IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 15 Nisan 2009, 23:23   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Hz.ali(k.v)




HZ.ALİ(K.V)

ALPEREN GÜRBÜZER
25.06.2008, 06:22


Peygamberimizin amcası Ebu talib’in oğlu, doğduğunda, annesi Fatıma, babasının adını koydu: Esad. Habibi-i Kibriya efendimiz daha otuz yaşlarında iken Esad için Fatıma hanıma Ali ismini telkin etmiş, böylece bundan böyle bu ad ile anılacaktır
Peygamberimize risalet geldiğinde, Ali çocuk yaşta Allah’ın Rasulü ile Hatice validemizin ibadet ederken görmüş, merak etmiş, bu yaptığınız hareketler ne diye? Kendisine din hakkında bilgi sunulmuş, davet edilmiş, O da babama danışayım demiş, fakat Allah Rasulü eğer bu dini kabül etmeyecek olursan gizli tutmasını tembih etmiş, ertesi gün geldiğinde, Allah beni yarattığında babamamı danıştı ki bende din hususunda ona danışayım deyip çocuklardan ilk Müslüman olma şerefine kavuştu. Babası Ebu Talip Müslüman olmadı, ama oğluna da niye Müslüman oldun demedi, aksine yeğeninin güvenilir olduğuna vurgu yaparak itaat etmesini öğütledi.
Gıfar kabilesinden bir yabancıyı Mekke’de görünce üçgün misafir etmiş, Ebuzer El Gıfari üçüncü gün dolduğunda geliş amacının peygamberliğini ilan eden Muhammed’i görmek istediğini söyleyince, o’nun Hane-i Saadette görüşmesini sağlayıp, Müslüman olmasına vesile oldu. Hicret izni çıkmasıyla Darünnedva da Peygamberimizin öldürülmesi kararı alınmıştı. Bunun üzerine Rasulü Zişan Efendimiz benim yerime yatağımda yat, daha sonra da Medine’ye gelirsin, emrini almanın sonsuz güveniyle yatağında korkusuz halde mışıl mışıl uyuyacak kadar rahat bir şekilde görevini yerine getirmiştir. Hatta ardından uzun bir yürüyüşten sonra yalın ayak ve ayakları şişmiş halde Rasulü Ekremle göz göze geliyor ve onun acılarını dindirecek mübarek tükrüğünü ayağına sürerek yorgunluğunu üzerinde almanın mutluluğunu yaşayacaktı. Ensar- muhacir kardeşliğinde Ali’ye kardeş ayırmadı, sen benim hem dünya hem de ahiret kardeşimsin diyerek O’nu özel kıldı. Sevgili kızını daha önce Hz. Ebubekir, Hz.Ömer isteyip de susmayı yeğleyip, daha sonra Hz.Ali’nin talip olmasıyla kabül şerefi O’na nasip oluyor.
Girdiği her savaşın başlangıcında er meydanına çıkıp rakiplerini kılıcı ile devirmiş, hatta Amr’ın Hendeği aşarak birkaç kez; yok mu karşıma çıkan! Meydan okumasına her defasında Hz. Ali çıkmak isteyip de Allah Rasulü’nün; Otur Ey Ali bu Amr! Beyan buyurmasının ardından dayanamayıp;
— Ya Rasulüllah! O Amr ise bende Ali diyerek kararlığını ortaya koyunca, Efendimiz zırhını giydirmiş ve Zülfikar isimli kılıcını kuşandırmış hadi çık iznini aldıktan sonra Amr’ın boynunu devirerek rüştünü isbatlamıştır. Hayber’in Fethi uzun muhasaralar sonucunda en son sancak O’nun eline verilmesiyle gerçekleşebiliyor ve bu zaferin ardından Ali’ye Allah’ın arslanı anlamında Haydar lakabı veriliyor.
Birgün Rasulü Ekrem mescide geldiğinde Hz. Ali’yi toztoprak içerisinde uyur halde görüyor, eliyle toz toprakları silkeledikten sonra;
— Haydi, uyan Ey Turab! diye seslenerek tozlu topraklı manasına gelen Ebu Turab künyesi onun için şeref olarak değerlendirildi.
