18 Nisan 2009, 15:29 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Origen Sonrası Düşünce Gelişmeleri Origen Sonrası Düşünce Gelişmeleri Origen öyle sıra dışı ve parlak bir akla sahipti ki öldükten yüz yıl sonra bile Hıristiyanların düşüncelerini canlandırıp şekillendirmeye devam etmiştir. Sonraki nesiller arasında giderek birbirleriyle kopacak kadar tartışan iki kol oluştu. Yaklaşık iki yüz yıl süren bu kavgalı tartışmalar kilisenin o ana kadar gördüğü en ciddi ve acı veren ayrılıklara neden olmuştur. İlginç olan bir noktada bu iki ayrı grubun görüşleri bazen de o kadar karışıyordu ki birbirinden kolay kolay ayırt mümkün olmuyordu. Hatta belki de acı verici ama komik olan ise bu iki grup da görüşlerini Origen’e dayandırıyordu. Daha önce de değindiğimiz gibi Origen’e göre Mesih Tanrı’nın biricik Oğlu’ydu ve Tanrı her zaman Baba olduğu için bir anlık bile Oğulsuz olamazdı. Baba Oğul ile, Oğul da Baba ile sonsuzluktan beri vardır. Baba ve Oğul arasındaki ilişkiyi anlatırken güneş örneğini kullanmıştır. Işık nasıl güneşten çıkıyorsa Oğul’da Baba’dan çıkıyordur. Güneş var olduğundan beri ışık da nasıl varsa Baba var olduğundan beri de Oğul vardır. Bu iki gruptan bir tanesi vurguyu Mesih’in Tanrı Oğlu, Hikmet ve Tanrı Sözü olduğu ve Tanrı ile beraber hep var olduğu için Ona eşit olması gerektiği yönünde yapmıştır. Ama Origen’in görüşünde Mesih aynı zamanda sanki Tanrı’ya bağlı bir yaratık, Onun sureti olarak da ifade edildiği için Mesih Baba’ya bağlı ve ikinci derecede oluyordu. İşte ikinci grup da bu konu üzerinde yoğunlaşarak Mesih’in Baba’ya olan tabiliğini ön plana çıkarmıştır. Bu görüş Origen’in öğrencisi olan daha sonra da İskenderiye’deki Hıristiyan okulun başındaki gözetmen Dionysius tarafından 250’li yıllarda savunulmuştur. Sorumlu olduğu bölgede Modalistik Monarkianizm ya da diğer adıyla Sabellianizm görüşü rağbet gördüğü için kendi vaazlarında bu görüşe karşı savaşmıştır. Modalistik Monarkianizm, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un aynı varlığın farklı şekilleri olduğuna inanan yanlış bir öğretidir. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh Farklı aynı varlığın şekilleri değil, farklı kişiliklerdir. Ama bu savunmayı yaparken de kullandığı sözlerle sanki Baba’nın Oğul’u yaratmış olduğu ve bir zamanlar Oğul’un var olmadığını ima etmişti. Dionysius’un arkadaşı ve adaşı olan Roma episkoposu Dionysius kendisine yazdığı bir mektupta sözlerini daha dikkatli kullanması konusunda onu uyarmıştı. Roma episkoposu adaş arkadaşına konuşmalarında ayrıca Oğul’un sadece homoiousion yani benzer özde olmadığına ve homoousion yani Baba ile aynı özden olduğuna dikkat çekmesi gerektiğini de yazmıştı. İskenderiyeli Dionysius arkadaşına yazdığı cevabında homoousion yani aynı özde sözcüğünü Kutsal Yazılar’da bulamadığı halde bu fikri paylaştığını belirtmiştir. Bu dönemde henüz gruplar arasındaki cepheler henüz katılaşmamıştı. İkinci grubunda merkezi Antakya idi. Lucian isimli bir kilise ihtiyarı 312’de imparatorluğun doğusunda zulmün henüz bitmediği yıllarda öldürülmüştür. Bu etkileyici öğretmenin özellikle iki öğrencisi yıllar sonra çok meşhur olacaktı. Biri İskenderiyeli Arius, diğeri ise Nikomediyalı (İzmit) Eusebius’tur. Lucian ciddi bir Kutsal Kitap öğrencisiyken Logos kavramında Tanrı ile Oğul arasındaki ilişkiyi fark etmiştir. Ama bunu dile getirirken, kendisinin bu düşüncelerinden dolayı kısa bir süre sonra iki grubun arasında Arius merkezli bir fırtınanın kopmasına neden olacağını herhalde düşünmemişti. İskenderiye Kilisesi’nde ihtiyar olan Arius etkileyici bir kişiliğe sahipti. Uzun boylu, karizmatik ve yakışıklı yapısıyla girdiği her ortamda dikkat çekiyordu. Aynı zamanda usta bir konuşmacıydı. Arius kendi bedensel isteklerine karşı da çok katı ve dindar birisiydi. Tüm bunlardan dolayı bazı kişiler onun kibirli biri olduğunu düşünmüşlerdi. Bir süre sonra Arius kendi gözetmeni İskender’e karşı sesini yükseltmeye başlamıştır. Arius’a göre İskender’in görüşleri Modalistik Monarkianizm’den başka bir şey değildi. Ona göre İskender Tanrı her zaman vardır, Oğul her zaman vardır ve Oğul’un bircik olmayan biricik olduğunu öğretmişti. Buna karşın Arius Oğul’un bir başlangıcı olduğunu ama Tanrı’nın başlangıcı olmadığını ve Oğul’un Tanrı’dan bir parça olmadığını da savunmuştur. Bu iki kilise adamının sözlü kavgası öylesine şiddetlenmişti ki İskender İskenderiye’de genel bir toplantı düzenleyerek Arius ve arkadaşlarını lanetleyip görevden aldırmıştı. Bu olay üzerine Arius Nikomediya episkoposu olmuş sınıf arkadaşı Eusebius’un yanına sığınmıştır. Görüşlerini ise mektuplarla savunmaya ve duyurmaya devam etmiştir. İskender de aynı şekilde mektuplarla olup bitenleri kendi görüşlerine göre bildirme yoluna gitmiştir. Kavga özellikle imparatorluğun doğusunda olduğu için o bölgelerdeki kiliseyi bölmekle bile tehdit etmiştir. Alıntı. | |
|
Etiketler |
dusunce, düşünce, gelismeleri, gelişmeleri, origen, sonrasi, sonrası |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Forumda.ORG Gelişmeleri | Bahtiyar | Forum Dünyasından Haberler | 24 | 05 Ağustos 2024 14:27 |
Forumunuz.Com Gelişmeleri | Damla | Forum Dünyasından Haberler | 30 | 04 Nisan 2019 08:42 |
Düşünce Gücü Nedir - Düşünce Şemaları Nelerdir? | PySSyCaT | Sağlık Köşesi | 1 | 26 Ekim 2014 10:38 |
Düşünce ve Düşünce Süreçleri | Kalemzede | Felsefe | 0 | 05 Nisan 2012 07:40 |
Origen (184-254) | YapraK | Hristiyanlık | 0 | 18 Nisan 2009 15:28 |