12 Eylül 2013, 20:09 | #111 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Ben İzmir'i baya baya seviyormuşum, bunu anladım diye söze giriş yapayım ben. Hep gitmek isterdim, Ankara'da yaşamak gri şehir falan filan. Gitsem de bir yanım eksik kalacakmış, onu anladım. Bu bavul hazırlama faslı, eksikleri tamamlama hâli sinir bozucu geldi bana. Birazda hüzünlü hatta, çok uzağa gitmesem de bilemedim yani sevemedim. Cümle bile kuramaz oldum diyebiliriz. Üstüne arkadaşlarım şimdiden gittiler, yerleştiler falan. Ben beni İzmir'e gömün! ruh hâli içerisindeyim resmen. Bu arada saçlarımla rapunzel aday adaylığına talip oldum diyebilirim. Çok uzadı, çok ama çok uzadı. Kestiresim var, bir yandan da bonus Leyla saçlarımı orada nasıl bakarım? derdi var tabii. Kısa mı uzun mu? Küt mü, rapunzel mi? Bu mu bu mu? kafamda deli sorular işte. Karşıyaka'ya gittik bugün işte, alışveriş yaptık yine. Yemek yedik, geldik eve. Giderken dönesim gelmiyor artık, Çarşıdan mıdır? anılardan mı? bilemedim ama işte gelesim pek olmuyor. Yarın da Alsancak'a iniyorum, hem halamın iş yerine gideceğim. Hem de kendime hızma, küpe vb. şeyler alacağım. Birazda bakınacağım tabii. Ben bu tabii. lafına baya baya alışmışım oy dağlar. Bugüne değinmesem olmaz tabi, bugün 12 Eylül. Bugün faşizmin göbeği. Bugün 12 Eylül askeri darbesi ile günümüzün hiçbir farkı yok. Faşizm her yerde. Ama bilindik bir şey var ki, bu daha başlangıç! mücadeleye devam. Bu ülkenin en büyük sorunlarından biridir ki, saygı duyabilmek. İnsanların önüne eklenen sıfatları bi köşeye bırakın yahu. O ateist olabilir, bir b[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]ası 5 vakit namaz kılabilir, diğeri deist olabilir. Belki lezbiyen, belki trans bile olabilir. Kafanda kurduğun dedikodulardan, fesatlıklardan vazgeç. Karşındaki bir insan ve sen saygı duymalısın, duymak zorundasın. Aaa, o zaten böyleydi! diyip, vurun abalıya! misali yapmamalısın. Bunu öğrendiğimiz gün, toplumca bir yerlere geleceğiz. Umarım o günler de çabuk gelir. Ve onun, son bakış'ı hep aklımıza takılır.
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
21 Kasım 2013, 14:17 | #112 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Evimin bebekleri ile merhaba diyelim. Uzun bir süre sonra, Denizli'deki evimden merhaba işte. Arkadaşlar gelmeyin, İzmirden sonra sevilecek bir yer değilmiş. Ne bileyim alışmışım ben, denizine, suyuna, havasına! sı-kı-lı-yor-um. Ancak, söylenerek; mızmızlık yaparak zaman geçmiyor. Alışıyorum buraya, kabulleniyorum hatta. İlk vizeleri de atlattık gayet güzel geçti. Benden iyi bir DTC'ci olacak! -.- Ama ailemden uzak olmak bazen zorluyor yalan söylemeyeyim. Dün çok hastalandım, annem olsa başımdan ayrılmazdı. Kendi kendime ilgilenmek, o hasta hâlde yemek yapmak. Sinir bozucuydu işte. Neyse, şu an gayet iyiyim. Önemli olan da bu. Bu da benim Denizli'deki manzaram. Bazen iyi ki demek için de sebepler var tâbii. Ertuğrul diye bir kardeş edindim, Funda gibi bir kız kardeş. Ailen onlar oluyor diyebilirim. O kadar çok benimsedik ki birbirimizi. Birlikte ağlayıp, birlikte gülüyoruz. Açıklarımızı kapatıyoruz. Hı bu arada, bir sürü ses kaydımız var. Üşenmezsem atarım bir gün.
