29 Ağustos 2006, 17:08 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Peygamberlerin Tarihi. ASHAB-I KEHF Ashab-i Kehf, Yahudiler'in "genç yigitler" dedikleri kisilerdir. Bunlara; "magara arkadaslari", "yedi uyurlar" adi da verilmektedir. Kehf sûresin onuncu âyetinden yirmi yedinci âyetin sonuna kadar Ashâb-i Kehf'den bahsedilmektedir. Ibn ishak'in naklettigine göre, Ashâb-i Kehf, isa aleyhisselâm'in dini üzere amel eden birkaç genç olup, bunlar kendilerini putlara taptirmak veya öldürmek için takip eden Roma toplumu ve bölge valisine karsi mücâdele ve dinlerini korumak üzere daga çikmis, magaraya gizlenmislerdi. Cenâbi Hak onlari düsmanlarindan korumak ve öldükten sonra dirilmeye ibret ve isaret kilmak için üçyüzdokuz yil magarada uyuttu. Uyandiklari zaman birkaç saat uyuduklarini sandilar. içlerinden birisi, bir seyler almak için kasabaya inince bir kaç asir önceki gümüs para, olayin anlasilmasina yol açti. Böylece topluma, öldükten sonra dirilmenin uygulamasi gösterilmistir (9-22).
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » | |
|
29 Ağustos 2006, 17:09 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. HZ. ADEM (S.A.) Hz. Adem , yeryüzünde ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanlarin babasi'dir. Cesitli memleketlerden getirilen topraklari melekler su ile camur yapip, insan sekline koydular. Mekke ile Taif arasinda 40 yil yatip salsal oldu. Yani pismis gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselamin nuru alnina kondu. Sonra Muharrem'in onuncu Cuma günü ruh verildi. Her seyin ismi ve faydasi kendisine bildirildi. Boyu ve yasi kesin olarak bildirilmedi. Allahü tealanin emri ile bütün melekler, Adem'e secde etti, ama Iblis (seytan) kibirlenip, bu emre karsi geldi ve secde etmedi : « Hani biz meleklere (ve cinlere): Adem'e secde edin , demistik. Iblis haric hepsi secde ettiler. O yüz cevirdi ve büyüklük tasladi, böylece kafirlerden oldu »(Bakara, 34) . Hz. Adem 40 yasinda Firdevs adindaki Cennet'e götürüldü. Cennet'de yahut daha önce Mekke disinda uyurken, sol kaburga kemiginden Hz. Havva yaratildi. Allahü teala onlari birbirine nikah etti. Yasak edilen agactan unutarak ve Iblis'in oyununa gelerek önce Havva, sonra Adem aleyhisselam yedikleri icin Cennetten cikarildilar. Adem aleyhisselam Hindistan'da Seylan (Ceylon) adasina, Havva ise Cidde'ye indirildi. 200 sene aglayip yalvardiktan sonra , tövbe ve dualari kabul olup, hacca gitmesi emr olundu: « Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. onra Rabbi onu seckin kildi; tevbesini kabul etti ve dogru yola yöneltti »(Ta'ha, 122) . Arafat ovasinda Havva ile bulustu. Kabe'yi insaa etti. Hz. Adem her sene hac yapardi. Arafat meydaninda veya baska meydanda , kiyamete kadar gelecek cocuklari belinden zerreler halinde cikarildi. «Ben sizin Rabbiniz degil miyim ?» diye soruldu. Hepsi «Evet » dedi. Sonra hepsi zerreler haline gelip, beline girdiler. Yahud belinden yalniz kendi cocuklari cikti. Sonra Sam'a geldiler. Burada cocuklari oldu. Neslinden 40.000 kisiyi gördü. 1500 yasinda iken cocuklarina peygamber oldu. Cocuklari cesitli dillerde konustu. Cebrail aleyhisselam 12 kere geldi. Oruc, her gün bir vakit namaz ve gusül abdesti emredildi. Kendisine kitap verilip, fizik, kimya, tip, eczacilik, matematik bilgileri ögretildi. Süryani, Ibrani ve Arabi diller ile kerpic üstüne cok kitap yazildi. Bir rivayete göre 2000 yasinda iken Cuma günü vefat etti. Hz.Havva 40 sene sonra vefat etti. Kabirlerinin Kudüs'de veya Mina da Mescid-i Hif'de veya Arafat'da oldugu rivayetleri vardir. Habil ile Kabil Habil ile Kabil Hz.Adem'in ogullarindan ikisidir. Habil'in Allah'a yaptigi kurban'in kabul edildigi ve kendi kurbanin Allah tarafindan kabul edilmedigi icin Kabil, Habil'i öldürür ve böylece dünyada ilk kâtil olma makamina mazhar olur. Sonra bir kargadan görüp Habil'i yerin altina gömdü. Allahü teala Kur'an-i Kerimde mealen buyuruyor ki : « Allah nezdinde Isa'nin durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yaratti. Sonra ona «OL !» dedi ve oluverdi »(Al-i Imran, 59) . Burada deginilen durum, Hz.Isa'nin ve Hz. Adem'in babasiz dünyaya gelmeleridir (M.K.). Peygamberimiz Muhammed (S.A.V.) Hz. Adem hakkinda : « Allahü teala Adem'i (aleyhisselam) yeryüzünün her tarafindan aldirdigi topraktan yaratti. Bu sebeple zürriyetinden siyah, beyaz, esmer, kirmizi renkte olanlar oldugu gibi, bazilari da bu renklerin arasindadir. Bazisi yumusak, bazisi sert, bazisi halis ve temiz oldu » (Hadis-i serif, Müsned-i Ahmed bin Hanbel) buyurmustur. Hz. Adem 5 seyi ile bahtiyar olmustur: 1) Hatasini itiraf etmek 2) Pismanlik duymak 3) Nefsini kötülemek 4) Tevbeye devam etmek 5) Rahmetten ümidini kesmemek Iblis de 5 seyden bedbaht olmustur: 1) Günahini ikrar (saklamadan söylemek) etmemek 2) Pismanlik duymamak 3) Kendini kötülememek 4) Kendini kötülemeyip azginligini Allahü Teala'ya nisbet etmek 5) Rahmetten ümidini kesmek
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
29 Ağustos 2006, 17:10 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. Hz. DAVUD (a.s.) Kur'ân-i Kerim'de adi geçen israilogullari peygamberlerinden biri. Yahuda kabilesinden isa (Yasa)'nin sekizinci ogludur. insanoglu yoldan çikip da batakliga düstükçe, yüce Allah, onlara peygamberler göndermistir. Onlar bu peygamberler vasitasiyla uyarilmistir. israilogullarina da peygamberler gönderilmistir. Onlar, umumiyetle bu peygamberlere isyan hatta ihanet etmislerdir. Hz. Musa'nin vefatindan sonra, yine israilogullari isyanin karanligina daldilar. Azginlik yaparak Hz. Musa'nin Allah'tan getirdigi akîdeyi terk etmeye basladilar. Cenâb-i Allah, onlarin üzerlerine baska bir kabîleyi musallat etti. Hz. Musa'nin vefatindan sonra israilogullarinin idaresi Yusa'ya kaldi. israilogullarini çölden çikararak onlari dedelerinin ülkesine yerlestirdi. Bu ülke, Hz. Yakub'un yasadigi Ken'an bölgesi olup, israilogullari için mukaddes ülke sayilir. israilogullari Hz. Musa'nin vefatindan sonra Filistin çevresine yerlesmis bulunan Amâlika Kabilesi ile karsi karsiya geldiler. israilogullari Amâlika ile yaptiklari bir savastan maglup çiktilar. Kendilerini toparlayarak yeniden bu düsman ile çarpismak istediler. Yüce Rabbimiz onlarin bu durumunu söylece anlatmaktadir: "israilogullarindan bir cemaat Musa'dan sonra peygamberlerine: "Bize bir hükümdar gönder ki, Allah yolunda savasalim" dediler. Peygamber. "Size muharebe farz olunursa korkarim ki, savasmazsiniz" dedi. Onlar: "-Niçin Allah yolunda savasmayalim? Yurdumuzdan ve evlatlarimizin yanindan çikarildik" dediler. Onlara farz kilindiginda, birazi müstesna olmak üzere, savastan yüz çevirdiler. " (el-Bakara, 2/246) "Peygamberleri onlara: Allah, Teâlâ size hükümdar olarak gönderdi dediginde, onlar: O, bize nasil hükümdar olur? Biz hükümdarliga ondan daha layikiz. Onun mali da çok degildir. dediler. Peygamber. "Allah onu, sizin üzerinize namaz kildi. Ona ilimde ve cisimde fazlalik (üstünlük) verdi. Allah, mülkü diledigine verir. " (el-Bakara, 