10 Ağustos 2008, 17:23 | #41 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. Kalpteki Niyeti Bilen Allah(c.c)'tır!Allah (cc)'ı gereği gibi takdir edemeyenlerin en temel özelliklerinden biri samimiyetsiz olmalarıdır. Hem Allah (cc)'a karşı, hem de kendilerine karşı sürekli olarak samimiyetsizlik içindedirler. İnsanların yüzlerine karşı menfaatleri gereği sıcak davranırken, içlerinden onlara karşı kolaylıkla kin ve kıskançlık besleyebilirler. Aynı samimiyetsizliği kendilerine karşı da gösterirler. Yaptıkları yanlışlıklarla yüzleşmez, bunları bilinç altlarına iter ve kusursuz insanlar olduklarına inanırlar. Bu samimiyetsizliğin temelinde, kalplerinden geçen düşünceleri kimsenin bilmeyeceğine dair inanç yatmaktadır. Olumsuz düşüncelerini kimsenin bilmeyeceğini dolayısıyla kimse tarafından yargılanmayacaklarına inanırlar. Çevrelerindeki insanların kendi düşüncelerini bilmediği doğrudur ama bu kişilerin unuttukları en önemli şey, Allah (cc)'ın insanların zihinlerinden geçen tüm düşünceleri, gizlinin gizlisini de bilmekte olduğudur. Allah (cc)'ın gizli ve açık her şeyi bilen olduğu ayetlerde şöyle bildirilmektedir: Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Tegabün Suresi, 4) Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir. (Mülk Suresi, 13-14) Bu gerçeğin farkında olan müminler, Allah (cc)'ın yaptıkları tüm fiilleri, kalplerinden geçen düşünceleri, hatta kendi bilinçaltlarını kesin olarak bilmekte olduğuna iman etmektedirler. Bu nedenle Allah (cc)'a karşı acizliklerini bilir ve daima O'na boyun eğerler. İnsanlara söyleyecekleri şeyleri büyük bir dürüstlükle söyler, ikiyüzlülük göstermezler. Kalplerinde gizli olanı Allah (cc)'n bildiğini kesin olarak unutmaz ve bu nedenle hiçbir zaman kötülük üşünmezler. Yaşamları boyunca Allah (cc)'a karşı dürüst ve samimi yaşar ve bunun karşılığında da cenneti ümit ederler. İnsanın yapması gereken şey, Allah (cc)'a karşı son derece samimi ve boyun eğici olmaktır. Allah (cc) insanın ne olduğunu ve ne düşündüğünü bilirken, insanın Allah (cc)'a karşı kendini olduğundan üstün göstermeye çalışmasının hiçbir anlamı yoktur. İnsan, zaaflarını, eksikliklerini, kusurlarını ve imani zayıflıklarını Allah (cc)'a karşı samimi bir biçimde açmalı ve O'ndan yardım istemelidir. Rabbimiz'e samimi bir şekilde yakınlaşmalı ve mutlaka her an O'na yönelmelidir. |
|
10 Ağustos 2008, 17:24 | #42 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. KUR'AN-I KERİMKur'an okunan ev Kur'an'ın okunduğu yerde melekler ve temiz ruhlar da hazır bulunur. Tilavet olunan her bir harf bir hava zerreciğinin içini doldurup atmosferin uhrevîleşmesine vesile olur. Kur'an, okunduğu yere huzur, mutluluk ve bereket getirir. Okuyana da, dinleyene de sevinç ve tarifsiz bir huzur verir. Gam, tasa ve kederlerini dağıtır, ümitsizliklerini siler, onları manen canlı ve aktif bir hale getirir. Her türlü vesvesenin o insanlardan uzaklaşmasına vesile olur. Cinnî ve insî şeytanlara karşı onları korur. Kur'an'ın bu yönünü Efendimiz'den (sallallahu aleyhi ve sellem), on sene O'na sadakatle hizmet eden, Hz. Enes naklediyor: "Kur'an okunan evin hayrı artar. Böyle evlere melekler toplanır." Ebu Hureyre Hazretleri de naklettiğimiz hadisi biraz daha açıklayan bir başka rivayette bulunuyor: Kur'an okunan evin hayrı artar; böyle bir ev, içinde oturanları sıkmaz. Bu evlere melekler toplanır; şeytanlar uzaklaşır. İçinde Kur'an okunan, anlam ve yorumuyla meşgul olunan ev, yıldızların yeryüzünü aydınlattığı gibi sema ehli için aydınlatılır. Sayı: 177 Bölüm: Kıssadan Hisse |
