07 Ekim 2010, 00:45 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Efendimizin Mucizeleri "Dört gündür açım!" Resulullah efendimiz, bir gün kızı hazret-i Fatıma'nın evine uğrayıp durumlarını sordu Hz Fatıma ; "Babacığım! Üç günden ber yavrularımla bir şey yiyip içmedik Açlığa sabrediyoruz Benim ki mühim değil Fakat Hasen ve Hüseyn'in durumu beni çok üzüyor" diye cevap verdi Bunun üzerine Server-i alem efendimiz; "Ey Fatıma! Canım kızım! Sen üç günden beri açsın Ben ise dört gündür acım" buyurdular Mübarek torunları Hz Hasen ve Hüseyn'in aç olmalarına çok üzüldüler Hz Ali çalışıp kazanarak mübarek torunlara bir şeyler almak ve onları doyurmak için yola çıktı Medine'den dışarı çıktıkları sırada bir kuyu başında develerini sulamaya çalışan bir köylü gördüler Yanına yaklaşıp; "Ey arabi! Develerini ücretle sulatmak için birisine ihtiyacın var mı?" buyurdular Köylü, "Evet Ben de böyle birini arıyordum İstersen gel, develerimi sula! Çektiğin her kova için üç hurma veririm" dedi Hz Ali kabul buyurup suyu çekmeğe başladı Dokuz kova çıkarmıştı ki, kovanın ipi birden kopuverdi ve kova kuyunun içinde kaldı Bunu gören köylü, hiddetle yerinden kalkıp, Hz Ali 'nin yüzüne eliyle vurmak talihsizliğinden bulundu Sonra sekiz kova suyun karşılığında yirmi dört hurma verdi Buna oldukça üzülen Hz Ali ellerini kuyuya uzattı İçindeki kovayı alıp kuyunun başına koydu ve oradan ayrıldı Köylü hayretinden dona kalmıştı! Eli bu kadar derin kuyunun dibine nasıl yetişmişti?! Yoksa, bu zat, geleceği bildirilen dinin bir mensubu mu idi? Bu düşünceler içinde hayrete düşen köylü; "Onun, Peygamberi,hak peygamberdir İnandım!" dedi Biraz önce gösterdiği cür'ete, işlediği büyük cinayete pişman oldu "Böyle bir kimseye kalkan eller kesilmeli, kemikleri kırılmalıdır" diyerek bir eline kılıcını alıp, bileğine hızla indirdi İstediği olmuştu Pek büyük bir acı duymuştu ama, artık kalbi rahattı Kesilen elini diğer eline alıp, doğru Mescid-i Nebi'ye geldi Eshab-ı kiramdan, Peygamberlerinin nerede olduğunu sordu Kerimesine gittiğini bildirdiler Hazret-i Fatıma'nın evini öğrenip gitti: O sırada Peygamber efendimiz, torunları hazret-i Hasen ve hazret-i Hüseyn'i mübarek dizlerine oturtmuş getirdiği hurmaları yediriyordu Köylü, yaptığı hatanın büyüklüğünü düşündükçe çıldıracak gibi oluyor, gözlerinden çeşme gibi yaşlar döküyordu Bu hal üzere hazret-i Fatıma'nın evine geldi ve kapıyı çaldı İçerden Alemlerin Efendisi nur saçarak bir güneş gibi dışarı çıktılar Köylü, Efendimizi görür görmez, "İnandım, sen Allah'ın Resulüsün! Yaptığıma pişman oldum, beni affet ya Resulallah!" diyerek yalvardı Sevgili Peygamberimiz; "Elini niçin kestin?" diye sorunca; "Sana inanmış mübarek yüze vuran bu eli taşımaktan haya ettiğim için! Canım sana feda olsun ya Resulallah!" dedi Merhamet deryası sevgili Peygamberimiz, köylünün elinden, kopuk eli alıp "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek, kanlar akan bileğine bitiştirdi El, Allahü teâlânın izniyle, Peygamber efendimizin bir mucizesi olarak eski haline geldi Allahü teâlâ herşeye kadirdir, herşeye gücü yeter O'nun hürmetine duamı kabul et!" Bir gün Resulullahın yanına İki gözü ama bir kimse gelip; "Ya Resulallah! Dua et, gözlerim açılsın" dedi Efendimiz, merhamet buyurup; kusursuz bir abdest almasını, sonra; "Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum Ey çok sevdiğim peygamberim hazret-i Muhammed! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum Ya Rabbi! Bu yüce Peygamberi bana şefaatçı eyle! O'nun hürmetine duamı kabul et" duasını okumasını söyledi Adam, abdest alıp dua edince, gözleri açıldı Bu duayı Müslümanlar, her zaman okumuşlar ve dileklerine kavuşmuşlardır Bir kadın, hediye olarak bal gönderdi Balık kabul edip boş kabı geri gönderdi Allahü teâlânın kudreti ile, kap bal ile dolu olarak geri geldi Kadın gelerek; "Ya Resulallah! Günahım nedir?" Hediyemi niçin kabul etmediniz?" dedi "Senin hediyeni kabul ettik Gördüğün bal, Allahü teâlânın hediyene verdiği berekettir" buyurdu Kadın sevinerek, balı evine götürdü Çoluk-çocuğu ile aylarca yerdiler Hiç eksilmedi Bir gün yanılarak balı başka kaba koydular Oradan yiyerek bitirdiler Bunu Resulullah'a haber verdiler "Gönderdiğim kabda kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç eksilmezdi" buyurdu Ümmetinden çok kimsenin denizden gazaya gideceklerini ve sahabeden olan Ümmü Hiram ismindeki hanımın gazada bulunacağını haber verdi Hazret-i Osman halife iken Müslümanlar, gemiler ile Kıbrıs adasına gidip harb ettiler Bu hanım da beraber idi Orada şehid oldu Hazret-i Muaviye'ye; "Bir gün ümmetimin üzerine hakim olursan, iyilik yapanlara mükafat et! Kölük edenleri de af eyle!" buyurdu Hazret-i Muaviye, hazret-i Ömer ve hazret-i Osman zamanlarında Şam'da yirmi senelik valilik, sonra yirmi sene de halifelik yaptı Abdullah ibni Abbas'ın annesine bakıp; "Senin bir oğlun olacak Doğduğu zaman bana getir!" buyurdu Çocuğu getirdiklerinde, kulağına ezan ve ikamet okuyup, mübarek tükürüğünden ağzına sürdü İsmini Abdullah koyup, annesinin kucağına verdi; "Halifelerin babasını al, götür!" buyurdu Çocuğun babası olan hazret-i Abbas, bunu işitip, gelip sorunca; "Evet, böyle söyledim Bu çocuk halifelerin babasıdır Onlar arasında Seffah, Mehdi ve İsa aleyhisselamla namaz kılan bir kimse bulunacaktır" buyurdu Abbasi devletinin başına çok halifeler geldi Bunların hepsi Abdullah bin Abbas'ın soyundan oldu Amcasının oğlu Abdullah bin Abbas'ın alnına mübarek elini koyup; "Ya Rabbi! Bunu dinde derin alim yap, hikmet sahibi eyle! Kur'an-ı kerimin bilgilerini kendisine ihsan eyle!" buyurdu Abdullah bin Abbas, bundan sonra bütün ilimlerde ve bilhassa tefsir, hadis ve fıkıh bilgilerinde zamanın bir tanesi olduSahabe ve Tabiin her şeyi bundan öğrenirdi Tercüman-ül-Kur'an, Bahr-ül-ilim