26 Mayıs 2010, 08:32 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Ölüm Tefekkürüne Buyurun [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] >Mutlaka bir cenazeye gitmişinizdir. >Ve o cenazede tabut ve tabutun üstünde bir yeşil örtü görmüşünüzdür. >O yeşil örtünün üzerinde sırma ile yazılı bir ayet vardır. >Kuran kesinlikle "öleceksiniz" demez, ölümü "tadacaksınız der; kişi ölümü >tattığı anda ölmüş olduğunu fark etmez. >Kişi kendi bedenini yıkayanı ve çevresindekileri görür, bilir,tanır. >Kendi cenaze namazını kılanları, tabutun içinde ve üstü örtülü olmasına >rağmen görür, bilir ve tanır. >Mezardan uzaklaşanların ayak seslerini işitir. Sonra kabrin çindeyken iki >melek gelir. >Münker, Nekir adlarıyla, maruf. >Ve ona bazı sualler sorar. >O suallerinde cevabını verir.Bir yerde bir koltukta oturuyorsunuz, >çevrenizde de insanlar var. >O anda elinizi kaldırmak istiyorsunuz, kaldıramıyorsunuz. >Bir şey söylemek istiyorsunuz sesiniz çıkmıyor, bir anda paniğe >düşüyorsunuz. >Dikkat edin. >Aklınız, şuurunuz, idrakiniz, bütün duyularınız yerinde, dışarıda olup >bitenleri görüyorsunuz. >Fakat beden bir anda yığılıp kalmış. "Ölülerinizin yanında haykırıp, >bağırıp, çağırmayın onlara eziyet edersiniz" >Çünkü; o zaten ölü değil!! >Derken alıyorlar bedeni koltuğun üstüne uzatıyorlar, törelerine göre >getirip üstüne bir bıçak, bir çatal bir şeyler koyuyorlar. >Siz orda çevrenizde ağlaşanları seyredip duruyorsunuz. >Sonra alıyorlar sizi, götürüyorlar bir hamama sıcak bir yere, üstünüze >suları döküyorlar, sizi evirip çeviriyorlar, siz ne kadar uğraşırsanız >uğraşın, dışarıyla iletişim kurmaya >"Ben yaşıyorum!" demeye diyemiyorsunuz. >Ama sizi yıkayanları görüyorsunuz, biliyorsunuz, tanıyorsunuz. >Tanıyorsunuz ama maddi dünyasıyla bağınız kopmuş. >Param diyorsunuz, işim diyorsunuz, koltuğum diyorsunuz, anam, karım, >çocuğum diyorsunuz hiç! >Bunların hiçbiri size ulaşamıyor. Ve bunlara dokunamıyorsunuz. >Ölümü tatma anındaki olayların bazı ana noktalarını vurgular. >Öyleyse ölüm denen olayın ne olduğunu bir an için hatırlayalım. >Şöyle anlatayım size ölümü; >Daha sonra sizi alıyorlar beyaz bir kefene sarıyorlar, tahta bir sandığın >içine koyuyorlar, üstünüzü kapatıyorlar ama o tahta sizin görüşünüze mani >olmuyor, dışarıda olanları seyrediyorsunuz. >Gözleri yaşlı, hüzünlü insanları görüyorsunuz. >Sonra götürüyorlar bir musalla taşına koyuyorlar. >Hüzünlü an, çevrenizde ağlıyorlar, haykırıyorlar. >Gözü yaşlı karınız, kocanız, çocuğunuz, ananız, babanız, arkadaşlarınız, >sevdikleriniz... >Ve siz bunları da seyrediyorsunuz... >Sonra sizi alıyorlar bir mezarın yanına getiriyorlar. >Koyuyorlar toprağın üzerine, mezar kazılıyor çevrenizde hüzünlü >insanları görebiliyorsun. >İşte o anda hayatınızın en büyük paniği başlıyor. Yaşamınızın en >büyük paniğini o anda yaşıyorsunuz. >Çünkü aklınız, şuurunuz, idrakiniz, bütün duygularınız sizinle >beraber, yani siz o anda yaşıyorsunuz, fakat bedeni içinde bir >örtüde ve o mezarın içine konacağınızı, üstünüze toprağın >atılacağını, ve orada hapis kalacağınızı, görüp hissediyorsunuz. >Hz. Ömer(r.a) soruyor; Ya Resulallah! Ben mezara konduğum zaman şu >andaki aklım, idrakim, duygularım, şuurum, aynen muhafaza olacak mı? >Evet, Ya Ömer! Aynen şu andaki aklın, idrakin, duygularınla var olacaksın. >Evet. Kişi o mezara gömülme anında hayatının en büyükpaniğini yaşıyor. >Diri diri toprağa gömülüyor Ve sizi en sevdiklerinizin elleriyle >toprağa alıp o mezarın içine koyuyorlar, üstünüze toprağı atmaya >başlıyorlar. >Tahtalar konuluyor veya beton taşlar konuluyor, dışarıyla ilginiz >kesiliyor. >Ama dışarıdaki sesleri duyuyorsunuz, toprağın içinde canlı canlı hapis >kaldığınızı hissediyorsunuz. >Evet bedende bir olay yok o ana kadar ama, siz o toprağın içinde >canlı canlı hapissiniz. >Bağırmak, haykırmak istiyorsunuz; >Beni buraya bırakmayın! beni buraya koymayın!, ben yaşıyorum!, canlıyım!, >diriyim! Ben de sizin kadar şuurluyum! >AMA ILETİŞİM YOK! >Bunlara ulaşamıyorsunuz ve sizi oraya bırakıyorlar, >üstünüze toprağı kapatıyorlar, ışık kayboluyor, kapkaranlık bir mezarın >içinde tek başınasınız... >Peygamberimiz(s.a.s) ş öyle diyor:" Kişi kabre konduğu zaman o panik içinde >öyle bir haykırışla >haykırır ki; feryadı arşa kadar yükselir. Fakat ne yazık ki insan kulağı o >haykırışı işitemez." >İşte o panik anında düşünüyorsunuz ki, size dünyada iken söylenen; >ölmek yok! >Hayat devam ediyor! >Öbür hayata kendini hazırlamazsan pişman olursun! İkazları gelmişti, >ulaşmıştı fakat bunları kaa'le almamıştın. Artık mezardan geri dönüş yok. >Bitiyor, her şey son buluyor. >Ve orada gerçekten iki melek geliyor, size bazı sualler soruyor. >Siz o panik halinizle ne derece cevap verebiliyorsunuz, size ait olan bir >olay.. >Sonra aradan zaman geçiyor, mezarın içinde yılan, çıyan, köstebek, fare >kenarlardan çıkıyor geliyor sizin kaşınızı, gözünüzü, yanağınızı, ağzınızı, >burnunuzu, karnınızı, bağırsaklarınızı yemeye başlıyor. >Ve siz mezarda kendi yenişi, bu hayvanlar tarafından parçalanışınızı >seyrediyorsunuz, hissediyorsunuz. >Evet, fiziki bedeninize olan fiziksel bir azap size ulaşmıyor ama kendinizi >kâbus görür şekilde düşünün, rüyada, yatakta... >Rüyanızda size gelen baskıları, birtakım hayvanların size verdiği zararı >veya bir uçurumdan düşüşünüzü bir bıçağın sizi kesişini, boğulmanızı, >göğsünüze birinin oturup boğazınızı sıkmasını >düşünün... >O anda fiziksel bir olay yok ama sizin yaşadığınız kâbus. İşte mezarda öyle >bir kâbusun içine düşüyorsunuz ki, uyanma, geri dönme yolu yok. >Ve böylesine başlayan bir ÖLÜM ÖTESI YAŞAM >Yani siz ölümün ne olduğunu tadıyorsunuz. Tadış sizde bir şey >değiştirmiyor. >Herhangi bir şeyi tattığınız zaman nasıl şuurunuzda, idrakinizde bir >değişme olmuyorsa, sadece o şeyin ne olduğunu anlıyorsanız, "ölümü tatmak" >demek bu bedene kumanda edemez hale gelmeniz demek. >Bu bedene kumanda edemez hale geliyorsunuz, işte bu "ölümü tatmak" denen >olay. >Ama yaşamınız devam ederek gidiyor o kabirde... >Size sorsam, bir aynaya baktığınız zaman ne görüyorsunuz? desem, hemen >vereceğiniz cevap şu olur. Aynaya baktığım zaman kendimi görürüm. İşte >"aynaya baktığım zaman kendimi görürüm" cevabınız Peygamberi, Kuran’ı ve >ölüm ötesi yaşamı inkârdan başka bir şey değildir! Eğer gördüğünüz aynada, >sizin ben dediğiniz, kendim dediğiniz yapı ise bu beden belli bir seneler >sonra toprak altında çürüyüp yok olacak ve bu hesaba göre sizinde yok >olmanız >gerekecektir. >Ama siz toprak altında Peygamberin bildirdiği bir şekilde yaşayacaksınız. >Bu beden çürüyüp yok olmasına rağmen demek ki aynada ben dediğiniz, kendim >dediğiniz şeyi görmüyorsunuz. Siz bir beden görüyorsunuz. >Sokakta bir araba görüyorsunuz, yaklaşıyorsunuz camatıklıyorsunuz, cam >açılıyor içerde bir adam, direksiyona yapışmış "Kimsin sen?" diyorsun. "Ben >1956 modeli Chevrolet 'im " diyor. >Adama bakarsınız gülersiniz, kafayı üşütmüş zavallı dersiniz. "Sen >Chevrolet değilsin kardeşim, sen insansın, arabanın direksiyonunda >oturuyorsun, bir süre sonra da direksiyondan kalkıp arabadan çıkarsın! " >dersiniz. Adam size "Hayır öyle şey yok, herkes bana böyle dedi, herkes de >bana böyle diyor, ben otomobilim" cevabını >veriyorsa artik siz ona daha fazla bir şey söylemezsiniz. "Zavallı, >Allah selamet versin" der, geçersiniz. >İşte bugün birtakım insanlar, ben 56 doğumlu bilmem kimim, ben 48 doğumlu >bilmem kimim, ben 38 doğumlu bilmem kimim diyorsa o 56 model Chevrolet'im >diyen şoförden farkı yoktur. >Siz belli bir süre için bu bedenle birlikte var olan, fakat bir süre sonra >bu bedeni terk edip, bedensiz olarak yaşamına devam edecek bir varlıksınız. >İşte din dediğimiz olgu buradan ileri geliyor, şu anda her ne kadar bu >nedenle bu madde dünyasında yer alıyorsanız da, belli bir süre sonra, bu >madde dünyasıyla tüm ilişkiniz kesilecek, paranız, koltuğunuz, karınız, >kocanız, çoluğunuz - çocuğunuz, ananız, >babanız v.s tümü geride kalacak, tek başınıza yepyeni bir hayata >geçeceksiniz. >Eğer o hayatın şartlarına göre kendinizi hazırlayamadıysanız, hazırlama >gereği duymadıysanız, siz ne olursa olsun o ortamda çok büyük bir >sıkıntıya, azaba düşeceksiniz. >Er geç denize düşecek olan insan yüzme öğrenmek mecburiyetindedir. >Yüzmeyi öğrenmediyse, o denizin içinde boğulur. Bunun başka yolu yoktur. >Ben dünyada böyle bir insandım, şöyle bir insandım, şunu yaptım, bunu >yaptım. >Sen dünyada nasıl bir insan olursan ol, eğer yüzmeyi öğrenmediysen, denize >düşünce boğulursun. >Sen eğer gideceğin ölüm ötesi aleme gereken bir biçimde >hazırlanmadıysan, o alemde yer alacak olan ruh bedenini gerektiği bir >biçimde, gereken enerjiyle güçlenmediysen, ne olursan ol o alemin >batağında; >B-O-Ğ-U-L-U-R-S-U-N >E canım ben Peygambere inanıyorum, Allah'a inanıyorum amagerektiği gibi >hazırlanamıyorum. >Lütfen Aldatmayalım kendimizi, mantığımızı çalıştıralım, beyni çalıştıralım >gerçekçi düşünelim. >Halimizi gemideki adama benzemesin. >Peygamber sana diyor ki;"Eğer benim dediklerimi anlayıp idrak edemiyorsan, >bana hiç olmazsa inan, ölüm ötesinde böyle bir yaşam var, o yaşamın >şartlarına göre tedbir alarak kendini kurtar. >Sen diyorsun ki;"Ben sana inanıyorum" >Sonra bildiğin gibi yaşıyorsun. >Peygambere inanmaktan gaye, Peygamberin dediğini anlayıp idrak etmek ve o >bildirdiği tehlikeye karşı gereken tedbirleri almaktır. en ona gerektiği >gibi kulak vermiyor, dediklerini anlamıyor, gereken tedbirleri almıyorsan, >ne kadar" inanıyorum, onu çok seviyorum" dersen de, o gittiğin ortamda >içine düşeceğin azaptan kendini kurtaramazsın. >Ona inanmaktan murat, onun önerdiği bir biçimde gereken tedbirleri >almaktır. >Peygamberin senin inanmana ihtiyacı yok ki...Sen ya geleceği idrak edip, >gereken tedbiri alarak kendini kurtaracaksın veyahut ta es geçeceksin. >Gittiğin ortama gereken bir biçimde hazırlanmadığın içinde mahvolacaksın! >Diri diri kabre gömülüp, orada canlı canlı o azabı çekeceksin seneler ve >seneler boyu. >Bulunduğun yerden bir başka yere 1-2 haftalığına gezmeye gitmeye >kalkıyorsun, 6 ay evvelinden hazırlık yapıyorsun, oranın şartlarını >öğreniyorsun, ne götüreyim, ne getireyim, yanıma ne >alayım, orda nerede kalayım diye onu araştırıyorsun. >Ömür boyu, sonsuz yaşayacağın bir ortama gideceksin bir daha geri dönüş >yok, oranın şartlarını araştırma gereği duymuyorsun. >Ondan sonra akıllıyım diye geçiniyorsun. Bu mu aklın... >Hazırlanma kabul ama evvela oranın ne olduğunu öğren ondansonra hazırlanma, >bilmediğin bir şeye nasıl tedbir alırsın veya nasıl tedbir almama gereğini >duyarsın. >Senin garanti senedin mi var, şu kadar sene yaşayacağına dair? >Bir damarındaki tıkanma, bir kalp krizi, bir beyin kanaması senin bir anda >kaç yaşında olursan ol hayatının sonudur. >O andan itibaren sana ne karın, ne paran, ne kocan, ne anan, ne baban, ne >bir başkası fayda edecek. >Peki, o ölüm denen olayla birlikte başlayacak olan ölüm ötesi yaşama >hazırlanmadıysan seni kim kurtaracak, ne kurtaracak. Allah kerim canım, >yukarıda ALLAH var canım nasıl olsa kurtarır deyip >kendimizi aldatmayalım. Lütfen bırakalım bu sonsuz aldatmacayı... >Yoksa vay halimize........ | |
|
Etiketler |
buyurun, tefekkürüne, Ölüm |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Buyurun ! | eiffel65 | Süper Lig (Anadolu Takımları) | 1 | 27 Mayıs 2019 14:05 |
Buyurun Dua Edelim | Lady | İslamiyet | 0 | 30 Temmuz 2010 13:29 |