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
26 Ocak 2014, 00:17 | #113 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Eee o hâlde şerefine. Bazı şeyleri merak ediyorum ben. Misal, ben kötüyken yanımda değilsin bunun ne anlamı var? Yahut, ben sana her koşulda güveniyorsam ama sen en ucuz zorlukta sırt dönüyorsan ne anlamı var bunun? Ya da görmeden, duymadan, bazen konuşmadan anlayabiliyorsam seni. Sen bazı şeyleri haykırarak söylediğim hâlde anlamıyorsan, ne denir ki buna? Gerçi bu fotoğrafla alakasız içiyoruz ama olsun. Bira ile ilgili söz yazmamışlarsa, suç bizim mi? Ben İzmir'e geleli 2,5 hafta oluyor ancak yazasım geldi işte. İzmir'i çok seviyormuşum benim, haberim yokmuş. İzmir'den gitmesi gereken ben değilmişim. Denizli'de boğuluyorum ama dostlar var sağ olsunlar. Ertunun konuşmaları tripleri, büşranın sevgilisinin kıskançlıkları; Fundanın o güzel sesi, Lokman'ın beyefendiliği, Serap'ın yerli yersiz gülmesi. Hakan'ın at hırsızı halleri, Mali, Mali'nin efendi-serseri halleri işte. Biz bizi seviyoruk, aa dostlar. Yılbaşı günüydü, büyüklere saygıyı gayet iyi biliriz biz. Bir 100'lük, bir 70'lik, bi 50'lilik rakı bitti. Fundanın sesi olur da bitmez mi zaten? Biz bi yeter yeter yeter! deriz efkarlıyken, herkes efkarlanır işte. (Yıldız Tilbe - Yeter bahsettiğim şarkı.) Zeyno var bir de benim oda arkadaşım, canımın içi. Deli yahu, bana erkek fatma derlerdi hal etmişim ben. Zeyno benden deli, tam birbirimizi bulmuşuz. Ama konumuz bunlar değildi tabi.. Ne bileyim, üzülüyorum. Bu da böyle bir anımdı.
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
25 Nisan 2014, 03:02 | #114 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Bugün günlerden Badem ve Yaşar. Açıkcası, uzun zaman sonra huzurluyum diyebilirim. İnsanlar çok tuhaf, tanıdığını sanıp tanıyamıyorsun. Anladığını sanıp, zerre anlamadığını fark ettiğin gibi. Zeyno evine gitti 3-4 günlüğüne, boşluğu hissediliyor. Ev arkadaşından ziyade, ailem gibi oldu. Aman nereden nereye geldi konu gene, öyle bir yazasım gelmişti oysa ki, geldiği gibi de gitti. Sadece güçlü görünmek ile güçlü olmak arasında fark varmış bunu anladım. Yıkılmaz dağ değilmiş insan, bazen tükenebiliyormuş. Yeter! diyebiliyormuş. Durduk yere ağlayabiliyormuş. Güçsüzlükten, acizlikten değilmiş, tükenmektenmiş. Bazen böyle bağırmak istiyorsun, hani bağıra bağıra susmak belki de. En yakınına gidesin geliyor, bazı sebeplerden vazgeçiyorsun. Dostun desen, o da olmaz diyorsun. Çünkü bazı şeyleri anlatmaya, üçüncü bir göz gerek bunu öğrendim. Benim en büyük hatalarımdan biri, Ki ben bu hatayı hiç telafi edemedim, edemeyeceğim de. Bağlanmak, çok çabuk bağlanmak. Aşk değil konumuz, dostluk, arkadaşlık vs. Birine çok çabuk bağlandığını hissettirdiğin an ya bir şeyler kötü gidiyor. Ya da o değişiyor. Oysa ben ikisinden de nefret ediyorum. Bazen sadece İzmir'e dönmek istiyorum. Eskiden dertlerim, ah o dev gibi görünen pire misali deve dertlerim. Şimdikilerin yanında sadece güldürüyor beni. Acaba büyümek böyle bir şey mi? Ya da insan acılarına gülmeden büyüyemiyor mu? Sorular, sorular. NOT: Model - Sen O'na Aşıksın. Tam olarak, hüzün şarkısı gibi. Pek sevmezdim bu tarzı ama tavsiye ederim, sözleri güzel.
