Rasulullah: 'Kızına gelince ona muhtaç olmasın diye Allah'a dua ederiz, Ümmü Sele*me'den de kıskançlığı kaldırması için Allah'a dua ederiz' dedi."[422]

Ümmü Seleme'den rivayet edilmiştir: Rasulullah kendisiyle evlendi*ğinde üç gün yanında kaldı. Sonra; Senin zayıflığından dolayı değil ama u-sul, zifaftan sonra dulun yanında üç gün kalmaktır. Ancak yine de eğer ister*sen yediye tamamlayayım. Yediye tamamlarsam diğer eşlerim için de yedi güne tamamlamam gerekir. Eğer istersen onların günlerini de üçler döne rim. Ümmü Seleme: "Üçe tamamla" dedi.[423]

Ümmü Seleme'nin şahsiyeti

Hz. Aişe anlatıyor. Rasulullah'ın hanımları iki gruba ayrılmışlardı. Birinci gurupta Aişe, Hafsa, Safıyye ve Şevde diğer grupta ise Ümmü Sele*me ve Rasulullah'ın diğer hanımları vardı... Gurubu Ümmü Seleme'ye dedi ki: 'Rusulullah'a git ona söyle: İnsanlara desin ki: 'Rasulullah'a kim hediye vermek istiyorsa, Rasulullah, hanımlarından hangisinin evinde ise hediyeyi oraya versin.1 Bunun üzerine Ümmü Seleme teklifi Rasulullah'a iletti."[424]

Ümmü Seleme'nin müslümanların işleriyle ilgilenmesi ve müslümanların liderine kulak vermesi:

Rasulullah'ın hanımı Ümmü Seleme anlatıyor: "Rasulullah'tan duyma*dığım bir şekilde insanların havuzdan bahsettiklerini duydum. Bir gün cari*yem, saçımı tararken, Rasulullah'ın minberden: 'Ey insanlar1 dediğini duy*dum. O zaman cariyeye önümden çekil, dedim. Cariye: 'O erkekleri çağırı*yor kadınları çağırmıyor' deyince ben de insanlardanım dedim. Rasulullah buyurdu ki: 'Havza en önce ben varacağım. Hiç biriniz arkamdan gelemez. Gelen de yolunu kaybetmiş deve gibi sağa-sola rastgele seğirtir. Bu durum karşısında 'niçin böyle oluyor?1 derim. Bana: 'Senden sonra onların neler yaptıklarını bilmiyorsun' denilir. Ben de 'uzak olsunlar' derim."[425]

Usame b. Zeydin bildirdiğine göre "Cebrail, Rasulullah'a geldi. Rasulullah'ın yanında Ümmü Seleme vardı..." Ravi devam ediyor: "Sonra Cebrail kalkıp gitti. Rasulullah, Ümmü Seleme'ye: 'Bu kimdir?' dedi Ümmü Seleme: 'Bir seraskerdir' dedi. Ümmü Seleme diyor ki: 'Allah'a yemin olsun ki o seraskerden başkası olamaz. Nihayet Rasulullah'm Cebrail'den bahsetti ğini duyunca o kimsenin kim olduğunu anladım."[426]

Ümmü Seleme hadisi kısaca bu. Cebrail ile Rasulullah arasındaki konuşmayı Hz. Aişe şöyle açıklamıştır: "Sonra Rasulullah hutbede şunları anlattı: 'Cebrail, Rasulullah'a geldi. (Ahzab gazvesinden döndükten sonra gelmiştir). O'na: 'Demek silahını bıraktın! Vallahi biz onu bırakmadık, haydi silahını onlara yönelt!' deyince Rasulullah 'Nereye?' diye sordu,. Cebrail, Beni Kurayza'yı göstererek: İşte şuraya1 dedi."[427]

Ümmü Seleme'nin musibetlere karşı dayanıklılığı

Hz. Ömer'den nakledilmiştir, Rav^ âıyor ki: "Hz. Ömer, Hafsa'nın yanına vardı ve: 'Ey yavrum1. RasuM'ah'tan istedikleriyle onun günboyu öfkelenmesine seb^p olan sen misin?1 &$£ çıkıştı. Hafsa: 'Vallahi, artı ' O'ndan birşev inmeyeceğiz1 diyerek, babasra&fcf-skm etti. Hz. Ömer dedi/ 'AlbKn azabjp/an Rasulullah'ın da öfkesinden difetonoede sakındım biliyorsun.' H/afsa'nın yanından ayrılıp akrabam olan t>mmâ Seleme^ nına vardiff/f. Hafsa'ya söylediklerimi ona da söyledim. TJmmü S%m biçim a&fmsın Ömer? Her şeye karıştığın yetmiyormuş hanım arasına da mı girmek istiyorsun?' dedi. Hz. Ömer tir sözü bana Öyle tesir etti ki, yapmak istediğim vazgeçmek zorunda kaldım. Orron yanından da aynldn Ummıi Sekmenin ecrim Allah tan umarak yet buyurdu. gözetmesi ve Abdullah b. girdiler, ondan günlerinde meydana buyurmuştur: 'Kabe'ye Bunlar yeryüzünün bir Ümmü Seleme anlatıyor: "ft; Ebu Seleme'nin çocuklarına tasadduk Onları tabii ki şuraya feuraya tetnikacak i de ıçootjklarjsnî1 diye sordum. Rasulullah sevabını alırsın."

Ümmü Seleme'nin keskin zekası, .

in nasıl olacak?1 Rasulullah: 'O

Misver b. Mabrem» ve Meryamet günü niyetine göre haşrolu-seferi içm Medine^çn çıktı... Ajol Medine Çölüdür."l30 yazıldıktan sonra Rasululla kesip tıraş olun1 buyurdu, R kimse Easulullah'ın

mek zorunda kaldı. Ashab'tan kimse kalkmayınca Rasulullah, Ümmü Seleme'nin yanına vardı ve Ona insanların tavrını anlattı. Ümmü Seleme: fEy Allah'ın Rasulü! Sen onların yapmasını mı arzuluyorsun? Dışarı çık, kimseyle birşey konuşma, deveni kes, berberini çağır seni tıraş etsin' dedi. Rasulullah, Ümmü Seleme'nin dediği gibi dışarı çıktı, kimseyle konuşmadı, devesini kesip tıraş oldu. Bunu gören ashab kalktı, (kurbanını) kesip birbirlerini tıraş etmeye başladılar..."

Ümmü Seleme'nin hadis rivayeti

Ümmü Seleme'den gelen bir rivayette: "Rasulullah (s.a.v.), bir ay süreyle hanımlarından bir kısmının yanına girmemeye yemin etti. Yirmi Okuz gün geçince, onların yanında akşamladı yahut sabahladı.

ulullah'a: 'Ey Allah'ın Rasiilü! Bir ay süreyle hanımlarına uğramayaca'emin etmiştin" denilince, Rasulullah: 'Bir ay yirmidokuz gün sürer'"•ekir b. Abdurrahman'm bildirdiğine göre Mervan, cünüp olarak dıgım bir ^jşjnm oruç utUp tutamayacağını sormak üzere Ebu Bekir b. yem, saçımı ümmü seıeme'ye gönderdi. Ümmü Seleme: "Rasulullah, dum. O zamaı. ^ nanım|ariyia beraber olup cünüp olarak sabahladığm-yor kadınları çatbozar ne de sonra onu kaza ederdi."

Gelen de yolunu kajvor ki: "Bir kadın< Rasulullah'a gelip: 'Ey Allah'ın Usame b. Zeydin bhv 'i^det süresi dört ay on gündür. Cahiliye Rasulullah'ın yanında Umm«nra vı] sonunda üzerinizden tezek atardı-Cebrail kalkıp gitti. Rasulullah,, sı 5]en kadın küçük bir eve girer, en kötü Seleme: 'Bir seraskerdir' dedi. Uı bir sene boyunca böyle kalırdı. Sene ki o seraskerden başkası olamaz. £ 1([juna sürer, sonra odadan çıkarılır ve ğini duyunca o kimsenin kim oldug. arkasına doğru atardı.

