11 Mart 2009, 02:13 | #101 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: TürküLeri ve HikayeLeri BOZKIR’IN TEZENESİ TÜRKÜ BABA NEŞET ERTAŞ 1960’lı yıllardan itibaren ismi bağlama ile birlikte anılan, sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevrelerinde de taktir ve hayranlıkla dinlenen Neşet Ertaş’ı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Çünkü o da aslında tam bir yöre sanatçısı, yani mahalli bir sanatçı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak diğerlerinden ayrılır. İşte Neşet Ertaş Orta Anadolu bozkırlarının tam göbeğinde, “ay dost deyince yeri göğü inleten†gönül delisi bir babanın evladı olarak 1938’de Kırtıllar’da dünyaya gelir. Hiç çocuk sahibi olamadığı ilk karısı Hatice’yi genç yaşında kaybeden Muharrem Ertaş, ikinci evliliğini Kırtıllar köyünden Döne ile yapar ve bu evlilikten, Necati, Neşet, Ayşe, Nadiye ve muhterem adında beş çocuğu olur. Kırtıllar nüfusunun tamamı abdallardan ibaret olan bir aşiret köyüdür. Köyün çevrede “abdallar†adıyla anılması da bundan olsa gerek. Daha altı yedi yaşlarında iken, kendisini yöre düğünlerinin aranılan sanatçı babası Muharrem Ertaş’ın sazı önünde oynarken bulan Neşet Ertaş, hayatını, bir nevi hayat destanı diyebilceğimiz 1960’lı yıllarda yazdığı uzun bir şiirinde şöyle anlatır. TÜRKÜ BABANIN HAYAT DESTANI ŞİİRİ Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana Kırtıllar köyünde geldin dediler Babama Muharrem, anama Döne Dediysen Ata’yı bildin dediler Dizinde sızıydı anamın derdi Tokacı saz yaptı elime verdi Yeni bitirmiştim üç ile dördü Baban gibi sazcı oldun dediler O zaman babamdan öğrendim sazı Engin gönül ile Hakk’a niyazı O yaşımda yaktı bir ahu gözü Mecnun gibi çölde kaldın dediler Zalım kader devranını dönderdi Tuttu bizi İbikli’ye gönderdi Babam saz çalarken bana zil verdi Oynadım meydanda köçek dediler Anam Döne İbikli’de ölünce Tam beş tane öksüz yetim kalınca Beşimiz de Perişan olunca Babamgile burdan göçek dediler Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru Bu hali görenin yanıyor bağrı Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı Bunlara bir ana bulun dediler Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık Bize ana yok mu diyerek sorduk Adı Arzu dediler bir ana bulduk İşte bu anadır buldun dediler En küçük kardaşı kayıp eyledik Onun için gizli gizli ağladık Üstelik babamı asker eyledik Yine öksüz yetim kaldın dediler Zalım kader tebdilimi şaşırttı Heybe verdi dalımıza devşirtti Yardım etti Yerköy’üne göçürttü Biraz da burada kalın dediler Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik Babam saz çalarken biz çümbüş aldık Kırşehir’e varınca kemanı çaldık Aferin arkadaş çaldın dediler Yarin aşkı ile arttı hep derdim Babamı bir yere dünür gönderdim Başlık çok istemişler haberin aldım İstemiyor yarin seni dediler Kırşehir’de yedi sene kalınca Düğün düzgün hepsi bize gelince Burada herkese yer daralınca Ankara’ya gider yolun dediler Ankara’da (sünnetçi) Veysel Usta’yı buldum Epeyce eğleştim, evinde kaldım Yüz lirayı verip bir yatak aldım Etti isen böyle buldun dediler Bir ev kiraladım münasip yerde Kaldı kavim kardaş hep Kırşehir’de Bu aşk hançerini vurdu derinde Çaresini bulamazsan ölün dediler Yarin aşkı ile döndüm şaşkına Arada içerdim yarin aşkına Canan acımaz mı garip dostuna Buna da içeriye alın dediler Bu hasretlik duygusu Türkü babanın sanatına olumlu etki yaparak, memleketin taşına, toprağına, insanına hasret ve özlemle dolu pek çok türkünün doğmasına sebep oldu. Ana vatanımsın, baba yurdumsun Ozanlar diyarı şirin Kırşehir Uzak kaldım gurbet elde derdimsin Hasretin bağrımda derin Kırşehir. Feleğin yazdığı kara yazıynan Çok yürüdüm bağrımdaki sızıynan Kara kaşlarıynan, kara gözüynen Aşık etti beni birin Kırşehir Gerçekten de “gönül†kelimesinin Ertaş’ın şahsi lügatinde çok özel bir yeri var. O adeta, tıpkı Yunus gibi, Hacı Bektaş-i veli gibi kendisiniâ€gönüller yapmaya†adamış biri... “gönülâ€ün geçmediği türküsü yok dense yeri... Şu garip halimden bilen işveli nazlım Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen Bir başka türküsünde: Küstürdüm gönlümü güldüremedim Baharım güz oldu yazım kış oldu Gönüle yarini bulduramadım Baharım güz oldu, yazım kış oldu Diye dert yanar. Bir türküsünde babası Muharrem Ertaş’ı “gönül delisi†olarak niteler: Sazını çalarken kendinden geçen Gönülden gönüle kapılar açan Aşkın dolusunu nefessiz içen Gönül delisini neyledin dünya Muharrem Babaya ağıt Uzak yoldan geldim hasretim için Hani nerde babam Muharrem nerde Yaralı bülbülüm ses vermez niçin Yüreği yanığım o kerem nerde O garip gönüllüm, dertli bakışlım Feleğin elinde sinesi taşlım Yüreği yaralım, gözleri yaşlım Gönül evi yıkık, viranım nerde Fetholurdu feryadını dinleyen Feryadı içinde derdin anlayan Kuşlar gibi viranede ünleyen Ecinnice deli boranım nerde Okula gidemedim bu dert benimdi Hemi benim derdim, hem babamındı Hemi babam, hemi öğretmenimdi Garibim dersimi verenim nerde NEŞET ERTAŞ |