2/247). israilogullari tarafindan kutsal kabul edilen bir sandik vardi. Kur'ân-i Kerim'de bu sandiga "Tâbût"* adi verilmektedir. Amâlikalilarla yapilan savas sonucunda bu sandik Câlût (Golyat)'in eline geçmisti. israilogullari bunun acisini duyuyorlar, fakat Tâlût'un da hükümdarligina itiraz etmekten geri kalmiyorlardi. "Peygamberleri onlara söyle dedi: Onun hükümdarligina alamet; size, içinde Rabbiniz tarafindan sekînet ve Musa ailesi ile Harun ailesinin mirasi bulunan Tâbût'u meleklerin yüklenip getirmesidir. Eger siz iman edenlerdenseniz, bunda sizin için ibret ve mûcize vardir. " (el-Bakara, 2/248). Tâbût'un israilogullarinin eline geçmesi onlari yüreklendirdi. Yeniden toparlanarak Amâlika kabilesi üzerine yürüdüler. Tâlût, israilogullarina ögütte bulundu. Onlara söylece seslendi: "Allahu Teâlâ sizi bir nehir ile imtihan ediyor. O nehirden içen benden degildir. Ondan eli ile ancak bir avuç içen bendendir" dedi. Onlarin pek azi müstesna, digerleri içti. Tâlût ile iman edenler nehri geçtiklerinde: Bugün Câlût ve askerlerine karsi duracak takat bizde yoktur dediler. Allah'a kavusacaklarini bilenler. Nice az bir topluluk vardir ki, Allah'in izni ile daha çok olana galip gelmistir. Allah, sabredenlerle beraberdir. ' dediler. " (el-Bakara, 2/249) Amâlika ordularinin basinda Câlût (Golyat) bulunuyordu. Câlüt'un ordusuyla karsi karsiya gelen mümin kitle söyle dua etti: "Ya Râb, üzerinize sabir ve sebat ihsan eyle, ayaklarimizi sabit kil ve kâfir kavme karsi bize yardim et. " (el-Bakara, 2/250) Tâlût'un ordusunda Dâvûd (a.s.) bulunuyordu. Dâvûd (a.s.), Hz. Yakub'un neslinden idi. israilogullarindan olan Dâvûd, daha küçük yasta bir delikanli iken, hak davanin amansiz düsmani, zorba ve güçlü ordulara sahip olan Câlût ile yaptigi mücadeleyi kazanmis ve bu savasta Câlût'u sapan tasiyla öldürmüstü. Bu olayda Allah'a tevekkül eden müminlerin zalimleri nasil yendigi gösterilmektedir. Câlût, zalim zengin ve korkunç bir hükümdardi. Onun açikça belli olan büyük üstünlügü vardi. Fakat Allahu Teâlâ, o zaman islerin yalniz zahiriyle meydana gelmeyip, gerçek anlamiyla vukû buldugunu göstermek istedi. islerin hakikatini sadece O bilir. Her seyin ölçüsü yalniz O'nun elindedir. Aslinda insanlara güçlü görünenin zayif, zayif görünenin de Allah'in yardimiyla güçlü oldugu ölçüsü Allahu Teâlâ'ya aittir. insanlar ise vazifelerini yerine getirmek, Allah'u Teâlâ' ya verdikleri ahitlerini ifa etmekle yükümlüdürler. Bundan sonra Allah'in istedigi seyler istedigi sekilde olur. insanlara, kendilerini korkutan zâlimlerin zayif, çok zayif olduklarini, Allah onlarin ölmesini istedigi zaman küçücük delikanlilarin bile maglup edebilecegini göstermek için bu zalim diktatörün ölümünü, daha genç bir bir delikanli iken Hz. Dâvûd'un eline verdi. Burada Allah'u Teâlâ'nin tahakkukunu istedigi gizli baska hikmetler de vardi. Allah, Tâlût'dan sonra mülkü Hz. Dâvûd'un almasini ve onun yerine oglu Süleyman (a.s.)'i varis kilmayi istedi. Bu sebeple Hz. Dâvûd (a.s.)'in gücü, Câlût'u öldürmesiyle gösterilmis oluyordu. "Allah'in izniyle, onlari hemen hezimete ugrattilar. Dâvûd da Câlût'u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Dilemekte oldugu seylerden de ona ögretti." (el-Bakara, 2/251). Câlût'un öldürülmesiyle Amâlikalilar bozguna ugradilar, darmadagin oldular. Bu olaydan sonra halk, Hz. Dâvûd (a.s.)'a daha çok sevgi ve saygi göstermeye basladi. Tâlût'un ölümünden sonra yerine Dâvûd (a.s.) geçti. Ona hem yönetim, hem peygamberlik verildi; "...Dâvûd'a daglari ve kuslari boyun egdirdik. Onunla beraber tesbih ediyorlardi. Biz (bunlari) yapariz." "Ona, sizi savasin siddetinden korumak için zirh yapmayi ögretmistik. Ama siz, sükrediyor musunuz ki?" (el-Enbiya, 21/78, 80) "Andolsun Dâvûd'a tarafimizdan bir üstünlük verdik. Ey daglar, onunla beraber tesbih edin ve ey kuslar (siz de). Ve ona demiri yumusattik.", "Genis zirhlar yap, dokumasini ölçülü yap ve (hepiniz) iyi isler yapin. Çünkü ben, yaptiklarinizi görmekteyim. diye vahyettik." (Sebe, 34/10-11). Hz. Dâvûd (a.s.) hakkinda Kur'ân-i Kerim'den gelen rivâyetler; Dâvûd'un çok güzel bir sesi oldugunu, kendisine verilen Zebur'u okumaya baslayinca, daglarin ve kuslarin onu dinlemek üzere etrafinda toplandiklarini bildirmektedir. Zebur dört büyük semâvî kitaptan birisi olup, yüzelli sûreden ibarettir. Bu kitap, ser'î hükümleri tasimadigi için Hz. Dâvûd, Hz. Musa'nin serîati ile hükmetmistir. Yahudi kaynaklarinda Hz. Dâvûd'un, Mizmar denen bir musiki âleti çaldigi kayitlidir. Kur'ân'da da: "(Her taraftan) gelen kuslar da ona icabet ederler, hepsi onun nagmesine katilirlardi ", "Onun mülkünü kuvvetlendirmistik. Kendisine hikmet ve açik konusma, güzel konusma vermistik. " (Sad, 38/19-20) buyuran Allah, ayni sûrenin 21. âyetinde, Hz. Dâvûd (a.s.) zamaninda olan bir hâdiseyi de, Hz. Muhammed (s.a.s.)'e söyle haber vermistir: "Dâvûd'un yanina gelmislerdi de, onlardan korkmustu. Korkma dediler, Biz, iki davaciyiz. Birimiz ötekinin hakkina saldirdi. simdi sen aramizda hak ile hükmet. Zulmetme. Bizi yolun ortasina (adalete) götür. " (Sad, 38/22) Kur'ân'da anlatildigina göre bunlar iki kardestiler. Birisinin doksandokuz koyunu, ötekinin bir tek koyunu vardi. Böyle iken doksandokuz koyunu olan öteki kardesinin tek koyununu ister, aralarinda tartisma çikar. Tek koyunu olani bu tartismayi kaybeder. Hz. Dâvûd (a.s.)'a müracaat ederler. O, davaci olanlardan birini dinler, ötekini dinlemeden hükmünü verir. Bunu da Allah'u Teâlâ'nin kendisini imtihani sanir. Ancak bu yaptigi hareket sebebiyle Allah'dan magfiret dileyip secdeye kapanir, tövbe eder. Allah, onu affettigini bildirir ve ona su vahyi indirir: "Ey Dâvud, biz seni yeryüzünde (senden öncekilerin yerine) hükümdar yaptik. insanlar arasinda adaletle hükmet, keyfine uyma. Sonra seni Allah yolundan saptirir. Allah'in yolundan sapanlara, Allah'in hesap gününü unuttuklarindan dolayi, çetin bir azap vardir. " (Sad, 38/26) israilogullari, Hz. Dâvûd zamaninda en parlak dönemlerini yasamislardir. Dâvûd (a.s.) Kudüs'ü fethetmis, kendisine baskent yapmisti. Hz. Dâvûd, hem hükümdar, hem peygamberdi. Bir nimet olarak bu iki özellik ona verilmisti. O, israilogullarini kirk yil yönetti ve Rabbine kavustu. Hz. Dâvud (a.s.)'in yerine oglu Hz. Süleyman (a.s.) geçti ve ona da peygamberlik geldi. Hz. Dâvûd, bir gün oruç tutar, bir gün yerdi. Abdullah b. Amr'dan rivâyetle, Abdullah, her gün gündüzleri oruç tutar, geceleri de (nâfile) namaz kilardi. Onun bu durumu Rasûlullah'a bildirildiginde Hz. Peygamber onu çagirdi ve söyle buyurdu: "Bir gün oruç tut, bir gün iftar et. iste bu Dâvûd (a.s.)'in orucudur." Bir baska rivayette ise, Rasûlullah (s.a.s.) söyle buyurmustur: "Allah'u Teâlâ ya en sevimli oruç, Dâvûd (a.s.)'in orucudur. O, bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi. Allah'a en sevimli namaz da Dâvûd namazi idi. O, her gecenin yarisinda uyur. Üçte birinde (nafile) namaz kilardi. Altida birinde de yine uyurdu." (Müslim, Siyam, 183; Nesâî, Siyam, 69).