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
27 Nisan 2014, 19:41 | #115 |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (1) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Ot gibi yaşamak çok sıkıcı,monoton hayatım bedenimden ziyade beynimi çok yoruyor. Büyüyorsun, olgunlaşıyorsun, insanların sınırlarını dengede tutmayı, onların hatalarını, kusurlarını güzellikle idare etmeyi öğreniyorsun, ama bir süreden sonra bu durumdan sıkılıyorsun. Hayata karşı inzivaya çekilmek en mantıklısı. -> Bana göre. Sana küfür olmayıpta küfür etkisi yaratan bir cümle kurmak isterdim @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ama, bir an herhangi bir mekanda bira-kalamar keyfi yaparken bunu okuyabileceğini düşünüp, yazmıyorum. Keyfini bozma evladım. NARA ATIYORUM: birgün tüm yarım kalan hikayeler tamamlanacak. |
|
20 Haziran 2014, 19:54 | #116 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Bir kadın yıkılır. Dibinden kesilmiş tırnaklar, omuzlardan enseye doğru kesilmiş saçlar ve akmış rimeller bile içindeki enkazı anlatamaz. Niyeyse bu cümle ile başlamak istedim halbuki bu konunun benimle hiç ilgisi yok. Ben buraya bayadır yazmıyormuşum, şaşırmanın ardından birazcık karalayayım dedim. Nava bu kadar zaman ne yaptı? sorusuna yanıt olarak, okuyorum yea ben geçti içimden tabi ki. Denizli'nin Allah cezasını vermiyor tabi. (Denizliler alınmasın.) İçim hiç oradaki kadar sıkılmamıştı sanırım. Denize kenarı olmayan insanları sevemeyeceğim gibi, denize kenarı olmayan şehirleri de sevmiyorum ben. Sıkıldığında, bunaldığında o denize gidilecek. O koku içe çekilecek arkadaş, biz böyle gördük. Onun dışında, Temel Hukuk dersine de lanetlerimi sunuyorum. Dinlemesi güzel, sınavları kötü. Velhâsıl böyle geldi geçti. Şu an İzmirdeyim, hoş bulduk İzmir'im. 1 haftadır koşturmakla geçiyor günler, insanın bıcırık bir kardeşi olması güzel şey tabi. Karne almalar, karne hediyeleri, gezmelere götürmeler. Doktor kontrolleri derken, geçirdik günleri. Bugün de tüm günü dışarda koşturmakla geçirdim özetle. Pazartesi, stajım başlıyor 3 haftalık bir süreç. İlk defa heyecanlıyım niyedir bilmem. Daha önce staj yaptım, çalıştım, hiç böyle olmamıştı. Artık gittiğimde göreceğim, ne olacak. İyi geçecek 3 hafta olmasını dilerim, olmazsa 3 hafta değil mi? Öyle de böyle de geçer elbet. İzmir'e geldiğimiz için ne yapacağız tabi? Model'in şarkısı gibi; müsadenle bu gece dağılmak istiyorum! olacak. Tabi, önce bizim arkadaşlar toplansın bi. Bu arada, Derda ismi ne güzel bir isim öyle. Pek sevdim, ileride düşülebilecek bir isim, yalnız nasıl takıntılıysam, beğendiğim isimler; Deniz, Devrim, Devran, Derda. Napacağuk, işte bunlar hep D. Velhâsıl kelam, saçmalamayı seviyorum. İyi ki varsın İzmir, hep var ol.
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
27 Haziran 2014, 13:00 | #117 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Uykusuz kalınan sabahlardan, hasta olmaktan, direnememekten nefret ettiğim bir gün daha. Beni esasında şu dünyada üzmeyen tek şey yok desem, bana ''anlatsana biraz'' dememeni rica edebilir miyim? bu konu dudağımı sarkıtmayan bir konuya varabilecek mi? Ben samimi bir istekle af dilemiş birini affedebilecek miyim? peki bana af dileyebilmek için, bozulanı düzeltebilmek için kaç boş şişe gerekir? kaç zeki müren? kaç uykusuz sabah lazım gelir sence? geçecek mi dersin? Bir sürü sorun, soru var işte. Ben artık düşünmekten, kendime inandırmaya çalışmaktan çok yoruldum. Hani, tam mutlu olayım diyorsun önüne bir engel çıkıyor. Sonra tekrar, tekrar, tekrar.. Bu tekrarların sonu yok mu? Birine güvenmek, bu devirde bu kadar zor mu? Benden bahsediyoruz keçi kadar inatçı olan benden. Özür dilerim, seni seviyorum. Bu lafların az duyulduğu benden ama yine de değişen bir şey olmuyor tabi. Bu sıralar zaten sağlam saçmalıyorum, kaderin cilvesine, stajın stresine. Ama özlüyorum, yalnızlık en sevdiğim şeyken şimdi nefret ediyorum. Eski deli dolu günleri, özledim. Gidelim kafamız estiği için, başka şehire. Ya da ne bileyim, sırf canımız sıkılıyor diye gezelim tozalım. Ama insanların gerçek yüzünü gördükçe bunlardan hep vazgeçiyorsun. İlk defa birinin bana güvenmeme hissi beni bu denli yoruyor. Oysa normalde, ne derdim? Ba-na-ne. İsteyen istediğini düşünsün! ben buyum! böyleyim! Demek ki, bazen öyle diyemiyormuşsun. Eksilmişim ben, en çok kendimden. Buna kaç özür telâfi olur? Bir an bir şey oluyor; aile, arkadaşlar, dostlar olmasına rağmen yapayalnız hissediyorsun kendini. Ama böyle olması gerekiyordur belki de. Ben sadece, deniz kenarına gitmek istiyorum. Ayaklarımı uzatmak, bir de omzuna yaslanayım. İşte huzur bu. Seviliyor olduğundan emin olmaktan daha güçlü ve güzel hissettiren ne var sahi?
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
02 Temmuz 2014, 17:51 | #118 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Bazen bir şeylere engel olamıyorsun. İçimden geçen tek cümle bu oldu, çünkü açıklamam gereken bir şey vardı. Ama açıklasam da, adını değiştirmeyecekti. Birinin sadece ''o mutlu olsun.'' diyerek yanında olmayı tercih eden de belliydi. Stajyerinde de yediğim fırça ile birlikte, oturdum Çağla ablaya ağladım. Bir insan en çok ağlarken masum oluyor herhalde. Ben istemezdim ki, böyle olsun. Bazı şeyleri, yüzyüzeyken konuşmak istiyor insan. Bu yüzdendir, sahi yüzyüzeyken konuşur muyuz? demem. Zaten Behzat abimizin dediği gibi, varsın olsun mutlu olmayalım. Benimle mutsuzluğa da var mısın? Yok, ben tek başıma mutsuzluğa varım. Zaten kendime bile yararım olmayacak kadar, bitkinim. Anlatamadığı şeyler oluyor insanın, kimsenin de anlayamayacağı. Bunun pahasına hayatın boyunca duymadığın sözleri de duysan. Sokak ortasında hıçkırı hıçkıra da ağlasan, telafisi tabi ki olmuyor. Çünkü insan pek vefalı bir varlık değil. Ve ben, stajı bile beklemeden defolup gidiyorum. Acilen toparlanmalıyım, Muğla yolcusu kalmasın. Bir süre daha yazacak bir şeyim olmadığına eminim zaten.
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
12 Temmuz 2014, 16:38 | #119 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. ''Unutmaya çalışmak ne kötü bir kaderdir.'' Ahmet Enes hastalığı başladı diyebilirim, itinâ ile bir adamın her şarkısı mı sevilir? Yoksa her şarkısında kendine ait bir şeyler mi bulunur? Bilemiyorum. Tek bildiğim, denize kenarı olan yerleri seviyorum ben. Misal içim bunaldı bugün, yürüyerek konaktan alsancağa kadar hafif tempoda koştum diyebilirim. Yani böyle denize içini dökmek gibisi yok, eski bir rivayete göre. Deniz aldığı şeyi geri vermezmiş, işte o yüzden tüm dertlerimi verdim. Geri getirmemesi dileğiyle. ''Aldırma deli gönlüm, giden gitsin sen şarkılar söyle içinden boşver!'' diye motive eden arkadaşlarım olduğu sürece gülmeme gibi bir şey söz konusu olamaz. İnsanın kız kardeşim diyebileceği dostları olmalı. Çok şükür benim 3 tane kardeşim var böyle. Canım sıkkın oldukları şebeklikleri paha biçilmez. Bir de yanyana olsak. Yüzyüze konuşalım dediğimde gelebilseler. Mesafeler bazen, dertleri paylaşmaya da engel. ... Her telden yazabildiğim bir gün oldu bu herhâlde. İnsanın canı sıkkın olduğunda ne yapacağını bilmiyor. Surat asarak, 2 saat aynı koltukta oturduğuma mı yanayım. bi yeter, gidiyorum diyip. 10 dakika sonra, hayır gitmeyeceksin yeter bu kadar üzüldüğün dememe mi? İnsanı böyle düşüncelere sevk eden duygulara da lanet olsun. Mesafelerden nefret ediyorum. Kafama eseni yapamamaktan, uzaklıktan, 568 kusur kilometreden nefret ediyorum. Kendimi ifade edememekten, yaralamaktan, yara almaktan nefret ediyorum. Kırmaktan, kırılmaktan nefret ediyorum. Böyle derken aklıma Hakan Günday geliyor hep. İnsanın en iyi dostu kitaplar oluyor çoğu zaman. Ama çok yorulduğumu biliyorum, müsait bir yerde diyip dinlenmek istiyorum. Sen güçlü kızsın tesellisini üzerimden alsalar, daha güçlü hissedebilirim belki kendimi. "Seninle yarım kalmak bile, geri kalan insanlarla tamamlanmaktan çok daha gerçek."
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
19 Temmuz 2014, 02:39 | #120 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Mürekkep lekesi, kağıt kesiği dolu ellerim. Çiçeklerden papatyayı, insanlardan seni sevdim. Bu sözü bu kadar sevebileceğim aklıma gelmezdi, zaten benim herkesin sevebildiği şeyleri sevmem bile tuhaftı. Hep böyleydim, dengesiz, çatlak, belki deli. Bilmiyorum, bilmek istemiyorum. Ahmet Kaya'dan Yıldız Tilbe'ye doğru geçilen bir gecedeyiz. Gecenin bu saati aklımdan geçen cümle bile belli, İstanbul'un kokusu gibi sinmişsin üstüme. Zaten ben kendimi de anlamıyorum. Bazen bir şeyler elinden gelmiyor ya hani, lanet ediyorsun. Çabalıyorsun, deniyorsun, pes etmiyorsun, olmuyor. Ama olacağını biliyorsun. İşte öyle bir şey bende biliyorum. İç sesine yenik düşmekte mesele, insanın içi yalan söyleyemez ki. Sâhi, gözlerinin içine baka baka yalan söyler mi bir insan? Peki yalan söylediğine inanmadığın hâlde, niye değişir fikirler. Kalp mi akıl mı? Akıl mı kalp mi? Hangisi üstün gelir? Birinin kazanması gerekir mi? Aşk kazansa. Belki, kazanamayacak kadar yorgundur kim bilir. Bazen ufacık bir ses, bazen ufacık bir gülüş. Bazense ufacık bir hediye insanı musmutlu edebilir. Hele bunların hepsi bir aradaysa, bayram gibi gelir. Ama değer bilmek lazım, değersizleştirmemek lazım. Elinden geleni yapmak lazım bazen de. Yazmak istiyorum da, kelimeler boğazıma düğümleniyor gibi. Susmak istiyorum da, susarsam içim can kırıklarıyla dolacak gibi. Çok saçma değil mi? Ben o nefret ettiğim İstanbul'u bile seviyorum, çünkü içinde değerli şeyler var diye. ''Güneş doğar, kaybolursun. Vay aman.'' Ahmet Kaya söylüyor, biz eşlik ediyoruz. Yine oradan Ahmet abimiz söylüyor. ''Göğsüm yaşarıyor, yüreğim kanıyor.'' Biz cümlelerle anlaşamayacak mıyız? Yüzyüzeyken kıyamıyoruz, konuşamıyoruz. Telefonda ise paramparça ediyoruz. Ben seninle tamdım, tamamdım demek bu kadar zor mu? Beynimdeki cümleleri bile toparlayamıyorken pek bir şey dememek lazım değil mi? Gözlerine söylüyormuş gibi, tek söylemek istediğim; Her şey güzel olacak. Bu sefer sen değil, ben seni kaybetmeyeceğim.
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter; Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın, daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan… Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
|
Etiketler |
dolu, ellerim, kağıt, kesiği, lekesi, mürekkep, sevgisiz |
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Pınar Çubukçu - Kağıt Kesiği Şarkı Sözü | Sarya | EylulFM Paylaşım | 0 | 13 Ocak 2023 20:09 |
Pınar Çubukçu - Kağıt Kesiği [2018] Single | Sır | Albüm Tanıtımları | 0 | 24 Mart 2018 12:48 |
Mürekkep lekesi | PySSyCaT | Okul Öncesi Oyunlar | 0 | 26 Şubat 2016 12:28 |
Sadık Karan - Kağıt Kesiği | Luthien | R, S, Ş, T | 0 | 22 Eylül 2014 00:55 |
Mürekkep Lekesi Testi kişiliğinizi Ele Veriyor | N999 | Genel Paylaşım | 1 | 13 Ocak 2012 12:41 |