ve Reis-ül-münfessirin isimleriyle meşhur oldu İslâm memleketleri bunun talebeleri ile doldu "Seni benden kim kurtarır" Hicretin üçüncü senesinde, Resul aleyhisselam Kattan gazvesinde bir ağaç dibinde yalnız yatarken, Dasür isminde bir pehlivan kafir, elinde kılıçla gelip; "Seni benden kim kurtarır?" dedi Resulullah; "Allahü teâlâ kurtarır" buyurdu Cebrail aleyhisselam insan şeklinde görünüp, kafirin göğsüne vurdu Yıkılıp kılıç elinden düştü Resul alehisselam, kılıcı eline alıp; "Seni benden kim kurtarır?" buyurdu "Beni kurtaracak senden daha hayırlı kimse yoktur" diye yalvardı Af buyurup serbest bıraktı İmana gelip, çok kimsenin imana gelmesine sebeb oldu Sevgili Peygamberimizin hizmetçilerinden Enes bin Malik'e; "Ya Rabbi! Bunun malını ve çocuklarını çok, ömrünü uzun, günahlarını af eyle!" duasını yaptı Zaman geçtikçe malları-mülkleri çoğaldı Ağaçları, bağları her sene meyve verdi Çok fazla çocuğ oldu Yüz on sene yaşadı Ömrünün sonunda; "Ya Rabbi! Habibinin benim için yaptığı dualardan üçünü kabul ettin, ihsan ettin! Dördüncüsü olan günahlarımın affedilmesi acaba nasıl olacak" deyince; "Dördüncüsünü de kabul ettim Hatırını hoş tut!" sesini işitti Resul alehisselam, bir gün abdest alıp, mestlerinden birini giyip, ikincisine elini uzatırken, bir kuş mesti kapıp havada silkti İçinden küçük bir yılan düştü Sonra kuş, mesti yere bıraktı Bu günden sonra, ayakkabı giyerken önce silkelemek sünnet oldu Sahabeden Enes bin Malik'de, Resulullah'ın mübarek yüzünü sildiği bir mendili vardı Enes, bununla yüzünü siler, kirlendiği zaman, ateşe bırakırdı Kirleri yanar, mendil yanmaz, tertemiz olurdu Uhud gazasında, Ebu Katade'nin bir gözü çıkıp yanağı üzerine düştü Resulullah'a getirdiler Mübarek eli ile gözünü yerine koyup; "Ya Rabbi! Gözünü güzel eyle!" buyurdu Bu gözü, diğerinden güzel oldu Ondan daha kuvvetli görürdü Ebu Katade'nin torunlarından biri, halife Ömer bin Abdülaziz'in yanına gelmişti "Sen kimsin?" dedi Bir beyt okuyarak, Resulullah'ın mübarek eli ile gözünü yerine koymuş olduğu zatın torunu olduğunu bildirdi Halife, bu beytleri işitince, kendisine, ziyade ikram ve ihsanda bulundu Resul-i ekrem efendimiz, bir çayırda giderken, üçkere; "Ya Resulallah!" sesini işitti O tarafa bakıp, bağlı bir geyik gördü Yanında bir adam uyuyordu Geyiğe istediğini sorunca; "Bu avcı beni avladı Karşıdaki tepede iki yavrum varBeni salıver! Gidip, onları doyurup geleyim" dedi Resul aleyhisselam; "Sözünde durup gelir misin?" buyurdu Geyik; "Allah için söz veriyorum, gelmezsem Allah'ın azabı benim üzerime olsun" dedi Adam uyanıp; "Ya Resulallah! Bir emrin mi var?" dedi Peygamber efendimiz de; "Bu geyiği azad et!" buyurdu Adam, geyiğin ipini çözüp bıraktı Geyik; "Eşhedü en la ilahe illallah ve enneke Resulullah" dedi ve gitti Ömrü boyunca titredi Resulullah efendimiz bir gün Hakem bin Ebul Asın yanından geçti Hakem, Resulullahın