Birkaç gündür inanılmaz soru geliyor. Benim gibi herkes BÖCEK işini merak ediyor. En çok cevabı aranan soru: KİM YAPTIRDI?
Dikkat edin, Erdoğan'ın ofisine kim koydu değil, kim koydurdu!
İsterseniz gelin birlikte bir seyahate çıkalım. Bakarsınız yolun sonunda perde arkasındaki AKTÖRÜ buluruz!
Var mısınız? Haydi öyleyse...
Tayyip Erdoğan daha belediye başkanıyken ders kitaplarında çok rahat bulabileceğimiz bir şiiri SİİRT'TE okudu. Her zaman söylediğim gibi LAİKLİK perdesinin arkasına saklanan güçler birleşip Erdoğan'a HAPİS yolunu açtı. Erdoğan, Pınarhisar Cezaevi'ndeyken şimdi Ankara'da çok daha güçlü olan milli devlet harekete geçti.
Bir süre sonra Erdoğan serbest kaldı. Siyasetçiydi, siyaset yapması gerekirdi! Ama dışarı çıkıp, özgür kalsa da YASAKLIYDI! AK Parti'yi kurup seçime girdi. Lideri yasaklı olan parti ipi göğüsledi. Ama Başbakan Abdullah Gül'dü!
Erdoğan'ı dışarı çıkarmak için çırpınan güç, Deniz Baykal üzerinden yine devreye girdi. Ankara'daki MİLLİ GÜÇ, partinin bu şeklinden memnun değildi! Siirt'te önü kesilen Erdoğan, SİİRT'teki seçimle milletvekili oldu.
Gecikmeli de olsa Başbakanlık koltuğuna oturdu.
Burada kısa bir ara verelim...
Türkiye'deki bütün darbeler ÜLKENİN ROTASINI değiştirmek için yapılmıştır. O an ülkenin yönetiminde kim varsa bu nedenle hedef oldu... Erdoğan da, Türkiye'yi büyütmek istediği için baştan beri hedefti!
Devam...
Erdoğan, koltuğa oturduktan sonra Londra'dan yönetilen her kurum direnişe geçti. Ankara değişmek istemiyordu. Ama Erdoğan da onların bildiği liderlerden değildi. Ne tehditler, ne suikast girişimleri, ne ölüm, ne BARONLAR onu korkutamıyordu! Devlet de arkasındaydı... Neo-Con, Londra ve Berlin hattındaki dev güçler 2003'te BALYOZ'la sonuç alamayınca taktik değiştirdi. En iyi bildikleri ŞERİAT-İRTİCA kartını masaya koydular. Ve o dakikadan sonra içerideki aktörlere rol dağılımı yapıldı! İRTİCA haberleri yayılmaya, manşetleri süslemeye başladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da gazetelerde ve internette bulduğu verilerle kapatma davası açtı!
İşte tam bu noktada devlet KENETLENMEYİ tamamladı! Kara Kuvvetleri Komutanı olan İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi Üyesi Osman Paksüt'ü misafir ederek "Kapatmanın ülkeye neler kaybettireceğini" anlattı...
TARAF gazetesi bunu çarpıtarak verse de gerçek buydu! Çünkü parti, 5'e karşı 6 oyla kapatılmamıştı. AK Parti'yi kurtaran tek oy Kara Kuvvetleri kontenjanı olan üyeden geliyordu!
Bu oylama ile asker, Erdoğan'ın yanında olduğunu gösterdi. O oy, "Hükümet ve Türk Ordusu aynı istikamete gidecek" anlamına geliyordu.
Zaten amaç partinin kapatılması değil, Erdoğan'ın siyaseten silinmesiydi! Çünkü kapatma davasını açanlar AK Parti'nin içinden yeni bir partinin çıkacağını biliyordu. Ama yeni parti onların gösterdiği hedefe gidecekti! PARTİ İÇİNDE adamları da hazır bekliyordu!
Erdoğan, Özal'dan sonra KÜRT sorununu çözmek için uğraşan tek isimdi. Kürtler'e kucak açıp, "Ben sizi seviyorum. Siz de devleti sevin" dedi. Kürt'e "Ne istiyorsunuz?" diye soran tek Başbakandı! İşte bu yaklaşım PKK'nın sonu demekti. Yukarıda saydığım hat, yani Neo-Con, Londra ve Berlin buna razı olamazdı!
