![]() |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi BERGAMA : İsa Mesih üçüncü mesajını[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bergamadaki izleyicilerine gönderiyor. Bu mektup[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] parlak bir geçmişe sahip[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kültürel zenginlik ve çok sayıda dini tapınakla ün kazanmış bir şehirde yaşayan inanlılara yazılmıştır. Büyük İskender’in Generallerinden Lysimakhos’un ölümünden sonra Pergamon İÖ.281 yılında bağımsızlığını ilan etti. Trakia Kralı Lysimakhos’un kalede sakladığı 9000 talant değerindeki gümüşe el koyan Bergama[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bununla yeni başkent olarak hızla gelişen Attaloslar (Bergama Krallarının mensup olduğu Hellenistik dönem hanedanı) krallığının temelini atmış oldu. 150 yıldan kısa bir sürede Pregamon muhteşem bir şehir durumuna dönüşerek askeri gücüyle egemenliğini çok büyüttü. Başlangıçta sınırları kalenin burçlarından rahatlıkla görülürken[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] siyasi otoritesi zamanla ege bölgesinin önemli bir kısmını içerisine alarak güneyde Akdeniz kıyılarına[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] doğuda Anadolunun iç kısımlarına kadar uzandı. İÖ.133 yılında kendi halkınca nefret edilen[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] korkak ve Pergamon’un son Kralı olarak tarihe geçen Attalos III[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Krallığı vasiyetiyle Roma’ya bağladı. Romalılar ilk önce Bergamayı başkent rolünde bıraktılar. Böylece kendi egemenliklerinde Romanın asya ilini kurdular. İS.29 yılında ise Efes Başşehir durumuna getirildi. İzmir’in yaklaşık 70 Kilometre kuzeyinde bulunan Bergama[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ekonomik yönden Efes ve Smyrna için bir rakip olamadıysa da kültürel açıdan rolünü çok iyi oynadı. Dünyanın dört bir yanından gelen heykeltraşlar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] müteahhitler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] öğretmenler ve şairler santlarını destekleyen Attaloslar hükümdarlarının emrinde çalışmaktan mutluluk duydular. 200.000 yazılı tomara sahip olan Bergama üniversitesi dünyaca ünlüydü. Çünkü bu yazılı eserlerle İskenderiyeden sonra ikinci büyük kütüphaneydi. Önceleri Mısırdan ithal edilen Papirüs yazı malzemesinin Bergama’ya uygulanan ambargosunun nedeni tam bilinmiyor. Kimilerine göre Attaloslar en büyük kütüphaneye sahip olmak arzusuyla İskenderiyenin kütüphane yöneticisine[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kendi yanlarına ‘transfer’ etmek için rüşvet önermişler bunu fark eden İskenderiyelilerde Bergamaya ‘ambargo’ uygulayarak Papirüs göndermemişlerdi. Başkalarına göre bu durum sadece rakibi daha küçük tutmak amacıyla yapılmış bir önlemdi. Bütün bunlardan sonra Bergama’nın hayvan derilerini özel bir şekilde hazırlayıp yazı malzemesi olarak kullanmaya başladıkları kesin şekilde biliniyor. Pergamon’un adından türeyen ‘Parşömen’ yazı malzemesi çok daha dayanıklı olduğundan giderek o zamana kadar hakim olan Papirüs’ün yerini almaya başladı. Ama maalesef Bergama sadece bu önemli buluştan veya çeşitli sanat dallarını desteklemesinden dolayı ün kazanmıştır. Ayrıca Athena[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Asklepios[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Demeter[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dionysos ve Zus’un onuruna yapılmış kült ve tapınak yerlerinden dolayıda ünlenmiştir. İsa Mesih bu topluluğa[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tanrı’nın diri sözü için bir betim olarak kullanılan (İbraniler 4:12)[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] iki ağızlı kılıçla görünüyor (Vahiy 1:16; 2:16; 19:15[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]21) Tanrı’nın gözü ve ışığı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] karanlığı ayırdığı gibi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kendi halkı ile dünyayı da ayırıyor ve dünyayı günahı için yargılıyor. Biraz sonra dinleyeceğiniz üzere Rab topluluğuna konuşurken birinci bölümden gelen bu manzarayı boşuna kullanmıyor. Bir kez daha İsa Mesih’in onların nerede yaşadıklarını ve oradaki durumun ne olduğunu bildiğini görmekteyiz. Mesela Bergamaya yazılan mektupta bahsedilen konulardan biriside Şeytanın tahtının orada olduğudur. Bu konuda bir çok görüş bulunmaktadır ve bu görüşler Bergama kentinin geçmişine ışık tutmakta ve kentin renkli tarihini bizlere biraz da olsa yansıtmaktadır. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi ZEUS TAPINAĞI : Pergamon[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kendini Yunanlıların yaşam tarzı ile inançlarının savunucusu olarak görürdü. İÖ.230 yılında Attaloslar sürekli olarak Krallığı tehdit eden[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] dizg inlenmedi zor keltlere karşı önemli bir zafer kazanmıştı. Bununla bir zamanlar Bitinya Kralı tarafından Avrupa’dan ülaaae çağrılan ve arazilerini sürekli genişletmeye çalışan Galya kökenli yerleşimciler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kendilerine gösterilen Galatya bölgesiyle yetinmek zorunda kaldılar[2] Bergamalılar bunu üzerine kendileri için[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] korkulan bu güçlü düşmana karşı zafer sağlayan Zeus’a[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] dağın düz bir yerinde yaklaşık dokuz metre yüksekliğinde bir sunak inşaa ettiler. Bu sunak kocaman alt yapısı ve şekliyle büyük bir tahtı andırırdı. Her gün sunuların dumanı gökyüzüne yükselirdi. William Barclay[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bu sunağın şeytanın tahtı olarak düşünüldüğü görüşe katılmamakta. Çünkü Yuhanna’nın yaşadığı ve Kiliselere bu mektupları yazdığı yıllarda (İS.96) Yunanlıların inanıp onurlandırdıkları ilahların[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] artık pek önemli olmadıklarına dikkat çekiyor. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi Bu görüşlerden ikincisi ise şudur; ASKLEPİOS : Yunanlıların ve Romalıların iyileştirme biliminin ilahı olan Asklepios (Asklepieion) tapınağının ise o günlerde varlığının doruğunda olduğu söyleniyor. Şifa Tanrısı dünyanın dört bir yanından yardım arayanları bir mıknatıs gibi kendine çekerek antik çağların Lourdes’i adını almıştır. Asklepieion tesisi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şifa banyoları olan bir nevi hastaneydi. Birçok Rahibin yanısıra doktorlarda hizmet ediyordu. İkinci yüzyılın başlarında bunların arasında ünlü doktor ve yazar Galende vardı. Çoğu zaman hastaların iyileşmesi Asklepios tanrısının müdahalesine bağlanır ve kendine kurtarıcı anlamına gelen ‘Soter’ adı verilirdi. Bu konuda Barclay ‘Belki de sevdikleri Rab’bin adlarından olan bu ismi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yunanlıların bu puta vermiş olmalarından[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Mesih inanlıları[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] çok üzüntü duyarak durumdan rahatsız oldular’ diye düşüncelerini ifade eder. Bunun yanısıra Asklepios[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] doktorların sembolü haline gelen ve bir sopanın üzerinde tek yılan figürü olan ‘Akulapsopası’ ile sembolize ediliyordu. Kutsal Kitap’ın hem eski hem yeni antlaşmasında yılan şeytanın bir betimidir. Bu da şeytanın tahtını ‘Asklepieion’ tesisinde göstermek için bir başka kanıt sayılabilir. Bir diğer görüş ise; İMPARATORA TAPINMA : Buna göre İsa Meish’in; ‘Nerede yaşadığını biliyorum; şeytanın tahtı oradadır’ diye söylediği sözlerin imparator kültünü kastettiğini düşünürler. Roma[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] egemen olduğu bütün ülkeler ile onların geleneklerini birleştirerek nasıl bir arada tutacağı sorunuyla karşı karşıyaydı. Bir çok devlet Roma’nın sağladığı düzen sayesinde barış ve zenginliğe eriştiği için onda ilahimsi bir yapı gördüler. İÖ.195 yılında İzmir’de Roma ruhuna (Dea Roma) bir tapınak adanmıştı. Bu ruhun bedenleşmesi ise tabi ki imparator Sezar da bütünleşti. Roma illerindeki