arkasından vücudunu, elini, kolunu oynatarak alay etti Resulullah Onun bu halini nübüvvet nuruyla gördü ve "O şekilde kalasın" buyurdu O anda Hakem bin Ebul Asın vücudunu bir titreme aldı ve ömrünün sonuna kadar o titremeden kurtulamadı * * * Resulullah efendimiz cinnilerin de peygamberi idi Onları da tebliğ de bulunurdu Bir gece teheccüd ile meşgul olup Kur'an-ı kerim okuken, Nusaybin cinlerinden yedi cin oraya uğradılar Resulullahın okuduğu Kur'an-ı kerim ayetlerini işittiler Bir müddet sonra Nusaybin cinlerinden kalabalık bir toplulukla gelip Mekkenin yukarısına indiler Onlardan birisi, Resulullahın huzuruna geldi Resulullah eshabı ile oturuyordu Eshab-ı kirama kalbinde zerre kadar korku bulunmayan kim benimle gelir buyurdu Abdüllah bin Mes'ud ayağa kalktı ve Resulullahın hurma nebiziyle dolu olan matarasını su dolu zan ederek aldı Birlikde Mekkenin yukarısına gittiler Resulullah bir çizgi çizip: Ey Abdüllah, bu çizginin içinden dışarı çıkma ve hiçbir şöyden korkma buyurdu Abdüllah ibni Mes'ud şöyle anlatmıştır: O çizginin içinde oturdum Uzakda bir topluluk vardı Resulullah onlara yaklaşınca ayağa kalktılar, hürmet gösterdilerResulullah sabaha kadar onların arasında kaldı Sonra benim yanıma geldi ve çok bekledin ya Abdüllah buyurdu Nasıl beklemiyeyim ki ya Resulallah Dünya ve ahıret saadeti senin emrine uymağa bağlıdır, dedim Sonra o kalabalık arasından iki kişi Resulullahın yanına geldi Resulullah onlara, "Niçin geldiniz ki, sizin işinizi hallettim," buyurdu Dediler ki, ya Resulallah! Sabah namazını seninle birlikte kılmak istiyoruz, onun için geldik Bunun üzerine Resulullah bana yanında su var mı buyurdu Getirdiler onunla abdest aldı Onlar kimlerdir diye sordum Nusaybin cinleridirler Müslüman oldular Bazı ihtilafları vardı Hallettim Kendilerine yiyecek ta'yin edilmesini istediler Kemikleri kendileri için, tezeği de hayvanları için yiyecek olarak bildirdim, buyurdu Bu hadiseden sonra kemikle ve tezek ile taharetlenmeyi yasakladı * * * Abdüllah ibni Mes'ud hazretleri anlatır: Bir gece Resulullah elimden tutup, beni Mekkenin bir vadisine götürdü Beni bir yere oturtdu Kendisi uykuya daldı Birden bire beyaz elbiseli bazı kimseler geldi O kadar güzel idiler ki, anlatılamazDediler ki: Gözleri uykuda iken, kalbimin uyanık olması hali, bu peygamberden başka hiçbir kimseye verilmemiştir Bu peygamberin da'vetini kabul etmek, bir saray yapdırıp, çok güzel yemekler hazırlatan ve herkesi da'vet eden padişahın da'vetini kabul etmeye benzer Da'veti kabul edip, ziyafetden yiyip içenler sultana yakın ve kıymetli oldularKabul etmeyenleri ise azarlayıp cezalandırır Bunları konuştukdan sonra gittiler Resulullah uyandı Buyurdu ki: Onlar melekler idiler Söyledikleri misal şu idi: Allahü teâlâ Cenneti yarattı İnsanları ona da'vet etti Bu da'veti kabul edenler Cennet ni'metlerine kavuşurlar ve Allahü teâlâ katında kıymetli olurlar Daveti