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
29 Ağustos 2006, 17:11 | #4 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. HZ. EYYÛB (a.s.) Hz. Ibrahim soyundan gelen bir peygamber. Eyyûb (a.s.)'dan Kur'an'da dört yerde bahsedilir ve sabir örnegi olarak takdim edilir (en-Nisâ, 4/163; el-En'âm, 6/84; el-Enbiyâ, 21/83; Sâd, 38/41). Tevrat'ta da "Eyûb" adiyla müstakil bir kitap, Hz. Eyyûb'un kissasina tahsis edilmistir. Islâm kaynaklarina göre Havrân bölgesinde yasayan ve çok zengin olup, sayisiz mali-mülkü, birçok oglu kizi bulunan Eyyûb (a.s.), kendi toplumuna peygamber olarak gönderilmistir. Sabah-aksam ümmeti ve Allah'a ibâdetle mesgul olan Hz. Eyyûb, Rabbinin bir imtihânina mârûz kalmis, bütün servetini, çocuklarini kaybettigi gibi seytanin kendisine musallat olmasi neticesinde kalbi ve dili hâriç bütün vücudunda çibanlar çikmis, iltihapli yaralar açilmis, yaralarina kurtlar dolmus ve vücudu bozulup kokmaya baslamisti. Bu durumda kocasina hizmete sebât eden esi "Rahmet" hariç hiç kimse onun yanina yanasmadigindan cemiyetten çekilmek mecburiyetinde kalmis, fakat hiçbir zaman sabrini ve Cenâb-i Hakk'a bagliligini kaybetmemistir. Farkli rivâyetlere göre 3, 7, 13 veya 18 sene gibi epey uzun süren bu sikintili dönemden sonra sabriyla imtihâni kazanan Eyyûb (a.s.) Cenâb-i Hakk'in lütfu ve emriyle ayagini yere vurmus, fiskiran su kaynagindan yikanip içerek eski sihhati ve güzelligine kavusmustur. Ayrica kendisine yeniden birçok servet ve çocuk da ihsân edilmistir. Genellikle kabul edildigine göre bu imtihana ugradigi sirada yetmis yasinda olan Hz. Eyyûb, sifâ bulduktan sonra yirmi yil daha yasamis, diger bazi rivâyetlere göre ise hastaligindan önceki kadar daha ömür sürmüstür. Kendisinden sonra Bisr adindaki bir oglu, kavmine peygamberlik yapmistir.
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
29 Ağustos 2006, 17:12 | #5 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. Hz. HARÛN (a.s) Hz. Harûn (a.s), israilogullari peygamberlerinden, Hz. Musa (a.s)'in kardesi. Hz. Yusuf'un vefatindan sonra Misir'da yasayan israilogullari ve diger insanlar, bir müddet onun gösterdigi yoldan yürüdüler; ancak daha sonra hakikati unuttular. Bu arada Misir'in idaresi Kibtîlerin eline geçti. Kibtîler ise yildizlara ve putlara tapiyorlardi. Kibtîler, israilogullarini hor görmeye basladilar. Onlari agir, zor islerde kullandilar. israilogullari çok kalabalik bir topluluk olup Hz. Yakub'un ogullarina nisbetle on iki kola ayriliyordu. Onlar Kibtîlerin zulmünden kurtulmak istiyorlardi. Dedelerinin ülkesi olan Kenân bölgesine gitmek için izin istemelerine ragmen onlara izin verilmemekteydi. Her dönemde oldugu gibi, o dönemin Firavun'u da zulmü temsil ediyor ve insanlari eziyet altinda inletiyordu. israilogullarinin çogalmasi Kibtîleri ve onlarin hükümdari Firavun'u endiselendiriyordu. Onlar, israilogullarinin isyan ederek kendilerine zarar vermesinden korkuyorlardi. Firavun, bir gün kâhinlerini yanina topladi. Gelecekle ilgili onlardan bilgi istedi. Kâhinlerden birisi Firavun'a israilogullarindan bir çocugun dogacagini ve saltanatina zarar verecegini bildirdi. Firavun, bunu duyar duymaz korktu ve tedbirler almaya basladi. Bunun için de israilogullarinin dogacak erkek çocuklarinin tamaminin öldürülmesini emretti. Hz. Musa, bu dönemde dogdu ve öldürülmesin diye bir sandigin içine birakilarak nehre atildi. Firavun'un sarayinda büyüdü. Allah diledi ve Musa'yi Firavun'un kucaginda büyüttü. Harun Peygamber, Hz. Musa'nin büyügüdür. israilogullarinin erkek çocuklarinin öldürülmeye baslanildigi dönemden önce dünyaya gelmistir. Hz. Hârun (a.s.); Musa (a.s.)'dan daha uzun boylu, daha etli, daha beyaz tenli, daha genis sirtli olup açik ve düzgün dilli, yumusak huylu idi. Alninda da bir ben vardi (Hâkim, el-Müstedrek, II, 577). Harun peygamberle ilgili Kur'ân-i Kerîm'de pek fazla bilgi yoktur. Bir âyette Hz. Musa ile birlikte zikredilmektedir. Medyen'den dönerken Hz. Musa'ya Peygamberlik verildi. Peygamberlikle sereflendi. Yüce Allah Hz. Musa'ya emretti: "Firavun'a git, çünkü o azdi" (Tâhâ, 20/24). Musa Peygamber "Rabbim, beni yalanlamalarindan korkuyoruni" (es-suarâ, 26/ 12), "Kalbim sikilir, dilim açilmaz olur. Onun için Harun'a da Peygamberlik ver" (es-suarâ, 26/l3), "Bir de onlarin aleyhimde de bir kisas davalari var, bu sebeple beni öldürmelerinden korkarim" (es-suarâ, 26/14), "Bana ailemden bir vezir ver. Biraderim Harun'u. Onunla arkami kuvvellendir. Onu içimde ortak kil. Ta ki seni çok çok tesbih edelim ve seni çok çok zikredelim. süphesiz sen bizi hakkiyla görensin" (Tâhâ, 20/29-35) dedi. Cenâb-i Allah, Musa'nin bu duasini kabul etti. "Ey Musa! istedigin sana verildi" (Tâhâ, 20/36) buyuruldu. Böylece Harun'a da peygamberlik verildi. "Firavun'a gidin, biz âlemlerin Rabbinin Peygamberleriyiz, bizimle beraber israilogullarini gönder" deyin " (es-suarâ, 26/16-17) buyuruldu. Hz. Mûsa ve Hârun (a.s.) "Ey Rabbim! Dogrusu biz Firavun'un, bize karsi asiri gitmesinden, yahud taskinligini artirmasindan endise ediyoruz" diye Allahu Teâla'ya dua ettiler. Yüce Allah: "Korkmayiniz! Çünkü ben sizinle beraberim. Ben (her seyi) isitirim, görürüm! Hemen gidiniz ve ona söyle deyiniz. "Biz Rabbinin iki elçisiyiz, artik israilogullarini bizimle gönder. Onlara iskence etme! Biz sana Rabbinden, hakiki bir âyet getirdik selam (ve selamet) dogruya tâbi olanlaradir. Bize, su hakikat vahy olundu ki: hiç süphesiz azab yalanlayanlarin ve yüz çevirenlerin üzerinedir" (Tâhâ, 20/45, 48) buyurdu. Bunun üzerine, Hz. Musa ve Hârun geceleyin Firavun'un yanina gittiler. Kapiyi çaldilar. Firavun kapinin açilmasindan dehsete düstü. Hz. Musa ve Hârun, Firavun'a kendilerinin Rabbûlâlemin olan Allah'in elçileri olduklarini, kendisini dine davet etmek için geldiklerini söylediler. Firavun "Ben sizin en yüce Rabbinizim " (en-Nâziât, 79/24) diyerek onlari reddetti. Hz. Musa'ya vahyedildi. "Kullarimla geceleyin yola çik. Onlara denizde kuru bir yol aç. Size yetismelerinden korkma" (Tâhâ, 20/77) buyuruldu. Bu iki peygamber israilogullarini geceleyin yola çikardilar. Bu durumdan haberdar olan Firavun ve askerleri onlari izledi. Hz. Musa, Hârun ve israilogullari, denizi geçerek kurtuldular. Firavun ve askerleri de denizde boguldular. israilogullari Tih sahrasina geldiler. Rizik olarak kendilerine kudret helvasi, bildircin kusu verildi (el-Bakara, 2/57); onlar itirazlarini sürdürdüler. "Biz bir çesit yemege dayanamayiz. Bizim için Rabbina dua et de bize topragin bitirdigi sebzeden, acurdan, sarimsaktan, mercimekten ve sogandan çikarsin" (el-Bakara 2/61) dediler. Musa peygamber, onlara ögütler de bulundu. Tûr dagina çagirildiginda agabeyi Harun'u kendi yerine vekil birakti. israilogullari Misir'dan çikarken altinlarini, gümüslerini de yanlarina almislardi. Hz. Musa (a.s)'in Tur'a gitmesiyle israilogullarinin münafiklarindan Sâmiri bu altinlari topladi ve bir kapta eriterek bir buzagi yapti. Gönüllerinde yatan putçulugu bir türlü tepeleyemeyen bu kavim buzagiya tapmaya basladi. Hz. Hârun, onlara ögütlerde bulundu. "Ey kavmim! Bununla imtihan edildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman olan Allah'tir. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" (Tâhâ, 20/90) buyurdu. israilogullari, Hz. Hârun'u dinlemediler. "Musa, bize dönüp gelinceye kadar, biz o buzagiya tapmaya devam edecegiz" (Tâhâ, 20/91) dediler. Hz. Musa (a.s), Tûr Dagi'ndan döndügünde kavminin buzagiya tapmakta oldugunu gördü. Buna çok üzüldü. Agabeyine kizdi. "Ey Hârun! Onlarin saptiklarini gördügün zaman hana uymaktan seni alikoyan nedir? Emrime isyan mi ettin?" (Tâhâ, 20/92-93) dedi. Hârun Peygamberin yakasina yapisti. Hârun Peygamber; Hz. Musa'ya israilogullarinin kendisini dinlemedigini anlatti. Musa peygamber öfkelendi ve Samiri'yi kovdu. Allahu Teâla, Musa (a.s)'ya Hârun (a.s)'u vefat ettirecegini, onu daga getirmesini bildirdi. Musa (a.s), Hârun (a.s)'un elinden tutarak daga çiktilar. Hârun (a.s)'un sibr ve sibbîr adindaki ogullari da yanlarindaydilar. Dagin üzerinde görülmemi:s güzellikte bir agaç, yapilmis bir ev, evin içinde bir sedir, ve sedirin üstündeki yataktan misk gibi bir koku geliyordu. Hz. Musa ile birlikte Hârun yatagin üstüne yattilar. Allahu Teâla Hârun (a.s)'un ruhunu bu halde iken aldi, sonra agaç kayboldu, ev ve sedir semâya yükseldi. Hz. Musa, Hârun (a.s)'un cenaze namazini orada kilarak onu daga defnetti. Yahudiler bu daga Tûr-u Hârun adini vermislerdir (Taberî, Tarih, I, 223). Hârun (a.s)'un Tih çölündeki bu dagda vefat ettiginde yüz on yedi, yüzyirmi veya yediyüzyirmiüç yasinda oldugu söylenir (Yâkubî, Tarih, I, 41). Hârun Peygamber uzun müddet yasadi. Musa Peygamberle birlikte kavmine ögütlerde bulundu, kavminin nankörlüklerine gögüs gerdi. Zaman geldi; Rabbine kavustu, o da ölümü tatti.
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
29 Ağustos 2006, 17:13 | #6 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. Hz. HIZIR (a.s) Hz. Mûsâ döneminde yasamis ve peygamber olmasi kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir sahsiyet. Kur'ân-i Kerîm'de, Hizir (a.s.)'in isminden açikça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kissadan "Katimizdan kendisine bir rahmet verdigimiz ve kendisine ilim ögrettigimiz kullarimizdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen sahsin Hizir (a.s.) oldugu anlasilmaktadir. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu sahsin Hizir oldugu açikça belirtilmistir (bk. Buhârî, ilm 16, 44, Tefsîru'l-Kur'ân, Tefsîru Sûrati'l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174). Bu rivayetlere göre bir gün Hz. Mûsâ isrâil ogullari arasinda vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadigi sorulmustu. Hz. Musâ: "Hayir, yoktur!" diye cevap verince Cenâb-i Hak bir vahiyle Hz. Mûsâ'yâ Mecme'u'l-Bahreyn'de (iki denizin kavusum yerinde) kullarindan salih bir kul olan el-Hadir (Hizir)'in kendisinden daha âlim oldugunu bildirdi. Bunun üzerine Hz. Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanli ile Hizir'i bulmak üzere uzun bir yolculuga çikti. ikisi, iki denizin birlestigi yere ulasinca, yolculukta yemek üzere azik olarak yanlarina aldiklari baliklarini unutmuslardi ve balik bir delikten kayip denizi boylamisti. Hz. Mûsâ oradan bir süre uzaklastiktan sonra yemek için delikanlidan baligi çikarmasini istedigi zaman baligin denize dalip kayboldugunu fârkettiler. Hz. Mûsâ'nin Hizir'i bulmasinin alâmeti, bu baligin kaybolmasi oldugundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hizir (a.s.)'i buldular. Bundan sonra Hz. Mûsâ'nin Hizir ile, Kehf Sûresi 66-82. âyetlerinde anlatilan yolculugu basladi. Hz. Mûsâ'nin yolculugunda azik olarak tasidigi baligin Mecme'u'l-Bahreyn'de denize dalip kaybolmasi, bazi rivayetlerde ve çesitli islâm milletlerinin folklorunda, bu arada Türk folklorunda da bu suyun âb-i hayat oldugu, ölüleri bile canlandiran, içenleri ölümsüzlestiren bir hayat iksiri oldugu seklinde izah olunmus, burada baligin canlanip denize dalmasi meselesinde bir peygamberin hayatinin ve Cenâb-i Hakk'in kudretinin söz konusu oldugu unutulmustur. Buna bagli olarak, Mecme'u'l-Bahreyn bölgesinde yasayan birisi olarak Hizir (a.s.)'a da ölümsüzlük isnâd edilmis ve kendisine beser üstü güçler ve yetkiler verilmistir. Hizir aleyhisselâma verilen ilmin mahiyetini anlayabilmek için Musa (a.s.) ile olan yolculugunu Kur'ân-i Kerîm kisaca söyle anlatir: Hizir (a.s.), yolculukta karsilasacaklari olaylara Musa peygamberin sabredemeyecegini kendisine hatirlatmis ve O'ndan sabir için söz almistir (el-Kehf,18/66-70). Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmislerdi. Hizir (a.s.) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmistir. Musa (a.s.) sabredemeyip söyle demistir: "Gemiyi, yolcularini bogmak için mi deldin? Dogrusu çok kötü bir is yaptin" (el-Kehf; 18/71). Yolculugun sonunda, ilk bakista görünmeyen ve perde arkasi bilgi niteligindeki sebebi Hizir (a.s.) söyle belirtir: "O, deldigim gemi, denizde çalisan birkaç yoksulundu. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü gemi yolculuga devam ederse, ileride her saglam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanlari) vardir" (el-Kehf, 18/79). Yolculuk sirasinda, diger çocuklarla oynamakta olan bir çocugu öldürdü. Musa (a.s.): "Kisas olmadan, masum bir cana nasil kiyarsin? Dogrusu çok kötü bir is yaptim, dedi" (el-Kehf,18/74). Küçük çocugun bu erken yasta vefat ettirilme sebebi Hizir (a.s.) tarafindan söyle açiklandi: "Öldürdügüm erkek çocuga gelince; onun anne ve babasi mü'min kimselerdi. ileride onlari isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin" (el-Kehf, 18/80,81). Burada Cenâbi Hak'kin, anne-babanin hayirli kimseler olmasi sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sikintilara sokacak bir çocugu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayirli bir evladin verilmesinin, gerçekte o aile için " hayir" olduguna isaret ediliyor. Yolculugun üçüncü merhalesi Kur'an'da söyle anlatilir: "Musa ve salih kul yollarina devam ettiler. Sonunda bir köye varip, halkindan yiyecek istediler. Halk ise onlari misafir etmek istemedi. Musa ve salih kul, orada yikilmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu dogrultuverdi. Bunun üzerine Musa: "isteseydin buna karsilik bir ücret alirdin, dedi. Salih kul söyle dedi: iste bu seninle benim aramizin ayrilmasi demektir. Sabredemedigin seylerin içyüzünü sana anlatacagim" (el-Kehf, 18/77,78). Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (hizir) söyle açiklar: "Bu ev, sehirde iki yetim çocugun idi. Duvarin altinda kendilerine ait bir hazine vardi. Bunlarin babalari salih bir kimseydi. Rabbin, onlarin rüstlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çikarmalarini istedi. Bu Rabbinden bir rahmettir. Ben bunlari kendiligimden degil, Allâh'in emriyle yaptim. iste, sabredemedigin seylerin içyüzü budur" (Kehf 18/82). Bu hikmetlerle dolu yolculuktan, insanlarin günlük hayatta karsilastiklari bir takim olaylarin, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asil perde arkasinin bulundugu anlasilmaktadir. Bazan ser olarak görülen olaylarin arkasindan büyük hayirlarin ortaya çiktigi görülmektedir. Âyet-i Kerîmelerde söyle buyurulur: "Hosumuza gitmedigi halde, savasmak size farz kilindi. Belki de hosumuza gitmeyen bir sey sizin için daha hayirlidir. belki hosunuza giden bir sey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir siz ise bilmezsiniz (el Bakara, 2/216). "... Eger karilarinizdan hoslanmiyorsaniz. olabilir ki, hosunuza gitmeyen bir seyde Allah, sizin için çok hayir takdir etmistir. " (en-Nîsâ, 4/19). Rasûlullah (s.a.s.), Hizir (a.s.)'in ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculugu sirasindaki bir konusmayi söyle nakleder: "Bir serçe, denizden gagasiyla su alip, gemiye konmustu. Hizir (a.s.) bunu Hz. Musa'ya göstererek söyle dedi: Allâh'in ilmi yaninda, benim ve senin ilmin, su serçenin denizden eksilttigi su kadar bir seydir" (Buhârî, ilm, 44, (el-Enbiyâ, 27, Tefsîru Sûre 18/2; Müslim, Fezâil, 180; Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 311, V, 118; bilgi için bk. Ibn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, istanbul 1985, V,172-185).