şehirler imparatorun onuruna birer tapınak inşaa edip onun bekçiliğini yapma ayrıcalığına sahip olmak için birbirleriyle yarıştılar. İşte bu durumu gören Roma[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] dünya egemenliğini bütünleştirecek ilaaai keşfetti. Roma sınırları içinde yaşayan her kişinin[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] yılda bir defa imparator tapınağına gelerek ‘İmparator Rab’dir’ diyerek bir miktar tütsü yakması gerekliydi. Bunu yerine getiren vatandaşa ibadet gereğine uyduğunu belgeleyen bir yazı veriliyordu. Roma bu yasayı koyarken dini bir törenden çok siyasi birliği düşündü. Hiçbir zaman bu töreni tek ibadet şekli olarak uygulatmayı da tasarlamamıştı. İmparator tapınışına katıldıktan sonra[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] genel düzen ve ahlak kurallarına ters düşmedikçe herkes istediği dini kabul edip onun kurallarına göre ibadet edebilirdi. Ama hiçbir Mesih inanlısı böyle bir tanıklıkta bulunmayacaktı. Hıristiyanlar için tek bir Rab (Kyrios) vardı. İsa Mesih. Yöneticiler onların bu görüşlerini anlamadılar ve onun için Mesih inanlılarında dinlerinin yasaklanmasını gerektiren devrimci bir güç gördüler. Yörenin ilk imparator tapınağı İÖ.29 yılında Sezar Avgustus’un onuruna Bergama’da inşaa edildiği için şehir asya ilindeki kült merkezi durumuna gelmişti. Bu[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] orada oturan Mesih inanlılarının üzerine her an bir kılıcın ineebileceğinin göstergesiydi. Bu durumda bazı tarihçiler ve Teologlar ‘Şeytanın tahtı’ için en ikna edici kanıtı görüyorlar. Mesih inanlılarına göre sevdikleri Mesih için kullandıkları ünvanı Roma imparatoruna atfetme zorunluluğundan daha şeytani bir eylem olamazdı. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi TİYATİRA : Kiliselere gönderilen mektup dizisinden en uzun olanıdır. Bulunduğu şehir hakkındaki bilgilerimiz diğerleri kadar fazla değildir. Tiyatira’nın bir zamanlar Lidyalılar tarafından Pelopia adıyla kurulmuş olduğu bildiriliyor. İÖ.3. yüzyılda İskender’in ardıllarından Seleukos Nikator tarafından fethedilmiştir.[3] Sonraki yıllarda Selefkiler (Seleukos Nikator tarafından kurulan Selefki hanedanlığı)[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] gittikçe güçlenen Bergama Krallığına karşı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kendi topraklarını korumak için[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] fethettikleri şehri Tiyatira adı altında sınırda tampon bölge olarak kullandılar. Bütün bu önlemlere karşın İÖ.190 yılında şehir Attaloslar’ın eline geçti. Attaloslar Tiyatira’yı bir Garnizon şehrine dönüştürerek çok sayıda askerle güçlendirip surları pekiitirdiler. Bu şekliyle Tiyatira[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] başkent Bergamayı savunmak üzere öncü görev almış oldu. Ancak bu ‘ayrıcalıklı’ görev çok semeresiz bir sorumluluktu. Nitekim geniş bir ovada hızla yaklaşan düşmana karşı kolaylıkla direnilmezdi. Bugün Akhisar adıyla bilinen ve İzmir-Bursa karayolu üzerinde bulunan Tiyatira[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Pergamon ve Sardis (Salihli[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sart) arasında kuruluydu. Smyrna’dan Bizans’a ve Pergamon’dan Sart[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Filadelfya (Alaşehir) ve Laodikya’ya (Denizli[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Eskihisar) uzanan yollar bu verimli geniş ovada kesişiyordu. Bunlar sayesinde Tiyatira en azından bir ticaret merkezi olarak önemliydi. Dini yönden Tiyatira[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] uluslar arasında pek önemli bir rol üstlenemiyordu. Bulunan paralardan buralarda güneş tanrısı Apollo-Tyrimnus’un yüceltilmiş olduğu anlaşılmıştır. Daha sonra Roma İmparatoru[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] beden almış Apollon olarak nitelendirilmeye başlanmıştır.[4] Tiyatira’da[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] falcılık yapılan kutsal bir yerin dışında[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İmparatora ya da Grek ilahlara adanmış önemli bir tapınak yoktu. Smyrna veya Bergama’dakilere kıyasla buradaki inanlılar inançları uğruna zulüm ve tehdit görmediler. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi SART : Deniyor ki[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] tarihte hemen hemen hiçbir yerde bir zamanların görkemi ile bugünkü harabelerin birbirine bu kadar zıt bir şekilde durduklarına dair başka bir örnek yoktur. Bu mektup yazılmadan yaklaşık 700 yıl kadar önce Sart dünyanın en önemli bölgelerinden biriydi. Lidya egemenliğinin Kralları Sart’ta efsanevi zenginlikle hüküm sürerlerken aynı zamanda Greklerin karşısında korkulacak bir güç oluştururlardı. Sart önceleri 500 metre kadar yükseklikte antik Tmols’un (Bozdağı 2517 m.) uzantısı olarak[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Gediz vadisine uzanan bir tepe üzeeirnde kuruluydu. Etrafındaki dik yamaçlardan dolayı Akropol’un kurulduğu düzlüğe erişilmesi çok zordu[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] savaş halinde fethedilmez olarak nitelendirilirdi. Zamanla gelişen şehir için bu yüksekteki yer dar geldi. Dik yamaçların dibinde[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] vadide akan çayın kenarında[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sart II kuruldu. Aşağıdaki şehir kurulurken Paktolos nehrinde (Sart çayı) bulunmuş olan altın yatakları Sart’ı inanılmaz zenginliğe eriştirmiştir. Ayrıca yoğun şekilde çeşitli mücevher[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] boya ve kumaş ticaretinin gelişmesi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sart şehrinin çok varlıklı olmasına katkıda bulundu. Madeni paraların basılma tarihi burada başladı. ‘Karun gibi zengin’ deyimi Kral Karun’un görkemli döneminden kaynaklanır. Kral Krösos (Karun) Lidya Krallığının en önemli önderi olmakla birlikte ani yıkılışına da neden oldu. Tüm zenginliğinde kendini emniyette hisseden Karun (Bkz.Süleyman’ın Özdeyişleri 18:11)[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] halkıyla birlikte buna hiçbir şeyin son veremeyeceğine inanıyordu. Delfi’de (Yunanistan) bulunan ve geleceği söyleyen ‘Orakel’ in (Kahine); ‘Holys ırmağını (Kızılırmak) geçmekle büyük bir Krallığın sonuna neden olacaksın’ çift anlamı sözünü[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kendi üzerine almadı ve Pers imparatorluğunun sonu olarak yorumladı. Bütün ikazlara rağmen[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] doğudaki komşuya karşı savaşa girişti. Rahata alışmış ordusuyla Karun ve Lidyalılar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İranlılar tarafından ta Kapadokyaya geri püskürtüldü. Lidyalılar daha sonra Sart’ın önünde gerçekleşen bir sonraki saldırıda[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kutsal Kitaptan tanıdığımız Koreş’in savaş hilesine yenik düştüler. (Koreş için bkz. Yeşaya 44:28; 45:1-5; 2.Tarihler 36:22[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]23; Ezra 1:1[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]2) Pers Kralı Koreş[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] atların develerin görüntüsü ve kokuları karşısında ki ürküntüsünü anımsayarak kendine avantaj sağladı. (Çünkü atlar develerin kokularından paniğe kapılırlar) Koreş hayvanların üstündeki yüklerin indirilmesini ve askerlerinin develerinin sırtlarında düşmana karşı saldırıya geçmelerini buyurdu. Bunun üzerine atlar develerin önünden koşarak dağıldılar. Lidyalı askerlerde koşarak artık kuşanmak üzere olan kalenin surlarının arkasına saklandılar.