IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 03 Aralık 2011, 18:16   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Davutoğlu, ırkçı cinayetleri değerlendirdi




Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Almanya'da 2000 yılından beri öldürülen Türkler ile ilgili olarak ırkçı tehlikeye vurgu yaptı ve cinayetlerin Almanya gibi disiplinli bir toplumsal ve siyasi yapıya sahip bir ülkede 10 yıl boyunca aydınlatılamamış olmasının vahim bir durum olduğunu söyledi.
Ayrıca sivil toplum örgütlerinin de katıldığı toplantıda yaptığı konuşmaya, "Biz buraya vatandaşlarımızla, göz göze, diz dize, gönül gönüle olmaya geldik" diye başlayan Davutoğlu, Berlin'e gelmeden önce "ırkçı cinayetlerde şehit edilen" Türk aileleriyle yaptığı görüşmelerdeki duygusal izlenimlerini aktardı.

"OLAYLAR, AYDINLANANA KADAR UYKUMUZU HARAM KILACAK KADAR CİDDİ"

Davutoğlu, "tam da Almanya'ya göçün 50. yılının son ayına girerken, özellikle vatandaşlarımızın şehit edilmesiyle ortaya çıkan durum, muhasebenin sadece bizim açımızdan değil, Almanya açısından yapılmasını da gerekli. Gerçekten bu olaylar sıradan cinayetler değil, ama sadece örgütlü bir terör faaliyetin de ötesinde bir zihniyetin masaya yatırılması gereken olaylardır" dedi.

Davutoğlu, "Ben onun için bu sefer Hamburg, Franfurt ve Münih'den başlama gerekçem de buydu. Buralarda 6 şehit ailemizle görüştüm. Onlar herhangi bir şahsi ihtilaf için öldürülmediler. Biriyle kavga edip, tartışıp ve alacak verecek meselesinden dolayı öldürülmediler. Sizin onurla taşıdığınız kimlik sebebiyle öldürüldüler. Onun için de biz onlara şehit diyoruz. ve onların hatırasına sahip çıkacağız. Sadece ailelerle görüşmedim, Hamburg eyalet başbakanı ile, Hessen eyalet başbakanı ile, dün Bavyera meclis başkanı ile ve dün akşam da İçişleri Bakanı ile çok kapsamlı görüşmeler yaptım. Ve onlara da şunu söyledim, iki taraf gibi müzakere etmeyelim, bu mesele sizin ve bizim ortak meselemiz. Bir ekip gibi, aynı meseleyle uğraşan bir heyet olarak, herşeyi açık konuşmalıyız. Herşeyi masaya yatırmalıyız. Gizli hiçbir şey kalmamalı. Çünkü ben emin olun son 2 gün uyumadım. Vatandaşlarımızdan dinlediğim olaylar bir dışişleri bakanı olarak benim, belki de benim bu olaylar aydınlanana kadar uykuyu bize haram kılacak kadar ciddi olaylardır. Bunu çok açık şekilde burada söylüyorum" diye konuştu.

"IRKÇI TERÖR ÖRGÜTÜ TESADÜFEN YAKALANMAMIŞ OLSAYDI CİNAYETLERİN MAHİYETİNİ BİLEMEYECEKTİK"

Davutoğlu, "Dün bir anne ve kızla dün beraberdim. Gönül hanım ve Tülin kızımız. Gönül hanımın eşi şehit edilmiş. Arkadaşı ile açtıkları terzi dükkanında. O günden bugüne 10 yıl geçmiş, Gönül hanım, tek başına Tülin kızımızı yetiştirmiş. Ve 10 yıl içinde yaşadıklarını anlattı bize. Kabul edilebilir, tahammül edilebilir şeyler değil. Ve bunun muhasebesinin hepimiz açısından yapılması gerektiğini düşünüyorum. Dün de konuştuğum tüm yetkililere bunları anlattım ve onlara şunu söyledim: Burada iki ürkütücü nokta var. Birincisi eğer bu ırkçı terör örgütü tesadüf eseri yakalanmamış olmasaydı veya belgeler tümüyle yok olmuş olsaydı, hiçbir zaman biz bu cinayetlerni mahiyetini bilemeyecektik. Bu o kadar ürkütücü birşey ki. Daha ne kadar cinayet, bu saikle işlendi, şimdi bunu sorgulamak durumundayız" dedi.

