10 Ağustos 2008, 14:39 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Ey Resul.. ~ Ey Resul ~ Seccaden kumlardı... Devirlerden, diyarlardan Gelip göklerde buluşan Ezanların vardı! Mescit mümin, minber mümin... Taşardı kubbelerden Tekbîr, Dolardı kubbelere âmin! Ve mübarek geceler, dualarımız, Geri gelmeyen dualardı... Geceler, ki pırıl pırıl, Kandillerin yanardı. Kapına gelenler, yâ Muhammed, -Uzaktan, yakından- Mümin döndüler kapından! Besmele, ekmeğimizin bereketiydi, İki dünyada aziz ümmet; Muhammed ümmetiydi. Konsun yine- pervazlara güvercinler, Hû hûlara karışsın âminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi... Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi... Nerde kaldın ey Resûl, Nerde kaldın ey Nebi? Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed, Çağlar ne çağlardı: Daha dünyaya gelmeden Müminlerin vardı... Ve bir gün, ki gaflet Çöller kadardı, Halîmenin kucağında Abdullahın yetimi Âminenin emaneti ağlardı. Haticenin goncası, Aişenin gülüydün. Ümmetinin gözbebeği Göklerin resûlüydün... Elçi geldin, elçiler gönderdin... Ruhunu Allaha, Elini ümmetine verdin. Beşiğin, yurdun, yuvan Mekkede bunalırsan Medineye göçerdin. Biz bu dünyadan nereye Göçelim, yâ Muhammed? Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet Altın devrini yaşıyor... Diller, sayfalar, satırlar Ebu Leheb öldü diyorlar. Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed Ebû Cehil kıtalar dolaşıyor! Neler duydu şu dünyada Mevlidine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi, ey Nebî, Adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu Ayaklarımız! Kâbene siyahlar Yakışmamıştır, yâ Muhammed Bugünkü kadar! Hased gururla savaşta; Gurur, Kafdağında derebeyi... Onu da yaralarlar kanadından, Gelse bir şefkat meleği... İyiliğin türbesine Türbedâr oldu iyi. Vicdanlar sakat Çıkmadan yarına, İyilikler getir, güzellikler getir Âdem oğullarına! Şu gördüğün duvarlar ki Kimi Tâiftir, kimi Hayberdir... Fethedemedik, yâ Muhammed, Senelerdir. Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi... Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi... Günahın kursağında Haramların peteği! Bayram yaptı yapanlar; Semâveyi boşaltıp Sâveyi dolduranlar... Atını hendeklerden -bir atlayışta- Aşırdı aşıranlar... Ağlasın Yesrib, Ağlasın Selmanlar! Gözleri perdeleyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı... Yere dökülmeyecekti, ey Nebî, Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun -yine- pervazlara güvercinler, Hû hûlara karışsın âminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Ne oldu, ey bulut, Gölgelediğin başlar? Hatırında mı, ey yol, Bir aziz yolcuyla Aşarak dağlar, taşlar, Kafile kafile, kervan kervan Şimale giden yoldaşlar! Uçsuz bucaksız çöllerde, Yine, izler gelenlerin, Yollar gideceklerindir. Şu tekbir getiren mağara, Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir... Örümcek ne havada, Ne suda, ne yerdeydi; Hakkı göremeyen Gözlerdeydi! Şu kuytu cinlerin mi; Perilerin yurdu mu? Şu yuva -ki, bilinmez- Kuşları Hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu? Kuşlarını, bir sabah, Medineye uçurdu mu? Ey Abvâda yatan ölü, Bahçende açtı dünyanın En güzel gülü; Hâtıran, uyusun çöllerin Ilık kumlarıyla örtülü! Dinleyene, hâlâ, Çöller ses verir; Yaleyl! susar, Uğultular gelir. Mersiye okur Uhud, Kaside söyler Bedir. Sen de bir hac günü, Başta Muhammed, yanında Ebû Bekir; Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü Destan yap, ey şehir! Ebû Bekirde nûr, Osmanda nûrlar... Kureyş uluları, karşılarında Meydan okuyan bir Ömer bulurlar; Alinin önünde kapılar açılır, Alinin önünde eğilir surlar, Bedirde, Uhudda, Hayberde Hakkın yiğitleri, şehîd olurlar... Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı, Yerde kalmazdı ruh... kanatlıydı. Konsun yine- pervazlara güvercinler Hû hûlara karışsın âminler. Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Vicdanlar, sakat çıkmadan, Yâ Muhammed, yarına; İyiliklerle gel, güzelliklerle gel Âdem oğullarına! Yüreklerden taşsın Yine, imanlar! Itrî, bestelesin Tekbîrini; Evliyâ, okusun Kurânlar! Ve Kurân-ı göz nûruyla çoğaltsın Kayışzâde Osmanlar Natını Galip yazsın, Mevlidini Süleymanlar! Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin Sinanlar! Çarpılsın, hakikat niyetine Cenaze namazı kıldıranlar! Gel, ey Muhammed, bahardır... Dudaklar ardında saklı Âminlerimiz vardır... Hacdan döner gibi gel; Mirâcdan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır! Bulutlar kanat, rüzgâr kanat; Hızır kanad, Cibril kanad; Nisan kanad, bahar kanad; Âyetlerini ezber bilen Yapraklar kanad... Açılsın göklerin kapıları, Açılsın perdeler, kat kat! Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar! Çöl gecelerinden, yanık Türküler yapan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilâl-i Habeşî sustuysa Ezânlarını Dâvûd okusun! Konsun yine- pervazlara güvercinler, Hû hûlara karışsın âminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Arif Nihat Asya | |
|
Etiketler |
resul |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Resûl-üs-Sakaleyn | PySSyCaT | Dini Sözlük | 0 | 16 Ekim 2020 17:56 |
Resûl-i Ekrem | PySSyCaT | Dini Sözlük | 0 | 16 Ekim 2020 17:55 |
Resul Dindar - Hiç | daiSy | R, S, Ş, T | 0 | 30 Kasım 2016 15:34 |
Resul ne demek? | Kaf_Dağı | Dini Sözlük | 0 | 05 Haziran 2016 12:09 |
Resul Dindar - Ela | AngeL | R, S, Ş, T | 0 | 17 Ocak 2015 03:16 |