|
10 Ağustos 2008, 17:24 | #43 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. Kuran dan CevaplarAkılsız bazı kimseler Kuran'ın 1400 yıl önceki Arap toplumuna hitap ettiği ve bugünün toplumları için geçerli olamayacağı yönünde iddialarını sık sık tekrarlarlar. Bu kişilere göre Kuran ya tamamen bir kenara bırakılmalı ya da kendilerince "sakıncalı" buldukları bazı bölümleri değiştirilmelidir.Öncelikle bu kişilere şu sorular sorulmalıdır: Onlar Kuran'ın Allah'ın insanlara indirdiği bir "yol gösterici" (Bakara Suresi, 2) olduğuna mı inanmaktadırlar? Bilinmelidir ki, Kuran'da ancak çok yakın zamanda keşfedilen birçok bilimsel gerçekle birlikte matematiksel ve tarihsel birçok mucize de yer almaktadır. O dönemde bilinmesi mümkün olmayan birçok bilimsel bulgunun Kuran ile tam bir uyum içinde olması şüphesiz Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunun önemli delillerinden biridir. Tüm bu gerçeklere rağmen Kuran'dan şüphe duyanlarla ilgili olarak Allah şöyle buyurmaktadır: Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)'dan şüphedeyseniz,bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin.Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı)çağırın. Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız-bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının. (Bakara Suresi, 23-24)Nitekim Kuran'ın "insan yazması" olduğunu öne süren bir kimse Müslüman değildir. Ancak asıl ilginç olan, "Kuran bugünün ihtiyaçlarını karşılayamaz" diyen bazı kimselerin bir yandan da Müslüman olduklarını iddia ediyor olmalarıdır. Bu kişilerin gösterdikleri tavrın ise ancak iki açıklaması olabilir: Ya cahildirler ve Kuran hakkında hiçbir şey bilmiyorlardır ya da Müslüman olmadıklarını açıkça söylemekten çekinen birer sahtekardırlar.Çünkü Kuran'ın hükümlerini bilen bir insanın böyle bir safsatayı savunması düşünülemez. Bu kişiler, Kuran'ın her döneme ve her topluma hitap eden, Allah'ın hak kitabı olduğunu fark edememiş durumdadırlar. Oysa Kuran'ı açık bir şuurla okuyan kişi görür ki, Kuran'da anlatılan kişi ve toplum özellikleri, bugün de dahil olmak üzere tarihin her döneminde mevcut olmuştur. Din ahlakından uzak toplumların içinde bulunduğu bütün yanlışlıklar, bozukluk ve sapkınlıklar Kuran'da anlatılır,o toplumların dine karşı gösterdiği tepkiler tarif edilir, karakter tahlilleri yapılır. Bu tarif ve tahliller de günümüz dünyasına tamamen uymakta, Kuran'ın her döneme hitap ettiğini bir kez daha teyid etmektedir. Kuran ahlakını uygulamak üzere okuyan ve elinden geldiğince uygulamaya başlayan bir kişi -ki o artık "mümin" olma yolundadır- gün geçtikçe Kuran'ın hayatın her anını nasıl kapsadığını, Kuran'a olan inancı artarak görecektir.Kuran'da inanan insanın karşılaşacağı olaylar, bunlara karşı nasıl tavır göstermesi gerektiği ayrıntılarıyla tarif edilmiş durumdadır.İnkarcıların "toplum sürekli gelişmektedir, din ise durağandır şeklindeki tutarsız ifadeleri de aslında Kuran'da teşhisi yapılan bir kavrayış eksikliğidir. Kuran'dan bildirildiğine göre, binlerce yıl önceki inkarcılar da, dini "... eskilerin masalları"(Nahl Suresi, 24) olarak yorumluyorlardı. Benzer şekilde dönemin inkarcıları Peygamberimiz (sav)'den Kuran'ın bazı kısımlarını değiştirmesini istemişlerdi: Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda,Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki:"Bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir."De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben,yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15) Ayetlerde