[5] 14 günlük bir kuşatma süresinden sonra Pers Kralı Koreş[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] güçlü kente bir giriş yolu bulan kişiye büyük ödül vaat etmişti. Sıradan bir asker olan Hieroeodes[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] tepedeki kaleyi gözetlerken Sartlı bir muhafızın miğferini surdan düşürdüğünü gördü. Ardından da askerin miğferi almak için duvardan tırmanarak inip çıktığını fark etti. Bu sayede Hieroeodes[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] sportmen bir askerin duvarın en dik yerindeki kaya yarığından tırmanarak surlara erişebileceğini keşfetti. Gecleyin bir grup Pers askeri o yarıktan tırmanarak savunma duvarının üstüne çıktı. Surların üzerinde hiçbir nöbetçinin olmaması Persleri çok şaşırttı. Lidyalılar kendilerini öylesine güvende hissediyorlardı ki[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] nöbet tutmaya gerek görmemişleridi. Bu şekilde Sart İranlıların eline geçti. Böyle bir geçmişe sahip olan bu halk[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Mesih’in ‘uyan’ uyarısıyla ne demek istediğini çok iyi anlamıştı. Daha sonra Sart[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yunanlıların oldu ve Bergama egemenliğinin Roma’ya geçmesiyle bir daha parladı. İS.17 yılında güçlü depremde zarar görerek harap oldu. Yine de Romalıların büyük yardımı ve beş yıl için vergiden muaf tutulmalarıyla ayakta kalabildi. Ancak bir daha eski parlaklığına kavuşamadı. Yuhanna bu yazıyı Sart’ta bulunan topluluğa yazarken[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şehrin diri ruhu yok olmuş ve bir zamanlar kudretli olan kalenin sadece kalıntısı kalmıştı. Bu hava benzer şekilde güç ve yaşam sevincini yitirmiş inanlılar topluluğuna da geçmiş olabilir. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi FİLADELFYA (ALAŞEHİR) : Türkçede bu şehrin adı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ‘kardeş Sevgisi’ anlamına geliyor. Filadelfya’nın kuruluşu Attaloslar Kralı Attalos II’ye dayanıyor. İÖ. 159 yılından başlayarak başkent Bergama da Krallığın yönetimini ellerine alan Attalos II[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kurduğu şehirlerle ve kültüre verdiği destekle ün yapmıştır. Turizmin gözbebeği olan antalya şehride kendi adıyla Attalos II tarafından kuruldu ve ona Attaleia denilmişti. Attalos II ayrıca “kardeşini seven birisi” diye çevrilebilen “Filadelfus” lakabıyla da biliniyordu. Gerçekten de Attalos kendisinden önce Kral olan ağabeyi Eumenes’i çok seviyordu. Ve ona yürekten bağlıydı. Filadelfiya şehrinin madeni paraları da birbirine tıpatıp benzeyen bu iki kardeşin görüntüsünü taşıyordu. Onların birbirlerine duydukları kardeş sevgisi de yeni kurulmuş olan şehrin adında ifadesini bulmuştur. William Barclay’a göre bu yeni yerleşimin amacı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bir Grek kültür merkezi olarak komşuları Misya[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lidya ve Frigya’yı etkilemekti. Bu konuda öylesi bir başarı sağlandı ki[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lidya halkı İ.Ö.19’da yalnızca grekçe konuşmaya hatta kendilerini Helen[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] yani grek hissetmeye başladılar.bununla Filadelfiya kenti[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yunanca dilinin edebiyatını ve bilimini barışçı bir şeklide yayılmasının başlangıç noktası oldu. Barclay bu konudaki düşüncelerini Filadelfiya Kilise topluluğunun Mesih’ten aldığı mesajın 8. ayetine dikkat çekerek şu şekilde sürdürüyor. “acaba İsa Mesih[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kilisenin önündeki “açık kapıyı” gösterirken[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şehrin tarihinde yer almış bu önemli belirtiyi mi kastediyor? Yoksa bu kapı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şehrin kuruluşundan yaklaşık 300 yıl sonra[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şimdi bu yöredeki insanların Mesih’in değerli müjdesiyle etkilemek için mi açıktır?” Yuhanna’nın yazısında şehrin konumuyla ilgili dikkati çeken bir başka durum şudur: bugün Alaşehir adıyla bilinen Filadelfiya Sart’ın yaklaşık 50 Km. Kadar güneydoğusunda[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] geniş bir volkanik ovanın kenarında kuruluydu. Zamanla sönmüş yanardağların izleri ve her tarafa bıraktığı tüf’ü hala görülebiliyordu. Bu sayede alaşehir ovası çok verimli topraklara sahip oldu. Alaşehir antik dönemden bugüne kadar bağcılıkla ün kazanmıştır. Öte yandan yörenin bu yapısı büyük tehlikeleri de içeriyordu. Filadelfiyadaki deprem izleri başka yörelere göre daha yoğundu. İ.S.17’de Sart’ın yanısıra on şehride yıkan korkunç depremin sarsıntıları başka yerlerde sona ererken[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] filadelfiya’da yıllar sonra dahi hissediliyordu. İ.