Hz. Ali’nin ilk oğlu ve ikinci oğlu olduğunda her ikisine de Harb ismi vermiş fakat Allah Rasulü’nün devreye girmesiyle birine Hasan(güzel), diğerine de Hüseyin(küçük güzel) isimleri koyulmuştur. Habib-i Kibriya Efendimiz Fatıma ve torunlarını abasının altına alarak; Onlar benim ehli beytimdir beyan buyurarak onları cennet gençlerinin Efendisi olarak ilan etmiş ve böylece nur nesli torunları vasıtasıyla devam etmiştir.
Hz.Ali ve Fatıma annemiz ömür boyu mütevazı bir şekilde fakru zaruret içerisinde ocaklarını tüttürmüşler, kapıyı çalan her fakire elde avuçta nevarsa kendilerininde aç kalma pahasına yardımına koşmuşlar, onların gözlerindeki ışıltı açlıklarını unutturmaya yeterek günlerini böyle geçirdiler,
Allah Rasulü vefat ettiğinde hilafet meseleleri kendisinden habersiz şekilde görüşüldüğünde üzülmüş, bunun üzerine Hz. Ebubekir’e beyat etmemiş hem de beyat ettiğinde Fatıma’nın üzüleceğini düşünerekten bu konuda altı ay sessiz kalmış. Nihayet Allah Rasulü’nün cennet hanımlarının seyyidelerinden ilk defa kendisine kavuşacak olanı Fatıma olacağı hadisi şerifinin tecelli ettiği gün, doğum sancısıyla birlikte Muhsin adlı çocuk doğurdu, ama çocuk yaşamadı, ardından kendisi de Hakka ruhunu teslim etti. Aradan birkaç gün geçtiğinde Hz. Ali Hz.Ebubekir’in yanına varıp; ‘bu göreve layıksın, amma velâkin Allah Rasulü’nün vücudu henüz ortada iken halifelik görüşmelerinin bana haber verilmediği için kırılıp geciktirmiştim, yarın mescidde herkesin huzurunda beyat edeceğim’ sözünü verdi, öyle de oldu. Hz. Ali beyat etmekle kalmamış gerek Hz.Ebubekir gerekse Hz. Ömerin halifelik dönemlerinde yar ve yardımcı olmuştur. Hz. Osman döneminde de çok koşturdu, çok gayret etti ama, Halifenin etrafındaki Emevi dayanışma ağını aşamamış, O’nun bu samimi girişimleri ters yüz edilerek, hatta yanlış algılanıp, Hz.Osman’a karşı tavır olarak gösterilmiştir. Bütün bunlara rağmen Hz. Osman’ı şehit olması anına kadar ümmetin birliği adına çabalarını esirgemedi.
Hz.Osman’ın şehit olmasının ardından Basralılar Talha b. Zübeyri, Kufeliler Zubeyr b. Avvam’ı, Mısırlılar Hz.Ali’yi halife olma konusunda üçünü de ikna edemediler, Sa’d b. Vakkas ve Abdullah b. Ömer’e başvurdular netice alamadılar. İsyancılar bu defa; yarına kadar ashabın ileri gelenlerinden herhangi biri halife çıkmazsa boyunların vuracağız tehdidinde bulundular, bu elim vaziyette Ensar- Muhacir grubundan bir topluluk Hz. Ali’yi ikna etme girişimleri arasında çaresiz kabul etmekten başka şansı olmadığını anlayınca ertesi gün mescidde insanlardan beyat alarak itaat sözü verdiler. Artık Hz.Ali dördüncü halife.
Hz.Ali’nin halife olmasına başta Mervan olmak üzere Emeviler hazmedemediler, nitekim ilk fırsatta Medine’yi terk ettiler.
Hz.Aişe’de Hac dönüşü Hz.Osman’ın şehit olduğunu ve yerine Hz. Ali’nin halife olduğunu öğrendiğinde üzülmüştü. Çünkü otuz yıl öncesinde Hz.Aişe’ye yapılan iftirada Hz. Ali Peygamberimize; Boşa gitsin, Allah sana daha hayırlı kısmet açar sözlerini işittiğinde incinmiş, o günden itibaren Hz.Ali’ye iyi gözle bakmamıştır hep.
