IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet odaları

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 03 Eylül 2011, 17:24   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Hendek / Ahzap Savaşı




Hendek/Ahzap Savaşı
(29 Şevval 5 / 24 Ocak 627)
M. Ali KAYA

Uhud Muharebesinden sonra iki sene geçmişti. Bu savaşa Kureyş müşrikleri ile beraber Yahudiler, Gatafanlılar ve pek çok Arap kabileleri toplanarak geldikleri için Kur’ânda “Ahzap” olarak anılır. Arapların hiç bilmediği bir hendek ile karşılaşarak hiçbir şey yapamadan perişan bir şekilde dönmek zorunda kaldıkları için de tarihte “Hendek Savaşı” olarak bilinir. Peygamberimiz (sav) “Medine Sözleşmesine” aykırı davrandığı için Y
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ahudi kabilelerinden Benî Nadr’ı Medine’den sürmüştü. Onlar da Hayber, Şam, Vâdiu’k-Kura gibi önemli merkezlere yerleşmişlerdi. Burada da rahat durmayan Yahudiler çevre halkını peygamberimizin ve Müslümanların aleyhine kışkırtmaya devam ettiler. Bunun sonucu olarak da Hendek Muharebesinde Arap kabilelerini Medine önlerine yığmış, kendileri de buna katılmış, Medine çevresinde kalan Benî Kureyza kavmini de “Sözleşmeye” ihanet ederek kendilerine yardım etmelerini sağlamışlar ve içeriden de peygamberimizi ve Müslümanları yalnız ve yardımsız bıraktırmışlardır.


Müşrikler de Medine üzerine yürümeye kendilerini mecbur hissediyorlardı. Bunun birkaç sebebi vardı. Birincisi, Uhut Savaşında Ebu Süfyan “Seneye Bedirde görüşelim” demişti ama bu sözünü çeşitli sebeplerle yerine getirememiş, bu da Kureyşe büyük bir itibar kaybettirmişti. İkincisi, ticaret yolları tamamen Müslümanların kontrolü altına girmişti. Bu da ekonomik olarak Kureyşi büyük ölçüde etkilemişti. Üçüncüsü, müşriklerin imansızlıktan kaynaklanan islam düşmanlığı da buna ilave edilince Medine üzerine yürümeleri kaçınılmaz bir durumdu. Ancak Medine üzerine yürümek için en çok gayret gösterenler Benî Nadr Yahudileri olmuştur.

Beni Nadr Yahudilerinden bir heyet Mekke’ye giderek Ebu Süfyan ile görüştüler. “Bizler Muhammed’le savaşma konusunda sizinle anlaşmaya geldik” dediler. Ebu Süfyan ve yanında bulunanlar ise Yahudilerin hile ve desiselerini bildikleri için “Siz bu konuda gerçekten samimi misiniz?” diye sordular. Onlar da “Elbette! Bizi yurtlarımızdan kovanlarla savaşmak konusunda neden samimi olmayalım” diye cevap verdiler. Yine de Kureyşliler “Siz bizim putlarımıza tapmadıkça biz size güvenmeyiz” dediler. Onlar da derhal putların önünde secdeye vardılar ve samimiyetlerini ispat ettiler.

Onların bu davranışları müşrikleri bile hayrete düşürdü. Sonra heyete dönerek “Sizin savaşmada kararlı olduğunuzu anladık. Bir de şunu bilek istiyoruz. Sizler ‘Ehl-i Kitap’ bir kavimsiniz. İçinizde pek çok ulema vardır. Bizim Muhammed’le anlaşamadığımız husus dinimizdir. O bizim dinimizi reddederek bizimle savaşmaya kadar gitti. İçimizde de onun dinine sempati duyan ve atalarımızdan bize intikal eden bu dine şüphe ile bakanlar var. Bu durumda size soruyoruz. Bizim dinimiz mi hayırlıdır, yoksa Muhammed’in dini mi daha hayırlıdır?” dediler.

Bile bile gerçeği gizleme konusunda uzman olan Yahudiler “Allah için söylemek gerekirse sizler hakka onlardan daha yakınsınız” dediler. Bu sözler müşrikleri fazlasıyla memnun etti.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde onların kendi dinlerine de ihanet ederek müşriklerle anlaşmalarını peygamberimize haber verdi. Şöyle buyurdu: “Tevrattan kendilerine ilim verilen o kimseler Allah’tan başka ibâdet olunan bâtıl ilahlara ve tağutlara inanarak kâfirler için ‘bunların yolu mü’minlerin yolundan daha doğrudur’ derler. Onlar Allah'ın lanetlediği kimselerdir. Allah'ın lanetine uğrayan bir kavme kimse yardım edemez. Sonra onlardan bir ksımı iman etti, bir kısmı ise yüz çevirdi. Yüz çevirenler ancak alevli cehennem azabını hak ederler.”
Savaş Hazırlıkları:
Benî Nadr Yahudileri müşriklerle anlaşıp sözleştikten sonra Gatafanlılarla da hayber’in bir yıllık hurma mahsulünü vermek üzere anlaşma yaptılar. Bunun dışında çevre kabilelere propagandacılarını göndererek Müslümanlığı ortadan kaldırmak için bütün Arap kabilelerinin ve Yahudilerin birleşerek Medine üzerine yürüyeceklerini yayarak korku ve dehşet salmaya, kendilerine yardımcı olmaya çalıştılar. Bunda da bir derece meuvaffak oldular. Böylece Kureyşe yardım eden Ahâbîş denen kabilelerle büyük bir ordu teşkil ettiler.

Yapılan bu tahrik, teşvik ve çalışmalar sonucu Kureyş ve onlara yardımcı olan Ahâbîşlerden 4.000, Yahudilerin teşvik ve kışkırtmaları ile Gatafanlıların toplamı ise 6000 civarında olup cem’an 10.000 kişilik bir ordu teşkil ettiler. Düzenli ordu olarak Ebu Süfyan komutasında 300 at, 100 deve bulunuyordu. Diğer kabilelerden gelenler içinde ne kadar at ve deve olduğu ve muharip kuvvetin ne seviyede bulunudğu ise kesin olarak bilinmemektedir. Bu nedenle ordunun komutası yine Ebu Süfyan’ın elinde kalmıştı.

Huzaa kabilesi peygamberimizle (sav) dost geçinen bir kabileydi. Bunun dostluk onların Abdulmuttalip ile yaptıkları anlaşmaya dayanıyordu. Bu sebeple bu kabile reisi Yahudilerine ve Kureyşin yaptığı hazırlıkları on günlük yolu dört günde aşan bir ulakla peygamberimize bildirdiler. İstihbaratı alan peygamberimiz (sav) derhal sahabeleri ile geniş bir istişare yaptı. Medine müdafaası ile meydan muharebesi yapma konusunda görüşlerini aldı.

Selman-ı Farisi (ra) “Ya Resulallah! Biz Fars topraklarına herhangi bir ani saldırının olmaması için şehirlerimiz surlarla, yüksek kale duvarları ile çevrili olmadığı zaman derin ve aşılması mümkün olmayan hendekler kazarak koruruz. Böylece savunma yaparız. Burada da bu bilinmeyen yöntemi uygulayarak Medine’yi korumayı teklif olarak sunuyorum” dedi.

Bu teklif Rahmet Peygamberi olan ve kan dökülmemesi için elinden gelen her türlü gayreti gösteren yüce peygamberimizin (sav) hoşuna gitti. Üzerinde yapılan münakaşa ve müzakereler sonucu “Medine’de kalma, hendekle şehri koruma altına alarak müdafaa etme ve uzun süre müşrikleri oyalayarak geri püskürtme” kararı alındı.
Hendek Kazma Ameliyesi:
Alınan bu karar gereği derhal harekete geçildi ve hemen hendeğin kazılacağı yer tespit edilerek bizzat peygamberimiz (sav) tarafından işaretlendi. Şehrin güneyi oldukça sık bahçeler vardı. Düşmanın buradan geçme ve içeri sızma ihtimali yoktu. Ancak çok az sayıda girebilenler de nöbetçiler tarafından fark edilerek püskürtülebilirdi. Doğu istikametinde ise peygamberimizle anlaşma halinde bulunan Benî Kureyza Yahudileri ikâmet ediyordu ve onların da muhkem kaleleri vardı. Bu nedenle kazı işi tamamen açık arazi olan Kuzey istikametinde yapıldı.

Peygamberimiz organize işine bizzat başkanlık etti ve herkesin yerini ayırarak kendilerine gösterdi. Herkes belli bir yeri kazacağı ve kazma işine her yerde birden başlandığı için kısa zamanda tamamlandı. Herkes bütün aile efradı ile hatta çocuklarla kendi yerine gelerek canla başla çalışıyor ve bir an önce kendisine ait olan yeri bitirmeye çalışıyor, ancak gece geç vakitte evlerine dönüyorlardı.