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
29 Ağustos 2006, 17:15 | #7 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. HZ. HUD (S.A.) Hz. Hud Yemen'de bulunan Ad kavmine gönderilen peygamberdir: «Ad kavmine de kardesleri Hud'u (gönderdik). (...) » . Nuh aleyhisselamin oglu Sam'in neslindendir. Bir ismi de Abir olup, lakabi Nebiyyullahtir. Hz.Hud'un ismi (veya nesebi) hakkinda 2 rivayet vardir: Hud bin Abdullah bin Riyah (veya Ribah) bin Él-Halud bin Ad bin Avs bin Irem bin Sam bin Nuh Hud ibni Salih ibni Erfahd ibni Sam ibni Nuh ibni Ebi Ad'dir. Yemen'de Aden ile Umman (Oman) arasinda bulunan Ahkaf diyarinda Hz. Hud dogup büyüdü. Cocukluktan itibaren Allah'a ibadet ederdi. Ara sira ticaret yapan Hz. Hud gayet sefkatli ve cok cömert idi. Kavmi (Ad) bolluk ve bereket icinde ve gösterisli binalar yaparak azmistir. Bütün nimetleri kendilerine veren Allah'i unutan Ad kavmi putlara tapmaya basladi. Hud aleyhisselam bu kavme peygamber olarak gönderildi ve Hz. Hud Nuh aleyhisselamin bildirdigi dinin esaslarini Ad kavmine bildirdi: «(...) O dedi ki: " Ey kavmim ! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan baska tanriniz yoktur. Hala sakinmiyacak misiniz ? » . Allah'a itaat edip, Ona ibadet etmelerini söyledi. Allah "onlara putlara tapmaktan, zulüm etmekten vazgecmeleri, insanlara merhametli olup onlara eziyet etmemeleri, insanlari sasirtmak maksadiyla yollara aldatici isaretler ( Ad kavmi, yolculari sasirtmak ve onlarin cölde kaybolup gitmelerine gülmek (alay etmek) icin yollara yanlis isaretler koyarlardi, M.K.) koymamalari, insanlarla alay etmemeleri, onlari öldürüp mallarini soymamalarini ve bütün varligi yaratan bir olan Allah'a ibadet etmeleri icin nasihatte bulunmak " üzere Hud aleyhisselami Ad kavmine yolladi. Ne yazik ki bircok kabileler gibi Ad kavmi de peygamberine karsi geldi: « Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik icinde görüyoruz ve gercekten seni yalancilardan saniyoruz » . Hud aleyhisselam onlari Allah'in azabi ile korkuttu ise de pek az kisi iman etti. Ama Hud aleyhisselam yelmedi ve imana davet etmeye devam etti: « Ey kavmim ! Rabbinizden bagis dileyin; sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize gögü (yagmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsin. Günah isleyerek (Allah'tan) yüz cevirmeyin » . Kavmi ise ona hakaret etti, hatta kendinden gecinceye kadar onu dövdü. Bu - alcakca - dövme olayi da Sadad isimli Ad kavminin en zengini ve böylece bunlarin basinin (emir): " Ey Hud ! Bu söylenenleri duymadin mi ? Iste ben Avc'i kendime vekil tayin sectim. Benim namima senin Allah'ina cenk (savas, harp; M.K.) edecek, hadi sür senin Allah'ini " söylemesinden sonra vukuu buldu. Hud aleyhisselam da bunun üzerine kavmine biraz da aciyarak: « Ey Yüce Rabbim ! Sen bana en büyük isyani göstermis olan bu Ad kavmine karsi artik acimasiz davran. Onlari cezalarinin en büyügü ile cezalandir. Senden bunu diliyorum » diye beddua etti. Hz. Hud kavminin islah olmayacagini anlayinca: « Ya Rabbi ! Sen her seyi biliyorsun. Ben onlara peygamberligimi bildirdim. Ey Rabbim ! Onlara ders almalarina vesile olacak bir musibet ver » diye beddua etti. Hud aleyhisselamin duasini kabul eden Allahü Teala Ad kavmine önce kuraklik, kitlik musibetini verdi: 3 sene müddetce hic yagmur yagmadi. Akan pinarlar kuruyup, agaclar , meyveler sararip soldu. Hayvanlar susuzluktan telef (ölecek kadar zayifladi; M.K.) oldu. Bikmayan Hud aleyhisselam onlari imana davetini devam etti ise de onlar git gide azginlasti, Hud aleyhisselama daha cok eziyet ettiler. Hz. Hud mucizeler gösterdi ise de yine hidayete ermediler. Allahü Teala Ad kavmi üzerine azab yüklü bulutu göndererek buluttan esen bir rüzgarla onlari helak etti: « Ad kavmi (Peygamberleri Hud'u) yalanladi da azabim ve tehdidim nasilmis (gördüler). Biz onlarin üstüne, ugursuzlugu devamli bir günde dondurucu bir rüzgar gönderdik » . Bu bulutun ismi « sarsar » idi ve 7 gece, 8 gün devametti: « Ad kavmi ise, ugultulu, kasip kavuran bir firtina ile mahvedildiler. Allah onu, ardarda 7 gece, 8 gün onlarin üzerine musallat etti. Öyle ki (eger orada olsaydin), o kavmi, ici bos hurma kütükleri gibi oracikta yere sarilmis halde görürdün » . Ad kavmi üzerine gelen rüzgar, Hud aleyhisselama ve ona iman edenlerin yüzlerine gayet serinletici ve tatli olarak esti: « Emrimiz gelince; Hud'u ve onunla beraber iman edenleri tarafimizdan bir rahmetle kurtardik, onlari agir bir azaptan kurtulusa erdirdik » Hud aleyhisselam, kavmi helak olduktan sonra kendine inananlarla birlikte Mekke-i Mükerremeye gitti. Kabe-i Muazzamanin bulundugu yerde ibadet ve taatla mesgul oldu ve orada vefat etti. Kabrinin Harem-i Serif'de (Kabe-i Mazzamanin etrafindaki Mescit) Hicr (bkz. Hicr suresi) denilen yerde bulundugu rivayet edilmektedir. Allahü Teala yüce Kur'an-i Kerim'de buyuruyor ki: « Onlar hem bu dünyada hem de kiyamet gününde lanete tabi tutuldular. Biliniz ki; Ad (kavmi) Rablerini inkar ettiler. (Sunu da) bilin ki Hud'un kavmi Ad, Allah'in rahmetinden uzak kilindi » ; (Onlar: Ad kavmi; M.K.) 2. Hud Suresi Hud suresi 123 ayet olup, Hatt-i Osman'a göre 11. suredir. 12, 17 ve 114. ayetler Medine'de digerleri Mekke'de inmistir. Yunus suresinin devamidir. Hud aleyhisselam'dan haric Nuh, Salih, Ibrahim, Lut, Su'ayb ve Musa (a.s.)'den de bahseder. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.) 112. ayet (« O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolundugun gibi dosdogru ol ! (...) » Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. hakkinda: « Beni Hud suresi kocatti ! » demistir. Cünkü bu ayette direkmen Peygamberimize (S.A.V.) - ve saniyen tabiiki bütün alem-i Islama - « emrolundugun gibi dosdogru ol ! » denmistir ve bu kolay bir is degildir.