Bakan Davutoğlu, " Dün konuştuğum Alman yetkililere, özellikle de İçişleri Bakanı Sayın Fredrich'e, bu noktayı açıkça söyledim. Bu bir imkan aynı zamanda dedim. Araştırmalısınız, çünkü benim dinlediğim hikayeler, benim dinlediğim olaylar, sizin ciddi bir sorgulama yapmanızı gerekli kılıyor. Eğer bu olayların arka planı bütünüyle ortaya çıkmaz ve aydınlatılmazsa yapılan güzel açıklamaların anlamı kalmaz. 1992'de Sollingen faciasından sonra çok güzel açıklamalar yapıldı. Ama Sollingen faciasından sonra gösterilen dayanışma ve açıklamalar, güçlü ve kararlı bir irade ile cinayet ortaya çıkarılamadığı için 2000'li yıllarda bu insanların bu acıları yaşamasına sebep olundu. Şimdi benzer olayların 10 yıl, 20 yıl 50 yıl sonra yaşanmaması için, bu olayların sonuna aydınlatılması lazım" diye konuştu.

"BU TOPRAKLAR TÜRKLER'E ALIŞACAK"

Davutoğlu, "Kimse şunu düşünmesin, birgün 2-3 milyon Türk kalkacak, 60, 70'li yıllarda düşünüldüğü gibi, valizlerini alıp gidecekler... Hayır Türkler burada kalacaklar, kalacaklar, bu topraklar Türklere alışacak. Eğer yabancılar, atılacak yabancı bir ur gibi görülürse, öncelikle Almanya huzursuz olur. Burada toplumsal barış kaybolur" dedi.

"CİNAYETLERDEN DE DAHA VAHİMİ BUNLARIN 10 YIL GİZLİ KALABİLMİŞ OLMASI"

Bakan Davutoğlu, " Eğer bir kişi, bir başka kişiyi öldürse, bu kişisel bir cinayettir. Eğer örgütlü bir yapı, bir ideoloji etrafında, hele hele ırkçılık gibi insanlık dışı bir ideolojik yapıyla insanları öldürmeye başlarsa, bu çok büyük bir tehlikelidir. Ama daha vahimi bu yapının 10 yıl gizli kalabilmiş olmasıdır. Bu herhangi bir başka bir ülkede olmuş olsaydı, bu 10 yıl, hatta belki 20-30 yıl mazur gösterilebilirdi. Ama Almanya gibi sistemi güçlü, güvenlik yapıları güçlü, işleyen son derece disiplinli toplumsal ve siyasi yapıda bir mesele 10 yıl gizli kalıyorsa, Alman yetkililerin bu nasıl gizli kaldı diye sorması lazım. Bu yapı içeriden destek alamdan bu derece gizli kalabilir miydi? Onun için soruşturma cinayetleri aydınlatma noktashim, belki de benim bu olaylar aydınlanana kadar uykuyu bize haında kalmamalı, hem almanyanın iç huzuru, hem de vatandaşlarımızın güven duygularının uyanabilmesi aık şekilde burada söylüyorum" diye konuştu.

"IRKÇI TERÖR MESELESİ ALMANYA'DAKİ BİRİNCİ GÜNDEM MADDEMİZ"

Davutoğlu, "Bundan sonra Almanya'da bizim birinci gündem maddemiz budur. Bu mesele aydınlanıncaya kadar bunun takipçisi olacağız. Güzel olan taraf şu, Sayın Wullf, Sayın Merkel ve Sayın Fredrich çok güzel açıklamalar yaptılar. Ve özellikle Sayın Wullf'un aileleri çağırıp bizzat görüşmesi takdire şayandır. Sembolik olarak da anlamlıdır" şeklinde konuştu.

"BAZEN KARŞILIKLI OTURDUK, GERÇEKTEN AĞLADIK"

Davutoğlu konuşmasına şöyle devam etti:

"Ve ziyaretlerimde şunu gördüm, açık söyleyeyim, onlar da zikrettiler ve her biriyle iftihar ettim. Şu ana kadar 5 ailemizle hepsiyle gröşütüm, bir de eşi Yunanlı olan bir Alman hanımla görüştüm, ki o da bizim ailemizin bir parçasıdır, madem ki aynı kaderi paylaşmıştır, onun da yanındayız, ona da destek olacağız. Hepsinde gördgüğüm ortak tavır şu: Metanet. Ben her birini burada sizlerin huzurunda kahraman ilan ediyorum. Sadece vefat edenler değil, geride kalanlar vakur şeklide o kimliği savunmaya devam edip, hiçbirisi de burayı terk etmeden... Hele hele o Gönül ve Tülin hanımlar, gidebilirlerdi Türkiye'ye. Hayır kaldılar. Birşeyi ispat etmek için, hayır kaldılar birşeyi ispat etmek için, biz burada kalacağız, kim ne yaparsa yapsın burada yaşamaya devam edeceğiz. Ve bunu da gösterdiler. Ve diğer aileler, hepsi, hepsinin hikayesi bir diğerinden daha dokunalıklı. Bazen karşılıklı oturduk. Gerçekten ağladık."

"YAKINLARINI KAYBEDEN TÜRK AİLELER, O ACILARIYLA, KATİL MUAMELESİ GÖRDÜLER"

Davutoğlu, "Şimdi ikinci ürkütücü yön, bunu da Alman muhataplarımızla paylaştım, asıl çarpıcı olan yön: Ben önce tesadüf olduğunu zannettim, dedi beni üzen, evladım can verirken yetiştim, ambulans gecikti, ama evladımın daha o acısını yaşarken bir zanlı gibi muamele görmüş olmam. Ve o acıyı yaşayan babaya, potansiyle bir katil muamelesi yapmak ve bunun yıllarca sürmesi. DNA testleri, tekrar tekrar testler. 11 yaşında Tülin'in, 10 kez DNA testi alınmış... Kalan neredeyse bütün hanımların, eşleriyle ilgili acaba başka bir hanıma ilişkisi vardı da mı oldu diye şeyler söylenmiş. Beş aileyi dinleyince, hepsine benzer suçlamalar yapılmış. Kocanı sen mi öldürmüş olabilirsin, uyuşturucu mafyasının bir parçası mıydı, kaçakçı mıydı? Bu şu demek, verilen intiba şu:

Bunlar düşünülürken bunun ırkçı cinayet olma ihtimalinin akla gelmemesi öyle bir zihniyetin yansıtıyor ki, bu zihniyet, bu cinayetlerden daha büyük bir felaket. Verilen intiba şu, Türkler öylesine barbar bir millet ki, baba oğulu öldürülebilir, kadın kocasını öldürebilir, dostuyla işbirliği yapabilir, uyuşturucu yapabilir bunların hepsi olur, ama bu ülkede ırkçı cinayet olmaz gibi bir yaklaşım. Ta ki, o ırkçı cinayet çetesi yakalanana kadar, bir tesadüf neticesi. Bu insanların 10 yılda yaşadıkları travmayı anlayabiliyor musunuz? Yazık bu çocuklarımızın arkasından, babasının uyuşturucu çocd, belki de benim bu olaylar aydınlanana kadar uykuyu bize hauğu diye seslenenler olmuş bu 10 sene içinde. Yazık, bu insanlar, küçük esnaf dükkanlarıyla, rızkını kazaddk şekilde burada söylüyorum" diye konuştu.

"ALMAN YETKİLİLER, EĞER İSTERLERSE BU MESELEYİ AYDINLATIR"

Davutoğlu, "Eğer tablo buysa biz bu tabloyu masaya artık açık yüreklilikle yatırmamız lazım. Şimdi yapılması gereken şeyler ne? Ben Alman yetkililerle üç konuyu özellikle paylaşıyorum. Ve bu üç konuda da Türkiye ile Almanya'nın birlikte çalışması gerektiğini söylüyorum. Bir, bu konuların sonuna kadar araştırılarak her şeyin ortadan kalkması. Zihinlerde bir şüphe kalmayacak şekilde, başka bir gerekçe ile ölmüş olan bir aile de, acaba benim yakınım da böyle bir cinayete kurban gitti diye bir şüphe uyanmayacak şekilde meselenin sonuna kadar aydınlatılması lazım. İnşallah aydınlatılacak. Bize verilecek taahhütler bunlar. Ben de bir Alman lisesinde okudum. Alman disiplini, eğer kararlı bir şekilde bu işin üzerine giderse sonuna kadar aydınlatılar" dedi.

"SUÇLULARIN BULUNMASI, ADALET ÖNÜNE ÇIKARILMASI GEREK"

Davutoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İkincisi, özelde bu ailelerin ama genelde Almanya'da yaşayan Türk toplumunun yaşadığı travmanın, yaşadığı korkunun aşılabilmesi için tedbirler alınması lazım. Şimdi Alman yetkililer, T.C devleti bu ailelere, ama bu ailelerin de ötesinde sizlere sahip çıkıdığını göstermesi lazım. Yani yalnız değilsiniz, yalnız olmayacaksınız. Bir 50 yıl, 50 bin yıl geçse de, sizi yanlız bırakmayız. Bundan kimsenin bir an bile tereddütü olmasın. Dediler ki arkadaşlar, aileleri Berlin'de toplayalım, orada görüşelim. Hayır dedim, her bir ailenin evine gitmek ve onların 10 yıl yaşadıkları acıyı yaşadıkları ortamda görmek istiyorum. Ve onların varsa çaylarını içmek istiyorum, dertlerini orada dinlemek istiyorum ama özellikle şunun da bilinmesini istiyorum ki, biz onları evlerinde de artık yalnız bırakmayacağız. Hiçbir şekilde yalnız oldukları hissine kapılmayacaklar. Tabi bu travmanın aşılması zor, ama bu travmanın aşılması, işte bir miktar para ödenmesi, güzel sözler söylenmesi ile olmaz. Bu travma aşılması suçluların bulunması, adalet önüne çıkarılması ile olur."

"ALMANYA'DAKİ ŞEHİT ÇOCUKLARIMIZIN HAYAT BOYU EĞİTİMLERİNİ DEVLET OLARAK GARANTİ EDİYORUZ"

Türkiye'nin artık 1961'in Türkiyesi olmadığını, buraya gelen Türk toplumunun da, 1960'larda, köyünden bir gömlek, bir pantalon, bir elbise gelmiş Türk toplumu olmadığını söyleyen Davutoğlu, "Güçlü bir Türkiye var. Somali'ye gücü yeten Türkiye'nin, burada vatandaşlarına gücü her şeklide yeter. O miktarı zikretmek istemiyorum, biliyorum o bir jesttir belki, ama şunu söyleyeyim, o miktarın mislini ve daha fazlasını ödemeye muktediriz. Hiçbir vatandaşımızı, küçük bir miktar üzerinden bu meselenin örtülmesnii zaten düşünmeyiz, Almanlar da düşünmez ama bu meselenin bir şekilde travmanın aşılmasının düşünülmemesilazım. Biz bu bütün imkanlarımızla bu ailelerin hiçbir şeklide kimseye muhtaç olmasına izin vermeyzi. Şehitlerimizin çocuklarcd, belki de benim bu olaylar aydınlanana kadar uykuyu bize haının bütün hayat boyu eğitimlerini biz devlet olarak garanti ediyoruz. O ailelere destek olduk, bırakın o miktarı çok ötddk şekilde burada söylüyorum" diye konuştu. Hiçbir şekilde kimse acaba bizim durumumuz ne olacak, bundan sonra dava nasıl seyredecek diye düşünmeyecekler. Büyükelçiliğimizde bir avukatlar heyeti oluşturuyoruz. bütün davaları bu avukatlar heyeti, bu aileler adına yürütecek, sonuna kadar" dedi.

"LİBYA'DAKİ 25 BİN VATANDAŞIMIZI, BİR HAFTADA 24 SAAT UYUMAKSIZIN TAHLİYE ETTİK"

Davutoğlu, "Ve bir anlık tedbir değil bu. Bundan sonra da bu çalışmalarımız sürecek. Bakın demin bunu güven duyasınız diye söylüyorum. Libya'da bizim 25 bin vatandaşımız vardı. Libya'da iç çatışmalar başladığında bir haftada 24 saat uyumaksızın, Libya'nın her bir köşesinde Türk vardı, bir hafta içinde hepsini topladık ve hepsini evlerine geri getirdik. Artık Türkiye böyle muktedir bir ülke. Ve 63 ülkeden 10 bin yabancıyı da Türkiye'ye getirdik ve oradan ülkelerine yolladık." dedi.

Davutoğlu, "Önemli bir Avrupa ülkesinin dışişleri bakanı arayıp, sizin donanmanız, gemileriniz Bingazi'deymiş, bizim de orada vatandaşlarımız var, 42 tane alır mısınız dediğinde, 'hayır orada 54 vatandaşınız vardı, onları zaten gemiye aldık' dediğimde şaşırdılar. Evet biz muktediriz. Ama şunu bilin, bunu da sizin adınıza da bu meseleyi yürüten insanların bu sorumluluk duygusunu hissettiklerini bilmeniz için söylüyorum, o bir hafta ne ben, ne başbakanımız uyuduk, saat saat, tek bir vatandaşımızın hangi şehirden nereye gideceğini takip ettik. Ve 400 diplomatımız 24 nöbet tuttular, kimi zaman ben de onlarla birlikte baktım.

Tek bir Libya köyünden gelen haberi de ele aldık, inceledik. Yani 1961 yılının çok zayıf olan, tarım ülkesi durumundaki, 1 milyar dolar ihracatı zor bulan ülkesi yok artık. Türkiye, dünyanın 16. büyük ekonomisi, dünyanın en önemli yükselen güçlerinden biri. Arkadanızda böyle bir devlet var, bunun güvenini hissedin, hiçbir şekide yalnızız psikolojisine bu zor günlerde girmeyin. Gerekersi her bir vatandaşımız için her türlü fedakarlığı yaparız. Ama önemli olan Alman hükümetinin de Türkler'in buradaki psikolojilerinin tekrar iyileştirilmesi için elinden gelenleri yapması" diye konşutu.

"ALMAN YETKİLİLERE: ENTEGRASYONDAN ANLADIĞINIZ NE?"

Davutoğlu, "Üçüncü olarak yapılması gereken uzun vadeli strateji. Bu travmalar yaşandığı zaman hissedilir, üç beş sene sonra unutulursa, stratejik bakış açısının parçası olmazsa başarıya ulaşamaz. Onun için ben, konuştuğum bütün Alman dostlarımıza, yetkililere, o konuştuğum ikinci konu yani, Türklerin her türlü suça temayül görülmesi, ama bir Alman'ın ırkçı cinayet yapabileceği ihtimalinin akla gelmemesi. Bu zihniyeti nasıl değiştireceğiz? Hep entegrasyon istendi sizlerden. Dün Tülin kızımız, 25 yaşında, mühendislik okuyor, döndü ağlayarak ama gerçekten hepimizi duygulandırarak şunu sordu: "Ben burada doğdum. Burada en iyi okullarda okudum. Burada büyüdüm. Almancam mükemmel bir yere girdiğimde aksanım bile farketmeyecek şekilde Almanca konuşuyorum. Ben daha ne yapayım dedim. Ben daha ne yapayım? Ve buna rağmen babam ırkçılar tarafından öldürüldüğünde, potansiyel katil gibi, 11 yaşında benden 10 ked, belki de benim bu olaylar aydınlanana kadar uykuyu bize haz DNA testi için örnek alındı. Ben bu soruyu dün İçişleri Bakanı Fredrich'e sordum. Ne yapsın bu kız deddk şekilde burada söylüyorum" diye konuştu.

Yani entegrasyondan anladığınız ne? Eğer entegrasyondan anladığınız, bir Alman gibi Almanca konuşmakta evet bu kızımız, ki o gün iftihar ettim, Cumhurbaşkanı Wulff'la da görüşmüş, herkes ondan, bütün vatandaşlarımızdan takdirle bahsediliyor." dedi.

"TÜRKLER ENTEGRE OLMAK İÇİN HERGÜN KENDİSİNİ İSPAT ETMEK ZORUNDA DEĞİL"

Davutoğlu, "Yine dün görüştüğümüz Ertan hanım var. Habil beyin kayınvalidesi 68 yılında, tek başına bir hanım olarak gelmiş, mükemmel bir Almancası var, şimdi yaşı muhtemelen 70 civarında. Ne yapsın bu hanım, damadı öldürülmüş ve polise gittiğinde aynen 68 yılında geldiği gibi muamele görmüş. Bunu çok açık masaya koymak lazım. Entegrasyon tek yönlü olmaz. Yani Türkler entegre olmak için kendilerini ispat etmek zorundalar gibi bir yaklaşımla entegrasyon olmaz. Entegrasyon çift yönlü bir eylemdir. Entegre olunacak olan toplumun da, entegre etmeye, beraber olmaya hazır olması lazım. Onun için de bu zihniyetten arınmak lazım. Biz herşeyi kabul ederiz. Ama Türkler'e bir virüs bulaşmaz. Kimse bunu düşünmez, Türkler'e aşağılık kompleksi virüsü bulaşmaz. Bizler, en zor şartlarda oluruz ama vakur bir şeklide ayakta durmayı biliriz. Yani biz entegre olmak için hergün kendimizi ispat etmeye çalışacağız, ama en entegre olmuş kesimlerimize bir cinayet işlendiğinde o kesimler yabancı muamelesi görecek, bu olmaz. Gelin bebarer bu entegrasyonu nasıl sağlarız onu konuşalım. Almanya adına atılacak adımları da konuşalım" ifadelerini kullandı.

"AVRUPA'DAKİ KRİZ IRKÇILIĞI ARTIRACAK, DİKKATLİ OLMAMIZ LAZIM"

Davutoğlu konuşmasına şöyle devam etti:

"Önümüzdeki dönem daha zorlu bir dönem. Çok daha dikkatli olmamız lazım, çünkü Avrupa'da bir ekonomik kriz yaşanırken, işsizlik yayılırken, birçok Alman'ın şu veya bu gerekçeyle, Türkler, yabancılar geldiği için biz işimizi kaybediyoruz kanaatine kapılması, ve ırkçılığın yükselişe geçme ihtimali, tehlikesi var. 1929 krizi bütün Avrupa'daki ırkçılık eğilimlerinin önemli sebeplerinden biri oldu. Herkesin bilmesi lazım bugün Avrupa'daki kriz yabancılar sebebiyle değil. O yabancıların ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti devleti eğer Avrupa'daki bütün krize rağmen, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesiyse, bu şu demektir, problem Türkler değil. Eğer bu ekonomik krizin doğurduğu durumdan yabancılar sorumlu tutulmaya başlanırsa, çok daha büyük bir dalgaysa karşı karşıya kalırız. Onun için bizim Almanya'daki dostlarımıza söylediğimiz, aman bundan sonra daha fazla dikkatli olmalıyız. Hiçbir şeklide yabancı düşmanlığına yol açabilecek şekilde ortamın oluşmamasına özen göstermeliyiz. Hep beraber aktif tutum almalıyız.

Yani insanlara hoşgörülü davranın demek yetmez, bu cinayetler karşısında aktif olarak tavır koymak lazım. Bu bir insanlık suçudur."

"ARTIK İSLAMCI TERÖR, İSLAMİ TERÖR DİYENLE OTURUP KONUŞMAYIZ"

Davutoğlu ayrıca şunları söyledi:

"Bir Alman yetkili ile yine bu görüşmelerimiz de, herşeyi konuştuk, sonunda dedi ki merak etmeyin, bu aşırı sad, belki de benim bu olaylar aydınlanana kadar uykuyu bize hağ terörle de, aynen islamcı terörle mücadele ettiğimiz gibi mücadele edeceğiz. Dedim dur, problem burada başlıyor. Biz sizinddk şekilde burada söylüyorum" diye konuştu.

Ben size bu ırkçı teröristler için, bu hristiyan terörü dedim mi, Alman terörü dedim mi? Alman ırkçısı dedim mi? Ve bütün bu ailelerin acısını yaşayan ben, gelip Almanya'ya olumsuz bir intiba olmasın diye ırkçılar diye bunu ayırdım. Ama siz her aşamada islamcı terör dediğinizde her müslümanın kalbine bir ok saplıyorsunuz. Bu 11 Eylül'ün bir hastalığıdır. Ben Norveç'te Gizem kızımızın cenaze törenine katıldım. Orada ölen Gizem'le, Norveçli arasında bir fark gözetmedik. Aynen dün bizim şehitlerimizin eşleriyle Yunanlı, kaderdaş diyeyim ona da, Yunanlı'nın eşi arasında bir fark gözetmediğimiz gibi."

"Bundan sonra islamcı terör, islami terör diyen kimseyle oturup konuşmayız. Bu söz söylendiğinde, bu söz yayıldığında pasaportta Ahmet, Abdullah, Mehmet, Muhammet isimli görüldüğünde, o pasaport memurunun zihninde şartlanma nedeniyle hemen suçlu muaemelesi başlıyor. Peki şimdi biz, ırkçılar öldürdü diye her Alman ismine böyle bakma hakkına sahip değiliz. Almanları tenzih ederiz. Alman dostlarımızı tenzih ederiz. Suçu kim işlediyle suç ona aittir. Hele islam gibi, islamın esası, ismi de barış demek. Dedim siz kendinizi bizim yerimize koyun. Ben gelip deseydim, hristiyan terörü ne hissederdiniz? Dışarıda çıkıp verdiğim demeçlerde, bu hristiyan terörüne karşı tedbir alınması lazım deseydim ne hissederdiniz, siz ne hissedecek idiyseniz, biz de onu hissediyoruz. Terör ifadesinin yanına islam koyanla konuşmayız. Yarın AGİT'de de gündeme getireceğim, başka zeminlerde de."

"BİZ IRKÇI TERÖRÜ HRİSTİYANLIKLA ÖZDEŞLEŞTİRMEYİZ, BU BİZİM HASLETİMİZ DEĞİL"

Davutoğlu, "Bu kadar yaşanan olaydan sonra, hiçbir müslüman çıkıp bunu hristiyanlıkla özdeşleştirmemişse, ki özdeşleştirmeyiz bu bizim kültürümüze, ilkelerimize aykırı, artık yeter. Demek ki Norveç gibi çok gelişmiş bir ülkedede bu terör olabiliyor. Ve çıkan evraklarda da Breivik'in ne kadar islam düşmanı olduğu ortaya çıkıyor. Yazdığı herşey islam karşıtı. O terziye, çiçekçi kardeşimize, Abdurrahim kardeşimize, Habil kardeşimize, Süleyman kardeşimize, İsmail kardeşlerimize saldıranlar hangi saikle saldırdılar. Biz bunu hiçbir zaman ne bir dine, ne bir millete mal ettik. Etmeyiz, etmeyeceğiz. Bizim için suç o suçu işleyenle sınırlıdır" dedi.

Bakan Davutoğlu ayrıca, "Bununla kastettiğimiz, uzun dönemli stratejinin en önemli adımı, önce bu kavramlardan arındıracağız bu işi. İnsanlara önyargıları yıkmayı öğreteceğiz. Bizim milletimiz bu acıları çok yaşadı. Bunları hiçbir zaman nefrete, öfkeye döndürmedi. Yani Balkan muhacereti büyük acılar tarihidir. Ama kimse tutup da bunu düşmanlığa dönüştürmedi. Bu bizde olmayan bir haslet. Bu üç hedefi gerçekleştirmek için, yani olayların arka planını araştırmak, gerçekleri ortaya çıkarmak. İkincisi, şu anda Türk toplumunun ve özelde de ailelerin yaşadığı travmaların aşılması için atılacak adımlar. Üçüncüsü ise, uznu dönemde stratejik açıdan, bu zihniyeti değiştirmek için atılacak adımlar. Yeni bir entegrad, belki de benim bu olaylar aydınlanana kadar uykuyu bize hasyon anlayışını, karşılıklı entegrasyon anlayışını benimsetecek şekilde yeni bir çalışmayıddk şekilde burada söylüyorum" diye konuştu.
yapmak üzere Alman tarafına teklif götürdüm" dedi.

"TÜRKİYE ALMANYA İLE ÇALIŞMAYA HAZIRDIR"

Davutoğlu, "Almanya'ya, Alman yetkililere mesajımız şu özetle: Kendilerine müteşekkeriz. Gerçekten çok duyarlı davrandılar. Çok güzel dayanışma demeçleri verdiler. Şimdi bu dayanışma demeçlerinin, bu kınamaların hemen arkasında atılması gereken adım, ciddi ve kararlı şeklide sorgulanması ve birlikte hep beraber bu büyük problemlerle birlikte tek bir heyet çalışmamız. Ve bir daha bu olayların yaşanmamasıiçin gereken her türlü adımı atmamız. Bu konuda biz tabiri caizse açık çek veriyoruz. Türkiye bütün imkanları ile Almanya ile çalışmaya hazırdır" dedi.

"BUNDAN SONRA NEREDE BİR TÜRK'ÜN BURNU KANASA ORAYA ÖNCE BENİM MEMURUM GİDECEK"

Davutoğlu ayrıca, "Meseleye kendi açımızdan da bakacağız. Ben de bir muhasebe yapıyorum. Vatandaşlarımızı dinlerken, 2001'de olan olaylardan dolayı hükümet olarak sorumlu değiliz, ama ben 2001 yılında veya daha sonra bu vatandaşlarımızın başına iş geldiğinde niye hemen başkonsolosluklarımıza gitmediklerini de sorgulamak durumundayım. Niye, o sıcaklığı mı hissetmediler, ne kadar ilgi gösterildi, bütün bunları araştıracağım. İki gün başkonsoloslarımızla toplantı yapacağım.

Bundan sonra bir Türk'ün burnu kanasa dahi oraya önce benim memurum gidecek. Alman yetkililere onu söyledim, bu meseleyle bizzat Sayın Başbakanımız ilgileniyoruz, bizzat ben ilgileniyorum. Bu dosya bizim bürokratik bir dosya değil, hayati bir dosya, bizzat biz ilgileneceğiz. Şimdi de dün ailelere bütün özel telefonlarımı verdim. Önce başkonsoloslarımız, sonra büyükelçimiz, herhangi bir şekilde aksaklık olursa doğrudan ben, bizi arayacaklar. Ben bir daha, bir başkonsolosumuzun, bunu bir iç muhasebe olarak söylüyorum, bir Türk başkonsolosu, bir Türk'ün öldürülmesinden, cinayetinden, onun ölüm evraklarını tanzim etmek üzere gelen vatandaştan haberdar olacak şekilde geç kalmayacak. Önce biz ilgileneceğiz. Tabi burada vatandaşlarımızın da yapması gereken şeyler var. Bazı sitemler ilettiler aileler. Gerekli her türlü tedbiri alacağız.

Ama tabi başkonsoloslarımızın da her birinin görev alanı, 200-300 bin kişi. Bir vilayetin görev alanı gibi ancak bir valinin elinde olan imkanlar yok. Bu kadar geniş görev alanında herşeyi takip edemeyebilirler, söyleyin bir olay olduğunda hemen başkonsolosluğu haberdar etsinler. Haberdar ederlerse, bir aksaklık olursa, onun sorumluluğu bize aittir. Ama haberdar olmamışlarsa, başkonsoloslarımızın da, memurların da her an, herkesden haberdar olması mümkün değil, çünkü yaygın yaşıyorsunuz, Hessen eyaletinde 500 bin Türk yaşıyor" dedi.

"KERBELA ŞEHİTLERİ BİR SEMBOLDÜR"

Davutoğlu ayrıca şöyle konuştu:

"Ve herşeyden önce Muharrem ayını idrak ediyoruz. Muharrem ayınızı, Hicri yılbaşınızı ve Aşure gününüzü tebrik ediyorum. Bu Aşure günlerinde her zaman fedakarlıklar ve insanlık idealleri için hayatlarını vermiş Kerbela şehitlerini anarken, aynı idealler için dünyanın her köşesinde acı çeken, ıstırap çeken id, belki de benim bu olaylar aydınlanana kadar uykuyu bize hansanları da anıyoruz. Kerbela şehitleri, bir semboldür.Hepimiz için, bütün insanlık için semboldür. " diye konuştu.

Aşure nasıl birçok farklı yiyeceğin, bir araya gelmesinden oluşan ama her türlü çeşniyi barındıran bir şeyse, ve bize birçok fedakarlıkla beraber, kaynaşmayı da hatırlatıyorsa, işte bizim milletimizin de kompozisyonu, nereye gidersek gidelim, vatandaşlarımızın oluşturduğu tablo, böylesine farklı unsurlardan oluşur ama bir araya geldiğinde, dünyanın en uyumlu bileşimini oluşturan bir tabloduru. Ve aziz milletimizin hiçbir kesimi, hiçbir unsuru, ne diğerinden farklıdır, ne diğerinden ayrıcalıklıdır. Bizim için hepsi bir arada çok güzel bir bileşim oluşturur ve bu birliktelik ebediyete kadar sürecek."

 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
 

Etiketler
cinayetleri, davutoğlu, değerlendirdi, ırkçı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kadın cinayetleri Sarya IF Sözlük 3 22 Haziran 2022 21:40
Viyana'daki ırkçı gösteriye ırkçı karşıtı protestosu Chen Dünyadan Haberler 1 14 Nisan 2019 06:43
Davutoğlu seçim barajını değerlendirdi Desmont Haber Arşivi 0 04 Aralık 2014 21:09
Töre cinayetleri ve kadın! Kalemzede Ah Kadınlar 0 26 Mart 2012 08:46
'Fok cinayetleri' başladı Angel Haber Arşivi 0 24 Mart 2009 17:56