Halifelik makamına oturur oturmaz Hz.Ali’ye ashabın ileri gelenleri tarafından; Muaviye’ye şimdilik ilişilmemesini, yerinde kalması önerileri geldiğinde;
— İtaat etmediği müddetçe kılıçtan başka çözüm yolu olmadığını beyan etti. İsrarlar ardı ardına geldi, hatta birtakım vaadler verilerek anlaşmakta fayda var denildi, fakat O ortada ümmetin birliği ve dirliği sözkonusu olduğu için kabül etmedi. Derhal yeni valileri yola çıkarmaya başladı, Sehl b. Huneyf görev tebligatını alıp Tebuk topraklarına vardığında onu görenler;
— Ey yolcu kanına mı susadın ikazı karşısında Muaviye’nin yerine vali olmaktan vazgeçip geri döndü, hakeza Kufe valiside aynı… Öyle anlaşılıyor ki Şam ve Kufe şehirleri itaata almak kolay değildi. Hz.Ali’yi uzun bir mücadele bekliyordu. Birde üstelik içlerinde Talha ve Zübeyr’in de bulunduğu bir heyet Hz.Ali’ye Yüce Allahın ahkâmını tatbik için beyat ettiklerini hatırlatılarak, Hz.Osman’ın kanını döküp helal sayanların cezalarının verilmesini talep ettiler. Aynı düşünceleri Şam’da ki Muaviye de şiddetle savunuyordu. Hz. Ali daha yeni besmele çekip, işe koyulduğu curcunalı bir havada hemen ceza yoluna gitmeni doğru olmadığını, suların durulmasını beklemekte fayda olduğunu, devlet işleri rayına oturduktan sonra hep birlikte halledilmesinin kanaatını ortaya koydu. Fakat gelen heyet tatmin olmamıştı bu sözlerden.
Hz.Ali Şam ve Kufe şehirlerine gönderip de geri dönen valiler olayı ile geri adım atmayıp, kendisini Rasulüllah’ın halifesi olarak kabül etmelerini bildiren mektuplar gönderdi. Gönderilen elçilere mektuba cevap verilmeden eli boş döndürülüyorlardı. Hz. Ali yılmadı tekrar mektup gönderdi, bu sefer sadece; ‘Muaviye b. Ebu Süfyandan Ali b. Ebi Talib’ ibareli bir satırlık gelen umursamaz cevap, Hz.Ali’nin moralini bozmuştu.
Bu arada yıllardır aynı emeller uğruna beraberce İslam adına mücadele ettiği iki dava arkadaşı çıka gelip umre için izin istediler, Hz. Ali, Talha ve Zübeyr’i ardlarından uğurlarken, bir daha Medine’ye hiç dönmeyeceklerini bilmeyerekden vedalaştı. Mekke’ye varıp umrelerini yaptıktan sonra Hz.Aişe ile buluştuklarında Hz.Ali’ye isteksiz olarak beyat sözü verdikleri bildirdiler, aslında bu sözlerle beyattan vazgeçtiklerini itiraf etmiş oluyorlardı.
Hz. Aişe etrafında kümelenme gitgide artıyordu, karar verildi; Her kim Osman’ın katillerinden intikamını almak istiyorsa Basra’ya doğru sefere gelsin çağrısı yapıldı. Rasulüllah’ın hanımı Ümmü Seleme Aişe’nin kararını doğru bulmadığını yazdığı mektupla bildirdiyse de kararından vazgeçiremedi.
Hz. Ali, Abbas b. Abdülmuttalib’in oğlu Kusem’ın mektubunu aldığında dava arkadaşlarının ve Hz. Aişe’nin kendisine karşı Mekke’den Basra’ya ordunun hareket ettiğini haberini alınca çok üzüldü.
Hz.Aişe ve ordusu Hayber yakınlarında Evtas denilen yerde konakladıklarında Said b. As;
— Ey Mü’minlerin annesi nereye?
Hz.Aişe:
— Osman’ı şehit edenleri cezalandırmak için Basra’ya gidiyorum deyince,
Said b. As:
— Osman’ın katillerini uzaklarda aramana gerek yok, yanı başındakilere bakman kâfi, dedi.