sözü edilen ve "Kuran'ın değiştirilmesi"ni isteyen inkarcılar, Kuran'ın ilk indirildiği dönemde yaşayan kişilerdir.Bunların Kuran ayetlerine itirazlarının ardındaki neden, Kuran ahlakının yaşandığı ortamların kendi çıkarlarına aykırı düşüyor olmasıdır.Bugün de durum aynıdır. Kurulu cahiliye sisteminden çıkar sağlayanlar doğal olarak, İslam'ın getirdiği ahlak anlayışına ve yaşam tarzına karşıdırlar. Bunların ağzından sık sık "Kuran'ın bazı kısımlarının çağa uydurulması, reforme edilmesi" gibi sözler duyabilirsiniz. Aslında bununla yapmak istedikleri, Kuran'ı kendi cahiliye düzenlerine uydurmaya çalışmaktan başka bir şey değildir.Oysa bu çaba boşunadır. Kuran'da haber verilen, "Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz" (Hicr Suresi, 9) ayetinin hükmüne göre, Kuran'ın tek bir harfi bile değiştirilemeyecektir. Kuran Allah'ın insanlara olan mesajıdır, bundan sonra herhangi bir vahiy gelmeyecektir. Dolayısıyla bugün de, yüzlerce yıl sonra da insanların tek kurtuluş yolu Kuran'da bildirilmektedir. |
|
10 Ağustos 2008, 17:25 | #44 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. Kuran'da Sabır İman sahibi bir insan, sabretmeyi yalnızca zorluklara, sıkıntılara göğüs germek şeklinde kısıtlı bir anlayış içinde değerlendirmez. Kuran'da haber verilen, "Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın" (Al-i İmran Suresi, 200) ayetinin hükmüyle, her durumda Kuran'ın bütün hükümlerini eksiksiz ve mükemmel biçimde yerinegetirmede, yasaklanan konulardan sakınmaya azami dikkat göstermede ve her durumda en ideal tavır ve davranışı, en üstün ahlakı sergilemede hayatı boyunca yılmadan ve gevşemeden sürekli bir kararlılık gösterir. Dolayısıyla Kuran'da tarif edilen ideal mümin ahlakını yaşamada süreklilik göstererek, hiçbir şartta ve durumda taviz vermeden, zaaf göstermeden sabrını ortaya koymuş olur. Çünkü güzel ahlak ancak sürekli bir çaba harcandığında ortaya çıkar ve samimi iman sahipleri de bu çabalarında sabredenlerdir. İşte bu nedenle de sabır, iman eden bir insanın tüm yaşamını kapsar, tüm hareket ve davranışlarına yansır. Dolayısıyla mümin bir kişi, Rabbimiz'in, "Şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret" (Mearic Suresi, 5) hükmü doğrultusunda en derin sabrı gösterir. Tevazuda sabır gösterir, en mütevazi insan olur; Allah (cc) rızası için infakta sabır gösterir, en cömert insan olur; kendi nefsini tercih etmemekte sabır gösterir, en fedakar insan olur... En güzel ahlakı sergilemekte gösterilen sabırla ilgili Allah (cc) Kuran'da şöyle bir örnek vermiştir: İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz. (Fussilet Suresi, 34-35) Allah (cc) müminlere bir kötülükle karşılaştıklarında en güzel tavrı göstermelerini emretmiştir. Ve bunu da ancak sabreden kişilerin başarabileceğini bildirmiştir. Bu örnek güzel ahlak sergilemekte sabrın ne kadar önemli bir özellik olduğunu açıkça göstermektedir. Müminin bu konudaki diğer bir özelliği de, bu güzel ahlak örneklerini sergilerken karşılaştığı olumsuz gibi görünen hiçbir olayda yılgınlık ve kararsızlık östermemesi veya kendisine bir nimet verildiğinde de asla şımarıklığa kapılmamasıdır. Bir insan hayatının bazı zamanlarında cömert, fedakar veya son derece mütevazi olabilir. Veya bir zorluğa karşı dayanıklılık gösterebilir. Ancak kişinin bu güzel özellikleri belirli durumlarda terk etmesi, zorluk anlarında güzel ahlakından taviz vermesi, olumsuz tavırlarda bulunması o güne kadar yaptıklarının da değersiz