kabul etmeyenler ceza ve azap görürler ---------- "Vefatın Merv şehrinde olacak!" Resulullah efendimiz Allahın bildirmesiyle gelecekten de haber verirdi Hicret sırasında Resulullah efendimiz yolda iken, Büreyde-i Eslemi, kabilesinden yetmiş kişiyle Resulullahın önüne çıktı Resulullah onu görünce, adı ile çağırdı Büreyde-i Eslemi, Resulullaha siz kimsiniz diye sorunca, ben Muhammed bin Abdüllahım ve Allahü teâlânın Resulüyüm, buyurdu Bunun üzerine Büreyde-i Eslemi hemen "Eşhedü en la ilahe illallah ve enneke abdühü ve resulühü" diyerek müsliman oldu Yanındaki yetmiş kişi de iman etmekle şereflendiler Resulullah, ile beraber yola devam etdiler Medineye bir menzil mesafede bir yerde gecelediler Sabahleyin, Büreyde-i Eslemi: Ya Resulallah! Medineye bayraksız girmemiz olmaz diyerek, sarığını çıkarıp bir mızrağın ucuna bağladıResulullahın önünde tutarak yürüdü Böylece Medineye girdiler Resulullah buyurdu ki: "Ey Büreyde! Benden sonra Horasan şehirlerinden Zülkarneynin kurduğu Merv şehrine gideceksin Vefatın da orada olacaktır Kıyamet gününde şark ehlinin önderi olacaksın" Resulullahın buyurduğu gibi oldu Büreyde bir savaşda Merv şehrine gitti ve orada vefat etdi Hadis alimleri demişlerdir ki, şehirler hakkında varid olan hadis-i şeriflerden en sıhhatli hadis, Büreyde hadisidir Büreydenin kabri, Hakim ibni Amr Gaffarinin kabrinin yanındadır Hakim ibni Amr Gaffari Resulullahın Eshabındandır Merve emir ve kadi olmuşdur Hicretin ellinci senesinde vefat etmişdir Büreyde ise hicretin altmışıncı senesinde vefat etti * * * Ammar bin Huzeyme şöyle anlatmışdır: Evs ve Hazrec kabileleri arasında Ebu Amirden daha ziyade Resulullahı medh eden yoktu Çünkü, yehudiler arasında çok bulunmuş ve onlardan Resulullahın sıfatlarını işitmişdi O Peygamberin hicret edeceği yer Medinedir diye söylemişlerdi Ayrıca din aramak için Şama gitmişti Orada da yehudilerden ve nasranilerden Resulullahın vasflarını, şeklini ve şemailini işitmişdi Sonunda Medineye dönüp orada yerleşti Daima millet-i hanif üzere olduğunu iddia ederdiResulullahın gönderilmesini bekledi Nihayet Resulullaha Mekkede peygamberliği bildirilince bunu işitti Fakat Mekkeye gitmedi Resulullah Medineye hicret edince de Ebu Amirin içine bir hased ve nifak düştü Resulullahın yanına gidip, Ey Muhammed! Ne ile Peygamber oldun dedi Din-i hanif üzere buyurunca, sen bu dine birşeyler karıştırmışsın, dedi Resulullah bu dini apaçık ve tertemiz getirdim Yehudi ve nasrani alimlerinin benim vasflarım hakkında sana bildirdikleri nereye gitti, buyurdu Ebu Amir, o sen değilsin, dedi Resulullah, "Yalan söylüyorsun "deyince de, yalan söyleyen memleketinden sürülüp garib ölsün, dedi Bu sözleriyle Resulullahın Mekkeden Medineye gelmiş olmasını kast ediyordu Bunun üzerine Resulullah, "Kim yalan söylüyorsa öyle olsun," buyurdu Sonra Ebu Amir Mekkeye gidip müşriklere tabi' oldu Mekke fethedilince Taife