Peygamberimiz (sav) bizzat kazı işine nezaret ediyor ve mü’minleri şevklendirici konuşmalar yapıyor ve çalışanlara iltifatlar yağdırıyordu. Kazı çalışmasının yapıldığı yerde bir tepecik üzerinde kurduğu “Türk Çadırında” gece gündüz çalışmaları bizzat takip eden peygamberimiz (sav) zaman zaman hendeğe inerek bizzat kazı işine yardım ettiği de oluyordu. “Ya Resulallah! Siz istirahetinize ve ibadetinize bakın. Biz sizin yerinize de çalışırız” diyenlere cevaben “Ben de çalışarak sevabına iştirak etmek ve hissemi almak isterim. Sevaba ihtiyaç noktasında ben sizden daha muhtacım ve güç bakımından da sizin gibi güçlüyüm” buyuruyordu.

Zaman zaman da Abdullah b. Revaha’nın “Allahım! Sen bize doğru yolu göstermemiş olsaydın, biz ne sadaka verebilir, ne de namaz kılabilirdik. Üzerimize gelen düşmana karşı da kalbimize sekinet indir, ayaklarımıza metanet ve sebat ver!” dizeleri ile sahabelerine şevk ve gayret veriyor “Lâ ayşe illâ ayşü’l-âhireh / Ferhami’l-Ensare ve’l-Mıhacireh” buyurarak dua ediyordu. Çalışan mü’minler de “Hayatta oldukça Allah yolunda cihat etmek üzerimize borçtur. / Zira ki bizler bunun için Resulullah’a biat etmişiz” diyerek şevkle çalışıyorlardı.

Kazı çalışmaları devam ederken sahabelerden birinin hissesine düşen bir kısımda büyük bir kayaya rast geldiler. Kaya hem çok büyük hem de çok sertti. Balyozlarla kırmaları ve kazmalarla taş koparmaları, kaldıraçlarla kaldırmaları mümkün olmadı. Peygamberimize gelerek “Ya Resulallah! Karşımıza çok sert bir kaya parçası çıktı. Onu bir türlü parçalamaya gcümüz yetmedi. Ne yapmamızı istersiniz” dediler. Peygamberimiz kayanın bulunduğu yere gitti. Selamn-ı Farisi’nin (ra) balyozunu aldı ve “Bismillah” diyerek kayaya bir darbe indirdi. Balyozun vurulduğu yerden kıvılcımlar çıktı ve kayanın üçte biri koptu. Peygamberimiz (sav) “Allahü Ekber! Bana Şam vilayetinin anahtarları verildi. Vallah, şu anda bana Şam’ın kırmızı köşkleri gösterildi” buyurdular. Sonra yine “Bismillah” buyurark ikinci bir darbe daha indirdi. Kayanın üçte biri daha parçalandı ve bir cıngı daha çıktı. Peygamberimiz (sav) yine “Allahü Ekber! Bana Fars ülkesinin anahtarı verildi. Vallahi şu anda ben Kisra’nın Medayin şehrini ve onun beyaz köşkerlini görüyorum” buyurdular. Üçüncü defa “Bismillah!” diyerek bir balyoz daha vurdu. Kayanın geri kalan kısmı koptu. Yine “Allahü Ekber! Bana Yemen ülkesinin anahtarları verildi. Vallahi ben şu anda San’anın kapılarını görüyorum” buyurdular.

Peygamberimizin (sav) bu sözlerini dinleyen sahabeler çok etkilendiler ve birbirlerine müjdeli haberi yayarak büyük bir moral buldular. İmanları daha da arttı ve peygamberimizin (sav) bu sözlerini hedef olarak kabul ettiler ve o andan itibaren Hendek karşısına gelecek düşmanı değil, Kisra’yı, bizansı ve Yemen’i hedeflerine koyarak ona göre düşüncelerini yücelttiler. Himmetleri o derece yücelmişti ki önlerine gelecek düşmanı burunlarının üzerine konan sinek kadar görmüyorlardı.

Nitekim peygamberimizin (sav) haber verdiği bütün bu fatihler 15 (On beş) sene sonra Hz.Ömer (ra) döneminde gerçekleşecekti. Peygamberimizin (sav) bu sözlerini işitip, haber verdiği bu fetihleri gören Hz. Ebu Hureyre (ra) şöyle diyecekti: “Bu fetihler sadece bir başlangıçtır. Vallahi, Allah kıyamete kadar fethedeceğiniz bütün şehirlerin anahtarlarını önceden Muhammed’e (as) vermiştir.” Bir başka zaman da Ebu Hureyre (ra) “Peygamberimiz (sav) bize islam’ın bütün dünyaya hâkim olacağını anlattı. O derece ki ‘Bu İman ve Kur’an Nurunun aydınlatmadığı hiçbir ev kalmayacak’ buyurdular. Sonra bir gece bize yıldızlardan bir yıldız göstererek “Eshabım! Şu yıldızı görüyor musunuz? İşte İslamın nuru oraya gidecek orayı da aydınlatacaktır” buyurdular.

Peygamberimiz (sav) ümmetine böyle yüksek ve uzak hedefler koyuyor ve onları buralara yönlendiriyordu. İnsan himmeti kadardır. Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir. Kimin himmeti dünya ötesi ise o gerçek bir kahramandır. Kimin himmeti dünya ise o gerçek bir insan değildir. Zira insan dünya için yaratılmamıştır.
Sahabelere Verilen Ziyâfet:
Sahabeler canla başla kazı işine devam ediyorlardı; ama bir taraftan da Medine’de kıtlık hâkimdi. Bu nedenle sahabeler yarı aç, yarı tok vaziyette çalışıyorlardı. Peygamberimiz (sav) sahabelerine her konuda olduğu gibi bu konuda da örnek oluyordu. Sahabeler aç ve perişan bir şekilde çalışıyorlardı.

Sahabelerden Cabir b. Abdillah (ra) eve gitti ve hanımına “Ben Resulullah’ı son derece aç ve çok bitkin gördüm. Başkası olsaydı bu açlığa dayanamazdı. Evde yiyecek bir şey var mı?” diye sordu. Hanımı da “Vallahi, yanımda bir sa’ (dört avuç) arpadan ve bir oğlaktan başka bir şey yok” dedi.

Hz. Câbir (ra) oğlağı kesti, hanımı da arpayı el değirmeni ile öğütüp un yaptı. Eti pişirdiler, unu da ekmek yaptılar. Eti tandırdan çıkarmadan peygamberimizi yemeğe davet etmeye gitti. Hanımı Cabir’e “Sakın Resulullah’ın yanında beni mahçup etme, fazla adam çağırma!” diye sıkıca tembih etti. Hz. Cabir (ra) peygamberimizin (sav) yanına gitti. “Ya Resulallah! Azıcık yemeğim var. Yanınıza bir iki kişi daha alalım da yemeğe gidelim” dedi. Peygamberimiz (sav) sordu: “Yemeğin ne kadardır?” Cabir cevap verdi: “Bir sa’ arpa ekmeği ve kesilmiş bir oğlak” dedi. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) “Çok güzel bir yemek!” buyurdu. Sonra “Sen git, hanımına söyle biz gelinceye kadar tandırdan çömleği çıkarmasın ve ekmeği bölmesin” buyurdular.

Peygamberimiz (sav) hendekte çalışanlara “Ey hendek halkı! Kalkınız, Câbir’in evine ziyafete gideceğiz” diye seslendi. Orada bulunan muhacir ve ensar orda bulunanların hepsi kalkıp Cabir’in evine gittiler. Cabir sahabeleri görünce hanımına “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn! Öldüğümüz gündür. Şimdi ne yapacağız?” dedi. Hanımı sordu: “Sen Resulullah’a durumu söylemedin mi? Dedi. Cabir (ra) “Evet, ben bir iki adamla sizi davet ediyorum” dedim. Hanımı: “Bu insanları sen mi davet ettin, yoksa Resulullah mı?” dedi. O zaman hanımı “Resulullah davet ettiyse biz mahçup olmayız” dedi.

Peygamberimiz (sav) sahabeleriyle geldi ve “Birbirinizi sıkıştırmadan içeri girin” buyurdu. Onları onar onar oturttuktan sonra Cabir’in yanına gitti ve çömleği tandırdan çıkarmadan kepçe ile yemeği çıkartarak tabaklara koydu. Sonra ekmeği kendi elleri ile bölerek dağıttı. Davatliler yiyip doydular. Ne etten ve tiritten bir eksilme oldu ve ne de ekmekte bir azalma görüldü. Herkes doyup kalktıktan sonra Cabir’e dönerek “Bu kalanı da hem kendin yersin, hem de komşularına hediye edersin” buyurdular.

Cabir (ra): “Allah’a yemin ederim o gün evime gruplar halinde gelenler bini bulmuştu. Hepsi de doyup kalktılar. Buna rağmen çömleğimiz kayanamaya devam ediyor, ekmeğimiz de bitip tükenmiyordu” demiştir.

__________________
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
ahzap, hendek, savaşı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Kahramanlar Sergisi açıldı CyBeR Kültür ve Sanat 0 04 Eylül 2021 08:37
Çin Dışişleri Sözcüsü'nden Ticaret Savaşı açıklaması: Biri bu savaşı başlattıysa, sonuna kadar savaşırız Chen Ekonomi Haberleri 0 15 Mayıs 2019 05:42
HENDEK GAZVESİ Kaf_Dağı İslamiyet 0 25 Şubat 2016 11:34
Hendek Savaşı Swat İslamiyet 0 22 Şubat 2012 21:37