IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05 Ağustos 2011, 02:20   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Barış Dini İslam




Savaş ve barış. Birbirine taban tabana zıt iki kavram. Tıpkı gece ve gündüz, siyah ve beyaz, soğuk ve sıcak gibi.

Zıt kutuplarda yer alan bütün özellikler, sürekli birbiriyle didişme, çekişme ve diğerine galebe çalma eğilimindedir. İşte bütün zıtlıklar gibi, savaş ve barış da sürekli birbirinin yerini almaya, ona hakimiyet kurmaya çabalar gibidirler. Binlerce yıldır, hattâ insanlığın başlangıcı ve atası olan Hz. Âdem babamızın iki oğlu Habil ve Kabil’den beri varlığını sürdüren bu iki zıt kavram günümüzde adından daha çok anılır durumdadır. Ve maalesef barış hep savaşın gölgesi altında kalmaktadır.

Bir diğer gerçek, tarih boyunca hiç savaşmadan veya hep savaşıp hiç barış yapmadan varlığını sürdürebilmiş devletin olmayışıdır. Neticede, farklı amaçlarla ve hedeflerle yapılmış olsa da savaş ve barış bir insanlık gerçeği olarak önümüzde durmaktadır.

Tam bu noktada gerek tek tek bireyler gerek toplumlar arasındaki münasebetlerde asıl olanın savaş mı, yoksa barış mı olduğuna dair bazı tartışmalar da kendisini gösterir. Hattâ bazıları ilk insandan bu yana savaşların, çatışmaların daima ön planda yer aldığına dikkat çekerek, savaş ve harp halinin asıl olduğunu ileri sürmüşlerdir. Milattan önce üçüncü yüzyılda yaşayan latin şairlerinden Plotüs’ün şu sözü insanların behîmi ve muhteris olan tabiatından esinlenmiş gibidir:

“Homo homini lupus..” “İnsan, insan için bir kurttur.” Yani insanlar diğer insanlar için sürekli bir tehdit ve tehlike unsurudur.

Aslında İslâm, insanın bu belirgin özelliğini inkar etmez. Ancak insan olmanın temel özelliklerini göstermeyi de ihmal etmez. Bu durum, Allah’ın “Yeryüzünde emirlerimi yerine getirip varlıklar üzerinde tasarrufta bulunacak bir halife yaratacağım” buyurduğunda meleklerin “Yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” sualine karşılık Hz. Adem’e bütün isimlerin öğretildiğini bildirmesinde açıkça görülür. (Bakara Sûresi, 31)

Bu tespitimizin ardından, savaşın mı yoksa barışın mı asıl olduğuna dair yöneltilen soruya cevap arayalım. Aslında bu soruya bir başka soruyla cevap bulmak mümkün:

Fertler ve toplumlar arasındaki ilişkilerde insanların halifelik ya da behîmi özelliklerini aksettiren yönlerden hangisi esas olmalıdır?

Bu sorunun cevabı esasen yukarıda zikrettiğimiz âyet mealinde gizlidir. İnsan İslâma göre bir takım şartları taşıması halinde gerçek anlamda insan olabilir. Her fırsatta kan dökmek, didişmek insanlığın şiârı olamaz ve olmamalıdır. Bütün insanlığın sulh ve sükûn içinde bulunması İslâmın temel hedefidir. Bunun için en güvenilir ve kısa yol barıştan geçmektedir. Huzur ve barış şaşmaz bir kaide; savaş ise, fesad çıkarmak, düzensizlik meydana getirmek, zulüm yapmak suretiyle alemşümûl birlik, ahenk ve yeknesaklığa karşı koymanın gerektirdiği bir istisnâdır. Barış asıl, genel prensip ve kaide, harp ise arizi ve geçici bir durumdur. Hattâ bazan bir zaruret haline de gelebilir. Yerine göre yalnız bir milletin, bir ırkın ve bir ferdin hayrını gerçekleştiren değil, bütün beşeriyetin hayrını temin için katlanılması gereken bir zaruret olabilir.

Bizzat kendi isminde “Selâm” ve “Silm,” yani “Barış” ve “Esenlik” manası bulunan İslâmın tek hedefinin umumî ve topyekün barış olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü, barış içinde insanlık huzura ve mutluluğa ulaşabilir. Çünkü, barış içinde insanlık birbirleriyle tanışarak, kardeşlik içinde yaşayabilirler. Çünkü, barış içinde hem maddî hem manevî ilerlemeler söz konusu olabilir. Çünkü, barış içinde insanlık, içinde barındırdığı her türlü kötü hasletleri yenebilir. Çünkü, barış içinde insanlık, İslâmın evrensel tebliğine kulaklarını ve kalplerini aralayabilirler.. İşte ancak bu şartlarda hem Müslümanlar için, hem tüm insanlık için gerçek barış dünyası ve dünya barışı gerçekleşebilir. İşte bu hedef, Bediüzzaman’ın şu güzel tespitinde kendisini açıkça gösterir:

“İnşaallah, istikbaldeki İslâmiyetin kuvvetiyle medeniyetin mehâsini (güzellikleri) galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umûmîyi (dünya barışını) de temin edecek.” (Nursî, Hutbe-i Şâmiye)

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
barış, dini, İslam


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hak Dini İslam İçin Kur’an Yeter Sineye NurSima İslamiyet 2 27 Mart 2022 19:14
Sevgi, Barış Ve Hoşgörü Dini Yunus Genel İslami Konular 12 05 Kasım 2020 22:03
İslam Fıtrat Dini İse Neden İnsanların İslama Girmesi Bu Kadar Zor Oluyor? Liaaa İslamiyet 0 28 Şubat 2012 16:39