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
29 Ağustos 2006, 17:16 | #8 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. HZ.IBRAHIM (S.A.) 1. Hz. Ibrahim hakkinda genel bilgiler Hz. Îbrahim Kur'an-i Kerim'de bildirilen peygamberlerdendir : « Kitap'ta Ibrahim'i an. Zira o, sidki bütün bir peygamberdi » . Ülül'azm denilen peygamberlerin ücüncüsü olup Mezopotamya'daki Keldâni kavmine gönderilmistir. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.)'dan sonra Allah katinda insanlarin en üstünüdür, cünkü ileride görecegimiz gibi Allahü Teâlânin varligini kendi akil ve mantigiyla bulmustur. Allah ona Halil'im (dostum) diye buyurdu. Onun icin «Hâlilürrahman» olarak zikredilir. Kendisine on suhuf (forma) verildi. Ogullari, Ismail ve Ishak aleyhisselam'dan ziyade soyundan daha bircok peygamber geldigi icin «Ebü'l enbiya» (peygamberler babasi) da denilmistir. Beni Israil oglu olan Hz. Ishak, Arap kavmi ise diger oglu Hz.Ismail'den türemistir. Babasinin Âzer'in mi, Târuh'un mu olup olmasi hakkinda ihtilaf vardir (genis bilgi ileride, 2.2 noktada verilecektir) . Bir rivayete göre annesinin ismi Emile'dir . Hz.Ibrahim peygamberimizin dedelerindendir . 2. Hz. Ibrahimin hayati 2.1. Hz. Ibrahim'in yasadigi zaman ve mekan Ibrahim aleyhisselamin nesebi Nuh aleyhisselamin oglu Sam'a dayanir. Hz. Nuh'un vefati ile Hz. Ibrahim arasinda iki peygamber (Hz.Hud & Hz. Sâlih) vardir. Bu fâsila (rivayete göre, M.K.) 1143 senedir. Hz. Hud ile Hz. Ibrahim arasinda da 630 yillik bir fâsila oldugu bildirilmistir. Dogum yeri Bâbil kentidir . 2.2. Ibrahim aleyhisselamin babasi Allahü Teâlâ Kur'an-i Kerim'de : «Ibrahim, babasi Âzer'e...» buyurmaktadir. Bu âyetten anlasilacagi gibi Hz. Ibrahim'in babasi Âzer isminde idi. Ama, bazilarina göre Ibrahim aleyhisselamin babasi -Kur'anda bildirilen- putperest Âzer degil, mü'min olan Târuh idi. Bu görüsü destekleyenler arasinda meshurlari Abdülhakim Arvâsi, Kadi Beydâvi ve Senâullah Dehlevi vardir, ama Sii'ler de bunu söylemektedirler . Bir rivâyete göre Âzer Hz. Ibrahim'in - amcasi olup - Târuh'un ölmesiyle Emile ile evlenip, Hz. Ibrahim'in üvey babasi oldu. Tefsir yönünden bunu böyle aciklamaktadirlar : En'am suresinin manasi : «Ibrahim, Âzer olan babasina dedigi zaman» anlamindadir. Böyle olmasaydi Kur'an-i Kerim'de «Babasi Âzer'e dedigi zaman» demeyip, "Âzer'e dedigi zaman" veya "Babasina dedigi zaman" demek yetisirdi . Âzer, kendi babasi olsaydi "Babasi" kelimesi fazla olurdu demektedirler. Bir kanit olarak Sua'ra suresinin 219. ayetini göstermektedirler. Bu surede Allah « Secde edenler arasinda dolasmani da görüyor » denilmektedir. Buna göre Peygamberimizin sülâlesinde hicbir putperest yokturdur. Bu görüse rededenler ise, ki bunlar arasindaTaberi, Ebu Hayyan ve Elmalili Muhammed Hamdi Yazir vardir, acik olan âyete (En'am, 74) bir mâna verilmek istenmistir demektedirler. Mealine göre manalar degistigi icin anlamlar da degisir teorisini ileri sürmektedirler. Konuya objektif bir yönle bakmak gerekirse, Âzer'in Ibrahim aleyhisselamin babasi olmamasi biraz daha mantiklidir. Sunu da belirtmek lâzim ki, bir ücüncü fikir vardir. O da, Ibrahim aleyhisselamin babasinin asil isminin Tarih veya Taruh olup sonradan - bir putun ismi olan - Âzer ismine degistirmesi. Bu da Nemrud'un onu puthanesi'nin nâziri olarak tayin etmesinden sonra gerceklesmistir . Ama kaynaklar bu düsünce hakkinda bilgi vermiyorlar, onun icin fazla dikkat etmemek gerekir. Biz burda ilmi gercekleri tartismiyacagimiz icin bunu burda noktalamak gerekir. Bu ihtilaf'in cözümünü ancak Rahman, Rahim, Evvel, Âhir, Kebir, Aziz, Saafii, Mâlik, Gafur, Nur, Adl, Hak, Hakem, Rauf, Sehid, Veli, Kerim, Bari, Cebbar olan ALLAH bilir. Âzer ayrica put yapardi ve Nemrud'un yakininda bulunurdu. Onun bir dedigini, iki etmezdi. 2.2. Hz. Ibrahim'in dogumundan peygamberligine kadar olan hayati 2.2.1. Hz. Ibrahim'in dogumuna kadar vukuu bulan olaylar Nemrud (2.3.2.2. no'lu noktaya bakiniz) ve ona tâbi olanlar azginlik ve Allah'a isyan icinde yasamakta idiler. Bir gün Nemrud bir rüya gördü. Bir rivayete göre, rüyasinda gökyüzünde bir nurun parladigini, günesin, ayin ve yildizlarin bu nurun isiginda kayboldugunu gördü. Diger bir rivayete göre ise, rüyasinsda bir kimsenin gelip tahtindan kaldirip kendini yere vurdugunu gördü. Müneccimlere gördügü rüyayi anlatip tâbir ettirdi. Bunlar "Yeni bir peygamber ve din gelecek, senin saltanatini temelinden yikacak ! Ona göre tedbir almalisin" diye tâbir ettiler. Nemrud bu isin tedbiri kolaydir deyip, " Bundan sonra kimse cocuk sâhibi olmayacak. Hanimlardan uzak durulacak. Dogan cocuklar, erkekse öldürülecek, kizsa birakilacak" emrini verdi. Bu suretle 100.000 mâsum bebegi öldürüldügü nakledilmistir . 2.2.2. Dogumundan sonra Bu sirada Hz. Ibrahim'in annesi hâmile idi. Âzer'in durumunu bildigi icin, onu doguma yaklasinca kendisinden uzaklastirdi ve gizlice bir magaraya gitti ve orda Hz. Ibrahim'i dünyaya getirdi. Dogduktan sonra annesi onu emzirdi ve magarayi kapatip geri sehre döndü. Âzer'e ," Cocuk cok zayif dogdu ve hemen öldü" dedi. Bundan sonra magaraya - gizlice -gelip Ibrahim aleyhisselami emzirip geri eve dönerdi. Rivâyetlere göre, Hz. Ibrahim magarada 7, 13, 16 veya 17 yasina kadar kaldi . 2.3. Hz.Ibrahim'in tebligi 2.3.1. Hz. Ibrahim'in Allah'i aramasi 2.3.1.1. Hz. Ibrahim'in Allah'i aramasindan önceki durumu Hz. Ibrahim'in imâni durumunu hakkinda Kur'an-i Kerim bilgi vermektedir :«Andolsun biz Ibrahim'e daha önce rüsdünü vermistik. Biz onu iyi tanirdik » . Burdaki rüsdünü vermek peygamberlik, yahut Ibrahim aleyhisselamin risâletten önce sahip oldugu hidayet ve dogruluk manasina geldigi tefsirlerde bildirilmistir. Bu da gösteriyor ki, peygamberlik Hz. Ibrahim'e genc yasta verilmis idi. 2.3.1.2. Ibrahim aleyhisselamin tefekkür ile tevhid'i bulmasi Ibrahim aleyhisselam hakkinda Allahü Teâlâ « Halil'im » demistir. Bu da onun Allahi arayip bulmasindandir. Bunun icin Kur'an-i Kerim'de sunlar buyrulmustur : «Böylece biz, kesin iman edenler olmasi icin Ibrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanligi onu kaplayinca bir yildiz gördü, Rabbim budur, dedi. Yildiz batinca, batanlari sevmem, dedi. Ay'i dogarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batinca, Rabbim bana dogru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,dedi. Günesi dogarken görünce de, Rabbim budur, zira daha büyük, dedi. O da batinca, dedi ki : Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak kostugunuz seylerden uzagim » . Bu olay resmi olarak bakilirsa Hz. Ibrahim'in peygamberlik baslangicidir. Bundan sonra Hz.Ibrahim Bâbil kavmine Allah'in emirlerini teblig etmeye basladi ve bircok delil gösterdi. 2.3.1.3. Ibrahim aleyhisselamin putlari kirmasi Babil halki Allah'in yolundan saptigi icin her sene putlar icin âyin düzenlerdi. Bu âyin'de bir yere toplanir bayram yapar ve sonra puthaneye gider, putlara secde eder, sonra da evlerine dönerlerdi. Böyle bir bayram günü, Ibrahim aleyhisselam puthaneye girip, bir balta ile bütün kücük putlari kirdi. Baltayi da, en büyük putun boynuna asdi ve oradan uzaklasti. Keldâniler puthâneye girince bütün putlarin kirildigini gördüler ve bunu yapani yakalayarak cezâlandirmak istediler. Hz. Ibrahimi getirip, bu isi sen mi yaptin dediler. Ibrahim aleyhisselam « Kendisi dururken kücük putlara tapinilmasi istemedigi icin, boynunda asili olan büyük put yapmistir. Inanmazsaniz kendisine sorunuz » buyurdu. Onlar 'Putlar konusamaz ki, sen onlara sor diyorsun' dediler. Bunun üzerine Ibrahim aleyhisselam « O halde konusamayan ve kendilerini kirilmaktan kurtaramayan putlara neden ibadet edersiniz ? Size ve tapdiginiz putlara yaziklar olsun » dedi , ama bu hic bir fayda vermedi, cünkü onlar : «Dediler ki. Biz, babalarimizi bunlara tapar kimseler bulduk ».