kalmasına neden olabilir. Çünkü önemli olan, taklidi, göstermelik, yüzeysel ya da geçici bir güzel ahlak değil; hiçbir şartta taviz verilmeyen ve Allah (cc) için kararlılık gösterilen bir ahlaktır. Rabbimiz bir ayette; "... Sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır" (Kehf Suresi, 46) şeklinde buyurmuştur. Sabır, müminin Allah (cc)'a karşı olan samimiyetinin ve O'na yakınlaşmak için gösterdiği çabanın en önemli göstergelerinden biridir. Çünkü insan ancak samimiyeti ve Allah (cc)'a olan yakınlığı oranında sabır gösterebilir. Bu özellikleri en üst seviyede yaşayan müminler sabır göstermede yarışırlar. Bir fedakarlıkta bulunmaları gerekiyorsa bunu, en güzel şekilde, ellerindeki imkanı en yüksek derecede kullanarak yaparlar. Bir ayette, "Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederlerr30;" (Rad Suresi, 22) şeklinde buyrulmuştur. Kur'an'da müminlerin Allah (cc)'a olan teslimiyetleri şöyle bildirilmiştir: Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a aitiz ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 156) Mümin ömrü boyunca Allah (cc) rızası için güzel bir sabır gösterir. Kuran'ın "Rabbin için sabret" (Müddessir Suresi, 7) ayetini hayatının her anında yaşamaya titizlik gösterir. Allah (cc) bu samimiyetlerine karşılık salih müminleri rızası ve cennetiyle ödüllendireceğini müjdelemiştir. Kuranr17;da, cennetin kapısındaki meleklerin, müminlere şöyle seslenecekleri bildirilmiştir: Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel. (Rad Suresi, 24) |
|
10 Ağustos 2008, 17:26 | #45 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. KİMİN MAHKUMUSUNBu loş, bu kirli ve karanlık, bu dar duvarlar nasıl tutarlar beni? Onları kendi çevreme ben ördüm. Onlarla ben kuşattım kendimi. O duvarların tuğlalarını ben pişirdim, şehvet ateşlerinde. Arzu ve isteklerin hamurundan yoğurdum onları hırsla. Ne hayâl cilaları vurdum yüzlerine. Ördüğüm duvarları nefis boyalarla rengârenk donattım. Onlara süs olsun diye ruhumu kanattım. Ruhun ağıtlarını, nefsin dilinde dünya şarkıları hâlinde söyleyip durdum, şeytanın ağustos böceği gibi. Dünya zevklerinin temmuz sıcağında çatlarcasına nefsin sazıyla şeytanın türkülerini okuyup durdum, cırcır böcekleri gibi. Dünyayı ebedi zannettim, kendimi ölümsüz vehmettim. İnsanı, el, ayak, göz, kulak gibi organlarının toplamından ibaret sandım. İçimdeki ebedilik bestesini diline her dolayışında susturdum o zavallı kalbimi. Ona hiç kulak vermedim. Şeytan bırakmadı. Siren sesleri gibi kendine çekti dünya beni. Bu loş, bu kirli ve karanlık, bu dar duvarlar tutamazlar beni. Şehir denilen asıl o büyük mahpushanelerin çılgın bağlarından ve sürükleyişinden kurtuldum. O modern tapınakların kulluğundan çıktım artık. Ah o ne korkunç tapınış... Bütün şehirler kocaman birer tapınak. Sokaklar ve caddeler koridorları. Bütün vitrinleri birer mihrab ve sunak taslarıdır. Bunların önünde putlar için hergün nice canlar, nice umutlar, nice istekler ve hayâller kurban edilirler, görünmez kılıçlarla. Kan seli, ruhun şahdamarından boşanan kanların sel yatağı, bütün caddeler ve sokaklar. Şeytan banyo yapar içinde, pikniktedir kıyısında. Ah zavallı kurbanlar, zavallı eşya kulları... En çılgın tapınak yuvalarını mı soruyorsun? Stadlar, diskolar, kulübler, sinemalar ve daha neler neler... Ey sefil mahlûk, kirli ruh, korkunç iştiha, kirli nazar, sen o kirli çalkantıdan bu çukura düştün. Arada bir için ürperir, bu çılgın şehir bir tufana gebedir, derdin ya, ya senin içindeki şehir?... O ruh ülkesi, Kalb Şehri... Bende bir inkilâb mı yoksa? Evet, ben bu duvarların mahkumu değilim. Ben kendime mahkumum. Kendimden kurtulmalı, kendimi bulmalıyım. Bir ayna gerek bana. Bir ruh aynası gerek... Geçmişimi iyi bilmemenin, kendi kültürümden, kendi medeniyetimden sürgün edilmenin, kendi kitabımdan ayrı kalmanın, ayrı bırakılmanın, büyük yol göstericilerimi tanımamanın mahkumuyum ben! Ah ne korkunç bilgisizlik duvarları, ne karanlık cehalet duvarları... Bir sızıntı var. Duvarlardan bir ışık sızıntısıdır gözlerime vuran, bir nur sızıntısıdır kalbime giren. Aynalar konuyor dört bir yanıma. Dünyam genişliyor değişiyor. Sonsuzluk solukları doluyor odama. Ruhum diriliyor. inancı teneffüs ediyorum. Amentümü giyiniyorum, ruhuma. Ah, kanat sesleri duyuyorum. Ben artık sonsuzluğa doğdum. Ben Rahman'ın mahkumuyum şimdi. Küçük hücrenin bütün duvarları yıkılıyor. Ruhuma Hakk'ın aynalarını takıyorum. Ben hürüm Rahman'ın mahkumuyum. Kâinat benim çünkü Kitab benim. (ALINTIDIR) |
|
10 Ağustos 2008, 17:28 | #46 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. Kıyamet Günü Yaşanacak Pişmanlıkİman etmeyen insanlar, olaylar istedikleri gibi gitmediğinde büyük pişmanlıklar yaşayabilmektedirler. Bunlar bazen telafi edilebilen bazen de unutulabilen geçici pişmanlıklar olabilmektedir. Ancak iman etmeyen insanların sonsuza kadar yaşayacakları en büyük pişmanlık, kıyamet günü Rabbimiz'in huzuruna çıktıklarında olacaktır. Kıyamet günü, tüm insanların gerçeği açıkça görecekleri gündür. Dünyada iken kıyamet gününe ve o gün tüm amellerinden sorguya çekileceğine inanmış bir insan, din ahlakının gereklerini de yerine getirmişse o zorlu günde artık güvenlikte olacağının bilincindedir. Kıyamet günü iman etmeyen bir insan ise, karşılaşacağına inanmadığı ya da hayatı boyunca düşünmekten kaçtığı ahiret gerçeği ile karşı karşıya kalacaktır. Dünyada iman etmemenin getirdiği sonuçları kesin bir gözle görecek, geri dönüşü isteyecek ancak bu isteği kabul görmeyecektir. Hayatı boyunca nefsine göre hareket ettiği ve Allah'ın rızasını gözetmediği için sonsuz azap ile karşılaşacak, bundan büyük bir pişmanlık duyacaktır. Çünkü o gün, ayette belirtildiği gibi görüş keskinleşecektir ve tüm gerçekler ortaya çıkacaktır. (Kaf Suresi, 22) İnsanlar karşılaştıkları kıyamet gününün korkusundan değer verdikleri Her şeyi bir anda unutacaklar, dünyada sahip olunan malların, çocukların, eşlerin, bir temeli olmadan savunulan fikirlerin ve ideolojilerin ne derece anlamsız ve yararsız olduğunu, sadece Allah için yapılan işlerin bir değeri olduğunu tam olarak anlayacaklardır. İman etmeyenlerin sonsuz hayata hazırlık olarak hiçbir şey yapmamaları büyük bir pişmanlığa dönüşecek ve dünyada yanlış yola sapmış olarak geçirdikleri her dakikanın an an pişmanlığını duyacaklardır. Bu pişmanlıklarını kıyamet günü hem sözleriyle hem de hal ve tutumlarıyla dile getireceklerdir. İman Etmeyenlerin Pişmanlık Dolu Sözleri Kıyamet günü insanların sahip oldukları tek kıymetli şey, Allah'ın rızasını arayarak yaptıkları salih amellerdir. Ama inkarcılar sonsuz hayatlarını kurtaracak olan bu kıymetli hazineye sahip değillerdir. Yaşamları boyunca Allah'a hesap günü sunabilecekleri, ortaya koyabilecekleri bir iyilik ve güzellik yapmamışlardır. İman etmemiş olmalarından dolayı kendilerince iyi ve doğru yaptıklarını sandıkları şeyler de boşa gitmiştir. Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle haber verir: "De ki: "Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?" "Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar." İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız." (Kehf Suresi, 103-105) Tüm hayatlarını Allah'ın bildirdiği din ahlakından yüz çevirmiş olarak geçiren bu kimseler, kıyamet günü büyük bir azapla karşı karşıya olduklarını anlarlar. Kendilerini azaptan kurtarması ve affetmesi için var güçleriyle Allah'a yalvarırlar. Pişmanlıkla bir daha dünyaya döndürülmeyi, salih amellerde bulunmayı ve kaybettiklerini telafi etmeyi isterler. Ancak ayette bildirildiği üzere bu istekleri kabul edilmeyecektir. Çünkü onlara, Allah'ın bir Kuran ayetinde bildirdiği gibi "öğüt alacak olanın öğüt alabileceği kadar bir süre" (Fatır Suresi,37) verilmiş, cennet ve cehennem hayatı hatırlatılmış ama onlar bile bile bu gerçekten yüz çevirmişlerdir. İman etmeyenler o gün hayatları boyunca yaptıkları hataların farkına varacaklar ve ölüm anı geldiğinde pişmanlıklarını "keşke" dolu sözlerle dile getireceklerdir. İman etmeyenlerin kıyamet günü söyleyecekleri bu sözlerden bazıları Kuran'da şu şekilde bildirilmiştir: Rabbimiz, bu kimselerin içerisinde bulundukları bu pişmanlığı "sarsıcı üzüntü" olarak tanımlamış ve iman etmeyenler bundan ne zaman kurtulmak isteyecek olurlarsa, bir kez daha azaba döndürüleceklerini bir ayette şöyle bildirmiştir: İman Etmeyenlerin Pişmanlık Dolu Sözleri Geri Dönmeyi İsteyeceklerdir: "Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve müminlerden olsaydık."(Enam Suresi, 27) Ölümle Her şeyin Bitmiş Olmasını Dileyeceklerdir: "Keşke o (ölüm her şeyi) kesip bitirseydi." (Hakka Suresi, 27) İman Etmeyenleri Dost Edinmemiş Olmayı İsteyeceklerdir: "... vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kuranr17;dan) saptırmış oldu." Şeytan da insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır." (Furkan Suresi, 27-29) Yaptıklarının Hesabını Öğrenmek İstemeyeceklerdir: " Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi. Hesabımı hiç bilmeseydim." (Hakka Suresi, 25-26) Allah'a Ortak Koşmamış Olmayı İsteyeceklerdir: "(Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) ovuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım." (Kehf Suresi, 42) Allah'a ve Elçiye İtaat Etmiş Olmayı Dilemeleri: "Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve Resûl'e itaat etseydik." (Ahzab Suresi, 66) Müminlerle Birlikte Olmuş Olmayı İstemeleri " Eğer size Allah'tan bir fazl isabet ederse, o zaman da, sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şöyle der; "Keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim." (Nisa Suresi, 73) Dünya Hayatında Ahiret İçin Çalışmış Olmayı İstemeleri: "Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." (Fecr Suresi, 24) "Ne zaman oradan, sarsıcı üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. "Yakıcı azabı tadın" (denir)." (Hac Suresi, 22) |
|
10 Ağustos 2008, 17:28 | #47 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. İncelemeler: Makaleler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen dikkatli okuyalım. Belki de hepimiz bilerek veya bilmeyerek bu genç gibi davranmışızdır. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ''BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM'' [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Mustafa Kemal Atatürk'ün 1935 yılında "Cehennem olun gidin. Defolun karşımdan! Yahudi uşakları" diyerek Çankaya Köşkü'nden kovduğu Türkiye masonları, 70 yıl sonra Sezer döneminde Köşk'e geri döndü. Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası (diğer adıyla Nur-u Ziya Locası) Üstadı Kaya Paşakay, Büyük Üstad yardımcıları Harun Kuzgun ve Murat Çim'in Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile 45 dakika süren bir özel görüşme yaptıkları ortaya çıktı. Masonların sadece üyelere gönderdikleri Tesviye dergisinin Nisan 2005 tarihli sayısında yeralan habere göre; Çankaya Köşkü'ndeki görüşme 11 Ocak 2005 tarihinde gerçekleşti. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] halimiz beyanıdır [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ZÜBEYİR ABİDEN İNSANLIĞA MEKTUP [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bazı insanlar, sabrı ancak zaruri bir durum oluştuğunda ve yapacak başka birşey kalmadığına inandıkları anlarda gösterirler... [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] * Geciken Namaz.. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] NAMAZ DININ DIREGIDIR. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] SIZE SORARIM [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ameller gizli yapılır.. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Herkes Öyle Düşünüyordu.Ben de Onlara Uymaya Mecbur Kaldım! [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Umulur ki öğüt alırlar! [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ortadoğunun Geleceği, İsrail ya da O'nun İşbirlikçilerinin Adalet Anlayışına Bırakılamaz. |
|
10 Ağustos 2008, 17:30 | #48 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. ORUCUN DİLİYa rabbi,beni yaratan sensin.beni rızıklandıran da Sensin.Gökten ve yerden türlü türlü nimetleri önüme seren Sensin.Sen nasip etmeseydin,ağaçlar dallarıyla meyvelerini sunmazdı bana.Sen ilham etmeseydin,arılar bal yapmazdı benim için.Sen boyun eğdirmeseydin,koyunlar sütünü ve etini bana sunmazdı. Sen yaratmasaydın,denizler türlü türlü balıklarıyla benim için sofra olmazdı.Sen emretmeseydin,pınarlar buz gibi suyuyla beni serinletmezdi. Bana yediren Sensin,içiren de ey Rabbim!Seni görmedim ama görmüş gibi iman ettim.Sen de"Göster"buyurdun,"Göster imanını alemlere".İşte orucumla gösteriyorum.Açlığım ve susuzluğumla bildiriyorum.Sahurdaki zevkimle,oruçtaki şevkimle,iftar vaktindeki neş'emle,göklere ve yere,insanlara ve meleklere ilan ediyorum: Beni Alemlerin Rabbinden başka hiç kimse doyuramaz.Ve Ondan başka hiç kimse beni aç bırakamaz.(Ümit Şimşek) |
|
10 Ağustos 2008, 17:30 | #49 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. SevgiRabbim Bir insan koy kalbime Ama o insan senin de sevdigin olsun Ve bana öyle bir insan sevdir ki O insanin kalbi Seninle sevisen bir mabed olsun. Beni öyle bir insanla bulustur ki benden önce Onunla bulusmus olan sen olasin Onunla el ele tutustugumuzda Ikimizin uzerinde Senin elin olsun Bana öyle gözler göster ki Ben o gözlerden sana bakayim Bana öyle bir sevgili ver ki O gözler cennete acilan iki pencere olsun Onunla oyle bir yolda yürüyelim ki Kilavuzumuz sen olasin ey Rabbim Oyle bir sevgili verki bana Ona sarildigimda kainat bize baksin Birbirine sarilsin Sevgimiz kurtla kuzulari baristirsin Bize bakip seytan Adem'e secde etsin Günah sevap ugruna kendini feda etsin Olüler birer birer uyansin sevgimizle Bize öyle bir sevgili ver ki Rabbim! Sevgimizde Muhammed sevilsin Oyle sevelimki birbirimizi Hz. Hatice göklerden bize seslensin Ve desin ki; "Bak ya Muhammed bak su sevgililere onlar bizde... bizde onlardayiz. Bak Askimiz birkez daha yasaniyor yer yüzünde.. Allah Askimizi öyLe cok seviyorki binlerce insana yasatiyor.. |
|
14 Şubat 2012, 19:39 | #50 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Makaleler.. Allah korkusunun yedi alameti vardır Mümin, vücudunun bütün âzaları ile Allah'tan korkandır. Nitekim büyük ahlâk ve fıkıh bilgini Ebu Leys es-Semerkandi, Allah korkusunun yedi alameti olduğunu haber verir. Bunlar şöyledir: Dil yalandan uzaklaşır Allah korkusu taşıyan kul dilini yalandan, dedikodudan, koğuculuktan, iftiradan ve boş konuşmaktan alıkor, bunlar yerine onu zikirle, Kur'an okumakla ve ilmî konuşmalarla meşgûl eder. Kalbten kıskançlık kalkar Allah korkusu taşıyan kul başkalarına karşı kalbinde düşmanlık, iftira ve kıskançlık barındırmaz. Çünkü kıskançlık iyilikleri mahveder. Nitekim Peygamberimiz (sas) şöyle buyurur: Ateş odunu nasıl yerse (yakarsa) kıskançlık da iyilikleri öyle yer (yok eder). Bilesin ki, kıskançlık, kalb hastalıklarının başlıcalarından biridir ve bu hastalıklar da ancak ilimle ve iyi ameller işleyerek tedavi edilebilir. Göz harama bakmaz Allah korkusu taşıyan kul, haram yiyeceğe, haram içeceğe, haram giyeceğe vb. (kısacası) haram olan hiçbir şeye bakmaz. Dünyaya aç ve muhteris gözlerle değil, ibret almak amacı ile bakar. Helal olmayan şeylerden bakışlarını uzak tutar. Nitekim Peygamberimiz (sas) şöyle buyurur: "Kim gözünü haramla doldurursa Allah da onun gözünü kıyamet günü ateşle doldurur". Haram lokma yemez Allah korkusu taşıyan kul, karnına haram lokma sokmaz; çünkü haram lokma yemek, ağır günahlardan biridir. Nitekim Peygamberimiz (sas) şöyle buyuruyor: "İnsanoğlunun karnına haram bir lokma inince, lokma midesinde kaldığı sürece yerde ve göklerdeki melekler tekrar tekrar üzerine lanet yağdırırlar. O lokmayı hazmederken öldüğü takdirde varacağı yer cehennemdir". Eller Allah rızası için çalışır Allah korkusu taşıyan kimse, ellerini harama değil, Allah'ın rızasına uygun şeylere doğru uzatır. Nitekim sahabilerden Kâ'bul Ahbar'ın (ra) şöyle dediği rivayet edilir: Allah, her bir bölümü yetmiş bin gözlü yetmiş bin bölümü olan yakuttan yapılma bir köşk yaratmıştır. Kıyamet günü bu köşke; ancak önlerine çıkan haram şeylerden Allah korkusu ile uzak duranlar girebileceklerdir. Ayaklar Allah için yürür Allah korkusu taşıyan kimse, günah işlemeye değil, Allah'ın emrine uygun ve O'nun rızasını kazandıracak işlere doğru yürür, alimlerle ve iyi amel işleyenlerle buluşmak gayesi ile adım atar. İbadete riya karışmaz Allah korkusu taşıyan kimse ibadetini sırf Allah rızası için yapar, riyadan ve münafıklıktan kaçınır, böylelikle Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerden biri olur: "Rabb'inin katında ahiret, günahlardan korkanlar içindir". [1] "Günahlarından sakınanlar, hiç şüphesiz, cennetlerde ve pınarlar(ının başların)dadırlar".[2] "Günahlardan sakınanlar cennet ve nimetler içindedirler".[3] "Günahlardan sakınanlar emin bir makamdadırlar".[4] Mü'minin korku ile ümit arasında bulunması gerekir. Buna göre bir yandan ümit kesmeksizin Allah'ın rahmetini beklerken diğer yandan ibadet hali içinde çirkin hareketlerden vazgeçerek Allah'a tevbe eder. Nitekim Allah (cc) "Sakın Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin".[5] buyurmaktadır, [1] Zuhruf/35 [2] Zariyat/15 [3] Tur/ 17 [4] Duhan/51 [5] Duhan Suresi/ 5 (Alıntıdır) |
|
Etiketler |
makaleler |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İslami Makaleler İndex | Seth | İslamiyet | 0 | 07 Eylül 2014 23:28 |
Makaleler İçin Google News Şartları | Spartacus | 0 | 06 Nisan 2012 18:17 | |
Astroloji İle İlgili Makaleler | Perius | Burçlar, Fallar ve Kehanetler | 1 | 05 Ocak 2011 15:32 |
Makaleler Hakkında. | toXic | IRCd Makaleler | 0 | 21 Eylül 2010 20:44 |