IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

715Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 10 Mart 2015, 23:59   #231
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler





Geçen 9 Mart gecesi içime kötü bir his düşmüştü, uzun uzun anlatmıştım seni kendime, beni sana, bizi sana, seni bize. Her şey çok karışıktı, sen iyice küçülüyordun uyuduğun yatakta, biz uyanmanı bekliyorduk, yılmadan, umudumuzu hiç kaybetmeden bekliyorduk. Sana da '' umudun çocuğu '' dedik bu bekleyiş sırasında. Sen uyansaydın bir umudumuz olacaktı, umut yeniden doğacaktı buna inanıyorduk. Neden 9 Mart'ta böyle bir sızı saplandı kalbime bilmiyorum, o geceyi atlattım. 10 Mart'ta yine bir şeyler hissediyordum ama hissettiklerimi sana yakıştıramıyordum, olmaz diyordum. Zor da olsa uyudum o gece, sabah annem kapıma gelip '' kalk hadi, bir şey söylemem lazım sana '' dedi. Hiç alışık olmadığım bir ses tonu, bir cızırtı vardı sesinde. '' Berkin ölmüş. '' dedi, ardından kardeşim de geldi. Yataktan nasıl kalktım, nasıl fırladım, nasıl giyindim ve kendimi sokağa attım bilmiyorum. İlk kez böyle bir şey yaşıyordum, sanki hep hayatımdaymışsın gibi seni kaybettiğim için nefret ediyordum dünyadan. Fotoğrafını bastırdım bulduğum ilk kırtasiyede, fotokopileri çıkarırken '' Bu çocukcağız da öldü '' dedi adam, ağlamamaya söz verdiğim için tuttum kendimi, aldım fotoğraflarını bir tanesini yakama taktım ablacığım, geriye kalanları cüzdanıma koydum. Binlerce Berkin Elvan artık hep yanımdaydı.
Yürüdüm, belki 1 saat, belki 2 saat, sonra oturduk senin için, senin için bağırdık tüm dünyaya. Senin için hep beraber ağladık kardeşim, sen bizi hiç tanımasan da biz seni çok sevdik.
Ölüm kelimesini kullanmak istemiyorum hiç, sen sadece uyanmak istemedin diyorum, işte uyanmak istemediğin o günden sonra bir sitede seni bulduk. Sorulara verdiğin cevapları. En çok da 2013'te ne beklediğin sorusuna verdiğin cevap yıktı bizi, sen güzel şeyler bekliyordun ama biz sana bu güzel şeyleri veremedik Berkin'im. 2013 seni önce başından vurdu, sonra yatağa düşürdü, sonra uyuttu, sonra gün geçtikçe eridin o yatakta, sen eridin biz seninle büyüdük, sen büyüdün, biz doğum gününde seninleydik ama sen uyanmadın kardeşim. Güzel şeyler beklediğin 2013, hepimiz için felaket oldu. Özür dileriz. Hala affettiremedik kendimizi, senden önce giden abilerin gibi, senden sonra gidenler de oldu. Bir türlü durduramadık sizi, tutamadık ellerinizden. Ne abilerinin, ne ablalarının ne kardeşlerinin önüne geçip de gitmeyin diyemedik.
Bugün 11 Mart 2015. Sen uyanmayacağın konusunda kesin karar vereli 1 yıl oluyor. Bu 1 yılda hiçbir şey düzelmedi kardeşim, umudu falan da bıraktık artık ama seni, sizi hiç unutmadık, unutturmayacağız da.
Sen sakın bakma, burada olanlara, sana karşı olan hassasiyetimi sorgulayanlara aldırma, ben aldırmıyorum. Hayatlarında bir şeye bağlanmayı tercih etmemişler diyorum at gözlükleri dışında. Sen bu dediklerimi de duyma. 11 Mart sabahı yine birçok insanın yüzünde seni göreceğim için belki biraz umudum vardır, içimdeki bütün umutların adı da Berkin Elvan'dır, böyle bilinsin.
Sen hepimizin kardeşisin, ben senin hiç bilmeyeceğin ablanım.
Biz senin kaşlarından kuşlar yaptık, uçurduk sana. Sen hep böyle güzel bakabileceğin için şanslısın, sen hep güzel güleceğin için şanslısın. Biz seni hep öyle hatırlayacağımız için şanslıyız. Hiç unutulmayacaksın. Kardeşim.