kaçtı Taif halkı müsliman olunca da Şama gitti Orada vatanından sürülmüş ve yalnız bir halde, ölüp gitti Her derde deva olan ağaç Ümmü Ma'bed anlatır: Resulullah efendimiz çadırıma uğradı Gece çadırımda istirahat edip, uyudu Uyanınca su istediMubarek ellerini yıkadı ve ağzını çalkalayıp, suyunu çadırımın yanında bulunan bir dikenin dibine döktü Sabahleyin baktık ki, oradan büyük bir ağaç yetişmiş Kocaman meyveler vermişti Meyvelerin kokusu anber gibi, tadı şeker gibi idi O meyveleri aç kimse yese doyar, susuz kimse yise suya kanar, hasta olan yise sıhhate kavuşurduÜzüntülü kimse yise neş'elenirdi O ağacın yaprağından yiyen deve ve koyunlar hesabsız süt verirdi Her derde deva idi Biz o ağacın adını "mubarek ağaç" koymuştuk Çevredeki kabileler hastaları için onun meyvelerinden istemeye gelirlerdi Bir seher vaktinde o ağacı yemişleri dökülmüş, yaprakları küçülmüş bir halde gördüm Çok korktum ve üzüldüm Sonra Resulullahın vefat haberi geldi Bu hadiseden sonra, aradan otuz sene geçti Yine bir sabah vakti dışarı çıkıp bakdım ki, o ağaç kökünden budaklarına kadar diken halini almış, meyveleri yere dökülmüştü Hazret-i Alinin şehid edildiği haberini işittik Bu hadiseden sonra o ağaç artık meyve vermedi Fakat yapraklarından faydalanıyorduk Bir gün baktım ki ağacın içinden halis kan akıyordu Yaprakları solmuştu Üzüntülü bir halde otururken, hazret-i Hüseyn şehid edildi diye haber getirdiler Ondan sonra o ağaç kökünden kurudu ve belirsiz oldu * * * Resulullah efendimiz hicret sırasında Ümmü Ma'bedin çadırına ulaştığında, müşrikler ne tarafa gittiğini bilemediler O gün Ebu Kubeys dağının üzerinden bir ses işitdiler Bazı beytler okudu Fakat sesin sahibini göremiyorlardı O beytlerde şöyle diyordu: Allahü teâlâ onlara bol iyilikler versin, Çadırına vardılar, Ümmi Ma'bedin! İkisi hicret ettiler, Hak olan emr ile, Muhakkak felaha erer, arkadaşı Muhammedin "aleyhisselam"! Bu beytleri işitince Mekkeli müşrikler Resulullahın Medine tarafına gitmiş olduğunu anladılar "Cahillik ve inad yoluna gitmeyiniz!" İslâmiyyetten önce Şamda İbni Heyyaban adında bir yehudi vardı Bu yehudi Medineye gelip yerleşti Beni Kureyza kabilesinin arasında kalırdı O kabileden biri şöyle demiştir: Asla onun gibi edeb ve şartlarını gözeterek namaz kılan kimse görmedim Ne zaman kıtlık olsa yağmur duası için onun yanına giderdik Bize sadaka vermemizi söylerdi Sadakadan sonra dua ederdi Biz henüz yanından ayrılmadan yağmur yağmağa başlardı Vefatı yaklaşıp yakında öleceğini anlayınca, bize vasıyyet ederek şöyle dedi "Ey yehudi cema'ati! Biliyor musunuz ben niçin ni'meti bol olan Şamı terk edip de, kıtlık bulunan bu Medine şehrine gelip, burayı kendime vatan edindim! Ben buraya şu sebeple geldim İlahi kitablarda okudum ve anladım ki, ahır zaman peygamberinin gelmesi yaklaşmıştırBu şehir Onun hicret yeri olacaktır Dini burada kuvvet bulacakdır Ümmid ediyordum ki, Ona hizmetle ve tabi' olmakla şerefleneyim Ona iman ederek dalaletten hidayete kavuşayım Fakat kesin olarak anladım ki, fırsat elvermedi! Ömrüm o zamana yetmedi! Sakın, sakın! gaflet etmeyiniz! Cahillik ve inad yoluna gitmeyiniz O Peygamberin zuhuru zamanı yaklaşdı Ona iman etmekte yarışanlardan olmağa çalışınız Ona iman edip tabi' olarak, hidayete erip, dalaletden kurtulunuz" Zaman geldi Resulullah, Beni Kureyza kabilesini kuşattı Aralarından İbni Heyyebanın vasıyyetini işitenler: Ey Kureyza oğulları Bu İbni Heyyebanın haber verdiği peygamberdir dediler Diğerleri bu o değildir, dediler Fakat onlar vallahi Odur diyerek hemen kal'adan aşağı inip iman ettiler Canlarını, mallarını ve ailelerini kurtardılar * * * Ukaşe bin Mıhsan, Bedir gazasında düşmanla çarpışırken kılıcı iki parçaya ayrıldı Resulullah onun eline bir ağaç dalı verdi ve bununla savaş buyurdu Ağaç dalını eline alıp sallamaya başlayınca, iyi bir kılıç halini aldı Bütün savaşlarda o kılıç ile savaştı O kılıcı mürtedlerle yapılan savaşda şehid düştüğü güne kadar kullandı O kılıca Avn (ilahi yardım) adını vermişlerdi * * * Bedir savaşında, Katade bin Nu'manın, gözüne bir nesne dokundu ve büyük yara aldı Gözü yüzü üzerine sarktı Kavmi onu keselim, fakat önce Resulullaha sorup, istişare edelim dediler Resulullah Katadeyi huzuruna çağırdı Yanağına sarkmış olan gözünü yerine yerleşdirdi ve mubarek eliyle sıvazladı ve gözü iyileşti Öyle ki hangi gözü çıkmışdı bilemediler * * * Saib bin Hubeys, Emir-ül mü'minin Ömer bin Hattab zamanında şöyle anlatmıştır: Vallahi beni Bedir gazasında kimse esir etmedi Fakat Kureyş müşrikleri ile birlikde ben de kaçıyordum Beyaz tenli, uzun boylu bir kimse, gösterişli bir ata binmiş, havada üzerimden yetişti ve beni tutup bağladı Abdürrahman bin Avf gelip beni bağlı buldu Bunu kim bağladı diye bağırarak sordu Hiç kimse cevab vermedi Sonra beni Resulullahın huzuruna götürdü Resulullah bana, "Seni kim tuttu, ey Ebu Hubeys," dedi Durumu bildirmek istemediğim için "Bilmiyorum," dedim Bunun üzerine Resulullah "Seni meleklerden bir melek tuttu," buyurdu Sonra Abdürrahman bin Avfa esirini al götür buyurdu O söz hiç hatırımdan çıkmadı Fakat müsliman olmam gecikti, sonunda Müslüman oldum "Sen beni öldürmek için geldin!" Bedir savaşından sonra, Umeyr bin Vehb el-Cühami, Safvan bin Ümeyye ile bir gün Bedir savaşında tesir düşmüştüSafvan, "İşimiz karıştı" dedi Umeyr bin Vehb de "Doğru söylüyorsun, bundan sonra yaşamanın tadı kalmadı Eğer borçlarım olmasaydı ve çoluk çocuğumun perişan olmasından korkmasaydım, Muhammedi öldürmek için Medineye giderdim Çünkü, Muhammed Medine pazarında yalnız başına dolaşıyormuş ve herkesle konuşuyormuş Ayrıca oğlum orada esir olduğu için bir behanem de var"dedi Bunun üzerine Safvan, "Borçlarını ben ödeyeyim Çoluk çocuğunun geçimini de üzerime alayım Yeter ki sen bu işi yap" dedi Böylece anlaştılar Safvan, Umeyrin yol hazırlığını yaptı Kılıcını da bileyip, zehrli su verdi Umeyr, bu sır aramızda kalsın Sakın kimse farkına varmasın diye tenbih ettikten sonra, Medineye gitmek üzere yola çıktı Medineye varınca, mescidin önünde hayvanından inip, bineğini bağlayıp, kılıcını kuşandı Resulullahın yanına gitmek üzere yürüdü O sırada Emir-ül mü'minin Ömer bin Hattab bir cemaat ile birlikte oturuyordu Ümeyri görür görmez, bu köpeği tutunuz! O Allahın düşmanıdır Bedir savaşında kavmini bizimle savaşmağa teşvik ediyordu Bizim ordumuzun az olduğunu kavmine haber veriyordu, dedi Bunun üzerine onu yakaladılar Hazret-i Ömer, Resulullahın huzuruna gidip, durumu arz etti Resulullah "Onu getiriniz!" buyurdu Hazret-i Ömer bir eliyle Umeyr'in kılıcının bağını boynuna takıp bağladı ve sıkıca tuttu Bir eliyle de kılıcın kabzasından tuttu Böylece Resulullahın huzuruna götürdü Ensardan bazılarına da, Resulullahın önünde oturun ve bunun saldırmasını engelleyin, dedi Resulullah bu durumu görünce,"Ey Ömer onu salıver!" buyurdu Sonra, "Yaklaş Ey Umeyr! Niçin geldin" dedi "Oğlum esir olmuştu, onun için geldim" dedi Resulullah, "Doğru söyle, doğruyu söylemedikçe kurtulamazsın" buyurdu O yine esir oğlu için geldiğini söyledi Bunun üzerine Resulullah, " Safvan bin Ümeyye ile oturup, Bedir savaşının hezimetini konuşmadınız mı? O senin borcunu ve ailenin geçimini üzerine alıp, sen de beni katl etmek için gelmedin mi! Sen beni öldürmek için geldin! Fakat Allahü teâlâ seni maksadına kavuşturmadı" buyurdu Umeyr bunları işitince hakikati anladı ve, sen Allahü teâlânın Resulüsün Şimdiye kadar cahilliğimden seni inkar etmişim Zira bu işi benden ve Safvandan başka hiç kimse bilmiyordu Bunu sana ancak Allahü teâlâ haber verdi ve beni müsliman olmakla şereflendirdi, diyerek Müslüman oldu Mekkeye döndükten sonra, pekçok kimse onun vasıtasıyla Müslüman olmakla şereflendi Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaşında esir düşen yakınlarını fidye karşılığında kurtarmak için birkaç deve ve başka mallar alıp, Medineye geldi Yolda develeri bir yere sakladı ve eli boş bir halde, Resulullahın huzuruna çıktı "Fidye olarak ne getirdin?" buyurdu "Hiç bir şey getirmedim" dedi "Falan yere sakladığın develer ve mallar ne oldu?" deyince, Haris hemen kelime-i şehadeti söyleyerek Müslüman oldu Çünkü, develeri ve malları sakladığını kendisinden başka kimse bilmiyordu Benim yanımda kimse yoktu ve benden önce de kimse gelmedi, dedi | |
|
Etiketler |
efendimizin, mucizeleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Hz. Elyesa'nın Mucizeleri | Amelia | İslamiyet | 0 | 03 Şubat 2014 00:53 |
Hz. Lut`un Mucizeleri | Amelia | İslamiyet | 0 | 03 Şubat 2014 00:48 |
Hz. Şuayb`in Mucizeleri | Amelia | İslamiyet | 0 | 03 Şubat 2014 00:39 |
Hz. Salih`in Mucizeleri | Amelia | İslamiyet | 0 | 03 Şubat 2014 00:38 |
Hz. Nuh`un Mucizeleri | Amelia | İslamiyet | 0 | 03 Şubat 2014 00:37 |