|
11 Mart 2009, 02:14 | #102 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: TürküLeri ve HikayeLeri NEYLEDİN DÜNYA Ay dost deyince yeri göğü inleten Muharrem ustaydı bunu dinleten Gönül kırmazıdı bilerekten, bilmeden İnsan velisini neyledin dünya Sazını çalarken kendinden geçen Gönülden gönüle kapılar açan Aşkın dolusunu nefessiz içen Gönül delisini neyledin dünya Garibim babamdı Muharrem Usta Bilirim aşıktı sevdiği dosta “sazımın emaneti...†diyen en son nefeste Sazın ulusunu neyledin dünya, NEŞET ERTAŞ |
|
11 Mart 2009, 02:14 | #103 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: TürküLeri ve HikayeLeri Ağıtlar: Ağıt yakma geleneği yaygındır. Aşağıdaki ağıt bir öldürme olayı üstüne söylenmiştir. Akşam oldu da kırat yemez yemini Çaktım Zikkesini gever gemini Ben sürmedim cingan sürsün demini Beypazarı mesken oldu ilimiz Kurt belinden aşar doğru yolumuz Körolası cingan nereden geldi Kuyumcuyum deyi çayıra kondu Alnı top kaküllü Halili vurdu Beypazarı mesken oldu ilimiz Kimbilir de nerde kalır ölümüz Kıratın üstü de bir ulu yayla Neyleyim kardaşım kaderim böyle Varınca perede doğruyu söyle Beypazarı mesken oldu ilimiz Kimbilir de nerde kalır ölümüz |
|
11 Mart 2009, 02:15 | #104 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: TürküLeri ve HikayeLeri Neşet’in hocalığını babası Muharrem usta yapmıştır. Neşet Ertaş bunu son türküsünde açıkça şöyle dile getirmiştir. Okula gidemedim, bu dert benimdir Hemi benim derdim, hem babamındır, Hemi babam, hem de öğretmenimindir Yüreği yaralı o kerem nerede Uzak yoldan geldim hasretin için Yaralı ceylanım ses vermez niçin Ecin nice hani boranın nerede |
|
11 Mart 2009, 02:16 | #105 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: TürküLeri ve HikayeLeri VİCDANSIZ BİÇERCİYE DEYİŞ Arayı arayı bulduk bir biçer Tarlaya girince at gibi kaçar Üçünü alırda, beşini saçar İlahi Abdullah gözün kör olsun Biz bu ekine iki sene çalıştık Çoluk çocuk topraklara karıştık Vicdansız birçer'ciye bizde alıştık İlahi Abdullah gözün kör olsun Yedin tavuğu da bindin deveye Gidiyon son vites, tamda leviye Yarın varınca ben nedeyim köye İlahi Abdullah gözün kör olsun Kazancıyın bereketin bulaman Çok çeken Abdullah sende ölemen Çocuklarıyın mürüvvetin göremen İlahi Abdullah gözün kör olsun Karanlık geçsin hep baharın yazın Kötürüm olsunda tutmasın dizin Bakmasın yüzüne oğlunla kızın İlahi Abdullah gözün kör olsun Hani çok öğünüyordun, oflazdı ağzın Hiç nişan yok sende, utanmaz yüzün Görmedinmi saçılanı, körmüydü gözün İlahi Abdullah gözün kör olsun Vardım Yerköy'üne, aslını sordum Meğer Kara Çadırmış o senin yurdun Aşık Dursun'a da ne idi derdin İlahi Abdullah gözün kör olsun 1978 |
|
11 Mart 2009, 02:16 | #106 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: TürküLeri ve HikayeLeri NAFİLE Hasta olup baş yastığa düşünce Sızılar azalar, derman bulaman Eşin, dostun baş ucuna gelince Oğlunu kızını kimdir bilemen Çekilir gözüne bir kara perde O candan sevdiğin dostların nerde Geçerse ömrün pavyonda barda Sen bunların hesabını veremen Alsan abdestini, kılsan namazı Gelsen şu camiye sen bazı bazı İnsanın üstüne farz olan farzı Korkarım ki hiç birini bilemen Herkes bir gün “Tahta Ata†binecek O cansız vücudun sapıtmaya inecek Münkir, Nekir baş ucuna gelecek Dilin durur, hesabını veremen Aşık Dursun ne söylesen az olur Anlayana sivrisinek saz olur Ömür geçer bahar olur yaz olur. Sen bu ömrün kıymetini bilemen |
|
Etiketler |
hikayeleri, turkuleri, türküleri, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Akşam Türküleri | yeSa | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 1 | 31 Ocak 2020 18:06 |
Ardahan Türküleri - Ardahan Yöresi Türküleri | PySSyCaT | Doğu Anadolu Bölgesi | 1 | 13 Kasım 2014 10:32 |
Amasya Türküleri - Amasya Yöresi Türküleri | PySSyCaT | Karadeniz Bölgesi | 0 | 04 Kasım 2014 10:01 |
Köy Türküleri. | Melodram | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 09 Şubat 2012 23:21 |
Muş Türküleri | Sim | Doğu Anadolu Bölgesi | 0 | 21 Ağustos 2011 03:49 |