IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20 Nisan 2008, 21:29   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
bİr Hİlal UĞruna Ya Rabb! Ne GÜneŞler Batiyor)))





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Çanakkale muharebelerinde kumandanlık etmiş ve yaralanmış emekli bir subayın hatırası da şöyledir:

“Çanakkale harbinin devam ettiği günlerden birindeyiz. O gün akşama kadar devam eden savaş, bu nispetsiz üstünlüğe karşı yine zaferimizle neticelenmek üzereydi. Gözetleme yerinde muharebenin son safhasını heyecanla takip ediyordum. Mehmetçiklerin “ALLAH ALLAH” nidaları ufku titretiyor, korkunç bir medeniyetin bütün heybetini temsil eden top seslerini bile bu müthiş haykırışlar bastırıyor gibiydi.

Bir aralık yanımda bir ayak sesi duyar gibi oldum. Geri dönünce Ali Çavuşla karşılaştım. Sapsarı olmuş yüzünde müthiş bir ıstırap okunuyordu. Daha neyin var demeye kalmadan, o her şeyi anlatmaya yetecek olan kolunu bana gösterdi. Dehşetle ürpermiştim. Sol kolu bileğinin dört parmak kadar yukarısından, aldığı bir isabetle hemen hemen kopacak hale gelmişti, Elini yere düşmekten ancak zayıf bir deri parçası alıkoymakta idi. Ali Çavuş dişlerini sıkarak ızdırabını yenmeye çalışıyordu. Sağ elindeki çakıyı bana uzattı:

“Şunu kesiver kumandanım” dedi.

Bu üç kelimelik cümle, öyle müthiş bir istek, öyle bir mecburiyet ifade ediyordu ki gayr-i ihtiyari çakıyı aldım ve derinin ucunda sallanan eli koldan ayırdım.

Çok geçmeden Ali Çavuş yalnız elini değil, vatan uğruna fani vücudunu feda etti. Gözlerini hayata yumarken de: “Vatan sağ olsun! Allah imandan ayırmasın!.. Canım vatana feda olsun!.. cümlelerini tekrarlayarak son nefesini vermiş, etrafı küçük bir kan gölü haline gelmişti.”

Günlerdir boğazından bir şey geçmemiş, aç bir vaziyette vurulan Mehmetçiğe ekmek verdiklerinde, O Mehmetçik:

- Kardeşlerim şimdi benim bu ekmeği yemem uygun düşmez. Ben birazdan öleceğim için bu ekmek ziyan olmasın. Gavurla çarpışan bir arkadaş yesin de ona enerji olsun..” diyecek kadar yücelmişti. Bir başka Mehmetçik şehit düştüğü halde, huzur-u Rabbilalemine öylece varmak için katiyen elinden silahı bırakmıyor ve öylece gömülüyordu.

Bir diğeri, savaşırken gözünü kaybetmiş vaziyetteydi. Sahabe devrinde cihat ederken gözünden vurulan mücahide “Geri kal da tedavi ol” dendiğinde,

- “İki gözü olup da geriye bakmaktansa tek gözle ileri bakmayı tercih ederim. Bir kafada bir göz yeter…” diye gürleyerek savaşa devam eden Sahabe edasıyla, Mehmetçik şöyle diyordu:

- “Lütfen.. Üzülmeyin kumandanım, benim gözlerim göreceğini gördü.”

Bir hadiste de: “İki çeşit gözü ateş yakmaz. Allah korkusundan ağlayan göz ile Allah yolunda nöbet bekleyen göz” buyurulur.

Bir başkası kolunu kaybetmiş ve hastanede yatarken komutanına yazdığı mektupta duygusunu şöyle dile getiriyordu: “Sağ kolumu kaybettim. Ama zararı yok, sol kolumla da savaşırım. Ama beni üzen şey, yaramın kapanmadığı için cepheden uzak kalmışım…”

Bir başka Mehmetçik ciğerlerinden rahatsızlanmış bir durumda, hava değişimi verilerek memleketinde gönderilmek istenince, bu raporu verilerek memleketine gönderilmek istenince, bu raporu şiddetle reddederek cephede çarpışan arkadaşlarının yanına koşuyordu.

Mana ve ruh aleminde böylesine yücelmiş ve Rab’leri katında şahikalarda taçlanmış Mehmetçiklerden meydana gelen bir orduyu, dünyada hangi güç ve kuvvet durdurabilirdi acaba? Nitekim durduramadı da. İşte Çanakkale’de zaferi kazanan ruh da buydu...



İşte Anzak Askerinin Günlüğünden ÇANAKKALE!


1. Dünya Savaşı’nın en kanlı deniz ve kara çarpışmalarının yaşandığı Çanakkale’de, savaşan taraflardan yaklaşık 250 bine yakın insan hayatını kaybetti.

