29 Ağustos 2011, 00:59 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kırşehirde Edebiyat Aşık Said (1835 – 1910) Aşık Said 1251 (1835) yılında Kırşehir’in Toklumen köyünde doğmuştur. Değirmencioğulları denen bir aileden gelmektedir. Şairimiz okuyup yazmayı önce köyün hocasından öğrenmiş, sonra 18 yaşlarında Kayseri’ye giderek iki buçuk yıl medrese eğitimi görmüştür. Kırkbeş yaşına kadar sazını ilhamlarının dili haline getiren Aşık, bu yaştan sonra çok sevdiği sazını bırakmıştır. Aşık Said bugün bağlama tellerinden dökülen türküleriyle yaşayan ozanlarımızdan birisidir. Türkülerinin çoğu radyo-televizyon repertuarlarında çalınıp söylemektedir. EL KIZILIRMAK Şu yalan dünyaya geldim geleli Ömrüm dert gölünde sal Kızılırmak Gamdan kurtulamam kendim bileli Sen de benim gibi kal Kızılırmak Kızılırmak coşar coşar çağlarsın Aylar geçmez bağırcığım dağlarsın Ah vah alma bir gün yanar ağlarsın Kayığıma yol ver al Kızılırmak Nereden gelirsin Hint'den Yemen'den Korkum geçmez senin gibi zalimden Aldın sahanımı alnı elimden Bundan kelli olmaz ol Kızılırmak Köpürür taşarsın benzersin kana Kıvrılı çevrili giden bir yana Tabiatın senin kıyarsın cana Ne kötü huyun var sel Kızılırmak Engin öter şu Irmağın kuşları Yanar durur ciğerimin başlan Önüne yığılsa köyün taşları Ahdim gitmez sen del (i) Kızılırmak Der Said çok coşma- burulun bir gün Akıbet ah çeken yorulun bir gün Bağlarlar bendini durulun bir gün Yeter kuruyası el Kızılırmak Aşık Hasan Nebioğlu (1902-1988) Nebioğlu, 1902 yılında ilimiz Mucur ilçesi Geycek köyünde doğmuştur. Babası Karacakürt aşiretinin “öleler” sülalesine mensup Yusuf Efendi’dir. Aşığın, adı Hasan, nüfusta soyadı Ertuğrul’dur. Fakat aşığın büyük dedesinin ismi Nebi olduğundan çevrede “Nebioğlu” olarak bilinmektedir. Ummi olan aşık, küçük yaşlarda yetimliğini dile getiren güzellikler üzerine irticalen şiirler söylemeye başlamıştır. Yirmibeş yaşına kadar bu özelliğini sürdüren aşık, daha sonraları dini destanlara merak sarmış ve bu duygular üzerine şiirler söylemiştir. KIRLANĞIÇ DAĞI DESTANI Kırlangıç Dağı'nın sordum yaşını Güneşte parlamış çakıl taşını Açsan ağzını da saysam dişini silsilen nerede bildir kırlangıç Budak eteğinde Geycek döşünde Eser poyraz eksik olmaz başında Bir bilenden var sual et yaşında Silsilen nerede bildir kırlangıç Obruk köyü alır poyraz yelini Mor sümbüllü çiğdem tutmuş belini Açmadım senin gönül dilini Senin halini ben övem kırlangıç Kayaların benzer saraya köşke Biter lale sümbül kokusu başka ne kadar del olsa getirir aşka kokar burcu burcu gülün kırlangıç Sen yüce bir dağsın bilirsin Hak1ki Kendine yar ettin Hasan Aşıkı Mekke,Medine'den getirdim koku Kokar burcu burcu gülün kırlangıç ÂŞIK BOYACI ( Esat Hüseyin Canıtez)(1914 - 4 Şubat 1990) "Âşık Boyacı" mahlası ile şiir yazan halk ozanı Esat Hüseyin Canıtez'in 3.500'dcn fazla millî, dinî ve mahallî şiiri bulunmaktadır. Kırşehir'de doğan Âşık Boyacı, ilk ve ortaokulu burada okudu. Çeşitli mesleklerden sonra, "boyacılık" (tabela) yapmaya başladığı için çevresinde "Âşık Boyacı" diye anılır. Ünlü ve güçlü ozanın "Kalbimin Işıkları", "Bayrak ve Toprak" ve "Türk Oğluyum Türk Oğlu" adında üç şiir kitabı yayınlandı. KIRŞEHİR'İM Adına tadına kurban olduğum Her yanın gir cennet, gül pare pare. Bilmedim seninçin benden nolduğum Akar gözlerinden sel pare pare. Ne kadar güzelsen öyle kadersiz Ne kadar zayıfsın gözlerin fersiz Senin, benim günüm geçmez kedersiz Üstümüz bulutlu, yer pare pare. Dulmusun, yetim mi, süslenemessin, Hani evlatlarına seslenemessin, Sen kendi başına beslenemezsin, Tutamam kolundan el pare pare. Noldu, sana böyle anam Kırşehir, Nedir bu çektiğim çile ile kahir, Tertemiz havan, suyun, panzehir Akar derelerden sel pare pare. Meyven sebzen boldur, alan bulunmaz, Haritada adın güzel okunmaz, Uzanıp bir el de sana dokunmaz, Öter bülbüllerin gül pare pare. Kındam'ın bir alem, Bağbaşı'n bir başka, Dinekbağı düşürür herkesi aşka, Ahi Evran ile ya Aşık Paşa, Gece karanlık yol pare pare. Tarihine baktım, binleri yazar, Bağrına kazılmış bir ulu mezar, Eliboş yiğitler kahvede gezer, Açar çiçeklerin gül pare pare. Her hafta yazılır Boyacı ahi, Yarabbi nedir ki, yurdun günahı, Perişan yatıyor şehirler şahı, Vaziyet böyledir, hal pare pare Dadaloğlu 1790 – 1876 yıllarında yaşamış avşar aşiretindendir. Kültür ve Turizm Bakanlığı 1986 yılında aldığı kararla Türk büyükleri arasında kabul etmiştir. Göçebe hayatı yaşayan Dadaloğlu bunu şiirlerine yansıtmıştır. Aşık Musa’nın oğlu olduğundan ilk dersini babasından almıştır. 130 şiiri günümüze ulaşmıştır. Temiz Türkçesiyle ahenkten ahenge atlayan dili, onu halk tarafından gönülden benimsenmesinin en büyük faktörüdür. GÖRESİM GELDİ Çok göresim geldi Binboğa seni Ne hoş olur baharınan yazınan Dirgen dağı, Koç Dağının dengidir Ördeklerin çağırışırdı kazınan Ne kara yazılmış anlıma yazı Varsakda aşiret tanımaz bizi Sarızdan aşağı Yalakın düzü Sağmalların yayılırdı, yozunan Kuru çaydan Deliceyi aşalım Çapanoğlu eteğine düşelim Elbistanlı kızla helalleşelim Çok ekmeğin yediğim tuzunan Dadaloğlum der bu nasıl haldir Seneler sayılmaz kaç tane bıldır Ayını bilmiyom tam dokuz yıldır ---- Osmanlı duralaştı bizinen DURSUN KAYA (1934 - ...) Kırşehir'e bağlı Kaman Ilçesi'nin Hamit Köyü'nde (şimdi kasaba oldu) doğdu. 9 kardeşin en küçüğü olan Hamitli Aşık Dursun Kaya okumamıştır. Dünya görüşü geniş olan aşık, köy yerinde pekçok işi denemiş, bir zaman Kırıkkale'ye göç ederek orada bakkallık yapmıştır. Alım-satım işleriyle uğraşmış; bakkallık, çerçilik, celepcilik (mal alıp satma), çiftçilik, avcılık ve daha pekçok işle uğraşmıştır. 7 çocuk babası olan aşığın okumaya ve okutmaya karşı ilgisi oldukça fazladır. Halen Hamit Kasabası'nda çiftçilikle uğraşan Âşık Dursun Kaya, şiir yazmaya devam ediyor. Âşık Kaya'nın 4 şiiri mahalli sanatçılar tarafından plaklara okunmuştur. GİDİYOR İnsanlar mı değişti, bilmem ki zaman Dünyada bir yarış tutmuş gidiyor Küçükler büyüğe diyor el-aman Güçlüler güçsüzü yutmuş gidiyor. Ahir zaman mı yakın,aman ne oldu? Her taraf fitne, ficirlik doldu Evlat da babaya- tokatla vurdu İyiler kötüye uymuş gidiyor. Kızlar anasına boya aldırır Oğul baba ile kadeh kaldırır Sarhoş olmuş birbirine saldırır Nice nice canlar batmış gidiyor. Önceleri iş bitirmek var idi Dairelerde zengin fakir bir idi Şimdi faiz, rüşvet aldı yürüdü Herkes kendince bir yol tutmuş gidiyor Rezalet her yerde kükreyip taştı Silahlı saldırı sınırı aştı Büyükler kalmadı,lâf ayağa düştü Yalanı esseha katmış gidiyor. Ne dersin Âşık Dursun böylesi işe Bu dünyada ne kadar yaşarsan yaşa Bütün emeklerin beyhude,boşa Her şeyin bu dünyada atmış gidiyor. | |
|
Etiketler |
edebiyat, kırşehirde |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Bolu Edebiyat | Ecrin | Karadeniz Bölgesi | 0 | 09 Aralık 2011 23:50 |
Karabük Edebiyat | Ecrin | Karadeniz Bölgesi | 0 | 30 Kasım 2011 22:00 |
Kırşehirde Ne Yenir ? | Ecrin | İç Anadolu Bölgesi | 0 | 29 Ağustos 2011 00:43 |