Said bu sözlerle Zübeyr ve Talha’yı kastedip, onların hilafeti Hz.Ali’ye kaptırmaları ile Osman’ın derdine düştükleri rolüne büründüklerini ima ediyordu, ama Hz. Aişe güttüğü davada hala kararlıydı. Have’b denilen yere geldiğinde köpek ulumalarını işitince biranda hayaline Efendimiz(s.a.v)’in hanımlarına söylediği sözler aklına geldi; ‘ Bana öyle geliyor ki sizden birine Have’b köpekleri uluyacak’
Hz.Aişe bu sözleri hatırlar hatırlamaz birden irkiliverdi, geri dön duygusu ağır basmasına bastı ama, Abdullah b. Zübeyr’in avaz avaz; ‘Ali b. Ebi Talib geldi, Basra’ya yetişin, kendinizi kurtarmaya bakın’ çağrıları bu duyguları bertaraf etmeye yetti, hareket edildi, Basra’ya yakın Hufeyr denilen yere varıldı.. Basra valisi Osman b. Huneyf gelenlerin niyetlerini öğrendikten sonra Hz. Aişe’nin karşısında yer aldı. Derken iki taraf karşı karşıya geldi, her iki taraftan yaralananlar oldu, barış yapıldı, fakat Bedeviler; Talha ve Zübeyr’in ileri gelenleri adamları uyudukları kanaatine vardıkları gece vaktinde Osman b. Huneyf’in evine baskın düzenlediler, Mervan sakalına sarıldı, Aişe validemize Huneyfi bırakıp bırakmıyacığını danışıp sonradan salıverdiler. Osman b. Huneyf Kufeye doğru yola koyulduğunda Basra’ya gelmekte olan Hz.Ali ile göz göze geldi ve dedi ki;
—Ya Emirel Mü’minin! Beni Basra’ya sakallı gönderdin şimdide sakalsız dönüyorum, bu sözlerle artık Basra’nın Hz.Aişe’nin kontrolüne geçmiş bulunduğunu itiraf etmiş oluyordu.
Kufeliler Hz. Aliye geliş maksatlarını sorduğunda, Emirül Mü’minin olanları anlattıktan sonra alevlenmek üzere olan ateşi söndürmek cevabını verdi.
Hz. Ali son kez ıslah olma duygusuyla Ka’ka b. Amr’ı muharebe başlamadan görevlendirerek yaptığı müzakerelerle barışın kapısını aralamayı başarmıştır. Fakat anlaşma istemeyen İbn-i Sebe ve taraftarları bir gece her iki tarafa baskın yaparak uykularından ayıkanlar gördüğü manzara karşısında karşı tarafın hışmına uğradık düşüncesiyle biranda sulh savaşa dönüşmüş, tarihlerin Cemel vakası dediği ve onbin insanın ölümüne bir o kadar da yaralanmasına sebep olan savaş kaçınılmaz olmuştu. Hz.Ali zaferle çıkmıştı bu savaştan, sıra ganimetlere gelmişti ki Hz. Ali derhal müdahale ederek:
— Mü’minlerin annesi Aişe ganimetlerden kime isabet edecek soru yöneltince ganimet isteklerinden vazgeçmek zorunda kaldılar, zaten kazananda müslüman kaybedende. Emirül Müminin bu soruyla ganimet gayrimüslimlerden alınır mesajını vermişti. Cemel vakası galibininde mağlubunun da pişman olduğu bir savaştı. Çünkü Hz.Osman döneminde isyan boyutunda kalan mücadelenin Hz. Ali dönemiyle iç savaşa dönüşmesi yürekleri yaktı hep. Bu savaşta Talha ve Zübeyr de ölenler arasında idi.
Hz. Ali Basrada işleri hal yoluna koyduktan sonra Kufeye döndü, böylece burada Şam’a yakın konaklayarak Muaviye’ye sıra sana geldiğinin mesajı verilecekti.