__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Alt 17 Mart 2015, 01:52   #232
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




İçimizdeki boşluğa fil sığdırabiliyorsak, fil o kadar da büyük bir şey değildir, eğer fil o kadar büyükse, dünya çok küçüktür, dünya küçükse biz dünyaya fil kadar büyük geliyoruzdur, desem kimse bir şey anlamaz, ben de dahil ama buraya daha anlaşılır şeyler yazsaydım da, herkes beni anladığını düşünecekti. Herkesin beni anlaması, yukarda kurduğum cümleden daha saçma bir şey olurdu, yani asıl anlam veremediğimiz şeyin bu olması gerekiyorken, bütün ilginin o cümlede olması işime gelir, niye mi?
Çünkü her şey yolundaymış gibi duruyor oradan bakınca, keşke hepimiz bir dakikalığına da olsa kendimize 'oradan' bakabilsek, belki biraz daha iyi hissedebilirdik ama sadece bir dakikalığına. Bir dakika da az geldi şimdi değil mi? Gelmesin. Bazen bir dakika birçok şeyi değiştirir çünkü bu hayatta, hatta bir dakika fazla bile gelir her şeyin değişmesi için. Bahse girerim, iki saniye her şeyin değişmesi için yeterlidir, insanlar iki saniye içinde birçok şeyi değiştirebilir, kullandıkları en güçlü şey olan 'dil' silahıyla. Yani sanıldığı gibi en güçlü silahlar Amerika'da değil, bizim ağzımızda üretiliyormuş, yani aslında bize de 'katil' deniyor bir yerlerde, birileri tarafından.
Peki bundan ne sonuca varmalıyız?
Belki şuna varabiliriz: az önce konuşurken kelebekler püskürttüğün ağzın iki saniye sonra aynı kelebeklerin ölülerini püskürtüyor.
Sorun kelebeklerin ömrü değil, onu da bil isterim.
Daha sonra da filleri masaya yatıracağım, şimdi masa kalabalık.

sylvia seni seviyorum, şimdi gidip biraz şarkı keşfetmeliyim.

çünkü İstanbul'a yolculuk var.
bakın hayat sizin plan ve hayallerinizle alakalı olan bir şey değildir, beklentilerinizle hiç değildir.
o bildiği gibi gelir, sen bildiğin gibi yaşarsın bazen.



__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Mart 2015, 14:03   #233
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Hiçbir şey yapasınız olmadığı zaman, insanların sizden bir şeyler beklemesi kadar korkunç bir şey yok diyemem, vardır mutlaka ama bu da epey bir korkunç.
Şu an ne yapasım olduğunu düşünüyorum da, sokaklarda çalmak isterdim. Tatlı tınılar yaratıp, insanların kalbine işleyen bir grubum olsun isterdim.
İstanbul'a gidip sokakta gördün birilerini, ona mı özendin derdim belki kendime sokağa çıkabilseydim ama gidip hasta olup geldim, öyle de şanssız bir insanım ki bunu hiçbir zaman tartışmadım bile.
İlkokul arkadaşımla rastlaştık, bir dönem aynı sırayı da paylaştığımız olmuştu, müziğe hep ilgisi vardı şimdi de tatlımsı bir grubu var, Ankara'da çalıyorlarmış bazen. Tabii bunu duyunca insan bir düşünüyor, diyor ki zevk aldığım şeylerle ilerde yapmak zorunda olacağım şeyler arasındaki fark beni öldürmez mi? Öldürür.
Ölene kadar o zaman spirit family reunion - climb up the corn kıvamında şeyler dinleyeyim, her ritimde boynumu kırdırayım.
Ha bir de unutmadan, dünya sizin etrafınızda dönen bir şey değildir, en fazla Güneş'in etrafında döner, bazen bencilleşip kendi etrafında döner, yani sizin gibi ama sizin etrafınızda dönmez, sakin olun o yüzden. Turgutcuğumun güzel bir dizesiyle bitireyim;
'' Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
. ''



Bir gün biri '' neredesin? '' diye soracak, '' hevesimin kırıldığı yerdeyim '' diyeceğim ve kimse beni bulamayacak, inanıyorum kendime.




__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 02 Nisan 2015, 21:02   #234
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




  • Kıştan daha soğuk bir Ankara gününde vizeler nedeniyle beyni ısınan arkadaşlarıma Freud yüklemesi yaparak o beyni tamamen yakmanın ve sonunda ısınmış olmamızın haklı gururunu yaşadım. Hep diyorum yanlış bölümdeyim diye, neyse ki siyaset psikolojisi diye mucize bir dersim var ve hocası da kliniği olan bir psikolog, dilediğim gibi davranıyorum. Adama gizli olduğunu bile bile gidip ''hocam en ilginç vakalarınızın raporlarını alabilir miyim?'' dedim, sonra gülüp ''gördüğüm en ilginç vakasın Cansu, ben sana anlatacağım'' dedi. İşte bir erkeğe hayran olunacak andı o an, nasıl tatlısın.
  • Kafamın en allak bullak olduğu, en halsiz olduğum zamanlarda mükemmel iş teklifleriyle bana gelinmesine üzülüyorum. İki hafta beklerler beni herhalde değil mi? Yemişim o İstanbul'dakilerin taleplerini. Ortada arz yok ama talep çok, eğrisini düzelttiklerim.
  • Ben hiç bu kadar hasta olmamıştım. Yeni yıla girerken olduğum dışında, iki haftadır dünyayla bağımı koparmış gibi sümüklü, solgun ve yorgundum. Üstüne bir de hafta sonu varlığından haberdar olmadığım tansiyonumun çıkası tuttu, iyiyim iyiyim.
  • İnanmayacaksın ama tam Pazar gününden beri düzenli bir hayatım var. Nasıl yani? İşte sabah kalkıyorum, akşam yatıyorum. Ee? Ne 'ee'si, en son sabah kalktığımda Pazar akşamları Şahane Pazar vardı ve annem pileli eteğimi ütülerken isyan ederdi. Sahi neydi o pileli etek çilesi.
  • Bugün uykusuzluğun nirvanasındayken nasıl bu kadar pozitif elektrikler saçtığımı da birinin çıkıp açıklamasını isterim.
  • Son olarak neydi ya, hah. Nar ayıklamaya başladım bu hafta. Ayıklarken cinayet işlemiş gibi olup kan efektleriyle süslenmiş olsam da, nar kesinlikle mucize ya. Düşünsene çarşıdan alıyorsun bir tane eve geliyorsun bin tane oluyor. Aslında bunun altında da birçok şey olabilir. -Ne olabilir bir söylesene, ne? Mesela her çarşıda bulduğun şeyin evde bin tane olması seni memnun etmeyebilir. Bence burada insandan yola çıkılıyor. Şimdi sen bir insanı görüyorsun, bir tane görüyorsun değil mi? Kafa güzel değilse. Sonra o insanı tanıdıkça iyi ya da kötü bin tane insan çıkıyor içinden. Yani her yönüyle ayrı tanıyorsun onu ve hepsinin tadı da farklı. Yani hiç nara benzemiyor. Narla insanın tek ortak noktası ikisi de ayıklanırken ortalığı batırıyor. Sen bir insana ''seni çözdüm'' dediğinde nasıl kan kustuğuna tanık olmadıysan anlamazsın bunu. Bazen insanları çözmüş olduğunuza pişman olduğunuz an, nar ayıklayın ve kendiniz için iyi bir şey yapmış olun. Siz dünya için iyi bir şey yapmak zorunda değilsiniz çünkü.
  • Yine madde madde gideyim derken işi uzattım mı? Uzatırım arkadaş.
  • 25 Mayıs'ta Mezuniyet Balosu var, 26 Mayıs mıydı yoksa? Her neyse ne, okuluna delice aşık ve müthiş arkadaşları olan ya da okula makyajsız geliyor ama baloda afet-i devran olma ihtimali yüksek hatunları kesmeye gelecek olan ya da ya da ya da gri eşofmanla okula gelen 185 üstü erkeklerin takım elbise giyince Biscolata reklamından fırlamış olacağını hayal ederek oraya gidecekler için kesin çok eğlenceli olur. Ben mi? Benim müthiş arkadaşlıklarım var ama okulla sınırlı değildi, aslında henüz karar vermiş değiliz ama ona yapacağımız abuk sabuk masrafla çıkar kendimiz dibine kadar eğleniriz, alkolü de sınırsız tutarız dedik. İyi dedik. Olmadı bir de Miami yaparız!
  • Bu kadar büyüyecek ne vardı?
  • İş hayatına okul olmadan da atılmak için bazen sabırsızlanıyorum.
  • Ben en son 'son olarak' mı demiştim? Bu son olsun o zaman.
  • Neydi o şarkı?
  • Doğarken ağladı insan, bu son olsun bu son.
  • Ha ben doğarken ölüme göz kırpıp sonra hadi ordan demiş biri olarak, bir hayli geç ağladığım için sanırım, o geç ağlama hali bazen nüksediyor ben de.
  • SON.
  • (mutlu mu / mutsuz mu?)
  • Bazen tutup kendinizi sevesiniz gelir ya, tutmayın kendinizi kalkıp sevin. Hangi kendinizi tutup hangi kendinizi tutmayacağınızı da size bırakıyorum, işte böyle.
  • Haayıır... (bildin sen o sesi)


__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 11 Nisan 2015, 20:39   #235
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Üniversite hayatımın zirvesi olan iki sınava girdim bugün, zirve diyorsam gerçekten zirve yani, ağlattım diyeyim kısaca, kabalaşmadan! Ama konumuz bu mu? Değil, hatta konumuz bile yok, sadece üşüyorum, bu soğuk mahvetti beni bugün o yüzden ellerim ısınsın diye azıcık saçmalayayım dedim.
Bana şey oluyor, keşke size de olsa, kulaklığı taktığım an metroda, yolda nerede olursam olayım kendi kendime klip çekiyorum. Hatta bence abartıp yüz mimiklerimle bayağı bir duygulara giriyorum, çıkıyorum, hele ki cam kenarındaysam ve metro dışardan gidiyorsa, hadi cam patlasa da düşsek hissi uyanıyor. Tam böyle griyken şu an koyu laciverte çalan bir havada, sizce de camdan atlamak için güzel bir fırsat değil mi? Hem de yükseklik korkumuz varken! Bugün mor ve ötesi bana bu duyguları yaşattı, çok özledim ben bu grubu, bir gün oturup baştan sona bütün albümlerini dinleyeceğim, belki de bugün olur ama çok özledim. Son Sabah şarkısı, beni niye böyle bitirdi bilmiyorum, şöyle şeyler diyor şarkıda:
'' her şeyden bir şarkı çıkmaz ya,
her şarkıdan da çıkılmaz ya,
kalbin de ruhun da farkında,
hikayen bitmemişti aslında.
hakikat neye yarar, göz yalansa,
bilsen hiç ağlar mıydın sonunda?
duyar mı ki anlar mı sorunca?
koca bir an yansın mı karşımda?
belki son sabahtır, belki de bahardır
al aklımı al da, yerine koy zamanı.
başka bir karanlık, istemem ki artık
rüyadan güzelse, ah bu aşk bu aşktır. ''
Şimdi bununla sokaktayım, son ses kulağımda. Hiçbir şey duymuyorum bu sözlerden başka, karşıdan insanlar geliyor, ben hafif vücudumu geri çekip yol veriyorum ve an neden hep ben omzumu çekiyorum diye düşünüyorum. Size de öyle olmuyor mu? Sanki karşıdaki hiç çekmiyor omzunu, insanlara çarpmamak için çaba sarf eden hep kendimiz oluyoruz. Birine çarpmaktan mı korkuyoruz, çarpınca yere yığılacağımızdan mı korkuyoruz? Ya zırhlarla çevrili bir duvarsa karşıdaki, ya ateştense etrafı, ya düşersek, ya yanarsak? Yolun ortasında, ne yaparız. Sonra 8 tane köpek üzerime doğru koşuyor, bence bir tanesi atlar üstüme diyorum hiçbiri atlamıyor; çünkü sabah hepsine domuz pastırması verdim kaç kilo! Nankörlük insanlara mahsus sonuçta. Köpekten korkmama rağmen-ki ben her hayvandan korkarım da- hiç kaçmıyorum, hatta utanmadan birini sevdim bile. Korkuların üzerine gitmek bu oluyor sanırım ama yine de şansımı fazla zorlamadım. Şarkının sonuna gelirken, bakkal abi çıkıyor. Bakkal abi mi? Adı yok mu bu abinin? Var var ama bizce bakkal abi. Senelerdir önünden geçince selam vermeyince çıkıp onca yıl geçmesine rağmen '' dershaneye mi gidiyorsun? '' diyor. '' ABİ BEN ÜNİVERSİTEDEN MEZUN OLACAĞIM ÖH! '' Sus sus. Sen hala dershaneye giden küçük kızsın onun için. 15 adımlık yolda sayısını tam hatırlayamadığım ama milyon tane olacağı rivayet edilen anılarım canlanıyor. '' Beni burada öpmüştün '' diyor şarkı da ama biz de öyle romantikli şeyler olmadı pek ama '' bana burada küsmüştün aaaaağğğhh, Ağustos'ta üşümüştüm '' kısmı doğru olabilir. Sonuçta kötü şeyleri hatırlamak daha kolaydı. O arada dershane hocalarımdan biri çıkıyor. Hala en sevdiği öğrencisi olduğuma eminim aslında; bir insanı ne kadar zaman geçerse geçsin gördüğünüz an sarılabilecek kadar seviyorsanız, başka bir şeyi düşünmenize hiç gerek yok. O klasik cümle '' ne kadar büyümüşsün, artık düğününe çağırırsın '' (eheheheheheeh) Tabii hocam tabii. Sonuçta bizi okutup, sınava hazırlayıp, kariyere temel hazırlıyorlar mürüvvetimi görmek de hakkı, hakları!-bak asla inanmıyor burada dediğine- Yine şarkı bitiyor, yine başa sarıyorum. O da nesi, liseden biri geliyor karşıdan. Yürürken sohbet etmeyi bilir misin? Zıt yönlere giderken hani. Tam böyle 1 metre kala selamlaşıp, 70 cm kalınca ''naber?'' dersin, 50 cm kalınca '' iyidir senden? '' derken 30 cm kalır '' iyiyim ben de ne olsunlar '' havada uçuşur, tam omuzlar birbirinin hizasına gelince '' görüşürüz '' dersin ya, mükemmel iletişim. Ne fazla samimiyet ne de çok gudubet. Eah ama bir yalnız bırakın da klip çekeyim! derken zaten evin kapısı beliriyor, ne olur asansörde yalnız olayım, ne olur asansörde yalnız olayım. Yanlış anlamayın ya bir dakka! Klip çekeceğim.-çekemedi- Sonra fark etti ki işte bunlar hep klip. Sonra telefon çalıyor, en sevdiğim kuzenim, en sevdiğimiz şeyi yapıyoruz ve yine İzmir'de bir işletme açıyoruz. O zaten hukuk okuyor, ben de işle alakalı ne kadar hukuk varsa hepsini biliyorum, eh tamam o zaman ya, her şey kuralına uygun! Sonra hayal gücü giriyor devreye. Cafeye gelen çiftler kavga ediyormuş, hemen kuzenim ''bence daha fazla uzatmayın, buyrun kartım diyor '' Çünkü boşanma avukatı! Herhangi bir bayılma, sinir krizi geçirmede de kardeşim devreye girecekmiş doktor olarak. Fakat ben ne saçmalıyorum?
Amaç buydu zaten. Bugün kendimi çok özgür hissediyorum, hatta bir tek bunu hissedebilince mutlu oluyorum. Hadi mor ve ötesiyle devam edelim, sabaha kadar. Bakın size bu şarkılardaki asıl hayal edilen klibi atacağım şimdi. Hepinizin aklından geçen o sahne, kesin geçmiştir, bence yani.



Ne diyelim, güzel kavuşmalara.
Ha bu arada
'' bak dinledim seni, dokunmadım sana,
dokunmadım kalan rüyalara,
zarar ziyan döküldü ortaya, ölüm kadar rahatmış ayrılık,
ufak tefek birkaç sorun mu var? geçer geçer zaman şu an yalan
nedir ki bak silindi hafızam, hayat kadar yalanmış ayrılık. ''
güzel şarkı güzel.
şarkıların gözü kör olsun, gidiyorum.
bir de bence ayrılmayın.



__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Nisan 2015, 18:40   #236
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Her şey anını bekler dedik, bekledik ve her şeyin içindeki bir şey için o an geldi.
Ben yanılmam ve iyi ki 'yanlızlık' diye bir şey yok, yanılmaktan gelir zannederdim.
Yalnızlık var, yanıltmadıklarından gelir. Sevdiğim birinin bir cümlesiyle bitireceğim, o biri ben oluyorum.
'' Çünkü en başında yanlış bir yolda az da olsa yürümüştür herkes
ve bu hepimizi kötü yapmaya yeter. ''
Teşekkürler.


__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 17 Nisan 2015, 11:46   #237
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Yalın/Benimki

Meloşum buldum yalnız değilsin yalnız gitmeyeceksin cesur olan gelecek gelecek gelecek!



[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 17 Nisan 2015, 11:54   #238
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




NarÇiçeği Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Yalın/Benimki

Meloşum buldum yalnız değilsin yalnız gitmeyeceksin cesur olan gelecek gelecek gelecek!



[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Narçom ya ahah ama nasıl isyan ettim dün, sonra çok güldüm yazdıklarıma. Evet bu şarkıyı bana yollayın siz yollayın, gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar, yeryüzünde onlar kadar yalnız olduğumu bilmesinler, çaktırmayalım.
Biz her türlü güzeliz, gelen giden olmasa da olur.
(dün telefonda ağlarken-ağlamak temsili isyan yani- hiç öyle demiyordum ahaha, bak hâlâ gülüyorum :*)

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 23 Nisan 2015, 01:55   #239
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Küçükken 23 Nisan geldiğinde çocuklara hediye alınması gerektiğini düşündüğüm zamanlar oluyordu, sonra babamın doğum gününün 23 Nisan olduğunu öğrenecek kadar büyüdüğümde bana en büyük hediyenin o gün babamın doğmuş olması olduğunu düşündüm ve her 23 Nisan babaanneme telefon edip ''hediye için teşekkürler'' diyerek telefonu kapattım.
Kimse beni anlamıyordu muhtemelen, ben de bunu kimseye anlatmadım, babam da hiçbir zaman onun benim için bir hediye olduğunu bilmedi ama bir gün 23 Nisanlar 23 Nisan gibi kutlandığında, çocuklar bir gün değil her gün hatırlandığında ve çocukların öldüğü değil güldüğü bir dünya olduğunda, ben de babama söyleyeceğim gerçekleri. Bu kadar.

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 25 Nisan 2015, 16:12   #240
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Zaman mı yoksa insanlar mı daha hızlı düşünüyordum hep, her ikisi de hızlı aslında ama insanlar zaman içinde hızını daha da arttırıyor buna eminim sanki. Bir arkadaşım daha bu hıza ortak oldu ve bugün evleniyor! Lise sıra arkadaşım. Şimdi düşününce biz hâlâ lisedeymişiz gibi geliyor, yanımda aptallıklar yapan küçük kızın bu akşam birine ''Eveeet!'' derken ciddi olacağını düşününce diyorum ki biz bildiğin büyümüşüz! İşin garibi de, onlar yuva kurarken benim bırak yuva kurmayı, birini sevmeye bile sıcak bakmamam ne olacak peki? Hiç, ne olsun! Geçen sene çocukluk arkadaşlarımdan birini evlendirirken salya sümük saldığım doğrudur da, bu sefer pek öyle olmayacak gibi, bir duygulanma olabilir de salyalarım ve sümüklerim bana kalır bence. Bence çok garip bir şey bu evlilik, ben kendimi şu an kınamı yaparken, gelinlikle oturmuş kuaförün saatlerce saçım için uğraşmasını beklerken hayal edemiyorum. Acaba onlar mı acele ediyor, yoksa ben mi fazla zamana yayıyorum? Bir de şu var tabii, iki yıllık bitirip direkt işe girerken o, ben daha aptal saptal derslerle boğuşuyorum. Bir de bunun iş bulma derdini düşün, üstüne bir de birini sevip evleneceğimi düşün? Zaten rahat 30'u aştık. Bence onlar çok aceleci, hem 35'inden sonra evlenen kadınlar daha mutlu oluyormuş, erkekler zaten geç olgunlaşıp tek fırtınada çürüğe çıkan yapıya sahip olduklarından, ne kadar geç o kadar iyi. Hem zaten böyle bir zorunluluk da yok, ben sadece niye acele ediyorlar diye düşünüyorum, çok genciz ya! Tamam 30'a 5 sene kalmış olabilir, neeeeeeeeeey?! Bir daha söyle bakayım, kaç kalmış! Be-be-beş! Tamam tamam, benim enerjim yeter! Şimdi şu saçma paragrafı nasıl bitirsem diye düşündüm de, açıkçası kerevete çıkasım yok, ha eren ersin muradına da, ben bir köşede otururum. Ne garip, eve gidiyorsun evde bir adam, mutfağa gidiyorsun mutfakta bir adam, o adam senin sevdiğin adam oluyormuş, oturup her şeyi beraber yapıyormuşsunuz falan, çok ilginç. Sevebilen her insana saygılarımı sunuyor, hadi tamam darısı başımıza da diyorum. Şu evlenenlerin en iyi yanı da, çocuk yapmaları. Hatta insanın en güzel özelliği içinden çocuk çıkabilmesi ama bir yandan da en kötü özelliği bu ki, her çocuk insan olmuyor ilerde. Tamam hadi bırak felsefeyi. Ha bir de, lisede birbirinin sabaha kadar dedikodusunu yapan bu evlenen arkadaşımla, bir başka arkadaşımın şu an sıkı fıkı, fıkı sıkı olması da cabası. Düğünde ''bu sana böyle demişti'' diye kaos yaratıp, bir kadını daha evlenmekten kurtarmalı mıyım? Bilemedim.
Bence evlenmeliyiz, hem de bu sene!
Not: Umarım giriş müziği ve ilk dans müziği ''duuuuualaar edeeer insaaaağnnn mutluuuğ bir ömüüüür içiiiğnn'' şarkısı olmaz. Hoş, Ferhat Göçer'in Cennet şarkısından iyidir. Bunlardan bana ne ayrıca, gidip halay çeker dönerim ben, Kürt halayına bayılırım! 3 gün sürecek sanırım düğün, 3 gün bana ulaşamayanlar herhangi bir halay içinden beni bulabilir, paniğe gerek yok. İdeolojik halaydan tutuklanmayalım da. Evlenmek için fazla neşeli ve fazla espriliyim, köreltemem, iyi günler efendim.

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
birden, hepimiz, sevinemeyiz


Konuyu Toplam 29 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 29 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hepimiz Fişleniyoruz Kacak Haber Arşivi 0 02 Aralık 2011 19:30
Hepimiz çanakkaleliyiz blackkurt38 Haber Arşivi 1 23 Nisan 2008 19:21