IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 31 Aralık 2007, 14:52   #1
BLaCK_and_WHiTe
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Türkiye Coğrafyası A dan Z ye




Türkiye Coğrafyası ( Fiziki )

TÜRKİYEN’İN JEOLOJİK YAPISINA TOPLU BAKIŞ
Türkiye Alp Kıvrım kuşağı içindedir. Bu nedenle her jeolojik zaman da kabuk tabakası, yer hareketleriyle değişmeye uğramıştır. Dağ oluşum hareketleri ile yükselen sahalar, akarsularla sürekli olarak aşınmıştır. Yüksek sahalardan aşınan maddeler, çukur sahalarda,deniz ve göllerde birikmiştir.Bu birikim alanlarına Jeosenklinal denir.
JEOLOJİK ZAMANLARA GÖRE GEÇİRDİĞİ EVRELER :
A)I. Zaman: 1. zamanda oluşmuş metamorfik ve tortul araziler bulunur. Türkiye’nin temelini oluşturan metamorfik araziler, Yıldız Dağları, Güneydoğu Toroslar, Batı An. Saruhan –Menteşe veya Menderes masifinde yer alır. Ayrıca İç An.ve Alanya-Anamur arasında. Bu jeolojik zamanın şar döneminde (Karbonifer) gür ormanlar yetişmiş ve bu bitki kalıntılarının göllerde birikmesiyle Zonguldak çevresi oluşmuştur.
B)II. Zaman: Bu zamanda Türkiye’nin büyük bir bölümünde Tetis denizi bulunuyordu. Akarsuların taşıdığı malzemeler bu denizin tabanında tortul tabakalar oluşturmuştur. Bu tortul tabakalar kırılarak kireçtaşları oluşmuştur. Bu nedenle Toroslar ve Kuzey Anadolu uzandığı sıralarda, bu araziler geniş yer kaplar. Karadeniz kıyılarında Samsun-Zonguldak arasında, kumlu ve kireçtaşı tabakaları görülür. Aynı zamanda tortullarla birlikte volkanlardan çıkan malzemeler yayılmıştır.
C)III. Zaman: Bu jeolojik zamanın başlarında ülkemiz sıcak ve kurak iklimin etkisi altında kalmıştır. Bu dönemde Ankara-Çankırı-Sivas ile K. Anadolu’daki kapalı havzalarda tuzlu ve jipsli tortular oluşturmuştur. Alp-Himalaya kıvrım sistemi ile birlikte Toroslar ve K. An. Dağları oluşmuştur. Anadolu’nun iç kesiminde yer kabuğunun çökmesiyle çukur sahalar göllerle kaplanmıştır. Buralarda yetişen bitkilerin çürümesiyle linyit kömürleri oluşmuştur. G.Doğu An. Bölgesinde petrol yatakları oluşmuştur.
D)IV. Zaman: Türkiye bugünkü halini almıştır. Bu zaman başlarında Ege denizinin bulunduğu saha çökmüştür. Sık sık değişen iklim koşulları nedeniyle etraftaki denizlerde seviye yükselmesi olmuştur. İklim soğuması nedeniyle buzul çağı yaşanmış, Türkiye’deki bazı dağlar buzullarla kaplanmıştır. Eğe ve Akdeniz’in seviyesi şimdiye göre 100m alçalmıştır. Yaklaşık 8000 yıl önce bugünkü ilkim şartları oluşmuştur. Deniz seviyesinin yükselmesiyle Akdeniz’in tuzlu suları, tatlı suları olan Karadeniz ulaşmıştır.İç ve D. Anadolu’da volkanizma olayları başlamış ve bazı volkanik dağlar oluşmuştur.

TÜRKİYE’NİN YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN ÖZELLİKLERİ
1) Ortalama yükselti oldukça fazladır(1132m).Yükselti batıdan doğuya doğru artar.Yükselti basamaklarının dağılımı şöyledir:
-0-500 m arasında olan yerler > %17,5
- 500 - 1000 " " " %26,
- 1000- 2000 " " " %49,9
- 2000m’den yüksek yerler %7
2) Düzlükler geniş yer kaplar. Ovaların yükseltileri de fazladır.
3) Ülkemizin yaklaşık yarısı 1000 – 2000 m arasıdır.
4) Ülkemizin, yüksek sıradağları doğu-batı doğrultusunda uzanır. Kuzey ve güneydeki bu sıradağlar doğuda birleşirler.
5) Anadolu; Karadeniz Akdeniz havzaları arasında yüksek bir kütledir.
6) Denizlerin derin kesimi ile kıyı dağları arasındaki fark 5000m’yi geçer.
TÜRKİYE’NİN DAĞLARI
Türkiye’deki dağlar orojenik hareketlerle ve volkanik olaylar sonucu oluşmuştur.
1) OROJENİK HAREKETLERLE MEYDANA GELEN DAĞLAR:
(Oro-Dağ, Jenez-Oluşum Orojenez > Dağ oluşum hareketleri ). Sıra dağlar genellikle derin denizlerde biriken tortulların, yan basınç oluşturan kıta hareketleri sonucu, kıvrılarak yükselmesi ile oluşmuştur. Ya da kırılarak yükselmesi sonucu oluşmuştur.
a-Kıvrım Dağları: Bu dağlar esnek tabakaların kıvrılarak yükselmesi sonucunda oluşmuşlardır. Türkiye’deki kıvrım dağlarını Apl-Himalaya kıvrım sistemi içinde düşünüyoruz.
Türkiye’nin bulunduğu yerde Tetis Jeasanklinali vardı. Bu deniz küçülerek 3. zaman ortalarına kadar varlığını devam ettirmişdir. Bu jeosanklinal, etraftan dış kuvvetlerin getirdiği materyallerle dolmuş ve kalın tortul tabakalar oluşturmuş,daha sonra bu tortul tabakalar kıvrılarak yükselmiş, böylece Alp-Himalaya kıvrım sistemi oluşmuştur. Ülkemizdeki Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslarda, bu kuşak içersinde olup, kalker tabakalarının kıvrılmasıyla oluşmuştur.
Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslar; Van gölünün kuzeyinde birleşirler. Bunlar oluşumlarını 3. zaman sonlarında, bugünkü şekillerini de 4. zaman başlarında Anadolu’nun toptan yükselmesiyle kazanmıştır.
b-Kırık Dağları: Kıvrılma özelliğini kaybetmiş olan tabakalar kırılmaya uğrarlar. Böylece fay hatları oluşur. Fay hatları boyunca, bazı kısımlar çökerken, bazı kısımlarda, yüksekte kalırlar. Çöken kısımlara GRABEN, yükselen kısımlara HORST denir. Bunlara örnek Ege’deki Horst-Graben hattı verilebilir. Kazdağı, Kozak D. Yunt Buzdağlar, Aydın D., Menteşe D. horstlara örnektir.
2) VOLKANİK DAĞLAR
Volkanik dağlar, yerin derinliklerinde bulunan kızgın, erimiş ve basınç altındaki magmanın yeryüzüne çıkmasıyla oluşur. Ülkemizdeki volkanik faaliyetler III. Zamanda yoğun olarak görülmüştür. Bu faaliyetler sonucu kırıklar boyunca magma yeryüzüne akmış ve volkanik araziyi oluşturmuştur. Volkanik dağları şu şekilde sıralayabiliriz.
a) Doğu An. Bölgesi Volkanları: Bu dağlar Van gölünün kuzeyinde bir fay hattı üzerinde yer almıştır. Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı dağı bu dağ sırasının kuzeydoğu ucunda yer alır.
Ağrı Dağı: 1203km2’lik alan içersinde kuruludur. İki kütle halindedir.Küçük Ağrı 3896cm yük.Büyük Ağrı ise 5137m yüksekliğe sahiptir.
Tendürek Dağı: Yüksekliği 3533 m’dir Çaldıran ilk Doğu beyazıt arasında bulunur.
Süphan dağı: Yüksekliği 4058 m’dir (Bitlis)
Nemrut Dağı: Bitlis de yer alır. Van gölü varlığını bu dağa borçludur.Nemrut Dağı şimdiki görünümünü son volkanik patlama ve çökmeden sonra kazanmıştır.son patlama sonucunda dağın tepe noktası yok olmuş ve krater olmuştur. Birkaç kraterin birleşmesiyle Kalderalar oluşmuştur.
Ayrıca Kargapazarı, Dumlu ve Bingöl dağları volkanik yapılı dağlardır.
B)İç Anadolu bölgesi Volkan Dağları :
Erciyes: 3917m dir. Bu dağ, İç Anadolu’nun en yüksek dağıdır. Erciyes dağının oluşumu birkaç aşamalıdır. Yamaçlardan merkezden çevreye doğru yayılan kırık hatları vardır. Doruk kesimlerinde sirkler ve buzullar vardır. Erciyes Kayseri ve Develi için su deposu görevini görür.Yurdumuzun başlıca kayak ve kış turizmi merkezleri arasındadır.
Hasan Dağı:
Aksaray da yer alan bu dağ bir volkan konisidir. Ayrıca: yine Aksaray’da yer alan
Melendiz Dağı, Karapınar yakınlarında
Karacadağ ve Karadağ genç volkan konileridir.
İç Anadolu’da Ürgüp-Nevşehir çevresinde tüfler ve tüflerin sıkışmasıyla oluşan kayaçların yer aldığı bir volkanik arazi yer alır. Bunların üzerinde Peribacaları bulunur. Karapınar (Konya) çevresinde volkanik arazi üzerinde oluşmuş göller vardır. Bunların en tanınmışı Meke Tuzlası dır.

C) Ege Bölgesi Volkanları:
Kula çevresinde yoğunlaşmıştır. Genç Kula volkanlarının 70 kadar konisi vardır. Bunlar fazla yüksek değildirler. Koyu renkli volkanik materyallerin yaygın olmasından dolayı yöreye halk arasında yanık arazi de denir.
D) Güneydoğu Anadolu Bölgesi Volkanları:
Bunlardan en tanınmışı 1957 m yüksekliğindeki Karacadağ’ dır. Karaca dağdan lavlar geniş bir alana yayıldığından yayvan biçimine sahip olan bu dağ halk arasında kalkan biçimli volkan olarak adlandırılıyor.
Bunlardan başka ;Köroğlu Dağı, Işık Dağı,diğer volkan dağlarıdır.
DAĞLARIN TÜRKİYE’DEKİ COĞRAFİ DAĞILIŞI
Kuzey Anadolu Dağları: Bu dağlar Alp sisteminin Türkiye’deki kuzey kanadını oluşturur. K.An. Dağ., Karadeniz Bölgesinde iki sıra halinde uzanır. Kıyı yakınındaki sıra dağlar Küre, Canik, Giresun, Gümüşhane, Kalkanlı, Trabzon ve Rize dağlarıdır. Giresun, Rize dağlarına Doğu Karadeniz dağları da denir. Doğu Karadeniz dağları dik yamaçlı yüksek dağlardır. Bu nedenle ulaşım iç kesimlerle Kalkanlı ve Kop geçitleriyle sağlanır.
Bu sıra dağlar kuşağının gerişimde batıdan doğuya doğru ikinci kuşak vardır. Bunlar Köroğlu, Ilgaz,Deveci, Yıldız,Çimen,Kop, Mescid ve yalnız Çam dağları.
Güney Anadolu Dağları :
Bunlara Toros dağları da denir. Alp kıvrım sisteminin güney kanadına dahildir. Üç kısımdan oluşur.
1) Batı Toroslar: Antalya körfezinin her iki tarafına doğru iki kuşak halinde uzanır. Batıda Ak dağlar, ve Boz dağlar, doğuda Sultan, Dedegöl ve Geyik dağları.
2) Orta Toroslar: Antalya körfezinin doğusunda kıyıya paralel uzanır. Bolkar Dağları,Aladağlar, Tahtalı Dağları, Binboğa Dağları.
İskenderun körfezinin hemen doğusunda Nur(Amanos) dağları uzanır.
Güneydoğu Anadolu Dağları:
Torosların uzantısı olduğundan bunlara Güneydoğu Toroslar denir. Bu kuşak üzerinde Malatya Dağları, Genç D., Bitlis D., Hakkari D. bulunur. En yüksek noktayı Cila D.(Uludoruk) (4135).
Doğu Anadolu Dağları:
Bu bölgedeki dağların büyük bir kısmı Orta Torosların devamı olan sıradağlardır Bunlar: Tahtalı D, Mercan D, Karasu D., Aras Dağı’dır. Allahu’ekber D.ise K.An. Dağlarının uzantısıdır. Ayrıca Şerafettin Dağı Bingöl D., Şakşak Dağı ve Kargapazarı D. bulunur.
Ayrıca volkanik dağlar vardır: B. ve K. Ağrı, Tendürek, Süphan ve Nemrut
İç Anadolu Dağları: Bölgede sıradağlar azdır. Sundiken ve Sultan Dağları sıradağlara örnektir. En dağlık kasım bölgeleri doğu kısmıdır. Tecer, Çamlıbel, Hınzır ve Akdağlar buradadır. Ayrıca Ankara ve çevresinde İdris D. Elmadağ ve Ayas Dağı volkanik Dağları; Erciyes, Melendiz, Hasan D. Karadağ ve Karacadağ.
Batı Anadolu Dağları:
Horst şeklindeki dağlardır. Kuzeyden güneye doğru Madra D. Yunt D. Bozdağlar ve Aydın Dağlardır.
Muğla yöresinde KB-G.D yönünde uzanan dağ sıralarından oluşan Menteşe Dağları yer alır. Kuzeyde Kaz dağları ve Biga Dağları bulunur. İç kesimlerde, Sandıklı, Eğrigöz ve Murat D. gibi yükseltiler bulunur Bursa’daki Uludağ eski bir volkanik kütlenin yüzeye çıkmasıyla oluşmuştur. Ülkemizin en önemli kış turizmi merkezlerindendir.
Dağların Doğal Ortam ve Ek. Faaliyetler üzerindeki Etkileri
Dağlar: İklim, toprak oluşumu, bitki örtüsünün dağılışı, yerleşme ve ekonomik faaliyetler üzerinde etkili olmaktadır.
Yükseklere çıkıldıkça, iklimin soğumasına bağlı olarak bitki örtüsü farklılıklar gösterir. Vadilerin iç kesimleri ile kuzeye ve güneye bakar yamaçları arasında farklı bitki toplulukları bulunmaktadır.
Yüksek ve engebeli olan dağlık sahalar genel olarak tarımın yapılmasını, yerleşmenin kurulmasını ve yol yapımını güçleştirir.Fazla yağış alan dağlık sahalar, önemli ölçüde akarsuların beslenmesini sağlar.
Dağlarda bulunan yerleşme şekilleri ve buralardaki insanların tarımsal faaliyetleri, ovalara göre farklıdır.
TÜRKİYE’NİN PLATOLARI
PLATO: Akarsularla derince parçalanmış hafif engebeli, çoğunlukla geniş saha kapsayan yüzey şekline plato denir.
İÇ ANADOLU :
Tuz gölü ve Konya ovası arasında OBRUK
Tuz gölünün batısında CİHANBEYLİ
Tuz gölünün kuzeybatısında HAYMANA
Eskişehir ve Afyon arasında YAZILIKAYA
Kızılırmak yayında BOZOK(Kızılırmak)
Yukarı Kızılırmak bölümünde Yozgat-Akdağmadeni arsında yükseklikleri 1000-1500 m arasında, tortul tabakalar arasında platolar bulunur.
DOĞU ANADOLU:
Doğu Anadolu Bölgesinde bazalt lavları üzerinde 1500-2000 m arasında Erzurum-Kars ve Ardahan Platoları vardır. Ayrıca 2000-2500 m aralığında Allahuekber ve Yalnızçam dağları üzerinde platolar bulunur.
EGE : İç Batı Anadolu eşiğinde özellikle Uşak dağları üzerindeki platolar.
AKDENİZ: Orta Toroslarda Taşeli
KARADENİZ: Orta Karadeniz’de Canik-Giresun Dağ. üzerinde ayrıca Fatsa-Şebinkarasihar arasında Perşembe yaylası.
G.DOĞU ANADOLU: Gaziantep ve Şanlıurfa platoları.
Not: Ülkemizdeki platolar, ya yatay tabakalı yapılar üzerinde ve lavların yayıldığı alanlarda yada aşınma sonucu düzleşmiş değişik araziler üzerinde bulunur. Platolardaki tarımsal faaliyetleri, iklim koşulları ve yükseklik durumu belirler.


TÜRKİYE’NİN OVALARI
OVA: Vadilerle parçalanmamış çevrelerine göre alçakta olan geniş düzlüklere ova denir. Ülkemizde ovalar iki gruba ayrılır. Kıyılarda delta ovaları ve iç kesimlerdeki ovalar.
1-KIYI OVALARI: Kıyı ovaların oluşmasında akarsuların taşıdığı alüvyonların miktarı, kıyılardaki akıntı ve dalga faaliyetleri ve kıyıların derinliği etkili olmuştur.
Bafra Ovası: Kızılırmak oluşturmuştur. Çok verimli bir ovadır. Deltada kıyı gölleri bulunur. En büyüğü Balık gölüdür.
Çarşamba Ovası: Yeşilırmak’ın taşıdığı alüvyonlarla oluşmuştur.
Sakarya Ovası: Delta ovasında ziyade bir taban seviyesi ovası özelliği taşır.
Meriç Deltası: Küçük bir oluk içende oluşmuş olup Meriç nehrinin getirdiği alüvyonlarla meydana gelmiştir.
Gediz Ovası: Gediz nehri oluşturmuştur. İzmir Körfezi’nin dolma tehlikesi durumunda nehrin yatağı değiştirilmiştir.
Küçük Menderes Ovası: Faylanma sonucu çöken sahalara zamanla alüvyonların dolmasıyla oluşmuştur.
Büyük Menderes Ovası: Büyük Menderes ırmağının getirdiği alüvyonla oluşmuştur. Ovada Çamiçi gölü yer almaktadır.
Çukurova: Seyhan ve Ceyhan nehri oluşturmuştur. Türkiye’nin en büyük delta ovasıdır.
2-İÇ BÖLGELERDEKİ OVALAR: iç bölgelerdeki ovalarımızın büyük bir bölümü, tektonik çanaklar içinde göl ve akarsu depolarının birikmesi sonucu meydana gelmiştir. İç bölgelerde yer alan ovalar, fay kuşaklarındaki çöküntü sahaları boyunca görülür.
Doğu Anadolu Fay Kuşağındaki Ovalar:
Muş ovası: karasu ve Murat nehirleri, menderesler çizerek akarlar
Bingöl ovası, Murat nehri tarafından oluşturulmuştur.
Elazığ ve Uluova: Bu ovalar bir yerleşme ve tarım alanıdır.
Antakya-K.Maraş Ovası: Nur Dağı doğusunda bir graben içinde yer alır.
Amik ovası: Asi nehrinin oluşturduğu bir çöküntü ovasıdır.
Kuzeydoğu Anadolu’da çökme sonucu oluşmuş olukların içerisinde geniş ovalar bulunur. Bunlar:
Göle ovası: Daha çok çayır ve bataklıklar yaygındır.
Ardahan ovası: Ovayı, Kura nehri sular.
Erzurum ovası: Türkiye’nin en yüksek ovalarından biridir (2000m)
Pasinler-Horasan Ovası: Aras nehrinin oluşturduğu bir ovadır.
Iğdır ovası: Etrafı dağlarla çevrilidir. Yüksekliği azdır. Sebze meyve ve yetiştirilir.
Kuzey Anadolu Fay Kuşağındaki Ovaları
Bu kuşak üzerinde doğu da Erzincan ile batıda İzmit Körfezi arasında Suşehri, Erbaa, Niksar, Taşova, Ladik Merzifon, Suluova ,Tosya, Kargı, Kurşunlu, Çerkeş, Vezirköprü, Taşköprü, Bolu, Düzce, Adapazarı ve Sapanca olukları bulun ur.
İç Anadolu ovaları: İç Anadolu’da eski bir göl tabanı durumunda bulunan ve Türkiye’nin en büyük ovası olan Konya Ovası önemli yer kaplar.
Akşehir-Eber Ovası: Kuzeyde Emirdağları ile güneyde Sultan Dağları arasında bitişik halde bulunur. Bu ovalar üzerinde aynı zamanda göllerde bulunur. Ayrıca, Kayseri ve Develi ovaları ,Aksaray ovası, Ankara’da Akıncı ovası ve Çubuk ovası ve Eskişehir ovası bulunur.
Güney Doğu Anadolu Ovaları:
Türkiye’nin en büyük ovalarından biri olan ve Urfa’nın Suriye sınırında Altınbaşak, (Ceylanpınar) ovası bulunur. Ayrıca burada G.A.P kapsamında bulunan ovalar (Suruç, B. Antep, Klis) geniş yer kaplar.
Batı Anadolu Ovaları: Denizden başlayarak 200m yüksekliği kadar ulaşan ve kuzeyden güneye sıralanan Bakırçay, Gediz, K. ve B. Menderes ovaları bulunur. Ayrıca iç kısımlarda Bornova, Simav, Sandıklı, Afyon, Bursa,İnegöl,Karacabey,ve Balıkesir, ovaları yer alır.

OVALARIN ÖNEMİ :
1-Ovalar tarım ürünlerinin yetiştirildiği çok sayıda yerleşmelerin bulunduğu ve ulaşımın kolaylıkla sağlandığı sahalardır.
2-Ovalarımız önemli tarım sahalarıdır.
3-Ovalarımız önemli kentlerin kurulduğu sahalardır.
4-Ulaşım kolaylığı ve ucuz maliyetle konut ve sanayi tesisi inşaatı ovaları cazip hale getirmektedir.
TÜRKİYE DE AKARSULARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER
Akarsuların oluşturduğu yüzey şekilleri aşındırmadan ve biriktirmeden oluşan şekiller olmak üzere iki gruba ayrılır.
1-AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ : Akarsular dağlık alanlarda hızının etkisine bağlı olarak aşındırma yaparlar.Ülkemizde akarsuların aşındırma ve birleştirme faaliyetleri 3. jeolojik zamanın başlarına kadar dayanmaktadır.Akarsuların derin aşındırması sonucunda derin vadiler ve boğazlar oluşturmuştur.Bazı akarsular çökme sonucunda oluşan blokları arasındaki olukları takip etmektedir.
Vadi şekilleri: Akarsuyun geçtiği sahanın eğimine,debisine ve jeolojik yapıyı oluşturan kayanın aşınmaya karşı gösterdiği dirence göre önemli değişme gösterir.
Akarsuyun yukarı çığırında “V” şeklinde Çentik vadiler oluşur. Paralel dağlar arasında geniş tabanlı Boğaz vadiler oluşur. Eğimin azaldığı akarsular sık sık yatak değiştirerek büklümler yaparak akarlar ve menderesler oluşur. Kalkerli arazilerde basamak şeklinde Kanyon vadiler oluşur.
2-BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ: Akarsuyun biriktirme yapabilmesi için ya akarsuyun eğitimin azalması ya da yükünün artması gerekmektedir. Akarsular dağ eteklerinde biriktirme yaparak birikinti konilerini ve onlarda dağ eteği ovaları ile dağ içi ovalarını oluştururlar. Denizlere oluşan akarsular eğilimin az olduğu yerlere biriktirme yaparak deltaları oluştururlar. Biriktirme şekilleri şunlardır:
Birikinti konileri
Dağ eteği ovaları
Dağ içi ovası
Seki (Taraca)
Taban seviyesi ovası
Delta
YERALTI SULARININ OLUŞTURDUĞU AŞINDIRMA VE BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ
Yeraltısuları kalker,jips,kayatuzu,dolomit ve tebeşir gibi karstik maddelerin yaygın olduğu yerlerde aşındırma ve biriktirme şekillerinin oluşmasına sebep olurlar.Bu şekillerin tümüne karstik şekiller denir.
A. AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ: Karstik maddelerin su içerisinde çözünmesiyle meydana gelir.Çözünmeyi suyun sıcaklığı ve su içerisindeki karbondioksit miktarı etkiler.
1. LAPYA:Karstik şekillerin en küçüğüdür.Taşlar üzerinde çukurları oluklar ve deliklerden oluşur.En büyükleri 30-40 cm çapındadırlar.
2. DOLİN:Karstik ova ve platolar üzerinde gelişen erime çukurlardır.Çapları 200 m ye ulaşabilir.
3. UVALA
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
olinlerin genişleyip birleşmesiyle oluşmuşlardır.
4. POLYE:Özellikle tektonik çanaklarda dolin ve uvalaların genişleyip bir ova görünümü alması sonucu oluşurlar.Çapları 1-2 km yi bulabilir.Bazı polyelerin tabanlarında yağışlı mevsimde göl oluşur.
5. KÖR VADİ:Vadi tabanı akarsu vadisinde olduğu gibi sürekli iniş göstermez.Aşınmanın sona erdiği yerde vadinin önü kesilir.
6. DÜDEN:Karstik bölgelerde yüzey sularının yeraltına battığı yada çıktığı yerlere denir.Su yutan yada Su çıkan isimleride verilir.
7. OBRUK
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
olin çaplarının ve derinliklerinin artmasıyla oluştukları gibi, karstik mağaraların çökmesiyle de oluşurlar.Mersin’deki Cennet ve Cehennem obrukları oldukça meşhurdur
8. MAĞARA:Yeraltına sızan sular burada kolay çözünebilen kayaları çözer ve zamanla burada mağaralar oluşturur.
Ülkemiz mağaralar bakımından oldukça zengindir.Tokat Ballıca Mağarası,Gümüşhane Karaca Mağarası Antalya Karain Mağarası, Alanya Damlataş Mağarası oldukça meşhur mağaralarımızdır.
B. BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ:
Su da çözünen maddelerin tekrar çökelmesiyle karstik birikim şekilleri oluşur.
1. Travertenler:Karstik suların yeryüzüne çıktıkları yerlerde içerisindeki karbondioksitin uçup,bünyelerindeki karstik maddelerin birikmesiyle oluşur.Denizli yakınlarındaki Pamukkale travertenleri çok güzel örnektir.
2. Sarkıt Dikit ve Sütunlar:Mağara tavanlarından sızan suların içerisindeki karstik malzemelerin çökelmesiyle sarkıtlar mağara tabanlarında çökelmesiyle dikitler oluşur.Sarkıt ve dikitlerin birleşmesiyle sütunlar meydana gelir.

TÜRKİYE’DE BUZULLARIN OLUŞTURDUĞU YER ŞEKİLLERİ:
BUZUL: Yağan karın erimesi ve tekrar donması sonucu buzullar oluşur. Günümüzden soğuk ve az yağışlı olan devreye buzul devresi denir. Buzullar, güneş ışını az olan dağların kuzeye bakan yamaçlarında oluşmuştur.
Buzul devrinde, buzullar Avrupa’da Alp dağlarının eteklerine kadar inmiştir. Ülkemizde de dağlar buzullarla kaplanmıştır. Buzulların etkili olduğu yerler Bey Dağları, Sultan, Davras, Dedeğöl, Balkar, Aladağ, Bingöl, Cilo D. Kaşkar, Giresun, Mescit, Yalnızçam, Süphan, Ağrı, Erciyes, Uludağ.
Aşındırma şekilleri:
Sirkler: Buzulların aşındırmasıyla oluşan çukur yerlere denir.
Tekne Vadileri: Sirklerden çıkan buzulların akarsu vadileri boyunca ilerlemesi ile tekne vadiler oluşur.
Hörgückaya: Bir yamaç boyunca hareket eden buzullar, önüne çıkan bazı kayaları aşındıramaz. Daha sonra hörgüce benzeyen şekiller oluşur.
Moren: Yamaçlar boyunca hareket eden buzullar, eğimin azalması yerlerde erir. Böylece buzulların içindeki materyaller birikmeye başlar.Böylece morenler oluşur.




TÜRKİYE’DE RÜZGARLARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER:
Ülkemizde rüzgarlar genelde bitki örtüsünün yağış olduğu İç Anadolu. G. Doğu Anadolu ve d.Anadolu bölgeleri ile delta ovalarında aşındırma ve biriktirme yaparak etkili olurlar.
Aşındırma şekilleri:
Mantarkaya: Rüzgarlar belli bir yöne doğru hareket ederken, önüne çıkan kayaların alt kısımları, içindeki toz parçalarının da etkisiyle aşındırır. Böylece mantara benzeyen şekiller oluşur. Bunlara mantarkaya denir.
Kumullar: Rüzgarlar aşındığı maddeleri, hızının azaldığı yere kadar taşır. Hızın azaldığı yerlerde biriktirir. Bunlara kumul denir. ülkemizde kumullara Çukurova Deltasında, Sakarya Ovasında, Antalya-Serik arasında rastlanır.
TÜRKİYE’DE DALGA VE AKINTILARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER:
Kıyı bölgelerimizde dalga ve akıntılar aşındırma ve biriktirme yaparlar. Genelde dik kıyıların bulunduğu yerlerde aşındırma yaparken sığ kıyılarda biriktirme yaparlar.
Aşındırma şekilleri:
FALEZ: Buna Yalıyar’da denmektir. Dalgalar dik kıyıların alt kısımlarını aşındırırlar.Zamanla üst kısımları çöker. Böylece falezler oluşur. Falez ler ülkemizde en fazla Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında görülürler. Karadeniz’de Ordu-Sarp-Sinop-Ereğli, Cide-İnebolu arasında görülür.
Marmara bölgesinde; yarımadaların burun kesimlerinde özellikle. Biga yarımadasında, Edremit Körfezi kıyılarında, Foça, Çeşme, Datça ve Bodrum’da
Akdeniz bölgesinde; Antalya civarında, Alanya-Gazipaşa, Mersin-Silifke arasında dik falezler görülür.
Biriktirme şekilleri:
PLAJLAR (KUMSALLAR): Derin olmayan kıyılarda, dalgaların ileri geri hareketi ve kumların birikmesi sonucunda oluşmaktadır. Genelde deltaların önünde geniş plajlar oluşur.
KIYI OKU: Kıyı önünde birikme sonucunda oluşan ve denize doğru çıkıntı yapan şekillere denir.
LAGÜN (DENİZ KULAĞI): Koy ve körfezlerin önünün, kıyı okları ile kapanması sonucu oluşurlar. B ve K çekmece gölleri, Çukurova’da Karataş gölü, lagünlere örnektir.
TOMBOLO: Kıyıya yakın bir adanın, kıyı setleri ile ana karaya bağlanmaları sonucu tombolo oluşur. Örnek: Kapıdağ yarımadası.
TÜRKİYE’DE YER GÖÇMELERİ VE YER KAYMALARI:
Doğal dengesi bozulmuş eğimli yamaçlarda oluşan yer göçme ve kaymalarına kütle hareketleri denir.
HEYELAN;
Toprakla birlikte anakayanın da yamaçlar boyunca hareket etmesidir. Heyelanı oluşturan en önemli faktörler;
- Tabaların eğimi ve doğrultusu
- Yağış ( Su)
- Kaya ve toprağın cinsidir.
Türkiye’de heyelan olayı en fazla Karadeniz bölgesinde görülür. Sebebi; eğimin fazla olması, yağışın fazlalığı ve killi toprakların yaygınlığıdır. Örnek: Trabzon’da Çatak heyelanında 64 kişi ölmüştür.
Ayrıca: Tuz ve jips içeren bazı tortul tabakaların bulunduğu yerlerde de heyelan görülebilir. Ör: Oltu, İspir, Su şehri dolaylarında görülür.
Heyelan set gölü: Heyelandan kopan parçaların, bir akarsu vadisinin önünü kapatması sonucu oluşan göllere denir.Örnek: Tortum Gülü, Zinav gölü, Abant gölü, Yedigöller ve Sülüklü göl.
TÜRKİYE’DE TOPRAK EROZYONU VE KORUNMA YOLU:
EROZYON: Sadece toprağın üst kısmının diş kuvvetlerle aşındırılıp, taşınması olayıdır. Erozyonun en önemli nedeni, doğal bitki örtüsünün ortadan kaldırılmasıdır. Ülkemizde her yıl 500 milyon ton toprak aşındırılmaktadır. Avrupa’da bu 320 milyon tondur.
Erozyonu Artıran Sebepler:
1-Arazinin çok engebeli ve eğimli olması.
2-Araziyi yanlış kullanma
-Toprağı eğimli aynı yönde sürme
-Ormanlarda tarla açma
3-Doğal bitki örtüsünün yok edilmesi
-Yangınlar
-Aşırı otlatılma
-Tarla açma
4-İklimin etkisi – sağanak yağışlar
5-Ana kayanın etkisi- dirençsiz tabakalar.
Erozyon Sonuçları:
1-Doğal dengenin bozulmasına
2-Arazinin verim değerinin düşmesine
3-Barajların dolmasına
4-Tarım alanlarının kum ve çakıllarla kaplanmasına
Erozyondan korunma yolları:
1-Ülkemizdeki araziler yetenek sınıflarına göre kullanılmalıdır.
2-Çiftçiler eğitilmelidir.
3-Erken otlatılma önlenmelidir.
4-Ağaçlandırma yapılmalıdır.
5-Keçilerin otlatılması önlenmelidir.
6-Dağınık alanlarda değişik yerleşmeyle birlikte ortaya çıkan tarla olayları engellenip, toplu köyler kurulmalıdır.
7-TEMA vakfının çalışmaları desteklenmelidir.
8-Doğayı ve doğal kaynakların koruma konusu devlet politikası olmalıdır.
TÜRKİYE’NİN AKARSULARI:
Akarsuların genel özellikleri:
1-Akarsularımızın debisi yüksek değildir.
2-Akarsularımızın akış hızı yüksektir.
3-Akarsularımızın rejimi düzensizdir.
4-Bazı akarsularımız kaynağını dışarıdan alır. Asi, Meriç gibi.Bazı akarsularımız da Türkiye’de doğar,dışarıda denize dökülür.
-Fırat, Dicle,Aras, Kura, Çoruh
5-Akarsularımızdan şu şekilde yararlanılır.
-İçme suyu
-Sulama
-Turizm
-Balıkçılık
-Enerji üretimi
6-Türkiye’nin yeryüzü şekilleri çeşitli olduğundan akarsu havzalarımız da farklı özellikler gösterir.
BAŞLICA AKARSULARIMIZ
1 Karadeniz’e dökülenler
Çoruh: Üç ana koldan doğar. Çoruh, Oltu, Tortum çayları. Bunlar Yusufeli’nde birleşerek Gürcistan’dan denize dökülür. Vadi derin olduğu için Rafting sporları yapılır.
Harşit: Trabzon ve Gümüşhane dağlarından doğar.
Yeşilırmak: üç ana koldan doğar. Kelkit; Erzincan dağlarından doğar. Erbaa,Niksar ovasına gelir, Burada Sivas’tan diğer Yeşilırmak ile birleşir. Çarşamba’dan Denize dökülür.
Kızılırmak: İç ve Doğu Anadolu’dan kaynağını alır. En uzun kolu Sivas’tan doğar. İç Anadolu’da iç bükey bir yay çizer. Devrez Çayı ve Gökırmak ile birleşir. Daha sonra Bafra’dan denize dökülür.
Bartın çayı: Küre dağlarından doğar. Taşımacılık yapılır.
Yenice: Üç ana koldan oluşur. Aras suyu ve Ulusu ile Bolu’dan geçer Büyüksu ile birleşir. Devrek’ten denize dökülür.
Sakarya: Porsck Çayı ile Kısmir Çayı birleşerek Sakarya’yı oluşturur. Daha sonra Pamuk ovada Göksu ile birleşir ve Adapazarı’na ulaşır.
Marmara Denize Dökülenler :
Susurluk: İç Batı Anadolu’da Şaphane Dağlarında doğar. Nilüfer çayıyla birleşerek Marmara’ya dökülür.
Ayrıca : Gönen ve Karabaş çayları vardır.
Ege Denizine Dökülenler:
Meriç: Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturur. Bulgaristan’da Rodop dağlarından doğar.Ege denizine dökülür.
Bakırçay: aynı adı taşıyan graben boyunca akar.
Gediz: Kütahya’daki Murat dağından doğar. İzmir körfezinin kuzeybatısından dökülür. Alaşehir ve Kumçayı ile birleşir.
K.Menderes: Bozdağlardan doğar. Kuşadası körfezinden denize dökülür.
B.Menderes: Kaynağını İçbatı Anadolu dağlarından alır .
Akdenize dökülenler:
Aksu: Eğridir Gölü ve Davras dağlarından kaynağını alır, Antalya’dan denize dökülür.
Manavgat: Karstik kaynaklarla beslenir. Kanyon vadileri içerisinde akar. Manavgat’tan denize dökülür.
Göksu: Taşeli platosundan iki kol halinde doğar. Kanyon vadilerden akar. Ermenek çayı ile birleşerek Akdeniz’e dökülür.
Seyhan: Aladağ ve Bolkar dağlarından doğar. Çakıtçayı ve Tahtalı dağlarından doğan Göksu ile birleşir.
Ceyhan: Elbistan havzasını çevreleyen dağlardan kaynağını alan Ceyhan, Maraş’taki Aksu çayı ile birleşir. Çukurova’ya ulaşır ve İskenderun körfezinden denize dökülür.



Basra körfezine dökülenler:
FIRAT:
Erzurum dağlarından doğar, Karasu ile Karasu ve Aras Dağlarından doğan Murat kollarından oluşur.bu iki kol Keban barajına dökülür ve Barajdan çıktıktan sonra Fırat adını alır. Daha sonra Suriye ve Irak’tan geçerek Dicle ile birleşir. Şat-ül Arap adı altında dökülür.
DİCLE:
Bitlis Dağlarının güney yamaçlarından doğar. Türkiye-Suriye sınırını oluşturur ve Irak topraklarına girer. Fırat’la birleşir ve Basra Körfezine dökülür. En önemli kolu Yüksekova’dan kaynağını alan Zapsuyu’dur.
Hazar Denizine Dökülenler:
KURA:
Yalnızçam ve Allahûekber dağlarından doğar. Ardahan’ı geçtikten sonra Gürcistan’a girer, Aras ile birleşerek Hazar’a dökülür.
ARAS:
Palandöken ve Kargapazarı dağlarından doğar. Iğdır ovasında, Çıldır Gölünden kaynağını alan Arpaçay ile birleşir ve ülkemizi terk ederek Kura ile birleşir.
AKARSU HAVZALARIMIZ
a) İç Anadolu Kapalı Havzaları:
1-Afyon, Akarcay havzası: Güneyde sultan dağları, Kuzeyde Emir dağları, kütlesi arasında çökme sonucu oluşmuş içinde Karamuk, Akşehir ve Eber göllerinin bulunduğu havzadır. Eber gölünün suları Akşehir’e dökülür. Akşehir’in suyu tuzlu, Eber’in suyu tatlıdır. Karamuk gölünün suları, bir düden vasıtasıyla Eğirdir gölüne dökülür.
2-Konya kapalı Havzası: Güneyde Toros dağları, kuzeyde Obruk platosu ile çevrilidir. Bu havzada Beyşehir gölünden gelen Çarşamba suyu dökülür. Bu havzaya dökülen akarsular, tuzlu bataklıkları besler.
3-Tuzgölü havzası: Tuzgölü çevresi, çökme sunucu oluşmuştur. Havzanın çevresindeki yüksek sahalardan gelen kısa boylu akarsular. Tuz gölüne dökülür.

b) Göller Yöresi Kapalı Havzaları:
1-Burdur gölü havzası: Çevreden gelen bir çok geçici akarsu ile, Tefenni ovasından gelen Eren çayı dökülür.
2-Acıgöl Havzası
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
oğudaki Söğüt dağlarından kaynağını alan geçici akarsular dökülür.
Not: Göller yöresinde ayrıca Salda, Yarışlı, Burak ve Kestel gölleri kapalı havza özelliği taşır.
c) Van kapalı havzası:
Van gölünün güneyinde Bitlis, kuzeyinde ise volkanik dağlar uzanır. Van gölü, Nemrut dağından çıkan lavlar sonucu oluşmuştur. Van gölünün suyu sodalıdır.
AKARSULARIMIZIN REJİMLERİ:
Akarsu rejimi: Akarsuyun debisinin yıl içersinde gösterdiği alçalma yükselme halindeki seviye değişikliğidir.
Akarsuyun debisi: Akarsuyun her hangi bir yerindeki enine kesitinden 1sn’yede gecen su miktarına debi denir.
Debiye etki eden faktörler:
1) İklim (yağış sıcaklığı)
2) Bitki örtüsü
3) Havzadaki büyük kaynaklar ve yer altı suları
4) Yatağın geçirimliliği
5) Dağlardaki kar kalınlığı
6) Göller
7) İnsan
Rejime etki eden faktörler
1) Yağış rejimi
2) Yağış biçimi
3) Akarsu kaynağı
4) Sıcaklık ve buharlaşma
5) Havzanın genişliği
6) Arazinin şekli ve eğimi
AKARSU REJİM TİPLERİ
a) Yağmur Suları İle Beslenen Akarsular: Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerde, akarsularda yazın seviye düşmesi, kışında seviye yükselmesi görülür. Karstik kaynaklarla beslenen akarsularda, seviye düşmesi fazla olmaz. Akdeniz akarsu rejimi, barajın olmadığı akarsu veya kolunda görülür. Örnek: Baraj olan
Seyhan-Ceyhan-Gediz-Manavgat gibi akarsular doğal özelliğini kaybetmiştir.
b) Kar ve Buz Suları İle Beslenenler: Bu rejim, yağışın büyük bölümünün kar şeklinde düştüğü yüksek dağlardan kaynağını alan akarsularda görülür. Örnek: D. Karadeniz ve D. Anadolu akarsuları. Bu tip akarsularda, akım seviyesi Mart- Ağustos arasında yükselir, kışın düşer.
c) Kaynak sularıyla beslenenler: Örnek: Manavgat ve Köprücay’dır.
d) Gölden çıkan akarsular:
1-Beyşehir gölünden çıkan ve Konya arazisini sulayan Çarşamba suyu
2-Eğirdir gölünden çıkan Kovada çayı.
3-Manyas gölüne ulaşıp, tekrar gölden çıkan Koçaçay
4-Ulubat gölünü ulaşıp tekrar gölden çıkan Kemalpaşa- Orhaneli
5-Erzurum ovasının doğu ve güneyindeki bataklık ve göllerden çıkan Karasu
6-Çıldır gölünden çıkan Arpaçay
e) Karma rejimli akarsular: Ülkemizdeki büyük akarsulardan Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Fırat ve Dicle önemli karma rejimli akarsulardandır.bu tür akarsular, farklı iklim bölgelerinden beslenir.
TÜRKİYE’DE GÖLLER VE OLUŞUMLARI
Göller; sularının tatlı, acı ve tuzlu olması bakımından farklılık gösterirler. Bu durum;
a) Gölün genişliği ve derinliği
b) Gölün dışarıyla bağlantısı olup olmadığına
c) Bulunduğu yerin, iklim özelliklerine bağlıdır.
Göl Çeşitleri
1) Doğal Göller
a) Tektonik Göller: Bu göller tektonik çukurların suyla dolması sunucu oluşmuştur.
Van gölü: Ülkemizi en büyük ve en derin gölüdür. Nemrut Dağı’nın oluşturduğu volkanik set gölüdür. Suları sodalıdır. Ulaşım Tatvan ve Van arasında yapılır. Balık avlanır.
Hazar gölü: Suyu az sodalı ve tuzludur. Bazı balık türleri yaşar. Gölün suları Hazar 1ve 2 tünelleriyle hidroelektrik santrallerini çalıştırır.
Eğirdir-Kovada: Antalya körfezinin kuzeyinde bir kırık üzerinde. yer alır.Bu oluğun kuzeyinde Eğirdir, güneyinde Kovada bulunur. Eğirdir 'S' şeklindedir.
Eğridir’in suları önce Kovada’ya yeraltından geçer.
Büyükşehir ve Suğla: Sultan ve Dedegöl dağları arasındaki oluk içinde yer alırlar. Bu oluğun kuzeyinde Beyşehir yer alır. Suları tatlı olup, Türkiye’nin 3. büyük gölüdür.Çarşamba suyu ile Konya ovasını sular. Beyşehir’in kuzeydoğusunda, kastlaşma ile oluşan Suğla bulunur.
Akşehir: Sultan ve Emir dağları arasında bulunur. Kapalı havza olduğundan suları tuzludur.
Karamuk: Sultan dağlarının batısında bulunur. Suyunu yeraltından Eğirdir gölüne boşaltır.
Eber: Akşehir gölünün yanındadır. Fazla sularını Akşehir’e boşaltır. Tatlı suludur.
Burdur: Kapalı havzada bulunduğundan suları kullanılmaz.
Acığöl: Tektonik kökenlidir. Sığ kısımları yazın kurur ve ince bir tuzla kaplanır.
Çıldır: Sularını Arpaçay ile boşaltır. Suları tatlıdır. Balıkçılık yapılır.
Aktaş: Kapalı bir göl olup, suları acıdır.
Sapanca: İzmit körfezinin doğusunda yer alır.suları tatlı olup, genelde yöredeki sanayi tesislerinde kullanılır.
İznik gölü: Gemlik, körfezinin doğusunda yer alır. Suları tatlıdır.
b) Karstik-Teknolojik göller: Bu göllerin oluşumunda hem kireç taşlarının çözünmesi, hemde çökme etkili olmuştur. Örnek: Eğirdir, Kovada, Beyşehir, Suğla ve Yarışlı gölleri. Bunlar genelde tatlı su gölleridir. Balık avlanır. Doğu Anadolu ayrıca Adıyaman’da Gölbaşı örnektir.
c) Karstik göller: bunlar sadece kireç taşlarının çözünmesiyle oluşan çukurlardaki göllerdir. Örnek: Kestel ve Salda
d) Volkanik Göller: Bu göller krater, maar ve kalderalar da oluşan göllerdir. Isparta’daki Gölcük gölü Krater, Nemrut Gölü, Kaldera’ya, Meke Tuzlası ve Acığöl maar’lara örnektir.
e) Heyelan set gölleri: Heyalandan kopan parçaların bir akarsu vadiisinin önünü kapatması sonucu oluşan göllerdir. Bunlar Tortum, Sera, Zinav Yedigöller ve Sülüklü Gölleri.
f) Set gölleri:
1) Kıyı set gölleri: Kıyı oklarının bir koy veya körfezin önünü kapatması sonucu oluşan gölledir. Örnek: B. Ve K. Çekmece gölleri ile Çukurova’daki Akyatan gölü.
2) Alüvyal set gölleri: Akarsuyun taşıdığı alüvyonların akarsuyun önünü kapatması sonucu oluşurlar.
Köyceğiz: Dalaman çayının Köyceğiz körfezinin önünü kapatmasıyla oluşur.
Çamiçi: Aynı şekilde oluşmuştur.
Eymir ve Mogan: Elmadağ’dan gelen derelerin oluşturduğu birikinti konilerinin vadiyi tıkaması ile oluşmuştur.
Abant: Abant suyunun getirdiği, alüvyonun vadiyi tıkaması ile oluşmuştur. Önemli turizm merkezlerindendir.
Uzungöl: Uzundere vadisine açılan yan derenin meydana getirdiği birikinti konisinin gerisinde oluşmuştur.
g) Buzul gölleri: Buzulların oluşturduğu sirklerde eriyen bazı suların birikmesiyle oluşur. Bu göller Kaçkar, Cilo,Aladağlar ve Bolkar dağlarında bulunur.
h)Baraj göllleri: Günümüzde 200’ü aşkın baraj yapılmıştır. En büyük baraj göllerimiz Atatürk, Keban, Karakaya’dır.
Önemli Barajlarımız
Fırat : Atatürk, Keban, Karakaya
Sakarya : Hasan, Polatkan, Gökçekaya
Yeşilırmak: Suat Uğurlu, Hasan Uğurlu
Kızılırmak : Hirfanlı, Altınkaya
Manavgat : Manavgat, Oymapınar
Ceyhan .: Aslantaş
Seyhan : Seyhan
B. Menderes : Adıgüzel, Kemer
Gediz : Demirköprü
Aksu : Karacaören
TÜRKİYE’NİN YERALTI SULARI VE KAYNAKLARI
Yeraltı Suları:
Yeryüzünden sızan sular, yeraltında geçirimsiz bir tabakanın içerisindeki kayaların boşluk ve çatlaklarında tutulur. Bu suya yer altı suyu denir. Ülkemiz yer altı bakımından oldukça zengindir. Ör: Marmara’da Adapazarı, Yenişehir, Balıkesir ovaları, Doğu Anadolu’da; Muş, Erzurum, Malatya ovaları. Yer altı suyu bilhassa yarı kurak sahalarımızda tarımsal açıdan çok önemlidir. Ör: Konya-Karapınar, Polatlı-Sivrihisar. Bazı kentlerimizin içme suyunun bir bölümü yer altı suyundan sağlanır. Ör: Bursa, İzmir, Eskişehir, Kütahya, Konya gibi.
Kaynaklar: Yer altı suyunun (çatlaklardan) veya tabaka arasından yüzeye çıkmasıyla kaynaklar oluşur.
BELLİ BAŞLI KAYNAKLARIMIZ
Karstik kaynaklar:
Kireç taşlarının çatlaklarından ve yer altı kanallarından çıkan kaynaklardır. Karstik kaynakların suları gür olup, bazı akarsuları besler. (Manavgat, Köprü çayı). Bazı kentlerimizin içme ve sulama suyunun bir bölümünü karşılar. Ör: Pınarbaşı ve Kemalpaşa’dan çıkan kaynaklar, İzmir’in suyunu karşılar.
Artezyen kaynaklar:
Yer altındaki suların insanlar tarafından sondajla çıkarılmasına denir. Bu tür kaynaklar, Eskişehir, Malatya, Erzurum, İnegöl, Bursa, B. Menderes, Gediz ovalarının kenarlarında Ceylanpınar ve Muş ovalarının çevresinde görülür.
Fay kaynakları:
Fay hatları boyunca çıkan kaynaklarıdır. Bunlar genel olarak Ege ve G. Marmara Bölümünde K. Anadolu fay kuşağı boyunca görülür.
Not: Kaynak sularının kalitesini suyun geldiği kayanın kimyasal özelliği belirler. Silis miktarının fazla olduğu sular tatlıdır. Örnek:İzmir Uludağ, Niksar, Tokat suları örnek verilebilir. Kireçli arazilerden çıkan kaynak suları kireçli, Jipsli sahalarınki ise acı olup içme suyu olarak kullanılamaz.
TÜRKİYE’NİN KAPLICALARI VE MADEN SULARI
Kaplıca: Sıcak su kaynaklarına kaplıca denir. Kaplıcalar genel olarak kırıklar boyunca yer alır. Bu sular bünyesinde mineral içerirler. Bu yüzden eskiden beri; romatizma, bazı deri ve iç hastalıklarının tedavisinde kullanılır.
1- Güney Marmara Kaplıcaları:
Bursa, Balıkesir, Gönen çevresinde çok sayıda kaplıca bulunur. Burada Çekirge, Kaynarca, Yeni, Kükürtlü, Kara Mustafa ve Eski kaplıcalar vardır. Sakarya ilimizde Kuzuluk, Ilıca köy, Kil Hamamı kaplıcaları vardır. Gönen şehrinin bir bölümü kaplıca suları ile ısıtılmaktadır. Ayrıca, Yalova, Oylat, Burhaniye, Susurluk, Balya, Havran’da kaplıcalar bulunur.
2- Batı ve Güney Batı Anadolu Kaplıcaları
Denizli, Manisa,Aydın ve Muğla illerinde çok sayıda kaplıca bulunur.
Denizli’de Karahayıt ve Pamukkale kaplıcaları, Yenice ve Sarayköy kaplıcaları vardır.
İzmir’de; Bolçova ve Şifne, Bergama’da Güzellik kaplıcaları.
Manisa’da; Alaşehir, Eskişehir, Kurşunlu, Salihli, Çamur hamamı vardır.
Muğla; Köyceğiz gölü yakınında, Sultaniye kaplıcası.
Aydın;da Germencik, Çamur ve Ortakçı

3- İç Batı Anadolu ve Maden Suları
Afyon; Afyon maden suyu, Gazlıgöl, Gerek, Kaya, Heybeli, Ömerli, Soğuş, Sandıklı.
Kütahya; Yoncalı, Ilıca, Murat Dağı, Emet, Dereli, Gediz ve Aksaz, Hamam Boğazı , Simav’da Eynal kaplıcası.
Bilecik; Çatlı ve Selçuk içmeleri.
Eskişehir; Bolu ve Düzce’de de önemli kaplıcalar vardır.
4- İç Anadolu:
Ankara’da; Ayaş, Haymana, Kızılcahamam. Ilgın’da; Ilgın. Polatlı’da; Çiftehan.
Aksaray’da, Ziga. Bor’da; Kemerhisar.
Kayseri’de; Tekgöz, Bayramhacı, kaplıcaları, Boğazköprü, Saz,
Niğde’de; Sakarya maden suyu, kazaklı kaplıcası.
Kırşehir’de, Karakurt, Terme, Bulamaclı.
Yozgat; Sorgun, Sarıkaya
Tokat; Sulusaray
Çorum; Figani ve Mecitözü
Amasya; Hamamözü, Kahramanlar içmesi
Samsun’da; Havza ve Ladik kaplıcaları
5- Güney Anadolu Kaplıcaları
Hatay; Reyhanlı. Malatya’da, İspendere ve Balaban. Maraş; Elbistan
Diğer kaplıcalar:
Erzurum; Ilıca, Dumlu ve Pasinler
Ağrı; Diyadin
Trabzon; Bengisu, Şebinkarahisar.
NOT: Maden suyu ve şifalı su kaynakları bünyelerinde çözünmüş halde çeşitli mineral madde, klor, sülfat ve bir karbonhidrat taşır.
TÜRKİYE’NİN İKLİMİ
TÜRKİYE İKLİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1-MATEMATİK KONUM:Türkiye matematik konum açısından kuzeyden gelen soğuk hava kütleleri ile güneyden sıcak hava kütlelerinin etkisinde kalır. Orta Kuşakta yer aldığından, 4 mevsim belirgin olarak yaşanır.

2-ÖZEL KONUM:
Ülkemizde çeşitli iklim tiplerinin oluşumunda fiziki coğrafya özelliklerinden kaynaklanana özel konumun etkileri bulunmaktadır.
a-Etrafındaki denizlerin etkisi: Türkiye’nin çevresindeki denizlerin sıcaklık ve yağış dağılışında çok önemli etkisi bulunmaktadır. Kıyılarımız iç kesimlere göre daha yağışlı, nemli ve ılık özelliktedir.Bütün denizlerimiz bölgelerimizin ilklimi üzerinde son derece etkilidir. Karadeniz üzerinden gelen nemli hava kıyıda bol yağışa neden olur. Ege denizi, Ege kıyılarında meltem rüzgarlarının oluşmasını sağlamaktadır. Anadolu’yu çevreleyen bu denizler kışın sıcaklığın düşmesini engellemektedir.
b-Denize olan uzaklık(Karasallık): Kıyılardan iç kesimlere gidildikçe, nemin azalmasına bağlı olarak aşırı ısınma ve soğuma özellikleri artmaktadır. Böylece yıllık ve günlük sıcaklık farkları artmaktadır. Yaz mevsiminde Anadolu’nun iç kısımları, aynı yükseklikteki kıyı bölgelerimize göre daha fazla ısınmaktadır.Sebebi; nemin olmaması nedeniyle aşırı ısınma.Yazın iç bölgelerimizin fazla ısınması, ormanları ve tarımsal bitkilerin yetişme sınırının dikey yönde yükselmesinde neden olmaktadır.
c-Etrafındaki kara kütlelerinin etkisi: Avrupa-Asya kıtası üzerinde soğuk, Afrika ile Arabistan çöllerinde ise sıcak ve kuru hava kütleleri oluşmaktadır. Bu hava kütleleri mevsimlere göre ülkemizi etkilemektedir.kışın Sibirya ve Balkanlardan gelen hava kütleleri, yazın Afrika ve Arabistan’dan gelen hava kütleleri etkili olur.
d-Etrafındaki Basınç Maddelerinin etkisi:
Yaz durumu: Bu mevsimde ülkemiz Atlas okyanusu üzerindeki Asar Y. Basıncı ile Basra alçak basıncı etkisindedir.genel olarak kuzeybatıdan güneydoğuya hava akımı oluşur. Marmara ve Ege’de sıcaklık biraz düşer. Öte yandan Afrika ve Arabistan’dan gelen sıcak hava nedeniyle aşırı sıcaklıklar oluşur.
Kış Durumu: Bu mevsimde ülkemiz Rusya üzerindeki Sibirya Y. Basıncı ile, İzlanda A. Basıncının etkisine girer. Sibirya üzerinden alan soğuk hava akımları kışların çok soğuk geçmesine neden olmakta iken, İzlanda üzerinden gelen hava akımı kışların daha ılık geçmesine neden olur. Kuzeyden gelen soğuk hava ile güneyden gelen ılık ve nemli hava karşılaşarak cephe yağışlarını oluştururlar.
Kısaca ; ülkemiz yazın yüksek basıncın etkisine , kışın ise alçak ve yüksek basınçların sık sık değiştiği farklı hava kütlesinin etkisine girer.
3-YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN ETKİSİ:
a) Yükselti: Türkiye’de sıcaklık, yükseltinin artmasına bağlı olarak batıdan doğuya, kıyıdan iç kesimlere doğru azalır. Kıyılar ılık geçerken, iç kesimlerden don olayı görülür. Yüksek dağlık alanlarda, dağların etekleriyle zirve kısımları arasında sıcaklık farkı oluşur. Yükselti, kar örtüsünün yerde kalma ve don olayının olduğu gün süresi üzerinde etkili olur. Yükselti yağış miktarı üzerinde de etkisini gösterir.
b) Dağların uzanışı ve bakı: Dağların uzanış doğrultusu ve bakı yağış ve sıcaklık dağılışında etkili olur. Karadeniz’de kuzey, Akdeniz’de güney yamaçları fazla yağış alır.dağ sıraları hava kütlelerinin ilerlemesini engelleyerek iklimde yerel değişmelere neden olular. Toroslar ve Kuzey Anadolu Dağları nemli havanın İç Anadolu’ya girmesini engeller. Dağ kuşaklarının en önemli etkilerinden biride rüzgar üzerinde olur.Dağlık alanlardan gelen havanın D. Karadeniz de Föhn rüzgarı oluşturması gibi. Dağ uzanışı ve dağlar arasındaki gedikler, rüzgarın yönünü etkiler.
c) Bakı ve Eğim Durumu: Güneşten alınan enerji, dağ yamacının baktığı yöne göre değişme gösterir. Ülkemizde yaz ve kış güneye bakan yamaçlar kuzeye göre daha fazla güneş alırlar ve ısınırlar. Böylece güneye bakan yamaçlarda yarı kurak, kuzeye bakan yamaçlarda ise nemli ortam koşulları oluşur. Güneye bakan yamaçlarda, kar örtüsü daha erken kalkar, orman yetişme sınırı daha yüksekten başlar. Bitkiler daha erken olgunlaşır.
TÜRKİYE’DE İKLİM ELEMANLARI
1) SICAKLIK:
a) Yıllık ortalama sıcaklık dağılışı: Ülkemizde yıllık ortalama sıcaklık 20oC ile 3oC arasında değişir. Yıllık ortalama sıcaklık, yükselti ve karasallığın etkisine bağlı olarak kıyılarımızdan iç kısımlarına doğru ve batıdan doğuya doğru sürekli düşer. Ülkemizin en sıcak kesimleri, Akdeniz kıyı kuşağı ile G.Doğu Anadolu’nun güneyidir. (18oC). 18-14oC arasında olanlar. Akdeniz’in kuzey kesimleri ve kıyı bölgeleridir. İç Anadolu 10-12oC, D. Anadoluise4oC’nin altına düşer.
b) Ocak ayındaki ortalama sıcaklık dağılışı: Bu ayda bölgelerimiz arasında farklılıklar görülür. Kıyı bölgelerimiz ile G.D.An. ortalama 0oC’nin altında düşmezken D. An. da, -10oC’nin altına düşer. Ege’de 5o –10oC, Marmara’da 0o-5oC arasında seyreder. Karadeniz kıyılarında, diğer kıyılarımıza göre düşüktür. Kışın ülkemizin kuzeydoğusu ile güney ve güneybatısı arasında 20oC’ye varan farklar vardır.
c) Temmuz Ayındaki ortalama sıcaklık dağılışı: Temmuz ayında en yüksek sıcaklıklar G.Doğu Anadolu’da (30-35oC) görülürken, K.Doğu Anadolu’da en düşük sıcaklıklar görülür. (20oC’nin altında) yaz mevsiminde genel olarak ülkemizin her tarafında sıcaklık yüksektir. Yaz aylarında günlük sıcaklık değişmelerinde iç kısımlarda kıyı bölgelerimiz arasında önemli farklar görülür. Kıyı ile iç kesimler arasında 5-10oC’lik fark vardır.
d) Türkiye’de don olayı ve önemi: Don olayının olduğu günlerin süresi ve şiddeti bölgelerimize göre önemle değişme gösterir. Yıllık ortalama donlu gün süresi, Doğu An. yükselen platolarında altı ayı bulur. İç Anadolu’da üç ayı geçer. Kıyı bölgelerimizde 10 günü geçmemektedir. Genellikle donlu günler D.An.Kasım ayında başlar. Mart sonunda kadar devam eder. Tüm bölgelerimizde don olayı meydana gelir.
EN DÜŞÜK SICAKLIKLAR:
K.Doğu An. görülür. Burada bazı yıllarda kışın sıcaklık –40oC’nin altına düşer. İç Anadolu’da –20oC’nin altına iner. Eğe kıyılarında –7,-8oC, Akdeniz kıyılarında –3,-4oC’yi bulur. En düşük sıcaklıkların D.Anadolu’da olmasının sebebi, kar örtüsünün uzun süre yerde kalması ve çukur alanlarda sıcaklık terslemesi meydana gelmesidir.
SICAKLIK TERSLEMESİ,
Kışın havanın açık ve rüzgarın olmadığı günlerde yüksek yerlerde aşırı derecede soğuyarak ağırlaşan hava kütlesi ,çukur sahalarda yığılması ile meydana gelir.
Don olayı, tarımsal ürünlerin türü ve yetişme süresi, yerleşme, konut tipleri, ulaşım ticaret ve inşaat gibi faaliyetler üzerinde etkilidir. Tarım ürünlerinin verimi üzerinde ilk ve son don olayları etkili olmaktadır.


2-TÜRKİYE’DE BASINÇ VE RÜZGARLAR:
a) Günlük Rüzgarlar:
1) Kıyılarda oluşanlar: Yaz mevsiminde özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında oluşur. Gündüz deniz, karadan sıcak olduğu için Y.B,Karalar A.B durumdadır. Böylece denizden karaya rüzgar oluşur. Bunlara deniz meltemi, gece ile tersi olur. Karadan denize rüzgar eser. Bunlara kara meltemi denir.deniz meltemlerine Ege’de İmbat denir.
2) İç kesimlerde oluşanlar: Yaz mevsiminde gündüz, soğuk olan vadilerden sıcak olan dağ yamaçlarına doğru rüzgarlar oluşur. Bunlara; vadi meltemi denir. Gece ise tersi olur. Yamaçlardan vadilere doğru rüzgar oluşur, bunlara da dağ meltemi denir.

b) Yerel Rüzgarlar:
Yerel rüzgarlar ülkemizin çevresindeki hava kütleri deniz kara basınç farkından dolayı oluşur.
Kış durumu: Eylül ayından itibaren Anadolu’nun iç kısımları yüksek basıncın kıyı bölgelerimizde alçak basıncın etkisinde kalır. Kışın soğuk karakterli, yazında serin ve kuru olan, çoğunlukla kuzeydoğudan esen rüzgarlara poyraz denir. Yine kışın soğuk karakterli, olup, Karadeniz ve Marmara’da kuzeybatıdan esen rüzgarlara karayel denir. Daha ılık ve yağışlı dönemlerde Akdeniz Ege ve Marmara’da etkili olan ve güneybatıdan ese ılık rüzgara lodos denir.
Yaz durumu: Nisan ayından itibaren, kuzeybatı Avrupa üzerinden, Basra’ya doğru genel bir hava akımı oluşur. Marmara ve Ege’yi etkisene alan bu rüzgarlara Etezyen adı verilir. Torosları aşan etezyen, Föhn rüzgarları oluşturur. Kıyılar iç kesimlere göre yüksek basınç oluşturduğundan, rüzgarlar oluşur. Güneyden esen sıcak ve kavurucu rüzgarlara samyeli denir.





3-TÜRKİYE’DE NEMLİLİK VE YAĞIŞ:
Oluşanlarına göre yağış tipleri:
1) Yamaç (Oragrafik) Yağışları: Nemli hava kütlesinin bir yamaç boyunca yükselerek soğuması sonucu oluşurlar. Yamaç yağışları çoğunlukla; dağların denize bakan yamaçlarında rüzgarların etkili olduğu yerlerde oluşur. Ülkemizde Karadeniz, Akdeniz bölgelerinde,Ege’de görülür.
2) Konveksiyonel yağışlar: İç kurumlarda ısınan havanın yükselerek soğuması sonucu oluşur. Özellikle ilkbahar başlarında İç Anadolu ve D Anadolu bölgesinde görülür. Bu yağışlara İç Anadolu’da Kırkikindi yağışları denir.
3) Cephe yağışları (Frontal): Sıcak ve soğuk hava kütlelerinin karşılaştığı alanlarda, sıcak havanın soğuk hava üzerine çıkarak soğuması ve yoğunlaşmasıyla oluşan yağışlardır. Türkiye’de en fazla Akdeniz ve G.Doğu Anadolu’da kış mevsiminde görülür.

TÜRKİYE’DE YAĞIŞ ÇEŞİTLERİ VE ÖNEMİ
A) Yerde Oluşanlar:
1) Çiy: Genelde ilkbahar ve sonbahar aylarında, havadaki su buharının soğuk bitkiler ve cisimler üzerine temasıyla soğuması ve damlalar halinde yoğunlaşmasıyla oluşur.
2) Kırç: Havanın açık ve soğuk olduğu kış günlerinde, açık yüzeyler fazla soğur havadaki nem toprak , teller ve ağaçlara çarparak buz haline gelir.
3) Kırağı: Havadaki su buharının 0oC’nin altında yoğunlaşarak buz kristalleri haline dönüşmesiyle kırağı oluşur.
B) Gökyüzünde Oluşanlar:
1) Yağmur: Havadaki su buharının yoğunlaşarak damlalar halinde yeryüzüne düşmesiyle oluşur. Genelde kıyı bölgelerimizde yağmur fazladır.
2) Kar: Yoğunlaşma 0oC’nin altında buz kristalleri şeklinde olursa kar oluşur. Kar yağışları genellikle Ekim sonunda başlar. 1000m’yi aşan dağlardaki yağışlar kar şeklindedir.
KARIN YERDE KAMA SÜRESİ
Akdeniz ve Eğe kıyılarında : 1-2 gün
Marmara ve Karadeniz : 10-20 gün
İç Anadolu’da : 20-40 gün
Doğu Anadolu’da : 120 günü geçer.
Kar örtüsü, bazı tahılların yetişmesinde olumlu etki yapar. Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde yoğun kar yağışı çığların oluşmasına yol açar. Çığ, ulaşımın aksamasına ve yolların bozulmasına neden olur.
3) Dolu: Yağmur sularının sıcaklığın aniden düşmesi ve donması sonucu dolu meydana gelir. Daha çok iç bölgelerimizde oluşur.
TÜRKİYE’DE YAĞIŞIN DAĞILIŞI:
Ülkemiz genelin yıllık yağış ortalaması 600mm civarındadır. Yağışın dağılışında kıyı ve iç bölgelerimiz arasında önemli farklar vardır. En az yağışı, Tuz gölü çevresi, Iğdır, Konya ovası, Yusufeli-Tortum gölü arası, Malatya ovası alır. En fazla yağışı ise Karadeniz ve Akdeniz kıyıları alır. Özellikle, Rize çevresi, Batı Karadeniz, Antalya bölümü, Hatay ve Hakkari bölümü.
Sonuçlar:
1-En fazla yağışı, ülkemiz kuzey ve güneyinde yer alan dağ kuşakları alır.
2-Yağış kıyıdan iç kısımlara gidildikçe azalır.
3-Yıllık yağış miktarının en az olduğu bölgemiz İç Anadolu’dur.
TÜRKİYE’DE SİS ÖNEMİ:
SİS: Havadaki su buharının yüzeye yakın yerlerde yoğunlaşmasıyla oluşur. Görüş mesafesinin 1 km’in altında düştüğü günler “sisli günler” ol-kabul edilir. Sisli günler en fazla, İç Anadolu’nun kuzeybatısı ,İstanbul Boğazı ve kuzey kıyılarımızda; en az ise, Ege ve Akdeniz kıyılarında.
Oluşumlarına Göre Sisler
1-Kara sisi: Kara kütlesinin geceleyin soğuması ve havadaki nemin yoğunlaşmasıyla oluşur. Kışın karla kaplı Anadolu’da sık sık kara sisi oluşur.
2-Kıyı sisleri: Karadan gelen soğuk bir hava kütlesinin deniz yüzeyini kaplamasıyla veya denizden gelen ılık bir havanın soğuk olan, kıyı kesimini kaplamasıyla oluşur.
3-Yamaç sisleri: Yamaçlar boyunca yükselen nemli havanın soğumasıyla meydana gelir. Karadeniz’de dağların kuzeye bakan yamaçlarında sık sık oluşur. Sisli günlerde havada bulunan nem fazladır. Sis hava kirliğini artırır. Aynı zamanda deniz ve kara ulaşımını olumsuz etkiler.
TÜRKİYE’DE KURAKLIK VE KURAK BÖLGELER:
Kuraklık ; yağış yetersizliği veya su azlığı demektir. Bir yere düşen yağış miktarı buharlaşma ile su kaybını karşılayamadığından kuraklık başlar. Ülkemizde kuraklığın en fazla olduğu yerler, Güney Doğu Anadolu ve İç Anadolu’dur. Yağış miktarlarının yıllara göre değişmesi, kuraklık üzerinde etkilidir. Yağışın azaldığı yıllarda kuraklıkta artar. Kuraklığın en az olduğu yerler, Karadeniz kıyılarıdır. Kuraklığın fazla olması tarımsal üretimi azaltır. Aylık yağış miktarlarında da önemli değişmeler görülür.


TÜRKİYE’DE HAVA TAHMİNLERİ
Hava tahminlerini Meteoroloji Müdürlüğü yapar. Hava tahminlerine ait değerleri gösteren haritalara sinoptik haritalar denir. Hava tahminleri basınç, sıcaklık,bulutluk durumu ile rüzgarın hızı ve sisliği yön dikkate alınarak, cephelerin özellikleri gidiş yolları belirlenerek yapılır. Sinoptik haritalarda; soğuk cephe İçi Dolu üçgen, sıcaklık cepheler ise yarım daireler şeklinde gösterilir.
Havanın bulutlu olduğu günlerde gün içindeki sıcaklık değişmelerinin azalacağı anlaşılır. Bulut aşırı ısınması ve soğumayı önler. Sinoptik haritalarda izobarlar sıkışık ise rüzgarın hızlı, seyrek ise yavaş eşeği anlaşılır.


TÜRKİYE’DE İKLİM ÇEŞİTLERİ
1)Karadeniz İklimi:
GÖRÜLDÜĞÜ YERLER: Karadeniz bölgesinin kıyı kesimi ile, Marmara Bölgesinin Karadeniz kıyısında görülür.
Özellikleri:
a-Her mevsim yağışlıdır. Yazlar serin kışlar ılık geçer.
b-Sıcaklık farkı azdır.
c-Yıllık yağış miktarı bölümler arasında farklılık gösterir. En fazla yağış D.Karadeniz bölümündedir. Yağışlar genelde yamaç yağışları şeklindedir.
d-Kıyıdan iç kesimlere gidildikçe kışlar daha soğuk, yazlar serin geçer.
2)Akdeniz İklimi:
GÖRÜLDÜĞÜ YERLER: Akdeniz, Ege Güney Marmara ve G.Doğu Anadolu’nun batı kesiminde.

Özellikleri:
a-Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.
b-Yağışlar en fazla kış mevsiminde cephe yağışları şeklindedir.
c-Yıllık sıcaklık ortalaması 18-20oC civarındadır. Sıcaklık Akdeniz’den Ege’ye ve Marmara’ya doğru azalır.
3)Karasal İklim:
GÖRÜLDÜĞÜ YERLER: İç Anadolu, Doğu Anadolu G.Doğu Anadolu İç Batı Anadolu ve Trakya’da görülür.
Özellikleri:
a-Yaz ve kış sıcaklıkları arasındaki fark farklıdır.
b-Buharlaşma çok olduğu için kuraklık görülür.
c-Yağış ve sıcaklık durumu dikkate alındığından dörde ayrılır.
İç Anadolu:
Yazlar çok sıcak ve kurak geçer, kışlar D.An. göre soğuk değildir. En fazla yağış ilkbaharda konveksiyonlu yağışlar şeklindedir.
G. Doğu Anadolu:
yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar nispeten yağışlı ve ılık geçer. En fazla yağış kışın ve ilkbaharda düşer.
D.Anadolu:
Kışlar çok uzun soğuk ve kar yağışlı geçer. Ülkemizin en soğuk bölgesidir. Yağış en fazla yazın düşer.
Trakya iklimi:
Karadeniz ve Marmara kıyılarına göre yazın sıcak, kışın soğuk geçer. Yağışlar en fazla yazın düşer.
4)Geçiş İklimi: (Marmara): Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında geçiş özelliği gösterir. Kışlar Akdeniz’e göre serin, geçer. Yağış Karadeniz’e göre azdır.
TÜRKİYE’NİN BİTKİ ÖRTÜSÜ
Özellikler:
1-Bitkiler hayvanların besin kaynağıdır.
2-Bitkiler toprakların aşınmasını ve sellerin oluşumunu sağlar.
3- Bitkilerden ilaç yapılır.
4-Canlıların beslenmesinde ve kullandığımız bazı mal ve eşyaların üretiminde yer tutar.
5-Bitkiler çeşitli topluluklar halinde bulunur (Orman ,Çalı, ot gibi)
6-Türkiye’de 12.000’den fazla bitki türü bulunur.Bu yüzden dünyada ekvatoral bölgeden sonra oldukça zengin bir ülkedir.
7-Ülkemizde farklı iklim bölgelerine ait, bitkilerde barındırır.
ÜLKEMİZDE BİTKİ ÖRTÜSÜNÜN ZENGİN OLMASI ŞU FAKTÖRLERE BAĞLIDIR;
İklim etkisi:
Karadeniz’de dağların eteklerinde-geniş yapraklı orman görülürken, Karadeniz’de dağların yükseklerinde iğne yapraklı orman görülür.
Akdeniz’de kuraklığa dayanıklı bitkiler, iç kesimlerde bozkırlar vardır.
Yüzey şekillerinin etkisi: Dağ kuşaklarının kuzey ve güney yamaçlarında ormanlar birbirinden farklıdır. Örnek: K.Anadolu Dağlarının kuzeyinde aşağıda nemli ve ılıman geniş yapraklı, yukarıda ise iğne yapraklı orman görülür. Aynı dağın güneyinde ise kuraklığa dayanıklı fazla güneş ışığı isteyen kurakçıl bitkiler yetişir. Yine yükseltinin artmasına bağlı olarak da, bitki örtüsü farklılık gösterir. Örnek: Toroslarda 1000m’ye kadar, kuraklık isteyen Kızılçam ormanları yetişirken, daha sonra soğuğa dayanıklı sedir ormanları görülür.
Toprak ve Ana Materyalin Etkisi:
Bitkilerin besin maddesi isteği ve kök gelişim özellikleri farklıdır. Bazı bitkiler kireçli arazileri, bazı bitkiler yumuşak ve kumlu ana materyalleri tercih eder. Tuzlu topraklarda Fıstık çamı, ve sarıçam yetişmez, bunlar kumlu topraklarda yetişir.
İnsan etkisi: Ülkemizde medeniyetler eskiden beri geliştiği için, bitki örtüsü çok tahrip edilmiştir. Akdeniz’de kızılçam ormanlarının yerini çalı toplulukları almış, İç ve D.Anadolu ormanlarının yerini bozkırlar almıştır.
İklim değişmeleri: 4. Jeolojik zamanda, soğuk ve az yağışlı devirde Avrupa ve Sibirya’da yetişen bitkiler Anadolu’da yayılmıştır. Sıcak ve nemli devirde Akdeniz iklim bölgesinde yetişen bitkiler Anadolu’nun kuzeyine kadar ilerlemiştir. Yurdumuzda geçmişteki iklim şartlarına göre yetişmiş bazı bitkilerde bulunmaktadır. Ülkemizin bu özelliği, daha önceden yetişmiş olan bitkilerin tamamen ortadan kalkmasını engellemiştir. Bu nedenle ülkemizdeki bitkilerin üçte biri kalıntı bitkilere aittir. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bitkilere Endemik bitkiler denmektedir.
ORMANLAR:
Ormanlar geniş yapraklı,iğne yapraklı, bazen de karışık orman gibi gruplara ayrılır. Bu ormanlar iklim ve toprak şartlarına göre farklı bölgemizde yetişir.
1)KARADENİZ ORMANLARI:
Bu bölgede iki farklı orman kuşağı yer almaktadır. Birincisi Karadeniz kıyısı boyunca nemli ve ılıman iklimde yetişen geniş yapraklı orman, ikincisi dağların yükseklerinde nemli ve soğuk iklimde yetişen iğne yapraklı orman görülür. Karadeniz bölgesinde bulunan ormanların en önemli özelliği, ağaç türlerinin fazla olmasıdır. Sebebi iklimin uygunluğudur. D.Karadeniz bölümünde ülkemizdeki bitki türlerinin yarısı görülür. (6 bin çeşit)

a-Geniş Yapraklı Orman: Batıda yıldız dağlarından başlayarak doğuda Gürcistan sınırına kadar dağların kuzey yamaçlarında 1000m’ye kadar olan bölümde yer alır. Kışın yapraklarını dökerler. Bu orman kuşağında; kayın, kestane, gürgen, ıhlamur, akçaağaç, karaağaç, meşe, kızılağaç ve dişbudak türleri bulunur.Ormanlardaki ağaç türleri bazen tek, bazen toplu şekilde dağılış gösterir. Yıldız dağlarında meşe, kayın, gürgen yaygındır. Batı ve orta Karadeniz kuşağında, kestane, kayın ve gürgen yaygındır. Kayın kerestesi özellikle mobilyacılıkta ve kaplamacılıkta kullanılır.Doğu K. bölümünde ise, kızılağaç ormanları hakimdir. Yamaçlarda ıhlamur, kestane ve kayın ormanları bulunur.
Bölgedeki kayın ormanlarının altında ağaççık veya çalılarda bulunur. Bu ağaçcıkları, orman gülü, fındık, üvez, kayacık, kızılcık ve şimşir oluşturur. Orman gülü daha çok. Batı ve Doğu Karadeniz bölümlerinde hakimdir.
Karadeniz bölgesindeki ormanlarda, nadiren anıt ağaçlarda vardır. Örnek: Batı K.’de Yenice kasabasında kalın gövdeli (Istranca meyvesi) bulunur. Ayrıca Porsuk ve Fındık ağaçları da görülür. Bu ağaçları korumak için Yenice çevresi, tabiatı koruma alanı olarak ilan edilmiştir. İstanbul ve çevresinin odun ihtiyacını Çatalca ve Kocaeli platolarındaki ve yıldız dağlarındaki Demirköy meşe ormanları karşılar.
b-Karışık ormanlar: Orta ve Doğu Karadeniz bölümlerinde kuzey yamaçlarda 1000-1500m arasında görülür. Geniş yapraklı ağaçlardan kayın, iğne yapraklılardan köknar ve sarıcam ağaçları bulunur.
c-İğne yapraklı ormanlar: Dağların yüksek kesimlerinde 1000-2000 arasında görülür. İkiye ayrılır.
1)Ordu’nun batısında sarıçam, köknar, ve karaçamlardan oluşanlar.
2)D.Karadeniz’de Ladinlerin hakim olduğu ormanlar.
Ayrıca köknar, sarıcam, saf ladin ormanları, Ardanuç ve Şavşat dolaylarında yaygındır.Yazın doğu Karadeniz fazla sisli ve yağışlı olduğundan bitki örtüsü açısından farklı bir ortam oluşturur. Sisli ortamları seven ağaçlar yaygındır.
K.Anadolu dağlarının güney yamaçlarında orman örtüsünün özelliği değişir. Kaçkar, Ilgaz, Bolu ve Köroğlu dağlarının güney yamaçlarında güneşi seven sarıçam ormanları hakimdir. Bolu, Gerede arasında ve Kastamonu’da karaçam ormanları yaygındır. Alçak olukların tabanlarında Erbaa, Niksar oluğu, Gökırmak ve Devrez vadilerinin güney alt yamaçları Kızılçam ormanlarıyla kaplıdır.
Not: Karadeniz bölgesi bitki örtüsü açısından en önemli özelliklerinden biride ot toplulukları yönünden zengin olmasıdır.
2) BATI ANADOLU ORMANLARI: Batı Anadolu’da yükselti ve bakının etkisine bağlı olarak ekolojik özellikleri farklı üç orman topluluğu görülür.
a-Kızılçam ormanları: Kıyı ile 600-800m’ye kadar olan sahada iğne yapraklı ormanlardır.Sıcaklık isteği fazla olup, kuraklığa dayanıklıdır.Kızılçam Akdenizde en iyi yetişen ağaçtır.Ege de kıyıdan 600 800m’ye kadar yetişir.Bu ormanlarımız en fazla Ege de yaygındır. Kızılçam ormanlarının yetiştiği sahalarda makiler yaygındır.Edremit ,Burhaniye –Havran arasında ve güney Marmara kıyılarında geniş zeytinlikler vardır.
b-Karaçam Ormanları: Yazı,serin ve güneşli, kışı karlı olan ortamlarda yetişir.Bu nedenle; yüksek dağlık alanlarda Dursunbey, Demirci,Uşak, ve Kütahya çevresi, Bozdağlar, Aydın ve menteşe dağlarında karaçam ormanları geniş yer tutar. Kaz dağında da çok geniş sahalar kaplar. (Kozak /Bergama) ve Kaçarlı (Aydın) dolaylarındaki kumlu topraklarda Fıstık çamı ormanları yer alır.
c-Meşe Ormanları: Dağların alt seviyelerinde ve Batı Anadolu platolarında görülür.
d-Kayın ormanları:Marmara Bölgesi’nde Samanlı, Uludağ, Domaniç Kapıdağı ve Kazdağı’nın kuzeye bakan yamaçlarında, ayrıca İç Batı And. Şaphane ve Murat Dağının kuzeye bakan yamaçlarında görülür.Sebebi yazın nemli hava olması.Uludağ’da dikey yönde birden fazla orman kuşağı bulunur. Uludağ’ın kuzeyinde altta maki ve kestane, üstte meşe, kayın, köknar ve karaçam bulunurken güneyde, alttan üste doğru, kızılçam, meşe, karaçam ve sarıçam ormanları görülür.
3) AKDENİZ ORMANLARI
a) Akdeniz kıyı kuşağı ormanları: Kıyıdan, Toros Dağlarının 1000 m ’ye kadar olan kısmında, kuraklığa dayanıklı Kızılçam Ormanları yaygındır. Kızılçam, yağışlı yerlerde hızlı büyür; o yüzden ülkemizin en hızlı büyüyen ormanıdır. Reçinesi fazla olduğu için kolay yanar. Bu nedenle orman yangınları kızılçam ormanlarında görülür. Köyceğiz gölü çevresinde, gövdesinden yağ çıkarılan ve kozmetik sanayiinde kullanılan Sığla ağacından oluşan ormanlar bulunur. Bunlar sadece Türkiye’de yetişir.
b)Akdeniz Dağ Kuşağı Ormanları: Kızılçam orman kuşağının üzerinde 2000m’ye kadar çıkar. Bu sahada karaçam, sedir ve köknarlardan oluşun iğne yapraklı ormanlar hakim durumdadır. Akdeniz dağ kuşağında sedir ormanları geniş saha kaplar. Bunlar doğuda, Maraş (Ahır Dağ) başlar batıda Denizli’deki Çal dağına kadar uzanır. Kerestesi çok kıymetlidir. Eskiden sedir ağacından tapınaklar, saraylar yapılmıştır. Bu nedenle bu ormanlar çok tahrip edilmiştir.
Akdeniz dağ kuşağının diğer bir ormanını Toros köknarı oluşturur. Doğuda Nur Dağları ile Burdur’da (Bucak) arasında bulunur. Bunlar güneş ışığını sevmediğinden kuzey yamaçlarında bulunur.
Karaçam ormanları: Toros dağlarının yüksek kesimlerinde yaygın durumdadır. Adana’nın kuzeybatısında, Beyşehir gölü çevresinde ve Teke yarımadasında gür karaçam ormanları görülür.Kerestesi değerli olduğundan mobilya, kapı ve pencere yapımında kullanılır.
Meşe ormanları: Beyşehir ve Eğirdir gölleri çevresi ile Nur dağı ve K.Maraş- Pazarcık arasında çok yaygındır. Sadece ülkemizde görülen Kasnak meşesi, Davras dağında yetişir. Toros dağlarındaki sedir ve karacam ormanlarının olmadığı yerlerde Ardıç toplulukları görülür. Ardıç topluluklarına Taşeli Platosu Göller yöresi Teke yarımadası ve Maraş’ta görülür.
Nur dağlarının yüksek kısımlarında, İskenderun körfezine ve kuzeye bakan yamaçlarda geniş yapraklı kayın, meşe ve gürgen ormanları görülür. Bu ormanların içinde Karadeniz’e ait, kızılçam, fındık, porsuk, ıhlamur ve akçaağaç bulunur.
4) DOĞU VE İÇ ANADOLU ORMANLARI: Bu bölgelerimizde nispeten kuraklılığa ve soğuğa dayanıklı ağaçlardan oluşan ormanlar yetişir. Bu ormanlar, gür değil, seyrektir. Bu bölgelerdeki belli başlı ormanlar meşe, karaçam, ve ardıçlardan oluşur. İç ve Doğu Anadolu’da meşe ormanları hakimdir.
Doğu Anadolu’da: Gür meşe ormanları Tunceli, Pötürge, Bingöl dolaylarında ve G.Doğu Toroslarda yaygındır. Bu ormanların büyük bölümü, yakacak odun sağlamak amacıyla kesilmektedir. Bu yüzden meşe ormanları sürekli tahrip edilmektedir.
İç Anadolu’da: Dağların 1000-2000m’ler arasında özellikle Torosların kuzey yamaçları ile K. Anadolu Dağlarının güney yamaçlarında meşe ormanları görülür. Bu dağların üst yamaçlarında karaçam, eteklere doğru ise karaçam ve meşe’den oluşan karışık orman bulunur. Kuzeyde Akdağ madeni, Erzincan-Refahiye arasındaki dağlarda Sarıçam ormanları yer alır.
Güneydoğu Toroslarda; Antep Platosu, Mardin( Mazıdağı) ve Karacadağ dolaylarında meşe ormanları yaygındır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Ormanları: Kilis-Gaziantep arasında kızılcam, yabani fıstık ve bunların aşılanmasıyla yetiştirilen Antepfıstığı yer alır. Kilis dolaylarında Zeytin ,Siirt dağlarında Kızılçam toplulukları vardır.
ORMANLARIN FAYDALARI
1-Odun ve kereste ihtiyacımızı sağlar.
2-Eğimli yamaçlarda erozyonu önler
3-Her türlü dinlenme ihtiyacımıza cevap verir.
4-Yurt savunmasında, çeşitli yönlerden kolaylık sağlar.
5-Yabani ve özellikle av hayvanlarını barındırır.
6-Yağış sularını yer altına toplar,bunlarında kaynaklar halinde çıkmasını sağlar.
7-Havadaki oksijen ve karbondioksit dengesini sağlar.
Not: Ormanlardan sürekli faydalanmak için ormancılığın üç temel ilkesi vardır.
a-Ormanların genişletilmesi
b-Devamlı korunması
c-İşletilmesi
Ormanların faydalarını ona başlık altında toplarız.
a) DOĞAL DENGEYİ SAĞLAR :
Eğimli sahalarda ormanlar toprağı örgü şeklinde sararak toprakların aşınmasını önler. Toprak tabakasına saldığı kökleri ile suyun derinlere sızması için, küçük kanalcıklar oluşturur.Böylece ormanlık sahalara düşen yağışlar toprağa sızar ve oradan yer altı suyuna, derelere ve kaynaklara kavuşur.
Ormanların diğer önemli tarafı,doğadaki besin maddelerinin dolaşımını sağlamasıdır. Toprağa düşen dal ve yapraklar; bakteriler tarafından organik maddeye dönüşür.Organik madde, topraktaki bitki besin maddesini artırarak bitki örtüsünün daha iyi gelişmesini sağlar. Diğer taraftan toprağa karışan organik madde toprakta gözenekli bir yapı oluşturur.Bu da yağışların toprağa sızmasını sağlar.
b)ORMANLAR DİNLENDİRİCİ ETKİ YAPAR :
Orman içi mesire yerleri ve milli park alanları, önemli dinlenme yerleridir. Ülkemizde son yıllarda önemli milli parklar kurulmuştur.Bunlar;Yozgat çamlığı, Kaçkar Adana(soğuksu),Kızılcahamam, Kuş Cenneti, Uludağ,Yedigöller,Dilek yarımadası(Aydın). Spil dağı,
Kızıldağ(Yalvaç), Termosos, Köprülü Kanyon, Olimpos, Beydağları, Altınbeşik mağarası (Antalya)Kovada (Isparta), Mercan vadisi, Maçka, Altındere, Hatilla vadisi, Beyşehir,Karagöl, Nemrut Dağı (Adıyaman), Başkomutanlık (Afyon), Honaz Dağı (Denizli)
c)ODUN, KERESTE VE BAZI SANAYİ KOLLARINA HAM MADDE SAĞLAR:
Ormanlardan yakacak odun ve kereste üretilir.Yılda ortalama 6-8 milyon m3 tomruk elde edilir. Bunlar inşaatta, kağıt üretiminde,ambalaj sanayisinde, maden ocaklarında destek ,PTT ve enerji hatlarında taşınma direği olarak kullanılır. Ayrıca çamdan elde edilen reçine, kimya sanayiinde, boya yapımında kullanılır.
Ormanlarımızdan odun ve kereste üretimi orman işletmelerine yapılır.Odunu büyük bir bölümü yakacak olarak evlerin ısıtılmasında kullanılınır.Evlerin ısıtılmasında enerjinin beşte biri odundan sağlanır.
Ormanlarımızı., korunan ormanlar ve verimli parklar hariç işletmemiz gereklidir. Ormanlarımız, orman içinde ve orman kenarında yaşayan köylülerimizin önemli gelir kaynağıdır. Köylerimizin üçte ikisi orman içinde ve kenarında kurulmuştur.Nüfusumuzun onda biri ormanlardan yararlanmaktadır.Bu yönü ile de ormanlarımız vatandaşlarımıza iş temin eden doğal kaynaktır.
MAKİLER
Karadeniz bölgesinde ormanların tahrip edildiği kıyı kuşağında oluşan çalıklara psodomaki (yalancı çalılık )denilir.Akdeniz de ise kızılçam ormanları altında yetişen çalılar,orman tahribi sonucu,hızla yayılarak geniş sahaları kaplar.Buna Maki denir.

PSODOMAKİLER:
Karadenizin kıyısından itibaren birkaç yüz metreye kadar çalı kuşağı vardır.Bu kuşakta Doğuda Trabzon dan Batı Trakya’ya kadar uzanan, kıyıda Akdeniz bitki türlerinden defne, kızılçam, akçakesme,sandal,melengiç,yabani,zeytin,funda yetişir.Güney Marmara kıyılarında benzer çalılıklar görülür.
MAKİLER (AKDENİZ ÇALILARI):
Makiler kızılçam ormanlarının altında ormanların tahrip edilmesiyle ortaya çıkarlar Makilerin çoğu kök ve dal sürgünleri ile gelişme gösterdiğinden hızlı yayılma gösterir.Bölge de makiyi oluşturan çalılar şunlardır; Kermez meşesi, sandal, kocayemiş, keçiboynuzu, defne, mersin, yabani zeytin, sakız, zakkum ve akçakesmedir dir. Bunlar kışın yapraklarını dökmezler, devamlı yeşildirler.
Maki türlerinden en yaygın olanı yapraklarının kenarı dikenli kermez meşesi dir. Bu meşe Akdeniz ikliminin tipik belirticisidir. Kermez meşelerinin sürgünlerini keçiler yemektedir. Bu yüzden meşeler bodur çalı şeklinde kalmaktadır.Dere kenarlarındaki nemli sahalarda ise zakkum, katır tırnağı, hayıt ile mersin ağaççıkları bir araya gelerek ayrı topluluk oluşturmaktadır.
İç ve Doğu Anadolu’daki çalı toplulukları ormanların tahrip edildiği alanlarda görülür. Özellikle karaçam ve meşenin tahrip edildiği alanlarda ladin, ardıç, geyikdikeni, kuşburnu, yabani armut,badem yer alır.
BODUR ÇALI (GARİG):
Akdeniz bölgesinde dikenli diz boyu yüksekliğinde bulunan bitki topluluğuna GARİG veya FRİGANA denir.Garigler, maki ve kızılçamların tahrip edildiği alanlarda ve terkedilmiş tarlalarda görülür.Tohumları rüzgarla kolay taşındığından yayılma yeteneği fazladır. Garigleri oluşturan bitkiler abdest bozan, diken çalısı, ladin, nane, funda ve yasemindir. Gariglerin görüldüğü yerler; Akdeniz’de Mut havzası, Ege’de Çeşme, Karaburun’un batısı, Yamanlar Dağı (İzmir), Dumanlı dağ çevresi, Bodrum, Bergama dır.

BOZKIRLAR:
Yazın kuruyarak, sapsarı kesilen kuraklığa dayanıklı ilkbaharda yetişen ot topluluklarına bozkır denir.Üç ana guruba ayrılır.
1)Doğal Bozkırlar: İç Anadolu da Konya ovası Tuz gölü çevresi ile Ankara’nın güneyine kadar olan sahalarda,G.Doğu Anadolu’nun ovalarında ve platoların da görülür.D.Anadolu da 2000’ m deki ova ve havzalardaki yerlerde yaygındır.Bu sahalarda yağış az olduğundan ağaç yetişmez Bozkırı oluşturan otlar nisanda yeşerir, mayıs da çiçek açar ve tohum bağlar,yaz mevsiminde sararır. Bozkırlar Doğu Anadolu da mayıs da yeşerir,temmuzda sararır. Bozkır alanları ülkemizin buğday ambarı durumundadır.
Bozkırları oluşturan ot türleri;geven, koyun yumağı, kekik tavşan otu, kılıç otu, gelincik, çayır, peygamber çiçeği. İç Anadolu da bozkırlar çeşitli sebeplerden dolayı bozulmuştur. Doğu Anadolu’nun ova ve havzalarında da bozkır bitkileri yaygındır.
2)Uzun Boylu Bozkırlar: Özellikle Doğu Anadolu da doğal bozkırlara göre daha uzun otsu türler yetişir.Bu bozkıra Dağ bozkırı denir.Bu kuşakta civan perçemi, kekik, koyun yumağı yavşan, çoban yastığı görülür.
3)Antropojen Bozkırlar:Güneydoğu Doğu ve İç Anadolu da ormanların tahrip edildiği alanlarda bozkır bitkilerinin yerleşmesi ile oluşmuş bozkırlardır.Böyle sahalara insan eliyle oluşmuş bozkırlarda denir.Su istekleri az olan otsu türler ormanların tahrip edildiği bu alanları kaplar. Antropojen bozkırlarda erken otlatma, otların gelişmemesine neden olur. Bu otların yerinde dikenli ve acı otlar yetişir. Bu yüzden hayvanlar yeterince beslenemez.
YÜKSEK DAĞ ÇAYIRLARI :
Yazların kısa ve yağışlı geçtiği sahalarda uzun boylu dağ çayırları yetişir. Bunlar Sarıkamış, Kars ve Çıldır çevresinde yaygındır. Buralarda sıcaklık az olduğundan çayırlar uzun sürede humusa dönüşür. Bu yüzden toprak organik madde bakımından zenginleşir. Dağ çayırları, büyük baş hayvanların doğal otlaklarıdır. K.Anadolu Dağları ile Toros’ ların yüksek kesimlerinde yüksek çayırlar görülür. Bu sahalar, yayla hayvancılığı yönünden önemlidir. Toroslardaki dağ çayırları aşırı otlanma sonunda önemli ölçüde bozulmuştur, bölgeye has bitkilerin bir bölümü ortadan kalkmıştır. İç Anadolu bazı dikenli otlar ve bozkır bitkileri bu alana yayılmıştır.
TÜRKİYE DE AĞAÇLANDIRMA ÇALIŞMALARI VE AĞAÇLANDIRMANIN ÖNEMİ:
Ülkemizin en az yarısının,ekolojik açıdan ormanla kaplı olması gerekmektedir. Şu anda sadece % 26 sı ormandır. Ormanlarımızın üçte birinden odun ve kereste üretimi yapılır. Gerisi verimsizdir. Buna göre ülkemizin dörtte birinin ağaçlandırılması gerekmektedir. Son yıllarda orman bakanlığınca, ağaçlandırma çalışmalarının başarılı olması için “Ağaçlandırma ve erozyon genel müdürlüğü”kurulmuştur. Ağaçlandırma yapılacak sahada bazı zorluklar bulunur. Bunların başında halkın eğitimsizliği ve bilinçsizliğidir.Buna yönelik eğitici çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemizin doğasının korunması için TEMA gibi, Türkiye tabiatını koruma derneği, Türkiye çevre vakfı gibi vakıf ve dernekler kurulmuştur.
Orman bakanlığı,ağaçlandırma kapsamında vatandaşlara ağaç fidanı dağıtmakta ve bunların nasıl dikileceğini anlatmaktadır. Ayrıca hatıra ormanı kurmak ve yeşil kuşak oluşturmak macıyla orman oluşturulmaktadır.

Ağaçlandırma çalışmaları aynı zamanda istihdamı artırmaktadır. Hayvan otlatılmayan ormanlar doğal yoldan gençleşmekte ve yayılmaktadır. Başarılı ağaçlandırma çalışması yapıldığı takdirde;
Barajların dolması gecikir
Taşkınlar önlenir.
Daha fazla su yer altına gider,kaynak sularımız daha fazla beslenir.
TÜRKİYE TOPARAKLARININ OLUŞUMU:
TOPRAK: Çeşitli kayaların fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları sonucunda meydana gelir.Toprak bitkilerin besin kaynağıdır.
HORİZONLAŞMA: Kayaların üzerinde ayrışma ile bir kat oluşur. Bu katta, kayalardaki besinler bitkiler tarafından alınır. Böylece bu katta mantarlar, bakteriler yavaş yavaş çoğalır. Bitki artıklarının ayrışmasıyla toprak besin maddeleri yönünden zenginleşir. Daha sonra çözülmüş üst kattan alta doğru yağış suları besin maddelerini taşımaya başlar. Bu olaya horizonlaşma denir.
-Toprağın üst katı (A Horizonu), organik madde yüzünden zengin ve genellikle koyu renklidir.
-Alt katta (B Horizonu), üstten gelen karbonatlı bileşikler ve kil birikir. Bu nedenle alt kat kil, karbonatlar ve kireç yönünden zenginleşir. Ancak bol yağış olan bölgelerde fazla yıkanmadan dolayı bu tür maddeler birikmez. Böylece renk, fiziksel ve kimyasal özellikleri farklı toprak katları oluşur.
Ülkemiz toprak çeşitleri yönünden dünyanın en zengin ülkeleri arasındadır.Türkiye topraklarının oluşumunu etkileyen faktörler çok çeşitlidir. Bunlar iklim, bitki örtüsü, ana materyal, zaman, yeryüzü şekilleridir. Türkiye de görülen iklim çeşitlerine bağlı olarak çok çeşitli toprak türleri oluşmuştur.Eğimli arazilerdeki aşınma ve taşınma da delta ovalarında ve yamaçlarda alüvyal ovaların oluşmasını sağlamıştır. Türkiye de çöl, laterit ve tundra toprakları dışında hemen bütün toprak çeşitleri bulunur.
TOPRAKLARIN OLUŞUMU:
1-İKLİM: Toprakların oluşumunda etkili olan iklim faktörleri yağış ve sıcaklıktır.Sıcaklık ve yağış toprak oluşumunu etkileyen en önemli faktörlerdir.
a)Karadeniz İklimi: Bu iklimde yağışın bol olması toprağın yıkanmasında etkili olmaktadır.Topraktaki humus gibi bitkileri besleyen maddeler yıkanmayla taşınır. Onların yerini hidrojen katyonu alır. Yaz yağışına bağlı olarak kimyasal ayrışma devam eder. Bu nedenle Karadeniz bölgesindeki toprakların kalınlığı fazladır.Karadeniz bölgesinde yaprağını döken orman ve ağaçlardan düşen maddeler ayrışarak topraktaki organik maddelerin artmasına neden olur. Hem de koyu renk almasını sağlar.
b)Akdeniz iklimi:
Sıcaklığın yüksek ve yağışın yeterli olması toprağın oksitlenmesini artırmaktadır.Demirin fazla oksitlenmesi, toprağın kırmızı renk almasına yol açar. Kireç taşlarının bulunduğu sahalarda toprak daha çabuk kızıllaşır. Bu yüzden Akdeniz ikliminin etkili olduğu yerlerde Terra Rossa’ lar olmuştur. Akdeniz bölgesi sıcak olduğundan organik maddeler çabuk ayrışır.bir kısmı yağış suları ile taşınır. Bu nedenle Karadeniz göre humus yönünden zengin değildir.
c)Karasal iklim : Bu tür bölgelerde yazın kuraklık, kışın da don olayı ayrışmayı engeller. Toprak oluşumunu sağlayan ayrışma ilkbahar ve son baharda oluşurYağış azlığından dolayı kireçli maddeler altta birikir. İç Anadolu da kahverengi ve kestane renklik topraklar oluşmuştur. Güney Doğu Anadolu sıcaklık fazla olduğundan kurtlanma artmıştır.ve topraklar kırmızı renk almıştır. Doğu Anadolu da yüksek çayırları toprağın organik madde yönünden zengin olmasını sağlamış ve kara toprakları oluşturmuştur.
2- BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bitki Örtüsü;
Eğitim sahalardaki toprakları tüter.
Topraktaki besin maddesini artırır.
Ana materyalinin ayrışmasını iletir.
ÜLKEMİZDEKİ BELLİ BAŞLI BİTKİ TOPLULUKLARININ ETKİSİ ŞÖYLEDİR;
1- Yıldız dağ ve Kuzey Anadolu Dağı kuzeyindeki ormanlar ham toprakları tutar.hane topraktaki organik madde miktarını artırır.
2- Güney Marmara Ege ve Akdeniz bölgelerinin alt kısımlarında sıcaklığın fazlalığından ayrışma kısa sürede olduğundan toprak organik madde yönünden fakirdir. Üst kanunlarda biraz daha fazladır.
3- İç Güney Doğu Anadolu alçak kesimlerinde organik madde az olduğu için topraklar nüfus yönünden fakirdir.
4- Sıcaklığın düşük olduğu kuzey Doğu Anadolu platolarında ve Karadeniz dağlarının yüksek kesimlerinde uzun boylu otların bulunması, toprağın zenginleşmesini sağlar.
Bitki örtüsünün olmadığı yerlerde toprak oluşumu çok zordur. Hem organik madde azdır,hem de organizmalar yoktur. Toprak oluşumunun sürekli devam etmesi ve besin maddeleri dolaşımının sağlanması için toprağın devamlı bitki örtüsü ile kaplı olması gerekmektedir.

3) YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ: Eğim, yükselti, bakı gibi faktörler aynı bölge ve yörede farklı toprak tiplerinin oluşmasına neden olmaktadır.
Eğim: Eğimli araziler suyun tutulmasını ve bitkilerin yetişmesini güçleştirir ve toprakların aşınmasını kolaylaştırır. Aşmanın şiddetli olduğu kesimler toprak örtüsü yönünden yoksundur.
Yükselti: Kuzey ve Güneyde uzanan dağların yükseklerinde sıcaklık yavaş yavaş azalır.Yağış artar.Dikey yönde farklı özellikte olan topraklar görülür. Örnek:Torosların güney yamaçlarında 1000 m’ye kadar kırmızı topraklar, daha yükseklerde kırmızımsı kahverengi topraklar ve orman sınırının üstünde koyu renkli çayır toprakları görülür. Kuzeyde ise, alt katta kestane renkli bozkır toprakları üst üste ise kahverengi orman top yer alır.İç Anadolu da alçaklarda boz renkli bozkır toprakların yükseklerde kahverengi ve kestane renkli topraklara geçilir. Doğu Anadolu kara topraklar görülür.
Bakı: Dağların kuzey ve güney yamaçlarında yağış ve sıcaklık şartları farklıdır.Bu yüzden topraklarda farklıdır. Torosların güney yamaçlarında kırmızı topraklar yer alırken kuzeyde, kireçli kahverengi ormanların toprakları yer alır.
Suyun sızma durumu:
Toprak oluşumu için suyun topraktan sızması gerekir.Su toprakta sızmaz,birikirse toprak doygun hale gelir.Böylece toprak havalanamaz ve bitki kökleri solunum yapamaz Atta tuzlu ve alkollü bileşikler çözünerek dışarı çıkar, suyun buharlaşması ile tuzlu ve alkollü maddeler toprak yüzeyinde birikir. Örnek Konya, Iğdır ve Erzurum da bu yolla çorak topraklar oluşmuştur. Deltaların denize uzak kesimlerinde göl kenarlarında su uzun zaman toprakta kalır. Bataklıklarda sarıkamış gibi bitkiler suyun tabanında birikerek organik topraklar oluşturur.
4)ANA MATERYALİN ETKİLERİ:
Toprağın altında bulunan her türlü kayaya veya depoya ana materyal denir.Toprağın rengini fiziksel ve kimyasal özelliklerini büyük ölçüde ana materyal etkiler. Örnek: Granit,gnays ve volkanik kumlar ayrıştığında kumlu killi tortullar ayrıştığında kumlu, killi tortullar ayrıştığında killi topraklar oluşur.Örnek Ege de genç bazalt lavlarının bulunduğu sahalarda koyu renkli topraklar görülür. Buna karşılık düz alanlarda kırmızı renkli topraklar görülür.Killi ve kireçli arazilerin yaygın olduğu İç Anadolu Ege ve Doğu Anadolu’nun çöküntü sahalarında kireç miktarı fazla koyu renkli rendzina toprakları yer alır.
5)ZAMAN ETKİSİ:
Toprağın oluşması için binlerce yıllık bir zaman geçmesi gerekir.Zaman etkisi ile toprak oluşumu arasındaki ilişkileri genç volkan sahaları ile delta alanları açıkça gösterir. Örnek: Kula da yaşlı bazalt lavları üzerinde 50 cm’lik toprak oluşmuşken, genç bazaltlar üzerinde toprak oluşmamıştır. Deltalarda eski alüvyonlarda 5-10 cm toprak oluşmuşken sürekli alüvyon birikmesinin olduğu alanlarda toprak oluşmamıştır. Sürekli aşınmanın olduğu sahalarda toprak oluşmamaktadır. Çünkü aşınma zaman faktörünü ortadan kaldırır. Bu yüzden dağlık alanlarda ana materyalin etkisini yansıtan sığ,taşlı ve çakıllı topraklar yaygındır.
TOPRAK TİPLERİ:
1)YERLİ TOPRAKLAR: Ülkemizde yerli topraklar ikiye ayrılır.
a)İklimin etkili olduğu yerli topraklar: iklimin etkisine bağlı olarak oluşan bu topraklara aynı zamanda zonal veya klimatik topraklar da denir.Buralardaki toprakların A ve B katları bulunan yerinde oluşmuş topraklar;İç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun ovaları ile Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde gür orman altında görülür.
A-TERRA –ROSSALAR-(KIRMIZI-TOPRAKLAR):
Bu topraklar, Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerimizde görülür.Her türlü kaya üzerinde gelişmişlerdir.Ancak bu topraklar; çoğunlukla kireç taşlarının olduğu alanlarda daha yaygındır. Toprak düz sahalarda kireç taşlarının üzerinde eğimli sahalarda kireç taşlarının çatlakları ve tabaka yüzeyleri boyunca oluşmuştur.Kırmızı Akdeniz toprakları Toroslardaki karstik ovaların tabanlarında görülür.Güney Doğu Anadolu da kırmızı topraklar görülür. Kırmızı Akdeniz toprakları her türlü tarım ürünün yetişmesine uygundur. Toprağın verimi gübre verildiği takdirde artar.
B-ORMAN TOPRAKLARI:
Bu topraklar Karadeniz in büyük bir bölümünde, İç Anadolu’nun yüksek kesimlerinde, Yıldız dağlarında, İç batı Ege’de, Güneydoğu Toroslar da yaygındır. Organik madde yönünden çok zengindir ve koyudur. İkiye ayrılır.
1-Kireçsiz Orman Toprakları: Kuzey Anadolu ve Yıldız Dağlarının fazla yağış alan kuzey yamaçları ile dağların yüksek kesimlerinde fazla yıkanmadan dolayı topraktaki maddeler uzaklaşır, verimsizleşir.
2-Kireçli Orman Toprakları: Kuzey Anadolu Dağ kuşağının güneye bakan yamaçlarında ve iç bölgelerdeki meşe ormanlarının altında görülür. Bu sahalarda yağış az olduğu için üst kattan taşınan karbonatlar altta birikmiştir. Genel olarak orman toprakları tarım yapmaya uygun olmayıp, ormanların yetişmesine elverişlidir. Bu topraklar üzerinde açılan tarlalardan ancak bir kaç yıl iyi verim alınır. Daha sonra toprağın verimi düşer. Orman tahrip olmuştur.
C-BOZKIR VE ÇAYIR TOPRAKLARI:
İç Anadolu, Güney Doğu ve Doğu Anadolu ovalarında bozkırların altında kahverengi topraklar bulunur.Buna karşılık Doğu Anadolu’nun yüksek kesimlerinde humus yönünden zengin toprak vardır
.Bu topraklar:
1-Kahverengi bozkır toprakları: Bunlar İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun alçak kesimlerinde bozkır altında gelişmiştir. Yağış az olduğundan toprağın altında kireç birikimi vardır. Bu topraklarda tahıl tarımı yapılır.
2-Kestane renkli topraklar: Yağışın fazla olduğu İç Anadolu, İç Batı An.ve D.Anadolu’nun platolarında yaygındır. Bu toprakların üzerinde uzun otlar ve meşeler bulunur.Üst toprak verimlidir.Bu topraklarda da tahıl tarımı yapılır.
3-Çernozyomlar(Kara topraklar):Erzurum-Kars platosunda bazalt ve killi araziler üzerinde gelişmiştir.Özellikle Sarıkamış,Kars ve Göle dolaylarında. Buradaki uzun boylu otlar yeterince ayrışmadığından üst toprakta birikerek toprağın koyu renk almasına neden olur. Çernezyom üzerinde yetişen otların verimi yüksektir.Hayvancılık gelişmiştir.Tahıl tarımı yapılır.Bununla beraber tarlalar otlak olarak kullanılmaya daha elverişlidir.
4-Yüksek Dağlardaki çayır toprakları: Bu topraklar D.Karadeniz dağları ile D.Anadolu’nun Yüksek platolarında ve Hakkari dağlarında yaygındır. Organik madde bakımından zengindir.
b-Ana Materyalin Etkili Olduğu Yerli Topraklar:
Bitki örtüsünün zayıf olduğu eğimli yamaçlarda toprak aşınır, geriye sığ bir toprak tabakası kalır. Bu toprakların özelliğini ana madde etkiler. Ana materyalin etkisini yansıtan bu topraklara intrazonal topraklar denir. Bu toprak;
1-Kumlu Topraklar: Karadeniz de kumtaşlarının bulunduğu araziler üzerinde bulunan bu topraklar, özellikle Bolu, Samsun ve Bartın arasında görülür.Ayrıca Isparta(Gölcük) İç An. Ürgüp-Nevşehir arasında Doğu An. Sarıkamış, İzmir(Foça) ve Kızılcahamam dolaylarında görülür. Su geçirgenliği fazla,
havalanması iyi,verimsizdir. Tahıl tarımı alışındaki bazı bitkilerin yetişmesi için gereklidir. Örnek: İç Anadolu’da. üzüm ve patates, Isparta da gül,kumlu topraklarda iyi yetişir. Granit, gnays, mikaşist, trakit ve kuvarsit, kayalarının çözünmesiyle kumlu topraklar oluşmuştur .Ör: D.Karadeniz dağ, G.D.Toroslarda,Yıldız da.
2- Killi ve Kireçli Topraklar: Genellikle İç Anadolu, İç batı An ve D.Anadolu çöküntü havzalarında kireç taşının ayrışmasıyla oluşur. İki gruba ayrılır.
a)Vertisoller: Muş, Altınbaşak ovalarında, Ergene havzasında, Bursa – Karacabey arasında,Menemen ovasında ve Konya da görülür. Killi topraklardır. Bu yüzden, yazın kuruduğunda çatlaklar oluşur. Kışın suya doygun hale gelince çatlakların altında oluşan topraklar yüzeye çıkar. Bu topraklara dönen toprak anlamına gelen vertisol denmiştir. Anadolu da bu topraklara taş doğuran topraklar denir. Toprağın üst kısmı organik madde bakımdan zengindir.Altta kireç birikimi vardır. Sürülmesi zordur.
b)Rendzinalar: Bu topraklar killi ve kireçli göl tortuları veya yumuşak kireç taşlarının bulunduğu sahalarda oluşmuştur. Koyu renkli rendzinaların içinde kireç taşları da bulunur. Toprak, besin maddeleri yönünden zengindir. Bu topraklarda tahıl yetiştiren eğimli sahalarda yer yer ormanlar yetişir. İç Anadolu Trakya Ege ve D.Anadolu da yaygındır.
3-Çorak (tuzlu ve Alkali)Topraklar: Deniz suyu ile tuzlu taban suyu etkisinde kalan sahalarda ve içinde tuzlu veya alkollü madde bulunduran tortul arazilerde görülür. Konya havzasında Ak göl ve Çumra’nın kuzeyinde çorak topraklar vardır. Taban suyunda bulunan sülfat ve klorürler yüzeye çıkarak birikir. Toprak yüzeyinde kümeler oluşur. Bu topraklar havanın nemini alarak yazın bile ıslak yüzey oluşturur. Erzurum ovasında, Küçük Menderes deltasında ince tuz tabakası ile kaplı topraklar oluşur. Oltu, Kağızman-Iğdır arasında,ispir ve Şebinkarahisar civarında da çorak topraklar bulunur. Bu tür toprakların tarımsal değeri yoktur.
TAŞINMIŞ TOPRAKLAR:
Akarsu,rüzgar,buzul gibi dış kuvvetleri aşındırarak taşıdığı materyallerin birikmesiyle oluşan topraklara denir. Bu gruba giren topraklar şunlardır.
1-Alüvyal topraklar: Bu tür topraklar; delta ovalarında ve akarsuların oluşturduğu çöküntü ovalarında yaygındır. Akarsular taşıdığı malzemeleri geniş sahalara yayar ve biriktirir.Malzemelerin boyutuna göre alüvyon topraklarda; kumlu, killi bazende kumlu- killi katlar bulunur. Sürekli birikmenin olduğu alüvyon topraklarda horizonlaşma görülmez. Buna karşılık taşkınların olduğu kenar kısımlarda sığ topraklar vardır.Örnek
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
afra ve Çarşamba ovalarının güneyinde alüvyon üzerinde gelişmiş topraklar vardır.
Muş ve Erzurum ovalarında özellikle taban suyunun yüksek olduğu yerlerde ve delta ovalarının altında uzun süre su altında kalan sulu alüvyal topraklara rastlanır. Alüvyal topraklar; mil ve kumdan oluştuğu için kolay işlenir. Verimli topraklardır. Karadeniz delta ovalarında sebze, meyve ve akarsu kenarlarında çeltik, Ege ve Akdeniz deltalarında sebzecilik, meyvecilik ve seracılık yapılır. Çukurova da iklimin etkisinden dolayı yılda birden fazla ürün alınır.
2-Yamaç Toprakları: Dağ yamaçlarından taşınan maddeler yamaçların eteklerinde birikir. Bu biriken toprakta yamaç deposu, bu depoların üzerindeki topraklara yamaç toprakları denir.Bu toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerini yamaçtan gelen malzemenin özelliklerini etkilemektedir. Yamaç depolarındaki kaba malzemeler yamaçta sellerin oluştuğunu, ince malzemeler doğal dengenin bozulmadığını gösterir. Yamaç toprakların dağ kuşaklarımızın etekleri boyunca yer yer görülür. Bunlar, Toros Dağ., Akdeniz eteklerinde, Ege’ de Bozdağlar ve Aydın Dağlarının eteklerinde depolar ve yamaç toprakları bulunur.Bu topraklar üzerinde;ormanlar,üzüm bağları ve meyve bahçeleri görülmektedirEge’ deki zeytin, incir ağaçları ve tütün tarlaları ile Toroslardaki turunçgillerin bir bölümü bu topraklar üzerinde yetişmektedir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 31 Aralık 2007, 14:53   #2
BLaCK_and_WHiTe
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Türkiye Coğrafyası A dan Z ye




NÜFUS VE YERLEŞME

Sınırları belli bir alanda yaşayan insan sayısına Nüfus denir. Nüfus, bir ülkenin üretim ve tüketiminin artmasında ayrıca ekonomik gelişmesinde etkili olmaktadır. Nüfus coğrafyasının ilgilendiği başlıca konular şunlardır:
Þ Nüfus sayısı
Þ Nüfus artışı
Þ Nüfusun fiziki yapısı
Þ Nüfus hareketleri
Þ Nüfusun dağılışı ve değişimi
Þ Nüfusun ekonomik ve kültürel özellikleri
Nüfus coğrafyası bu bilgileri daha çok nüfus sayımlarından, doğum, ölüm ve göç gibi olayların kayıtlarından elde eder.
Nüfusun özellikleri, nüfus artış hızı, nüfus hareketleri ve nüfus olaylarını inceleyen bilim dalına Demografya (Demografi) denir.

TÜRKİYE’DE NÜFUS VE NÜFUS SAYIMLARI:

Bir yerdeki insan sayısı, insan sayısının dağılışı ve zaman içerisinde gösterdiği değişiklik, nüfus hareketleri ve nüfus yoğunluğu coğrafya açısından büyük önem taşır. Ülke kalkınmasında tutarlı kararların verilebilmesi için eldeki mevcut insan kaynaklarının bilinmesi gerekir. Bir ülkedeki nüfusun eğitim durumu, ekonomik faaliyet kollarına göre dağılışı, yaş gruplarına göre durumu vb özellikler bilinmezse doğru bir planlama yapılamaz ve ülke kalkınmasında gerekli olan kararlar alınamaz. Bu bilgilerde ancak nüfus sayımlarıyla elde edilir.
Türkiye’de ilk nüfus sayımı1927 yılında yapılmıştır. İkincisi 1935 yılında, daha sonra her 5 yılda bir nüfus sayımları yapılmıştır. 1990 dan sonra alınan kararla her 10 yılda bir sayım yapılacaktı. Ancak 1997 yılında seçmen yaşının düşürülmesinden dolayı tekrar sayım yapıldı. Son nüfus sayımı ise 2000 yılında yapılmıştır.


SAYIM YILLARINA GÖRE TÜRKİYE NÜFUSU
SAYIM TARİHİ NÜFUS İL SAYISI İLÇE SAYISI NÜFUS YOĞUNLUĞU
1927 13.648.270 63 328 18
1935 16.158.018 57 356 21
1940 17.820.950 63 370 23
1945 18.790.174 63 396 24
1950 20.947.188 63 422 27
1955 24.064.763 66 493 31
1960 27.754.820 67 570 36
1965 31.391.421 67 571 41
1970 35.605.176 67 572 46
1975 40.347.719 67 572 52
1980 44.736.957 67 572 58
1985 50.664.458 67 580 65
1990 56.473.035 73 829 73
1997 62.610.252 80 ---- 81
2000 67.844.903 81 850 88

Nüfus Sayımı Yapılmasının Sebepleri:

1. Nüfusun miktarını öğrenmek.
2. Nüfus artış hızını, dağılışını öğrenmek.
3. Nüfusun yaş , cinsiyet durumunu,
4. Köy-kent nüfusunu,
5. Çalışan nüfusun sektörlere göre dağılışını,
6. Eğitim durumunu,
7. İşsizlik oranını öğrenmek .
8. Asker çağındakileri ve seçmen sayısını öğrenmek gibi sebeplerle sayım yapılır.

NOT:Nüfusu en fazla olan bölgemiz Marmara, en az olan bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesidir (1997).
NOT
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ünya üzerinde nüfusu en fazla olan kıta Asya, en az olan kıta Avustralya (Okyanusya) kıtasıdır. Antarktika kıtasında ise yerleşik hayat yoktur.


BÖLGELERE GÖRE NÜFUS ARTIŞI (‰) (2000 VERİLERİ)
Marmara Bölgesi ‰26.61
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ‰24.73
Akdeniz Bölgesi ‰21.63
Ege Bölgesi ‰16.45
İç Anadolu Bölgesi ‰15.92
Doğu Anadolu Bölgesi ‰13.92
Karadeniz Bölgesi ‰3.66

Nüfusun Dağılışında Etkili Faktörler:

1.İklim : Çok sıcak ve çok soğuk iklimler seyrek nüfusludur. Yağışların fazla , kışların ılık geçtiği iklim bölgeleri sık nüfusludur. Örnek ; kutup bölgeleri , çöl bölgeleri ve Ekvatorda 1000 m.’nin altındaki yerler (yüksek nem ve sıcaklıktan) seyrek nüfusludur.
2.Yer şekilleri: iklim şartları elverişli olsa bile dağlık kesimler seyrek nüfuslanmıştır. Ör. Dünya üzerinde Alp-Himalaya dağları, Yurdumuzda ise Menteşe yöresi, Taşeli platosu, Teke yarımadası Toroslar gibi.

3.Su imkanı : Akarsu çevreleri su imkanı ve verimli tarım alanlarından dolayı sık nüfusludur. Bu genellemeye Ekvatoral bölge akarsuları (Amazon, Kongo) ve Kutup iklim bölgesindeki akarsular uymaz. Ekvatoral bölgede yüksek nem ve sıcaklıktan, kutuplarda ise düşük sıcaklıktan dolayı nüfus seyrektir. Sık nüfuslu akarsu havzalarına örnek olarak; İndus, Ganj, Fırat-Dicle, Nil gösterilebilir.

4.Sanayi: Sanayi nin gelişmiş olduğu yerler iş imkanından dolayı sık nüfusludur. Ör.İstanbul , Bursa, İzmir, Adana gibi. Dünya üzerinde ise Japonya, Batı Avrupa ülkeleri ve A.B.D’nin doğusu sanayiden dolayı sık nüfusludur.

5.Tarım : Tarımsal faaliyetlerin gelişmiş olduğu yerler sık nüfusludur. Ör. Akhisar, Çukurova, Bafra ,Çarşamba gibi.

6.Ulaşım :Ulaşımın gelişmiş olduğu yerlerde ticarette geliştiği için sık nüfuslanmıştır.

7.Turizm :Turizmin gelişmiş olduğu yerlerde mevsimlik te olsa nüfus artar. Örnek kıyı bölgelerimizde yaz döneminde, Bursa-Uludağ, Bolu-Kartalkaya, Kayseri-Erciyes’ te ise kış döneminde nüfus artar.

8.Yer altı kaynakları: Yer altı kaynaklarının çıkarıldığı ve işlendiği yerler sık nüfusludur. Ör. Soma, Ereğli, Karabük, Seydişehir gibi.

9.Bitki örtüsü:Ormanların sık ve gür olduğu alanlar seyrek nüfuslanmıştır.örnek Amazon-Kongo Havzaları gibi.

10. Kara ve Denizlerin Dağılışı: Dünya nüfusunun büyük bir kısmı kuzey yarım kürede ılıman kuşaktadır. Sebebi karaların geniş alan kaplaması.

NOT
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ir ülkede nüfusun dağılışı büyük ölçüde iklim ve yer şekillerine bağlı ise o ülke geri kalmış, iklim ve yer şekillerinden bağımsız ise gelişmiş ülkedir.

DÜNYA ÜZERİNDEKİ SIK NÜFUSLU BÖLGELER

Þ Muson iklim bölgesi (İndus, Ganj nehirleri, Japonya gibi):iklim ve sanayiden dolayı.
Þ Avrupa ülkeleri :Sanayinin gelişmiş olması.
Þ Kuzey Afrika’da Nil Nehri çevresi
Þ A.B.D’nin doğusu :Sanayinin gelişmiş olması

DÜNYANIN SEYREK NÜFUSLANMIŞ BÖLGELERİ

Þ Dönenceler çevresindeki çöller.
Þ Yüksek dağlık bölgeler
Þ Kutup Bölgeleri
Þ Bataklıklar
Þ Ekvatoral bölgede 1000 metrenin altındaki alanlar.

Nüfus Artışı ve Sonuçları: Bir ülkede nüfus artmasında doğumların ölümlerden fazla olması ve dış göçler etkilidir. Türkiye nüfusunun artmasında en fazla doğum oranlarının yüksekliği etkilidir. Ayrıca sağlık hizmetlerindeki gelişmeler, çocuk ölümlerinin azalması, beslenme şartlarının iyileşmesi ile ortalama insan ömrünün uzaması gösterilebilir.
Türkiye’de en az nüfus artışı 1940-45 yıllarında olmuştur(%010,59). Sebebi ikinci dünya savaşından dolayı genç nüfusun askerde olması(seferberlik durumu) ve kıtlıktır. En fazla nüfus artışı 1955-60 yılları arasında olmuştur (%o 28,58). Savaşların bitmesi, sağlık hizmetlerindeki gelişmeler gösterilebilir.

Hızlı Nüfus Artışının Olumsuz Etkileri:

Þ Tüketim artar. İhracat azalır veya ithalat artar.
Þ Demografik( Nüfusa yapılan yatırım-yol su ,elektrik, konut, hastane, okul gibi) yatırımlar artar.
Þ Tasarruflar azalır.
Þ Kalkınma hızı yavaşlar.
Þ Kişi başına düşen milli gelir azalır.
Þ Konut sıkıntısı olur. Sonuçta gecekondulaşma olur.
Þ İşsizlik artar. İç ve dış göçler artar.
Þ Tarım alanlarının amaç dışı kullanımı artar.
Þ Çevre sorunları artar.
Þ Bir ülkede milli gelir sürekli olarak artmasına rağmen ,kişi başına düşen gelir aynı şekilde artmıyorsa , o ülkede nüfus artış hızı fazladır.
Þ Bir ülkede çalışan nüfusun yaş ortalaması düşük ise , o ülkede doğum oranı yüksektir (nüfus artış hızı fazladır).
Þ Bir yerde nüfusun artması ile iş imkanları arasında bir paralellik varsa , orada nüfus artışında dış göçler etkilidir.

Hızlı Nüfus Artışının Olumlu Etkileri:

Þ Mal ve hizmetlere talep artar.
Þ Ekonomide çeşitlilik artar.
Þ Ülke savunmasına katkısı olur.
Þ İşçi ücretleri düşer. Dolayısıyla üretim maliyeti azalır

Nüfusun Yapısı:

A- Yaş Yapısı:


YAŞ GRUPLARI GELİŞMİŞ ÜLKELER GERİ KALMIŞ ÜLKELER TÜRKİYE
0-19(Genç yaş) %30’dan az %55 %48
20-64(Orta yaş) %55 %41 %47
64…(Yaşlı) %15 %4’ten az %5

1. Genç nüfus (0-14 veya 0-24 yaş) : Gelişmiş ülkelerde genç nüfusun oranı azdır. Doğum oranı düşük olduğu için. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde doğum oranlarının fazlalığından dolayı genç nüfus fazladır. Ülkemizde bu nüfusun oranı %55 ‘tir. Bu nüfus bağımlı (tüketici) nüfustur.

2. Olgun Nüfus (15-64 veya 25-64 yaş):Çalışan (etkin ) nüfustur. Gelişmiş ülkelerde bu nüfus fazla iken, diğerlerinde azdır. Ülkemizde bu nüfusun oranı %41 dir.

3. yaşlı Nüfus(65 +):Genç nüfus kadar olmasa da tüketici nüfustur. Gelişmiş ülkelerde ortalama yaşam süresi daha uzun olduğu için bu nüfusun oranı yüksektir. Ülkemizde bu nüfusun oranı %4 tür.

B-Cinsiyet Yapısı: Ülkemizde kadın erkek nüfus genelde birbirine yakındır. Fakat göç alan illerimizde erkek nüfusunda, göç veren illerimizde ise kadın nüfusunda bir fazlalık olmaktadır.

C. Eğitim Durumu: Okuma Yazma seferberlikleri ile okur yazar oranımız %90 lara çıkarılmıştır. Ancak bu oranda üniversite mezunlarını oranı çok azdır. D. Köy-Kent Nüfusu: 1927 yılı sayımına göre nüfusumuzun %76 sı köylerde yaşarken , 1990 da bu oran %41 lere düşmüştür. Sebebi köyden kente olan göçlerdir. E. Ekonomik Faaliyetlere Göre Durumu: 1927 yılı sayımına göre nüfusun %82 si tarımda çalışırken ,1990 da bu oran %54 e düşmüştür. Sebebi, tarım dışı sektörlerin gelişmesidir (sanayi ve kamu hizmetleri).

NÜFUS YOĞUNLUĞU:

1. Matematik(aritmetik )nüfus yoğunluğu
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ir ülke veya bölgedeki toplam nüfusun o ülke yada bölgenin toplam yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen sayıya Aritmetik nüfus yoğunluğu denir.
Aritmetik nüfus yoğunluğu = toplam nüfus / yüzölçümü = kişi / km2

Þ 1997 sayımına göre nüfus miktarı ve yoğunluğu en fazla olan bölgemiz Marmara iken, en az olan bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesidir.
Þ Türkiye’nin aritmetik nüfus yoğunluğu = 67.844.903 / 774.815 = 87 kişi / km2’dir.(2000 verileri)

2.Tarımsal nüfus yoğunluğu
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ir ülke veya bölgede tarımla geçinen nüfusun tarım alanlarına bölünmesiyle elde edilir. Bu yöntem ekonomisi tarıma bağlı ülkeler için daha geçerli bir yöntemdir.
Tarımsal nüfus yoğunluğu = Tarımsal nüfus / Tarım alanları = kişi / km2
Þ Tarımsal nüfus yoğunluğu en fazla olan bölgemiz Doğu Anadolu, en az olan bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir.
Þ Ülkemizin tarımsal nüfus yoğunluğu = 24.670.000 / 240.000 = 103 kişi / km2’dir.(1990 verileri)

3.FİZYOLOJİK NÜFUS YOĞUNLUĞU
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ir ülke veya bölgedeki toplam nüfusun tarım topraklarına bölünmesiyle ortaya çıkan yoğunluğa fizyolojik nüfus yoğunluğu denir.
Fizyolojik nüfus yoğunluğu = Toplam nüfus / Tarım alanları = kişi / km2
Þ Bir ülkede tarımsal nüfus yoğunluğu, fizyolojik nüfus yoğunluğuna yakın çıkıyorsa, o ülkede çalışan nüfusun büyük bir bölümü tarım sektöründe çalışıyor demektir.
Þ Ülkemizin fizyolojik nüfus yoğunluğu = 67.844.903 / 240.000 = 282 kişi / km2’dir.(2000 verileri)


SEKTÖRLER GELİŞMİŞ ÜLKELER GERİ KALMIŞ ÜLKELER TÜRKİYE
Tarım %10 %60 %50,5
Sanayi %30 %10 %13,4
Hizmet %60 %30 %36,1


YERLEŞME:

Konut Tipinde Etkili Faktörler:
Þ İklim ve bitki örtüsü: Nemli iklim bölgelerinde genellikle ahşap evler, kurak iklim bölgelerinde ise toprak ve ker*** evler vardır.örnek ; Karadeniz Bölgesinde ahşap , İç, Doğu ve G.Doğu Anadolu Bölgelerinde ker*** evler hakimdir.
Þ Doğal çevrede en fazla bulunan yapı malzemesi
Þ Ekonomik ve sosyal yapı: Göçebe hayatı sürdürenlerde konut genelde çadırdır.
Þ Deprem bölgeleri

Yerleşme Tipleri:

A-Kırsal Yerleşme:

Nüfusu 3.000 ‘e kadar olan yerleşim birimleridir. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. İş bölümü , alt yapı hizmetleri, eğitim –sağlık hizmetleri gelişmemiştir. Kırsal yerleşmelerde en büyük yerleşim birimi köydür. Köyden daha küçük olan yerleşim birimleri (köy altı yerleşmeleri) : Çiftlik , mezra. Kom , divan , yayla, oba gibi adlarla adlandırılır.
Þ Yayla:Yazın köylülerin hayvanlarını otlatmak için çıktıkları alanlardır.
Þ Mezra:Tarım ve hayvancılığın bir arada yapıldığı geçici yerleşmelerdir.
Þ Kom:Hayvan yetiştirmek amacıyla oluşturulmuş ev ve eklentileridir.
Þ Ağıl:Koyun ve keçi sürülerinin gecelemesi için oluşturulmuş barınaklardır.
Þ Oba:Hayvancılıkla uğraşan aile ve aşiretlerin kurduğu geçici yerleşmelerdir.
Þ Divan
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ir köyü oluşturan, birbirinden uzakta kurulmuş mahallelerdir.
Þ Çiftlik:Tarım arazileri içinde ve kenarında kurulmuş çiftlik evleridir.
Þ Dam
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
aha çok hayvan yetiştirilen geçici yerleşmelerdir.
Þ Bağ evleri
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ağcılık faaliyetlerini geliştirmek amacıyla yapılmış evlerdir.
Þ Dalyan
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
eniz kıyılarında balık üretmek için yapılmış yerleşmelerdir.

Kırsal Yerleşmeler:

1.Toplu Yerleşme: Yağışın ve suyun az olduğu alanlarda görülür. İnsanlar su başlarında toplanmıştır. Yurdumuzun büyük bir kesiminde toplu yerleşme hakimdir.

2.Dağınık Yerleşme: Yağışın bol olduğu , su sıkıntısının olmadığı nemli iklim bölgelerinde eğimli arazilerde görülür. Evler arasında tarla , bağ ve bahçeler vardır. Yurdumuzda en fazla Doğu Karadeniz Bölümünde görülür.

Not: Dağınık ve toplu yerleşme üzerinde etkili olan faktörler: Yağış ve yer şekilleridir.

B-KENTSEL YERLEŞME:

Nüfusu 10.000 den fazla olan yerleşim birimleridir.Sanayi, ticaret, eğitim ve yönetim alanlarında çalışan insanların yaşadığı büyük yerleşim birimleridir. Türkiye’de kentsel nüfus sürekli olarak artmaktadır. Sebebi ; köyden kente olan göçlerdir. Türkiye’de kentleşme hızı , sanayileşme hızından daha yüksektir. Bu durum gecekondulaşmayı (Çarpık kentleşme) beraberinde getirmiştir. Ayrıca trafik, eğitim-sağlık problemleri , hava kirliliği ve fabrikaların kent içinde kalması gibi durumları oluşturmaktadır. Kentleşme hızının en fazla olduğu bölgemiz Marmara iken, en düşük olduğu bölgemiz Karadeniz Bölgesidir.

Şehirler Fonksiyonlarına Göre Şu Gruplara Ayrılır:

1.Tarım şehirleri: Ege Bölgesinde; Akhisar, Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Ödemiş, Tire gibi. Marmara Bölgesinde ; Kırklareli, İnegöl, Lüleburgaz gibi. Karadeniz Bölgesinde; Bafra, Çarşamba, Giresun ,Rize, Düzce, Niksar gibi.
İç Anadolu Bölgesinde; Karaman ,Aksaray, Akşehir, Kırşehir, Nevşehir, Niğde gibi.

2. Ticaret Şehirleri: İstanbul, İzmir, Denizli, Manisa, Aydın, Ankara, Konya, Bursa, Kayseri, Eskişehir, Afyon, Malatya, Van ,Elazığ, Ş.Urfa, G.Antep gibi.

3. Sanayi Şehirleri: İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, İzmir. Adana, Batman, Karabük ,Ereğli, Kırıkkale, Seydişehir, İskenderun gibi.
4. Liman Şehirleri: İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya, Samsun, Trabzon, İskenderun, Zonguldak gibi

5. Turizm Şehirleri: İstanbul, İzmir,Çeşme, Antalya, Bodrum; Marmaris,Fethiye, Kuşadası , Alanya, Mersin, Bursa, Bolu, Nevşehir (ürgüp-Göreme) gibi.
6. İdari Şehirler: Ankara (başkent), İstanbul, Bursa, Konya, Edirne (geçmişte başkent olmaları)
7. Askeri Şehirler: Sarıkamış, Çorlu, Erzurum, Konya, Malatya , Kırkağaç, Manisa gibi.

8. Kültürel Şehirler: İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere bazı yerleşim merkezlerimizin gelişmesinde o merkezlerde bulunan üniversiteler de etkili olmuştur.

NOT:İl ile şehir kavramları farklıdır. İl idari bir birim, şehir ise ilin merkezidir. (Sakarya ilinin merkezi Adapazarıdır)

GÖÇLER:

İÇ GÖÇLER:İç göçler 1950 ‘den sonra Ulaşımın gelişmesi ve sanayileşme ile artış göstermiştir.

İç Göçün (Köyden Kente) Sebepleri:

1. Hızlı Nüfus artışı,
2. Tarım alanlarının miras yoluyla küçük parçalara ayrılması,
3. Tarımda makineleşme ile işsizliğin oluşması (bu genelleme Karadeniz bölgesi için geçerliliğini yitirir.).
4. Eğitim hizmetleri, alt yapı hizmetlerinin yetersizliği,
5. Kan davaları ve terör.
6. İklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri.
7. Sağlık hizmetlerinin yetersizliği (en az etkili).
8. İş imkanlarının sınırlı olması.
9. Kentlerde sanayinin gelişmiş olması

Köyden Kente Göçün Sonuçları:

1. Nüfusun dağılışında dengesizlik olur.
2. Yatırımların dağılışında dengesizlik olur.
3. İşsizlik ortaya çıkar.
4. Konut sıkıntısı olur. Sonuçta gecekondulaşma olur.
5. Sanayi tesisleri (fabrikalar) kent içinde kalır.
6. Çevre sorunları artar.
7. Trafik, eğitim-sağlık problemleri olur.
8. Alt yapı hizmetlerinin götürülmesi zorlaşır.
9. Kültür çatışması olur.
10. Kırsal kesimdeki yatırımlarda verimsizlik olur.

Köyden Kente Göçü Önlemek İçin;

1. Sulamalı tarım yaygınlaştırılmalı,
2. Modern tarım yöntemleri yaygınlaştırılmalı.
3. Besi ve ahır hayvancılığı geliştirilmeli.
4. Eğitim –sağlık hizmetleri geliştirilmeli.
5. Tarıma dayalı sanayi kolları kırsal kesime kaydırılmalı
6. Alt yapı hizmetleri geliştirilmeli (yol ,su, elektrik, haberleşme).

DIŞ GÖÇLER:Ülkeler arası yapılan göçlerdir.

Dış Göçlerin Nedenleri:

1)Savaşlar, baskı, zulüm, tehdit.
2)Tabii afetler (Depremler, salgın hastalıklar, kıtlık gibi)
3)Geçim sıkıntısı
4)Sınırların değişmesi
5)Uluslar arası antlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi.

Dış Göçlerin Sonuçları:

1. Ülkeler arası ekonomik ilişkiler gelişir.
2. Kültür alışverişi olur.
3. Turizmin gelişmesine katkı sağlar.
4. Döviz girdisi artar.
5. İşsizlik kısmen azalır.
6. Aileler bölünür.
7. Göç alan ülkede nüfus artar.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Aralık 2007, 14:56   #3
BLaCK_and_WHiTe
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Türkiye Coğrafyası A dan Z ye




TÜRKİYE'NİN TOPLAM ORMAN ALANI
(Orman Alanı Miktarı ve Ormanlık Oranı)
Normal Koru Ormanı (Ha) : 8940214
Bozuk Koru Ormanı (Ha) : 6499380
TOPLAM KORU ORMANI (Ha) : 15439594
Normal Baltalık Ormanı (Ha) : 1681006
Bozuk Baltalık Ormanı (Ha) : 4068146
TOPLAM BALTALIK ORMANI (Ha) : 5749152
Açıklık Alanı (Ha) : 56657254
TOPLAM ORMAN ALANI (Ha) : 21188746
Genel Saha (Ha) : 77846000
Ormanlık Oranı (%) : 27,22

Ağaç Nedir?

Boyu en az 5 metre, çapı da 10 cm'den aşağı olmayan, dal sürgün ve yapraklarının oluşturduğu tepe tacını tek bir gövde üzerinde taşıyan, her yıl çap artımı yaparak kalınlaşan, sürgün vererek boylanan, hücrelerinin büyük bölümü odunlaşmış olan, uzun ömürlü bitkilere AĞAÇ denir...

Bir ağaç; temel olarak kök, gövde, dal ve yaprak olmak üzere 4 ana organdan oluşur. Bu organların biçim, boyut, yoğunluk, hacim, ağırlık, boy, çap, yıllık artım gibi özellikleri ağacı biçimlendiren temel özelliklerdir...

Bir ağacın yaşayıp gelişebilmesi için; ışık, sıcaklık, CO2, O2, su ve mineral madde gereklidir.

Ağaçların; topraktan su ve mineral maddelerini, havadan ise karbondioksiti almak, güneş enerjisini kullanarak organik madde üretmek, havaya oksijen vermek, canlılara besin ve barınak sağlamak gibi çok önemli işlevleri vardır. Ağaçlar bu işlevleri yerine getirirken çevrelerindeki canlı ve cansız tüm varlıklarla karşılıklı olarak birebir ilişki ve etkileşim halindedirler. Bu yüzden ağaçlar içinde bulundukları ekosistemler için vazgeçilmez elemanlardırlar. Ağaçların yok olması; yaşama ortamının bozulması ve iklimin olumsuz yönde etkilenmesi ve devamında yaşam zincirinin kopması, en sonunda da tüm yaşamın yok olması anlamına gelir...

Ağaçlar ışık, yer, su ve mineral maddeler yüzünden birbirleriyle amansız bir rekabet içerisine girerler. Bu rekabette baskın çıkabilmek ve dolayısıyla hayatta kalabilmek için tepe ve köklerini hızla geliştirmeye çalışır, gölgeye dayanıklı yaprak üretir, işlevini kaybeden organlarını (yaprak - dal - kök) terkeder, rakiplerini gölgeleyerek altetmeye çalışırlar. Bazı ağaç türleri (ceviz, meşe, huş, dişbudak, ıhlamur gibi..) kök ve yapraklarından salgıladıkları sıvı ve gazlarla komşu bitkilere zarar bile verebilirler...
Rekortmen Ağaçlar


En Hacimli Ağaç:
Yeryüzünde yaşayan en hacimli varlık, Sequoia Ulusal Parkında (Kaliforniya, ABD) bulunan 85 metre yüksekliğindeki kaliforniya sekoyasıdır. (Sequoiadendron giganteum) "General Sherman" adı verilen bu ağacın gövdesinin çapı (yerden 1.52 m. yükseklikte) 24.32 metredir. Odunundan 5 milyar kibrit yapmak mümkündür. Yaprakları mavimsi yeşil olan bu ağacın kızılkahverengi kabukları yer yer 61 cm. kalınlığındadır. 1968 de yapılan resmi açıklamada bu ağacın ağırlığı 2030 ton olarak belirtilmiştir.

En Geniş Gövdeli Ağaç:
Meksika'nın Onaxaca eyaletinde bulunan "Santa Maria del Tule" adlı Montezuma selvisinin yerden 1.52 cm. yükseklikte gövde çapı 34.1 - 34.4 metredir. Etna dağı(Sicilya,İtalya) üzerinde bulunan ve "Yüz At Ağacı" adıyla anılan kestane ağacının ise gövde çapının 51 metre olduğu 1972 yılında açıklanmıştır.

En Hızlı Büyüyen Ağaç:
Botanik açıdan ağaçsı ot olarak sınıflandırılan Bambu sayılmazsa, dünyanın en hızlı büyüyen ağacı 17 Haziran 1974'te Malezya-Sabah'da dikildikten sonra 13 ayda 10.74 metre büyüyen bir "Albizzia falcata" dır... 30 metreyi en kısa sürede geçme rekoru 5 3/4 yılla Papua Yeni Gine'de bulunan bir Okaliptüs ağacınındır.

En Yavaş Büyüyen Ağaç:
Ağaçların büyümeleri büyük çapta koşullara bağlı olsa da, porsuk ve şimşir gibi türler herzaman yavaş büyürler. Bu konuda en aşırı örnek Kutup ağaç sınırı yakınlarında 98 yılda ancak 28 cm. büyüyebilen ve gövde çapı yalnızca 2.5 cm ye ulaşan bir Sitka Ladinidir.


Orman Nedir?

Orman; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak hava, su , ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerinin birlikte oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen bir ekosistemdir.

Orman; beş metreden daha boylu orman ağaçlarının baskın olduğu ve birbirlerini etkileyecek sıklıkta bulunduğu, kendine özgü iklim ve toprak koşulları oluşturduğu bir yaşam birliğidir.

Orman; bitki köklerinin etkileyebildiği 1-2 metre toprak derinliğinden ağaçların birkaç metre yukarısına kadar uzanan ve en az bir hektar alan kaplayan bir varlıktır...

Ormanı oluşturan sonsuz sayıdaki tüm madde ve olaylar birbirleriyle karşılıklı ilişki ve etkileşim halindedirler.
Bu haliyle orman, çok sayıda bitki ve hayvan populasyonlarından oluşan bir yaşama ortaklığı, bir yaşam birliği, bir ekosistem ve hatta büyük bir canlı organizma olarak tanımlanmaktadır.

Ormanın baskın elemanı ağaçlardır... Bu nedenle orman, ancak orman ağaçlarının toplu halde yaşayabildiği bir ortamda kurulabilir.
Ormanların faydaları;

Ormanlar; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak hava, su , ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerinin birlikte oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen ekosistemler olup, dünya yaşamı için vazgeçilmezdirler...

- Ormanlar yaşantımızın her safhasında ihtiyaç duyduğumuz yapacak ve yakacak hammadde kaynağıdır. Bunun yanı sıra bitkisel nitelikli tohum, çiçek, kozalak vb. ile mineral nitelikli çakıl, kum vb.hammadde kaynaklarının bir kısmı da ormanlardan elde edilmektedir.

- Ormanlar, bitkiler ve hayvanlar için doğal bir su kaynağıdır. Kar ve yağmur biçimindeki yağışı yapraklı, dalları, gövdesi ve kökleri ve tutarak sellerin ve taşkınların oluşmasını önler. Ayrıca yer altı sularının oluşmasına yardım eder.

- Ormanlar erozyonu önler. Ormanlar rüzgarın hızını azaltır, toprağı kökleri ile tutarak yağışların ve akarsuların toprağı taşımasını önler.

- Ormanlar, yaban hayatı ve av kaynaklarını koruru. Nesli tükenmekte olan hayvanların üretimi, korunması ve barınmasında koruma alanları oluşturur. Bu sahalar milyonlarca canlının yuvasıdır.

- Ormanlar bitki örtüsü ve toprak içerisinde büyük miktarda karbon depoladıklarından, ikim üzerinde olumlu etkiler yapar. Aşırı sıcaklıkları düzenler, bir ısı tamponu gibi görev yapar. Sıcağı soğuğu dengeler, yaz sıcaklığını azaltırken, kış sıcaklığını artırır, radyasyonu önler.

- Su buharını yoğunlaştırarak yağmur haline gelmesini sağlar. Rüzgar hızını azaltarak toprak ve kar savurmalarını ve rüzgarın kurutucu etkisini yok eder. Bu nedenle açık alanlara oranla ormanlarda gündüzler serin geceler ise sıcaktır.

- Ormanlar, eğlenme, dinlenme ve boş zamanları değerlendirme imkanı sağlar. Havası, suyu, doğal görünümleri ve sakin ortamı ile özellikle şehirlerde yaşayan insanları kendisine çeker. Bu yönüyle insanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu rol oynar.

- Yerleşim alanları çevresindeki hava kirliliğini ve gürültüyü önlemesi ile insan sağlığı bakımından büyük önem taşır. Ormanların insan sağlığı üzerindeki bütün bu olumlu yararları nedeniyle büyük kentlerin çevresinde ormanlar yetiştirilmekte, dinlenme yerleri kurulmaktadır.

- Ormanlar, orman içinde ve dışında yaşayan insanlara çeşitli iş alanları sağlar, işsizliği önlemede etkin rol oynar, böylece köyden kente göçü azaltır.

- Ormanlar, ulusal savunma ve güvenlik bakımından da çok önemlidir. Askeri birliklerin savaş tesisleri ile araç ve gereçlerinin gizlenmesinde, savaş ekonomisi bakımından değer taşıyan reçine, katran ve tanenli maddelerin elde edilmesini sağlar,

- Ayrıca ormanlar barajların ekonomik ömrünü uzatır, doğal afetleri önler, ülke turizmine katkıda bulunur,

- Ormanlar, doğal güzellikleri ve sayılmayacak kadar çok faydalarıyla iyi baktığımız takdirde tükenmez bir doğal kaynaktır.



Dünyada ve Ülkemizde Orman Varlığı

Dünya kara alanlarının %30’nu kaplayan ormanlar 3.8 milyar hektardır. Tropikal ve yarı tropikal ormanlar bu alanın % 56’sını teşkil etmektedir. Dünya ormanlarının % 95’i doğal orman, % 5’ ise ağaçlandırma ile tesis edilen suni ormanlardır.

Ülkemizin ormanlık alanı ise 20.7 milyon hektar olup yurdumuzun genel alanının % 26.8’sini oluşturmaktadır. Ormanlarımızda yetişen asli ağaç türlerimiz; kestane, kayın, meşe, kızılağaç, kavak, huş, ıhlamur, dişbudak, akçağaç, karağaç, çınar, söğüt, ceviz ve sığla gibi yapraklı ağaçlar ile çam, göknar, ladin, sedir, ardıç, servi ve porsuk gibi iğne yapraklı ağaçlardır...


Ormanların Ülkemiz Ekonomisindeki Yeri

Ormancılık sektörünün ülke ekonomisine olan katkılarını para ile ölçülebilen ve para ile ölçülemeyen katkılar olarak ikiye ayrılmak gerekir. Odun kökenli orman ürünleri üretimi, orman tali ürünleri üretimi, işlendirmeye katkısı, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltıcı etkisi, ödemeler dengesini olumlu yönde etkilemesi, mineral nitelikli katkıları, tarım, hayvancılık ve turizme olan katkıları para ile ölçülebilen katkılardır.

İlkim, toprak su gibi doğal kaynakların korunması ve dengede tutulması, rüzgar ve kumul hareketlerine karşı önleyici perde görevi görmesi, su akışını düzenlemesi, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının sürekliliğini sağlayarak çoraklaşmayı önlemesi, erozyonu önlemesi dolayısıyla tarım alanları ile barajların ekonomik ömrünü uzatması, çığ ve sel baskınlarını önlemesi halkın rekreasyon ihtiyaçlarını karşılaması, insan sağlığını olumlu yönde etkilemesi ve iş verimliliğini artırması ise para ile ölçülemeyen katkılardır.

Ülkemizde çok önemli bir sektör olan ormancılık ülke kalkınmasında "itici ve teşvik edici" stratejik bir rol oynar.


Türkiye'nin Orman Varlığı

Ormanlık Alanlar (Ha)

Niteliği İbreli Yapraklı İb+Yap KORU TOP. BALTALIK ORMANLIK
Normal 6280245 1298806 1361163 8940214 1681006 10621220
Bozuk 5123546 532730 843104 6499380 4068146 10567526
TOPLAM 11403791 1831536 2204267 15439594 5749152 21188746

Servet (Koru-M3 Baltalık-Ster)
Niteliği İbreli Yapraklı KORU TOP. BALTALIK
Normal 818553174 310017110 1128570284
Bozuk 51068438 14368303 65436741
TOPLAM 869621612 324385413 1194007025 125490328

Yıllık Cari Artım (Koru-M3 Baltalık-Ster)
Niteliği İbreli Yapraklı KORU TOP. BALTALIK
Normal 22234860 7673841 29908701
Bozuk 1165259 352827 1518086
TOPLAM 23400119 8026668 31426787 6474006

Yıllık Ortalama Eta (Koru-m3)
(Baltalık-Ster)
Niteliği KORU TOP. BALTALIK
Tensil 6838121
Bakım 3676324
Seçme 450248
Devamlı Or. 317728
TOPLAM 11282421 6689663



Hatıra Ormanı

Orman alanlarımızı geliştirmek, halkımıza ağaç ve orman sevgisini aşılamak, gelecek kuşaklara bereketli yeşil bir Türkiye bırakmak amacıyla; il, ilçe, belde düzeyinde tüm yurtta kurtuluş, doğum, evlenme vb. anı günlerine özel anlam kazandırmak, ölen aile bireylerinin ya da belli değerler taşıyan herhangi birinin adını yaşatmak amacıyla oluşturulan ormanlardır. Yasal çerçeveye dayandırılan bu uygulamaya 1994 yılında başlanmıştır.


Enerji Ormanı

Toplumun yakacak odun gereksinimlerini karşılamak üzere, süngün verme özelliği bulunan, kısa idare süreleri ile işletilen ormanlara enerji ormanı denir. Bu ormanlar, enerji amaçlı yakacak odun elde edilmesine uygun ağaç türlerinden oluşan, kısa sürede üretimi yapılan ve kendisini genel anlamda kök ve sürgünlerle yenileyen ormanlardır.

ORMANCILIK
Ormancılık, toplumun orman ürünlerine ve hizmetlerine olan gereksinimlerini sürekli ve optimal olarak karşılamak amacıyla biyolojik, teknik, ekonomik, sosyal, kültürel ve yönetsel çalışmaların tümünü kapsayan çok yönlü ve sürdürülebilir bir etkinlik olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyimle ormancılık, biyolojik ve teknik özelliğinin yanında ekonomik, sosyal, kültürel ve yönetsel boyutu ön planda olan bir orman kaynakları yönetim mesleği olarak algılanmaktadır. Ormancılık; orman kaynaklarına toplumun refahı doğrultusunda bilinçli müdahale etmektir. Bunu yaparken, toplum taleplerini, ormancılık sektörünün diğer sektörlerle, bölgeyle ve makroekonomik yapıyla olan ilişkilerini, ülke ve sektör kısıtlarını dikkate almak, parasal faydaları diğer faydalarla dengelemek, ekonomik, sosyal ve biyofizik sonuçları farklı olan alternatifler üretmek ve çok ölçütlü karar verme tekniklerini kullanarak aralarından seçim yapmak çağdaş ormancılık anlayışının gerekleridir.

Ormancılığı diğer sektörlerden ayıran, kapsamının ve boyutlarının açıklanmasına yardımcı olan en önemli özellikleri şunlardır;

Ormancılık doğal şartlara açık bir arazi işletmesidir. Her şeyden önce toprağa bağlı, yenilenebilen biyolojik bir varlık söz konusu olduğu için her türlü risk faktörü önem arz etmektedir.

Ormancılık sektöründe üretim süresi (idare süresi) diğer sektörlere göre daha uzundur. Genellikle 20 yıldan az olmayan üretim süresi, bazı ağaç türleri için 200 yıla kadar çıkmaktadır Keza toprak faktörünü de en çok kullanan bir sektördür. Dolayısıyla zamanı ve mekanı yoğun olarak kullanan sektörlerin başında gelmektedir.

Ormancılıkta çok yönlü yararlanma esastır. Yani sadece maddesel ürünler değil, zamana ve mekana bağlı olarak ondan daha önemli olan ve çoğu kez değeri para ile ölçülemeyen hizmetler ve faydalar da söz konusudur. Toplumsal faydalar yaratma, iktisadilik, verimlilik, sürdürülebilirlik, çok yönlü yararlanma vb. ilkeler kârlılıktan daha önemli olduğundan sermayenin % 3 gibi düşük bir faizle çalıştığı kabul görmektedir. Bu özellik çok boyutlu karar vermeyi bir zorunluluk haline getirmekte, uzun dönemli, tutarlı ve çok boyutlu planlamanın gereğini ve önemini ortaya koymaktadır.

Ormancılıkta sadece bugünkü nesillerin ihtiyaçlarını karşılamak yeterli değildir. Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da bugünden gözetmek gerekir. Bu anlayış devamlılık ilkesini doğurmuştur. Sürdürülebilir kalkınmanın temelinde ekonomi ve ekolojinin birbirini dengeleyecek şekilde uyumlaştırılması yer aldığından ve de ormanlar kara ekosistemleri içinde büyük paya sahip olduğundan, sürdürülebilir kalkınmanın yolunun sürdürülebilir ormancılıktan geçtiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle ormancılıkta kısa vadeli yaklaşımlar yerine sürdürülebilirlik yaklaşımının esas alınması zorunludur.

Ormancılık kapital yoğun bir sektördür. Özellikle odun hammaddesi üretiminde bu kapitalin % 90’ını arazi ve ağaç serveti oluşturmaktadır. Tamamı öz sermaye olup, ürün ile sermaye değerlerinin sağlıklı bir şekilde tayin edilmesinde birtakım güçlükler vardır. Keza, ürün ile kapital canlı bir varlık olan ağaç servetinde özdeşleşmiştir.

Ormancılık sektörü ürettiği pek çok mal ve hizmetlerle kendisi dışındaki pek çok sektöre girdi vermektedir. Yani pek çok sektöre alt yapı oluşturmakta, hazır arz yaratarak etkin faaliyet göstermelerini sağlamakta, dolayısıyla makro amaçlara ulaşmada ve sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmede (istihdam, katma değer yaratma vb.) önemli bir sektör görünümündedir. Bu özelliği nedeniyle ileri bağlantıları yüksek bir sektördür. Buna karşılık diğer sektörlerden pek az girdi aldığı için geri bağlantıları düşük bir sektördür.

Ormancılık sektörü girdi-çıktı ilişkileri ya da teknoloji ve ölçek yönünden esnek olan, dolayısıyla stratejik ve taktik nitelikli bir sektördür.

Ülkemizde kişi başına düşen orman alanı 0,34 ha olup, gelişmiş ülkelere göre düşük bir düzeydedir. Yaklaşık % 25’i ağaçlandırma ile verimli hale getirilmesi mümkün görülen ormanlarımızın 3,5 milyon hektarı aynı zamanda orman üstü ve orman içi mera niteliğindedir. Bozuk ve verimsiz karakteri ağır basan ormanlarımızın biyolojik çeşitlilik ve miktar olarak da ülke yüzeyine dengeli dağılım göstermemektedir.

Türkiye’de ormancılık; ulusal kalkınma planlarına göre Tarım Sektörü içinde bir alt sektör olarak yer almaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsünün birincil ve ikincil orman ürünlerinin ve hizmetlerinin bilançolara yansıyan parasal değerlerine göre yaptığı hesaplamalar sonucunda ormancılık sektörünün GSMH’ya katkısı % 0,8 bulunmuştur. Ancak, diğer sektörlere bedelsiz veya düşük bedelle verilen girdilerden doğan sübvansiyonlar da dikkate alındığında bu pay % 2 düzeyine ulaşmaktadır. Buna bilançolara yansımayan ot, yaprak, su, bal, reçine vb odun dışı ürünler eklendiğinde gerçek katkı payı bulunmuş olacaktır.

Türkiye ekonomisini oluşturan 64 sektörün ileri bağlantısı ortalama 0,387 iken, ormancılık sektöründe bu rakam 0,786’dır. Yani ormancılıktaki birim çıktının öteki sektörleri uyarma veya geliştirme etkisi pek çok sektörden büyüktür. Ormancılık sektörünün geri bağlantısı ise, ülke ortalamasından (0,387) küçüktür (0,127). Diğer yandan, sektörün istihdam çarpanı 0,291 olup, 64 sektör içerisinde 17. sırada yer almaktadır. Yani birim çıktı başına en çok istihdam sağlayan sektörler arasındadır.

Ormancılık sektörü yılda yaklaşık 3,5 milyon ton fuel-oil e eşdeğer bir enerji katkısı sağlamaktadır.

Türkiye’de ormancılık, genel kabulün aksine emek-yoğun bir sektördür. Sadece Orman Bakanlığı yıllık ortalama 15 milyon adam-gün işlendirme olanağı sağlamaktadır. Orman köylerine ve diğer sektörlere yaptığı kaynak aktarımı da yüksektir.

Ormancılık sektörü doğal yaşamın ve biyolojik çeşitliliğin korunmasında önemli bir işleve sahiptir. Keza ülkemizde önemli olan erozyonun önlenmesi, su rejiminin düzenlenmesi, toplum sağlığı, iklimi düzenleme, çevresel, rekreasyon, turizm vb. kolektif faydaları nedeniyle önemli ve vazgeçilmez bir sektördür.

Kadastro ve mülkiyet problemleri halledilmemiş, kırsal yoksulluğu had safhada olan yaklaşık sekiz milyon orman köylüsünü içinde barındıran ve dolayısıyla sosyo-ekonomik baskılardan fazla etkilenmekte olan bir sektördür.
Silvikültür Nedir?
Silvikültür; Latince kökenli bir kelime olup "Silva=orman" ve "Kültüra=yetiştirmek" kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur... Anlamı orman yetiştirmek'tir.

SİLVİKÜLTÜR = ORMAN YETİŞTİRMEK
Silvikültür; yeni ormanların planlı olarak kurulması ve bunların doğal olarak kurulmuş ve varlığını sürdüren ormanlarla birlikte yetiştirilmesi (bakımı), gençleştirilmesi ve varlıklarının en iyi şekilde devam ettirilmesi ile uğraşan bir bilim dalıdır...


Silvikültürün esas amacı, Ormandan en az masrafla en yüksek kalite ve kantitede çok yönlü ürün elde etmek , ülkemiz ekonomisinin orman ürünleri ihtiyacını sürekli karşılayacak nitelikte, dış etkilere dayanıklı verimli ormanlar meydana getirmektir.

Özetle;
Ormanların devamlılığının (sürdürülebilirliğinin) sağlanması, belirlenen görevleri yapabilecek biçimde işletilmesi silvikültürel uygulamalarla gerçekleştirilir...

Silvikültürel uygulamalar, ormanın tesisinden itibaren başlar, bakımlar (Gençlik, sıklık bakımları, aralamalar) ile devam eder, yeniden gençleştirme çalışmaları ile sona erer.


Ülkemiz Silvikültür Çalışmalarının Tarihsel Gelişimi
Henüz genç olan Ülkemiz silvikültür çalışmalarının tarihsel gelişimini irdelediğimizde ;

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kırsal kesimdeki cibal-i mübaha zihniyetine karşı koruma ağırlıklı düzensiz seçme işletmeciliği dönemi yaşanmıştır.

1963 yılında Ülkemizin planlı kalkınma dönemine girmesiyle 1963-1972 yılları arası Ülkemiz ormanlarının tümünün Amenajman planlarının yapılması ile birlikte , ormanlarımızı oluşturan ağaç türlerimizin meşcere kurma özelliklerine uygun silvikültürel işlemler, ülkemiz ormanlarında da uygulanmaya başlanmıştır.

Son 30 yıl içinde Orman Fakültelerimizin, Ormancılık Araştırma Enstitülerinin başlattıkları araştırma çalışmalarının sonuçlarının peyderpey alınması , uygulamada çalışan teknik elemanların deneyim ve gözlemlerle bilgi ve birikimlerinin artması sonucunda bugün sürdürülebilir orman yönetiminin gereği gençleştirme çalışmaları ve ormanlarımızın kalitesini artıran bakım çalışmaları başarılı bir şekilde sürdürülmektedir.

Yaş sınıfları metoduna göre planlanan Amenajman planlarının ilk uygulama yılı 1964 yılından bugüne (1964 - 2000 yılları arası) toplam 885.609 hektar ormanlık alan başarılı olarak gençleştirilmiştir. Halen yaklaşık 80.000 hektar alanda gençleştirme çalışmalarına başlanılmış , çalışmalar devam ettirilmektedir. Yıllık gençleştirme çalışmaları bol tohum yıllarına bağlı olarak 25 000 - 40 000 ha. civarındadır.


Ormanlardan Elde Edilen Ürün ve Hizmet Çeşitleri
Ormanlardan elde edilen ürün çeşitleri; odun, yaprak, çiçek, meyve, tohum, reçine, kabuk, kök, çalı, ot, av hayvanı, su, toprak, kil, taş, kömür ve madenler gibi çok sayıda ve değişik nitelikte hammaddelerdir... Bu maddeler niteliklerine ve pazar isteklerine göre çok değişik kullanım yerleri bulabilmektedir. Bu ürünler içerisinde en bol elde edilen ve geniş bir pazarlama olanağı bulan ürün ise ODUN'dur...
Ormanların ayrıca suyu düzenleme, toprağı koruma, iklimi etkileme, doğayı koruma ve güzelleştirme gibi çok önemli hizmetleri vardır...


Önde Gelen Orman Ürünleri?

Günümüzde modern orman işletmeciliği faaaliyetleri sonucunda elde edilen orman ürünleri, Asli Orman Ürünleri ve Tali Orman Ürünleri olmak üzere 2 kategori altında toplanmaktadır.
ASIL ORMAN ÜRÜNLERİ
· Tomruk
· Tel Direği
· Maden Direği
· Sanayi Odunu
· Kağıtlık Odun
· Lif Yonga Odunu
· Sırık
· Çubuk
· Yakacak Odun

TALİ ORMAN ÜRÜNLERİ
· Reçine
· Çıra
· Sığla yağı
· Defne
· Şimşir
· Kök Odunu
· Kekik
· Ada Çayı
· Çam Fıstığı
· Her çeşit bitki soğanı
· Mantarlar
· Kozalak

Tomruk Sınıfları: I, II, III

Kerestelik Yumuşak (İğne Yapraklı) Tomruklar:

Türkçe Adı Latince Adı Kısa İşareti
Çam Türleri
- Karaçam
- Sarıçam
- Kızılçam
- Fıstık Çamı
- Halep Çamı - Pinus nigra
- Pinus Sylvestris
- Pinus brutia
- Pinus pinea
- Pinus halepensis
Ç
Sedir Türleri
- Toros Sediri - Cedrus libani
Ladin Türleri
- Doğu Ladini - Picea orientalis
Köknar Türleri
- Batı Karadeniz Köknarı
- Doğu Karadeniz Köknarı
- Kazdağı Köknarı
- Toros Köknarı - Abies bornmülleriana
- Abies nordmanniana
- Abies equitrojani
- Abies cilica
K
Ardıç Türleri
- Ardıç - Juniperus Ard


Sert (Yapraklı Ağaç) Tomrukları:

Türkçe Adı Latince Adı Kısa İşareti
- Meşe
- Kayın
- Gürgen
- Dişbudak
- Karaağaç
- Akçaağaç
- Kızılağaç
- Çınar
- Ihlamur
- Kavak
- Ökaliptus
- Kestane
- Ceviz
- Kiraz - Quercus
- Fagus
- Carpinus
- Fraxinus
- Ulmus
- Acer
- Alnus
- Platanus
- Tilia
- Populus
- Eucalyptus
- Castanea
- Juglans
- Prunus M
Ky
Gür
Diş
Kar
Ak
Kz
Çın
Ih
Kv
Ok
Kes
Ce
Kir

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Aralık 2007, 14:58   #4
BLaCK_and_WHiTe
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Türkiye Coğrafyası A dan Z ye




TÜRKİYEDEKİ BİTKİ TOPLULUKLARI

Relikt (Kalıntı) Bitki: 4.Zamandaki buzul devrinde yaşayabilen iklimlerin ısınmasıyla günümüzde dağların yüksek kesimlerindeki soğuk alanlarda yaşamını sürdüren eski devre ait bitkilerdir.
Endemik Bitki: Ancak sıcak iklimlerde yetişen ama ülkemizde Torosların güneye bakan sıcak yamaçlarında yetişme ortamı bulabilen bitkiler.

Geniş Yapraklılar: Kayın,Kestane,Meşe, Dişbudak,Ihlamur, Kavak
İğne Yapraklılar: Ladin, Köknar, Sarıçam, Karaçam, Kızılçam




A – ORMANLAR
1.Karadeniz Ormanları: Türkiye ormanlarının %25’idir. Nem ve Yağış fazla olduğundan çeşitlilik fazla ve bitki örtüsü gürdür. Bu ormanlar;
Doğudan Batıya
Alçaktan Yükseğe
Kuzeyden Güneye doğru yükselti ve yağışın değişmesine paralel olarak farklılaşır.

2.Batı Anadolu Ormanları: Çanakkale Boğazı ile Ege Kıyılarını kapsar. Kuzeyde Karadeniz ormanlarındaki benzerlik güneye doğru Akdeniz ormanlarına dönüşür.

3. Akdeniz Ormanları: Karedeniz ormanlarından farkı kuraklığa dayanıklı olmalarıdır. Kıyıda 1000 m.lere kadar çıkan Maki kuşağının sona erdiği yerde başlayan orman kuşağı Toros Dağları boyunca uzanır. Sadece kuraklığa dayanabilen iğne yapraklı orman kuşağı yer alır. Bu ormanlar Karadeniz ormanları kadar gür değildir.

4. Doğu ve İç Anadolu Ormanları: İç kesimlerde sık olmamakla birlikte dağların yağış alan yüksek yerlerinde bulunurlar. Daha alçak yerlerde ise insanların tahribi sonucu yok edilmiş orman artıkları olan tek tük ağaçlar vardır. (Antropojen Bozkır)


TÜRKİYEDEKİ BİTKİ TOPLULUKLARI

Relikt (Kalıntı) Bitki: 4.Zamandaki buzul devrinde yaşayabilen iklimlerin ısınmasıyla günümüzde dağların yüksek kesimlerindeki soğuk alanlarda yaşamını sürdüren eski devre ait bitkilerdir.
Endemik Bitki: Ancak sıcak iklimlerde yetişen ama ülkemizde Torosların güneye bakan sıcak yamaçlarında yetişme ortamı bulabilen bitkiler.

Geniş Yapraklılar: Kayın,Kestane,Meşe, Dişbudak,Ihlamur, Kavak
İğne Yapraklılar: Ladin, Köknar, Sarıçam, Karaçam, Kızılçam

B – MAKİ

Akdeniz iklimi etkisindeki kıyı bölgelerimizde insanların tahrip ettiği orman kuşağının yerinde oluşan bitki topluluğudur. Makiler çalı yada ağaççık olarak tanımlanır. Yüzlerce çeşidi vardır. (Tesbih, Sandal, Zakkum, Delice Zeytin, Kocayemiş, Keçiboynuzu v.s. bazılarıdır. )
Makiler tüm kıyılarımızda görülür. Ancak Güney kıyılarımızdan Kuzeye doğru yükselti basamakları ve çeşitleri değişir. (enlemin etkisi) Akdeniz’de 800-1000m lere Ege’de 500-600m lere Marmara’da ise 300m’ye kadar yetişebilirler. Karadeniz’de ise Yalancı Maki dediğimiz Garigler yer alır.


C – BOZKIR

İklim şartlarının ağaç yetişmesine uygun olmadığı yarı kurak yerlerdeki otsu, dikensi küçük çalı topluluklarıdır. İlkbahar aylarında
yemyeşil olan bu ot toplulukları, yaz kuraklığı ile sapsarı kurak ve çorak çalı topluluğuna dönüşür.
İç bölgelerimizdeki alçak (çukur) alanlarda yayılan bozkırlar yağışın arttığı dağ yamaçlarında yerlerini iğne yapraklı ormanlara bırakır. İç Anadolu’da bir çok yerde bu ormana geçiş kuşağı birden olmaz çünkü insanların tahribi sonucu eskiden orman olan alanlar tek tük ağaçlardan ibaret olan Antropojen Bozkırlara dönüşmüştür.
Doğu Anadolu’da yüksek platolardaki bozkırlar kurak bir yaz yaşamadıkları için yazın yemyeşil kalırlar. Bu yüzden buralarda büyükbaş mera hayvancılığı yaygındır.


D – DAĞ ÇAYIRLARI (Alpin Çayırları)

Ormanların yetişemeyeceği kadar soğuk ve az nemli yükseltilerde görülen yazın yeşeren kışın kar altında kalan soğuğa dayanıklı ot topluluklarıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Aralık 2007, 15:12   #5
BLaCK_and_WHiTe
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Türkiye Coğrafyası A dan Z ye




KARADENİZ BÖLGESİ
KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Yurdumuzun kuzeyinde, Sakarya’nın doğusundan Gürcistan’a kadar Karadeniz’e paralel olarak bir şerit gibi uzanır. Gürcistan, D. Anadolu, İç Anadolu ve Marmara Bölgeleriyle ve adını aldığı deniz ile komşudur.

ALANI VE NÜFUSU:
Gerçek alanı olan 143.537 Km2 ile Türkiye topraklarının %18’ini kaplar. Alan bakımından 3. Büyüklükteki bölgemizdir. Bölge Doğu-Batı doğrultusunda 1400 Km, Kuzey-Güney doğrultusunda 100-200 Km ile bir şeride benzer. Nüfusu 2000 sayımına göre 8.4 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 59 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi)

BÖLÜMLERİ:
1.Batı Karadeniz
2.Orta Karadeniz
3.Doğu Karadeniz

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Kıyıları:
Dağlar kıyıya paralel olarak uzandığı için kıyılar az girintili-çıkıntılıdır. Bu kıyı tipine Boyuna Kıyı Tipi denir. Tek doğal limanı Sinop’tur. Arkasındaki dağların ulaşımı zorlaştırması nedeniyle fazla gelişmemiştir. Buna rağmen Trabzon, Samsun gibi limanlar yapay olmasına rağmen ulaşımları sayesinde gelişmişlerdir. Bu kıyı tipinde bir kıyı aşındırma şekli olan Falez (Yalıyar) çok görülür.

Dağları:
Batı K.: Küre (İsfendiyar) Dağları, Bolu Dağları, Ilgaz Dağları, Köroğlu Dağları

Orta K.: Canik Dağları
Doğu K.Karadeniz (Rize) Dağları ( Zirvesi: Kaçkar D.3932), Giresun Dağları, Çimen, Kop, Mescit, Akdağ ve Yalnızçam Dağları

D. Karadeniz’de Zigana ve Kop geçitleri vardır.

Akarsuları:
Bartın Çayı (Ulaşım yapılabilir.), Yenice (Filyos) Çayı Kızılırmak (Türk.’nin en uzun ırmağı), Yeşilırmak ve Çoruh (Gürcistan’dan dökülür.)

Ovaları:
Kastamonu, Bolu ve Düzce Ovaları. Bafra ve Çarşamba Delta Ovaları

Gölleri:
Sera ve Tortum gölleri (Heyelan Gölleri), Abant ve Yedigöller. Baraj Gölleri: Almus, Suat Uğurlu, Hasan Uğurlu (Yeşilırmak), Hirfanlı ve Altınkaya (Kızılırmak), Sarıyar (Sakarya)

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bölgenin kıyı kesiminde Karadeniz İklimi görülür. İklim bu alanlarda her mevsim yağışlı ve ılımandır. En fazla yağışı sonbaharda, en azını yazın alır. Bitki örtüsü Ormandır. Bölge orman bakımından ilk sırada gelir. Yağışlı ve ılık olduğu için yangın çok azdır. En fazla yağış alan bölgemizdir. Rize’de en fazla alan şehirdir. İç kesimlerde iklim karasallaşır. Dağların bu güney yamaçlarında yazları sıcak ve kurak kışları soğuk ve kar yağışlı bir iklim görülür. En fazla yağışı ilkbaharda, en azını yazın alır. Bitki örtüsü ise buralarda Bozkırdır. Yağışın bol olması sayesinde orman ve akarsuların debileri (su miktarları) fazladır. Yağışın yeterli olması sayesinde nadasa bırakmanın en az olduğu bölgemizdir. Bölge kuzeye yakın olduğu için güneşten yararlanma süresi azdır, gölge boyu uzundur, gece-gündüz süresi arasında fark en fazladır. Kimyasal çözülmenin de en fazla olduğu bölgemizdir.

TARIM VE HAYVANCILIK:
Fındık: Ordu ve Giresun çevresinde. Türkiye’de ve Dünyada 1.Sıradadır.
Çay: Rize kıyılarında. Bol yağış ve yıkanmış toprak ister. Türkiye’de 1.Sıradadır.
Tütün: Orta Karadeniz ve Bolu-Düzce ovası. Yağışı sevmez. Türkiye’de 2.Sıradadır.
Mısır: Bölgenin yağışlı kıyılarında. Bölgede tüketilir. Türkiye’de 1.Sıradadır.
Şekerpancarı: Orta Karadeniz’de, Soya Fasulyesi ve Keten-Kenevir: Kastamonu, Sinop, Zonguldak ve Ordu’da. Tahıl: Karasal iklimin görüldüğü iç kesimlerde. Sebze ve Meyve: Sulamanın yapılabildiği kıyı ve iç ovalarda. Zeytin ve Turunçgiller: D. Karadeniz’de az bir alanda yetiştirilir.

Kıyı kesiminde yağışlı ve gür otlaklara sahip alanlarda büyükbaş hayvan, iç kesimdeki düzlüklerde ise küçükbaş hayvan yetiştirilir. Arıcılık ve balıkçılıkta diğer hayvancılık faaliyetleridir.

YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
Taşkömürü: Zonguldak , Bartın ve Kastamonu’da. Türkiye’de tek.
Bakır: Murgul (Artvin), Küre (Kastamonu), Çayeli (Rize). Türkiye’de 1.Sıradadır.
Linyit: Bolu, Çankırı, Amasya, Samsun, Ankara’da. Demir: Ordu’da.
Manganez: Trabzon, Artvin, Amasya ve Kastamonu’da çıkarılır.

ENDÜSTRİ:
Demir-Çelik Sanayisi: Karabük ve Ereğli’de. Bakır Tesisleri: Samsun’da.
Şeker Sanayisi: Turhal, Amasya, Suluova, Çorum, Kastamonu ve Çorum’da.
Tütün Sanayisi: Samsun ve Tokat’ta. Kağıt Sanayisi: Batı Karadeniz’de.
Çay Sanayisi: Rize ve çevresi. Fındık Sanayisi: Ordu ve çevresi.
Gıda ve Dokuma Sanayisi: Büyük kentlerin yakınlarında Kurulmuştur.

NÜFUS VE YERLEŞME:
2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 8.4 Milyondur. .Nüfus yoğunluğu Km2’ye 59 kişidir. Nüfus yoğunluğu bakımından Doğu Anadolu’dan sonra en az 2. yoğunluktaki bölgedir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. Çünkü bölgenin geçim kaynakları kısıtlı olduğu için çok göç verir. Nüfus kıyı bölümüne, iç ovalara ve Batı Karadeniz’deki maden ve sanayi alanlarına toplanmıştır. Nüfus Artış Hızı %o 4’tür (Türkiye %o18.34) Yeryüzü şekilleri nedeniyle Dağınık Kır Yerleşmesi çok görülür. Ev yapımında ağaç sık kullanılır. Nüfusun %51’i kırsal kesimde yaşar (Türkiye’de % 35) , Halkı genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşır.

TURİZM:
Bolu’da Abant Gölü ve Yedigöller. Kastamonu’da Safranbolu Evleri. Bolu-Kartalkaya ve Ilgaz Dağlarında Kayak Turizmi. Samsun ve Tokat’ta Kaplıcalar. Trabzon-Maçka’da Sümela Manastırı. Plajlar ve Karadeniz Yaylalar.

TARİHİ ÖNEMİ:
Samsun M. Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya ayak bastığı yerdir. Havza, Tokat ve Amasya Milli Mücadeledeki diğer önemli kentlerdir.
Kastamonu’da M. Kemal’in şapka takarak. Kılık Kıyafet İnkılabını başlattığı şehirdir.

BÖLGE HAKKINDA NOTLAR:
Alan bakımından %18 ile 3. Büyük bölgemizdir.
Kırsal nüfusun en fazla olduğu bölgemizdir.
Ormanlarımızın %27’sine sahip olarak 1.Sıradadır.
En fazla yağış alan bölgedir.
Nadasa bırakmanın en az olduğu bölgedir.
Temel geçim kaynağı tarımdır.
En çok göç veren bölgedir.
Güneşten yararlanma oranı en az bölgedir.
Gölge uzunluğu en fazla bölgedir.
Gece-Gündüz süresi arasındaki farkın en fazla olduğu bölgedir.
Kimyasal çözülmenin en fazla olduğu bölgedir.
En fazla heyelan olan bölgedir.
En fazla falez (yalıyar) olan bölgedir.
Çay, Fındık, Mısır, Keten-Kenevir, Soya Fasulyesi üretiminde 1. Sıradadır.
Taşkömürünün tamamı ve Bakırın yarısı bu bölgeden sağlanır.
Kereste en çok Sinop, Kastamonu ve Bolu’da üretilir.
Boyuna kıyı tipi görülür.
Sıcaklık ortalaması 14-15 derece, yağış ortalama 1000 mm’dir.
Çatalağzı Termik Santrali bu bölgededir.
Kızılırmak Türkiye’nin en uzun ırmağıdır.
Batın Çayının kısa bir bölümünde akarsu ulaşımı yapılabilmektedir.
Yeryüzü şekilleri nedeniyle İnsan ve hayvan gücüyle tarım yaygındır.



MARMARA BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Ülkemizin kuzey-batısında yer alır. Bulgaristan, Yunanistan, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizleri, Karadeniz, Ege, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri ile komşudur.

ALANI VE NÜFUSU:
Gerçek alanı 67.306 Km2. Ülke yüzölçümünün %8.5’ini kaplar. 6.Büyüklükteki bölgemizdir.
Nüfusu 2000 sayımına göre 17.3 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 258 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi)

BÖLÜMLERİ:
1.Yıldız Dağları (Istranca) Bölümü
2.Ergene Bölümü
3.Çatalca-Kocaeli Bölümü
4.Güney Marmara Bölümü

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Kıyıları:
Karadeniz ne Kuzey Marmara kıyıları fazla girintili-çıkıntılı değildir. Falez (Yalıyar) çok vardır. Fakat Güney Marmara kıyıları girintili çıkıntılıdır. İzmit, Gemlik, Erdek ve Saros körfezleri vardır. Gelibolu, Biga, Kapıdağ, Armutlu, Çatalca-Kocaeli başlıca yarımadalarıdır.
Gökçeada, Bozcaada, Marmara Adaları, İmralı, İstanbul Adaları ise başlıca adalarıdır. İstanbul ve Çanakkale Boğazları Ria Tipi kıyılardır.
Kapıdağ Yarımadası bir kıyı biriktirme şekli olan Tombolo’dur.

Dağları:
Ortalama yükseltisi en az bölgedir. En yüksek dağı Uludağ’dır (2543 m.) Yıldız Dağları, Koru Dağlar, Işıklar Dağları, Biga Dağları, Samanlı Dağları diğer dağlarıdır.

Yerşekilleri sade olduğu için ulaşımı da kolaydır.

Akarsuları:
Sakarya’nın aşağı kesimi, Susurluk, Meriç ve onun kolu Ergene. Bu akarsular baraj yapımı için uygun değildir. Ağızlarında delta oluşturamazlar. Çünkü akıntı ve yatak eğimi fazladır.

Ovaları:
Kastamonu, Bolu ve Düzce Ovaları. Bafra ve Çarşamba Delta Ovaları

Gölleri:
İznik, Manyas, Sapanca ve Ulubatlı Tektonik göldür. Terkos, Küçük ve Büyük Çekmece Gölleri Kıyı Seti gölüdür. Ömerli Baraj gölü de bulunmaktadır.

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Marmara Bölgesi konumu sebebiyle iklim ve bitki çeşitliliğine sahiptir. Karadeniz kıyılarında Karadeniz İklimi ve Ormanlar görülür. Istrancaların güneyinde Karasal İklim ve bozkır görülür.
Güney Marmara’da bozulmuş Akdeniz İklimi ve Maki görülür. Burada yazlar sıcak ve kurak kışlar ılık ve yağışlıdır.

TARIM VE HAYVANCILIK:
Yüzölçümüne göre ekili-dikili alanı en fazla bölgemizdir. Sebebi engebenin az, düzlüklerin fazla olmasıdır. Makineli tarım yaygındır. İklim çeşitliliği yetiştirilen ürünleri de çeşitli kılmaktadır. Ulaşımın kolay olması, sulamanın yaygın olması ve tüketici nüfusun fazla olması nedeniyle tarım gelişmiştir. Fakat kalabalık nüfusa yetmediği için başka bölgelerden de gelmektedir.
Tütün: A.Pazarı (Türkiye’de %8 ile 3.), Ayçiçeği: Ergene Havzası (Türkiye’de 1.)
Zeytin: Güney Kıyılarında (Türkiye’de %27 ile 2.), Pamuk: Balıkesir (Yağışın azalması sayesinde.)
Şekerpancarı: Trakya-Alpullu, Adapazarı ve Susurlukta sulanabilen alanlarda.
Buğday: İç kesimlerde (Türkiye’nin %13’ü), Pirinç: Ergene ve Meriç havzalarında (Türkiye’de 1.)
Mısır: Doğu Marmara ve Trakya’da. (Türkiye’de 2.)
Hayvancılık genellikle besicilik ve ahır hayvancılığı şeklindedir. Bunun sebepleri tarım arazisinin fazlalığı, tüketici nüfusun fazla olması, pazarlama sorununun olmaması ve yer şekilleri ve iklim şartlarının buna uygun olmasıdır. İstanbul ve çevresinde kümes hayvancılığı, Bursa ve çevresinde ipekböcekçiliği yapılmaktadır.

YERALTI ZENGİNLİKLERİ:
Bor: Susurluk, Bigadiç- Balıkesir (Türkiye’de 1.), Volfram (Tungsten):Uludağ-Bursa, Demirköy-Kırklareli (Türkiye’de 1.), Mermer: Güney Marmara, Linyit: Bölgenin genelinde, Barit: Lapseki-Çanakkale, Doğalgaz: Kırklareli, Demir: Kocaeli ve Sakarya, Manyezit-Magnezyum: Bilecik, Krom: Bursa, Kurşun-Çinko: Balıkesir ve Çanakkale, Seramik Kili: İstanbul ve Çanakkale

ENDÜSTRİ:
Bölge ekonomisi gelişmiştir. Milli gelirimizin %20’si bu bölgeden karşılanır. Sanayi işçilerimizin yarısı burada çalışır ve sanayi ürünlerinin 1/3’ü bu bölgeden karşılanır. Ulaşımını kolay olması, hammadde teminin kolay olması, Hinterlandının geniş olması, işgücünün fazla olması, tüketici nüfusunun fazla olması ve pazarlama kolaylığı gibi sebeplerle sanayisi gelişmiştir. Enerji üretimi en az olan bölge olmasına rağmen enerji tüketiminde ilk sıradadır. Türkiye’nin en büyük sanayi kuşağı olan İstanbul-Kocaeli-Adapazarı bu bölgede yer alır. Bursa başka bir sanayi ilidir. İstanbul en işlek ve gelişmiş limanımız olarak en büyük ithalat limanımızdır.

İzmit’te İpraş Petrol Rafinerimiz bulunmaktadır. Ambarlı-İstanbul’da Doğalgaz ve Fuel Oil, Bursa ve Hamitabat’ta Doğalgaz, Kırklareli ve Orhaneli’nde termik santraller vardır. Bursa’da dokumacılık, otomotiv ve konserve sanayisi vardır. İzmit’te ise kağıt, petro-kimya ve İpraş Rafinerisi vardır.

NÜFUS VE YERLEŞME:
2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 17.3 Milyondur .Nüfus yoğunluğu Km2’ye 258 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok üstündedir (Türkiye ortalaması 83 kişidir.) Kentsel nüfusu en fazla olan bölgemizdir. Halkın % 79’u kentlerde yaşar. Nüfusu çok fazla olduğu için diğer bölgelerden ürün alır. Nüfus Çatalca-Kocaeli yarımadasına yoğunlaşmıştır. İstanbul en kalabalık ilidir. İzmit, Adapazarı ve Bursa diğer büyük illeridir. Nüfus artış hızı %o 27’dir (Türkiye %o 18.34). Nüfus ve nüfus yoğunluğunda 1. sıradadır.

TURİZM:
Turizm geliri en fazla olan bölgemizdir. Bölgede başta İstanbul, Bursa ve Edirne olmak üzere Osmanlı eserleri çoktur. Bursa’da kaplıcalar bulunmaktadır. Balıkesir’de Kuş Cenneti bulunmaktadır. Bursa-Uludağ önemli bir kış turizm merkezimizdir. Bölgede bulunan adalar ve kıyılar turist çeken diğer yerlerdir. İstanbul bütün yıl fuar ve kongreler sayesinde önemli sayıda turist çekmektedir.

TARİHİ ÖNEMİ:
Bilecik, Bursa, Edirne ve İstanbul illerinin Osmanlı Tarihinde önemli yerleri vardır. Bu kentler bu devletin başkentliğini yapmıştır. Çanakkale’de 1915te Çanakkale Savaşına sahne olmuş bir kentimizdir.

BÖLGE HAKKINDA NOTLAR:
Yüzölçümüne göre 6. Sıradadır.
Ortalama yükseltisi en az bölgedir.
Nüfus ve nüfus yoğunluğu en fazla olan bölgedir.
En fazla iç göç alan bölgedir.
Sanayisi en gelişmiş ve sanayi nüfusu en fazla bölgedir.
İşçi nüfusu en fazla bölgedir.
Alanına oranla ekili-dikili alanı en fazla bölgedir.
İki kıtada toprağı olup iki çok önemli boğaza sahiptir.
Orman bakımından %19 ile 3. Sıradadır.
Yünlü ve ipekli dokumada ilk sırada yer alan bölgedir.
Boğazlar ria kıyı tipidir.
İstanbul en büyük ithalat limanımızdır.
En çok vergi veren bölgemizdir.
Bor üretiminde Türkiye’de ve Dünyada ilk sıradadır.
Alanına oranla tarım arazisi en fazla bölgedir.
Ekonomimize katkısı daha çok sanayi alanındadır.
Hizmet sektörünün en fazla olduğu bölgedir.
Çayır ve otlakları en az bölgedir. (Alanının 1/10’undan az)
Ürün vermeyen toprakları en az bölgedir.
Enerji üretimi en az ama tüketimi en fazla bölgedir.
Turizm gelirleri en fazla olan bölgedir.
Şeftali, Ayçiçeği, Pirinç ve Kestane üretiminde ilk sıradadır.
Madenler bakımından en zengin ili Balıkesir’dir.
Kağıt sanayisinin en fazla olduğu bölgedir.
Ortalama sıcaklık 14-16 derece, yağış 600-900 mm’dir.
En fazla yağışı kışın, en azı yazın alır. Yazın Karadeniz ikliminin etkisiyle yağış alır.
Okur yazar oranı en fazla bölgedir.
Ekonomimize katkısı sanayi ve ticaret alanındadır.
Şehirleri: Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Yalova, Kocaeli, Adapazarı, Bursa, Çanakkale, Balıkesir ve Bilecik’tir.


EGE BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Ülkemizin batısında Ege Denizi kıyılarınca uzanan bölge, Marmara Bölgesi, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleriyle ve Ege Denizi ve Ege Adaları ile komşudur. Gerçek alanı olan 93.139 Km2 ile Türkiye topraklarının %10.1’ini kaplar. Alan bakımından 5. Büyüklükteki bölgemizdir. Nüfusu 2000 sayımına göre 8.9 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 96 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının biraz üstündedir. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi)

BÖLÜMLERİ:
1.Asıl Ege Bölümü 2.İç Batı Anadolu Bölümü

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Kıyıları:
Ege Denizinin yerinde eskiden Egeid karası vardı. Bunun çökmesi sonucunda bugünkü adalar meydana geldi. Bölge dağları kıyıya dik uzandığı için kıyı girintili-çıkıntılı Enine Kıyı Tipidir. Kıyıda bir çok körfez, koy, yarmada ve buruna rastlanır. Edremit, Çandarlı, İzmir, Kuşadası, Güllük, Gökova başlıca körfezleridir.Reşadiye, Bozburun, Dilek VE İzmir başlıca yarımadalarıdır. Ege kıyıları girintili-çıkıntılı olduğu için en uzun kıyımızdır. Muğla’da en uzun kıyıya sahip ilimizdir.

Dağları:
Asıl Ege Bölümü faylanma hareketlerine uğradığı için Kaz Dağı, Madra Dağı, Yunt Dağı, Bozdağlar, Aydın Dağları faylanma sonucu yüksekte kalmış horstlardır. Bölümün güneyinde uzanan Menteşe Dağlarının uzanış yönü kıyıya paraleldir.
İç Batı Anadolu’ya gidildikçe yükseklik artar. Bu bölümde, Alaçam, Eğrigöz, Murat ve Sandıklı Dağları vardır.

Ovaları:
İç Batı Anadolu Bölümünde Yazılıkaya Platosu, Tavas- Çivril- Banaz-Örencik ovaları vardır.

Asıl Ege Bölümünde horstlar arasında kalan grabenler birer alüvyon ovasıdır. Bunlar Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes ovalarıdır. Bunlar aynı adı taşıyan ve bol alüvyon taşıyan, akarsuları tarafından oluşturulmuştur. Akarsuların döküldükleri yerlerde de delta ovaları da oluşmuştur.

Akarsuları:
Bakırçay, Gediz, K. Menderes, B. Menderes başlıca akarsularıdır. İç Batı Anadolu’da Susurluk ve Sakarya Akarsularının bazı kolları da bulunmaktadır.

Gölleri:
Göl bakımından fakir olan bölgede iki doğal göl vardır. Bunlar Marmara ve Çamiçi (Bafa) Gölleridir. Adıgüzel, Kemer ve Demirköprü baraj gölleri de vardır.

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bölgenin asıl Ege Bölümünde graben ovaları sayesinde içlere kadar sokulan Akdeniz İklimi görülür. Bu alanlarda yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı bir iklim görülür. Bitki örtüsü makidir ve yer yer ormanlara da rastlanır. İç Batı Anadolu bölümüne gidildikçe yüksekliğin artması ve denize olan uzaklığı sebebiyle iklim karasallaşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı Karasal İklim görülür. Bitki örtüsü de Bozkırdır.

TARIMI VE HAYVANCILIĞI:
Bölgenin yurt ekonomisine katkısı daha çok tarım alanındadır. Bölümler arasında iklim ve yeryüzü şekillerinin farklı olmasına bağlı olarak yetiştirilen ürünler arasında da farklılık ve çeşit vardır.
Tütün: Kıyı ovalarında yetiştirilir. Ülke üretiminin %65’ini yetiştiriri. 1.Sıradadır.
Pamuk: Asıl Ege Bölümündeki alüvyal ovalarda ve özellikle güneye yakın bölgelerde yetiştirilir. Ülke üretiminin %40’ını sağlar. 1. Sıradadır.
Zeytin: Kıyı kesiminde, özellikle Edremit Körfezi çevresinde yetiştirilir. 1.Sıradadır.
İncir: En çok B. Menderes vadisinde yetiştirilir. 1. Sıradadır.
Turunçgiller: En çok Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyı bölümünde yetiştirilir.
Üzüm: En çok Gediz Vadisinde yetiştirilir. Ülke üretiminin %35’ini sağlarken 1. Sırada yer alır.
Pamuk: Asıl Ege Bölümünün alüvyal ovalarında özellikle güney alanlarda yetiştirilir.
Haşhaş: İç Batı Anadolu’da Afyon ve Kütahya çevresinde kontrollü olarak yetiştirilir.
Şekerpancarı: İç Batı Anadolu Bölümünde yetiştirilir.
Tahıllar: İç Batı Anadolu Bölümünde yetiştirilir.

YER ALTI KAYNAKLARI:
Krom: Muğla, Denizli, Kütahya. Demir: Balıkesir ve Kütahya. 1.Sıradadır.
Linyit: Kütahya, Manisa, Muğla ve Denizli. 1.Sıradadır. Civa: Uşak ve İzmir. 1.Sıradadır.
Bor: Kütahya ve Eskişehir. Manganez: Uşak, Afyon ve Denizli.
Mermer: Afyon ve Denizli. Titanyum: İzmir ve Manisa. 1.Sıradadır.
Zımpara Taşı: Muğla, Aydın ve İzmir. Uranyum: Manisa, Aydın ve Uşak.
Tuz: İzmir-Çamaltı. 1.Sıradadır.

SANAYİSİ:
Sanayi bakımından Marmara Bölgesinden sonra 2. sırada gelir. Bölümler arasında gelişmişlik ve sanayi oranı bakımından büyük farklılık vardır. Asıl Ege Bölümü sanayi bakımından daha gelişmiştir. Zaten bölgenin en büyük ve gelişmiş kenti İzmir’de bu bölümde yer alır. İzmir sanayisi, fuarı, ve ihracat limanı ile önemli bir kentimizdir. İzmir’de Aliağa Petrol Rafinerisi de bulunmaktadır.
Bölgede dokuma, şeker, çimento, termik ve hidroelektrik santraller vardır.
Yatağan-Muğla, Tunçbilek-Kütahya, Soma-Manisa’da termik santraller vardır. Tek Jeotermal Santralimiz Denizli-Sarayköy’de bulunmaktadır. Demirköprü, Adıgüzel ve Kemer Hidroelektrik Santralleri de vardır.

NÜFUS VE YERLEŞME:
2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 8.9 milyondur.Nüfus yoğunluğu Km2’ye 96 kişidir. Bu Türkiye ortalamasına biraz üstündedir.En yoğun nüfuslu 3. bölgemizdir. Kentsel nüfus daha fazladır % 61. Türkiye ortalamasına yakındır (Türkiye %65). Nüfus kıyılarda, alüvyal ovalarda yoğunlaşmıştır. İç kesimlere gidildikçe nüfus yoğunluğu azalır. Buralarda da nüfus maden işletmelerinin çevresine ve ovalara toplanmıştır. Kıyıda Menteşe Yöresi de dağlık alan olması nedeniyle az nüfuslanmıştır. Nüfus artış hızı %o 16’dır (Türkiye %o 18.3)

TURİZM:
Bölge Marmara’dan sonra turizm geliri en fazla 2. Bölgedir. Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyılar deniz turizmi açısından zengindir. Bölgede İlkçağ uygarlıklarından ve Türk Devletlerinden kalan tarihi eserlerde turistlerin ilgisini çeken yerlerdir. Pamukkale-Denizli Travertenleri de güzel yerlerden biridir.

TARİHİ ÖNEMİ:
Bölge Kurtuluş Savaşının en önemli savaşlarına sahne olmuştur. Kütahya ve Afyon bu savaşların en önemlilerinin geçtiği illerimizdir.

BÖLGE HAKKINDA NOTLAR:
Yüzölçümü bakımından 5.sıradadır.
Orman bakımından %16’ile 4.sıradadır.
Ekili-dikili alan bakımından %24 ile 3. Sıradadır.
Kıyı uzunluğu bakımından 1. Sıradadır.
Ekonomisi tarıma dayanır.
Sanayi bakımından Marmara’dan sonra 2.sıradadır.
Zeytin, üzüm, incir, haşhaş ve tütün üretiminde 1.sıradadır.
Linyitin en çok çıkarıldığı bölgedir. Termik Santralde çok vardır.
En fazla tuz üretilen bölgedir (İzmir-Çamaltı Tuzlası)
İlk demiryolu İzmir-Aydın arsında kurulmuştur.
Asıl Ege Bölümünde horst ve grabenler vardır.
En önemli ihracat limanımız Doğal bir liman olan İzmir Limanıdır.
En önemli uluslar arası fuarımız İzmir’de kurulur.
Göl yönünden en fakir bölgelerdendir.
Turizm gelirleri bakımından Marmara’dan sonra 2. Sıradadır.
Dağların uzanış yönü sayesinde kıyıdaki Akdeniz İklimi iç kesimler kadar sokulabilir.
Termik Santrallerden elektrik üretimi açısından ilk sırada yer alır.
Enine Kıyı Tipi görülür.
En uzun kıyıya sahip ilimiz Muğla’dır.
Denizli-Pamukkale Travertenleri vardır.
Çiniciliğin ve halıcılığın merkezi konumundadır. Kütahya çinicilikte ilk sırada yer alır.
Akarsular bol alüvyon taşıyarak menderesler çizerek akarlar. Delta ovaları oluştururlar.
Sünger avcılığı Bodrum kıyılarında yapılır.
Seracılıkta Akdeniz’den sonra 2. Sıradadır.
Tek Jeotermal Santralimiz Denizli-Sarayköy’dedir.
İlleri:İzmir, Manisa, Aydın, Denizli, Kütahya, Afyon, Uşak


AKDENİZ BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Bölge yurdumuzun güneyinde, Akdeniz boyunca bir şerit halinde uzanır. Komşuları Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri, Suriye, Kıbrıs Adası ve Akdeniz ile komşudur. Gerçek Alanı 122.927 Km2’dir. Ülkemizin % 15’ini kaplar ve Alan bakımından 5.sırada yer alır. Nüfusu 2000 sayımına göre 8.7 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi). Kentsel nüfus % 60’tır (Türkiye ortalaması %65). Nüfus artış hızı %o 22’dir (Türkiye ortalaması %o 18.3)

BÖLÜMLERİ:
1.Adana Bölümü
2.Antalya Bölümü

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Dağları: Bölge genel olarak Toros Dağları ve yüksek platolarla kaplıdır. Batı Toroslar, Bey Dağları, Çiçekbaba ve Barla Dağları, Sultan Dağı, Dedegöl ve Geyik Dağları, Orta Toroslar, Bolkar Dağları, Aladağlar, Tahtalı ve Binboğa Dağları, Nur Dağları. Karadeniz Bölgesinde olduğu gibi dağların uzanış yönü ulaşıma elverişli olmadığı için ulaşım ancak geçitlerden sağlanır. Bu geçitler Çubuk, Gülen ve Gürbulay Geçitlerdir.

Platoları: Taşeli ve Teke Platoları

Ovaları: Çukurova, Amik, Antalya, Göller Yöresindeki Çöküntü Ovaları.
Akarsuları: Bölgedeki akarsular iklim sebebiyle düzensiz akışa sahiptir. Akarsuları kışın kabarır, yazın ise çok azalır. Asi, Seyhan, Ceyhan, Göksu, Manavgat, Aksu ve Dalaman başlıca akarsularıdır. Manavgat ve Aslantaş Baraj Gölleri de bulunmaktadır.

Gölleri: Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Kovada, Acıgöl, Suğla, Söğüt, Salda, Elmalı ve Avlan başlıca gölleridir.

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bölgenin Akdeniz yamaçlarında Akdeniz İklimi ve Maki Bitki Topluluğu görülür. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Dağların kuzey yamaçlarında ve göller yöresindeyse iklim karasallaşır. Bitki örtüsü de bozkırdır. Bu alanlarda yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Yer yer ormanlara da rastlanır.

TARIM VE HAYVANCILIK:
Buğday: Bölgenin dağların kuzey yamaçlarındaki karasal iklimin görüldüğü alanlarda görülür.
Pirinç: Amik Ovasında ve Maraş çevresinde görülür.
Pamuk: Çukurova ve kıyı ovalarında. Türkiye’de 2. Sırada görülür.
Tütün: Burdur ve Göller Yöresinde yetiştirilir.
Turunçgiller: Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyı kesiminde görülür.
Muz: Mersin ve Anamur çevresinde yetiştirilir. Türkiye’de 1 sıradadır.
Zeytin: Kıyı kesiminde yetiştirilir.
Göller Yöresinde: Ananas, Haşhaş, Gül ve Şekerpancarı yetiştirilir.
Seracılık: Akdeniz Bölgesi ilk sırada yer alır.
Sebzecilik: Mersin ve Antalya çevresinde turfanda sebze yetiştirilir.
Bölgenin hayvancılığı fazla gelişmemiştir. Genelde yaylacılık faaliyetiyle birlikte yapılır. Sığır, Koyun ve Kıl Keçisi yetiştirilir.

YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
Krom: Adana, Denizli ve Muğla’da (Türkiye’de 1.)
Barit: Antalya, İçel ve Konya’da (Türkiye’de 1.)
Boksit (Alüminyum): Antalya, Konya, Adana ve Hatay (Türkiye’de 1.)
Kükürt: Isparta-Keçiborlu
Demir: Adana ve İçel
Amyant: Hatay-İskenderun
Manganez: Adana, Muğla ve Burdur
Petrol: Adana

ENDÜSTRİ:
Adana Bölümünde: Dokuma, Tütün, Gıda, Kimya, Tarım Araçları, Çimento, Madeni Eşya, Tuğla, Ataş-Mersin’de Ataş Petrol Rafinerisi, ve Mersin Limanı bulunmaktadır.
Antalya Bölümünde: Ferro Krom, Yağ, Gülyağı, Çimento, Tuğla, Tarım Araçları, Halıcılık, faaliyeti yapılmaktadır.

TURİZM:
Burdur’da İnsuyu Mağarası, Alanya’da Damlataş Mağarası, Tarsus’ta Yedi Uyuyanlar Mağarası, Mersin’de Cennet ve Cehennem Obruğu, Plajları bulunmaktadır.

NÜFUS VE YERLEŞMESİ:
Nüfusu 2000 sayımına göre 8.7 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi). Kentsel nüfus % 60’tır (Türkiye ortalaması %65). Nüfus artış hızı %o 22’dir (Türkiye ortalaması %o 18.3)
Fakat tarım alanlarının ikliminde uygun olması nedeniyle verimli olması nüfusun bu alanlara toplanmasına neden olmuştur. Bunun yanında Toroslar ve Platolarda nüfus çok seyrektir. Bölge nüfusun %70’i Adana Bölümüne toplanmıştır.

BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
Yüzölçümü bakımından % 15 ile 4. Sıradadır.
Orman bakımından % 21 ile 2. Sıradadır. Ama Maki olduğu için ekonomik değeri yoktur
iklimin etkisi ile orman yangınları çok görülür.
Ekili-Dikili alanlar bakımından % 18 ile 5. Sıradadır.
Dağların uzanış yönü nedeniyle Boyuna Kıyı Tipi görülür.
Ekonomisi tarıma dayanır ve Sanayi 2. Sırada gelir.
Sanayi bakımından Türkiye’de 3. Sırada gelir.
Susam, yerfıstığı, turunçgiller, muz, gül ve soya fasülyesi üretiminde Türkiye’de ilk sırada gelir.
İklimi nedeniyle tropikal bir bitki olan muz sadece bu bölgede yetiştirilir.
Karstik Yer şekillerine en çok bu bölgede yetiştirilir.
Kışları en ılık bölgemizdir.
Üçüncü büyük Kapalı Havzamız olan Göller Yöresi Antalya Bölümünde yer alır.
Çukurova en büyük delta ovamızdır ve Seyhan ve Ceyhan Nehirleri tarafından oluşturulmuştur.
İklim sayesinde yılda birden fazla ürün alınabilmektedir.
Sıcaklık ve buharlaşma nedeniyle en tuzlu denizimiz Akdeniz’dir.
Kışları en kısa süren bölgemizdir.
Sebze ve Meyvenin en erken olgunlaştığı bölgemizdir.
Don olaylarının en az olduğu bölgemizdir.
Mevsimlik işçi göçünün en fazla olduğu bölgemizdir.
Göl bakımından en zengin bölgemizdir.
Platolarında nüfus çok seyrektir.
Toroslar ulaşımı olumsuz yönde etkiler.
Yıl içinde gölge uzunluğunun en kısa olduğu
Güneşlenme süresinin en fazla olduğu bölgedir.
Derece ortalama sıcaklık ile en sıcak bölgemizdir.


GÜNEY DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Ülkemizin güney doğusunda yer alan bölge nüfus ve yüzölçümü en küçük bölgemizdir. Akdeniz, Doğu Anadolu Bölgeleriyle, Suriye ve Irak Devletleriyle komşudur. Gerçek Yüzölçümü 59.176 km2’dir. Alan bakımından ülkemizin % 7,5’ini kaplar en küçük bölgemizdir.
Nüfusu 2000 sayımına göre 6.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 112 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının üstündedir (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi)

BÖLÜMLERİ:
1.Dicle Bölümü 2.Orta Fırat Bölümü

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Dağları ve Düzlükleri: Bölgenin yüzey şekilleri sadedir. Genellikle platolarla ve ovalarla kaplıdır. Yer şekilleri tarıma elverişlidir. Batıdan doğuya gidildikçe yükseklik artar. İki bölümün ortasında Karacadağ Sönmüş Volkan dağı bulunur. Bu bölgenin tek ve en yüksek dağıdır. Dicle Bölümünde Gaziantep ve Şanlıurfa Platoları vardır. Orta Fırat Bölümünde Diyarbakır Havzası ve Mardin Eşliği (Yüksek bir düzlüktür.) vardır.

Akarsuları Ve Gölleri: Fırat ve kolları Göksu ve Nizip, Dicle ve kolları Botan, Garzan ve Batman kolları başlıca akarsularıdır. Bölgede doğal göl yoktur. Akarsularının hidroelektrik gücü fazladır. Bu nedenle bir çok baraj gölü vardır. Fırat Nehri’nin üzerinde Atatürk, Karakaya, Hancağız Baraj Gölleri, Dicle nehri üzerinde Kıralkızı, Ilısu, Cizre Baraj Gölleri.

İLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bölgenin batısında Akdeniz ikliminin etkileri hissedilir. Yazları sıcak ve kurak geçer. Fakat kışları Akdeniz Bölgesine göre daha serindir. Bu bölümde don ve karada rastlanır. Yağışların çoğu kışın düşer. Yıllık yağış 500-600 mm’dir. Yağışın az olmamasına rağmen sıcaklık ve güneyden esen çöl rüzgarları yüzünden buharlaşma meydana gelir ve bu da kuraklığa sebep olur. Ülkemizin en yüksek sıcaklıkları bu bölgede ölçülür. Tarımda sulama ihtiyacı çok olur. Bölgenin doğusuna gidildikçe deniz etkilerinden uzaklaşılır ve yükseklik artar, sıcaklıklar düşer. Kar ve don olayları daha çok görülmeye başlar. Bölgenin alçak kesimlerinde ve batısında bozkır görülür. Dağ yamaçları, yüksek yerler ve akarsu kenarlarında orman ve çalılık ağaçlara da rastlanır.

TARIM VE HAYVANCILIK:
Bölgenin ekonomisi tarıma dayanır. Ülke ekonomisine katkısı da bu alandadır. Tarıma elverişli tarım alanları ve düzlüklere sahip olmasına rağmen yaz kuraklığı ve sulama ihtiyacı nedeniyle tarım zorlaşır. GAP Projesinin yapılması ile birlikte artan sulama imkanları bölgenin tarımını artırmaya başlamıştır. Bölgenin tarıma karasal iklim ürünlerine daha çok elverişlidir.

En çok yetiştirilen ürünler şunlardır.
Mercimek: Türkiye üretiminde ilk sırada yer alır.
Buğday, Keten, Pamuk, Çeltik (Pirinç), Nohut ve Susam yetiştirilen bazı ürünlerdir.
Gaziantep Platosunda Antepfıstığı, Zeytin ve Üzüm yaygıdır.
Siirt’te Antepfıstığı üretimi başlamıştır.
Akarsu kenarlarındaki sulanabilen ovalarda sebze ve meyvede (Başta Karpuz olmak üzere) yetiştirilmektedir.
Bölgede platolar ve bozkırlar çok görüldüğü için küçükbaş Hayvancılık (Koyun, Keçi) çok yapılır. Keçi daha çok yüksek alanlarda yaygındır. Bu sayede bölgede hayvansal ürünler ticareti de yapılmaktadır.

YER ALTI KAYNAKLARI:
Fosfat: Mardin-Mazıdağı, Doğalgaz: Mardin-Çamurlu
Petrol: Batman- Beşiri ve Batman, Siirt-Kurtalan-Baykan ve Barzan, Adıyaman-Kahta ve Diyarbakır.
Linyit: Adıyaman-Gölbaşı, Manganez: Kilis

NÜFUS VE YERLEŞME:
Nüfusu 2000 sayımına göre 6.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 112 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının üstündedir (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi). Yoğunluk bakımında en yoğun 2. bölgedir. Nüfus artış hızı %o 25’tir (Türkiye %o 18.34). Bölgede kentsel nüfus % 62’dir (Türkiye ortalaması %65). Bölgede toplu yerleşme ve ker*** evler yaygındır. Nüfus batı kesiminde, dağ etekleri ve akarsu boylarında yoğunlaşmıştır.

TURİZM:
Adıyaman-Nemrut Dağı, Şanlıurfa- Balıklı Göl ve Tarihi Eserler.

TÜRK EKONOMİSİNE KATKISI:
Türkiye Petrolünün 1/7’si bu bölgeden sağlanır. Geri kalanı dış ülkelerden ithal edilir. Batman’da Petrol Rafinerisi vardır. GAP Projesinin bitirilmesi ile tarımdaki su ihtiyacı karşılanacak ve bölge ekonomisi daha zenginleşecektir. Bunun ülke ekonomisine büyük katkısı olacaktır.

BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
Alan bakımından en küçük bölgedir.
Nüfus bakımından sonuncu olmasına rağmen alanı küçük olduğu için yoğunluk fazladır.
Orman bakımından % 1 ile son sırada yer alır.
Ekili-Dikili alan bakımından % 20 ile 4. Sıradadır.
Ekonomisi tarıma dayanır. Hayvancılık 2. Sırada yer alır.
Antepfıstığı, mercimek ve karpuz üretiminde ilk sırada yer alır.
Fosfat ve Petrol üretiminde ilk sıradadır.
Buharlaşma ve yaz kuraklığının en fazla olduğu bölgedir.
Hiç doğal gölü yoktur.
En yüksek yeri Karacadağ Sönmüş Yanardağıdır.
GAP Projesi bölgede halen sürmektedir.
Türkiye’nin en büyük ve önemli baraj gölleri bölgede yer alır.


DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Ülkemizin doğusunda yer alan bölge kabaca üçgene benzer. Marmara ve Ege Bölgeleri hariç her bölge ile komşudur. Suriye hariç bütün doğu komşularımızla sınırı vardır. Alanı 165.436 Km2’dir. Bu gerçek alanı ile ülkemizin %21’ini kaplar ve en büyük bölgemizdir. Nüfusu 2000 sayımına göre 6.1 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 37 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi)

BÖLÜMLERİ:
1.Yukarı Fırat Bölümü
2.Yukarı Murat Van Bölümü
3.Erzurum-Kars Bölümü
4.Hakkari Bölümü

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Dağları: En yüksek bölgemizdir. Ortalama yükseltisi 2000-2200 metredir. Bölgede dağlar üç sıra halinde uzanır.
Kuzeyde: Çimen, Kop, Esence, Karasu, Allahuekber Dağları
Ortada: Mercan (Munzur), Karasu-Aras Dağları
Güneyde: Güneydoğu Toroslar ve Buzul (Cilo) Dağları bulunmaktadır.
Van Gölünün kuzeyinde volkanik dağlar vardır. Bunlar Ağrı, Tendürek, Aladağ, Süphan, Nemrut Dağlarıdır.
Düzlükleri: Kıvrım dağları arasında çöküntü ovaları vardır. Bu ovalar: Elbistan, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Van, Başkale, Hakkari, Yüksekova güneydekilerdir. Kuzeyde ise Erzincan, Tercan, Aşkale, Erzurum, Pasinler, Horasan, Kağızman ve Iğdır vardır. Tunceli ve Erzurum-Kars Platoları da diğer düzlüklerdir.
Akarsuları: Karasu ve Murat birleşerek Fırat Nehrini oluşturur. Bu nehir Dicle Nehri ve onunla birleşen Büyük Zap Kolu ile yabancı topraklara giderek Basra Körfezinden denize dökülmektedir. Aras ve Kura nehirleri de yine başka topraklara giderek Hazar Denizine dökülmektedir. Bu akarsuların yüzey şekilleri ve engebe nedeniyle hidroelektrik enerji üretme güçleri fazladır.
Gölleri: Van Gölü ülkemizin en büyük gölüdür ve suyu sodalıdır. Bölgenin diğer gölleri şunlardır: Erçek, Nazik, Çıldır, Hazar ( Tektonik Göllerdir), Balık, Haçlı, Nemrut (Krater Gölleri), ve Akgöl.
Ayrıca bölgede Keban ve Karakaya Baraj Gölleri de bulunmaktadır.
Değerlendirme: Bölgeye Yurdumuzun çatısı diyebiliriz. Bölgeyi kaplayan yüksek dağlar bölgenin her özelliğini yakından etkilemektedir. Dağlar doğudan batıya uzandığı için kuzey-güney doğrultusunda ulaşım zordur. Tarım alanları azdır iklimi çok serttir. Tarım ürünleri çeşitli değildir. Sanayi ve ticareti de gelişmemiştir.

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bölgenin iklimine yükselti ve karasallık hakimdir. Sert karasal iklim yaşanır. Kışları uzun, soğuk ve kar yağışlıdır. Don olayı çok görülür. Yazları sıcak, kurak ve kısadır. En fazla yağış ilkbaharda görülür. Erzurum-Kars Bölümünde ise yazın görülür.Günlük ve yıllık sıcaklık farkları fazladır. Yıllık yağış miktarı 500-600 mm dir. Buharlaşma az olduğu için bu yeterlidir. Yıllık sıcaklık 5-6 derecedir ve en soğuk bölgedir. Bölgeye kuzey rüzgarları (Poyraz) hakimdir. Bölgenin doğal bitki örtüsü bozkır (Step)’tir. Dağ yamaçlarında bozulmuş orman ve dağların yükseklerinde dağ çayırlarına rastlanır.

TARIM VE HAYVANCILIK:
Yükselti ve engebeli yer şekilleri nedeniyle tarım alanları azdır. Tarım en çok güneydeki çöküntü ovalarında yapılır. Bölgede en çok arpa ve buğday yetiştirilir. Bitlis, Malatya, Elazığ’da Şekerpancarı; Iğdır’da Pamuk; Malatya’da Kayısı (1.); yetiştirilir. Patates ve lahana diğer ürünlerdir. Sıcaklık çok düşük olduğu için sebze üretimine en az elverişli bölgemizdir.
Kars ve Bitlis’te arıcılık yapılır. Türkiye bal üretiminin % 20’si buradan sağlanır.
Bölgede tarım alanları az otlak ve meralar fazla olduğu için hayvancılık en önemli faaliyettir. Yüksek yerlerde büyükbaş, çöküntü ovalarda küçükbaş hayvancılık yaygındır. Bölge halkının % 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşır.

YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
Demir: Sivas-Divriği, Malatya-Hekimhan ve Hasançelebi (1.) ; Krom: Diyarbakır-Ergani, Elazığ-Guleman-Alacakaya (1.); Bakır: Elazığ-Maden; Malatya-Pötürge (2.); Kalay: Elazığ ve çevresinde; Kurşun-Çinko: Elazığ-Keban, Malatya-Darende; Oltu Taşı: Erzurum-Oltu (1.); Linyit: K.Maraş-Afşin-Elbistan; Erzurum-Aşkale; Barit: Muş, K.Maraş-Elbistan; Amyant (Asbest): Erzincan-İliç; Kayatuzu: Kars-Kağızman, Erzurum,Ağrı,Iğdır;

ENDÜSTRİSİ:
Fazla gelişmemiştir. Olanlarda tarıma dayanır. Bir çok ilde et kombinaları vardır. Et üretimimizin % 25’i bu bölgeden sağlanır.Malatya ve Bitlis’te sigara, Elazığ’da gübre, Erzurum ve Malatya’da deri sanayisi bulunmaktadır. Bir çok ilde şeker ve çimento fabrikası da bulunmaktadır. Malatya ve Erzincan’da dokuma ve iplik fabrikası vardır. Keban’da simli kurşun işletmeleri, Divriği’nde Demir-Çelik Fabrikası, Elazığ’da Ferro-Krom Fabrikası vardır.
Kahramanmaraş’ta Afşin, Elbistan ve Sivas Kangal’da termik santral bulunmaktadır.

NÜFUS VE YERLEŞME:
Nüfusu 2000 sayımına göre 6.1 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 37 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi) Yoğunluk bakımında en az bölgedir.
Yani nüfusu en seyrek bölgemizdir. Nüfus çöküntü ovalarında toplanmıştır. Toplu yerleşme görülür.Nüfusun % 48’i kırsal kesimde yaşar ve tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Nüfus artış hızı %o 14 ile Karadeniz’den sonra en az bölgedir (Türkiye ortalaması %o 18.34). Sanayisi çok az olduğu için Karadeniz Bölgesinden sonra en çok göç veren bölgemizdir. Malatya, Erzurum ve Elazığ en kalabalık illeridir.

TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI:
Bölgenin sanayisi ve tarımı geridir. Ekonomimize katkısı daha çok hayvancılık alanındadır. Hayvan ürünlerinin ekonomimize katkısı % 25’tir.

TARİHİ ÖNEMİ:
Erzurum Kongresi bu bölgede yapılmıştır.

BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
En büyük bölgemizdir. Ülkemizin % 21’ini kaplar.
Nüfus yönünden 6., yoğunluk yönünden 7. sıradadır.
Orman bakımından % 7 ile 6. sıradadır.
Ekili-Dikili arazi bakımından % 10 ile sonuncudur.
En fazla enleme sahip bölgedir.
Sanayisi en geri bölgedir.
Ekonomisi ve ülke ekonomisine katkısı hayvancılık alanındadır.
Kayısı üretiminde Malatya 1. sıradadır.
En zengin yer altı kaynakları Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır.
‘2000-2200 metre ile en yüksek bölgedir.
Göl yönünden zengindir hatta en büyük göle sahiptir (Van Gölü)
En çok göç veren 2. bölgedir.
Tarım ürünlerinin en geç olgunlaştığı bölgedir.
En soğuk ve kışları en uzun bölgedir.
Hidroelektrik üretiminde 1. tüketiminde 7. sıradadır.
Günlük ve yıllık sıcaklık farkının en fazla olduğu bölgedir.
Turizm gelirleri en az ve ulaşımı en kötü bölgedir.


İÇ ANADOLU BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Doğu Anadolu’dan sonra 2. büyük bölgemizdir. Anadolu Yarımadasının ortasında yer alır. G.Doğu Anadolu Bölgesi hariç her bölgeyle komşudur. Alanı 163.057 Km2 dir. Ülkemizin % 20’sini kaplar. Nüfusu 2000 sayımına göre 11.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 71 kişi)

BÖLÜMLERİ:
1.Konya Bölümü
2.Yukarı Sakarya Bölümü
3.Orta Kızılırmak Bölümü
4.Yukarı Kızılırmak Bölümü

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Dağları: Yer şekilleri sadedir. Engebeli arazi fazla olmadığı için arazi ulaşıma uygundur. Ortalama Yükselti 800-1000 metredir. Bölgenin en yüksek yeri doğu bölümüdür. Kıvrım dağları da bu bölümde yer alır. Akdağlar, Hınzır Dağları, Tecer Dağları, Yıldız Dağları bu kıvrım dağlarıdır. Bölgenin güneyinde volkanik dağlar vardır.Bunlar Erciyes Dağı (3917 m en yüksek yeri), Melendiz, Hasandağı, Karacadağ, Karadağ’dır.

Platoları: Haymana, Cihanbeyli, Obruk, Bozok (Kızılırmak), Yazılıkaya, (Bayat), Uzunyayla platoları vardır.

Ovaları: Konya Ovası (Türkiye’nin en büyük ovası), Ereğli, Aksaray, Sakarya, Eskişehir, Ankara, Kayseri ve Develi Ovaları

Akarsuları: Kızılırmak, Sakarya, Porsuk Çayı, Delice Irmağı.

Gölleri: Bölgenin güneyinde kapalı havzalar vardır. Tuz Gölü (2.Büyük Gölümüz), Akşehir, Eber, Ilgın (Çavuşçu), Tuzla, Seyfe, Mogan, Sultan Sazlığı vardır. Sakarya Nehri üzerinde Sarıyar ve Gökçekaya; Kızılırmak Nehri üzerinde de Hirfanlı ve Kesikköprü baraj gölleri vardır.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bölge dağlarla çevrili olduğu için yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Don olayları çok görülür. En az yağış alan bölgedir. Ortalama yağış 400 mm’dir. Bunun en önemli sebebi bölgenin dağlarla çevrili olmasıdır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Bölgede özellikle doğudaki dağlık alanlarda ormanlara da rastlanır. Orman bakımından % 9 ile 5. sıradadır. Akarsu boylarında kavakçılıkta yapılır.

TARIMI NE HAYVANCILIK:
Bölgenin ekonomisi tarıma dayanır. Ekili-dikili alanlar bakımından Marmara Bölgesinden sonra 2. sırada yer alır (% 27). Çalışan nüfusun büyük bölümü tarımda çalışır. Fakat tarımın en önemli sorunu sulama ihtiyacıdır. Bölgede en çok üretilen ürün buğdaydır. Diğer ürünler şekerpancarı ( şeker fabrikaları bölgede fazladır.), Üzüm, Mercimek, Yulaf, Çavdar, Ayçiçeği, Haşhaş, çeşitli meyveler ve sebzelerdir.
Bölgede küçükbaş hayvancılık yaygın olarak yapılır. Ankara çevresinde tiftik keçisi, Sivas ve Konya çevresinde koyun çok yetiştirilir.

YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
Krom: Eskişehir-Mihalıççık, Kayseri ve Sivas. Kayatuzu: Kırşehir, Çankırı, Nevşehir, Yozgat. Linyit: Sivas-Kangal. (Burada bir de termik santralde bulunmaktadır.)Demir: Kayseri-Develi, Sivas-Kangal, Ankara-Haymana. Toryum: Eskişehir-Sivrihisar. Çinko: Konya-Bozkır, Niğde-Bor (Türkiye’de 2. sırada). Lületaşı: Eskişehir (Türkiye’de ve Dünya’da 1.). Volfram: Kırıkkale-Keskin, Niğde (Türkiye’de 2. sırada).

ENDÜSTRİSİ:
Sanayi Yukarı Sakarya Bölümünde gelişmiştir.
Eskişehir: Lokomotif, besin, motor, çimento, inşaat, malzemeleri, şeker, et deri sanayisi vardır.
Ankara: Dokuma, besin, tarım araçları, çimento, alkollü içki, mobilya, selüloz, kağıt, karton, deri ve et sanayisi vardır.
Konya: Tarım araçları, besin, motor, çimento, süt ürünleri, inşaat malzemeleri, selüloz, kağıt ve şeker s.
Kayseri: Halıcılık, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastırma ve sucuk sanayisi.
Kırıkkale: Silah sanayi, Orta Anadolu Rafinerisi.
Sivas: Besin, Yem, Çimento, demir-çelik, et entegre, demiryolları bakım ve onarım tesisleri vardır.

NÜFUSU VE YERLEŞMESİ:
Nüfusu 2000 sayımına göre 11.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi). Nüfus artış hızı %o 16’dır (Türkiye ortalaması %o 18.34).
Nüfusun % 69’u kentte yaşar (Türkiye ortalaması % 65). Yukarı Sakarya Bölümü en yoğun nüfuslu alandır. Nüfus genellikle bölgenin çevresindeki dağ eteklerindeki ovalara yoğunlaşmıştır.
Ülkemizin başkenti ve 2.büyük kenti Ankara bölgede yer almaktadır.

TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI:
Ekonomisinde tarım hakim faaliyettir. Bölge yurdumuzun tahıl ambarıdır. Yurdumuzda Buğday (%35), Arpa (%45), Şekerpancarı (%40), Baklagiller (%30), Meyvecilik (%20) oranında yapılır. Bölgede Ankara, Eskişehir, Konya, Kayseri, Kırıkkale ve Sivas gibi sanayi kentleri vardır. Türkiye Endüstri üretiminin % 15’i bu bölgemizden sağlanmaktadır. Bölgenin turizm gelirleri de fazladır.

TARİHİ ÖNEMİ:
Sivas Kongresi Sivas kentinde yapılmıştır. Ankara’da da ilk TBMM açılmıştır. Bu tarihten sonra Milli Mücadelenin merkezi olmuştur.

BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
En fazla nadasa bırakılan bölgedir.
En büyük kapalı havzamız buradadır (Tuz Gölü)
En tuzlu gölümüz %o ile Tuz Gölüdür.
Lületaşının tek çıkarıldığı yer Eskişehir’dir.
Karstik şekillere en çok rastlanan 2.bölgemizdir. (Sivas, Çankırı)
İklimden dolayı ker*** en çok kullanılan yapı malzemesidir.
Ulaşımı yeryüzü şekilleri sayesinde çok uygundur.
En az yağış alan bölgemizdir
Ortalama yükseltisi 1000 metredir. En yüksek yeri Erciyes Dağıdır.
Küçükbaş hayvan sayısı en fazla olan bölgedir.
Nüfus bakımından 2. olmasına rağmen alanı büyük olduğu için yoğunluk azdır.
Tek uçak fabrikamız Eskişehir’dedir.
Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır.
İklimi sert ve karasaldır.
Kentleşme oranı düşük, kırsal yerleşme topludur.
Yaz kuraklığının erken başlaması sebze üretimini olumsuz yönde etkiler.
Bölgede endüstri bitkilerinden şekerpancarı, tahıllardan buğday çok yetiştirilir.
En uzun akarsuyumuz Kızılırmak nehrinin büyük kısmı bölgededir.

Alıntıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
coğrafyası, cografyasi, dan, türkiye


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Türkiye Karadeniz Coğrafyası PySSyCaT Genel Coğrafya 0 16 Eylül 2016 22:02
Türkiye'nin Ekonomik Coğrafyası Kapsamlı Konu Özeti (KPSS) Elysian KPSS 0 07 Mayıs 2014 10:53
Karan Türkiye'nin güney coğrafyası değişebilir PassioN Haber Arşivi 0 10 Nisan 2012 20:13
Türkiye Coğrafyası ve Türkiyenin Coğrafi Konumu YapraK Türkiye'nin Coğrafi Bölgeleri 0 05 Mayıs 2009 21:35
Türkiye'nin Fiziki Çoğrafyası YapraK Türkiye'nin Coğrafi Bölgeleri 0 15 Nisan 2009 13:35