Ö.63 yılında Amasya’da doğan ünlü coğrafyacı Strobo Filadelfiya’ya “deprem şehri” lakabını vermişti.” Gerçekten de Filadelfiya’da hemen hemen her gün artçı şoklar kaydediliyordu. Şehir halkının büyük bir kesimi yeni sarsıntılardan ve yıkıntı taşlarından korktukları için açık arazide çadırlarda kalmayı tercih ediyordu. Şehrin tarihini iyi bilen ve yaşadıkları süre içinde yer hareketlerinden nasibini almış Filadelfiya inanlılar topluluğu İsa Mesih’in verdiği şu vaadin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu: “galip geleni Tanrımın tapınağında bir sütun yapacağım böyle biri artık oradan hiç ayrılmayacak” (Vahiy 3:12). Bu vaat herkesin özlediği huzur ve güveni içeriyordu. Sonuçta dinlenebilmek Filadelfiya şehir tarihi ve Mesih’in orada yaşayan topluluğa gönderdiği sözleri ile ilgili son bir belirtiye daha yer verelim. Adı geçen korkunç depremden sonra Roma imparatoru Tiberius[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sart’a gösterdiği cömertlikle Filadelfiya’ya da yardım etti. Bunun karşılığı olarak kentin yönetimi minnettarlıklarını ifade etmek için Filadelfiya’nın ismini değiştirerek ona “neosazarya” yani[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] “sezar’ın yeni kenti” adını verdiler. Yıllar sonra imparator Vespusyan Flavius’un döneminde tekrar aynı şey oldu. Bugünkü Alaşehir bir süre için Filavya adını taşıdı. Şehrin değişen adları uzun bir dönem tutunmadıysa da Kilise yopluluğu Mesih’te yeni bir adın alınışının (3:12) ne anlama geldiğini anlıyordu. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi LAODİKYA (DENİZLİ) : Çağdaş sanayi kenti Denizli’yi ziyaret eden biri[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şehri sadece bir kaç kilometre kuzeyinde[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] zamanın parlak ticaret merkezi olarak ün kazanmış Laodikya’nın kalıntılarına rastlayabilri. Geniş bir alana dağılmış kırık mermer sütunları ya da bir taş yontma ustasının şekillendirdiği muhteşem bir binanın parçaları[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] genel yapıların kalıntıları[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] iki tiyatro[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kocaman bir stadyum (koşu alanı) ve buna ait lise komplekslerinin izleriyle hemen yakınındaki su kulesi şihrin geçmişre sahip olduğu görkemi işaret etmektedir. 19.yüzyılda çizilmiş resimlerde sonradan demiryolunun yapımında kulanılmış olan sayısız süslü sütun başları[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kapı kemerleri (Piştale kemerleri) ve başka yapı kalıntıları da görüntülenmektedir. 2002 yılının Temmuz ayında ise Pamukkale Üniversitesi ile Denizli müzesi Laodikya’ya kazı ve restorasyon çalışmalarına başlayıp çok kısa bir sürede şehrin anayolu[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] agora (Pazar yeri) ile bir Kilise binasından muhteşem kesimler orataya çıkardılar. İ.S.3.yüzyılda ufak bir yerleşim yeri olan Laodikya Suriyeli Antiokhos II.tarafından büyütülerek güçlendirilmiş ve eşi Laodikya’nın adı verilmiştir. Şehir önceleri Bergama ve Pontus Krallarının egemenliği altında kaldı ama sonra Roma’ya geçti. Laodikya[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Efes’i ta uzaktaki Fırat vadisi Suriye ile bağlayan Asya ilinin en önemli yolunun üstündeydi. Bu anayol[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] güneydeki Perge’yi kuzeye ve Sart’a bağlayan başka önemli bir yolla burada kesişirdi. Şehrin bu elverişli konumu[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Romalıların sağladıkları barış dönemi ile birleşince parlak bir ticaret merkezi durumuna yükselmesine neden oldu. Aslında surla çevrilmiş Laodikya kenti kale olarak tasarlanmıştı. Ama[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bu tasarı herhangi bir kuşatma