Ebeveynlerin en büyük arzularından biridir çocuklarına dini terbiye kazandırmak. Bu endişeyi taşıyan hemen her anne babanın kendince geliştirdiği farklı yöntemleri vardır. Bazı ailelerin çocuklarıyla birlikte her akşam Kur’an tefsiri okumayı bir disiplin haline getirerek Allah ve Peygamber sevgisini onların gönüllerine yerleştirmeyi başardığı bilinir. Pek çok aile de her konuda uzmanlara ve dini kaynaklara danışarak çocuklarını büyütme gayreti içindedir. Çocukların din eğitimi alabilecekleri uzun vadeli bir eğitim sisteminin olmayışı ailelerin etkili yöntemler geliştirmelerine yol açsa da geneli için çocuğun din eğitiminde önemli kayıplar söz konusudur. Çocuğa özellikle 0-6 yaş ve 6-12 yaş dönemlerinde din eğitimi verebilecek kurumların meşruiyet sorunu kadar çocuğun din eğitimi hususunda başvurulabilecek derli toplu kaynak kitap bulmanın zorluğu da konuyu çıkmaza sokar. Bu alanda bilinen kaynakların dışında neler yazılmış olabileceğini araştırırken “Çocuğun eğitiminde dini motifler” adını taşıyan, 1990 yılında, Diyanet Vakfı tarafından yayınlanmış Dr. Mualla Selçuk imzalı kitaba rastladım. Kitap konuyu derli toplu ele alıyor, ailelere pratik başlıklarla yol gösteriyor.
“ÇOCUĞA ALLAH’I NASIL ANLATIRIM?” DİYENLER İÇİN
Dr. Mualla Selçuk’un yazdığı çocuk eğitiminde dini motifler kitabı, çocuğun din eğitiminde nasıl metotlar yer alması gerektiği, okul öncesi dönem ve ailenin yaklaşımlarında önemli bir yardımcı niteliğinde. Kitabın en önemli uyarıcı noktalarından biri çocuğa dini hassasiyetin 6 yaşına kadar kazandırılmış olması gerektiğine dikkat çekmesi. Yalnız burada ebeveynlerce yanlış anlaşılmaması gereken nokta çocuğa dini eğitim değil, dini hassasiyet kazandırılması noktasının birbirinden ayrı şeyler olmasıdır. Çünkü 4-6 yaş çocuğuna haram helal konuları anlatılmaz, anlatılsa da çocuğun algılama seviyesi buna müsait olmadığından yanlış etkilere yol açabilir. Dolayısıyla bu yaşlarda çocuğa Allah ve Peygamber sevgisi, güzel davranış özellikleri, doğa ve hayvan sevgisi gibi güzel ahlaka yönelik hassasiyet kazandırılması gerekiyor.
Özetle, 6 yaş dönemi çocuğun din konusunda olumlu duyarlılığa sahip olması gereken bir gelişim çağı. Kitapta, yaradılış olarak da çocuğun dini eğilimlerine yönelik eğitimin bu yaşlarda gerçekleştirilmesi gerektiğine, ilerleyen yaşlarda bu hassasiyeti kazandırmanın zor olacağına ve eğitimde temel gelişim-algı noktalarına işaret ediliyor. Okul öncesi dönemin daha sonraki yıllarda dini kavramların anlaşılabilmesi için ilk basamak olmasında Mualla Selçuk şu esaslara dikkat çekiyor: Çocukların öğrenme istekleri canlı tutulursa, duygularını şiir, oyun, hikaye gibi çeşitli faaliyetlerle daha iyi ifade ortamı bulursa, hayal gücü beslenirse, insanlarla iyi geçinmeyi ve onlara saygı duymayı öğrenirse, tabiatı sever ve ilgilenirse, güven içinde büyür ve hayata olumlu bir gözle bakabilirse...
Kitabın aileler tarafından belki de en önemli karşılanacak yanı çocuğun Allah ve cisimlere yönelik sorularının nasıl ele alınacağını ayrıntılı olarak örnekleriyle işlemiş olması. Ailelerin çocuğa Allah’ı anlatırken düştükleri temel yanlışlıklar da örnekleriyle veriliyor. Bu noktada da Dr. Mualla Selçuk’un tavsiyesi şöyle: “Çocuk Allah ile ilgili soru sordu diye ona dini konuları anlatmak için yüklenilmemeli, çocuğun anlama kapasitesine göre davranılmalı.”
Çocuğun soyut bilgileri ancak 11 yaştan itibaren kavrayabileceğini belirten Selçuk, dini kavramlarla çocuğun düşünmesinin ise ancak 13 yaş civarında mümkün olabileceğine değiniyor. Çocuğun gelişim evreleri kadar çocuğun kavrama, ilgi ve hassasiyeti de eğitime hazır olup olmamasında belirleyici bir etken. Yani çocuğun eğitimde “kıvam”a gelme dönemini yakalamak olayın püf noktası. “Kıvama gelmek” tabiri ise birçok açıdan tanımlanabilecek kadar zengin bir ifade. Pek çok eğitimci ve alim bunu farklı tanımlamış. Refia Şemin “hazır olma” demiş, İbrahim Ethem Başaran “hazır bulunuşluk”, Kemal Aytaç “olgunluk” tabirini kullanmış. Elmalılı Hamdi Yazır ise kemal çağına varmak, erginlik çağına gelmek tanımlamasını “kıvamına girmek” olarak yorumlar. Dolayısıyla çocuğun dini dünyaya ilgisinin altın çağının 4 yaş olduğu ve bu dönemden itibaren onun “hazır olma” ve “algılama” kapasitesi doğrultusunda ebeveynlerin davranışlarını biçimlendirmeleri eğitimcilerin buluştukları önemli ortak noktalardan biri…
PEYGAMBERLERİN “SALİH EVLAT” DUALARI
Salih ve hayırlı bir evlada sahip olmak için daha anne karnına düşmeden yapabileceğimiz şeyler de mevcut. Bunların en başında anne baba olarak önce kendini, halini düzeltmek, helale harama dikkat etmek ve sonra da hayırlı bir evlat için dua etmek geliyor. Pek çok peygamberin salih evlat duasının yer aldığı Kur’an-ı Kerim’de bu hususta bize en güzel dua örnekleri veriliyor. Nitekim Hz. Zekeriya (a.s) “...Rabbim bana nezdinden tertemiz bir zürriyet ihsan eyle! Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” (Ali-İmran, 38) şeklinde dua etmiş; Hz. İbrahim (a.s) ise “Ey Rabbimiz, bizi sana boyun eğenlerden kıl. Neslimizden sana itiaat eden bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster ve tevbelerimizi kabul et zira tevbeleri kabul eden o çok merhametli olan ancak sensin” (Bakara, 128) diye niyazını dile getirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan diğer duaları ise şöyle sıralayabiliriz:
“Sizi bir tek nefisten (Adem’den) yaratan, (gönlü) onunla huzur bulsun diye eşini de O’(nun özünden/cinsi)ndan var eden O’dur. (Adem) eşi (Havva) ile birleşince o hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı), bir müddet bununla geçti. (Gebeliği) ağırlaşınca ikisi de, Rab’leri olan Allah’a: ‘Eğer bize düzgün/kusursuz bir çocuk verirsen andolsun ki, mutlaka şükredenlerden olacağız’ diye dua ettiler.” (Araf, 189)
“Ey Rabbim! Beni ve neslimden (gelenleri) de namazı gereği gibi kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz! Duamı kabul buyur.” (İbrahim, 40)
“…Ey Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve nesillerimizden gözler(imizin) nuru (olacak iyi insanlar) lütfet ve bizi (fenalıktan) sakınanlara rehber yap...” (Furkan, 74)
“…Ya Rabbi! Gerek bana, gerek anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi, razı olacağın iyi iş yapmamı bana ilham et (ve beni muvaffak kıl). Neslimi de benim için ıslah et (onları iyi insanlar yap). Şüphesiz ben, tövbe edip sana yöneldim ve muhakkak ki ben, (sana) teslim olanlardanım”
(Ahkaf, 15)
“…Rabbim! Beni tek başıma (evlatsız) bırakma, gerçi (vermesen de) sen, varislerin en hayırlısısın...” (Enbiya, 89)
“Ey Rabbim! Bana iyilerden (salih evlat) lütfet!” (Saffat, 100)