![]() |
|
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Hacc-ı temettü ve haccın feshi Abdullah İbnu Şakîk anlatıyor: “ Osman (radıyallahu anh) temettüyü yasaklıyor, Hz. Ali de emrediyordu. Hz. Osman, Hz. Ali (radıyallahu anhümâ)’ye bir söz söyledi. Hz. Ali (radıyallahu anh): “Sen de biliyorsun ki biz, Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’la birlikte temettü yaptık” dedi. Hz. Osman da: “Evet, ama biz korkuyorduk” dedi.” [Müslim, Hacc 158, (1223); Nesâî, Hacc 50, (5, 152)] İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Veda Haccı’nda hacca kadar umreden yararlandı ve kurban kesti. Kurbanını Zülhuleyfe’den itibaren beraberinde götürdü. Menâsikin icrasına başlayıp, umre telbiyesi getirdi. Sonra hacc için telbiye getirdi. Beraberindeki ashabı da hacca kadar umreden yararlandı. Hacc kafilesi içerisinde kurbanı olanlar da vardı, olmayanlar da. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Mekke’ye geldiği zaman halka hitaben: “Kimin kurbanı varsa, haccını tamamlayıncaya kadar ihramdan çıkmasın, kimin kurbanı yoksa tavaf ve sa’y’ini yapsın, saçını kısaltarak ihramden çıksın. Sonra hac için ihrama girip kurbanını kessin. Kurban bulamayan hac sırasında üç gün, evine dönünce de yedi gün olmak üzere (on gün) oruç tutsun.” buyurdu.” [Buharî, Hacc 104; Müslim, Hacc 174, (1227); Ebu Dâvud, Hacc 24, (1805); Nesâî, Hacc 50, (5, 151-152)] İkrîme anlatıyor: “İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)’a müt’atul-hacc’dan sorulmuştu, şu cevabı verdi: “Veda haccında, muhacirler, ensarîler ve Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın zevceleri hep ihrama girdiler, biz de girdik. Mekke’ye geldiğimiz zaman Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “Kurbanlık nişanlıyanlar hariç, herkes hacc için giydiği ihramı umreye çevirsin.” diye emretti. Biz de Beytullah’ı tavaf ettik. Safa ile Merve’de sa’y yaptık. (İhramdan çıkarak) kadınlarımıza geldik, elbiselerimizi giydik. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) şunu da söylemişti: “Kim kurbanlık nişanlamışsa, kurbanlığı mahalline varıncaya kadar ihramdan çıkmasın!” Terviye akşamında (yani Zilhicce’nin 8. günü) bize hacc için ihrama girmemizi emretti. (Harem bölgesinin dışına çıkarak ihramlarımızı giyerek hacca başlayıp) menâsiki tamamladığımız zaman Mekke’ye geri gelip Beytullah’ı Safa ve Merve’yi tavaf ettik. Böylece haccımız tamamlanmış, ayet-i kerimenin buyurduğu üzere (Meâlen): “Haccı da umreyi de Allah için tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) alıkonursanız, o halde kolayınıza gelen kurban gönderin…” (Bakara 196) üzerimizde kursan borcu kalmıştı.” [Buharî, Hacc 37, (Buharî bunu bab başlığında ta’lik (senetsiz) olarak kaydetmiştir.)] Ebu Dâvud’daki rivayette şöyle denmektedir: “Ebu Zer (radıyallahu anh), hacca niyetle ihram giyip sonradan bunu umreye çevirenler hakkında şöyle diyordu: “Bu, sadece Hz. Peygamber’le haccedenlere has bir ruhsattı.” [Ebu Dâvud, Menâsik 25, (1807); İbnu Mâce, Hacc 42, (2985)] Ebu Cemre anlatıyor: “İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)’a mut’a’dan sordum; bana onu yapmamı emretti, haccda kesilen kurbandan sordum. “Bu hususta dedi, deve veya sığır veya davar veya kana ortak olmak imkanları var (bunların hepsi meşrudur).” Ebu Cemre der ki: “İnsanlar mut’a’yı mekruh addediyorlardı. (Eve gelip) uyudum. Rüyamda birisini gördüm (bana gelip): “Makbul umre, mebrûr hacc!” diye müjdeledi. Hemen İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)’a gelip haber verdim. Bana: “Allahuekber! Ebu’l-Kâsım (aleyhisselâtu vesselâm)’ın sünneti!” dedi.” [Buharî, Hacc 102; Müslim, Hacc 204, (1242)] İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: “Kim hacc aylarında umre yapar, sonra Mekke’de hacc zamanı gelinceye kadar ikamet ederse bu kimse, hacc da yaparsa mütemettidir. Bu durumda kolayına gelen bir kurban kesmesi vacib olur. Eğer kurban bulamazsa, üç günü hacc sırasında, yedi günü de döndüğü zaman olmak üzere (on gün) oruç tutar.” İmam Malik der ki: “Bu hüküm, o kimsenin hacc zamanına kadar orada ikamet etmesi ve aynı sene içinde hacc yapması halinde caridir.” [Muvatta, Hacc 62, (1, 344)] Muvatta’nın bir diğer rivayetinde der ki: “Allah’a yemin olsun, haccdan önce umre yapıp (bu sebeple) kurban kesmem, haccdan sonra Zilhicce ayında umre yapmamdan daha sevimlidir.” Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) şöyle demiştir: “Oruç, umre yapıp hacca kadar temettüde bulunup da hacc için ihrama girmesinden arefe gününe kadar kurban bulamayan kimse içindir. Eğer orucu tutmazsa, Minâ günlerinde tutar.” İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) de böyle hükmediyordu. [Muvatta, Hacc 255, (1, 426)] Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: “(Veda Haccında), Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ve ashabı (radıyallahu anhüm), hacc için ihrama girdikleri vakit, Resûlullah ile Talha hariç, hiç kimsenin kurbanlığı yoktu. O sırada Hz. Ali, beraberinde bir kurbanlık olduğu halde Yemen’den geldi. Ve derhal: “Ben de Resûlullah’ın niyet ettiği şeye niyet ederek ihram giydim.” deyip katıldı. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ashabına bu hacclarını umreye çevirmelerini, tavaf yapmalarını, (sa’y yapmalarını), beraberinde kurbanlığı olanlar hariç saclarını kısa keserek ihramdan çıkmalarını emretti. Bir kısım itiraz ederek: “Yani henüz cenabetken Minâ’ya mı gideceğiz?” dediler. Bu söz Hz. Peygamber (aleyhisselâtu vesselâm)’e ulaşmıştı: “Geride bıraktığım işlerimi tekrar bulsaydım kurban getirmezdim. Eğer, beraberimde kurbanlığım olmasaydı, ben de ihramdan çıkardım dedi.” dedi.[5] Bu sırada Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) hayız oldu. Beytullah’ı tavaf hariç, haccın bütün menâsikini yerine getirdi. Temizlenince de tavafı yaptı. Dedi ki: “Ey Allah’ın Resûlü! Sizler hem umre, hem de hacc yapmış olarak buradan ayrılacaksınız, ben ise sadece haccla ayrılacağım!” Bunun üzerine Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) oğlan kardeşi Abdurrahman İbnu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ)’e Hz. Aişe’yi (Harem bölgesinin dışında yer alan) Ten’îm’e götürmesini emretti. (Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) orada ihram giyerek haccdan sonra umre yaptı.”[6] Buharî’nin bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: “(Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), Mekke’ye gelince) ashabına: “İhramınızdan çıkın. Önceki niyetinizi müt’aya çevirin!” dedi. Ashab: “Biz önce “hacc” diye ismen belirterek niyet etmişken, şimdi nasıl müt’aya çevirebiliriz?” diye itiraz ettiler. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “Ben size ne söylüyorsam onu yapın. Eğer kurbanlık getirmemiş olsaydım, size emretmiş bulunduğumu ben de yapardım. Ancak, kurbanım (Mina’daki kesim) mahalline ulaşmadan ihramlıya haram olan şeylerden hiç birisi bana helal olmaz!” dedi. Bunun üzerine Ashab-ı Kiram, Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın emrini yerine getirip ihramdan çıktılar.” Müslim’in bir rivayetinde şu ibareye de yer verilmiştir: “Bize ihramdan çıkmamız, hacc için yaptığımız niyyetin umreye çevrilmesi emredilmişti. Bu, bize çok imkansız bir emir geldi ve hepimizin canını sıktı. Memnuniyetsizliğimiz Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’a ulaştırıldı. Ona semavî bir şey (haber) mi ulaştı, insanlardan mı bir şey ulaştı bilemiyoruz, her ne ise, bize şu hitabda bulundu: “Ey nâs, ihramdan çıkın. Eğer beraberimde kurbanlığım olmasaydı, ben de sizin gibi yapardım!” (Resûlullah’ın bu kesin emri üzerine) ihramdan çıktık. Hatta hanımlarımızla münasebet-i cinsiyede bile bulunduk. İhrama girmemiş olan bir kimsenin yaptığı her şeyi yaptık. Bu hal terviye gününe (Zilhicce’nin 8. günü) kadar devam etti. O gün gelip, Mekke’yi arkada bıraktığımız vakit, hacca niyet ederek ihrama girdik.” Müslim’in diğer bir rivayetinde şöyle denir: “Biz hacc-ı ifrad için ihram giyip Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’la birlikte ilerledik. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) de umre için ihrama girdi. Seref’e gelince Hz. Aişe hayız oldu. (Mekke’ye) gelince Kâ’be’yi, Safa ve Merve’yi tavaf ettik. Sonra, beraberinde kurbanlık olmayanların ihramdan çıkmaları emredildi. “Neleri nefsimize helal edeceğiz?” diye sorduk. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “(İhramlıya yasak olan) her şeyi!” dedi. Bunun üzerine kadınlarımızla da yattık, kokular süründük, elbiselerimizi giydik. (Bunların hepsini yaparken) bizimle arefe (yani hacc ihramı giyme) günü arasında sadece ve sadece dört gece vardı. Sonra terviye günü (Zilhicce’nin 8’i) tekrar ihrama girdik. Bir ara Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)’nin yanına girmişti, onu ağlıyor buldu. “Neyin var?” diye sordu. “Hayız oldum, herkes ihramdan çıktı, ben çıkamadım, tavafımı da yapamadım. Herkes artık (umresini tamamladı), hacc için (Arafat’a) çıkıyor!” diyerek yakındı. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “Bu hal, Cenab-ı Hakk tarafından Adem (aleyhisselam)’in kızlarına yazılmış bir kaderdir, (sana mahsus bir kusur değil). Sen de, (ihrama giren herkesin yaptığı gibi) yıkan ve hacc için ihrama gir.”[7] dedi. O da öyle yaptı. (Mina, Arafat ve Müzdelife’deki) vakfelerin hepsine katıldı. Hayızdan temizlenince de (ifâza) tavafını yaptı. (Bunlar bittikten sonra Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)’ye: “Artık hem haccını hem de umreni yapmış, her ikisinin de ihramından çıkmış oldun!” dedi. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ): “Ancak benim içimden Beytullah’ı tavaf etmeden hacc yaptığım hissi geçiyor.” dedi. Bunun üzerine (oğlan kardeşine seslenerek): “Ey Abdurrahman (kızkardeşin) Aişe’yi Ten’îm’e götür, orada umre için ihrama girsin!” dedi. Bu vak’a Hasbe gecesi cereyan etmişti.[8] Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) mülayim bir insandı. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) bir şey arzu etti mi onun arkasını takip eder (yerine getirirdi).” Yine Müslim’in bir başka rivayetinde: “Ne Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), ne de ashab (radıyallahu anhümâ), hiç kimse, Safa ile Merve arasında ilk tavafın dışında başka bir tavaf yapmadı.” denmiştir. Buharî, Müslim, Ebu Dâvud ve Nesâî’de kaydedilen bir rivayette İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: “(Cahiliye Arapları) hacc aylarındaki umreyi yeryüzünde işlenebilen günahların en büyüğü biliyorlardı. Keza Muharrem ayını da Safer diye isimlendirip: “Bere iyileşip eser kalmadığı ve Safer ayı çıktığı vakit umre yapmak isteyene umre helal olur.” diyorlardı. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ve Ashab-ı Güzin (radıyallahu anhümâ)’i hacc için ihrama girmiş olarak 4 Zilhicce sabahı (Mekke’ye) geldiler. (Gelir gelmez) Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), hacc niyetlerini umreye tahvil etmelerini emretti. Bu, ashab nezdinde büyük bir hadise oldu. “- Ey Allah’ın Resûlü neleri helal addedeceğiz?” diye sordular. “Bütün (ihram haramları) helal olacak!” diye cevap verdi.” Nesâî’deki rivayette: Eser yerine veber (yün) denmiştir. Mana: “Yün çoğalınca.” olur. Keza “Safer ayı çıkınca” tabirinden sonra: “Veya şöyle dedi: Safer ayı girince” tabiri ilave edilmiştir. [Buharî, Hacc 34, Menâkıbu’l-Ensâr 26; Müslim 198, (1240, 1241); Ebu Dâvud, Hacc 80, (1987), Menâsik 23, (1792); Nesâî, Hacc 77, 108, (5, 180, 181, 201, 202)] Müslim ve Tirmizî’de şöyle demiştir: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) buyurdu ki: “Umre, kıyamete kadar hacca dahil oldu: Yani, umre ameli, hacc-ı kıran yapmak isteyenin hacc ameline dahil oldu.” [Müslim, Hacc 203, (1241); Tirmizî, Hacc 89, (932)] Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Biz hacc aylarında, Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’la birlikte, hacc için ihrama girmiş olarak[9], hacc gecelerinde yola çıkıp Serif nam yere indik. Orada Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “Kimin beraberinde kurbanlığı yoksa, haccını umre yapmak isteyen umreye çevirsin. Beraberinde kurbanlığı olan bunu yapmasın.” dedi. Hz. Aişe sözüne devamla der ki: “Ashab’tan bazısı umreye niyet etti, bazısı da terketti. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ile gücü yerinde olan bazısının yanında kurbanlığı vardı. (Bir ara) Resûlullah yanıma gelince beni ağlar buldu. “Niye ağlıyorsun?” diye sordu. “Ben ashabına söylediklerini işittim ve umre yapmaktan engel olundum!” dedim. Bunun üzerine: “Neyin var?” diye tekrar sordu. “Namaz kılamıyorum (hayız oldum).” dedim. “Bu sana zarar vermez. Sen Hz. Adem (aleyhisselâm)’in kızlarından bir kadınsın. Allah öbürlerine yazdığı kaderi sana da takdir etti, bu bir kusur sayılmaz. Sen haccına devam et. Cenab-ı Hakk inşaallah, umreyi de sana nasib edecek” dedi.” (Kaynaklar 1315 numaralı hadisin sonunda topluca verilmiştir.) Bir diğer rivayette Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) şöyle der: “Hayız halim Arefe gününe kadar devam etti, o gün temizlendim. Ben de sadece umreye niyet etmiştim. Resûlullah saçımı çözüp taramamı, umreyi bırakıp, hacc niyetiyle ihrama girmemi emretti. Emrini yerine getirdim ve haccımı eda ettim.” Hz. Aişe bir başka rivayette şöyle der: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’la birlikte çıktık, kurban günü Mina’ya geldik. Ben (orada) temizlendim. Sonra Mina’dan çıktım. Beytullah’a koştum. Sonra, Resûlullah’la birlikte nefr-i âhir (teşrik günlerinin üçüncüsü, yani bayramın 4. günü=13 Zilhicce) günü çıktık. Musahhab’a[10] indik. Abdurrahman (radıyallahu anh)’ı çağırdı ve: “Kızkardeşini Harem bölgesinden çıkar (Ten’im’e kadar götür. Orada) umre için ihram giysin. Umreyi yapınca buraya gelin, sizi dönünceye kadar burada bekliyorum!” dedi. Ben ayrılıp (Ten’im’e gidip ihram giydim, umre yaptım) tavaftan boşalınca, seherde yanına geldim. Yola çıkma emri verdi. Herkes göç yükleyip Medine’ye müteveccihen hareket etti.” Bir başka rivayette şöyle denmiştir: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ile birlikte yola çıktık. Bazılarımız umre niyetiyle ihrama girdi, bazılarımız da sadece hacc niyetiyle ihrama girdi. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) da sadece hacc için ihrama girmişti. Umre için ihrama girenler, (umreyi yapınca) ihramdan çıktılar. Hacc için ihrama girenler veya hacc ve umre için ihrama girenler, yevm-i nahr’e (kurbanın birinci gününe kadar) ihramdan çıkmadılar.” [Buharî, Umre 6, 8, 9, Hayz 1, 7, Hacc 3, 33, 81, Edâhî 3, 10; Müslim, Hacc 111-135, (1211-1212); Muvatta, Hacc 223-224, (1, 410-412); Ebu Dâvud, Menâsik 23, (1778-1783); Nesâî, Hacc 77, (5, 177-178); Tirmizî, Hacc 91, (934)] Ebu Mûsâ (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Bathâ’da mola vermişken yanına uğradım. Bana: “Neye niyetle ihrama girdin?” diye sordu. Ben: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın niyeti ile niyetlendim” dedim. Bana: “Kurbanlığın var mı?” diye sordu. Ben: “Hayır!” dedim. “Öyleyse, dedi, Beytullah’ı, Safa ve Merve’yi tavaf et ve ihramdan çık!” Resûlullah’ın bu söylediklerini yaptım. Ailemden bir kadına uğradım. Saçlarımı tarayıp, başımı yıkayıverdi. Ben Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh)’in halifeliği sırasında, halka bu şekilde fetva veriyordum. O öldü, yerine Hz. Ömer (radıyallahu anh) halife oldu. Onun zamanında, bir hacc mevsimiydi. Ben (hacc için hazırlığa) kalkmış olduğum sırada bir adam gelip: “Fetvalarında teennili ol. Emirü’l-mü’minin hac mevzuundu neler ihdasedeceğini bilemezsin!” dedi. Ben de: “Ey insanlar, ben, kime haccla ilgili bir fetva vermiş idiysem, teennili olsun. İşte mü’minlerin emiri size geliyor. Onu imam edinin, ona uyun!” dedim. Hz. Ömer (radıyallahu anh) gelince kendisine: “Ey mü’minlerin emiri, kulağıma gelen nedir? Hacc menâkisiyle alakalı yeni şeyler mi ihdas ettiniz?” diye sordum. Bana: “Eğer Allah’ın kitabıyla amel edeceksek, bak Allah’ın kitabı ne diyor: “Hacc da, umreyi de Allah için tam yapın…” (Bakara 196) emrediyor. Eğer Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın sünneti ile amel edeceksek O: “Menâsikinizi benden alın” diyor ve kurbanlığı yerine (Mina’ya) ulaşıncaya kadar ihramdan çıkmıyor.” [Buharî, Umre 11, Hacc 32, 34, 125, Megâzî 60, 77; Müslim, Hacc 154, (1221); Nesâî, Hacc 50, (5, 153)] Berâ (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), Hz. Ali’yi Yemen’e emir olarak gönderdiği zaman ben onun yanında idim. Onunla beraber ben de (altın) kaplar elde ettim. Hz. Ali (radıyallahu anh), (Yemen’den) Resûlullah’ın yanına gelince, Hz. Fatıma’nın, (boyalı elbiseler giymiş), evi de (hâlâ kokmakta olan) bir tütsü ile tütsülemiş olduğunu gördü. (Bu kıyafet ve bu tütsünün yasak olduğu hacc döneminde karşılaştığı bu manzaraya Ali) kızdı. Hz. Fâtıma: “Niye kızıyorsun? Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ashabına (ihramdan çıkmalarını emir buyurdu, onlar da ihramdan çıktılar.” dedi. (Bunun üzerine Hz. Ali, zevcesine: “Ben zaten Resûlullah’ın niyyeti ile ihrama girmiştim” dedi ve) Hz. Peygamber (aleyhisselâtu vesselâm)’e uğradı. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “Sen ne yaptın?” diye sordu. Hz. Ali: “Resûlullah’ın niyeti ile niyetlendim deyince Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “Ben kurbanlık getirdim ve hacc-ı kıran’a niyet ettim” diye açıklamada bulundu ve Hz. Ali (radıyallahu anh)’ye şu emri verdi: “Altmış yedi -veya altmış altı- deve kes. Develerden otuz üç -veya otuz dört- tanesini kendin için ayır ve bu develerden her birinden bir parça da (benim için) ayır.” [Ebu Dâvud, Menâsik 24, (1797)] Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Zülhuleyfe’de geceledi. Sabah olunca (devesine) bindi. Devesi onu Beydâ’da havaya kaldırınca, Allah’a hamd etti, tesbih etti, tekbir getirdi, tahlîl getirdi. Sonra hacc ve umre için (niyet edip) telbiye getirdi. Halk da her ikisi için (niyet edip) telbiye getirdi. (Mekke’ye) gelince halka emretti, onlar da ihramdan çıktılar. Bu hal terviye gününe (Zilhicce’nin 8’i) kadar devam etti. Terviye günü hacc için ihrama girip telbiye getirdiler. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) haccı ifâ edince kendi eliyle ayakta olduğu halde, yedi deve kesti.” [Ebu Dâvud, Menâsik 24, (1796); Nesâî, Hacc 143, (5, 225)] Bilal İbnu’l-Hâris (radıyallahu anh)’in yaptığı bir rivayette şu ibare mevcuttur: “Ey Allah’ın Resûlü hacc (için yapılan niyet)ı umreye çevirmek sadece bize mi hastır, yoksa bizden sonrakiler için de caiz olacak mıdır? diye sordum. Bana şu cevabı verdi: “Bu sadece size hastır. (Sizden sonraki müslümanlara câiz değildir).” [Ebu Dâvud, Menâsik 25, (1808); Nesâî, Hacc 77, (5, 179)] Nesâî, Bilal İbnu’l-Hâris’ten sadece (sadedinde olduğumuz) feshu’l-hacc hadisini tahric etmiştir. Feshu’l-hacc: Kişinin önce hacca niyet etmesi, fakat sonradan bunu umreye çevirmesi, umre yapınca ihramdan çıkması, tekrar hacc için ihrama girmesidir. Yine Buharî’nin, İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)’tan kaydettiği bir rivayette şöyle denir: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), insanlara (haccın İslâm’a uygun olan) adabını öğretmesi ve Resûlullah adına tebligatta bulunması için Hz. Ebu Bekir’i hacc emiri olarak gönderdi. Hacc kafilesi Arafat’a Zülmecaz cihetinden vasıl olunca Kâ’be’ye yaklaşmadı, fakat Zülmecaz’a doğru yöneldi. Böyle yapışı, hacca umre ile niyet etmemiş olmasından ileri geliyordu.” İbnu’l-Müseyyeb anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın ashabından bir adam, Hz. Ömer (radıyallahu anh)’e gelerek, huzurunda, Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın ölmüş bulunduğu hastalığı sırasında, hacc’dan önce yapılan umreyi yasaklarken Resûlullah’ı işittiğine dair şehadette bulundu.” [Ebu Dâvud, Menâsik 23, (1793)]
__________________ Eğer "dokuz" CanLı oLsaydın biLe En fazLa "sekiz" kez kaçabiLirdin öLümden.. BiLki "yedi" düveLe suLtan oLsan dahi Yerin "aLtı" mekan oLacak sana En fazLa "beş" metre kumaş götürebileceksin Kapatacaksın "dört" açsanda gözünü.. Bu dünya "üç" günLük dünya , AzraiLin yanında "iki" kat oLup yaLvarsanda nafiLe ELbet "bir" gün öLeceksin İşte o gün herşey "sıfır"dan başLayacak..! | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
hacci, haccin, temettü, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
HACC İBÂDETİ VE HACC MENÂSİKİ'NİN HİKMETLERİ | EmekTar | İslamiyet | 0 | 22 Nisan 2022 17:52 |
Turkcell 3.93 milyar lira temettü dağıtacak | AngeL | Haber Arşivi | 0 | 25 Mart 2015 17:08 |
TEMETTÜ HACCININ YAPILIŞ ŞEKLİ | Spacely | Genel İslami Konular | 0 | 14 Eylül 2014 00:17 |
Temettü haccı nasıl yapılır | KarakıZ | Genel İslami Konular | 0 | 10 Ocak 2012 23:06 |
Öğrenci Derneği'ne PKK feshi ! | Lin | Haber Arşivi | 0 | 12 Mayıs 2008 14:13 |