Çocuk haklarıyla ilgili meselelerin müstakillen ele alınması Batı’da pek yenidir. Çünkü Batı yakın zamana kadar “Çocuğa küçük insan, yaşlıya büyük çocuk” nazarıyla bakarak aralarında fark görmemiştir. Bilhassa suçlar meselesinde, küçüğün cezası ile büyüğün cezası arasında fark görülmemiş, işlediği suç büyükler için idamlık cezayı gerektiriyorsa çocuk idam edilmiştir. Bu uygulama, Amerika’nın bazı eyaletlerinde hâla câridir.
Ayrıca, İslam dışı hukuk sistemlerinde çocuk, himaye edici kanunlarla korunmamıştır. Mesela eski Yunanistan’da çocuk devletindir. Babanın sınırlı bir mülkiyet hakkı vardır. Rüştüne erdiği vakit velayet hakkı kalkar. Roma’da ise, aksine, devlet âile hâkimiyetine müdahale etmiyor ve hatta aile üzerindeki babanın hâkimiyeti karşısında âciz kalıyordu. Babanın çocuk üzerindeki hakkı hudutsuzdu: çocuğu dilerse terk edebilir, satabilir, bir uzvunu kesebilir ve hatta öldürebilirdi, bu işlerde sorumluluğu vicdanına ve tanrısına karşı idi.
Germenlerde de çocuğun durumu Romadakine benziyordu. Kabîleye kabulden önce terk dilebilir, öldürülebilirdi.
Çocuğu himayeye yönelik kanunlar Batı’da 18. asırda teşrî edilmeye başladı. Bunu ilk defa Rousseau, Kant, Lock, Voltaire gibi tabiî hukukçular ele aldı. Fransa’da 1791, 1793 yıllarında çocukları himaye eden bazı kanunlar çıktı. 1826, 1854, 1855 yıllarında Ìngiltere’de bazı himaye kanunları görüldü. 1866’da Ìngiltere’de 17 serseri çocuk için ıslah evi kuruldu.
1899’da Amerika’da Çocuk Mahkemesi açıldı.
1919’da çocukların çalışma şartları üzerine bazı esaslar kabul edilir.
1935’te Milletler Cemiyeti, yoldan çıkan çocukların kurtarılması için terbiyevî tedbir alınması tavsiyesinde bulunmuştur.
1948’de Birleşmiş Milletler’de kabul edilen Ìnsan Hakları Beyannamesi’de çocukları himayeye yönelik bazı maddelere yer vermiştir (20, 25, 26. maddeler).
20 Kasım 1959’da Birleşmiş Milletler’de 10 maddelik bir Çocuk Hakları Beyannamesi kabul edilmiştir.
Ìslamda Çocuk Hakları meselesine gelince, Batılılar görmezden gelse de, bu, Hz. Peygamber’le başlar. Hatta “çocuk hakkı” tabirini ilk defa telaffuz eden Zât Aleyhissalâtu vesselâm’dır. Mesela bazı hadisler “Çocuğun babası üzerindeki hakkı diye başlar ve: “Ìsmini ve edebini güzel yapması, yazı öğretmesi, atıcılık, yüzme öğretmesi, helal şeyle beslemesi .... gibi teferruatları zikreder. Çocuğun bir kadın tarafından bakılması, süt emmesi, doğumunda akîka kesilmesi, sünnet edilmesi vs. de hakları arasında zikredilir.
Hemen belirtelim ki, bazı âlimler bu hakları “farz olanlar” “mendub olanlar” diye iki kısımda mütâlaa ederler.
Çocuk bahsinde ikinci esas: Ìslam’ın net bir şekilde büyükle çocuğu ayırmasıdır. Pek çok cihetten bu ayrılığı esas alır. Bu prensip Hz. Peygamber’in “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, şifâ buluncaya kadar deliden, büluğa erinceye kadar çocuktan” hadîsine dayanır. Batı bugün “ayrı bir çocuk antropolojisi gerekir” diyecek kadar bu fark meselesine ehemmiyet vermiştir.
Ìslam alimleri çocuğa üç mühim hak verir:
1- Velayetü’t-terbiye
2- Velayetü’n-nefs
3- Velâyetü’l-mal.
Bunlardan birincisine hidane de denir. Çocuğu, zarar veren şeylerden koruma, temizliği, beslenmesi, beşikte uyutulması vs. buna dahildir. Daha ziyade anneye terettüp eder.
Ìkincisi, hidâneyi tamamlamayı, büluğdan sonraki himayeyi sağlamayı, kâsırları evlendirmeyi gaye edinen terbiyedir, bu daha ziyade babaya terettüp eder. Çocuğun hayat hakkı garanti edilmiştir. Savaşta bile öldürülmez.
Çocuğa karşı işlenen cinayetler büyüğe karşı işlenen cinayetler gibidir, aynı ceza uygulanır.
Velayetu’l-mal, çocuğun malını koruyup artırmayı gözetir. Büluğa kadar ki kazancından kimse istifade edemez, babası bile olsa haramdır.
Güzel terbiye hakkı üzerinde durulması gereken bir tabirdir. Bunun içine temel eğitimi, bu eğitimde farz-ı ayn bilgileri alması, büluğ’a kadar bir de meslek öğrenmesi girer.
Büluğ öncesi terbiye, çocuğun tek başına hayatını idame ettirecek zaruri bilgi, beceri ve alışkanlıkları kazanmasını hedefler. Bu hedefe ulaştıracak terbiyeyi almak çocuğun hakkıdır, bunu vermekten âile sorumludur. Çocuk bu hedefi önleyici meşguliyetlerden korunmalıdır.