15 Nisan 2011, 21:19 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Bir dargın bir barışık, Kalbim sana çok alışık Çoğumuzun başından geçmiş bir ilişki türü vardır. ‘sakız gibi uzamış…’ , ‘onlar yüzyıllardır beraber zaten’ diye bahsedilen…. Bir dargın bir barışık.. ama mütemadiyen beraber… mütemadiyen kavgalı ilişkiler. Kopamadığımız sevgililerimiz… terk edip edip geri döndüğümüz… Her defasında ‘artık bu son’ dediğimiz… ama yeniden başladığımız… Acaba başkasını hayatımıza sokmaktan korktuğumuzdan mı…? Yoksa gerçekten onu seviyorluğumuzdan mı…? Neden….. neden kopamıyoruz biz bu ilişkiden bir türlü…? ……… Kadınlar… Onun bir başkasına dokunabilme ihtimalini düşündükçe delirirler… Erkekler… Ona bir başkasının dokunabilme ihtimalini düşündükçe delirirler… Kadınlar.. Kendinden daha güzel biri ile beraber olma ihtimalini düşündükçe delirirler… Erkekler… Kendinden daha başarılı biri ile beraber olma ihtimalini düşündükçe delirirler… Kadınlar… Paylaşamaz… Erkekler… Paylaşamaz… Sadece benim… Hep benim… olsun isterler… …. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. İlişkiye olan bağlılığımızın değil, ego’larımızın bizi, daha doğrusu beraberliği bu hale getirdiğini düşünüyorum. Kadınların emek verdikleri bir şeyden kolay kolay vazgeçememek gibi bir takıntısı vardır. Hani çocuklarımız için yıllar sonra söylediğimiz ‘saçımı süpürge ettim ben senin için’ ifadesi var ya…! Aynısını birlikteliğimiz içinde söylüyoruz…. Bir adamı sevmenin, onu yaşamanın verilmiş bir emek, harcanmış bir zaman, tüketilmiş anlar olduğunu düşündüğümüz zaman vazgeçemiyoruz bu beraberlikten. İçimizdeki ‘yetiştirme’ güdüsü sayesinde, illaki ona kattıklarımız olduğu fikrine kapıldığımızdan…! Şu anki halinin bizim sayemizde olduğuna inandığımız erkekleri çıkartıp atamıyoruz hayatımızdan bir türlü. Uğrunda vazgeçtiğimiz noktalar olduğunda, hayatımız ile ilgili belli değişiklikler yaptığımızda o ilişki için, o artık ‘bizim’ oluyor. Bizim adamımız.. bizim hayatımız…başkasının olamaz…! Attığı her adımı, her tepkisini, her keyfini, her üzüntüsünü o kadar iyi tanıyoruz ki, ‘zaten bir başkası ile mutlu olma şansı yok…!’ deyiverebiliyoruz. Sanki dünyaya bizim ile beraber gelmiş, daha önce hiç mutlu olamamış, kimse onu anlayamamış gibi.. Peki erkekler..! Onlar mutlular mı acaba bu durumdan…? Ya da onlar neler hissediyorlar bitmeyen / bitemeyen bu beraberlikler ile ilgili..? Erkeklerin de uzun zamanlarını geçirdikleri, beraber çokça yaşanmışlıkları olan kadınlara karşı gelişen bir ‘koruma’ istekleri var. Onlar bizden çok daha fazla sahipleniyor aslında. ‘Ya benim ol, Ya toprağın’ diyebilen bir adamın, uzun yıllar süren bir ilişkiden kopabilmesi, o kadının başka biri tarafından sevilmesi fikrini kabul etmesi hiçte kolay değil. Sürüp gitsin mi bu beraberlikler zorlaya zorlaya peki…? Oturupta düşünülmesin mi üzerinde…? Seviyor muyum… Sevilmesinden mi korkuyorum…acaba…? “Benim ektiğim tohumların çiçeklerini bir başkası koklamasın…!” diye mi…? Papatya Somer
__________________ Rüzgarda savruk, Başına buyruk ~ | |
|
Etiketler |
barışık, cok, dargın, kalbim, sana |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Yıldız Tilbe Sana Kalbim Geçti | yeSa | U, Ü, V, Y, Z | 0 | 05 Ocak 2020 17:37 |
Sana Kalbim Geçti! | Sır | Kitap Tanıtımları | 0 | 27 Temmuz 2018 14:28 |
Kalbim Sana Emanet İyi Bak | Ezgi | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 26 Kasım 2011 15:09 |
Teşekkürler Kalbim Sana.. | Sevda | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 19 Eylül 2010 11:38 |