14 Temmuz 2016, 23:49 | #211 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Ben savaşı kazandım, zannetmiştim. Ben zannetmiştim ki birden hayatım fransız aşk filmlerine dönmüştü. Başta karakterlerden biri olayı tam kavrayamamış diğeri de çoktan aşk büyüsüne boğulmuş. Arka fonda tatlı şarkılar çalıyordu, çimlerde uzanıyordu, gün doğumları gün batımları şaraplar filmler büyük kahkahalar uzun susuşlar her şey film tadındaydı, birbirimizi arada bir bırakışlarımız bırakırken şiir mısralarını serpiştirişimiz geceleri paylaşışımız, lanet olsun ben gerçekten de savaşı kazandım, zannetmiştim. Mesela dünya o kadar güzelleşmişti ki artık hiçbir şey kötü olamazdı, utanırdı. Hayvanlar mutluydu, çiçek yetiştiriyordum, sokaktaki hayvanlar tanıyorlardı beni dolayısıyla seni. Herkese selam veriyordum sevgi dağıtıyor edasıyla, düşünsene gözümü açtığımda kocaman gülümsüyordum. Ben seninle dünyayı sevmeyi öğrenmiştim bir kez daha ve bu savaştan galip çıktım, zannetmiştim. Uzun soluklu bir yolda kısacık yürümüştüm, bunu başka türlü anlatamam. Yol duruyor, yürüyüş bitti. giz 14.07.16'
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
|
24 Ağustos 2016, 10:17 | #212 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından. Karnabahar kızartmıyordu asla Başrolde kadınlar. ... Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla! Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Kapının arkasında yokum demiştim Ve divanın altında da. Bulamazsınız ki artık beni, Hayatın ortasında. Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Beni kimse bulamazdı Tanrı’nın arkasına saklansam. O Kocamandı, en kocamandı o. Bir kız çocuğunun hayalleri kadar. Bir zamanlar kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım. Kaç metredir benim yokluğum? Benden daha çok var sanmıştım. Benim yokluğumdan dünyaya Bir elbise çıkar sanmıştım. Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan Sonunda ben de alıştım. Ah...dedim sonra, Ah! Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım, İçim sıkılmasa o kadar Tek bir satır bile okumazdım. Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı Bir derdi var derdim. Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim. Ninni derdim, ninni bebeğim! Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini. Plastik gözkapaklarının ardında, Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin, Gözyaşları da. Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına. Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı, Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa. ... Bıçağın ucundaydı insanların hafızası ‘İnsan unutandır ve insan unutulmaya mahkum olandır.’ Tanrı şöyle derdi o zaman: Ah! Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılmazdı. Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah! ... Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta. Bir zamanlar öfkem beni zora koşardı. Kızıl yelelerim yapışırdı terli alnıma Ne eğere gelirsin ne de semere derledi bana, Yeniden doğmuş olurdum oysa, Öldüğümü sandıklarında, Yalnızca kağıtlarda iyi koşan bir at olarak. ... Ya siz, Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat? Nasıldı Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak? İlk üç vişneyi verdiğinde bahçedeki ağaç Annem sevindiydi hatırlarım. Ah demişti. Ah! Üç küçük kırmızı dünya verilmişti sanki ona. Annem çok sevinmelerin kadınıydı. Bazen sevinince annem gibi, Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına. Annem çok sevinmelerin kadınıydı, Sıcak yemeklerin. Başına diktikleri o taş, Ne zaman dokunsam soğuktur oysa. Ben okşadığımda ama, ısınır sanki biraz. ... “Bir Arap şairi şöyle demiş, Savaşta yenilen halkına, Ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır” Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi, Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan. Yıllarca biriktirdim rengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında. Aşık olduğumda, Çikolata kokardı kırmızı yazgım. hayatıma hayat diyemem artık. sarı yazgım her sonbahar onu biraz daha fazla, ömür yaptı. Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık. Kara yazgımı şimdi kim bilir Hangi kitabın arasında saklıyorsun tanrım? Ah.. dedim sonra Ah! ... Ah benim nergis kokulu cehaletim... Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda Anlatmak isterdin kendini durmadan Bir bardağa bile olsa. Ne diyecektin, ne söyleyecektin Şairlerin şahı olsan, Bir AH’dan başka. Ah benim nergis kokulu cehaletim Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin. AH! Didem Madak * Ah'lar Ağacı
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
|
30 Eylül 2016, 23:46 | #214 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ sonra kırık aynada görüyorum kırılmış/ kalbimi ve herkesin kendi gölgesini giyindiği/ bir mevsim oluyor güz, oysa üşürken/ aynada kırılan sen ve kalbime biriken kar/ topu çalınmış çocuk, soyunup gölgesinden/ sarmalıdır herkes güzünü, yoksa bütün/ aynalar bırakıp gider bir gün yüzünü. zafer ekin karabay
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
|
24 Ekim 2016, 03:25 | #217 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ eksiltin beni hayatınızdan gövdemden aşağı kurşun ve kalemle bir çizik atın yalnızlığıma dönmek istiyorum bugün ilk keşfettiğim günkü kadar bakir ve güzelliği dokunulmamışlığıyla bitişen hüzün hiçbir gözün yalan söylemeyeceğine inanılan bugün kadar parlak ve katışıksız yalnızlığıma birkaç hayat yaşadım yanıbaşınızda herbirinize ayrı ve ağırlığını hep eksik bulacak kadar kayırılmış zamanlara geldim mutlaka dünyayı döndüren insana rastlayacakmışçasına çoğaldıkça eksilen zamanlarla parmakuçlarınıza her dokunuşumda duydum bileklerimde aynı serinliği şölenlerde bitkin, gecelerde uykusuz ve herhangi bir ilkçağ kadar imanlıydım kalebent karatında sessiz ve öfkeliysem şimdi ihtimaller içinde yırtık bir yelkenli, bir hrngame suretiysem adımı unutarak yaslı ve çılgınca geziniyorsam mahyalarında şaşkınlığınızın birinizin anlamıyla hiçbirinizin anlamı arasındaki farksızlığı anladığımdandır hey! sarhoş kayalıklarda ve istasyon arkalarında tükettiniz coşkumu kainatın altındaki bu hades ülkesinde yaşamaya mahkum oluşunuzun kör kiniyle sevdiniz açık hayat kıldığım sevincimi nihil humanum alinea mae est eski bir şarkının sözleriydi vazgeçiyorum artık: eksiltin beni hayatınızdan yalnızlığımdan dönmek istemiyorum bugün, altımda bir dünya yabancım olsun size ait ne varsa Orhan Alkaya
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
|
27 Ekim 2016, 20:58 | #218 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ seni öperken asılacağın urganı da kafalarında örmeye başlayan insanların ayak sesleriyle doludur bu dünya. Füruğ Ferruhzad
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
|
14 Ocak 2017, 09:16 | #220 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ boynumda yağmurdan bir kolye... ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde... bir siyam kedisi ve ben... pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz... eski rus bir sevgilim vardı... başka birisini göze alamam bugünlerde... öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu... herşey önce çok güzel başlıyordu... sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun... ben seni portekizli bir korsan sanıyordum... sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun... yelkenbezi fularını çıkarıp... bir reverans yapıyordun... odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu... ikimiz bir de kediler kalıyordu... hava alamıyorduk... kapıları mühürlüyorlardı... eskil bir aşk öyküsünün içinde kalıyorduk... biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk... bir siyam kedisi ve ben... Lale Müldür
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
|
Etiketler |
düşüşler |
Konuyu Toplam 8 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 8 Misafir) | |
| |