![]() |
![]() |
![]() | #173 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. Seslerden çıldırıyorum. Ellerimle kapatıyorum kulaklarımı yatakta kıvranarak. Yetmiyor! Yastığı başıma bastırıyorum. Sıkıştırıyorum kafamı yatak ile yastığın arasına. Ama gitmiyor sesler. Yeni doğan çocukların ağlamaları, mayına basan askerin çığlığı, taksi çağıran kadının bağırışı... Düşüncelerimi bile duyamaz oluyorum. O kadar çok ses var ki! |
| ![]() |
![]() | #174 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. "Bir roman okumuştum Gözde. Bundan yıllar önce. Şimdi adını hatırlamıyorum. Romanın kahramanı bir polisiye yazan. Dünyaca meşhur ve Nobel ödüllü bir yazar. İmza günleri düzenleniyor ve önünde binlerce kişilik bir kuyruk oluşuyor. Kitaplarını imzalaması için yazar adına iki günlük bir organizasyon gerçekleştirmişler. Yazar, önüne konan her kitaba bir paragraf yazıyor, altına da tarihi ve tam olarak saati kaydediyor. İki gün boyunca yüzlerce kitabın ilk sayfalarını bu şekilde doldurup ortadan kayboluyor. Ancak yazdığı paragraflar, ilk bakışta son derece anlamsız görünseler de, hayranlar kulübünden birkaç kişinin fark etmesiyle anlam kazanıyor. Çünkü paragraflar birbirini takip ediyor. Yazarın son romanını imzaladığı kitaplara parça parça yazdığı ortaya çıkıyor. Gazetelere ilanlar veriliyor, televizyon haberlerine konu oluyor. imza günlerine katılmış herkes bir araya getiriliyor. Ancak romanın sonu yok. Yazar da ortada yok. Herkes merak ediyor. Çünkü bütün roman bir katil ve bir kurban üzerine. Adlan bilinmiyor. Ama romanda bütün ayrıntısıyla katilin kurbanı neden öldürmesi gerektiği anlatılıyor. Hayranları bu bilinmezlik içinde deliye dönüyor. En sonunda yazarın nereye saklandığını buluyor ve adresini öğreniyorlar. Eve girdiklerinde duvarlarda sprey boyayla yazılmış paragraflar görüyorlar. İlk gördükleri paragrafta şöyle diyor: "Kalabalık bir grup eve girdi. Kapıyı açık bulduklarına bile şaşırmadılar, tek şaşırdıkları duvardaki yazılardı. . . " Biraz daha ilerliyor ve evin ikinci katına çıkıyorlar. Kapalı bir kapının üzerindeyse şöyle yazıyor: "Sadece öğrenmek istiyorlardı. Katilin ve kurbanın kim olduğunu öğrenmek istiyorlardı. Ağızlarından salyalar, avuçlarından terler akıyordu. Bütün bakışlar ve düşüncelerin kaygan olduğu bir koridorun sonundaki kapıyı açtılar. . . " Kalabalık büyük bir heyecanla üzerinde yazı olan kapıyı açıyor ve yazarı kendini vurmuş olarak buluyorlar. Ölü yazarın kapaklanmış olduğu çalışma masasının dayandığı duvarda, "Kurban da, katil de benim. Hepsi benim. . ." yazıyor. |
| ![]() |
![]() | #175 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. Pencereyi kapama. Gök dolabilir içeri. Sen neyi görebilirsin canım, Islak bir bulutun ağışını mı? Pencereyi kapama, Kuş dolabilir içeri. Sen neyi taşıyabilirsin canım, Kırık bir dalının yükünü mü? |
| ![]() |
![]() | #176 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. Nefret ediyordum doğadan! Her şeyin her şeyi yemesinden! Bütün döngünün, her şeyin her şeyi yiyerek sürüp gitmesinden nefret ediyordum. Başka türlü olamaz mıydı? Başka bir seçenek yok muydu? Bu muydu, o muhteşem ve mükemmel doğa, dedikleri? Bu doğayı yaratan her neyse ya da kimse, öyle bir düzen kuracağım ki sırf yaşamak için herkes birbirini gebertecek!" diyebilmişti. Birbirini yiyen o hayvanlar, her şeyi yiyen o insanlar, bütün cesetleri yiyen o böcekler, o böcekleri yiyen başka böcekler... O kadar sinirlenmiştim ki yanımda kağıt kalem olsa derhal bir dilekçe yazardım. Madem, bütün o dinler yazıya dökülüp kitap olmuştu, demek ki kullanılması gereken iletişim tekniği buydu. Ben de bir şikayet mektubu yazıp atacaktım havaya, ya da Allah ya da Tanrı ya da şu ya da bu, her neredeyse oraya! Madem, "Oku!" diye başlıyordu, ben de mektubun başına "Sen de bunu oku!" diye yazacaktım!” |
| ![]() |
![]() | #177 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. Rakı içerken kadehi önce sofraya vurur sonra diğer kadehlerle tokuştururuz. İki nedeni vardır. Öncelikle sağlıklarına içtiğimiz ancak sofrada olmayan ve sevdiğimiz kişileri anmak için. İkinci nedense, rakının insanı konuşturmasından kaynaklanır. Kadeh sofraya vurulursa gizlilik yemini edilmiş demektir. O sofrada konuşulacak her konu o sofrada kalacak demektir. Rakı insanı soyar. Sarhoş, sofradan çıplak kalkandır. Ama sofranın adı rakı sofrasıdır. Yani çıplaklar kampı. Şerefinize! |
| ![]() |
![]() | #178 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. “Cam kül tablasında ezdi sigarayı. Söndü sandı. Ama hiçbir şey sönmedi. İki büklüm izmarit tütmeye devam etti. Bir daha denedi. Sonra bir daha. Karardı parmaklarının ucu. Kül yerleşti etle tırnağın arasına. Ama sönmedi sigara.” |
| ![]() |
![]() | #179 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. Çağlar boyunca, güçlü zayıfı ezdi; kurnaz ve kalpsiz, aptal ve masum olanları tuzağa düşürdü ve köleleştirdi, ve insanlık tarihinde, hiçbir yerde, hiçbir Tanrı ezilenlerin yardımına koşmadı. Bu benim inancım: Mutluluk tek iyilik; akıl tek meşale; adalet tek ibadet, insanlık tek din, ve sevgi tek rahip! |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
Öldürür |
Konuyu Toplam 19 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 19 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Türkiye, internette Avrupa sonuncusu! | Deep | İnternet Dünyasından Haberler | 0 | 16 Aralık 2011 14:47 |
Açık yaralar ... | Ecrin | İlk Yardım | 0 | 24 Eylül 2011 19:01 |