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
29 Ağustos 2006, 19:41 | #9 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. Evet arkadaşlar forumdan kaynaklanan sebeblerden dolayı tekrardan devam ediyorum, iyi okumalar.. 2.7. Misafir melekler 2.7.1. Meleklerin müjdesi Ibrahim peygamber yasi gittikce ilerliyordu. Bu sirada melekler gelip Ibrahim aleyhisselama bir oglunun dogacagini müjdelediler : « Hem o kullara, Ibrahim'in misafirlerinden haber ver. Hani melekler, Ibrahim'in yanina girdikleri zaman, "selam" demisler, Ibrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demisti. Melekler: "Korkma ! Gercekten biz sana bilgin bir ogul müjdeliyoruz" dediler » . Rivayete o sirada Hz. Ibrahim 120 ve Hz. Sâre de 99 yasinda idi. Müjdeyi vermek üzere gelen melekler gayet güler yüzlü birer´genc suretinde Ibrahim aleyhisselamin karsisina ciktilar. Bunlarin Cebrail (a.s.), Mikail (a.s.) ve Israfil (a.s.) oldugu Ibn-i Abbas'dan rivayet edilmistir. Cebrail aleyhisselam ile birlikte 7 veya 9, veya 10 bir yahut da 12 melegin bulundugu rivayet edilmistir. Melekler bu müjdeyi verdikten sonra Lut kavmini helak etmeye gittiler (genis malumat icin bkz. «Hz.Lut» Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. . Melekler, "Selamunaleyke" deyince Ibrahim aleyhisselam "Aleyküm selam" diyerek mukabelede bulundu. Onlari evinde en iyi yere oturttuktan sonra ikram etmek üzere hemen bir buzagi getirdi. Misafirlerine ikram etti ise de onlar yemedi. Bundan dolayi Hz. Ibrahim'in kalbine biraz süphe düstü. O zamanin âdetine göre bir eve misafir gelip, ikram edilenden bir sey yerse ondan emin olunurdu; misafir bir sey yemezse onun zarar vermek icin geldigi hükmedilirdi. Ibrahim aleyhisselam tekrar melekleri davet edince, onlar "Biz yemegin ücretini vermeden yemeyiz" dediler. Hz. Ibrahim "Bedelini verin de yiyin. Bu yemegin bir ücreti var diye karsilik verdi. Melekler bu ücreti sorunca, Hz.Ibrahim: « Bismillah ,demek. Sonunda da Elhamdülillah, demektir » dedi. Bunun üzerine Hz. Cebrail, Mikail aleyhisselam bakarak : « Bu zât, Allahü Teâlânin dost edinmesine lâyik bir kimsedir » buyurdu. Bu sirada Hz. Sâre perde arkasinda duruyordu. Meleklerin müjdesi üzerine: «(Ibrahim'in karisi Olacak sey degil ! Ben bir kocakari, bu kocam da bir ihtiyar iken cocuk mu doguracagim ? Bu gercekten sasilacak sey ! dedi » dedi. Âyet-i kerimede onun icin « Dâhiket » buyrulmustur. Bu kelime hem gülmek, hem de hayz oldu manasina gelmektedir. Cumhur'a göre gülme manasinda kullanilirsa da Ikrime ve Mücahit'e göre hayz oldu anlamindadir bu kelime. Ayrica gülmesi hakkinda da degisik rivayetler vardir. Meleklerin korkma demesi üzerine Ibrahim aleyhisselamin korkusunun gitmesi icin gülmüstür. Bir baska rivayete göre Ishak aleyhisselamin müjde verilmesi hakkinda ellerini yüzüne kapayip gülmüstür. Cünkü kendisi cok yaslanmisti ve bir cocuk dogurmanin ihtimali sifirdi o yasta. Hz. Ibrahim de yukarida belirttigimiz gibi 120 yasina gelmisti. Diger bir rivayete göre, ellerini yüzüne kapamasi, yasliliginda hayz görmesinden ve bunun farkina varmayip hâyasi sebebiyle utanmasindan ileri geldigi bildirilmistir. Hz. Sâre'nin bu sözlerine karsilik melekler " Sen Allahü Teâlânin emrine mi, takdirine mi sasiyorsun" dediler ve Ibrahim aleyhisselamin cikip Lut kavmi'nin ikamet ettigi yere gittiler . Yahudiler Ibrahim aleyhisselamin misafirleri hakkinda baska bir beyânat vermektedirler. Onlara göre Hz. Ibrahim'e melekler degil, bizzat - tövbe hâsaa - Allah gelmistir. Yanina da bazi melekler almis, güya . Ve onlara göre misafirler Hz. Ibrahim ile beraber yemek yemisler. 2.7.2. Ishak aleyhisselamin dogumu Meleklerin haberinden 1 sene sonra Hz. Ishak dogdu . Ileride Hz. Ishak hakkinda mâlumat verecegim. 2.8. Hz. Ibrahim'in Mekke'ye yolculugu 2.8.1. Ibrahim aleyhisselam Mekke'de Ismail aleyhisselam büyüyüp genclik cagina girmisti. Cürhümilerden Arapca ögrenmis ve onlar arasinda yüksek makama erismisti. O Cürhümilerden bir kiz ile evlendi. Bu sirada ise Hâcer aleyhisselam vefat etmisti. O sirada Hâcer hatun 99 yasinda idi ve Kâbe'nin bitisiginde bir yer olan ve Hicr denilen yere defn edildi . Ibrahim aleyhisselam bir gün oglunu ziyaret etmek üzere Sam'dan Mekke'ye dogru yola cikti. Hz. Ismail'in evine varinca oglu yiyecek temin etmek icin evde yoktu. Ibrahim aleyhisselam Hz. Ismail'in hanimindan mali durumlarini sorunca, hanimi hallerinden sikâyetci oldu. Giderken de ogluna söylemesi icin tenbihte bulundu: " Kocan geldiginde benden selam söyle, kapisinin esigini degistirsin" ve oradan ayrildi ve evine geri döndü. Ismail alehisselam eve gelip bunu duyunca, olayi anladi ve hanimindan ayrildi. Baska bir kadinla evlendi. Ibrahim aleyhisselam bir müddet sonra Mekke'ye yine gidince oglu yine evde bulunmuyordu. Bu sefer Hz. Ismail'in hanimina ayni soruyu sordu. O da cevaben: " Biz hayir ve saadet icindeyiz " dedi. Ne yiyip ictiklerini sorunca da, "Et yiyip, zemzem iciyoruz" dedi. Bunun üzerine Halilallah: " Yâ Rabbi ! Bunlarin etlerini ve sularini mübarek kil, bereket ihsân eyle " diye dua etti ve oradan geri Sam'a döndü. Ibn-i Abbas'in rivayet ettigi bir hadiste Pegamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:«Ibrahim (a.s.) zamaninda Mekke civarinda hububat bilinmiyordu. Av etiyle gidalanilirdi. Eger o zaman hububat mâlum olsaydi, Ibrahim (a.s.) hububat hakkinda dua ederdi » . Ibn-i Abbas bu Hadis hakkinda buyurdu ki: " Ibrahim aleyhisselamin bu duasinin bereketiyle Mekke sicak olmasina ragmen, et ile su, burada diger yerlere nazaran insanlara daha faydalidir " . 2.8.2. Kâbe'nin insasi Günlerden bir günde Allahü Teâlâ haliline Kâbe-i Muazzamayi yapmasini emreyledi. Kâbe'nin insasi hakkinda iki rivayet vardir : Melekler Allah-i Zisanin emriyle binâ ettiler; Adem aleyhisselam melekler ile birlikte insa etti. Bunun üzerine Ibrahim aleyhisselam yeniden Mekke'ye dogru yola cikti. Mekke'de oglu Ismail aleyhisselami zemzem kuyusu basinda buldu. Allah'in emrini ona da söyledi ve Ismail aleyhisselam ona yardim edecegini ekledi. Kâbe'nin nereye yapacagini bilmedigi icin, bir rivayete göre Cebrail aleyhisselam Kâbe'nin su andaki yerini gösterdi. Ilkönce temeli kazmaya basladilar ve Adem aleyhisselam zamanindaki temeli buldular. Ayni temel üzerine Kâbe'yi insa ettiler. Hz. Ibrahim oglunun getirdigi taslarla, Cebrail aleyhisselamin târifine uyarak Kâbe'yi yapiyordu. Nihayet Kâbe'nin duvarlari yükseldi ve yukariya tas yetisemez oldu. Bundan dolayi büyük bir tas getirdiler ve Ibrahim aleyhisselam bu tasa basarak duvar örmeye basladi. Mübarek ayaginin izi cikan bu tasa da Makâm-i Ibrahim denilir. Kâbe de tavaf namazi bu tasin bulundugu yer olan Makâm-i Ibrahim'de kilinir . Kâbe tamamlaninca Ibrahim aleyhisselam ogluna: " Ey Ismail ! Iyi bir tas getir ki, hacilara isaret olsun" buyurdu. Ismail aleyhisselam bir tas getirdi ise de Hz. Ibrahim daha iyi bir tas istedi. Bunun üzerine, Ebu Kubeys dagindan: " Cebrail aleyhisselam tûfanda bana bir tas emanet etti. Gel onu al ! " diye bir ses isitti. Hemen Ebu Kubeys dagindan Hacer-ül-esved tasi alinip, Kâbe'deki yerine kondu . Kâbe insa edildikten sonra Ibrahim aleyhisselam, Allah'in: « Insanlar arasinda hacci ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argin develer üzerinde (...) tavaf icin Kâbe'ye gelsinler » emriyle, yüzünü Yemen tarafina cevirip: " Ey insanlar ! Allahü Teâlâ bir ev bina ettirdi ve bu evi ziyaret etminizi emreyledi. Geliniz, Kâbe'yi ziyaret ediniz " diye seslendi. Allahü Teâlâ da sesini bütün dünyaya duyurdu. Insanlar bu sesi duyunca: « Lebbeyk Allahümme Lebbeyk " diye cevap verdiler. O zaman, ana rahminde ve baba sulbünde olan ne kadar hacca gidecek varsa « Lebbeyk » dediler. Bir defa gidecek olan bir kere, iki defa gidecek olan iki kere ve daha fazla gidecek miktarina göre cevap verdiler . Kâbe'nin insasindan sonra Ibrahim aleyhisselam Sam'a dönüyor ve bütün aile efradini alip Hac ediyor.
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
29 Ağustos 2006, 19:42 | #10 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Peygamberlerin Tarihi. 2.8.3. Kâbe hakkinda bilgiler Kâbe-i Muazzama, Mescid-i Haram'in ortasinda, dört köse tastan bir oda olup, 17 m yüksekliktedir. Kuzey duvari 8,8 m, güney duvari 7 m, dogu duvari 11,9 m, bati duvari da 12,8 m genisliktedir. Dogu ve güney duvarlari arasindaki kösede Hâcer-ül-esved tasi bulunmaktadir. Kâbe'nin dogu duvarinda bir kapi vardir. Kapi yerden 1,7 m yükseklikte, eni 1,7 m ve boyu 2,7 m'dir. Kâbe'nin dört kösesine Rükn denir. Sam'a dogru olana Rükn-i Sâmi, Bagdat'a olana Rükn-i Irâki, Yemen tarafina olana Rükn-i Yemâni ve dördüncü köseye de Rükn-i Hacer-ül-esved denir . 2.9. Hz. Ibrahim aleyhisselamin duasi 2.9.1. Ibrahim aleyhisselamin iki dualari 2.9.1.1. Halilallah'in Kur'andaki duasi Kâbe'yi tamamladiktan sonra Ibrahim aleyhisselamin dua ettigi Kur'an-i Kerim'de zikredilmektedir :«Hatirla ki Ibrahim söyle demisti: Rabbim ! Bu sehri (Mekke'yi) emniyetli kil, beni ve ogullarini putlara tapmaktan uzak tut. Cünkü onlar (putlar) insanlarin bircogunun sapmasina sebep oldular, Rabbim. Simdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karsi gelirse, artik sen gercekten cok bagislayan, pek esirgeyensin . Ey Rabbimiz! Ey sâhibimiz! Namazi dosdogru kilmalari icin ben, neslimden bir kismini senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yaninda, ziraat yapilmayan bir vâdiye yerlestirdim. Artik sen de insanlardan bir kisminin gönüllerini olara meyledici kil ve meyvelerden bunlara rizik ver! Umulur ki bu nimetlere sükrederler. Ey Rabbimiz! Süphesiz ki sen bizim gizleyecegimizi de aciklayacagimizi da bilirsin. Cünkü ne yerde ne de gökte hicbir sey Allah'a gizli kalmaz. Ihtiyar halimde bana Ismail'i ve Ishak'i lutfeden Allah'a hamdolsun! Süphesiz Rabbim duayi isitendir. Ey Rabbim! Beni soyumdan gelecekleri namazi devamli kilanlardan eyle; ey Rabbimiz! duami kabul et! Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacagi gün beni, ana-babami ve müminleri bagisla ! » . 2.9.1.2. Hz.Ibrahim'in ikinci duasi Ibrahim aleyhisselamin diger duasi hakkinda da Imam-i Gâzâli mâlumat veriyor: " Ibrahim aleyhisselam sabahladigi vakit söyle buyuruyordu: « Ey Allah'im. Bu gün yepeyeni bir yaratilistir. Binâenaleyh bugünü tâatinle benim icin ac, magfiret ve rizanla kapat! Bugün de bana nezdinde kabul olunacak haseneyi ihsan eyle. O haseneyi gelistir ve benim icin onu kat kat artir. Ve bugünde islemis oldugum günahlari benim icin affeyle. Cünkü bolca affeden ve her nimeti kullarina ihsanda bulunan, kullarini siddetle seven, daha istemeden evvel onlarin isteklerini bilip takdir eden sensi » . Râvi diyor ki: Bir kimse Hz. Ibrahim'in duâsiyla sabahladigi takdirde o günün sükrünü edâ etmis sayilir . 2.9.2. Ibrahim aleyhiselamin babasi icin duasi Kur'an-i Kerim'den bize nakledildigine göre Ibrahim peygamber babasi icin Allah tarafindan istigfâr dilemistir. Mucizât-i Kur'an-iyenin Tevbe suresinin -113. âyetin mukabili olarak - 114. âyetinde: «Ibrahim'in babasi icin af dilemesi, sadece ona verdigi sözden dolayi idi. Ne var ki, onun Allah'in düsmani oldugu kendisine belli olunca, ondan uzaklasti. Süphesiz ki Ibrahim cok yumusak huylu ve pek sabirli idi» . Ibrahim aleyhisselam babasina kendisinin affi icin Allah'a dua edecegine dair söz vermis ve onun Allah tarafindan affini dilemisti. Fakat babasinin Allah düsmani oldugunu anlayinca dua etmeyi birakti . Peygamberimiz (S.A.V.) de amcasi Ebu Tâlip icin Allah'tan magfiret dilemek istemis, bunun üzerine Tevbe sure-i serif'in 113. âyeti inmisti. 3. Halilallah'in vefati Hz. Sâre yasinda ölmüstü. Allah'in dostu da Kudüs'de ikâmet etmekteydi. Bir gün evden gelince evinde birisinin oldugunu gördü. Bu misafir Azrail aleyhisselam idi. Ibrahim aleyhisselam :'Seni iceriye kim birakti' dedi. O da:'Buranin sahibi' diye cevap verince, Halilallah:'Buranin sâhibi benim ve ben seni iceriye birakmadim' dedi. Azrail aleyhisselamin: 'Beni buraya buranin ve her seyin sahibi birakti' demesi üzerine Ibrahim aleyhisselam bu misafirin bir melek oldugunu anladi. Kimsin diye sordu ve Azrâil aleyhisselamin oldugunu ögrendi. Ibrahim aleyhisselam ona: "Ziyârete mi geldin ? Ruhumu almaya mi ?" buyurdu."Eger izin verirsen ruhunu almaya!" diye cevap verdi. Hz. Ibrahim de : "Dost dostun canini alir mi ?" deyince, "Yâ Ibrahim bunu Allah'a sorayim" buyurdu. Azrâil aleyhisselam hemen gidip geldi ve Allahü Teâlâ: " Dost dosta kavusmak istemez mi ?" buyurdu dedi. Halilallah bunu isitince: "Cabuk gel kardesim, hemen canimi cânâna kavustur, benim icin bundan daha büyük bir müjde olamaz" buyurdu ve ruhunu teslim etti . Ibrahim aleyhisselam Kudüs civarinda Habrun kasabasinda bir magaraya defn edildi. Bu kasaba Halilürrahman olarak bilinmektedir . En meshur camisi de « Halilürrahaman » camisidir. Su anda Israilogullarinin elinde bulunup Hebron olarak bilinmektedir
__________________ [ hic habere cunctus est, neque nec habere cunctus est. ] « Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. IRC Network » |
|
Etiketler |
tarihi, peygamberlerin |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Peygamberlerin Meslekleri | Winston | İslamiyet | 2 | 01 Ekim 2021 18:51 |
Peygamberlerin en üstünü | Ecrin | İslamiyet | 1 | 07 Eylül 2020 21:17 |
Peygamberlerin Soyu | Lcia | İslamiyet | 0 | 16 Mart 2015 17:20 |
Peygamberlerin Meslekleri | oneofgirl | İslamiyet | 0 | 04 Ağustos 2013 14:16 |
Peygamberlerin Sıfatları | PopSy | Genel İslami Konular | 24 | 15 Ağustos 2008 13:34 |