"Bir kısım idareciler olacaktır, siz onları tanıyacaksınız, yadırgayacaksınız.' (Bir kısım davranışlarını severken bir kısım davranışlarını kötü göreceksi*niz). Kim onları tanırsa, ondan uzak durursa, onların günahlarına ortak olmaz; kim de kalbiyle onlara buğzederse onların yaptığı günahlardan emin olur. İdarecilerin günahlarını hoşgörüp onlara uyanlar ise böyle değildir." Ashab-ı Kiram: 'onlarla savaşmayalım mı?' diye sordular, Rasulullah: 'Namaz kıldıkları müddetçe hayır!' buyurdu.[428]

Rasulullah'ın hanımı Ümmü Seleme'nin bildirdiğine göre, Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Gümüş kaptan su içen kimse, karnında ancak cehen*nem ateşi taşımaktadır."[429]

Ümmü Seleme der ki: "Rasulullah yanıma geldi, yanımda Muhannes vardı. Muhannes'in Abdullah b. Ebi Umeyye'ye şöyle dediğini işittim: 'Ey Abdullah! Allah Teala yarın sizi şu kavmi yenmeye müyesser kılarsa, sana Gaylan'ın şişman kızı var, ne diyorsun? O kız ki şişmanlıktan dört büklüm karşılar, sekiz büklüm arkaya döner.' (Şişmanlıktan karnı dört büklümdür, arkadan sekiz büklüm görünür) Rasulullah, devamında Ümmü Seleme'ye hitaben: 'Hunsalar sizin yanınıza asla girmesin1 buyurdu."[430]

Ümmü Seleme'nin bildirdiğine göre: "Rasulullah bir evde yüzü morar*mış bir cariyeyi görünce: 'Ona rukye yapın, ona göz değmiş' buyurdu."[431]

Ubeydullah b. el-Kutbiyye dedi ki: "Haris b. Ebi Rabia ve Abdullah b. Safvan ben de beraberlerinde iken Ümü Seleme'nin yanına girdiler, ondan 'yere batacak ordudan' sordular. Bu olay İbni Zübeyr'in günlerinde meydana gelmiştir. Ümmü Seleme dedi ki: 'Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Kabe'ye biri sığınacak, kendisine bir ordu gönderilecek. Bunlar yeryüzünün bir çölünde iken yere batırılacaklar.' Rasululah'a dedim ki: 'Ya Rasulullah! Ordunun içinde istemeyerek bulunanın durumu nasıl olacak?' Rasulullah: 'O da onlarla beraber yere batacak. Fakat o kıyamet günü niyetine göre haşrolu-nacak" buyurdu. Ebu Cafer der ki: 'Bu çöl Medine Çölüdür."'[432]

Ümmü Seleme'nin bildirdiğine göre Rasulullâh Ammar'a: "Seni azgın bir kavim şehid edecektir' buyurmuştur.[433]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:53   #14
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Zeynep Binti Cahş



Zeyneb'in Rasulullâh ile evlenmesi Allah'ın emriyle olmuştur. Yüce Allah şöyle buyurur:

"Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de hürriyetine kavuşturduğun kimseye (Zeyd b. Harise) "Eşini yanında tut, Allah'tan kork, derken Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyor, insanlardan korkuyordun. Korkuya en layık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından alakasını kesince biz onu sana nikahladık ki böylece evlatlıkları kadınlarıyla ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenme konusunda müminlere bir güçlük olmasın, Allah'ın emri her zaman yerine getirilmiştir." (Azhab, 37). Zeyneb'in istihare namazına düşkünlüğü

Enes anlatıyor. Zeyneb'in iddeti. bitince Rasulullâh, Zeyd'e: "Bana onu anlat" dedi. Ravi diyor ki: Zeyd, Rasulullah'ın yanından ayrılıp Zeyneb'in yanına vardı. Zeyneb hamur yoğuruyordu. Zeyd der ki: "Onu görünce onun değerini anladım, ona bakamaz oldum. Zira Rasulullâh onun ismini anmış-tır. Zeyneb'e sırtımı çevirip biraz geri durunca: 'Ey Zeyneb, Rasulullâh senin fikrini almak için beni sana gönderdi' dedim. O da: 'Rabbime danışmadan birşey yapacak değilim' karşılığını verip namazgahına gitti. 'Allah'ın kendi*sine nimet verdiği kimseye dersin ki...' âyeti indi. Bu âyet inince, Rasulullâh izinsiz olarak Zeyneb'in yanına girdi."[434]

Zeyneb'in düğün yemeğinin üstünlüğü

Enes şöyle anlatıyor: "Rasulullâh, hanımlarından hiçbirinin (düğününde) Zeyneb'inki kadar ziyafet vermedi, zira (onun düğününde) koyun kesmişti."'[435]

Yine Enes'ten rivayet edilmiştir: "Rasulullâh Zeyneb bint Cahş ile zifa-. fa gireceği gün, düğün yemeği olarak et ve ekmek hazırlandı; ben de yemeğe davet etmek üzere gönderildim. İnsanlar geliyor, karınlarını doyurup gidi*yor; sonra başkaları geliyor yemeklerini yedikten sonra gidiyorlar. Yemeğe o kadar çok insan davet ettim ki, artık çağıracak kimseyi bulamadım."[436]

Enes b. Malik der ki: "...Rasulullah Zeyneb'le evlenirken, Ümmü Süleyi;: 'Rasulullah'a hediye versek mı?1 dedi. Ben de dedim; Hurma, yağ ve keş yoğurdu hazırladı, onları bir kapta çorba yapar gibi topladı. (Hurma, yağ ve keş yoğurdu karıştırılınca tiride benzer bir yemek ortaya çıkar). Bu yemeği benimle Rasulullah'a gönderdi. Oradan ayrılıp Rasulullah'ın yanına vannca 'elindeki yemeği koy' dedi, sonra bana isimlerini vererek: 'şu adam*ları çağır, yolda karşılaştığın kişileri de yemeğe çağır1 dedi. Ravi der ki; Rasulullah'ın dediğini yaptıktan sonra döndüğümde evi dolu buldum. Rasulullah, elini bu yemeğe koydu, yemek hakkında güzel sözler söyledi. Sonra onar onar insanları yemeğe davet ederek: 'Allah'ın ismini anarak yemeğe başlayın, herkes önünden yesin1 buyurdu."[437]

Hafız b. Hacer diyor ki: "... Allah'tan ki çorba, ekmek ve et aynı anda geldi hepsinden yiyebildüer."[438]

Evlilik sabahı hicab âyetinin inmesi

Enes (r.a.) anlatıyor: "Rasulullah Zeyneb bint Cahş'la zifafa girdiği gün düğün yemeği verdi. Düğünde ekmek ve et yiyen halk karnım doyurunca, Rasulullah her zifaf gecesi sabahı gibi mü'minlerin annelerinin odalarına girdi, selam verdi onlara dua etti. Hanımları da onun selamını alıp kendisine dua ettiler. Odasına dönerken birbirleriyle konuşan iki kişi gördü, onları görünce odasına girmekten vazgeçti. Rasulullah'ın döndüğünü gören o iki kişi derhal savuşup gittiler. Bu adamların gittiğini Rasulullah'a ben mi söyledim yoksa başkası mı haber verdi, onu hatırlamıyorum. Odasına geri döndü. Benimle arasına bir perde gerdi. Hicab âyeti bu esnada indi."[439]

Zeyneb'in Rasulullah'ın yanındaki yeri

Hz. Aişe der ki: "... O (Zeyneb bint Cahş), Rasulullah'ın hanımları arasında iyilikte benimle yanşan tek kişiydi."[440] Zeyneh 'in faziletleri

Hz. Aişe anlatıyor ve diyor ki: "Zeyneb'den daha hayırlı, Allah'tan çok sakınan, doğru sözlü, akrabayı çok gözeten, çok sadaka veren, sadaka verme ve Allah'a yaklaşma hususunda ondan daha gayretli bir kadın asla go.nıe-dim.[441]

Yine Hz. Aişe rivayet ediyor: "Rasulullah (ifk hadisesi konusunda) Zeyneb bint Cahş'a benim hakkımda soru sormuştu ve ona: 'Onun (Aişe'nin) hakkında ne biliyorsun ya da ne gördün?' demişti. Zeyneb de: 'Ey Allah'ın Rasulü (onun hakkında kötü birşey yapma hususunda) kulağımı ve gözümü muhafaza ederim. Allah'a yemin olsun ki, (onun hakkında) sadece iyilik bilirim' dedi. Haram şeylerden sakınmasından dolayı Allah, onu korudu."[442] Zeyneh'in Rasulullah'ın diğer hanımlarına karşı öğünmesi

Hz. Enes rivayet ediyor ve şöyle diyor: "Zeyneb, Rasulullah'ın diğer hanımlarına karşı: 'Sizi aileleriniz evlendirdi, beni de yedi kat göğün üstünde Alah Teala evlendirdi1 diye övünürdü."[443]

Zeyneh'in Rasulullah'a Kavuşması

Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'ın bazı hanımları O'na: 'Hangimiz sana daha önce kavuşacağız?' dediler. Rasulullah: 'Eli en uzun olanınız' buyurdu. Bunun üzerine bir kamış alıp ölçmeye başladılar. Şevde eli en uzun olanla*rıydı. 'Zeyneb'in ölümünden sonra, anladık ki, onun elinin uzunluğu sadaka vermesiymiş. İçimizden Rasulullah'a en erken o kavuştu. Çünkü o sadaka vermeyi çok severdi."[444]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:56   #15
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Ümmii Süleym (Ğumeysa Binti Milhan)



Rasulullah: "Cennete girince orada ayak sesi duydum. Yammdakilere bu kimdir? diye sordum. Gumeysa bint Milhan olduğunu söylediler.[445]

Onun seçkin evliliği

Cabir b. Abdillah'ın belirttiğine göre: "Rasulullah: 'Bana cennet gösterildi. Orada Ebu Talha'mn hanımını gördüm' buyurmuştur."[446]

Ğumeysa'nın Ebu Talha ile evlenme kıssası, onun güçlü iman ve kişili*ğinin delilidir. Sabit el- Bennan, Enes'ten bu kıssayı şöyle nakleder: 'Ebu Talha Ümmü Süleym'e talip olunca, Ümmü Süleym: 'Ey Ebu Talha, gerçekte sen reddedilebilecek biri değilsin; ne var ki sen kâfir bir adamsın; ben ise müslüman bir kadınım. Benim seninle evlenmem helal olmaz. Müslüman olursan, mehrim işte budur, başka şey istemem. (Oysa ki Ebu Talha'nın Medine'de birçok hurma ağacı vardı.)[447] Ümmü Süleym'in teklifi üzerine Ebu Talha müslüman oldu. Müslümanlık onun mehri oldu. Sabit el-Bennani der ki: 'Kocasından Ümmü Süleym'in aldığı mehirden daha güzel birşey alan başka bir kadın duymadım."[448]

Ümmü Süleym, güzel mehir seçmekle Ebu Talha Rasulullah'ın seçkin ashabından, cesur komutanlardan ve Allah yolunda intak eden cömertlerden oldu.

Kocasının faziletleri

Enes anlatıyor: "Uhud günü müslümanlar bozguna uğrayıp Rasulul*lah'ın etrafından dağılınca, Ebu Talha kalkanıyla Rasulullah'ı koruyordu. Ebu Talha güçlü yayıyla iyi bir atıcıydı. O gün iki veya üç yay kırmıştı. Ok kuburu ile dolaşan biri: 'Okları Ebu Talha'ya tut' diyordu. Bunu duyan Rasulullah, ordunun durumunu görmek için çadırından dışarı çıkmak iste*yince Ebu Talha: 'Ey Allah'ın Rasulü! Annem babam sana feda olsun dışarı çıkma. Aksi takdirde atılan oklardan biri korkarım sana isabet edebilir. Canım sana feda olsun..." Kılıç, Ebu Talha'nın elinden iki yahut üç defa yere düştü."[449]

Enes b. Malik der ki: 'Ebu Talha, Medine'de Ensarın en çok mal sahib o-lanıydı. Malı arasında en çok sevdiği ise Mescid-i Nebi'ye bakan 'Beyruha' adındaki bahçesiydi. Rasulullah, Mescidden bahçeye geçe, berrak tatlı su*yundan içerdi. Enes der ki: 'Sevdiklerinizi Allah yolunda infak etmedikçe birre ulaşamazsınız1 âyeti inince Ebu Talha ayağa kalkarak: 'Ey Allah'ın Ra-sulü, Yüce Allah en sevdiklerinizi infak etmedikçe birre ulaşamazsınız1 buyuruyor. En sevdiğim mal Beyruha'dır. Onu Allah yolunda sadaka olarak veriyorum. Karşılığında birre ulaşmayı Allah'tan umuyorum. Bu bahçeyi Allah nasıl diliyorsa o yerlere ver' dedi. Rasulullah, Ebu Talha'nın bu teklifi*ni 'tamam diyerek kabul etti ve: 'Bu malın ecri sahibine gider. Veyahutta bu mal çok kârlı bir maldır' buyurmuştur. (Rasulullah'uı son sözü hakkında ravi şüphe etmiştir). Rasulullah: 'Ey Ebu Talha, ne ne dediğini anladım. Haydi bahçeyi akrabaların arasında paylaştır1 buyuranca, Ebu Talha: 'olur ey Al*lah'ın Rasulü' diyerek bahçeyi akrabaları, amcasının oğulları arasında pay*laştırdı."[450]

Ümmü Süleym'in kocasına karşı davranışı ve sabrı

Enes anlatıyor: "Ebu Talha'nın, Ümmü Süleym'den olan oğlu ölünce, Ümmü Süleym çevresindekilere: 'Benden önce Ebu Talha'ya çocuğunun du*rumunu söylemeyin' dedi. Ravi der ki: 'Ebu Talha eve gelince, Ümmü Sü*leym akşam yemeğini hazırladı. Ebu Talha, yemekyedi içti, o gün Ümmü Süleym daha öncekinden daha farklı bir şekilde kendini hazırlamıştı. Kocasıyla yatakta birleşti. Kocasının arzusunun geçtiğini anlayan Ümmü Süleym: 'Ey Ebu Talha, söylesene, insanlar bir aileye emanetlerini verseler, sonra da onların bu isteği engelleme hakları var mıdır?1 diye sordu. Ebu Talha: 'hayır bu doğru olmaz deyince: 'O halde çocuğun öldü...' dedi. Bu ka*dar geç söylemesine kızan Ebu Talha: 'Beni bu hale bırakıp bu işe bulaştır*dın. Sonra da çocuğumun Öldüğünü söyledin1 dedi. Doğruca Rasulullah'ın yanına varıp O'na ailesiyle arasında geçenleri olduğu gibi anlattı. Rasulullah: 'Allah, geçen gecenizi mübarek kılsın" buyurdu. O geceki birleş*meden Ümmü Süleym hamile kalmıştı. Ravi anlatıyor: Rasulullah bir sefer*de idi. Yanında Ümmü Süleym de vardı. Prensip olarak Rasululah seferden döndüğünde geceyse Medine'ye girmezdi. Medine'ye yaklaştıklarında Üm*mü Süleym'i doğum sancısı tuttu. Bu sebeple Ebu Talha Ümmü Süleym'in yanında kaldı. Rasulullah (s.a.v.) Medine'ye doğru yola çıktı."

Ravi der ki: "Ebu Talha şöyle demiştir: 'Ey Rabbim, ne arzuladığımı biliyorsun. Rasulün Medine'den çıkınca ben de onunla çıkmak, Medine'ye girince de O'nunla Medine'ye girmek istiyorum. Senin iradene bağlıyım.' Ümmü Süleym de: 'Ey Ebu Talha, ben daha önce hissettiğin şeyleri hissetmiyorum hadi yürü gidelim' dedi ve yola düştüler. Medine'ye gelince Ümmü Süleym doğum sancısına tutuldu. Bir oğlan çocuğu doğurunca annem bana: 'Ey Enes, Rasulullah görmeden bu çocuğu kimse emzirmesin1 dedi. Sabah olunca çocuğu alıp Rasulullah'a götürdüm. Rasulullah'la yolda karşılaştım. Yanında damga vardı.. Beni görünce 'herhalde Ümmü Süleym doğurdu' dedi. Çocuğa damgayı vurdu." Enes der ki; 'Çocuğu Rasulullah'a götürdüm., kucağına koydum. Bir miktar kaliteli Medine hurması istedi. Hurmayı ağ*zında çiğnedi iyice erittikten sonra çocuğun ağzına çaldı. Çocuk, Rasulullah'ın sürdüğü hurmayı yalamaya başladı. Çocuğun hurmayı yaladı*ğını gören Rasulullah: 'Ensarın hurma sevgisine bakın!' diyerek, çocuğun yüzünü okşadı. Ona Abdullah ismini verdi."[451]

Rasulullah'ın, Ümmü Süleym'e davranışı

Enes'in anlattığına göre: "Rasulullah hanımları dışında Ümmü Sü*leym'in evinden başka hiçbir eve sürekli gitmezdi. Bunun sebebi sorulunca O: 'Ona merhamet ediyorum. Zira erkek kardeşi yanımda şehid edildi' demiştir. "[452]

Enes der ki: "Rasulullah, Ümmü Süleym'in evinin yakınlarından geçin*ce ona.uğrar, ona selam verirdi."[453]

Enes anlatıyor: "Rasulullah, Ümmü Sümeym'in yanına varınca, Ümmü Süleym Rasulullah'a kuru hurma ve yağ getirdi. Bunu gören Rasulullah: 'Yağınızı tulumuna, hurmanızı da kabına koyun. Ben bugün orucum" buyurdu. Sonra köşeye çekilip nafile namazı kıldı. Ümmü Süleym ve ev halkına dua etti. Ümmü Süleym: 'Ey Allah'ın. Rasulü, benim özel bir ricam var' dedi. Allah'ın Rasulü: 'O da nedir?' diye sordu. Ümmü Süleym: Hizmetçin Enes... Dünya ve ahiret iyiliğinin onun olması için, ona dua et1 dedi. Bunun üzerine Rasulullah dünya ve ahiretin*bütün hayırlarını anarak bana dua etti. 'Ey Allah'ım! Ona mal ve çocuk ver. Bunları ona mübarek kıl' duasında bulundu. Enes der ki: 'Ben Ensar arasında malı en çok olan biriy*dim. Kızım Umeyne'nin. bana anlıttığına göre 'Haccac'ın, Basra'ya geldiği sıralarda (h. 75 yıllarında) neslimden yüzyirmi küsur kişi defnedilmiş."[454]

Enes b. Malik anlatıyor: "Rasulullah Ümmü Siiİeym'in evine girer, Ümmii Süleym olmadığında yatağında yatardı. Enes der ki: 'Bir gün yine Rasulullah Ümmü Süleym'in yatağına yatmıştı. Ümmü Süleym gelince ona evinde yatağında yatan kişinin Rasulullah olduğu söylendi. Ümmü Süleym içeri girdi. Baktı ki Rasulullah terlemiş, teri yatağın deri kısmında toplan*mıştı. Ümmü Süleym, Rasulullah'in terini bir mendille alıp sandığmdaki şişelerin içerisine damlattı. Rasulullah, bunu görünce Ümmü Süleym'e kıza*rak: 'Ey Ümmü Süleym sen ne yapıyorsun?1 diye çıkıştı. Ümmü Süleym: 'Ey Allah'ın Rasulü, terinin çocuklarımız için bereketli olmasını umuyorum1 deyince, Rasulullah: 'Tamam, yaptığın doğru' buyurdu."[455]

Enes anlatıyor: "Rasulullah, ahlâkça insanların en üstünü idi; sütten ye*ni kesilmiş Ebu Umeyr isminde küçük bir erkek kardeşim vardı. Rasulullah evimize gelince: 'Ey Ebu Umeyr, ne yaptı nuğayr (ne yaptı kuşcağız)?' derdi. Ebu Umeyr'le oyun oynardı. Evimizde iken namaz vakti girince üzerine oturduğu serginin üzerini süpürtür, bir miktar su serper sonra beraberce kalkıp bize namaz kildırırdi."[456]

Ümmü Süleym ve ailesinin Rasulullah'a karşı titizliği Enes b. Malik der ki: "Muhacirler Mekke'den Medine'ye gelince hiçbir şeyleri yoktu. Ensar'ın ise arazileri mülkleri vardı. Bahçelerinde yetişen meyvelerin yarısının her sene kendilerine verilmesi şartıyla Ensar mallarını Muhacirler ile bölüştü. Muhacire çalışmak, gayret etmek kalıyordu. Enes'in annesi de (Ümmü Süleym) Rasulullah'a meyve yüklü hurma ağaçları verdi.[457]

Enes der ki: "Annem, beni Rasulullah'a getirdi. Annem örtüsünün bir kısmını izar bir kısmını da rida olarak üzerime Örtmüştü. Rasulullah'a: 'Ey Allah'ın Rasulü, işte oğlum Enes. Hizmetini görsün diye sana getirdim. Ona dua et' dedi. Bunun üzerine Rasulullah: 'Ey Allah'ım, ona (Enes'e) çokça mal ve evlat ver' diye dua etti. Enes diyor ki: 'Allah'a yemin olsun ki malım çoğal*dı, çocuğum, çocuğumun çocuğu derken bugün sayıları yüze ulaştı."[458]

Enes b. Malik'in belirttiğine göre o, Rasulullah Medine'ye geldiğinde on yaşındaydı. Ebeveynim sürekli beni Rasulullah'a hizmet etmeye teşvik ediyorlardı. On sene Rasulullah'a hizmet ettim. Rasulullah vefaat ettiğinde yirmi yaşındaydım.[459]

Enes anlatıyor: "Ben çocuklarla oynarken Rasulullah geldi, bize selam verdikten sonra beni bir işe gönderdi. Fakat ben anneme uğradım. Annem bana 'niçin burdasın?' diye sordu. Ben de 'Rasulullah beni bir iş için gönder*di' deyince, 'ne işi?1 diye sordu. 'O sırdır' dedim. O zaman 'Rasulullah'ın sırrı*nı kimseye açma' dedi. Enes der ki: 'Allah'a yemin olsun ki 'Rasulullah'ın sırrını birine açacak olsaydım inan sana açardım ey Sabit."[460]

Enes der ki: "Rasulullah evlenince hanımının yanına girdi. Annem Ümmü Süleym bir yemek yaptı hurma, yağ ve süt keşinden yapılmış) bir kaba koyup: 'Enes, bunu Rasulullah'a götür, bu yemeği annem gönderdi, sana se*lamı var, Ey Allah'ın Rasulü gönderdiğimiz bu yemek az; kusura bakma' dememi söyledi. Rasulullah'a yemeği götürüp, annemin sana selamı var. O: 'ey Allah'ın Rusulü bu yemek size az gelir, kusura bakmayın' diyor dedim. Rasulullah 'yemeği koy' buyurdu. Arkasından 'git ve filancayı, filancayı, filancayı ve Önüne gelen herkesi bana çağır' buyurdu."[461]

Enes der ki: "Rasulullah Hayber gazasına çıkmıştı... Hayber'i zorla al*dık. Esirler toplanınca Dihye gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü. esirlerden bana bir cariye ver' dedi. Rasulullah da 'git istediğini al1 buyurdu. Dihye, Safıyye binti Huyey'i almıştı. Dihye, Safiyye'yi alınca bir adam Rasulullah'a gele*rek: 'Ey Allah'ın Rasulü, Kurayza ve Nadir oğullarının prensesi Safiyye'yi, Dihye'ye mi veriyorsun? Safiyye ancak sana layıktır' dedi. Rasulullah: 'Dihye ile cariyeyi çağırın' buyurdu. Safiyye'yi getirdiler. Rasulullah, Safiyye'ye baktı, Dihye'ye dönerek 'Esirlerden bir başka cariye al' buyurdu. Ravi der ki: Rasulullah Safiyye'yi azad ettiksen sonra onunla evlendi.. Öyle ki Safiyye'yi zifafa Rasulullah yolda iken Ümmü Süleym hazırladı. (Müslim'in rivayetinde[462] ise Rasulullah, Safiyye'yi süsleyip zifafa hazırla*ması ve evinde beklemesi için Ümmü Süleym'e gönderdi). Ümmü Süleym, zifaf gecesinde evini onlara verdi."[463]

Ümmü Süleym'in zekâsı ve tevekkülü'

Enes b. Malik derki: "Ebu Talha, Ümmü Süleym'e: 'Rasulullah'm sesi*ni kısık duydum. Sanırım bu açlığından olmuştur. Yanında yiyecek .birşey var mı?1 dedi. Ümmü Süleym: 'Evet' karşılığını verdi. Arpa unundan yapılmış çörekler ve bir parça bez çıkardı. Bezin bir kısmı ile ekmeği sardı. Sonra bana verdi. Bir kısmını da Rasulullah'a gönderdi. Enes der ki: 'Rasulullah'in yanına gittim; mesciddeydi. Çevresinde insanlar vardı. Onlara yaklaştım. Rasulullah bana: 'Seni Ebu Talha mı gönderdi?' diye sordu. Ben de evet, o gönderdi deyince 'yemek mi getirdin?' dedi. Ben de 'evet' deyince etrafındakilere: 'Haydin kalkın' buyurdu. Rasulullah oradan ayrıldı. Ben de Ebu Talha'nm yanma geldim, olanları ona anlattım. Endişeye kapılan Ebu Talha: 'Ey Ümmü ,Süleym, Rasulullah halkla beraber geliyor. Onları doyuracak kadar yemeğimiz yok' dedi. Ümmü Süleym: 'O çağırdığına göre Allah ve Rasülü bu işi daha iyi bilir' dedi. Ebu Talha kalktı, Rasulullah'ı karşıladı. Rasulullah, Ebu Talha ile içeri girdiler. Rasulullah: 'Ey Ümmü Süleym, evde yiyecek olarak ne var?1 diye sordu. Ümmü Süleym ekmeği ge*tirdi. Rasulullah ekmeğin ufalanmasını emretti. Ümmü Süleym ufalanan ek*meği bir kaba basarak karıştırdı. Rasulullah 'bunun içinde Allah'ın dilediği kadar yiyecek var' buyurdu. Arkasından da 'on kişi çağırın' buyurdu; on kişi geldi. Yediler, doyunca ayrıldılar. 'On kişi daha çağırın' buyurdu. On kişi da*ha geldi. Onlar da doyuncaya kadar yediler. Arkasından 'on kişi daha çağırın' buyurdu. On kişi daha geldi. Onlar da karınlarını doyuracak kadar yedikten onra ayrıldılar. 'On kişi daha derken herkes karnını doyurdu. O gün yemek yiyenlerin sayısı yetmiş;yahut seksendi." Müslim'in rivayetinde[464] ise şöy ledir: "En sonunda Rasulullah, Ebu Talha, Ümmü Süleym ve Enes b. Malik yediler. Ama yemek yine de artmıştı. Kalanını komşularımıza dağıttık."[465] Biata katılması ve sözünde durması

Ümmü Atiyye der ki: "Rasulullah, bizden bağırıp çağırarak ağlamama*mız için biat aldı. Beşimiz dışında biatini tutan kadın olmadı. Bu beş kişi Ümmü Süleym, Ümmü-I Ala, Ebu Sebre'nin kızı, Muaz'ın hanımı ve iki kadın."[466]

Edeb ve hayası ve ilim öğrenmesi

Ümmü Seleme anlatıyor: "Ümmü Süleym, Rasulullah'a geldi ve: 'Ey Allah'ın Rasulü, ilim öğrenmek için Allah'tan utanılmaz. Acaba ihtilam olan kadına gusül abdesti gerekir mi?' diye sordu. Rasulullah 'suyu görünce (meniyi) gusül abdesti alın' buyurdu."[467]

Mü'minlerin annesi Hz. Aişe bakın ne güzel söylemiş: "Ensar kadınları ne kadar güzel kadınlardır. Hayalı olmaları dinlerini öğrenmelerine engel olmadı."[468]

Ümmü Süleym'in savaşa katılması

Enes anlatıyor: "Uhud günü İslam ordusu Rasulullah'ın etrafından? dağıldıklarında... Ebu Bekir'in kızı Aişe ile Ümmü Süleym'i ayaklarındakl î halhalları görünecek şekilde paçaları sıvanmış sırtlarında su kırbaları ile askerlere su taşırken gördüm. Taşıdıkları suyu askerlere içiliyorlar,: sonra dönüp yeniden kırbaları doldurup askerlere içiriyorlardı..."[469]

Enes b. Malik der ki: "Rasulullah, Ümmü Süleym ve daha başka kadın*ları savaşa götürür. Savaş esnasında onlar su dağıtırlar, yaralıları tedavi i ederler. (Ümmü Süleym'i Hayber gazasında bu hal üzere gördüm."[470]Müslim,[471]Enes'in anlattığına göre: "Ümmü Süleym, Huneyn günü yanına bir hançer almıştı. Ebu Talha onu görünce: *Ey Allah'ın Rasulü! Şu ÜrnaMi Süleym! Yanında bir hançer var' dedi. Rasulullah Ümmü Süleym'e: 'O hançer de nedir?' diye seslendi. Ümmü Süleym 'Onu yanıma aldım. Bana müş*riklerden biri yaklaşırsa bununla onun karnını deşeceğim deyince, Rasulluh güldü. Ümmü Süleym, Rasulullah'a: *Ey Allah'ın Rasulü, etrafından dağılan bizim dışımızdaki 'tüleka'yı (Mekke'nin fethi esnasında çaresizlikten iman • edenler) öldür1 dedi. Rasulullah da: 'Ey Ümmü Süleym, Allah bu konuda kâfidir, işin sonunu güzelleştirendir' buyurdu."[472]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:56   #16
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Esma Binti Ebi Bekr (Zatu'n-Nitakayn)



Henüz küçükken toplumu ilgilendiren işlerle uğraşması:

Esma binti Ebu Bekir anlatıyor: "Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'i Kabe'ye sırtı*nı dayamış olarak gördüm. Diyordu ki: 'Ey Kureyş topluluğu! Vallahi İbra*him'in dininde benden başka kimse yok. ibrahim helak olanları kurtarırdı.' Zeyd b. Amr, kızını gömen bir adam görünce yanına varır. 'Onu öldürme, ben onun yiyeceğine kefilim' derdi. Çocuğu yanına alırdı. Çocuk biraz gelişince babasına: İstersen çocuğunu geri vereyim. Dilersen daha bakabili*rim'derdi."[473]

Aişe der ki: "Anne ve babamın dinsiz olarak geçirdikleri bir gün bile hatırlamam. Bir gün geçmesin ki sabah akşam Rasulullah bize uğrama-sın..."[474]

Hafız b. Hacer der ki: "Esma hadisi Taberani'de 'Mekke'de Rasulullah sabah ve akşam olmak üzere hergün iki defa gelirdi' şeklinde geçmekte*dir."[475]

Aişe anlatıyor: "Bir gün zeval vakti Ebubekir'in evinde oturuyorduk. Adamın biri Ebubekir'e: 'Şu başı örtülü olarak gelen Rasulullah'tır. O hiç bu vakitte buraya gelmezdi' deyince, Ebubekir: 'Ona babam annem feda olsun. Vallahi o, bu saatte hiç gelmezdi, önemli bir iş olmalı' dedi. 'Rasulullah gel*di, içeri girmek istedi, izin verildi. İçeri girince Ebubekir'e: 'Yanında kim varsa dışarı çıkar' buyurdu. Ebubekir: 'Babam sana feda olsun ey Allah'ın Rasulü, onlar senin de ehlindir' dedi. (Musa b. Ukbe'nin Şihab'dan rivayetin*de Aişe: 'Ebubekir'in yanında yalnızca ben ve Esma vardık, demiştir[476]. Rasulullah 'Mekke'den ayrılmama izin verildi' buyurdu. O zaman Ebubekir 'Babam sana feda olsun, şu iki bineğimden birini sen al' teklifinde bulununca Rasulullah: 'parasıyla alırım1 buyurdu. 'Onların bineklerini çabucak hazırla*dık, azık çantasının içine yiyeceklerini koyduk. Esma, kuşağından bir parça kopardı, çantanın ağzını bağladı."[477]

Esma'mn Peygamberin havarisi (yardımcısı) ile evlenmesi Esma, "Zübeyr benimle evlendi..." demiştir.[478]

Cabir'in belirttiğine göre: Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Düşmandan bize kim bilgi getirecek?' buyurdu. (Ahzab savaşında) Zübeyr kalktı 'ben' dedi. Rasulullah ikinci defa 'kim bize düşman hakkında bilgi getirecek' buyurdu. Zübeyr yine kalktı 'ben' dedi. Bu durumda Rasulullah: "Her pey gamberin bir havarisi (yardımcısı) vardır. Benim havarim ise Zübeyr'dir' buyurdu. Abdullah b. Zübeyr'in rivayetinde [479]ise Zübeyr '... düşman ordu sunun arasına gittim. Döndüğümde annem babam sana feda olsun diyordu."[480]

Esma'mn hicreti ve muhacirlerden doğan ilk çocuk

Esma, Abdullah b. Zübeyr'e hamile kalmıştı. Esma der ki: "Doğumum yaklaşmıştı. Medine'ye yola çıktım. Küba'ya varınca, Abdullah'ı Küba'da doğurdum. Sonra onu Rasulullah'a getirdim. Odasına koydum. Rasulullah kuru hurma istedi. Ağzına aldı, ağzında erittikten sonra çocuğun ağzına sür*dü. Çocuğun karnına giden ilk şey Rasulullah'm bu tükrüğü idi. Sonra çocu*ğun ağzına bir miktar hurma sürdükten sonra ona hayırla dua etti. Abdullah, İslâm'da doğan ilk çocuktu' (Yani Medine'de muhacirler arasında.)"[481]

Esma'mn evini güzelce koruması

Esma binti Ebu Bekir anlatıyor: "Zübeyr'le evlendiğimde onun su de*vesi ve atı dışında yeryüzünde ne bir malı vardı ne de başka bir kölesi... Hayvanım otlatır, sular; su kırbasını deriden diker, hamur yoğururdum. Fakat güzel ekmek pişiremezdim. Ensardan -güvenli kadınlar- olan komşu*larım ekmeğimi pişirirlerdi. Ben Zübeyr'in arazisinden -ki orayı Rasulullah benim için Zübeyr'e vermişti- başımda hurma çekirdeği taşırdım. Uzaklığı üç fersahtı."[482]

Kocasına hoşça muamelesi

Ebu Bekir'in kızı Esma anlatıyor: "Bir gün başımda yine hurma çekir*deği taşıyarak geliyordum. Rasulullah'la karşılaştım. Yanında Ensardan bir grup insan vardı. Beni çağırdı, terkisine almak için devesine "ıh, ıh" dedi. Erkeklerle birlikte yola çıkmaktan utandım. Zübeyr'in kıskançlığını hatırladım. O insanların en kıskancı idi. Rasulullah utandığımı anlayınca yoluna devam etti. Zübeyr'in yanına gittim ve kendisine; Rasulullah'la karşılaştı*ğımda başımda hurma çekirdeği vardı. Yanında ashabı vardı. Terkisine al*mak için devesini çökertti ise de ben utandım. Aklıma senin kıskançlığın geldi. Bunun üzerine Zübeyr: 'Vallahi hurma çekirdeği taşıman bana Rasu-lullah'ın terkisine binmenden daha iyidir' dedi. Esma der ki: 'Sonunda Ebubekir bana at seyisliği yapacak bir hizmetçi gönderdi de böylece aile yükünden kurtuldum. Adeta babam beni cariyelikten azad etmişti."

Esma anlatıyor: "Bir adam bana geldi ve: 'Ey Abdullah'ın annesi, ben fakir bir kimseyim. Evinizin gölgesinde birşeyler alıp satmak istiyorum' dedi. Dedim ki: 'İyi ama ben razı olsam bile Zübeyr razı olur mu acaba?. İsteğini Zübeyr söyle' dedim. Zübeyr gelince adam: 'Ey Abdullah'ın annesi, ben fakir bir adamım. Evinin gölgesinde birşeyler alıp satmak istiyorum' deyince Esma: 'Sana ne oluyor. Medine'de bu evimden başka hiçbir şeyim yok' dedi. Söze karışan Zübeyr: 'Sana ne oluyor Esma. Alış-veriş yapmak isteyen fakir bir adama engel olmak mı istiyorsun?' dedi. Bundan sonra adam birşeyler kazanana kadar burada ticaret yaptı."[483]

Allah'ın şeriatına titizlikle uyması

Esma anlatıyor: "Rasulullah'a 'Ey Allah'ın Rasulü, malım ne olacak? Zübeyr kendisine sadaka vereyim diye benimle evlenmedi ki?1 dedim. Rasulullah, 'tasadduk et, infakta cimrilik yapma ki AUah'da senden lütfunu almasın' buyurdu."[484]

Ebu Bekir'in kızı Esma der ki: "Rasulullah hayatta iken müşrike olan annem yanıma gelince derhal Rasulullah'a gittim ve: 'Yardım etmem için annem yanıma geldi. Ona yardım edeyim mi?' diye sordum. Rasulullah da 'evet, ona yardım et' buyurdu."[485]

Allah yolunda iyilikte bulunması

Esma anlatıyor: "Bir adam bana gelerek: 'Ey Abdullah'ın annesi, ben fakir bir kimseyim. Evinin gölgesinde birşeyler ahp-satmak istiyorum' dedi... Adam alış-veriş yapmaya başladı. Kazanç da elde etti. Kendisine bir cariye sattım. Henüz parası yanımda iken Zübeyr yanıma geldi ve 'aldığın parayı bana hibe et' dedi. Ben de 'onu sana hibe ettim' dedim."[486]

Esma'nın ilim ve ibadete düşkünlüğü

Esma anlatıyor: "Aişe'nin yanına vardım. O namaz kılıyordu. İnsanlar ne durumda?' diye sordum. Kafasıyla yukanya işaret etti. Baktım ki halk namazda. Aişe 'Subhanallah' dedi. 'Âyet (işaret) midir?1 dedim. Aişe başını sallayarak 'evet' dedi. Bunun üzerine ben de kalktım, halsiz düşünceye kadar namaz kılmaya başladım. (Müslim'in Cabir'den rivayetinde bu hadis şöyle*dir: 'Sıcak bir günde Rasulullah ashabına namaz kıldırıyordu. O kadar uzun süre kıyam etti ki halk teker teker yere düşüyordu. Ben ise başımı ıslatıyor*dum').[487] (Müslim'in, Esma'dan rivayetinde ise: 'Rasulullah kıyamı o kadar uzattı ki oturmayı düşündüm. Bu sırada gözüm zayıf bir kadına ilişti. Kendi kendime: 'bu benden daha zayıf. O ayakta durursa ben de dururum' dedim. Rasulullah rükua vardı. Uzun süre rükuda kaldı. Sonra rükudan kalktı. Yine ayakta uzun süre kaldı. Öyle ki kimsenin aklına rüku yaptığı bile gelmeye*cek ölçüde kıyam uzun sürdü.[488] Rasulullah, Allah'a hamd ve senadan sonra: 'Daha önce görmediklerim, şimdi bana burada gösterildi, cennet, cehennem gösterildi. Bana vahyedildiğine göre siz kabirlerinizde böyle de*neneceksiniz. Yahut, yakında gelecek mesih deccal ile sınanacaksınız. Size sorulacak. Bu adam (Hz. Peygamber) hakkında ne biliyorsun? Eğer kişi mü'min, imanı yakin olan kimse ise üç defa: 'O Muhammed'dir, açık deliller*le, hidayetle geldi. Biz de bunu kabul edip O'na uyduk' diyecektir. Bunun üzerine: 'rahat ol, senin yakin imanlı olduğunu biliyoruz' denecek. Yok eğer bu kimse münafık, imanında şüpheli biri ise: 'Kesin bilmiyorum. İnsanlar o-nun hakkında birşeyler söylüyorlar. Ben de onların dediğini dedim1 der."[489]

Esma'nın ilmî ve fıkhı anlayışı:

Müslim el Kurriyyi der ki: "İbni Abbas'a, hacc-ı temettüyü sordum. O buna cevaz verdi. İbni Zübeyr ise hacc-ı temettüye karşı çıkınca: İşte İbni Zübeyr'in annesi. O hacc-ı temettuun caizliğini Rasulullah'tan naklediyor.

Gidin ona sorun' demiştir. Ravi anlatıyor: İbni Zübeyr'in annesinin yanma vardık. O iri cüsseli ve âmâ idi. Dedi ki: "Rasulullah hacc-ı temettuya izin verdi."[490]

Ebu Bekir'in kızı Esma'nın mevlası Abdullah (Ata'nm oğlunun dayısı-dır) der ki: "Esma beni Abdullah b. Ömer'e gönderdi. Ona şöyle sormamı söyledi.-'Duydum ki sen üç şeyi haram sayıyormuşsun. Bunlar, elbisede işa*ret bulundurmak (elbisede ipekten dokunmuş resim) erguvanı renkli eğer yastığı edinmek ve Recep ayını tamamen oruçlu geçirmek' Abdullah b, Ömer bana dedi ki: 'Sözünü ettiğin Recep ayı, o ayı kim sürekli oruçlu geçi*rebilir? Elbisede bulunan işaret konusunda Ömer b. Hattab'ın şöyle dediğini işittim: 'Rasulullah'ın şöyle dediğini işittim: îpek elbiseyi ancak ahiretten nasibi olmayan kimse giyer.' Elbisede bulunan işaretin ipekten dokunmuş olmasından korktum. Erguvanı renkli eğer yastığına gelince, bu Abdullah'ın eğer yastığı idi. Baktım ki rengi kıpkırmızı idi. Esma'ya vardım ve gördükle*rimi ona anlatınca: 'O Rasulullah'ın cübbesidir. Bana İran kisralarının yakaları ve alt kısımları ipekle dokunmuş elbiseleri getirirdi1 dedi ve peşin*den: 'Bu cübbe vefatına kadar Aişe'nin yanında kaldı. Daha sonra ondan bana geçti. Rasulullah bu cübbeyi giyerdi. Biz de hastaların şifa bulması için bu cübbeyi yıkardık."[491]

Esma'nın cesareti ve hatipliği:

Ebu Nevfel anlatıyor: "Abdullah b. Zübeyr'i Medine'nin bir tepesinde asılı olarak gördüm. İnsanlar yanından geçip gidiyorlardı. Bir ara Abdullah b. Ömer geldi. Yanında durdu ve: 'Selam sana Hubeyb'in babası! Selam sana Hubeyb'in babası. Selam sana Hubeyb'in babası vallahi seni bu duruma düş*mekten engellemiştim. Vallahi seni bu duruma düşmekten engellemiştim. Vallahi keşke bildiğim kadarıyla, seni dostuna ulaştıracak oruca, namaza sa-rılsaydın. Yemin olsun ki, sen, hayırlı bir ümmet içinden çıkmış en şerli bir ümmetsin' dedi ve oradan ayrıldı. Haccac'a Abdullah b. Ömer'in durumu ve söylediği söz ulaştığında İbn Zübeyr'in cesedini asıldığı ağaçtan indirtti. Onu yahudilerin kabristanına koyduktan sonra birini Abdullah b. Zübeyr'in annesi Ebu Bekir'in kızı Esma'ya gönderdi. Fakat Esma, Haccac'ın yanına gitmek istemedi. Haccac bir elçi daha gönderip: "Ya sen gelirsin, ya da seni saçlarından tutup sürükleyerek bana getirecek birini gönderiyorum' dedi.

Ravi diyor ki: 'Esma bu defada Haccac'ın yanına gitmeyerek: 'Vallahi bana saçımdan tutup sürükleyerek götürecek birini göndermedikçe, yanına var*mam' diye yemin etti. Ravi der ki: 'Esma'ya kızan Haccac ayakkabılarını is*tedi. Ayakkabılarını giyip hızlıca Esma'nın yanına vardı. Ona: 'Allah'ın düş*manına yaptığım şeyi nasıl buluyorsun?' diye sordu. Esma'da sen onun dün*yasını O da senin ahiretini mahvetti. Duyduğuma göre sen ona: 'Ey çift ku*şaklının oğlu1 diyormuşsun. İşte çift kuşaklı olan benim. Kuşaklardan biri Rasulullah ve Ebu Bekir'in yolculukta yiyecekleri yemeklerin ağzına bağla*dığım kuşak. Diğeri ise bütün kadınların bellerine taktıkları kuşak. Rasulullah bize Sakif ten bir yalancının bir de çok kan döken (hunhar) birinin çıkacağını söylemişti. Yalancıyı gördük. (Muhtar b. Ebu Ubeyd es Sakafi) Çok kan dökeni ise senden başkası olamaz' deyince, Haccac, Esma'nın yanından ayrıldı bir daha ona [492]uğramadı." [493]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:57   #17
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Esma Bînti Umeys



Cennetle müjdelenen Cafer b. Ebi Talib, Ebu Bekir ve Ali b. Ebi Talib gibi üç büyük sahabenin hanımı.

Esma'nın ilk müslümanlardan olması ve habesistan'a hicreti:

Ebu Musa'nın bildirdiğine göre "... O (Esma bint Umeys) Necaşi'ye Habeşistan'a hicret edenler arasındaydı."[494]

Edebi cesareti:

Ebu Burde, Ebu Musa'dan nakletiğine göre o şöyle demiştir: "Biz Ye-men'de iken Rasulullah'ın Medine'ye hicret ettiğini duyduk. Bunun üzerine ben ve iki erkek kardeşim beraber Rasulullah'ın yanına hicrete çıktık. Ben en küçükleri idim. Kardeşlerimden biri Ebu Burde diğeri ise Ebu Rehm'di. Kabilemden toplam elli üç yahut elli iki kişi vardık. Bir gemiye bindik. Necaşi'nin bulunduğu Habeşistan'a gittik. Cafer b. Ebi Talib bizi karşıladı. Hepimiz dönünceye kadar orada Cafer b. Ebi Talib'le kaldık. Hayber fethe*dilince, Rasulullah'la buluştuk. Bir kısım insanlar bizim hakkımızda (yani gemiyle Habeşistan'a gidenler hakında) Rasulullah'a: 'Hicrette biz sizi geç*tik diyorlardı. Esma binti Umeys'in yanına vardım. Esma bizimle beraber Rasulullah'ın hanımı Hafsa'nın yanına gelenler arasındaydı. Esma içeridey-ken Ömer, Hafsa'nın yanma girdi. Esma'yı görünce: "Bu da kim?' diye sordu.

Hafsa: 'Esma binti Umeys'dir' deyince 'Habeşistan'a giden Esma mı?' dedi Hafsa: 'Evet. O Esma' dedi. Bunun üzerine Ömer: 'Biz sizden önce hicret ettik. Rasulullah'a biz sizden daha çok layıkız' deyince, Esma kızarak: 'Hayır vallahi, siz Rasulullah'la birlikte, açlarınızı doyururken, cahillerinize öğüt verirken biz bilinmeyen bir yerde -yahut uzak ıstıraplı Habeşistanın yolunda idik. Biz bunu sadece Allah ve O'nun Rasulü için yaptık. Söylediklerini Rasulullah'a anlatmadıkça Allah'a yemin olsun ki ne yemek yiyeceğim ne de su içeceğim. Biz sürekli eziyet çektik korku içinde bulunduk. Bütün bunları Rasulullah'a anlatacağım. Vallahi ne yalan söyleyeceğim, ne olayı çarpıta*cağım ne de büyüteceğim' dedi. Bir müddet sonra Rasulullah gelince Esma: 'Ey Allah'ın Rasulü! Ömer şöyle şöyle söylüyor' dedi. Rasulullah: 'Sen ona ne dedin?1 diye sordu. Esma: 'Ben de ona böyle böyle dedim' dedi. Bunun ü-zerine Rasulullah: 'O bana sizden daha çok layık olamaz. O ve arkadaşları tek bir hicret yapmışken siz ehli sefine (gemiyle hicret edenler) iki hicret ettiniz' buyurdu. 'Bundan sonra Ebu Musa ve Habeşistan'a gemiyle hicret edenler grup grup yanıma geliyorlar, bana Ömer, Rasulullah ve benim aram*da geçen olaydan soruyorlardı. Rasulullah'ın kendileri hakkında söyledikle*ri, onları dünya hayatında en fazla mutlu eden, onlar için en büyük bir şeydi." Ravi Ebu Burde der ki: 'Esma-anlatıyor: Ebu Musa'nın bu hadisi benden daha çok tekrarladığını gördüm."[495]

Esma'nın doğum yapacağı ayda haccetmesi:

Aişe (ra) anlatıyor: "Esma binti Ümeys, Şecere mevkiinde Muhammed b. Ebi Bekir'i doğurdu. Rasulullah Ebu Bekir'e Esma binti Umeys'in gusle*dip haccını yapmasını emretmesini söyledi.[496]

Esma'nın kocasına ve çocuklarına güzel muamelesi

Cabir b. Abdullah der ki: "... Rasulullah, Esma binti Umeys'e: 'Kardeşinin oğullarım zayıflamış görüyorum. Yoksa onlar açlığa mı düştü*ler?' deyince Esma: 'Hayır, fakat onlara hemen göz değiyor' dedi. Rasulullah: 'Öyleyse onlara rukiye yap' buyurdu. Esma der ki: 'Rasulullah'a rukiye yaptığımı arzedince, bana: 'Onlara rukiyye yap' buyurdu."[497]

Esma'nın çocuklarına karşı hassasiyeti işte böyleydi. Kocasına olan hassasiyetini de Taberani'nin Kays b. Ebi Hazım'dan naklettiği şu olay gösterir. Kays b. Ebi Hazım der ki "Ebu Bekir'i hastalığı sırasında ziyaretine git*tiğimizde orada her iki elinde dövme bulunan beyaz bir kadın gördüm. Ebu Bekir'in yüzünden sinekleri kovuyordu. O Esma binti Umeys'ti.[498]

Rasulullah'ın Esma hakkında şahitlikte bulunması

Abdullah b. Amr b. As der ki: "Haşim oğullarından bir grup insan, Esma binti Umeys'in yanına vardılar. O günlerde Esma, Ebu Bekir ile nikâhlıydı. Ebu Bekir eve girdiğinde onları gördü. Eve girmelerinden hoşlanmadı. Doğruca Rasulullah'a gitti, gördüklerini Ona anlatarak: 'Hayırdan başka bir şey görmedim' deyince, Rasulullah: 'Allah Esma'yı kötülükten uzaklaştır-mıştır' buyurdu sonra kalktı, minbere çıktı ve: 'Bugünden sonra kimse yanın*da bir yahut iki adam olmadıkça kocası olmayan eve girmeyecektir' buyurdu."[499]

Rasulullah'ın Esma hakkında yaptığı bir başka şehadet ise şudur: Rasulullah buyuruyor ki: [500]"Dört kız kardeş (anneleri bir) Meymune, Ummu'1-Fadl, Sülemi ve Esma binti Umeys, mü'min hanımlardır." [501]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:58   #18
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Ümmü Atıyye El-Ensari



Rasulullah'a bey'ate katılması

Ümmü Atiyye der ki: "Rasulullah'a bey'at ettiğimizde o bize: 'Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacağınıza' âyetini okudu. Bizi bağırarak ağlamak*tan nehyetti. Bu esnada bir kadın Ümmü Atıyye'nin ellerini tutarak: 'Falan kadın onun yerine ağlayayım?' diye benden yardım istedi1 dedi. Rasulullah bu kadına hiçbir şey demedi. Kadın önce gitti, sonra geri döndü de bey'atını yaptı.[502]

Hafız b. Hacer der ki: "Bağırıp çağırarak ağlamak önce mubahtı. Sonra tenzihen mekruh oldu. En sonunda da haram oldu. Allah en iyisini bilir."[503]

Rasulullah'ın evini gözetmesi

Ümmü Atıyye der ki: "Rasulullah Aişe'nin yanına vardı ve: 'yanında birşey var mı?' diye sordu. Aişe: 'Atıyye'ye göndermiş olduğun sadakadan o-nun gönderdiği bir miktar koyun etinden başka birşey yok' deyince, Rasulullah: 'Burda anlatılan olayın özü şudur: Rasulullah'ın sadaka olması helal değildi. Ancak hediye alabilirdi. Rasulullah kendisine sadaka olarak gönderilen koyunu dağıtmış, ondan Ümmü Atıyye'ye de bir hisse gönder*mişti. Ümmü Atiyye de aynı koyundan Rasulullah'a hediye olarak birazını göndermiştir. Bu durumda sadaka mahaline ulaşmış oluyor. Atıyye'nin gön*derdiği de hediye kapsamına giriyor."[504]

Ümmü Atiyye anlatıyor: "Biz, Rasulullah'ın kızını (Zeyneb'in cenaze*sini) yıkarken, Rasulullah içeri girdi ve: 'Onu suyla, güzel kokulu sidr ile üç defa, beş defa veya daha fazla yıkayın. Son yıkamada kafur adlı kokuyu sürün. Yıkadıktan sonra da bana haber verin' buyurdu. İşimiz bittiğinde ona haber verdik. Rasulullah (s.a.v.) hile ve denen izan bize verdi ve: 'buna onu iyece giydirin1 buyurdu. Bir rivayette ise '(Onu yıkarken sağ tarafından ve abdest azalarından başlayın') buyurmuş tur."[505]

Cihada katılması

Hafsa binti Şîrîn anlatıyor: "Bir kadın geldi, Halfoğullarının evine gir*di. Ben de yanına varınca bana kız kardeşinin (Ümmü Atiyye'nin) kocasının Rasulullah'la beraber oniki savaşa katıldığını; kız kardeşi Ümmü Atiyye'nin ise yine Rasulullah'la beraber altı savaşa katıldığını söyledi ve 'savaşlarda biz hastaları tedavi eder, yaralıların yaralarını sarardık' dedi. Ümmü Atiyye gelince, savaşlarda ne yaptıklarını ona sordum."[506]

Sîrîn'in kızı Hafsa, Ensarlı Ümmü Atiyye'nin şöyle dediğini nakleder: "Rasulullah'la birlikte yedi savaşa katıldım. Ordunun arkasında kalır; onların yemeklerini yapar; yaralıların yaralarını sarar, hastalarını da tedavi ederdim."[507]

Görülüyor ki Ümmü Atiyye, Rasulullah'la birlikte yedi savaşa katıl*mıştır. Bu savaşların altısında kocası da vardı.[508]

Sünneti kavrama yeteneği

Hafsa der ki: "Biz yetişmiş hizmetçilerimizin bayram namazlarına gitmelerine müsade etmezdik. Ümmü Atiyye gelince ona: 'Bu konuda Rasulullah'tan birşey duydun mu?' dedim. O da: 'Babam ona feda olsun; evet. Onun söylediğini işittim.1 Yetişmiş hizmetçiler, perde arkasındaki ye*tişmiş kızlar yahut perde arkasındaki yetişmiş hizmetçilerle hayız olan ka*dınlar evlerinden çıkarlar, iyi faaliyetlere ve mü'minlerin davetlerine katılır*lar. Ancak hayız olan kadınlar musalladan uzak dururlar1 buyurdu. (O dö*nemde gelinlik çağına gelmiş kızlar, evlerine yabancı biri gelince evlerinde önüne perde çekilmiş yerlerde dururlardı.) Dedim ki: "Hayızlı kadınlar da mı dışarı çıkıp davetlere katılır?1 Ümmü Atiyye: 'Onlar Arefede vakfe ve benze*ri faaliyetlere katılmıyorlar mı?1 cevabını verdi."[509]

Ümmü Atiyye der ki: "Cenaze namazlarına katılmaktan nehyedildik, ama katılmamamız konusunda bize fazla ısrar edilmedi."[510]

Çok hüzünlü olmasına rağmen Allah'ın şeriatına bağlanması:

İbni Şîrîn anlatıyor: "Ümmü Atiyye, Rasulullah'a biat eden Ensarlı kadınlardandı. Bir gün Basra'ya gitti. İlk iş olarak Basra'da bulunan oğlunu aradıysa da onu bulamadı." Diğer bir rivayette[511] ise: "Ümmü Atiyye'nin oğ*lu ölmüştü. Üçüncü gün olunca safralı koku aldı ve onu üzerine süründü. Ümmü Atiyye dedi ki: Koca dışında biri için üç günden fazla yas (iddet) tutmaktan nehyedildik."[512]

Hafız b. Hacer der ki: "Ümmü Atiyye'nin bu çocuğunun ismini bilmi*yorum. Asker olması muhtemeldir. Basra'ya gelmiştir. Medine'de bulunan Ümmü Atiyye'nin yanına gitmek istediyse de hastalığından ötürü Medine'ye gidememiştir. Bunu haber alan annesi Basra'ya geldiyse de oğlunu göreme*den oğlu ölmüştür.[513]

Rasulullah'a en güzel şekilde karşılık vermesi

Hafsa binti Şîrîn anlatıyor: "O (Ümmü Atiyye, Rasulullah'ın ismini andıkça babam sana feda olsun derdi

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 22:00   #19
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Fatıma Binti Kays



İbni Hacer der ki: "Fatıma binti Kays ilk hicret eden kadınlardandı. Onun sağlam bir aklı ve güzelliği vardı.[515]

Evlenirken Rasulullah'a danışması

Fatıma binti Kays anlatıyor: "Kocadan ayrılınca, Rasulullah'ın asha Evlenirken Rasulullah'a danışması

Fatıma binti Kays anlatıyor: "Kocadan ayrılınca, Rasulullah'ın asha*bından Abdurrahman b. Avf bana talib oldu. Rasulullah ise bana mevlası Usame b. Zeyd için dünürcü oldu. Daha önce Rasulullah'm: 'kim beni sevi*yorsa Usame'yi de sevsin' dediğini duymuştum. Rasulullah bana teklifini açınca: 'işi sana mrakıyorum, beni dilediğine nikâhla' dedim." Bir rivayette de[516] "Rasulullah bana: 'iddetin bitince bana bildir1 dedi. Ben de iddetim bittikten sonra durumu ona bildirdim. Bu arada bana Muaviye, Ebu Cehm ve Usame b. Zeyd tâlib oldular. Rasulullah şöyle buyurdu: 'Muaviye fakir bir a-damdır, malı yoktur. Ebu Cehm ise kadınları çok döven birisidir. Rasulullah: 'Fakat Usame b. Zeyd'in dediğinde Fatma b. Kays, el hareketiyle bununla evlenmekten hoşlanmadığını ifade etti. (Bunun nedeni Fatma b. Kays'ın Kureyşli ve soylu olması Usame'nin ise azatlı bir köle olmasıydı.) Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): 'Allah'a itaat, Rasulüne itaat senin için çok hayırlıdır' dedi. Fatıma der ki: "Rasulullah böyle deyince Usame ile evlendim ve ondan hoşlandım." Bir rivayette:[517] "Usame ile evlenince Allah beni Zeyd'in oğluyla şereflendirdi, Allah, Usame ile evlenmekle hana lütfetti' demiştir. Diğer bir rivayette ise[518] "Usame ile evlendim. AUdh evliliğimizi hayırlı kıldı. Ona gıpta ettim" demiştir.

Fatıma'nın Kur'an ve Sünnet bilgisi ve erkeklerin hatalarını düzeltmesi

Ubeydullah b. Utbe'nin bildirdiğine göre: "Ebu Amr b. Hafs b. El Muği-re, Ali b. Ebi Talib'le Yemen'e gitti. Hanımı Fatıma binti Kays'a boşanma belgesini gönderdi. Ayrıca Haris b. Hişam'la Ayyaş b. Ebi Rebia'ya Fatı*ma'nın nafakasını vermelerini emretti. Fakat Haris'le Ayyaş Fatımâ'ya: 'Vallahi sana nafaka veremeyiz. Hamile olsaydın verirdik' dediler. Fatıma, derhal Rasulullah'a gelerek durumu anlatınca, Rasulullah: "sana nafaka düş*mez' buyurdu. Nafaka alamayan Fatıma kocasının evinden ayrılmak için i-zin istedi. Ona müsaade edildi. Fakat Fatıma: 'Ey Allah'ın Rasulü, şimdi ne-reye.gideceğim?' diye sordu. Rasulullah: 'İbni Ümmü Mektum'un yanına' buyurdu. İbni Ümmü Mektum, a'ma biriydi. Fatıma elbisesini yanma kor, fakat İbni Ümmü Mektum onu görmezdi. İbni Ümmü Mektum'un evinde id-detini tamamlayan Fatıma'yi Rasulullah, Üsame b. Zeyd'e verdi. Bunu haber alan Mervan, Kabise b. Züeyb'i olay hakkında malumat almak için Fatıbaşka kimseden duymadık. Öyle ki insanların bağlandıkları amel ettikleri şey bunun hilafınadır1 demiştir. (Yani üç talakla boşanan kadının kocasının evinden ayrılmaması). Mervan'ın sözünü duyan Fatıma: 'Sizinle benim a-ramda Kur'an vardır. Yüce Allah 'Açık bir fuhuşla gelmeleri dışında onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de evlerinden çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın kanunlarıdır. Kim Allah'ın kanunlarını aşarsa kendine yazık etmiş olur. Bilmezsin belki Allah bundan sonra bir iş ortaya çıkarır' buyurmaktadır. Fatıma binti Kays der ki: 'Bu âyet kocasına dönme durumunda olanlar için söz konusudur. Üç talakla boşandıktan sonra hangi iş ortaya çıkar ki? Üç ta*lakla boşanmış ve hamile olmayan kadına nafaka düşmez' diyorsunuz. O halde niçin eve hapsediyorsunuz. Bu büsbütün sizin zannımzdır."[519]

Hafız îbn Hacer der ki: "Allah bundan sonra ortaya yeni bir iş çıkarır" âyetinin manası ric'i talaktır, demekle Fatıma ne kadar doğru söylemiş. Katade, Hasen, Süddi, Dahhak... vb. de bu görüştedirler. Buna benzer bir görüşde Fatıma'dan, Ahmed'den, İshak'tan, Ebu Sevr'den, Davud ve tabilerinden nakledilmiştir.[520]

Fatıma binti Kays'ın misafirlerine ikramı

Şa'bi anlatıyor: "Fatıma binti Kays'ın evine gittik, bize hoş kokulu kuru hurma ikram etti. Aynca bize kavut hoşafı içirdi. Ona üç talakla boşanmış kadının nerede iddet bekleyeceğini sordum. Dedi ki: "Kocam beni üç talakla boşayınca Rasulullah kendi ailem içinde iddet beklememe müsaade etti."[521]

Fatıma binti Kays'ın müslümanlarla ilgili islere alaka duyması

Amir b. Şerahil eş-Şa'bi anlatıyor: "Kendisi, Dahhak b. Kays'ın kız kardeşi Fatıma binti Kays'a -ki o ilk hicret eden kadınlardı- 'bana Rasulullah'tan duyduğun bir hadis söyle. Başkasının sözü olmasın' diye sordu. Fatıma binti Kays da İstiyorsan söyleyeyim' dedi. O da 'Haydi bana hadis anlat' dedi. Fatıma anlatmaya başladı. 'İddetini bitirince Rasulullah'ın münadilerinde birinin namaz toplayıcıdır diye nida ettiğini duydum. (O dönemde ezan ara*sında essalatu camiatün denirdi) Derhal mescide koştum. Rasulullah'la birlikte namaz kıldım. Erkeklerin arkasında kadın saflarının ilkindeydim. Rasulullah namazı bitirince minbere çıktı. Rasulullah gülüyordu. Herkes namaz kıldığı yerde kalsın' dedikten sonra 'sizi niçin topladığımı biliyor musunuz?1 diye sordu. Orada bulunanlar 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir' dediler. Rasulullah: 'Ben sizi ne sevindirmek ne de korkutmak için topladım. Sizi buraya toplamamın nedeni eskiden hristiyan olan Temim ed-Dari'dir. O bana geldi biat etti. Müslüman oldu. O bana bir olay anlattı. Onun anlattığı şey, benim size Mesih ve Deccalle ilgili anlattığım şeylere tamamen uygundur'buyurdu."[522]


Üstad Muhammed El-Gazâlî'nin Takdimi

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
kadın, Şahsiyetler


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kadın isterse her şeyi yapar! Türk kadın girişimcilerin ilham veren başarı hikayeleri Sanem Ah Kadınlar 3 10 Aralık 2018 22:08
Erkekler ne ister: Cici kadın mı yoksa yaramaz kadın mı? Smyrna Ah Kadınlar 0 27 Ekim 2015 23:09
Nokia E6 İle Tarihi Şahsiyetler Günümüze Geliyor Rüzgar Cep Telefonlar 0 12 Kasım 2011 17:10
Tarihi,Edebi,Manevi Şahsiyetler Julw Genel Paylaşım 10 27 Kasım 2007 20:34