Savaş tarihine istatistiki bir bilgi olarak giren bu rakam, aynı zamanda Çanakkale Yarımadası’nda sona eren binlerce kişisel yaşam öyküsünü de sembolize ediyor. O dönemde Türklere karşı savaşanların tuttuğu günlükler, savaştan yıllarca sonra bile hem savaşın hem de insanlığın doğasına yönelik bildik renkleri yansıtmaya devam ediyor. İşte söz konusu günlüklerden birkaç satır:

William George Malone (Yeni Zelandalı subay); 25 Nisan 1915: “Sabah 06.10’da Gaba Tepesi’ne çıkartma yapacağız. 6 mil uzağımızdaki Queen Elizabeth’in 15 inch’lik topları ise 29. İngiliz birliğinin çıkartma yaptığı Seddülbahir tepelerindeki Türk birliklerini bombalıyor. Dürbünümden kıyıda cehennemi andıran bir savaş yaşandığını görüyorum. Majestic, Triumph Queen, Inflexible ve diğerleri aralıksız Türk mevzilerini dövüyor. Saat 16.30’da birliklerim karaya ayak bastı. Türkler bizi ağır bir topçu ateşi ile karşıladı. Her yerde şarapneller uçuyor.” (Malone, 18 Ağustos’ta Conkbayırı muharebelerinde öldü.)

George Bollinger (Yeni Zelandalı er); 25 Nisan Sabah 06.00: “Son sürat Gelibolu’nun güney kıyılarına yaklaştık. Ana savaş gemilerimizden birkaç mil uzaktayız. Kıyıda tam bir kıyamet kopuyor. Sanırım binlerce Türk ölüyor. Acaba tarih bu kadar büyük bir bombardımana şahit olmuş mudur? Bom, bom, bom... Hiç susmuyorlar! Bu 15 inch’lik toplara kim karşı koyabilir ki?’ 27 Nisan sabah 10: “Düşman ateşi altında tepeye çıkmaya çalışıyoruz. Arkadaşlarım daha bir el bile ateş edemeden patır patır düşüyor. Neredeyse yüzer yüzer ölüyoruz!”

İngiliz Çavuş James Milne’in eşine yazdığı mektuptan: “Kıymetli karıcığım, daha önce sana hiç böylesi şartlarda yazmamıştım. Bunu postalamayacağım, cebimde olacak. Eğer vurulursam arkadaşlarım sana iletecekler. Birazdan tepeyi Türklerden almak için saldıracağız. Ölürsem yeryüzünde hatırladığım son görüntü olan yüzün hafızamda, ismin dudaklarımda ona gideceğim. Çocuklarımıza iyi bak ve babalarına nasıl öldüklerini anlat lütfen. Daha fazla yazamayacağım... Seni seviyorum. Tanrı seni korusun... Jim”

‘Çanakkale’de tam bir istihbarat çuvallaması oldu’

Jay Winter (Cambridge Üniversitesi): Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar, İngilizler ve bunların Fransız destekçilerinin niyeti, Türkleri savaş dışı bırakmaktı. 1. Dünya Savaşı’nda bir istihbarat çuvallaması olduysa bu, Çanakkale’de olmuştur. Gelibolu’yu fethetmek, hayaldi. Komutanların, yapabilecekleri fazla bir şey olmadığını anlamalarına kadar geçen sürede, imkansızı başarmaya çalışan 200 bin adam heba oldu.

Trevor Wilson (Adelaide Üniversitesi): Çanakkale Operasyonu’nun daha başından başarı şansı yoktu. Coğrafik yapısı açısından dar kıyıları ve uçurumlarıyla Gelibolu, tüm ordular açısından bir ‘savunmacının hayali’ olarak kabul edilebilirdi. Türkler bu avantajı iyi kullandı.



BU OLAY CANAKKALE SAVASINDA YASANMISTIR.*



Kocadere köyünde büyük bi sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı, Kimi Bosnalı,
Kimi Azerbaycanli, Kimi Adıyamanlı , Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda
yaralı getiriliyor...



Bunlardan biri Lapsekinin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor
nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için
komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama
tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.



"Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma
ulaştırın..." Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur: "Ben...Ben köylüm
Lapseki'li İbrahim Onbaşından 1 Mecidiye borç aldıydım... Kendisini
göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin"



"Sen merak etme evladım" der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını
eliyle okşar. Az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözüde
"söyleyin hakkını helal etsin" olur...



Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan
çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor.



İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan göz yaşlarını silmeye daha
fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır
kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de göz yaşlarına engel
olamaz...

PUSULADAKİ NOT:

"Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göreremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim."

Siz bu olayın neresindesiniz?

Türklük davası güdüp de ecdadın ayaklarındaki toz bile olamayanlar, vatan millet sevdasında!



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
 

Etiketler
batiyor, bİr, gunesler, gÜneŞler, hilal, hİlal, rabb, ugruna


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
RÜ'YET-İ HİLÂL nedir? ne demektir? BeSte Dini Sözlük 0 27 Mayıs 2024 21:35
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! :( NightBlue Haber Arşivi 0 26 Ekim 2014 08:13
Güneşler Dönerken Ezgi Aşk ve Sevgi Köşesi 0 20 Kasım 2011 15:26
Ne Güneşler Batıyor...(teröre lanet) Gravity Serbest Kürsü 0 29 Haziran 2009 17:05