sırasında çok olumsuz sonuçlar doğurabilirdi. Çünkü şehrin suyu oldukça uzaklardan[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bugünkü Denizli’nin iç kesimlerinden (hala kısmen görülebilen)[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] boru sistemi ve su kemerleriyle de merkeze getirilirdi. Tekstil ve tıp alanlarında büyük başarılara imzasını atan Laodikya kentinde de Meish’e inanan bir topluluk vardı. Pavlus bu Kiliseyede yazmıştır. Ama[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bugün elimizde olmayan bu mektubun varlığını Koloseliler 4:16’da okuyoruz. Elçi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] sadece 15 kilometre kadar uzaklıkta olan Kolose şehrindeki topluluğa gönderdiği yazının[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] onlarla yakın ilişkide bulunan Laodikyalı inanlılarca da okunmasını istiyor. Koloseliler 2:1’e göre Pavlus bu inanlılar için büyük bir uğraş verdi. Bu mektupta (Koloseliler 4:17) toplulukların gözetmeni olan Arkipus’a sorumluluğunu hatırlatarak buna göre davranması için önderi uyarıyor. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi Hristiyanlığın Anadoludaki çok önemli merkezlerinden birisi olan Kapadokya... Kapadokya : Günümüzde Kapadokya : “kapadokya” adı[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] gelişen turizm etkinliklerine koşut olarak çok dar bir bölgeye indirgeniyor günümüzde. İl temelinde ele alındığında Nevşehir ile sınırlandırılıyor. Yöre olarak kapsam daha da daraltılıyor: Nevşehir’in iki ilçesi Ürgüp ve Avanos[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bir de aynı yörede göreme[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Uçhisar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ortahisar gibi kasabalar. Gözalabildiğine uzanıp giden vadiler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] peribacaları insanda sanki Ay’ın yüzeyindeymiş duygusunu uyandıran ve uzayın derinliklerine fırlatılmayı bekleyen füzeler örneği doğal piramitler[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] inanılmaz güzellikte bir görsel şölen sunuyorlar[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] onları hayranlıkla seyreden bakışlara. Bu olağanüstü şekiller bir de tarih[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] sanat ve inançla da kucaklaşıyorlar üstelik. Tarihin ve inançların Kapadokyası: bir de tarihin kapadokyası varve çok eski zamanlara değin uzanan bu kapadokya günümüzdekinden çok daha bir geniş alana yayılıyor. Antik dönemin bölgeleriyle tanımlamak gerekirse Kommagene[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Armenia[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Pontos[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kilikya[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Frigya[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ardından Galatya[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] onun ardından da Likaonya ile komşu olmuş. Günümüz yönetim bölgeleriyle tanımlamaya çalışırsak Kayseri[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Nevşehir[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kırşehir[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Niğde[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Aksaray[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yozgat[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Malatya illeri tümüyle Kapadokya sınırları içinde bulunmaktaydı. Ankara[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sivas ve Adana’nın kimi bölümleride bu sınırlar içinde yer alıyordu. Kapadokya sözcüğü ne anlama geliyor acaba? Sözcük[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ünlü Pers kralı Darius’un büstündeki yazıtında “katpatuka” biçiminde görülüyormuş. Bununda Zend dilinde “hvaçpa dakhin” sözcüklerinden kaynaklandığı ileri sürülüyor. “güzel atlar ülkesi” demekmiş. Ama Kapadokya adı gerçektende “hvaçpa dakhin” sözcüklerinden mi kaynaklanıyor[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] o da kesin değil. Ayrıca Hitit ve Luvi kökenli isimlerde ileri sürülüyor. Neyse[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] biz bu tartışmaları etimolojik kavramlar yumağına dolayıp iyice içinden çıkılmaz duruma getirmeden ana konumuza dönelim. Kapadokya ikibininci yüzyıldan başlayarak Hitit[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Pers[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Selevkos[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Roma egemenliklerini tanıdı. Persler döneminde yöre Satraplık yani İran imparatorluğuna bağlı bir “eyalet” sistemiyle yönetildi. Satraplık merkezi Mazaka (Kayseri)idi. İ.S.17.yüzyılda Roma imparatoru Tiberius bir Roma eyaleti yaptı Kapadokyayı. Hıristiyanlığın ise oldukça erken bir dönemde girdiğini görüyoruz Kapadokya’ya. Bu tarihin İ.S.1. yüzyıl olduğu sanılıyor. Bu ilk Hıristiyanlar da aynı dönemlerde başka yerlerdeki kardeşlerinin uğradıkları koğuşturmalara[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] baskılara[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] dahası işkencelere uğradılar. Onlarda çareyi sayıları pek çok olan mağaralara sığınmakta ve yeni inançlarının gerektirdiği ibadetlerini orada yapmaya başladılar. Sayıları arttıkça kayaları oyarak Kiliseleri ve Manastırlarıyla dinsel merkezler oluşturmaya başladılar.yalnızca Nevşehir ili sınırları içinde büyüklü küçüklü olmak üzere bu Kiliselerden sayısız denecek kadar çok vardır. Özellikle Göreme vadisi[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kiliseleri[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] manastırları ve yemekhanesiyle bu dinsel merkezlerin çarpıcı bir örneğini meydana getirir. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi Daha 3. yüzyılda Hıristiyanlığın önemli bir merkezi olmaya başlayan Kapadokya bu inanca Kilise babaları da armağan etmiştir. Hıristiyanlık dünyasının bu kutsal ve saygın kişileri; Büyük Basileios : 329 yılında Kaisareia (Kayseri) da doğan ve 379 da yine aynı şehirde ölen Basileios Kayseri’den sonra İstanbul ve Atina’da öğrenim görmüştü. Kendisi Ariusculuğa karşı tutumuyla tanınır. 370 yılında Kayseri Piskoposu oldu. Bir çok kitaplar yazan bir din bilginiydi de aynı zamanda. Kilise örgütünü ve kurallarını düzenleyen çalışmalar yaptı. Ölümünden kısa bir süre sonra azizler sınıfına alındı. Ortodoks Kilisesine göre yortu günü 1 Ocaktır. Katolik Kilisesi bu günü 2 ocak olarak kabul ediyor. Göreme vadisinde bu azizin anısına adanmış küçük bir Kilise vardır. Yöredeki başka Kiliselerde bu ermişin tasvirleri bulunmaktadır. Kapadokyalı Hıristiyanlar bu aziz hemşehrilerinin anısını kutsal bir miras olarak yüzyıllar boyu saklamışlar demek ki. Ariusçuluk : İ.S. 318 yılında İskenderiye Kilisesi Arius’un İsa’nın Baba ile aynı özden olmadığını dolayısıyla İsa Mesih’in Tanrı olmadığını iddia ettiği sapkın bir akımdır. Y.N. |
Cevap: Anadoludaki hristiyanlık tarihi Nyssa’lı Gregorios : Bu Tanrı adamıda Basileios gibi Kayseri’de doğmuş (İ.S.335) Büyük Basileios’un kardeşi zaten. Ağabeyi tarafından yetiştirilmiş[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] yetenekli bir hukukçu ve Kilise yöneticisi olmuş. Onun din alanında yetişmesinde ağabeyi Basileios’un yanısıra Nazianze’li Gregorios’un etkili olduğunu da görüyoruz. 371 yılında Nyssa (Nevşehir) piskoposu olan Gregorios da sapkın sayılan akımlara karşı savaşım vermişti. 394 yılında ölen Nyssa’lı Gregorios’un yortu günü 9 Mart olarak kabul edilmiştir. Nazianzos’lu Gregorios : 4.yüzyılda yaşayan ve hepsi de birbirlerinin yakını Kapadokyalı üç Kilise babası ve azizden üçüncüsü yine bir Gregorios. Bugünkü Aksaray ilimiz yakınlarındaki nazianzoz kentinde 330 yılında doğmuş[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] doğduğu yerin yakınlarındaki Arianzos’ta 389 yılında ölmüş. O da yakın dostları Büyük Basileios ve kardeşi Nyssa’lı Gregorios gibi ariusçuluk akımıyla savaşmıştı. Doğu Kilisesinde yortu günü 25 ve 30 Ocak olarak kabul edilmiştir. Batı Kilisesinde ise yortusu 30 Ocak olrak kutlanıyor. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:10. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk