11 Ekim 2009, 22:29 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Hayber fethi HAYBER FETHİ ALPEREN GÜRBÜZER Hendek savaşı Yahudilerin Mekkelileri kışkırtması sonucu gerçekleşmişti. Habib-i Kibriya Hudeybiye anlaşmanın ardından üç ay geçmişti ki bu meseleyi kökünden çözmek için Hayber kalesinin fethine karar verdi. Muhtemeldir ki Yahudiler tekrar müşriklerle anlaşır güç kazanabilir diyedir. Bu gerçekler ışığın da Allah Rasulü; yeni hedef Hayber dedi. Hayberliler tarlalarında çalışırken ansızın Medine’den gelen orduyu görünce kalelerine kaçtılar. Hayber son derece donanımlı, zengin ve toplam üç beş kaleden ibaret bir belde idi. Hayber’in ileri gelenleri gelen orduya nasıl karşılık vereceği hususunu masaya yatırdılar. Aldıkları nihai kararla savunmaya dayalı strateji belirlediler. Kuşatma başlamıştı, ama kale iki üç gün dışardan karşılıklı ok ve taş atışlarıyla devam edebildi ancak. Kuşatmanın dışardan karşılıklı ok atışlarıyla böyle devam etmesi Yahudileri canından bezdirmiş, Müslümanlarda ise yiyeceklerin tükenme noktasına geldiğinden dolayı açlık ve bitkinlik belitilerinin doğmasına neden oldu. Üstüne üstelik kuşatma sırasında toz ve toprak içerisinde kalan Hz. Alin’in gözleri rahatsızlandı, neredeyse göremez oldu etrafı, ister istemez istirahata çekilmek zorunda kaldı. Kuşatma ilerledikçe açlıktan ashabın takatı kalmayacak hale geldiği gözlerden kaçmadı. Bu durumda Rasululah (s.a.v) açtı ellerini semaya: — Ya Rabbi! Sana malum, Mü’minlere güç ver, Hayberin en varlıklı ve erzakı bol kalenin fethini bizlere nasibi müyesser kıl diye dua eyledi. Bir gün Rasulüllah hastalandı ve sancağı Hz. Ebubekir’e devretti, ama o gün fetih gerçekleşemedi. Ertesi gün sancak sırasıyla Hz. Ömer vs. derken Ensar’dan birilerine teslim edildi, yine sonuç elde edilemedi. Rasulüllah (s.a.v) bu sefer dedi ki: — Yarın olduğunda sancağı öyle bir kişiye vereceğim ki fetih onun elinde müyesser olacak. Ashab merak etti: — Ya Rasulüllah! O kim? Habib-i Kibriya Efendimiz: — O Ali’dir. Ashab: — Ya Rasulüllah! Ali’nin gözleri kuşatma esnasında rahatsızlandı, o artık sancağı taşıyamaz dediler. Rasulüllah (s.a.v): — Ali’yi çağırın yanıma. Ali geldi, Allah Rasulü tükrüğünü çalarak gözüne sürdüğünde ağrıdan sızıdan eser kalmadı, bundan böyle Ali hayatının sonuna kadar gözlerinden şikâyeti olmayacaktı. Gözlerinin feri yerine geldiği gibi, gaza ruhu Ali’de yeniden canlanmaya başladı bile. Öyle ki, sancağı alır almaz hücuma kalktı, indirdiği ilk kılıç hamlesiyle Hayber’in kapısında bekleyen Merhab’ın kalkanına isabet etti, ardından başını gövdesinden ayırdı. Böylece Hayber kalesininin kapılarını bir darbede hızla açan Allah’ın arslanı Ali’nin hamleleriyle Yahudiler şoka uğra***** kuşatmanın yedinci gününde en büyük hezimete uğradılar. Bu vaziyette Ali’nin komutasında Hayber zafere dönüştü ve Allah Resulü’nün yarın olduğunda fetih müyesser olacaktır sözü gerçekleşti. Derken Yahudilerin en meşhur kalesi fethedildi. Bu arada savaş diğer kalelerde hızla devam ediyordu, artık Yahudilerin direnme güçleri kalmamıştı, nihayet pes etmek zorunda kaldılar. Bu arada Yahudiler; kaleden pek az miktarda olan eşyalarını alıp çıkmak üzere anlaşmak istediklerini bildirdiler. Allah Resulü bu tekliflerine hayır demedi. Hayber Kalesini terk edecekleri sırada Yahudiler ikinci teklifte daha bulundular; —İsterseniz fethettiğiniz toprakları bizlere verin, hatta emrinizde çalışarak ekip biçmeye ve elde edilen ürünün yarısını sizlere vermeye razıyız dediler. Bu teklifte kabul gördü, fakat Allah’ın Habib-i metne; dilediğimiz zaman Hayberden tekrar çıkarmak hakkımızın mahfuz tutulması şartının da şerh düşülmesini istedi. Böylece bu şerhi de anlaşmaya ilave ettirdi. Anlaşmanı ardından tam yola çıkılacağı sırada uzaklardan görünen kafilenin tozbulutları belirmeye başladı, biranda gözler o tarafa çevrilmişti. Kafile yaklaştıkça gelenlerin bir zamanlar müşriklerin baskıları yüzünden öz yurdunu terk etmek zorunda kalan Habeş Yurdun’a hicret edenlerden yalnız birkaç kişi olduğu anlaşıldı. Bu birkaç kişi arasında Caferi Tayyar da vardı aralarında. İlk buluşmada hasretle kucaklaşıldı, müminlerin arasına dâhil oldular. Böylece onlarda ganimetlerden pay almaya hak kazandılar. Artık Hayber fethiyle dönüş emri verildi. Efendimiz yolda konakladıkları yerde Hendek savaşına sebep olan Nadir Yahudilerinin reisi Huyeyy b. Ahtab’ın kızı Safiyye ile evlendi. Fakat ordu içinde Safiye müminlerin annesi olarak mı, yoksa cariye olarak mı kalacak tartışmaları başladı. Derken mesele Efendimiz (s.a.v) yola çıkarken devesine Safiyye’nin yüzünü örtmesi ile tartışmaya son verilmişti, yani o müminlerin annesidir mesajı verildi. Allah Rasulü Medine’ye girdiğinde iki rekât namazı kıldıktan sonra hane-i saadetinde Ayşe’ye; — Safiyye’yi nasıl buldun? Sorusunu tevdi etti. Ayşe annemiz kıskançlık duygusunun ağır basmasıyla olsa gerek; — Nasıl bulacağım, eninde sonun da bir Yahudi kızı değil mi? diye karşılık verdi. Efendimiz (s.a.v); — Öyle konuşma ya Ayşe! O İslamiyet’i tereddütsüz kabul eden bir hanım beyanıyla ırkçı söylemlere geçit vermedi. İşte insanlığa rahmet peygamberi olarak gönderilen “Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed” budur. | |
|
Etiketler |
fethi, hayber |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Hayber gazvesi | Swat | İslamiyet | 0 | 16 Mart 2012 22:48 |
Efendimiz Hz. Muhammed s.a v'in Hayber Fethinden Sonra Hz. Ali'ye Hediye Ettiği Şilt | Sevda | İslamiyet | 0 | 14 Mart 2012 15:05 |
Ali Fethi Okyar (Ali Fethi Okyar Kimdir? - Ali Fethi Okyar Hakkında) | Zen | Tarih / Siyaset | 0 | 20 Şubat 2012 22:44 |
Hayber gazvesi | Ecrin | Tarih | 0 | 07 Haziran 2011 21:51 |
Hayber Savaşı | YapraK | Tarih | 0 | 31 Aralık 2009 02:59 |