Kapatmanın arkasında yatan asıl neden, Savcı Yalçınkaya bilmese de, KÜRT SORUNUNU ÇÖZDÜRMEYİZ mücadelesiydi! Değişmeye başlayan asker, Erdoğan'ın yanında yer alınca attıkları yumruk boşa gitti. Baştan beri amacı ERDOĞAN'ı bitirmek olan şer ittifakı yine karavana atmıştı!
Çünkü onlar bölünmüş ve küçülmüş bir Türkiye istiyordu. Kürtler'in dışarıda kaldığı bir Ankara'yı AVRUPA'ya alacaklardı. Bu nedenle PKK'ya sınırsız destek verdiler!
Oslo görüşmelerinin sızması, 7 Şubat krizi, Uludere faciası, dinlemeler, tutuklamalar, şantajlar hep bu savaşın dışa vurumuydu! Ama Türk devleti buna boyun eğmedi.
Emre Taner'le büyük uyum içinde çalışan Erdoğan, MİT'in başına sürpriz bir şekilde Hakan Fidan'ı getirdi! Fidan, daha göreve gelmeden İRAN YANLISI haberleri medyaya sızdırıldı! İSRAİL KARŞITI olduğunuz zaman başınıza bu gelirdi çünkü! Logolarında TÜRK BAYRAĞI bulunan gazeteler de saldırmaya hazırdı! Fidan mevzubahis olunca LAİK-MUHAFAZAKAR demeden saldırıyorlardı!
Düne kadar kimsenin fark etmediği bir İTTİFAK ortaya çıkmıştı. Ayrı kampların çocukları aslında kardeştiler ama biz bilmiyorduk!
Emre Taner, "Türk ve İslam dünyasının ortak istihbarat" ağının başına geçince Hakan Fidan tek hedef haline geldi. Fidan, Erdoğan'ın ülkeyi taşıyacağı yere inanan bir isimdi. Güvenilirdi. Oslo'da bulunmasının sebebi de buydu... O da Erdoğan gibi, asker gibi, Kürtler'i kucaklamaktan yanaydı. Saldırıların sebebi buydu!
Devletteki kenetlenmeyi Fidan üzerinden bozmak niyetindeydiler... İlk hamleleri OSLO oldu. Ses kayıtları bu nedenle Fidan, koltuğa oturduktan sonra servis edildi...
Güneydoğu'dan OY ALABİLEN tek isim olan Erdoğan'dan sonra Fidan da eski Türkiye'nin uğraştığı isimdi artık! Ankara "Büyük Türkiye" dedikçe o şer ittifakı "Kürtler'e dokunma, sizi böleceğiz" diye cevap veriyordu! İSTANBUL'DAKİ BARONLAR devletin üstüne üstüne gidiyordu! Şampanyalar içilirken, "Kimse Türkiye'yi bizim elimizden alamaz. Burasını biz yönetiriz. Türkler değil!" diyordu!
İşte son böcek olayına böyle gelindi!
Dinleme yapılmadığı halde çok mahrem konuşmalar kayıt edildi havası yaratıldı. MİT, önce davranıp bunu engellemedi! Ya da ciddiye almadı... Ama hedefte Erdoğan'dan çok Fidan vardı! Başbakan'ın ofisine böcek koyarak Erdoğan'a iki mesaj veriliyordu... Hakan Fidan sizi koruyamıyor! Görevden almak için hala ne bekliyorsunuz! Hakan Fidan'ın güvenilir olduğundan emin misiniz?
Amaç Erdoğan'ı dinlemekten çok aradaki güven zincirini kırıp MİT'i ele geçirmekti! Oyun buydu!
Amaç, Ankara'nın Kürtler'i kucaklayıp büyümesini engellemekti!
Zaten eski kaptan dün "IRAK'TAKİ KÜRTLER'İ ANKARA MI KORUYACAK" diye sormuş! Sorana değil de, sordurana bakmak lazım!
İnanmayacaksınız ama kendini LAİK, KEMALİST, MUHAFAZAKAR, LİBERAL olarak tanımlayan koro, böceklerin arkasından saldırıyor...
Türk nüfus kağıdı taşıyan koalisyon, Türkiye'nin büyümesini engellemek için çırpınıyor!
Şimdiye kadar böyle ittifak görülmedi!
Ama benim aklım "Böcek olayı neden 1 yıl sonra açıklandı?" sorusuyla meşgul!
İster misiniz bir operasyon gelsin!
Bekleyelim bakalım!