Cemel vakasından sonra birsene sonra Muaviye ve ordusu ile Sıffın’de karşı karşıya gelindi, Muaviye ve ordusu tam bozguna uğrayacakları sırada mızraklarının ucuna Kur’an sahifelerini takılarak aramızda hakem olsun, yani Allah’ın kitabına göre her iki taraftan adam belirleyelim denmiş. Hz. Ali bunun bir tuzak ve hile olduğunu ordusuna söylese de söz geçirememiş, mecburiyetten hakeme başvurmayı kabul etmek zorunda kalmış. Muaviye sonderece akıllı usta olduğundan şüphe duymadığı Amr As’ı hakem olarak çıkardı, Hz. Ali ise bilgisinin kıt olduğunu emin olduğunu bildiği fakat kendi tarafının dayatmaları ile Ebu Musa El Eşari hakem olarak atama anlaşma metnini imzaladı. Muaviye durumdan memnundu. Nasıl memnun olmasın ki, bu anlaşmayla Muaviye mağlubiyetten kurtulduğu gibi, anlaşma esnasında ‘Mü’minlerin Emiri’ ifadesini de kaldırabilmiştir. Amr b. As gerçektende aklını kullandı, diplomatik atakla muhtemel hezimeti lehine dönüştürmeyi başardı, nede olsa işin ucunda hiç unutamadığı Mısır valisi olma hayali vardı.
Sıffın’da yüz on gün kalınmıştı. Şam ordusu kırk beşbin, Irak’lılar yirmi beşbin zayiat vermişti. Her iki tarafında esirleri vardı, esirleri Hz.Ali serbest bırakınca, Muaviye’de aynı yolu izlemek zorunda kalmıştı.
Şam ordusu Muaviye’ye bağlı ve disiplinli, Hz. Ali’nin ise Hicaz, Basra, Kufe halklarından müteşekkil olup, Muaviye’nin ki kadar itaatkâr değildi. Önce Hz.Ali’ye hakeme başvurmaya mecbur ettiler, üzerinden az bir zaman geçmeden bu defa da ordu içinden Temim kabilesinin oluşturduğu bir grup hakeme niye başvurdun diye de tekfirlikle suçlama cüreti gösterebilmişler, sonra da ordu içinden ayrılarak Harura adı verilen köye yerleştiler, bu köye nisbetle kendilerine Harici denilecekti. Haricilik Huruç eden demekti, yani başkaldıran anlamına gelen kendilerine özgü bir kavramdı zaten.
Hariciler aynı zamanda iyi bir Kurra (iyi Kur’an okuyan) ama, Kur’anın mana ve ruhundan uzak okuyucular olmaları onların her önüne geleni kafir ilan etme yoluna itmiştir. Haricilere Hz. Ali’den niye ayrıldıklarını sorduklarında verdikleri cevap; Sıffın’da hakeme başvurmasını öne sürerler. Oysa Hz. Ali başlangıçta Kur’an sahifelerinin mızraklara takılmasının bir hile ve tuzak olduğunu defalarca telkin ettiği halde, israrlarından vazgeçmediler, üstelik Hz Ali’yi hakem tayinini kabul etmeye mecbur bıraktılar. Derken tarihi fırsatı kaçırmaya neden olmuşlardır.
Önce Abdullah b. Abbas daha sonra da Hz.Ali yaptığı etkili konuşmalar tesirini gösterip, Haricilerin yarıdan fazlası Hz. Ali ile Kufeye dönmüş, dörtbin kadar Harici ise Harure köyünde kalmıştı. Geriye kalan Haricilere ne anlatılsa bildiklerini okuyorlardı, münazaraların ardı arkası kesilmiyordu.. Hz.Ali ile münazara için bu defa kendi adlarına İbnül Kevva’yı seçmişler, Hz.Ali’nin akıl dolusu cevaplar karşısında İbnül Kevva yenilmiş, buna rağmen O’na:
—Dön gel onunla konuşulmaz pişkinliğini sergiliyebilmişlerdir. Hz.Ali’nin İbnül Kevva’yı susturmasıyla aralarından beşyüz kişi ayrılıp gittiler. Diğer geri kalan Harici grubu Hz. Ali’ye diş bileyince savaş kaçınılmaz oldu, Hz.Ali bu noktadan sonra diğerlerinin tepeleme vaktinin geldiğini düşünüp, orduyla üzerlerine yaklaştığında belki ikna olurlar düşüncesiyle son kez ihtarını yaptı ve iflah olmayınca Nehravan denilen savaşta Hariciler acı kayıplar verdi. Kaçıp kurtulanlardan iki kişi Sicistan’a, diğerleri de Yemen’e ve Kuzey Afrika’ya giderek herbir topluluk Harici fraksiyonları oluşturdular. Hz.Ali savaş sonrası harp meydanında cesetler arasında girerken üzgündü, ama artık Şam üzerine yürüyebilirdi. Muaviye mutlaka itaat altına alınmalıydı. Yolda başka bir Harici fraksiyonun ayaklandığı haberi gelince önce her zamanki gibi onlarda ikaz edildiler, diretince acı akibet onlar içinde gerçekleşti, kaçanlar başka bir yerde başka Harici fraksiyonlarını kuracaklardı. Zıplayan sırça misali nereye sıçrasalar orda mantar gibi türüyebiliyorlar, gittikleri yerlerde valileri öldürmekle kalmıyorlar Hz. Ali’ye, Muaviye’ye ve Mısır valisi Amr’a kadar uzanacak eylemlere yöneliyorlardı.. Nitekim, Hac mevsimi sonunda karar verdiler; üçünü de ortadan kaldırılırsa yeryüzünde huzursuzluk bitecek diye.. Mısır’lı Abdurrahman b. Mülcem;
— Ben Ali’nin hakkından gelmeye adayım dedi ve hemen sorumluluğu üstleniverdi.
Temim kabilesinden Burek bin. Abdullah da :
— Bende Muaviye’nin hakkından gelmeye hazırım dedi.
Amr b. Bekirde:
— Bende Amr b. As’a talibim dedi ve böylece Ramazan’ın yirmiyedisinde hep birlikte aynı saate denk gelecek zaman diliminde suikasti gerçekleştirmeye and içtiler.
Hz.Ali sabah namazına Hane-i saadetinden çıkıyor ardından oğlu Hasan edeple babasını takip ediyordu, vakit tamamdı, o anda pusudaki hainler ansızın Hz.Ali’nin üzerine üşüşüp başından yara açıyorlar, ama yaka paça yakalanıp, Abdurrahman b. Mülcem Hz.Ali’nin huzuruna getiriliyor. Emirül Mü’minin vefat ederken bile:
— Ben ölürsem kısas yapın, benim kanım yüzünden Müslümanların kanına girişmeyin vasiyetinde bulunuyor ve Allah Rasulünün ahirete intikal ettiği yaşta, yani altmışüç yaşında vefat ediyor.
Burek de Muaviye için tam sabah namazı saatinde pusuya yatar, fakat Muaviye’nin idaresi saltanat ve mülk olması dolayısıyla yanındaki yaverler anında fark edip, saldırı esnasında yakayı ele vermesi gecikmedi, Muaviye kıl payı da olsa yara almadan kurtulmuştu, hemen onun katline ferman vererek defterini dürüverdi.
Yine aynı tarih yani Ramazan’ın 27 si, Mısır valisi namaz için o gün için kendi yerine vekilini tayin ederek evinden çıkmayınca, vekâleten gönderdiği vekilini Amr sanıp öldürdüler, o da yakalanıp cinayetin bedeli olarak Amr emriyle idam ediliverdi.
Hz. Muaviye Hz. Ali’nin şehit olmasının ardından O’na olan düşmanlığını mescidlerde Hz.Ali’ye lanet okunarakdan başlanılan hutbelerle tutumunu devam ettirdi. Hz. Ali’nin oğlu Hz.Hasan hilafet hakkını O’na devretmesiyle, Muaviye’nin asıl derdinin Hz.Osman’ın katillerinin intikamının alınması olmadığını, saltanat derdi olduğu anlaşılıp, bu dosyayı kapatmıştır. Zaten Allah’ın Habibi ; ‘’ Benden sonra halifelik otuz senedir ondan sonrası mülktür’’ beyan buyurarak mülk, yani saltanat dönemlerinin eşiğine gelinmiştir böylece.
Velhasıl; Allah Rasulünün ‘’ Ey Ali ben Kur’anın tenzili üzerine, sen ise tevili üzerine mücadele edeceksin’’ beyan buyurduğu devir böylece kapanmış oldu.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
hzalikv


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık