06 Eylül 2011, 07:32 | #61 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Senin yüreğin gül bahçesi Gülü veren Allah’a şükür. Bense orda çalı parçası Dalı veren Allah’a şükür. Arı çiçek çiçek gezerken, Petek petek işler, ezerken, Her damlaya seni yazarken, Balı veren Allah’a şükür. Şair Hilaloğlu |
|
07 Eylül 2011, 02:49 | #62 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. İsmet BAL Azrail Olur Azrail olur Bir gün gelir elbet ölüm bizide bulur Tam yaşamın demindeyken hayat son bulur Bir gizli inilti dolaşır durur Kapın açar karşındaki azrail olur Can çıkar senin selan okunur Kara haber etrafta tez duyulur Bedenim teneşir üstüne konur Ayaksız atınla uğurlanırsın Seninle birlikte üç şeyin gider Malınla ehli ıyalin ve amelin Sadece amelin sermayendir Kurtaramaz dünyada başka hiçbirşeyin |
|
08 Eylül 2011, 02:47 | #63 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Konuşmayı çok seven birisiydi. Ama “geveze”den çok “muhabbeti seven” sıfatı ona daha çok uyardı. Gönül ehliydi. Hikmetli sözleri nakletmeyi severdi. İbret verici hikâyeleri de. Onları süsler ve aralarına da dozunda espri serpiştirirdi. Ancak bazen hızını alamayıp argoyu fazlaca kullandığı da olurdu. Gerçi buna da vardı bir açıklaması kendince. Bazı muhatapları o dilden anlıyordu. Aynı frekansta buluşabilmek için gerekiyordu bazen. Yoksa hep ayrı telden çalınır, çabalar boşa giderdi. … Sohbet menüsünün ana yemeği hep tasavvuftu. Nefsin terbiye edilmesinden bahsederdi çokçası doğal olarak. Sonrasında Allah sevgisiyle devam ederdi. Akabinde manevi mertebelerin sadece aşkla alınabileceğine değinirdi hoş bir şekilde. Bunun yöntemlerinden dem vurur, adres gösterirdi. Dinleyenler mest olurdu. Yıllardan beri “sohbetçi” sıfatıyla çok yere davet edilmişti. Memnun kalmayan yoktu bilindiği kadarıyla. … Ancak sohbet demek en başta oturmak demekti. İkram demekti. Çay demekti. Bazen çiğ köfte, bazen de pasta-börek demekti. Enerji alınır ama harcanmazdı genelde. Namaz kılınırsa oluyordu fiziki hareket ya da lavabo ihtiyacı olunca. Sonuçta kilolu birisi olmuştu zaman içinde. Göbek kuturu gömlek düğmelerini zorlamaya başlamıştı. Kendisi de bunun farkındaydı. Her sohbetinde mutlaka “bir deri bir göbek kaldım” diye espri yapardı. … Sohbetinin birinin sonunda her zamanki gibi “Sorusu olan var mı?” diye sordu. İstediğinizi sorun derdi, problem değil. Çünkü ben “bilmiyorum” demesini biliyorum. Böylece hem gene espri yapmış olurdu hem de kendisini sorularla sıkıştırmak için hazırlıklı gelmiş olanlara hareket alanının geniş olduğunu hatırlatırdı. … Ama bu sefer dinleyicisinin biri, “Ben de size bir hikâye anlatayım” dedi. “Eskiden bir imam varmış. Kürsüye çıkmış günün birinde. Allah sevgisinden girip peygamber aşkından çıkmış. Dilinden bal damlıyormuş. Dinleyenler “Ah biz de hissedebilsek Hoca gibi” diye düşünüyorlarmış içlerinden. Arka taraflardan genç bir delikanlı ayağa kalkmış ve bağırmış imama: “Hoca” demiş. “Sen yalan söylüyorsun. Gerçek Allah aşkı ve peygamber sevgisi yok sende.” Cemaatin ve imamın şaşkın bakışları arasında devam etmiş genç adam konuşmaya: “Ben bir kıza âşık oldum. Onu hala çok seviyorum. Babası bana vermek istemedi kızı. Kavuşamama ihtimali beni içten içe yedi bitirdi. 10 kilo zayıfladım bu süre zarfında. Ama bir de kendine bak! Sevgiden aşktan bahsediyorsun ama maşallah ensen kalın. Pantolonunun kayışı en son delikte. 50 metre bile koşamazsın nefes nefese kalmadan.” … Soru sormasına gerek kalmadı dinleyicinin. “Bir deri bir göbek” kalmakla övünen adam anlamıştı söylenmek isteneni. Bir yerlerden döner, dolaştırır, allar, pullar cevap verebilirdi aslında. Ama susmayı tercih etti. Allah hep başkalarını O’nun vasıtasıyla mı ikaz edecekti? Bu sefer de bir başkasın aracılığıyla O’nu uyarmıştı Rabbi. Demek ki Allah O’nu seviyordu. Sevindi, gülümsedi. Sadece rivayet etme, riayet de et demek istemişti belki de. … İkinci bir sorum daha var dedi genç adam. “Nefis terbiyesinden bahsedip, onu kontrol etmenin yöntemlerini izah ediyorsunuz. Ama sohbetin başından bu yana 5 tane sigara içtiniz. Bu kendi nefisinize söz geçiremediğinizi göstermez mi? Şayet öyleyse, yapamadığınız bir şeyi başkasına tavsiye etmeniz etkili olur mu?” Teşekkür edip son verdi sözlerine. … “Bu genç adam seni mort etmek istiyor” dedi Şeytan sohbetçiye. “Sen altından kalkarsın bunun, bulursun bir cevap, göster gününü.” Ama uymadı Şeytan’a “bir deri bir göbek kalmış adam” Bugün benim ders alma günüm dedi kendi kendine. Bundan sonra kendi nefsimde yaşayamadıklarımı başkalarına anlatmayacağım diye söz verdi içinden. “Ben de teşekkür ederim” dedi genç adama. … Önce yaşa, sonra anlat. Söz çıkmasa da ağzından, halin yeter! |
|
09 Eylül 2011, 01:28 | #64 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Konuşmayı çok seven birisiydi. Ama “geveze”den çok “muhabbeti seven” sıfatı ona daha çok uyardı. Gönül ehliydi. Hikmetli sözleri nakletmeyi severdi. İbret verici hikâyeleri de. Onları süsler ve aralarına da dozunda espri serpiştirirdi. Ancak bazen hızını alamayıp argoyu fazlaca kullandığı da olurdu. Gerçi buna da vardı bir açıklaması kendince. Bazı muhatapları o dilden anlıyordu. Aynı frekansta buluşabilmek için gerekiyordu bazen. Yoksa hep ayrı telden çalınır, çabalar boşa giderdi. … Sohbet menüsünün ana yemeği hep tasavvuftu. Nefsin terbiye edilmesinden bahsederdi çokçası doğal olarak. Sonrasında Allah sevgisiyle devam ederdi. Akabinde manevi mertebelerin sadece aşkla alınabileceğine değinirdi hoş bir şekilde. Bunun yöntemlerinden dem vurur, adres gösterirdi. Dinleyenler mest olurdu. Yıllardan beri “sohbetçi” sıfatıyla çok yere davet edilmişti. Memnun kalmayan yoktu bilindiği kadarıyla. … Ancak sohbet demek en başta oturmak demekti. İkram demekti. Çay demekti. Bazen çiğ köfte, bazen de pasta-börek demekti. Enerji alınır ama harcanmazdı genelde. Namaz kılınırsa oluyordu fiziki hareket ya da lavabo ihtiyacı olunca. Sonuçta kilolu birisi olmuştu zaman içinde. Göbek kuturu gömlek düğmelerini zorlamaya başlamıştı. Kendisi de bunun farkındaydı. Her sohbetinde mutlaka “bir deri bir göbek kaldım” diye espri yapardı. … Sohbetinin birinin sonunda her zamanki gibi “Sorusu olan var mı?” diye sordu. İstediğinizi sorun derdi, problem değil. Çünkü ben “bilmiyorum” demesini biliyorum. Böylece hem gene espri yapmış olurdu hem de kendisini sorularla sıkıştırmak için hazırlıklı gelmiş olanlara hareket alanının geniş olduğunu hatırlatırdı. … Ama bu sefer dinleyicisinin biri, “Ben de size bir hikâye anlatayım” dedi. “Eskiden bir imam varmış. Kürsüye çıkmış günün birinde. Allah sevgisinden girip peygamber aşkından çıkmış. Dilinden bal damlıyormuş. Dinleyenler “Ah biz de hissedebilsek Hoca gibi” diye düşünüyorlarmış içlerinden. Arka taraflardan genç bir delikanlı ayağa kalkmış ve bağırmış imama: “Hoca” demiş. “Sen yalan söylüyorsun. Gerçek Allah aşkı ve peygamber sevgisi yok sende.” Cemaatin ve imamın şaşkın bakışları arasında devam etmiş genç adam konuşmaya: “Ben bir kıza âşık oldum. Onu hala çok seviyorum. Babası bana vermek istemedi kızı. Kavuşamama ihtimali beni içten içe yedi bitirdi. 10 kilo zayıfladım bu süre zarfında. Ama bir de kendine bak! Sevgiden aşktan bahsediyorsun ama maşallah ensen kalın. Pantolonunun kayışı en son delikte. 50 metre bile koşamazsın nefes nefese kalmadan.” … Soru sormasına gerek kalmadı dinleyicinin. “Bir deri bir göbek” kalmakla övünen adam anlamıştı söylenmek isteneni. Bir yerlerden döner, dolaştırır, allar, pullar cevap verebilirdi aslında. Ama susmayı tercih etti. Allah hep başkalarını O’nun vasıtasıyla mı ikaz edecekti? Bu sefer de bir başkasın aracılığıyla O’nu uyarmıştı Rabbi. Demek ki Allah O’nu seviyordu. Sevindi, gülümsedi. Sadece rivayet etme, riayet de et demek istemişti belki de. … İkinci bir sorum daha var dedi genç adam. “Nefis terbiyesinden bahsedip, onu kontrol etmenin yöntemlerini izah ediyorsunuz. Ama sohbetin başından bu yana 5 tane sigara içtiniz. Bu kendi nefisinize söz geçiremediğinizi göstermez mi? Şayet öyleyse, yapamadığınız bir şeyi başkasına tavsiye etmeniz etkili olur mu?” Teşekkür edip son verdi sözlerine. … “Bu genç adam seni mort etmek istiyor” dedi Şeytan sohbetçiye. “Sen altından kalkarsın bunun, bulursun bir cevap, göster gününü.” Ama uymadı Şeytan’a “bir deri bir göbek kalmış adam” Bugün benim ders alma günüm dedi kendi kendine. Bundan sonra kendi nefsimde yaşayamadıklarımı başkalarına anlatmayacağım diye söz verdi içinden. “Ben de teşekkür ederim” dedi genç adama. … Önce yaşa, sonra anlat. Söz çıkmasa da ağzından, halin yeter! |
|
10 Eylül 2011, 11:28 | #65 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Resulullah sevgisiyle bu günün, İdrakinde olanlardan et beni, Şefaate mazhar,nice övgünün, Kıymetini bilenlerden et beni. Yoluna kurbanım, kurban ey nebi, Dünyanın varoluş, olma sebebi, Senden aldık, terbiyeyi edebi, Bu minvalde, olanlardan et beni. O imanın vuslatına erenden, Bu uğurda çileyi, hak görenden, Bağban olup, meyvesini derenden, Doğru yola, gelenlerden et beni. Hakyol için yere, serdim başımı, Feda ettim,ekmeğimi aşımı, Bu aşk için, akan şu göz yaşımı, Salı verip silenlerden et beni. Sevgim sana, aşkım sana zişanım, Senden ayrı,kaldım çok perişanım, Nolur nurun ile,yükselsin şanım, Sende hayat, bulanlardan et beni. Abı hayat buldum, yeni can buldum, Sünnetinle saniyenle, berk oldum, Bu alemde ancak,öğle fark oldum, Hak kapısın,çalanlardan et beni. Ey nebim, resulüm, ey peygamberim, Önderimsin, liderimsin, rehberim, Gül kokulum,sensin miski amberim, Sevgin ile dolanlardan et beni. Kutlu doğumunla nura gark olduk, Ziyan yol gösterdi benliği bulduk, İman ettik Nebim; sevginle dolduk, Bu uğurda ölenlerden et beni. |
|
11 Eylül 2011, 07:54 | #66 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Sevgili! Ümmü Mektum gibi Seni görmeden sana sesleniyoruz Alıp verdiğin nefesi duyar gibi Sanki açınca gözlerimizi Seni görecekmişiz gibi Sana sesleniyoruz. Senin huzurunda ses yükselmez. Edeple konuşulur; edeple susulur. Hele biz ki bu kapının dilencileri, El açıp beklemekten başka Bize bir şey düşmezdi ama Şu araya giren yıllar olmasa Medinene uzak yollar olmasa İsmin anılınca yürek yanmasa Kapında beklemekten başka Bize bir şey düşmezdi. Bekliyoruz Sultânım! Rüyada olsa bile Belki teşrif edersin diye Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi. Seni bekliyoruz. Gelseydin, Bizim için cennet olurdu gelişin. Gelseydin, Saadetli asrından gönderdiğin selâmını, 'Kardeşlerim' deyişini Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün. Gelseydin, Dolaşsaydın sofralarımızı, Bir tabak fazla görecektin, Bir bardak, bir kaşık fazla... Ve sofrada bir yer boş, Baş köşe! .. Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye. Gelseydin, Dolaşsaydın gecelerimizi, O 'Kutlu Doğum' gecelerini, Anneler görecektin. Yeni doğmuşsun gibi, Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi, Mışıl mışıl uyuyasın diye Seni sabahlara kadar Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin. Sevgili! Gelseydin, Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi, Eyyüb Sultan gibi, Kab bin Malik gibi, Bir fecir vaktinde, Henüz yirmisinde yirmi beşinde, Bırakarak yurtlarını ocaklarını, Hedeflerine ilahi rızayı koyan, Arkalarına bakmayı ar sayan, Yiğitler görecektin. Onlar senin yiğidin, Elleri, o öpülesi elleri, Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken, Senin köyünün hayaliyle ısındılar. Gelseydin, Gecenin zifiri karanlığında, Uykunun en tatlı aralığında, Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa Gençler görecektin. Gözyaşı dökerken günahlarına, Veysel Karani'den istediğin gibi, İnsanlığa dua eden gençler görecektin. Gelseydin, Asr-ı saadet gibi olmasa da, Koklanmaya değer güllerimiz vardı. Yine senin ikliminde yetişen. Ama sen gelseydin, Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! ! Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek... Hz.Vahşi gibi... Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı. Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa Bakışları yerdeydi. Edepten göz göze gelmezlerdi. Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin. Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü, Bir de Ömer(R.A.) ... Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi Pencerelerde, kapı önlerinde, Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var. Gelseydin, Ve yürüyüp geçseydin önümüzden, Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize. Sevgili! Hakiki aşıkların sana doğru uçarken Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti. Dünya güzelliğiyle kollarını açarken Bize düşen el açıp kapında beklemekti. Sevgili! Bekliyoruz! ... Dursun Ali ERZİNCANLI |
|
12 Eylül 2011, 08:21 | #67 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Açılır bahtımız bir gün, hemen battıkça batmaz ya! Sebebler halk eder Hâlık, kerem bâbın kapatmaz ya! Benim münâcâtım Hakk’a rızık için değildir, hâşâ! Hüdâ Rezzâk-ı Âlem’dir, rızıksız kul yaratmaz ya! Lâ Edrî(Her şeyin sebeblerini yaratan Allah, bizim de bahtımızı bir gün açar, ikrâm ediciliğinin kapısını kapatmaz. Benim Allah’a yakarışım rızık için değildir. Çünkü bütün âlemin rızkını veren Allah, rızıksız kul yaratmaz.) |
|
13 Eylül 2011, 06:47 | #68 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Bitmez dünyada dertler, Günahlara dalınca. Yakıp döker namertler, Her fırsatı bulunca. Zulüm her yeri sarar, Herkese verir zarar, Düşer başını yarar, Ayakları kayınca. Ömür tükenmez sanır, Ecel gelir uyanır, Musallaya uzanır, Şöyle boylu boyunca. Kabir denen dar kafes, Duyulmaz oradan ses, Bakıp ürperir herkes, Ölü kabre konunca. Küfürle ömür geçer, Ektiği zulmü biçer, Kabir başına göçer, Münker Nekir sorunca. Lâ ilâhe illallah, Muhammed Resulullah, Bağışlar ancak Allah, Resulüne uyunca. Ehl-i sünnet esendir, Sahabeyi sevendir, Kurtuluşa erendir, Gider sünnet yolunca. Bir aşktır Ehl-i sünnet, Âlime eder hürmet, Olur, büyük bir nimet, Cennete kavuşunca. Bid’at ehli hilekâr, Konuşması riyakâr, Elbet büyük hesap var, Terazi kurulunca. Reform diyen mezhepsiz, Atıp tutar mesnetsiz, Dine çatar sebepsiz, İnkârcı çoğalınca. Layt İslamcı takımı, Yeni Haçlı akımı, Hızlandırır yıkımı, Soldan destek alınca. Üç din de haktır diyor, Kiliseye gidiyor, Vaftiz bile ediyor, Din sahipsiz kalınca. Bir gün kopar kıyamet, Fayda vermez nedamet, Sonu olur felaket, Ahirete varınca. Müslümanın şuuru Yıkar kibri gururu Elbet bulur huzuru Günahı azalınca. Hile yapmaz işine, Acır din kardeşine, Düşmez nefsin peşine, İhlâs ile dolunca. |
|
14 Eylül 2011, 06:37 | #69 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. N’ola hâlim? Rabbim n’ola halim, Kabre vardığım gece? Kötüysem amelim, Kabre vardığım gece. Beni yakıp yandırma! Günahlara bandırma! Işığımı söndürme! Kabre vardığım gece. Mevla’m bana hayr eyle! Resulünü yâr eyle! Mezarımı nur eyle! Kabre vardığım gece. Kabrim gayet hoş olsun! Korktuklarım boş olsun! İmanım yoldaş olsun! Kabre vardığım gece. Aman beni şaşırtma! Şu kabımdan taşırtma! Yüz üstüne düşürtme! Kabre vardığım gece! Ayırma can yoldaştan! Kurut gözümü yaştan! Aklımı alma baştan! Kabre vardığım gece. Günahlarım ezadır, Affetmezsen cezadır, Her şey bana sezadır, Kabre vardığım gece. Yunus söyler hak sözü! Kan ağlar iki gözü, Mahrum bırakma bizi! Kabre vardığım gece. |
|
15 Eylül 2011, 08:32 | #70 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Günün Dini Şiiri "Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki,onlar bunlardan yüz çevirerek üzerlerinde(düşünmeden)geçer giderler.(Yusuf,105)" [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Her suret Seni göstermeye bahanedir. Her ayinede görünen Senden nişanedir [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Her zerre 'Bir'liğini açıkça seslendirmektedir. Her varlık kudretini ayan beyan dillendirmektedir. Öyle şiddetli görünüyorsun ki, ışığın gözü kamaşıp Seni perdelemektedir. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Öyle ZAHİRSİN ki,kimse gözünü Senden ayıramadığı için Seni fark edememektedir. Sen kudret ve rahmet eserlerini görünür kılmasan, aklımın ayağı dolaşır. Sen güzel isimlerini aşikar etmesen,ruhum karanlıkta kalır. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Görünenler Senin görünmek dilemenle görünür;görünenlerin sırrını aç bana. Görünenler Senin göstermenle görünür;eşyanın hakikatını göster bana. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Senden başkası tanık olmaya değmiyor.;zuhuruna tanık olanlardan eyle beni. Seni anlatan kelimeler hiç bitmiyor;ayetlerine şahit yaz beni. Gözlerim Seni görmeye yetmiyor;kalbimde görünür eyle KENDİNİ... SENAİ DEMİRCİ |
|
Etiketler |
dini, günün, Şiiri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
24.10.2021 Günün Dini Şiiri | Sarya | İslamiyet | 1 | 25 Şubat 2022 23:48 |
25.10.2021 Günün Dini Şiiri | Sarya | İslamiyet | 1 | 25 Şubat 2022 23:48 |
26.10.2021 Günün Dini Şiiri | Sarya | İslamiyet | 1 | 25 Şubat 2022 23:48 |
27. 10.2021 Günün Dini Şiiri | Sarya | İslamiyet | 1 | 25 Şubat 2022 23:48 |
26.10.2021 Günün Dini İlaHiSi | Sarya | İslamiyet | 0 | 25 Ekim 2021 21:10 |